:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Aşka Ve Sevgiye Dair
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37
-Sevmek inanmaktır.
-Sevmek yaşamaktır.
-Sevmek sevdiği olmaktır.
-Sevmek, beklememektir. Beklentilerin son bulduğu bir duraktır o. Öyle ki tüm gerçekler, tüm dünya silinir gider. Ne O'ndan anlaşılmayı beklersin, ne onu anlamayı. Ne onun gelmesini beklersin, ne onun Leyla, Mecnun olmasını. Beklediğin bir şey yoktur sevmeyi becermek dışında.
-Sevmek, gücenmemektir.
-Sevmek sevgililerin hiçbir sözüne üzülmemeyi öğrenmek demektir.
-Sevgili için yaşamaktır. Onun eli, kolu, gözü, kalbi olmaktır. Ama artık onun bir şeyi olunmadığı bir zaman ölmesini bilmektir!
-Sevmek, vermektir.
-Sevmek yürümektir gönüllerde.
-Sevmek güvenmektir.
-Sevmek onaylanmaktır.
-Sevmek sevgiliye bir nefes gibi, bir ses gibi yakın olmaktır.
-Sevmek çok ötelerde olsa bile yaşamak ve yakın olmaktır sevgiliye. Yakınlılıktır, doğallıktır, özdenliktir sevmek.
-Sevmek üşümektir. Sevgilinin yokluğuna üşümektir.
-Sevgiliyle her şeyi göze almaktır sevmek. Ki -sevgilinin olduğu cehenneme yürümektir. -Sevgilinin olmadığı Cennete de gitmemektir sevmek.
-Sevmek, sevgiliyi cennet etmektir.
-Sevmek bir olmaktır.
-Sevmek yaşamaktır.
-Ve sevmek inanmaktır.
-Sevmek bir başkasının hayatını yaşamaktır.
-Sevmek sevmesini haketmektir.
[SIZE=5]RÜVEYDA

Fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
bir güvercin uçurup kıtalar arasından
çağırdın beni
geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana
koşup geldim, iliştir beni memnu' bahtına

adını söylemek istemiyorum
her hecesi amansız bir kor dudaklarımda
her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım
zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım,

adını söylemek istemiyorum
Rüveyda dediğim zaman anla ki
senin için yürüyor kelimeler
çığlığımın atar damarlarından

hangi yıldızdır bilmem gözlerin
kayar da üzerime Rüveyda
önce tuhaf bir deprem yayılır bedenime
sonra açılır önümde ıstırap vadileri
silik renkleriyle adımlarıma
çözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir
hayalin bittiği menfeze doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız mekansız nefese doğru

uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair
yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda
oysa Rüveyda baştan başa ben
kevser akan, gül kokan bir kalbin filiziyim

kitaplara sürdüğüm kapkara lekelerden
bir anlatsam nasıl utandığımı
bir doğrulsam eğrildiğim yerlerden
ağarır tanyeri nilüferlerin
alaca bir at koşar içimde
ezer toynaklarıyla anılarımı

sular köpürmemeliydi Rüveyda
kırılmamalıydı ıslak dalları hasret selvilerinin
ben zehire alışkınım, şerbete değil,
rüyalar nefret eder avare duruşumdan
kabuslar çeker ancak derdimi yer yüzünde
sen gün boyu bir ufuk türküsüyle beraber
ben her gece bir mehdi türküsüyle çilekeş
yargılamak için z******* kayıtlarını
inkılap bekliyorum

hangi umut çiçeğidir bilmem ellerin
uzanır da gönlüme Rüveyda
derinden bir ok saplanır bağrıma
beynimi çağıran bir sese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız mekansız nefese doğru

varlığın cinayettir memleketinde işlenen
akıtır kanlarını asil pehlivanların
yokluğun sükûnettir, kuşatır evrenini
varlığın ve yokluğun ölümüdür baharın

artık eskisi gibi bakamıyorsun
göklerinde bir belkıs otururdu Rüveyda
binlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin
güneş bir anne gibi dururdu baş ucunda
artık dokunamıyor kakülün bulutlara
karalara bürünmüş saçlarında dolunay
ben bu kadar zulme layıkmıyım Rüveyda

hangi ressamı vurur bilmem endamın
sarar da benliğimi
ben beni tanımam kaldırımlarda
kafesleri yutan kafese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız mekansız nefese doğru

kırmızı bir kurdela bağlayarak alnına
duydun mu orkideye dua eden diriyi
bu ısmarlama yüzler yokmu Rüveyda
bu yapmacık bebekler
gözyaşı akıtırken gülenler yokmu
beni kahrediyor geceler boyu

hangi çağın gelişidir bilmem gülüşün
soluk bir dünyanın mezarlarına
gömerek gurbetimi
kapadı karanlığa yesrib kapılarını
meydan okuyuşun çağın ordularına
bilmem hangi mevsimin başlangıcıdır
doruklardan öte hevese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız mekansız nefese doğru

yasını tutuyorum kararttığım düşlerin
yıpranmış divaneler gibiyim sokaklarda
amansız bir ütopya üfleyen pencereler
lif lif yoluyor dram seyyahı bedenimi
önümde haksızlığın hesaba çekildiği
hiç kimsenin kimseyi tanımadığı mahşer
arkamda kare kare ömrümü belirleyen
hatırladıkça yanıp tutuştuğum resimler
söyle nasıl aşarım pişmanlık dağlarını
yeniden bir nil olup taşarmıyım çöllere
kim giydirir başıma tacını nihayetin
kim takar bileğime hürriyet künyesini
karada balık gibi nasıl yaşarım söyle

Rüveyda, seziyorum tahammülün kalmadı
ama dur boşaltayım bütün çığlıklarımı
asırlardır köhne barınaklarda
çürüyen küflenen çığlıklarımı
at vuruldu, içim paramparça Rüveyda
gölgelerin ardına sakladım kusurumu
sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin
ben burda damla damla eriyip akıyorum
yinede çiğnetemem kimseye gururumu
istenmediğim yeri sessizce terk ederim
hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu
mahzun bir derviş gibi boyun büker giderim...
[/SIZE]
[SIZE=2][SIZE=5]Biliyorum konuşacak birşeyimiz kalmadı, paylaşacak hiç bir şeyimiz yok. [/SIZE][/SIZE]
[SIZE=2]
[SIZE=5]Yine de yüreğimden gücümün yettiği yere kadar sana sesleniyorum,

seninle konuşuyorum...



Bugün sana olan kırgınlığımı rafa kaldırdım,
sevgimi aldım avuçlarımın arasına, ona sığınıyorum...



Cümlelerimi kısalttım,kelimelerim buruk, gülüşlerim istenmeyen dudaklarımda...
Bugün gönlümü hoş tutmak istiyorum,
imkansız olan her rüyaya inanasım geliyor...



Bende olan seni, hiç kırmadım, değiştirmedim ve hep korudum desem de,


sendeki benin nasıl olduğunu, gülüp gülmediğini anlamsız bir sıkıntıyla merak ediyorum...




İçimdeki güzelliğine inanıp inanmamanı artık umursamıyorum!



Üşüyorum, bu üşüme yalnızlığımdan geliyor ve sarıyor her tarafımı...



Tutunabileceğim hiçbir güzellik yok, hatırlamaktan usanmayacağım anılarım dışında...



Isınabilmek için onlara sarılıyorum...



Anlamsız ve cevapsız sorular hınzırca sırıtıyor, ben görmemeye çalışıyorum...



Düşler uzak gibi görünüyordu ama yakındı...



Düşüncelerim gururlu, hayallerim ve sevdam değil...
Kendimi kandırdığımı anladığımda ağlıyordum...



Yüreğindeki kadın ben olmak isterken



yüreğine sığınan ve tozlanacak olan bir anı oldum...



Haketmediklerin, artık yeter dediklerin ve herşeyin olmak isterken



belki de hiçbir şeyin oldum...





Söylesene ben gerçekten senin neyin oldum?
Suskunluğun en büyük silahındı,
suskunluğunla vurdurdun beni asıl acı olan, canımı acıtan unutulmak...
Söylesene unutulmak kime yakışıyor?
Unutan sen olsan da sana bile yakışmıyor ...
Merak etme, üstüne giydirmedim bu duyguyu,



unutulmayan olmak sende daha güzel duruyor...



Görüyorsun işte, aşk'a ve sana ihanet etmiyorum
benim kırgınlığım aşk'a...
[/SIZE]
[/SIZE]
Seni Gormem Gerekiyor
Once ellerimi tut. Sonra senden baska kimseler bilmesin burada oldugumu. Ne cevap ver calan telefonlara, ne de calinan kapilari ac. Fark etmesin hic kimse evde oldugumuzu. Koyu bir sessizlikte gizleyelim varligimizi. Sen bana cocukken gizlendigin odalardan bahset. Kactigin sokak koselerini, uzun uzun aranislarini, bulunca ictenlikli sarilislarini anlat. Bense gizlenmekten vazgecmeyislerimi. Ben sana gidemedigim ulkelerden soz edeyim. Ruyalarimda tam kacarken bacaklarimin tonlarca agirlastigini, adim atamadigimi, yakalandigimi, terledigimi anlatayim. Sen butun ruyalarimi hayra yor. Ellerini saclarimin arasinda gezdir. Gozlerimin uzerinde gezdir ellerini. Yaralarimin uzerinde gezdir, ellerin sifa olsun. Cocukken dizlerinde bir turlu gecmeyen, aci veren yaralarinin nasil iyilestigini anlat. Ben gorunmeyen yaralarimi anlatayim. Ben sana pismanliklarimi anlatayim. Sen yargilamadan teselli et. Gozlerimi kacirayim gozlerinden, utanayim. Ellerinle tut yuzumu, gozlerini gozlerine cevir. Soluklarini hissedeyim yuzumde. Sesin dua olsun,Ellerimi tut, senden baskasi bilmesin burada oldugumu. Her kapi calinisinda tedirgin olayim. Basimi gogsune yasla, eskiden kalma bir turkuye siginalim. Sen bana yol ol. Butun tuzaklardan emin olayim. Sen bana sabah ol. Butun karanliklardan emin olayim.Sevdami yazdim can… Sevdami ruzgarin kanatlarina yazdim. Her sabah gun isimalariyla dolsun odana diye... Saksinda ki cicegin yapraklarinda urkek fisiltilari duyuyor musun. Sana, olumsuz bir askin kirik nagmelerinden bir sarki sunuyor anliyor musun. Zaman asimina ugramadan, duymadan hic kimse, yalniz sana.... Yalniz sana soylenecek bu sarki. Beni gun dogumu zamanlardaki serin ruzgarlardan sor. Sevdami gun batimi oncelerindeki kir cicegi kokan ruzgarlardan sor.
masum sevgi


en yalın halinle çıktın karşıma
seni böyle sevdim bastım bagrıma
tüm mahrem duygular sardı ruhumu
sevginle içime aktıgın anda

deryalar coştular taştıllar bile
lal olan duygular geldiler dile
sevginle dogdu güneş gönül evime
yaktın içten içe eridim nafile

buldum yalnız sende billur güzelligi
en dogal en masum içten sevgiyi
geçti şu gönlümün matem havası
sevgine açım ben aşk fukarası

bir nefeste çektim yürege seni
yudum yudum içtim aşkın demini
görünce o güzel gonca femini
bozdum bir anda ben aşk yeminimi.

alıntı
[SIZE=2]Güllerin de ağladığı bir zaman vardır. Ama bir gül var ki onun gözlerinde her zaman gözyaşı vardır. Geceler onun gözyaşlarını kendine saklar. Ama gündüzün aydınlığında nemlenen gözleri onun hüzünlerini fısıldar. Denizler onun gözyaşları gibi ıslak; güneşler hüzünleri kadar sıcaktır.

Güllerin de kokmadığı bir zaman vardır. Ama bir gül var ki onun sevgi saçan kokusu her zaman vardır. Kokusu sevgiden, rengi hasretten bir güldür. O, kalbi hasretle yanmış ama sönmemiş,kül olmamış, kor olmuştur ve Allah adini kırmızı gül koymuştur.

Güllerin de seviştiği bir zaman vardır. Ama bir gül var ki sustuğu an bile sevgiyi yaşayan bir kalbi vardır. Onun gülerken bile yaprağında gözyaşı vardır. Ama o gözyaşlarında bile sevgiden gelen bir sıcaklık vardır. Onun gözünde vazolara girmenin bir anlamı yoktur. Ama onun hüznünü ve sevincini paylaştığı kır çiçekleriyle arkadaşlığı vardır.

Güllerin de uyuduğu bir zaman vardır. Ama bir gül var ki onun geceleri bile kapanmayan gözleri vardır. Sevgisi gece gündüz yoldadır, duası, kokusu anbean sevdiğine varır.

Güllerin de solduğu bir zaman vardır. Ama bir gül var ki kokusu sevgilinin yüreğine işlemiştir de bu yüzden ölümsüzlük sırrına kadem basmıştır. Ve onun mezar taşına şu yazılmıştır...SEVMEYEN İNSANLAR ÖLÜR AMA, SEVEN GÜLLER SOLMAZ..!
[/SIZE]
Kalmak Istiyorsan Kal!...

Zamansiz dondun...
Tek basina yasanmiyor, bilirim...
Kalmak mi istiyorsun? Kal o zaman...
Ama, yuregimdeki sevginin son kirintilarini
martilar goturdu dun sabah rihtimda...
Sana soyledigim sarkilar vardi ya,
onlari da dalgalara emanet etim coktan sahilde...
Huzunlu gonullerde yasiyorlarmi, bilemem ama,
siirlerimi de yirttim, cokca zaman gecti aradan?...
Kalacaksan, boyle kal iste...
Sevgisiz, heyecansiz, oylesine iste, siradan...

Zaten, zaten sen gittiginde bitmemis miydi sevdan?...
Bir yurek ariyorsan, var burada iste...
Yurek var olmasina avr da, ne sevgi barindirir icinde artik,
ne gulumsemeleri akseder yorgun dudaklarina...
Bakislarimda sadece gunesin aksi mevcuttur...
O da en kirlisindedir grinin...
Ve gun batiminda yorgun, yavas yavas iniste...
Kalmak mi istiyorsun?
Kal o zaman...
Ama, kalacaksan boyle kal iste...

(ALINTI)
Ben hiç bu kadar özlemedim seni,kavuşacak bile olsak sonunda yüreğimi ellerine bıraktım,kim bilir ben yokken başkasının yüreğini sahiplenmeyesin diye…

ben hiç bu kadar özlemedim seni,
taştan duvarlar ördüm önüne,
bakamasın başkası sevemesin seni diye!!!
ben hiç bu kadar sevmedim biliyor musun?
hiç bu kadar ağlayıp sızlamadım,
hiç kimseye anlatacak kelimem yok bu sevdayı..
hiç gücümde yok biliyor musun?
seni sevmekten başka hiç bir şeye gücüm yok..
o kadar çelimsiz kaldım ki sen hariç herşeye..
öyle özledim ki seni..öyle özlem duyuyorum ki..ben hiç böyle olmadım ve sen hiç böyle sevilmedin!!!
öyle sevdim ki seni,öyle sevdim ki,
ben hiç kimseyi özlemedim bu kadar!
bunu bil yeter!
sevgi kelimesini başka hiç kimse için böyle içten,
böyle kalbim delicesine çarparak sarfetmedim sevgilim!!
affet sevgilim ben daha önce bu kadar sevmedim!
bu yüzden sıktım seni bu kadar,
beni bırakıp gidersen diye korkumdan ,halbuki ben hep kendimi tehdit ettim..
unutursa , ölürsün dedim kendime...
ust.gif YILDIZLAR GECENİN DEÄžİLDİR
Ceylanları vurulmuş dağlardan
Bir tutam kekik getireceğim size
Bir avuç kan.
Bir selvi gibi dikilip önünüze
Ölümü hatırlatacağım durmadan.
Keklik zindanı gözlerinize
Mil çekip
İçinize bükeceğim bütün yolları.
Hangi yola çıkarsanız çıkın
Hep kendinize döneceksiniz
Siz
Ey bu şehrin karanlık sokaklarında
Kaf dağını arayan kervanın
Sefil yolcuları

Boşluğa giden hayatların
Ayaklarına prangalar vuracağım
Ellerine zincir.
Dağ yellerini doldurup göğsüme
Haykıracağım:
Yıldızlar gecenin değildir.

Karanlıktır,köhnedir dünya
Bir yolcusunuzdur siz...
Bunu size nasıl anlatsam
Hani yüzünüz görünmez ya kirli sularda
Sırı dökülmüş aynalarda
Hani silik
Hani paramparça...

Boynu bükük çiçekler getireceğim size
Koparılmış Dicle'nin, Sakarya'nın kıyısından
Yüreğimin tam ortasından
Taşıp gelen bir sesle
"Ağlayın",diyeceğim
Ağlayın
Ey analardan şefkat
Çöllerden merhamet emmiş çocuklar
Ağlayın
Ve göz yaşlarınızla sulayın
Kuytularda kuruyan çiçekleri.

Bir Yunus Sabahı çalacağım
Bütün kapıları bir bir
Kırmızı bir şal gibi örteceğim şafakları
Çıplak omuzlarına
Ve sarhoş gecelerine şehrin.
Minareleri dayayıp şakağına
Uyandıracağım kirli uykulardan:
Çıkın koynundan karanlığın
Geceyi bu kadar sevmeyin
Yıldızlar gecenin değildir.

Sizin kalbiniz nerede ?
Soru mu şimdi bu.Nerede olacak sol tarafımda bekler durur beni.
Evet biliyorum orada durup sessizce attışını..Ama adı kalp olanın içi başka biliyorsunuz. Kalp deyince bambaşka anlamlar yüklüyoruz üstüne bildik bileli. Sadece usulca atıp duran bir organ deşil,aslında yaşam kaynaşı hem manen hem somut olarak. Acıtıyor arada,soşuyor,ısınıyor.. Bazıları için tek yol haritası kalbinden geçerken bazıları için hiç yok bile denebiliyor. insanın en çok incinmeye müsait, nazik yönü galiba kalp.Karşınızdakinin kolunu kırabilirsiniz zaman olur yarası iyileşir ama bir kelimeyle kırdışınız kalbini bir ömür tamir edemeyebilirsiniz.
Anlaşılan hassas mevzular bu mevzular.Nereden esti derseniz eşer zaten her gün birlikteyiz diye cevap vermem gerekir. Birlikteyiz ama her an varlışını hatırlıyor muyuz ? Ses çıkarmayıp sakin durduşu sürece unutup gidiyoruz ne halde olduşunu. O halde bir soralım bakalım sevgili kalbim nasılsın diye?? En son ne için çarptın ölesiye?
Nerede bıraktınız onu en son?Sorun bir memnun mu yerinden.iyi bakılıyor mu yeterince özen görüyor mu? ilk gençlik çaşlarında neredeyse elimizde gezdiririz birisi çıksa da versek diye,gençlik tabi kıymet bilmiyor. Zaman geçtikçe ,yaralar, çizikler arttıkça aklımız başımıza gelir ve biraz daha kadifelere sararız.Korkarız göstermekten,yükselir duvarlarımız.Bu sefer yalnız kalmak istedişini düşünürler. Tek korkumuz geri alamamaktır oysa ki. Verilen geri alınmıyor geri gelse de aynı kalmıyor hiçbir şey. Bir gün tamam dersiniz verirsiniz birine. Geri almamacasına güvenirsiniz.Zaman geçer, atışları yavaşlar bazen.Unutursunuz eski günleri.Gün geçtikçe şekil alırsınız,yepyeni izleriniz,çizgileriniz olur üzerinde. Eskidikçe daha mı deşerlenir dersiniz, o zaman kıymet bilen bir eksper bulmak gerekir .
Oysa şimdi daha olgundur, güçlüdür.Herkes için atmaz,seçicidir artık. Yepyeni sevgiler tatmıştır,evlat,torun,dostlar,kuşlar vardır belki de.. Kendini de sevmeyi öşrenmiştir.
Yaş ilerledikçe kıymeti anlaşılır,daha özenilir,gıdasına dikkat edilir. Ama sıcaklarda sıkışıp tekleyince doktora gösterdişiniz gibi kendisini de yoklamalısınız arada...

Yeterli üretiyor mu acaba sevgisinden,belli ediyor mu çevresine? Yoksa hala tek mi kalmayı seviyor zannediyorlar sizi. Korkmayın sorun. Eskiden ne istiyordun şimdi geldiğin yerden memnun musun diye. çünkü sevmek uğruna onu emanet etmişizdir hep birilerine
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37