:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Aşka Ve Sevgiye Dair
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37
Aklına gelirde ararsan beni,
Unutma ben gecelerdeyim.
Duygulanırda açarsan maziyi,
Unutma ben şiirlerdeyim.

Unutma ben,
Efkarını dağıtan sigaran dayım.
Mırıldandığın şarkılarda,
Döktüğün gözyaşlarındayım.

Aradığın sevdalardayım belki,
Belki bulamadığın aşklardayım.
Beklide sevgi dolu kalplerde,
Tertemiz yüreklerdeyim.

Belki huzur dolu bir yuvada.
Mutluluk kokan hayatta.
Dönülmez sevdalardayım,
Belkide halen yalnızlardayım


alıntıdır
Her Veda Çıktığı Kapıyı Açık Bırakır!


Ayrılık, yarınların acısını bırakır ömrümüzün herhangi bir vaktine. Yaşanılan acı sadece bir sözcüğün sıradanlığına sığdırılmıştır. Oysa o, soluk alıp verilen her dakikada saklıdır. Gecenin karanlığı ile gelen sızı, göçmen kuşların kanadına takılan sevinç, kuzeyden esen rüzgarın kokusu, sonsuz dokunuştur ayrılık.

Giden biraz yaşanmışlık biraz da yaşanacak şeyler gotürmüştür. Biraz kendi ömründen biraz da onun ömründendir gotürdüğü. Oysa gözlerdeki ıssızlıkta bulunmuştur aranılan. Hiç bir bencillik kıyılarına uğramadan yanaşılan bir limandır yaşanılan. Onca kalabalığın içinde çırılçıplak bulunulan yalnızlıktır paylaştıkları. Uzun zamanlardan topladıklarıdır birbirlerine sundukları. Giden gotürmüştür bir ömür biriktirdiği acıları da.

Bir kuş kanadının çırpınışı kadar kısadır. Her şey bir anda bitiverir. Bulunduğu gibi, yüreğe kabul edildiği gibi, anlaşıldığı gibi değildir bu. Zamanın hızı daha acımasızca işler terk edişin durağında. Başlarken duyulan kaygıların dizildiği, kuşkuların yer edindiği kadar uzun değildir ömrü. İki kirpiğin buluşma anından daha hızlıdır bazen ayrılık. O ilmek ilmek işlenen, günlerce diller dökülen ve bin türlü acının içinden süzülerek getirilen sözcüklerin sihrinden yoksundur.

Çünkü hiçbir yıkımın hassaslığa ihtiyacı yoktur. Onda ayrıntı da yoktur. O sadece yıkar giderken... ve yıkım zaman ile bir bağ kurmaz. Çünkü zamanın yeri yoktur gidenin bıraktığı yerde. Giden zamanı da almıştır yanında, gelecek geçmişin gölgesindedir artık.

Mısralara sığmaz olur acının derinliği. Uçurumlar ile kıyaslanır yalnızlık. Uçurum kenarında gezer güzel ve acı anılar. Her seferinde kalandır bu uçuruma devrilen.Ve hep kalandır anıların cenderesinde boğulan. Fırtınalarda kaybolan, girdaplara takılan. Bilir ki kurtulduğu her fırtınadan, çıktığı her kuytuluktan yokluğu duyacaktır. Bundandır ki hep kalan, ayrılığın nedenlerini düşünür uzun uzun. Bir kuyunun derinliklerinde bulacağı ışığın onu getireceğini sanarcasına.

Çaresiz kalınca, sanık sandalyesini kurar. Bir kendini oturtur bir de gideni. Ama bulamaz suçu tespit eden bir delil. Hep pişmanlıktır gelip dilinin ucuna dolanan. Ve güzele dair anlara kızmaya başlar. Güzel anlardan pişmanlıklar gelip oturur içine. İşte o zaman gerçekten bitmiştir aşk. Yaşadığın güzellikten duyulan pişmanlık bitirir her şeyi. Oysa kızılan ayrılıktır. Ayrılanın acımasızlığıdır. Belki de tanınamayandır kızılan. Giden hep bir kapı aralamıştır kendine. Bir perde çekemez yaşadıklarına ama daha bir güvenle bakar hayatına.

Oysa hep bir kırık ayna taşır yanında ve her düşündüğünde aşkı o aynadan bakar kendine. Belki de kalandan beklediği itaattir, kabulleniştir, sesindeki çaresizliği hissediştir. Bilmez ki ne büyük bir yalnızlıktır içine düştüğü. Çünkü her veda kötü bir alışkanlık bırakır insanın hayatına. Veda ettiğin gibi edilen olmanın da korkusunu salar yüreğine. O, acımasızlığın nasıl olduğunu bilir. Bunun içindir ki, aşkı bir önceki gibi yaşayamaz. Çünkü aşkta acıma olmadığı gibi acımasızlığa da yer yoktur. Bu nedenle her yeni aşka bu korkunun gölgesinde başlar giden. Artık giden değil kalan olmanın korkusu taşıyandır.

Her ayrılık, bir filmin sahnelerini bir romanın sayfalarını andırır. Bu yara bir daha asla kapanmaz ve hiçbir ilaç iyileştirmez sanılır. Artık ne kuşların kanatlarına takılan sevinci duyumsar, ne bir çocuğun tebessümünü fark eder ne de ağlamak onu teselli eder. O sadece, yalnızlığının girdabında nasıl boğulduğunu düşünür. Her ayrılık, bitmişliğin veya zor ile kazanılanın kolay kaybedilmesinin kabullenilmemesidir; kendisine sorulmadan alınan bu kararın incittiği onur, sevgi sözlerinin ardında gizlenmiş olan terk edişin bir anda bilinmesidir ayrılık acısı.

Her veda çıktığı kapıyı açık bırakır. Arkasından kapatmaz, kapatamaz. Çünkü o arkasına bakmadan gidendir. Arkaya bakmanın, bıraktığı yıkıntıyı görmenin anılarında silinmeyen bir acının resmini çizeceğini bilir. Bu nedenle hiçbir veda arkasına bakmaz ve bu nedenledir ki, çıktığı kapıyı kapatmaz.
Oysa her veda şunu hep unutur; her aşk bir veda kapısından girer
susmuştun yaa
susmutunyabp7.jpg

Susmuştun ya hani
Hani gözlerin susmuştu
Sanki hiç konuşmamış gibi
Sanki hiç bakmamış...

Sesini duyuyordum susarken
Duyuyordum çığlıklarını!
Ama ama konuşsaydın
Bana değil, kalbime anlatsaydın gideceğini!
İkna etseydin!bak bak bende susuyorum
Kalbim konuşsada, sustururum susuzluğum...

Gitme demek okadar zorki!
O kadar zorki kal demek
Zor olanı seçtim seni sevdim
Sense kolayı seçtin, Gittin!

Ellerim avuçlarındayken,
Gözlerim gözbebeklerindeyken,
Ve ve kalbim kalbinle konuşurken
Gitme kal dicektim, Diyemedim...

Diyemedim, bilmiyorum böyle gitmeleri,
Diyemedim, diyemedim çünklü
Hiç böyle gitmemiştin!
Döner dedim, elbet döner!
Saat gece yarısı, ha kalbim
Söyle o dönermi?.!!!
alıntı
ZAMAN SENİ BEKLEMEZ
mum30.gif


Zaman Seni Beklemez

Sen hep bir şeylerin daha iyi olacağı günleri beklerken,
Zaman hızla akar ne seni ne başkasını, kimseyi beklemez ..
Randevusuna en sadık olandır da hele bi gecikmeye gör!
Durdurma şansın olmadığı gibi geriye sarma şansı da verilmemiştir sana.
Zaman en kıymetli mücevherindir aslında.
s262.gif
Nasıl ki ekilen umudun tohumunda gizliyse yeşerecek çiçeğin pembesi,
Toprağına akacak su yolunu bulur merak etme.
Oysa beklediğin, umut ettiğindir.
Zamanını bekleme büyüyememiş küçük çocuk.
O gelip seni bulacaktır, güneşin en tepede, ayınsa en dolun olduğu zamanda.
s189us9.gif
Bugün elinden kayıp giden an ileride mutlak çok kıymetli olacaktır.
Değerine değer katılacak günü bekleme.
Onu kıymetlendiren geçen zaman gibi gözükse de aslında,
Senin avuçlarının içinde bezenir 24 ayara,
Yeter ki sen işle en ince ustalığınla.
Yüreğindir en usta sarraf.
Gelecek sana beşibiyerde de sunabilir,
O günü beklerken umudunu kaybetme.
Yeter ki beklerken zamanı kaçırma,
Unutma zaman kimseyi beklemez.
Ve zaman altın kadar değerliyse;
Yaşamın sana taktığı yüzgörümlülüğünü hiç boynundan çıkarma.


mum19.gif
SEN ÖZELSİN

Kendimi ne zaman ise yaramaz ve aciz hissetsem,

ayni hisleri hissettigim bir anda, eski bir dostun uzun zaman önce söyledikleri gelir aklima...

Yüzümü kocaman bir gülümseme sarar..

Bana: 'Kendini her aciz ve ise yaramaz hissetiginde parmaginin ucuna bak,' demisti...

O sira o kadar üzgün ve duygularimin içinde o denli kaybolmustum ki,

kendi sesimi bile taniyamaz bir halde, çok kisik bir ses tonu ile

'Neden? ' demistim...

'Çünkü o parmak izlerinden bu yeryüzünde baska hiç kimsede yok,' demis ve eklemisti.

'Sen özelsin.

Inanmazsan parmaklarinin ucuna bak.'

Birden sanki dirilmistim.

Evet, ben özeldim...

Herkes aslinda özeldir.

Ama beni o günden sonra digerlerinden ayiran tek ayirt edici özelligim

-kendimin özel oldugumun- farkinda olmamdi...

Hala karamsarliga düstügümde,

bazen umutsuzluklarla bogustugumda

o dostumu hatirlar ve parmagimin ucuna,

yüzümde büyük bir gülümseme ile bakar ve kendi kendime:

'Sen özelsin. Bunlarin hepsini atlatirsin,' derim.

Yine ayni dostum bir karar asamasinda oldugum bir gün bana söyle demisti,

'Önce ne istedigini iyi belirle,' ve eklemisti,

'Sonra o istedigine ulasmak için ne gerekiyorsa yap! '

Sonra da elini tam üç kez gözlerimin önünde çirpmis

ve bana 'Ne oldu simdi? ' diye sormustu.

Ben de anlamsiz bakislar ile cevap vermistim.

'Ne oldu? '

'Üç saniye hayatindan uçtu gitti ve hiç birsey o üç saniyeyi geri getiremez,'

demisti...

Ve eklemisti

'Hayati istediklerine ulasmak için harca, bir gün arkana dönüp baktiginda

uçup giden o saniyelerin bombos bir ömür haline geldigini görmek istemiyorsan tabii! '

Farkindasiniz degil mi?

Hayatlarimiz saniye, dakika, saat dilimlerine bölünmüs, akip gidiyor.

Ve biz akan bir saliseyi bile

geri dönüp tekrar yasayamiyoruz.

Onlari geri getiremiyoruz.

Aynaya baktigimizda her gün yeni bir beyaz saç telini

ve yüzümüzde acimasizca akip giden dakikalarin izini,

birer kirisiklik olarak seyrediyoruz.

Peki biz hayattan ne bekliyoruz?

Beklentilerimiz için varimiz yogumuz ile için savasiyor muyuz,

zaman denen acimasiz düsmanla?

Oysa parmaklarinizin ucuna bakin bir kez.

Sonra da parmaklarinizi üç kez siklatin.

Orada gördügünüz parmak izleri sizden baska kimsede yok

ve parmaklarinizin ucundan çikan o ses

hayatinizin bombos geçmis üç saniyesi oldu, geçti gitti iste...

Siz özelsiniz, siz yeryüzünde teksiniz...

O zaman hayattan beklediklerimiz de bize layik olmali, özel olmali,

ulasilmasi için savasa deger olmali.

Zaman denen canavar galip gelmeden,

biz hayattan beklentilerimize ulasmaliyiz ki,

Geçip giden zamana ragmen,

geriye dönüp baktigimizda kucak dolusu mutluluk ve beklentilere ulasmanin hazzi ile

zaman zaman yüzümüzde kocaman bir gülümse ile nanik yapabilelim...

Ellerinizi üç kez çirpin,

hayattan üç saniyeniz silinip gitti iste...

Bugün özel bir insan olan kendiniz için ne yaptiniz?

Beklentileriz için bir ugras, savas verdiniz mi?

Yoksa zamanin sizi yenmesine seyirci mi kaldiniz?

Mesela özel eski bir dostu aradiniz mi bugün?

Bu kisa ama çok anlamli hayat derslerini veren dostumu

kaç zamandir aramadigimi düsündüm tüm bunlari yazarken...

Yerimden kalktim,

Internet'ten çiktim ve telefon ile o dostumu aradim.

Çok mutlu oldu...

'Ne zamandir sesini duymamistim, hangi dagda kurt öldü? ' dedi.

Ben de 'Özel birini aramak istedim, aklima sen geldin,' dedim

ve sonra ekledim:

'Ve ellerimi üç kez çirptim,

geçen zamani geri getiremedigimi görünce

belki de seni arayacak baska bir üç saniyem olmayacak,

su anda aramazsam deyip,

yazdigim yaziyi yarida birakip seni aradim,' dedim.

Çok mutlu oldu.

Bir dostun mutlulugu ile ben de mutlu oldum.

Dostumla telefon konusmami bitirip

klavyenin önüne oturdugumda

yüzümde kocaman bir gülümseme vardi.

Özel birini arayip, dakikalari geri getiremeyecegim bir hayat içinde

istedigim bir seyi yapmanin huzuru ile

yani mutlu bir yürekle tekrar yazmaya basladim.

Ve zaman denen sinsi düsmana bir nanik yaptim.

Acimasizca akip gidiyorsun, ama ben seni hissediyorum

ve istedigim hiç birseyi ertelemiyorum

ve istediklerimi elde etmek için hayatla savasiyorum der gibi mutlu idim.

Siz hala ne duruyorsunuz?

Kosun telefona, bir dostu arayin.

Birine e-mail atin. Onu sevdiginizi hissettirin.

Onun mutlulugu ile mutlu olun.

Ellerinizi üç kez çirpin ve düsünün

hayatinizdan üç saniye bos bir sayfa gibi koptu gitti iste.

Oysa siz özelsiniz

ve size layik bir hayati hak ediyorsunuz.

Size layik mutluluklari hak ettiginiz gibi.

Bana Inanmazsaniz parmaklarinizin ucuna bakin.
alıntı
yorgunum ey hayat yorgun

Her sonbahar gelisinde dokulur yapraklar birer birer, her biri bir tarafa savrulur.
"Hazan mevsimi, doganin da olum mevsimidir" derler.
"Elveda zamani, huzun mevsimi, ayrilik mevsimidir" derler.
Oysa ben mevsimler icerisinde en cok sonbahari severdim bir zamanlar.
Ucurum kenarlarinda acan sari sari cicekleri bir de, cicekler arasinda.
Dusme tehlikesiyle de olsa uzanip kokusunu icime cekerdim yudum yudum, nefes nefes... Hayatin butun derinligini, dinginligini, gizini orada ve onlarda bulurdum...
Dalindan ayri dusen her yapragin huznunu yasiyorum simdi ey hayat!
Sararmis, gazel olmus, solmus ve ruzgarin onunde savrulan yapraklarin huznunu.
Gonlumde sonbahar ruzgarlari esiyor, sarkilar daha bir icli caliyor simdi , gonlum yorgun, gonlum kus, gonlum suskun...
Bogazimda dugum dugum hasret, bulut bulut gozlerimde cakiyor simsekler...
Gurbetten gurbete savrulan insanlarin ic acisini duyuyorum icimde her sonbahar gelince...
İcimden kopan her duygu kirintisi yuregime batiyor...
Yapraklar gibiyim ben de ey hayat,
her sonbaharin gelisiyle beraber bende sonbahari yasiyorum sonunda ilkbaharin mujdesi olsa da...
Ben hep guzdeyim...
Her baktigimda soluk sari yapraklar gibi duruyor aynalarda ki yuzum, icim, disim sonbahar ey hayat.
Butun anilar yaprak yaprak sokaklara dokulmus.
Kardan bir kefenle kocaman bir dag gibi gelip oturmus gogsumun uzerine huzun...
Yorgunum, cok yorgun ey hayat, vefasiz dunyanin ihaneti beni bitirdi...
Bilirim ne yapsamda bir sonbahar yapragina yazgiliyim, degistiremiyorum yazgimi...
Acilara, huzunlere, sevdalara, sararmis yapraklarin ruzgardan savrulusuna yazilmis adim neylersin.
Terkedilmis evlerin hanelerine, yipranmis defterlerin sayfalarina yazilmis adim...
Bilirim sonbaharlarin sari kaderine yazilmis sonu hazin kucuk bir oykuyum ben,
kimselerin acip okumadigi bir kitapta;
uzerine huzun tozlari serpilmis kederli gecelerin sonbahar ruzgarlaridir belki de; butun bu yasadiklarim...
Ki, sonbahar yapraklari gibi dokulup, dokulup savrulup gidiyor omrum elimden...
Sonunda gucum tukenip dusecegim belki ya da kendi yuregimden tasinip gidecegim kimsenin bilmedigi, ulasamadigi, ugramadigi bir yurege...
Varsin karanlik geceler yokluguma agit yaksin, sahte sevgilerle avutsun hicranimi zaman...
Kac yildir ki, yasamin ugramadigi mezarliklar gibiyim, icime binlerce olu gomulu. Dolasip duruyorum agaclarin dokulmus yapraklari arasinda,
Bilmem bu kacinci cigligimdir ey hayat, sesimi duyuramadigin .
Bilmem bu kacinci imdat...
Şimdi vurulmus bir kus kanadi gibi duygularim, siginacagim dal da yok. Yipranmis, paralanmis eski bir giysi gibi duruyor uzerimde omrum...
Her ihanet onulmaz bir yara acti yuregimde, ne yapsam durmuyor kanama.
Kahretsin...
İcimin yasayan sevincli yanini oldurduler ey hayat, huzne bulandi her yanim,
Şimdi ihanetin kara bulutlari kaplamis gogumu, gunesli gunlere hasretim ey hayat...
Ellerine kapaniyorum simdi, anla beni, al beni...
Bir sonbahar yapragi gibi bekletme son yaprakta.
Birak alip gotursun beni sari yapraklariyla sonbahar ruzgarlari,
yapraklar gibi savurup savurup gotursun uzaklara...
Bir varmis bir yokmus diye baslar butun masallar.
Ellerim soguk simdi usuyorum, bedenim,dudaklarim buza donmus...
Yokumsa beni ey hayat, dogmamis gibi...
Sayki hic yasamadim, tatmadim, aciyi, ihaneti.
Masalim da olmadi sonu mutlulukla biten.
yorgunum ey hayat, yorgun
Yorgunum, 2


Gide gide bitmedi yollarim.Sirtimda heybesi gecmisin, yakamda izi gunahlarin. Ne daglar gormedim , ne ovalar engebesiz.
Sanki sonsuza uzanan bir mavi karanliktayim.Bir aydinlik, bir karanlik, bir mavi.Renkler bile donup duran dunyaya dondu gunlerimde.
Varlikla yokluk arasi, mutsuzlukla umudu arayis masali benim yolum..

Yorgunum,
Uzaktan seyrettim denizlerin dalgayla kavusmasini.Gruba karsi mavinin kizila donusunu.
Yagmurun topraga basisini izledim, yururken hic islanmadan.Kisin bahari kucaklamasini
sevince donusen huzunleri gordum.Gulumseyen gozyaslarini ictim sabahlarin.Yurudum hic usanmadan, yarinlara kanmadan, gecmise aglamadan..
Yurusem, yurusem dedim hic durmadan.
Yurumekle asinmaz ki yollarim.

Yorgunum,
Gitmekten degil yorgunlugum, ne mevsimden, ne havadan, ne gokten.En masum gorunen insanlarin yalanciligindan yoruldum.
Yoruldum benciligi yasamdan sayanlardan.Isiga karanlik bakanlardan.Kendimi onlarda bulmaktan yoruldum, savasa yenik baslamaktan.
Belki de savasin icinde kaybolmaktan korkuyorum , yururken kaybolmaktan.

Yorgunum,
Bir bicak sirtinda yasamaktan.Gogsumde tikanmis bir oksuruk gibi, gunese ozlemle bakarken ,usumekten.
İyimser bir gokyuzunde gunler ve gecelerce sarhos olamamaktan.
Yarinlara umutsuz, sorumlulugu yuzunde tasiyan , anali babali kimsesiz cocuklarda eridim yururken.
İnadina yasayan analarla buyudum, sessizlige mahkum haykiran babalarda yitirdim cocuklugumu.

Yorgunum,
Belirsiz bir huzne sarilmaktan.Hep alan, vermeyi kayip sanan huzunlerdi parmak uclarimla nefes nefese kostugum.
Hic varamadigim menzillerdi yakalayamadigim.Buldugum mahzun kir cicekleriyle oyaladim kendimi bir zaman.
Çiceklerin omru kelebekler kadar kisadir yollarda.Kopardigin an, bir bakarsin, soluvermis.
Kandirmis seni,eski canliligiyla kalacagim diye.Cansiz,solgun cicege benzer, fersiz gozlerden, yoruldum.


Yorgunum,
Beyaz, temiz bir carsafta uyumak istiyorum.Umudu yasatan cumlelerle ortunmek istiyorum.
Gozlerinde ciglik cigliga mutluluk fiskirtsin istiyorum sevdiklerim.Çaglayanlar gibi. Dalip gideyim seslerinde,yuzlerinde bulayim nefesimi.
Neredeyse, hangi gectigim yolda kalmissa, geri donmeye raziyim, yeniden yurumek pahasina.
Yorgunlugumu unutmak pahasina.Mutlulugu onlar bulsun da.

Yorgunum,
Gitsem, gitsem, bitmeyecek masalim.Gokten hic dusmeyecek elmalarim.

Yorgunum...
Ben tukensem, bitmeyecek yollarim.
Ben kimse İçİn hayal kırıklığına uğramadım,
Çünki hiç kimse için hayal kurmazdım.
Ama o hayaliyle avunduğum vefasız,
O benim hayal kırıklığım,
O hayatımın yalanı oldu.
Beni can evimden vurdu,
Bu son vuruşu olsun..
Bu son aldanışım,
Artık hayalini kurmayı bıraktım,
Benden aldıklarıyla,
Mutludur belki..
Sorarım sana can dostum,
Sevmek hakkım değilmiydi.
Merak ediyorum,
Yoksa sevmelerin tarzı mı,
Değişmiş,haberimiz olmadan?
Samimiyet,iyi niyet,hak getire,
Vefaymış, dürüstlükmüş,denk getire,
Yoksa suskun olmakmıydı farkımız,
Yoksa yürekten olmakmı,
Bilmiyorum.
Ben elleri nasırlı bir ana'nın,
Evladıyım.
Sevdiğimi cefasıyla severim,
Benim aşkım duruma göre,
Değişen bir aşk değildi.
Olamazdıda zaten.
Dedim ya bilmiyorum...
Ya ben ona fazla geldim,
Yada o bana eksik.
Sende bana unut diyorsun.
Bir gecede sevmedim ki onu,
Bir gecede unutayım.
Ne olur anlamadan sakın beni yargılama.

Ey benim can kardeşim,seni yargılarmıyım,
Ağlamaktan yaş kalmamış,
Gözlerinde damlayacak.
Üzülme artık yeter,
Bu halinden anlamayan,
Seni ölüncemi anlayacak.
Ne gelirken sana sordu,
Nede giderken,
Sen hep onu hissederdin,
O seni terk ederken.
Yeter be can kardeşim artık üzme kendini,
Gece karanlığına terket en sevdiğini,
Farzet ki tanımadın,
Farzet ki hiç sevmedin,
En kıymetlin olacakken,
O geride bir hiç olarak kalmaya, mahkum etmiş kendini
Sende bilirsin ki
Vefasız olan kalpde,mutluluk nefes almaz
Sen vefakar olsan bile umut seninle kalmaz
Hadi kaldır başını neden eğilmiş,
Omuzuna yaslanmaya layık değilmiş,
Senin ile yaşlanacak kadın değilmiş.
[SIZE=1](ATAKAN KORKMAZ)
[/SIZE]
Seni tam olarak anlatmaya calisirken yuregime, susmak zorunda kaliyorum.
Fisiltilarla konusuyorum kendimle.

Sagir duygularim hareket ederken beynime, kalbim emrinin golgesinde mecalsiz kaliyor.
Yorgun vede bitkin yuregim.
Simsekler cakiyor ve yildirim dusuyor bilmedigim yerlere, kaybolan umidlerim savruluyor ordan oraya. Seni dusunuyorum ve acimasizca yargiliyorum kendimi.

Birseyler tersine donuyor, karanliklar alabildigince karanlik, geceler uzadikca uzuyor.
Sessizlik olumle esdeger sanki.Ruhumu, bedenimi yakan ise sensizlik.

Derin bir korku yuregimi sariyor seni dusundukce.Duraksiz saatlerin tikirdisi her an beynimde isliyor, sancisi yok nedense.Ama yuku agir, vicdanla catisma halinde, bir vurgun siddetinde.
Arzular gomulu can tende,umidler nadasda, gonul yasta.....

Yarim kalan umutlara takili ayaklarim, gidemiyorum.Oldukca uzun bir yol var arkamda, onumu goremiyorum.
Mucadele icindeyken hayatla, omrumun neresindeyim onuda bilmiyorum.
Belkide sagir duygularimin esiriyim hala, farkinda degilim. Belkide sensizligin kollarinda caresizim.

Sensizligimi korkakligima verme sakin.Umudun yeserecegi bahari bekliyorum sadece esaret ikliminde.
Seni o kadar cok seviyorum ki melek yuzlu sevgili, seni o kadar cok ozluyorum ki......Gitmek istemiyorum senden......
Susmak ta istemiyorum aslinda ama susuyorum, sagir duygularim duymazda zaten haykirsam bile ne beni, nede seni...
Birgün Cekip Gidenlere..
[SIZE=2]Gıdenler hep bekle benı derler ve kalanlar hep bekleyecegıne yemın
ederler"


Her giden ardında bir bekleyen bırakır. Bazen ister bekle beni der..
Bazende bekleme hayatına devam et der.. Bu bekleme demenın ardında bır
beklenme isteği vardır hep..
Nedense herkes bırı tarafından beklenmeyı özler. Özlenmeyi özler, yada
birinin hayatında hep var olmayı bilmektir güzel olan.


Ve her kalan yüreğindeki acısıyla bekleyeceğim der. Dönmeyeceğini bile
bile... Gelmeyeceğini bile bile.. Sevmeyeceğini bile bile..
Ve bekler...
Taki bir gün artık ümitler kesilip. Yolların tamamen ayrı olduğu fark
edilene kadar..


Ve başlar keşkeler, pişmanlıklar....


Yanı başımızdayken fark etmediğimiz bir çok ayrıntı takılır
hafızalara.Oysa
ne güzelmiş yaşanılanlar dersiniz.. Meger ne çok sevmişim dersiniz.. Ve
belkide hiç sevilmediğinizi fark edersiniz.
En acısıda budur yaa zaten. Sevilmeden sevdiğinizi fark ettiğinizde
beyninizi yer binlerce soru.. Başlarsınız cevabı besbelli olan sorulara
kendinizce cevap aramaya..


Ve sorgulama zamanı gelir kendinizce.. Oysa unutursunuz bir şeyii.
"Aşk Sorgulanmadan Yasanmalıdır.."


Ama unutursunuz bu kuralı "nedenler ve niçinler" kemirir beyninizi
Ağlamak sizin için kacınılmaz bir seçimdir. Ağlarsınız herşeye ve her
olaya..


Baktıgınız her yer "onda" biter.. Gördüğünüz herşeyde "onu" ararsınız..
Aynadaki gorüntünüzde bir yansıma, sokaktaki köşe başında bir
kucaklasmadır
"o".. Yağan yağmurdur, denizdeki yakamozdur "o", gecelerin ayı,
gündüzlerin
güneşidir "o"


Ve son cümleler dökülür artık dilinizden...
"O" Mutlu Olsun Yeter...


Diyebileceğiniz bir şey kalmamıstır çünkü..
Tıpkı yüreğinizi sizden aldığı gibi giderken cümlelerinizide
götürmüştür
yanında..


Sessizlik kalır geriye biten bir sevgiden...


Ve Ayrılık Urganı kalır boynunuzda "yağlı bir ilmek gibi..."


Sanki biri ha çekti ha çekecek.. Durdu sanarsınız dünyayı ha battı ha
batacak..
Ama ne dünya durur nede o ilmek çekilir..
Hayat devam ediyordur ve bu çarkın içinde sizide bilmediğiniz başka
diyarlara sürüklüyordur..


Biticek sanırsınız acınızı bitmez... Sadece bir yerlere saklanır
yüreğinizde..Bir şarkida, bir şiirin içli mısralarında ve belkide bir
sözde
kanamaya hazır bir yaradır o artık..
"Sessizliğin İçinde Bir Çığlık, Karanlığın İçinde Bir Işık, Yürekte
Kapanmaz
Bir Yaradır Artık O"..
[/SIZE]
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37