:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Aşka Ve Sevgiye Dair
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37
Şimdi sevmek zamanı



Fitnenin kol gezdiği, zulüm ve katliamlar sonucu yükselen feryatların semaları doldurduğu, kalplerin katılaşıp kin ve intikam tohumlarının yayıldığı bir dünyada insanlık sevgi ve barışa hasret durumda. Menfaat duygularının ön plânda, hile ve yalanın kabul gördüğü bir atmosfer oluşmuş durumda.

Bin bir cefası ile geliyor dünya üzerimize. Ellerimiz bağlı, gönüllerimiz kırılmış, zihnimiz bulanık. Onulmaz dertler yığılmış çevremize öbek öbek. Ne yana dönsek bir başka elem görüyoruz çaresiz.

Yirmi birinci yüzyılda hala insanın inancına, diline, kültürüne, bilincine, düşüncelerine, görüşüne ket vurarak, baskı uygulayarak, hakaret ederek bir yere varmaya çalışan "nefret kaktüsleri" iş başında.

Gülistanı çirkinlikler, düşmanlıklar olanlar; gönülleri çalınmış, yürekleri, beyinleri, kan kin nefretle dolu ve kirli olan "azap fırtınaları" eylem halinde. Çıkar hesapları, hırs ve kinler zincirliyor ellerimizi, ayaklarımızı.

Gönlüyle değil, elinde bulunan güce dayanarak meydan okuyanların dünyasında sevgi limanına sığınmak, çıkarların sesinin toplumun sesini bastırdığı bir iklimde sevda bulutlarına yükselmek tek çare gibi. Kâinatın mayası, ölümsüz iklimidir sevgi. Cesarettir sevmek. Düzenlere, oyunlara, kötülüklere meydan okumaktır.

Savaşın, terörün, katliamın, vahşetin kol gezdiği bir dünyada en emniyetli gölge sevgi gölgesi olsa gerek. Yaşatmak için çaba sarf edilen değil, kapatmak için çırpınanların bulunduğu bir ortamda; hukukun, siyasetin, demokrasinin gasp edildiği bir ortamda sevgiyi aramak elzem gibi… Sevgi, eşitliğin kabulüdür. Sevgi, bütün yapay ayrımların hayattan çıkarılmasıdır.

Sevgi özdür, kalpten kavranan ve yaşanan bir güzelliktir. Bu sebeple de, kalpsizlerin, merhametsizlerin ve maddecilerin sevgiden söz etmeye hakları yoktur. Hem çıkarın, ince hesapların içinde kaybolacaksın, hem de sevgiyi arayacaksın, olur mu? Bu sevginin sömürülmesi, içinin boşaltılmasıdır.

Sahte inançları ve çağın kirliliklerini sevgiyle yok etmeliyiz. Düşmanlık, kin ve intikam duygularının "sevgi girdabı"nda yok olması, yaşanılan çağın "sevgi çağı" olması için, sevenlerin çağı olması için çaba gerekir. Önemli olan yaşamayı bilmek ve yaşarken de paylaşmayı, dünyada her insanın yaşam hakkına saygı duymayı, insanları anlamayı ve en önemlisi de hoşgörüyle bakmayı savunmak ve sevmesini bilmektir.

Bu dünyada ihtiyacını duyduğumuz ve muhtaç olduğumuz en önemli şey sevgi, dostluk ve hoşgörüdür. İnsanlar sevmeli, şartlar ne olursa olsun sevmesini bilmelidir. Severek yaşamak güzeldir, severek yaşamanın güzelliğini ve önemini fark edenler de güzeldir.

Yılgınlıkların yorgunlukların damarlarımızda dolaşıyor olması bizi bıktırmamalı. Kimseye duyuramadığı çaresizliklerini yüreklerinden sızdırmadan nefes almaya çalışıyor, mumdan gemileriyle ateş denizlerini aşmaya çalışıyor benim insanım.

Bir ülkenin bireylerini ve nesillerini bir araya getirip kaynaştıran sevgidir. Toplum sevgiyle kaynaşır, huzurla yaşar. Gönlü çalınmış insanları uyarmak, onları gerçek sevgi ve sevgiliye kavuşturmak için mücadele vermek sevgi toplumunun temel görevidir.

Sevgi hayatın tekdüzeliğine, bütün sıradanlığına en soylu başkaldırıdır.

Sevgi, ruhun dilidir. O konuşmaya başladı mı, öteki diller susar. Konuşsalar da, sesler, sözleri duyulmaz olur.

Sevgi iyiliği, gülümsemeyi, yardımlaşmayı basamak edinmedir.

Sevginin olduğu yerde, atmosfer sevgiden ibaret hale gelir. Sevgi, intisap sırrıdır. Ait olduğu kaynağı keşfettiğinde, kanatlanır, kanatlandırır. Kabına sığmaz olur. Dolar taşar, gizlenemez bir muhabbet coşkunluğu ile çevresini kuşatır.

Sevgi, yardımlaşmadır. Kâinattaki yaratılmışların birbiriyle paslaşmasıdır.

Sevgi öyle bir güç ki, var oluşumuzun, hayatımızın temelini teşkil eder. Yaradılışından beri insanı içten içe saran, huzura mutluluğa gark eden, ruhun fırtınalarını dindiren bir güçtür sevgi.

Sevgi öyle bir şeydir ki acılar içinde lezzet, elem içinde mutluluk olunca gerçekliğine erilir.

Sevgi, değer vermesini bilmektir. Sevgi, yaşama hakkını kabul etmektir. Sevgi, var olmaktan kıvanç duymaktır. Sevgi, birlikte olmaktan sevinç duymaktır.

Gerçeğin ve güzelin peşinde koşanlara yol göstericilik eden sevgidir. Sahtelikten, yüzeysellikten gerçeğe ve sonsuzluğa doğru derinleşebilmenin yolu sevgiden geçer.

Kıyısı olmayan bir deniz, sonu olmayan bir yol, çıkılması zor yokuş gibidir sevgi.

Sevgi yokluk deryasıdır, aklın ayağı orda kırıktır. Sevgi önce kanlı katil gibi davranır ki, gerçekten sevmeyen bu sevdadan vazgeçsin. (Mevlana)

Mutluluğun ve sonsuzluğun şifresi bu kelimedir. Huzurlu çözümlerin kaynağı bu sözcüktedir.

Sevgi bakıştadır. Sevgi, selamdadır. Sevgi, tebessümdedir. Sevgi, hatır soruştadır. Sevgi, yardım ediştedir.

Sevgi güç ve eylemdir. Bir yüreğin bir başka yüreğe akmasıdır sevgi.

Sevgi de disiplin vardır, çaba vardır. Sevgi de hoşgörü, özveri, dayanışma, incelik, sevecenlik, duygusallık, iltifat, takdir, paylaşım, birliktelik vardır.

Sevgi hataların kaydını tutmaz; cezacı değil, affedicidir.

Sevgi yaşama anlam ve nitelik kazandırır, sevgi sayesinde mutlu olmayı başarır, iç bilincimizi geliştiririz.

Sevgi yaşamımıza hâkim olduğunda, başta sağlığımız, tüm güzelliklere ulaşırız, yaşamımız anlam kazanır, kendimizi, çevremizi mutlu ederiz.

Sevmeyen ruhların yükselmesi imkânsızdır. Gelin hep birlikte sevmeyi öğrenelim, önce kendimizi sonra çevremizdekileri severek gerçek mutluluğu yakalayalım…

Sevgiyle ölü diriltilir, sevgiyle padişahlar köle yapılır. Öyleyse şimdi sevmek zamanıdır.
Askin Saltanati
Bir yiğit arslan ile pençeleşmek için bir demir kolçak yaptırdı. Aslanın karşısına çıktı. Aslan onu pençesiyle çekiverince, pençesinde kuvvet kalmadı. Aslanın elinde zelil oldu.

Birisi onun aslanın pençesi altında miskin miskin durduğunu görünce: “aslanın altında karı gibi uyuşup ne duruyorsun? Elinde demir pençe var. Aslana bir pençe vursana !” dedi.

Zavallı adam: “bu pençe ile aslanla savaşmak mümkün olamıyor” cevabın verdi.

İşte aşk aslan, akıl demir pençe yerindedir. Aşka karşı aklın hükmü yktur. Akıl daima aşka yenilegelmiştir.

Aslana benzeyen insanlar da aslan gibidirler. Onlara karşı da demir pençenin faydası yoktur.

Aşk ortaya gelince, artık aklın adı okunmaz. Çevgân topu nasıl çelerse, aşk da aklı öyle çeler.
Kaygısız Ve Meraklı
Biri kaygısız diğeri meraklı iki dosttular. Biri nasıl ve nedenini merak etse de kaygısız olan hep sonuca bakardı. Yedikleri içtikleri ayrı gitmez ikisi de iyi arkadaştı.



Erken gelmiş dedi meraklı. Et hala taze. Belli ki az yaşamış. Kim bilir ne sebep oldu bu kadar erken gelmesine.



Yemene bak dedi kaygısız. İki günlük ömrünle bu kadar şey düşünme. Her şeyi merak etmek zorunda mısın. Bir kerede şu yemeğini soru sormadan ye.



Ama gene de merak ediyor yediğinin nasıl ve neden bu kadar erken geldiğini dedi meraklı. Baksana kalbi kaskatı ciğerleri yanmış. Belli ki bir derdi varmış.



Çok merak ediyorsan git beynine sor dedi kaygısız… O sana belki bir şeyler anlatır, kim bilir belki hem açlığını hem merakını sonlandırır.



Ben yemeyeceğim dedi Meraklı. Baksana yüreği yaralı. İçinde de bir isim kazılı. Gel bunu böyle bırakalım. Yeni etler bulalım. Bu yürek bize zehir. Kim bilir daha nice etler gelir.



Tamam dedi kaygısız. Ama bir daha yemek yerken bu kadar soru sorma. İnce fikirlerin yüzünden bizi de aç bırakma. Her ne kadar kaygısızda olsam benimde bir bildiğim vardır. Ve biri sevdadan ölmüşse eğer o et kutsaldır.



Sürüne sürüne gittiler. Biri meraklı diğeri kaygısız iki dosttular. Toprağın iki metre altında, bedenime misafir iki KURTÇUKTULAR…
anLadım aSk'ın Niye 3 haRfLi oLduğunu..

ELveda deRkeN tüM bitiŞLer; beN biR meRhabayLa ayRıldım seNdeN. Cünkü anLadiM ki iCimde kaLmiSti biR parCaN, Sen gideRkeN ...

Gitme Dedim ...

Sessiz bir ÇIÄžLIK aTTIm aRdInDaN. Sesim CikmaDi. Bogazıma doLandı sevdan..
AqLayaCak, kendimi parCaLayaCaktıM;
aGLayamadiM.....yapamadım...

Seni Sensizde sevebiLeCeGimi sanDıM..
Ve anLadıM.. İnsan nasıL da yaSLanıyoR. Yüzü nasıL üşüyoR anLadıM. Insan nasıL kaLaabaLıK iCinde yaLnıZ kaLıyoR ..

Bugün anLadıM.
İnsan biR sabaH kaLkınCa biR anDa heRSeyiNi kayBedebiLiyoR ..

AnLadıM..
Bir odada bir inSanı bir ömüR boYu naSıL muTLu yaŞatabiLiyoR ..
Gec kaLdiM deRKen deGeRini anLadiM..

eL saLLamadıM aRdındaN.
Sanki giTMeK deGiLde, yıLLaRdıR haSRetLe bekLeNeN biR geLişti bu ayRıLıK .. Sanki iki perdeLik biR tiyatRo oYuNunuN iLk peRdeSiydi gidişin ...
Ve iKinci peRdeSi ebediYeN biRLikteLiK saHneSi oLacaKTı..
Birinci peRdeSi biTTi.. HeRkeS bu KoCaMan sevdaYı naSiL yoK ettiK diYe aLkiSLadi Bizi.

Bu yaşananLar biReR oyuNdu. OyunCuLaRSa Sen ve BendiK.
O oyuNsa sevgiydi..
eLveda deMediM , diYemeDiM seN gideRKeN ..

aNLadiM aşkıN neden üC haRf oLduGuNu ;

A : aDaMdi.. yaNi BeN..
Ş : ŞeLaLeyDi iKi kaLp aRaSinDa aKıP giDeN ..
K : KadıNdı.. yaNi SeN..

taMaMı üC haRfTen oLuSan biR haYaT TuzaGıydı aşk..
YanLış kaLbe akaRSa biR ömRü zehRedeN ...!!
aşkı da senDe anLadıM beN.. İnce hesapLarın sonunda karar veriLen çıkaRa bağLı sevGiLeR ŞaŞıRtmiŞtı beLki de aşkıN yöNüNü ..

.

AşKı da, seNi de, beNi de anLadıM ..
AnLadım Ki biR teK ayRıLıKTı biZi teK biR oRtaK NokTada biRLeStiRen ..
[b]'' yalnızlığın gövdesinde en çok parçalanmış 'o'parça,suskun bir hecede takılı(kala)kalmış olsa da apansızlık ;yüzünden ilmek ilmek geçirdiğim haykırışlar,ne kadar azalırsa o kadar çok artan ''

Çırpınışların masum ellerine,lirik bir şiirin teninde yazılmış ''Bir'' benden başka,hiç kimsenin okumayı beceremeyeceği bir lisan hüzmesinde

Zamanın ve mekanın nice zarflarını hatırlayamadığım fakat sadece ikimizin sahip olduğu bir evrenden yaratılmış,lavanta kokulu bir alfabede Ve

''Yürek Dili''nde

sen varken,gücüm olurdu,zaman akmadan dururdu,hatırlasana(!)

Bildiğini,adımla ''bir'' biliyorum Biz'den geriye kalan ve payımıza sözüm ona düşen birer adet yalnızlık değil(di) Yalnızlık;seni ilk gördüğüm an'da da yanıbaşımdaydı,gözlerinin ellerinden sıkıca tutmaktan vazgeçtiğim an'da da

Yalnızlık;ne ben'den bir avuç eksik(ti),ne de sen'den bir avuç fazla Kıvamı Tanrısal bir gücün kusursuz ellerinden çıkma Aynadaki suretimin,ruhumun aslına kadar uzanmış her bir arşınında

hani aşk seni yormuştu,yolun sonuna koymuştu,dokunma bana(!)

Vaad edilmemiş,kuraklığına çoraklanmış,sinsice,her bir metre kareme bulaşan hastalıklı bir toprak parçası var içimde Yaşam(ak)ları teker teker takvim sayfalarında doldurduğum ''Yağmur''un ağlamaktan vazgeçmişlik kokularını sürmüş bir buhran Kendi tenhalığı içinde kıvranan

şimdi,eskiye döner mi,dönse de buna değer mi,cevaplasana(!)
Zamanın asla doymak bilmeyen,cani miğdesinde öğütülmüş ve dumanına dağılmış hayat(lar) Bir film afişinin;son satırlarına düşmüş başrol oyuncuları

''Önce bir 'sen' ve sonra bir 'ben' ''

insan aynı durur mu,ayrılık kolay oyun mu,dokunma bana

Acımtrak bir gecenin koynundan,boynuma sarılmış kördüğüm(ler) Lacivert bir hüznü,fondip yapmış ve dolmuş ve boşalmış ve bir kez daha boşalmaya dolmuş sarhoş kadehler

''Gitsem,geri dönüş yasaklısı,kalsam 'aşk'a firari giyinmiş müebbet zanlısı ''

artık ben vazgeçtim,yalnızlığı seçtim,herşey bitti,anlasana(!)

Bazı artık sabahların,en nefesalınılası sebepsizliklerinde,ayrılığı ''ortak bölen'' saymış yazgıların,aynı bedende hecelenmiş heceleri Ve
Hep ''o'' son'a lal olmuş sevgilileri
Çıkardım yüreğimden ''o''na dair dikilmiş en şeffaf kıyafetleri
Ve
Tek celsede kırdım bedelsizce hükmedilmiş ruhların boynu bükük kalemlerini


dokunma bana
''aşk''
bir kez daha

dokunma bana!!!
[/b]
y1pNbobVlbEIx0N6czoQMnIiyFjWoQpQdTxuIu0Q...Uwops8l8Bc
www_antoloji_com_61645_492.GIF
gezgin_turk15jpg0.jpg
Sen Gelmedikçe...

Bir damla, bir damla daha düşüyor yüreğime,
Her damlada demirden kor gibi sen tenimde,
Canım yanıyor, içimde bir sızı, yaram kanıyor derinde,
Bir parçam daha ölüyor senin her gidişinle

Çaresiz, yapayalnız, kaldım sanki bu koca şehirde,
Hep ağlamaklı sevda türküleri dilimde,
Çare değil, ne yapsam avutamam acın yüreğimde,
Bir parçam daha öldü bu gidişinde..

Daha az önce baktım, son gönderdiğin resmine,
İçim kanadı, coştu, taştı göz bebeklerimde,
Bu çilekeş ömür reva mı bu gönlüme,
Bir parçam daha ölüyor sen gelmedikçe,

Geceler uzun, geceler zindan, geceler kara yas,
Yoksun ya, şafak hiç doğmaz içimde,
Bir ses ver, bir haber uçur bu yaslı gönlüme,
Bir parçam daha ölüyor, sen gelmedikçe..

Can Akın
Hasret Kanıyor
ben seni yaşarım gölge yüzlüm
her kitapta,
her şiirde,
her mısranın yazarken içinde
ve gırtlağıma sessizce dokunuşunda okurken
yutkunurum tutkulara,
tutkularsa içimde koşar adım yüzerken

bir kumsalın,
kum yığınına dönmüş yüreğime saplanan sensizlik kılıcında
bir kez daha vurulurum
ve bir kez daha
ve yağan gözyaşımla
ve üşenmeden,
korkmadan
bir kez daha / senin olurum
son kez daha / can parem

sarıl üşüyen damarlarıma,
sarıl mis kokulum / sarıl,
beden sen,
bense seni gözleyen ruh olurum

gölgeler uzanıyor ay ışığın da,
tozlu topraklı kırmızı gölgeler uzanıyor
gecenin karnının içinden karanlığa doğru
ben senin gölgene mıknatıs gibi tutulurum
zıt kutuplarda olsak
yada uyumlu olsak
ne çıkar,
ben sana uyan bir eş olurum
halayın başı sensen,
bense sonunda bir mendil olurum yaşam düğününde
hiç merak etme sen
kınalı ellerine
bir kaç gram kınada olurum
oy / oy / oy
kurumadan tenim,
ellerini değdirme
bozma rengimi
bırak,
yaktığın gibi kalayım gül ellerinde
söndürme ferimi

nötr bakma
kurutma suları / kurutma
kirpiklerini oynatma
kaldırma kaşlarını
dökme denizleri ciğerlerime
yağdırma suları / yağdırma sineme
dökme alüvyonları gönlüme
dökme dalgaları / tufanları / boranları
dökme
oy / oy / oy
dökme / yaşam kavgamın gevreği
dökme / canımın son çeyreği
dökme / sensizlik safrasını genzime
dökme / hayatımın gerçeği
oy

gül yüzünü özledim çiçek gülüşlüm
uzat bulutlardan göreyim simli gözlerini
uzat da göreyim gülüşlerini
sür ki türkünün tadına mayhoş dilini
dinleye dinleye tadından öleyim
oy

uç turna gibi uç
süzül kalp damarlarımdan içeri
hasret bu gece kapıda nöbetçi
yık geç hasreti,
yıkta kirpiklerinin arasından,
yıkandığım,
deniz gözlerini göreyim

bir kayık ol kalp denizimde
ninnilerle,
seni,
sallaya sallaya öpeyim

şırıltı ol iç yapıma
gürültü ol duyumlarıma
sessiz ol istersen
sen ol yeter ki / sen
huzur sesinle deliye döneyim

kokunu getir bana / kokunu
çıldırtan,
afrodizyak kokunu getir
dipleri küf tutmuş kurumuş ağaç gövdelerinden
getir çiğdem saçlım
getir / getir / getir
oy ki / oy
içime çektikçe
******* ateşe vereyim
içime çektikçe
yönümü sapıtmışcasına kendimi kaybedeyim
oy

özledim seni
ayım, / güneşim / ateşim
yazım / kışım / eşim
uzat başını rüzgara doğru / uzat
gökkuşağı gözlerinin içinden süzüle süzüle geçeyim
oy
senin dudakların çiçek açıyorsa
ben topluyorum ben / sevgilim

güneş dünyama küsebilir
hatta yıldızlarda parlamayabilir
bulutlar bile yağmayabilir
senin sevgin,
senin sevgin don dokunuşlum yağsın,
hep yağsın
parlasın,
aydınlatsın yüreğimi aşkım
ve son gerçeğim
oy

uzaktan uzağa,
gözlerimizin / perdelerinde sevişelim
ve bir dudaktan mırıldanan şarkının içinde
tek gerçek,
ve bir gerçek sensin,
sensin yaşam selim
oy

şarkılar ne kadar yavan değil mi,
ne kadar bedbaht
ne kadar aciz
ne kadar kifayetsiz
oysa bizim sevgimiz
kainatı / kıskandıracak kadar leziz

aklıma her sen geldiğinde
bütün duyularım susuyor yaşam süzgecimde
varsa yoksa sen konuşuyorsun
hep sen,
gece sabaha gebe olurken
güneş gündüzü doğururken
yıldızlar saçlarını tarar,
elmaya kurt,
dut ağaçlarına sinek düşerken
bir rüzgar eser göğsümde
seni seviyorum aşkım
bir kazak gibi örerken dil sözümde
hasret yıkıyor buram buram tüten etlerimi
yıkıyor,
acıyor,
ve siluetine,
ve rengine,
kokuna / gülüşüne
hasret kanıyor pıhtı pıhtı ciğerlerimde
kanıyor / kanıyor
oy / oy
hasret kanıyor güz soluklum
yaşam boncuğum
don dokunuşlum
hasret!
kanıyor her yerimde!


Kibar Tavasav
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37