:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adınız:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 16,696
» Son Üye: Klassohbet
» Toplam Konular: 98,543
» Toplam Yorumlar: 1,065,523

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 363 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 359 Ziyaretçi
Baidu, Bing, GoogleBot, Yandex

Son Aktiviteler
Araf Suresi 157. Ayet. On...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
, Saat: 12:06 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 10
İnancını Bu Dünyada Sorgu...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-16-2025, Saat: 03:19 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 20
Bizler İnatla, Atalarımız...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-15-2025, Saat: 05:11 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 21
Atatürk'ün Çocukluk Anıla...
Forum: Hayatı ve Anıları
Son Yorum: Serdar102
11-15-2025, Saat: 02:39 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 25
Ali İmran 78 -79. Ayetler...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-14-2025, Saat: 03:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 23
Günün Şiiri
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 10:13 AM
» Yorumlar: 9
» Okunma: 2,322
Adı Bende Saklı Sevgili.
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 09:41 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 27
Enfal Suresi 12. Ayet. ”V...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-12-2025, Saat: 04:03 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 27
Kendi Uydurmalarını Allah...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-09-2025, Saat: 04:22 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 40
Rivayetler Kur’an’ın Önün...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-08-2025, Saat: 11:25 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 33

 
  Çocuklarda Hayır Dönemi
Yazar: MaSaL - 09-14-2011, Saat: 05:34 PM - Forum: Anne ve Bebek - Yorum Yok

ÇOCUKLARDA ‘HAYIR’ DÖNEMİ
Çocuklarda
‘hayır’ dönemi, 1 yaştan hemen sonra başlar. Bazı çocuklarda bu süre
kısadır ve kendini çok hissettirmez. Bazı çocuklarda ise çok uzun süreli
ve şiddetli olabilir. Bu dönemin normal ve sağlıklı bir dönem olduğunu,
çocuğun birey olabilmesinde ve kendisini ifade edebilmesinde önemli bir
yer tutttuğunu unutmamak gerekir. Bu dönemi kolay ve sağlıklı
geçirebilmek için nelere dikkat etmemiz gerektiğini gözden geçirelim:
reddot.gifOnunla
konuşurken, ondan birşey yapmasın veya yapmamasını isterken, bir birey
olduğunu, kendi kararlarını kendisinin verebildiğini ve bizler gibi onun
da direktiflerden hoşlanmadığını unutmayın.reddot.gifHayatıyla
ilgili kararları kendisinin verebildiğini düşünmesini sağlayın.
‘Yemeğini televizyon izlerken mi yemek istersin, yoksa benimle birlikte
masada mı yemek istersin’ gibi bir mesaj, kararlarına saygı duyulduğunu
düşündürecektir. Böyle bir mesajla onu yemeğe davet etmeniz ‘hayır,
yemek yemek istemiyorum’ gibi bir yanıt alma olasılığınızı da azaltır.reddot.gifOna
karşı negatif bir tutum içine girmeyin, olabildiğince az ‘hayır’ deyin.
Siz ona ne kadar negatif bir tutumla yaklaşırsanız, o da size o kadar
nefatif bir tutumla yaklaşacaktır. Siz ona ne kadar çok ‘hayır’
derseniz, o da size o kadar çok ‘hayır’ diyecektir.reddot.gifNegatif
cümleler kurmaktan da kaçının. Yapılmasını istediğiniz şeyi
olabildiğince pozitif cümleler kullanarak ifade etmeye çalışın.
‘Ayakkabılarını çıkart’ demek yerine, ‘Terliklerimizi giyelim haydi’
demek daha etkilidir. reddot.gifMesajlarınızı,
‘hayır’ yanıtı alamayacak şekilde iletin. ‘Sütünü iç’ yerine, ‘sütünü
balıklı bardağınla mı, yoksa kupanla mı içmek istersin’ şeklinde
mesajınızı iletin.reddot.gif‘Hayır’
dediğinde, onunla alay etmeyin, küçümsemeyin, gülmeyin, onunla
inatlaşmayın, ona kimin güçlü olduğunu ispat etmeye çalışmayın,
sinirlenmeyin ve asla ona ceza vermeyin.reddot.gifAranızda
çıkan sorunu ortadan kaldırmaya çalışmak yerine, uzlaşmacı bir tavırla
çözüm üretmeye çalışın ve onu da çözüm üretmeye davet edin.
Kurallar çocuğun ruh sağlığını bozar mı?
İnatlaşma
döneminde olması çocuğunuza hiç ‘hayır’ demeyeceğiniz anlamına gelmez.
Çocuğunuza zaman zaman kısıtlamalar, yasaklar koymak zorundasınız, bunun
çocuğunuzun ruh sağlığını bozmasından korkmayın. Dikkat edilmesi
gereken en önemli şey koyduğunuz yasakların gerekli olduğundan emin
olmanızdır. Gereksiz konularda da yasaklamalar getiriyorsanız, bir süre
sonra çocuğunuza çok fazla ‘hayır’ demeye başlarsınız. Bu da
çocuğunuzda, hem bağımsızlığının elinden alındığı, hem de her şeyi
yanlış yaptığı hissini uyandırmaya başlar. Her iki duygu da onun kendine
olan güvenini sarsar ve onu rahatsız eder. Bu yüzden, öncelikli olarak
‘hayır’ demeniz gerekenlerin listesini yapın, bunlar dışında da gereksiz
zamanlarda ve durumlarda ‘hayır’ dememeye özen gösterin. Ayrıca, aşırı
kurallarla büyüyen çocukların, kuralları koyan yetişkinler yanlarında
olmadığı zamanlarda bu kuralları ihlal etme eğilimi duyduklarını da
unutmayın.
Kurallara uyumu nasıl kolaylaştırabiliriz?
Çocukların
kurallara uygun davranmalarını ve kurallardan daha az rahatsız
olmalarını sağlamanın en iyi yolu bu kuralların gerekçesinin açıklanması
ve kuralların çocuklarla birlikte konmasıdır. Bazı kuralların
anne-babalar için de konduğunu bilmek çocuğu rahatlatır ve kurallara
uyumunu kolaylaştırır. Çocuk anne-babasının sırf kendisine muhalefet
olmak için değil, onun iyiliğini istedikleri için bazı kurallar
koyduğunu bilmelidir.
Yasakladığınız şeyleri yapmaya kalktığında,
nazikçe ona yasakladığınız şeyi yeniden hatırlatın ve yapabileceği
alternatif bir şey önerin. Örneğin yemekten önce gofret yemek istiyorsa,
‘yemekten önce gofret yenmez’ demek yerine ‘yemekten önce gofret yersen
yemeğini yemek istemeyebilirsin, ama istersen bu gofreti saklayabiliriz
ve yemekten sonra yiyebilirsin’ diyerek ona alternatif bir gofret yeme
zamanı sunabilirsiniz. Veya duvarları çiziyorsa, ‘duvarı çizme’ demek
yerine, ‘duvarları çizersen duvarlar kirlenir, ama eğer istersen sana
kağıt verebilirim veya çizmen için duvara kağıt yapıştırabilirim’
diyebilirsiniz. Böylece, hayırlarınız onu daha az rahatsız edecek,
bağımsızlığının elinden alındığını düşünmeyecek, onun isteklerinize önem
verdiğiniz düşünecek, kuralların gerekçelerini öğrenecek ve sizinle
çatışmaya girmeyecektir.
Yasaklara uymadığında cezalandırmak
yerine, kurallara uyduğunda onu ödüllendirin. Ödül veriken de ‘benim
oğlum söz dinler, annesinin her dediğini yapar’ gibi sizin
üstünlüğünüzün altının çizildiği bir cümle kullanmak yerine ‘sen
harikasın, bunu ne güzel yaptın’ gibi onu onayladığınızı belirtir bir
cümleyi tercih edin. Onun yanında başkalarına, çocuğunuzdan övgüyle
sözedin.
Ondan olumsuz bir davranış beklentisi içinde olmadığınız
mesajını verin. ‘Bıçaklarla oynamamak gerektiğini unuttun sanırım,
unutmasaydın tehlikeli oldukları için oynamazdın zaten biliyorum. Onları
tekrar çekmeceye bırakacağın için teşekkür ederim’ gibi bir mesaj ‘sana
kaç kere söyledim, bıçaklarla oynama’ gibi bir mesajdan çok daha
sağlıklıdır ve çocuğunuzun uyumunu kolaylaştırır.

Bu konuyu yazdır

  Çocuğumu Nasıl Avutabilirim?
Yazar: MaSaL - 09-14-2011, Saat: 05:23 PM - Forum: Anne ve Bebek - Yorum Yok

Çocuğumu Nasıl Avutabilirim?
Bazı
günler vardır, kendimizi sebepsiz de olsa mutsuz hissederiz. Çocuklar
için böyle zamanlar daha da zordur çünkü bu mutsuzluklarının geçici
olduğunu anlayamazlar. Bunun üstesinden gelebilmek için (Bu problem
yetişkinler için ciddi sayılmasa bile)sevgi dolu bir dinleyiciye
ihtiyaçları vardır.
Örneğin: Oya’nın en sevdiği peluş
kedisi yemeğinin içine düşüyor ve tamamen ketçap’a bulanıyor.Küçük kız
da feryadı basıp feci bir şekilde ağlamaya başlıyor. "Canım ne olacak,
önemli değil" yada "hadi gül artık" gibi klasik sakinleştirici cümleler
böyle bir anda yeterli olmayacaktır. Bu yaklaşım sadece çocuğu pek
ciddiye almadığımızı gösterir. Uzmanlara göre çocuğun dikkatini başka
bir yöne çekmeye çalışmak da pek olumlu bir yaklaşım değil. Uzun vadede
bu tür tepkiler çocuğun problemleri ile ailesine rahatsızlık verdiğini
düşünmesine ve sonuçta problemleri içine atıp duygularını gizlemesine
sebep olacaktır.
Gözyaşları bir kez akmaya başladıktan sonra çocuk
üzüldüğü konu ile direkt olarak ilgilenilmesini ister. Böyle bir
durumda anne-baba’lar çocuklarına sarılıp üzüntülerinin haklı olduğunu
anlatabilir ve onunla beraber üzüldüklerini hissettirebilirler. Çünkü
üzgün olmak aynı zamanda bu üzüntüyü işlemek ve sonunda da bu üzüntüden
kurtulmak için gerekli olan bir aşamadır. Çocuğunuzun size anlatamadığı
bir endişesinin olduğunu düşünüyorsanız beraberce yapacağınız bir
"üzüntü’nün resmi" yada beraber yaratacağınız bir "üzüntü’nün masalı"
onun endişeleri ile ilgili ipuçlarını almanız için faydalı olacaktır.
Çocukların
optimist bir düşünce tarzına ihtiyaçları vardır ve onlara
problemlerinin çözümlerinin olduğunu göstermemiz gerekiyor. Mesela
yukarıdaki Oya örneğinde oyuncak kedinin tabaktan alınıp çamaşır
makinesine konularak yıkanması gibi!
Her yaşta çocuk için uygun avutma yöntemleri:
Aşağıda
çocuğunuzu avutmak için ne zaman sadece kucağınıza almanız gerektiğini
ne zaman bir konuşma yapmanız gerektiğini okuyabilirsiniz.
0 - 2 Yaş: En küçük çocuklarda bile sadece kucağa almakla yetinmeyin, avutucu sözler söyleyerek sakinleştirmeye çalışın.
3
- 5 Yaş: Bu yaşta en önemlisi öncelikle iyi bir dinleyici olmaktır.
Çocuğunuzun üzüntüsünü geçiştirmeye çalışmayın ona hak verdiğinizi ve
kendisini dinlediğinizi anlasın. Sonra eğer varsa çözüm yollarını
bulmasına yardımcı olun.
6-11 Yaş: Çocuğunuzun problemlerine kulak
verin ama asla konuya karışmayın. Çocuğunuzun özgüvenini ancak
problemlerini kendisinin çözmesini sağlayarak geliştirebilirsiniz.
12-16 Yaş: Çocuğunuz görünüşte yardım almak istemese de onunla konuşmayı deneyin ama asla zorlamayın.

Bu konuyu yazdır

  Çocuklarda İnatlaşma
Yazar: MaSaL - 09-14-2011, Saat: 05:21 PM - Forum: Anne ve Bebek - Yorum Yok

ÇOCUKLARDA İNATLAŞMA İLE BAŞAÇIKMANIN YOLLARI
Çocuklarda
inatlaşma her yaş döneminde görülür. Bağımsız birer birey olduklarının
farkına varmaya başlamaları ve dünyayı keşfetme merakları bu inatlaşma
sürecini tetikler. Çocuklar anne-babaları ve çevresindekiler ile ayırım
yapmaksızın her zaman ve her konuda çatışmaya girebilirler. Çocuların
bir inatlaşma nöbeti süresince fikir değiştirdiğine tanık olabilirsiniz.
Bazen, neyi isteyip neyi istemediğini bile anlayamazsınız. Örneğin,
acıkmıştır ama evdeki yemeği yememekte direnir, hamburger ister,
hamburgerciye gidersiniz, ben bundan istememiştim ötekinden al diye
tutturur, öteki menüden alırsınız başka bir bahane bulur vs. Birinizden
biri yenik düşene kadar devam eder bu sürtüşme.
Çocuğunuzun
inatlaşma dönemlerinde her iki tarafın da amaçlarını açıkça ortaya
koymaya çalışın. Sizin amaçlarınız çok çeşitli olabilir; ona yemek
yedirmek, bir oyuncakçının önünden geri çekmek, ablasının odasından
çıkmasını sağlamak veya uyutmak. Onun ise tek bir amacı vardır; sizin dediğinizin tersini yapmak.
Ancak bu şekilde size kendisinin bağımsız bir birey olduğunu, kendi
tercihlerini kendisinin yapabildiğini kanıtlayacaktır. Pek çok anne-baba
bunun farkında olmadığı için çocuklarıyla gereksiz yere çatışmaya girer
ve kendilerini de çocuklarını da yıpratır. Daha da kötüsü bazı çocuklar
bunu bir alışkanlık haline getirirler, daha ilerki yaşlara taşırlar
ve/veya anne-baba bu çatışmalara çözüm olarak şiddete başvurmaya başlar.
Kısacası çok küçük yaşlarda başlayan ve çocukların gelişiminde çok
doğal olan inatlaşma, anne-baba ve çocuk arasındaki bir iletişimsizliğin
başlangıç noktası olabilir ve bir kısırdöngüyle son bulabilir.
Çocuğunuzla çatışmaya girdiğinizde yapmanız gerekenler şöyle sıralanabilir;
1. Her
şeyden önce bu durumda soğukkanlılığınızı korumaya çalışın. Derin bir
nefes alın ve içinizden "O sadece bir çocuk" deyin. Öfkeli bir tavır
takınmayın, yumuşak ve uzlaşmacı bir ses tonuyla konuşmaya özen
gösterin. Kesinlikle başarısız olacağınızı aklınıza getirmeyin.
2. Sahada
olmadığınızı ve futbol oynamadığınızı unutmayın; her ikiniz de
kazanabilir, her ikiniz de amacınıza ulaşabilirsiniz. Amacınız ona,
kimin güçlü kimin güçsüz olduğunu ispatlamak değil, o anda elde
edemeyeceği bir şeyden vazgeçmesini sağlamak olmalı.
3. İstediği
şeyi neden yapamayacağınızı basit bir şekilde açıklayın ve bu
açıklamayı yaparken mutlaka bu durumdan dolayı ne kadar üzgün olduğunuzu
belirtin. Onun istediği şeyi sizin de istediğinizi ama koşulların buna
izin vermediğini söyleyin. Duygularını paylaştığınızı bilmek onu hem
rahatlatacak, hem de sizi ona karşı sürekli engeller koyan bir düşman
olarak görmesini engelleyecektir.
4. Ona kararlı ve
tutarlı, fakat mutlaka sevecen bir tavırla yaklaşın. Önce "hayır"
dediğiniz bir şeye sonradan "evet" derseniz çocuğunuz bunu size karşı
sürekli kullanmaya başlayacaktır. Başka zaman ve durumlarda da siz pes
edene kadar da sizinle çatışmaya devam edecektir.
5. Ona
gerekli açıklamaları yaptıktan, üzgün olduğunuzu söyledikten ve bu
konuda kararlı olduğunuzu hissettirdikten sonra biraz zaman tanıyın. Bir
süre sonra yeniden istediğini elde etmek konusunda sizinle inatlaşmaya
başlarsa hiç tepki vermeyin. Birkaç denemeden sonra vazgeçecektir.
6. Çocuğunuz
herşeye rağmen sizinle inatlaşmaya devam ediyorsa, dikkatini istediği
şeyden başka bir noktaya çekmeye çalışın. Bu bir çizgi film, bir kuş,
bir kedi, sevdiği bir yiyecek veya oyun vb. herhangi birşey olabilir.
Çocuğunuz sakinleşene kadar ilgisini çekebilecek değişik alternatifler
deneyebilirsiniz. Bu küçük yaştaki çocuklarda daha çok geçerlidir.
Ancak, okul yaşına kadar, hatta bazen daha sonrasında bile bu yöntemin
yararını görebilirsiniz.
7. Çocuğunuza seçenek sunun,
böylece onu bağımsız bir birey olarak tanıdığınızı, onun kararlarına
saygı duyduğunuzu düşünecektir. Kendisiyle ilgili kararları
verebildiğini ve onun seçimine öncelik tanındığını düşünerek
inatlaşmaktan vazgeçecektir. Siz de makul bir kaç seçenekten birini
kabul ettirebildiğiniz için kendinizi rahat hissedeceksiniz. Sunduğunuz
seçenekler ne kadar az olursa çocuğunuzun karar verme süresi de o kadar
kısa olur. Sunduğunuz seçeneklerin, herhangi birinin seçilmesi durumunda
onayladığınız seçenekler olmasına dikkat edin ki, yeniden bir
anlaşmazlık yaşamayasınız.

Bu konuyu yazdır

  Boşanma ve Çocuk
Yazar: MaSaL - 09-14-2011, Saat: 05:20 PM - Forum: Anne ve Bebek - Yorum Yok

BOŞANMA ve ÇOCUK
BOŞANMA SEBEPLERİ
Evlilik,
her kurum gibi zaman zaman aksayan yönleri olan bir kurum, bu
aksaklıklar giderilemediğinde ise sonuç ne yazık ki boşanmayla
noktalanıyor. Evlilik süresince aileye yeni bir birey katıldıysa boşanma
daha sancılı oluyor. Evliliğin bitmesine yol açan sebepler çok çeşitli olabilir, en çok görülen sebepleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

  1. ekonomik sorunlar
  2. eşlerin sosyo-kültürel yapı farklılıkları
  3. cinsel sorunlar
  4. iletişim bozukluğu
  5. eşlerden birinin ihaneti
  6. aile içi şiddet
Yukarıdaki
sebepler nedeniyle evlilik sorunları yaşayan bir çiftin anne-baba
olarak da çocuklarıyla sağlıklı ilişkiler kurabilmelerini bekleyemeyiz;
anne ya da baba ayrı ayrı çocuklarıyla sağlıklı ilişkiler kursalar bile,
birlikte çocuklarına karşı tutarlı, dengeli tutum ve davranışlar
sergilemekte güçlük çekeceklerdir. Bir evliliği başa çıkılamayan, çözüm
üretilemeyen, süregen sorunlarla devam ettirmenin çocuk üzerinde
yaratacağı olumsuz etkiler, bazen boşanmanın kendisinin yaratacağı
etkilerden daha fazla ve yıkıcı olabilir.
Boşanmanın sebebi ve şekli, çocukların boşanmadan ne kadar etkileneceğini belirler;
Örneğin,
anlaşmazlık (iletişim bozukluğu) nedeniyle biten bir evlilikle,
eşlerden birinin ihaneti sonucu biten bir evliliği karşılaştıralım.
İlkinde, eşler daha uzlaşmacı ve çocukla ilgili sorunların üstesinden
gelmek konusunda daha akılcı davranabilirler. İkinci durumda ise, eşler
birbirlerine karşı daha öfkeli ve düşmanca tutumlar sergilerler, durum
böyle olunca isteseler de uzlaşmacı olamazlar. İkinci tip boşanmalarda
ise çocuklar doğal olarak daha fazla zarar görürler.
BOŞANMA SÜRECİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN NOKTALAR
Sizi
boşanma kararı almaya iten sebepler ne olursa olsun, boşanma kararınızı
kesin olarak vermeden önce, aşağıdaki konuları gözden geçirdiğinizden
emin olun;

  1. Yaşadığım sorunların ve mutsuzluğumun sebebi evliliğim, başka sorunları evliliğime atfetmiyorum,
  2. Evliliğimi kurtarmak için elimden gelen herşeyi yaptım,
  3. Bu kararı uzun sürede ve etki altında kalmadan verdim,
  4. Eşim de, ben de ilişkimize yeterince zaman tanıdık,
  5. Çocuğumuz ve ben boşanma olayından etkileneceğiz,
  6. Boşandıktan sonra ortaya çıkabilecek yeni sorunlarla başa çıkabilecek gücüm var,
  7. Yalnızca eşimden boşanıyorum, çocuğumdan değil (özellikle babalar için),
  8. Eşimin de benim de çocuğumuza ihtiyacımız var, çocuğumuzun hem bana hem eşime ihtiyacı var, o yalnız birimize ait değil.
Kararınızı
kesin olarak verdiyseniz veya siz istemeseniz de eşiniz kesin olarak
sizden boşanmaya karar verdiyse çocuğunuzun boşanma sürecinden
olabildiğince az etkilenmesini sağlayabilmek için aşağıdaki maddeleri
yerine getirmeye çalışın;

  1. Boşanmanın ne olduğu ve
    boşanmadan sonra anne, baba ve çocuğun yaşamında ne gibi değişiklikler
    olacağı konusunda çocuğu bilgilendirmek ve bilinçlendirmek gerekir.
    Boşanma sürecinde, şehir veya ev değiştirme, bakıcı değiştirme, yeni bir
    evlilik vb. yaşam değişikliklerini erteleyin. Yaşanması zorunlu bazı
    değişiklikler varsa, bunlara kademeli geçişler yapmaya gayret edin.
    Çünkü her değişim, olumlu da olsa ekstra çaba gerektirir ve çocuğunuz
    için hepsine birden uyum sağlamak güç olabilir. Aynı sebeple, boşanma
    sonrası çocuk eşlerden hangisiyle kalacaksa, o ve çocuk ailenin
    boşanmadan önce yaşadığı mekanda yaşamaya devam etmelidir.
  2. Eşler,
    kendi ailelerini de toplayarak (babaanne, hala , dayı vb.) hep birlikte
    bir toplantı yapmalı ve çocukla ilgili alınan kararlardan herkesin
    haberi olmalıdır. Böylece herkes çocuk için işbirliğinin kaçınılmaz
    olduğunu hatırlatmış olur, çocuğun bu durumdan çok etkilenebileceğinin
    ve bu konuda herkesten duyarlılık beklendiğinin altı çizilir ve
    kararlarda herkesin katkısı olduğundan kurallar daha az çiğnenir.
  3. Çocuktan
    ayrı yaşayacak olan eş, kademeli olarak evden ayrı kalmaya
    başlamalıdır; bu süreç haftada bir günden 5-6 güne kadar çıkarıldığında
    çocuk ayrılığa daha kolay adapte olur. Boşanmadan sonra, çocuklar her
    iki eşle de sürekli ve düzenli olarak görüşmeye devam etmelidir. Siz
    artık sevgili veya karı-koca olmayabilirsiniz ama onun için halen
    anne-babasınız. O sizleri beraber tanıdı ve beraber istiyor, bunu
    anlamaya çalışın ve ayrılığınıza alışması için ona zaman verin.
    Çocuğunuza anne ve babanın bibirlerinden ayrılmalarının çocuklarından
    ayrılmaları anlamına gelmediğini anlatın. Hep birlikte sık sık biraraya
    gelin (Kendinizi,eşinizle bu biraraya gelişleri kimseye açıklamak zorunda hissetmeyin !!!).
  4. Eşler
    boşanmanın çocukları için olduğu kadar kendileri için de zor olduğunu
    unutmamalı ve boşanmayı bir son değil, bir başlangıç olarak kabul
    etmelidirler. Öfke, yalnızlık duygusu, depresyon, kaygı gibi psikolojik
    sorunlar ortaya çıkabilir, bunlar doğaldır, gerekirse profesyonel yardım
    almaktan çekinmemek gerekir. Kendilerini ne kadar çabuk toparlarlarsa
    çocuklarına da o kadar çok yararlı olabilirler. Unutmamak gerekir ki,
    çocuklar yeni karşılaştıkları her durumun ne denli tehdit edici olup
    olmadığını anlamak için genellikle yetişkinlerin tepkilerine bakarlar.
    Sürekli ağlayan bir anne çocuğa durumun kötü olduğu, neşeli ve çabalayan
    bir anne ise her şeyin yolunda gittiği izlenimini verecektir.
  5. Eşler
    çocukları kesinlikle birbirlerine karşı kullanmamalıdır; çocuk hiçbir
    şekilde taraf ve tanık tutulmamalıdır. Yeni düzenlemelerle ilgili
    kararlar alırken çocuğunuzun onayını alın ama çocuğunuzu karar verme
    sorumluluğu altında ezmeyin.
  6. Çocuk, boşanmış bir anne-babanın
    çocuğu olmayı çevresine karşı bir silah gibi kullanmamalıdır. Her konuda
    gereksiz tavizler vererek çocuğun boşanmadan alacağı yaralar yalnızca
    artırılır, azaltılmaz. Her gün çikolata yemesine izin vererek
    çocuğunuzun boşanma olayından daha az etkilenmesini sağlayamazsınız,
    sadece çikolataya daha çok alışmasını sağlarsınız.
  7. Çocukla
    ilgili her konuda eşler birbirleriyle çelişen davranışlarda bulunmamaya
    gayret göstermeli, ortak bir yol izlenmelidir. Babanın evinde izin
    verilen bir şeye, annenin evinde yasak konulmamalıdır.
  8. Çocuklar
    anne-babalarının boşanmasından kendilerini suçlayabilirler. Bu yüzden,
    boşanma sebebeinin çocukla hiçbir ilgisinin olmadığı, bunun anne ile
    babanın arasındaki anlaşmazlıktan kaynaklandığı açıkça anlatılmalıdır.
  9. Çocuk
    anne-babasının yerine kimseyi koymak istemez, buna saygı duymak
    gerekir. Boþanma sonrası eşlerden biri yeni bir ilişki yaşıyorsa çocuğun
    bunu boşanmayı kabullenene kadar bilmemesi gerekir.
  10. Boşanma sırasında, çocuklar mahkeme, eşya dağılımı, nafaka gibi konulardan haberdar edilmemelidir.

Anne-babası boşanmış veya boşanma aşamasında olan bir çocukla ilişkisi olan herkes için iki uyarı :
LÜTFEN,

  1. Çocuğun yanında bu konuyu konuşmayın, özellikle de eşlerden birinin tarafını tutan veya kötüleyen sözler sarfetmeyin.
  2. Boşanma olayını çocukla ilişkilendirmeyin ve çocuğa bu anlama gelen sözler sarfetmeyin;
Anne
ya da babasının kendisini sevmediği için, çok yaramazlık yaptığı için,
başka bir kadınla birlikte olmayı tercih ettiği için vb
.
terkettiğini asla söylemeyin. Bu boşanan çiftlerin ailelerinin ve hatta
kendilerinin de çok düştüğü bir hatadır. Hernekadar bu sözler
gerekçelendirilirken “çocuk anne veya babadan soğusun da aramasın” gibi
bir iyi niyet öne sürülüyor olsa da, bu ne inandırıcı ne de çok
akılcıdır. Bu gibi sözlerle çocuğu teselli etmez, ona ancak
“terkedilmişlik duygusu ve/veya suçluluk duygusu” enjekte etmiş oluruz.
Böylece çocuk terkedildiğini çünkü sevgiye layık olmadığını, değersiz
olduğunu düşünür. Bu gibi sözlerin çocuklarda ne kadar derin ve
onarılması zor yaralar açabileceğini düşünebiliyor musunuz ?
Anne-babalar için son uyarı :
Boşanmaya
karar vermeden önce, eşinizle birlikte hareket ederek, çocuğunuzun
boşanmanızdan olabildiğince az etkilenmeslini sağlamak için tüm
önlemleri alsanız da, çocuğunuz bu olaydan çok etkilenebilir. Bazen de
çok dikkatsiz davranırsınız ama çocuğunuz fazla etkilenmez. Bunun iki
sebebi vardır; birincisi her çocuk her olaydan aynı oranda etkilenmez,
ikincisi olayın etkileri eşit olsa bile tepkiler ve tepkinin zamanı
farklı olabilir.
Buna ilaveten, boşanma olayı çocukları kuşkusuz
etkiliyor, ancak çocuklar olayın kendisinden çok, oluş biçiminden, süreç
içerisinde yaşananlardan etkileniyorlar. Çocuklara birşeyi anlatmanın
bin çeşit yolu var. Önemli olan çocuğumuz için doğru olan yolu
bulabilmek. Bizim çocuğumuz için, bizim koşullarımızda doğru olan bir
yol, bir başka çocuk için onun koşullarında doğru olmayabilir.
Çocuğunuzu boşanma sürecine hazırlama konusunda profesyonel yardım
almaktan çekinmeyin lütfen, bunu utanılacak bir şey olarak görmeyin.
Bunu yaparken de olabildiğince erken, boşanma kararı almadan veya hemen
sonrasında yapın. Bu arada, boşanma aşamasında çocukları için
profesyonel yardım alırken, iletişim sorunlarını çözebildiğini görerek,
evliliğini sürdürmeye karar veren çiftlerin sayısının da çok olduğunu
hatırlatmak isterim.

Bu konuyu yazdır

  Çalışan Anneler
Yazar: MaSaL - 09-14-2011, Saat: 05:19 PM - Forum: Anne ve Bebek - Yorum Yok










Çalışan Anneler
Çocuklarını çalışarak
büyüten anneler bunun yaşamlarındaki en zor şey olduğunu söylerler.
Çalışan annelerin bir bölümü ekonomik yetersizlikler nedeniyle çalışmak
zorunda oldukları, diğer bir bölümü ise ekonomik bağımsızlıklarını
kaybetmemek veya mesleklerinden uzak kalmamak için çalışır. Her iki
koşulda da çalışan annelerin en önemli sorunları aşağıdaki şekilde
gruplandırılabilir;

  • Çocuk bakıcısı arayışı,
  • Aşırı sorumluluk yüklenme, zihinsel ve bedensel yorgunluk,
  • Suçluluk duygusu.
a. çocuk bakıcısı arayışı
Çocuğunuza kimin bakacağına doğumdan önce anne ve baba birlikte karar verin.
Çocuğunuza bakmasına karar verdiğiniz kişi bir akraba ise:
  • Bu kişinin çocuğunuza bakmaya gerçekten gönüllü ve uygun olduğundan emin olun,
  • Bu kişiden çocuğunuza mümkünse kendi evinizde bakılmasını isteyin,
  • Çocuğunuzun geceleri ve hafta sonları sizinle kalmasını sağlayın,
  • Bu kişiye çocuğunuzun bakımı ve eğitimi ile ilgili tüm beklentilerinizi açık bir şekilde ve anne-baba biraradayken bildirin.
Çocuğunuza bakmasına karar verdiğiniz kişi bir çocuk bakıcısı ise,
  • Bu kişinin çocuk bakıcılığı için gerçekten yeterli ve uygun olduğundan emin olun,
  • Bu kişiden çocuğunuza kendi evinizde bakılmasını isteyin,
  • Evinizde yatılı kalarak çocuğunuza bakmasını talep etmeyin,
  • Bakıcının
    çalışma düzenini ve iş tanımını önceden belirleyin, çocuğunuzun bakımı
    ve eğitimi ile ilgili tüm beklentilerinizle birlikte açık bir şekilde ve
    anne-baba biraradayken bu kişiye bildirin,
  • Yeterli bir süre
    çocuğunuza bu kişiyle birlikte bakın ve çalışmaya başlamadan önce
    aşamalı olarak günün belirli saatlerinde evden uzaklaşarak çocuğunuzu bu
    uzun süreli ayrılığa yavaş yavaş alıştırın.
Çocuğunuza bakıcı ararken şunlara dikkat edin;
  • Bakıcıda
    aradığınız özellikleri önceden sıralayın ve önceliklerinizi belirleyin
    (tıpatıp beklentilerinize uygun biri karşınıza çıkmayabilir),
  • Bakıcıyı mümkünse evinde ziyaret edin, çocuklarıyla ilişkisini gözlemleyin,
  • Referanslarıyla ve komşularıyla görüşün, gerekli belgeleri temin edin.
Çocuğunuza bakıcı ararken şu özelliklere sahip olmasına dikkat edin;
  • Temiz, düzenli ve dürüst olmasına,
  • Aile yaşantısının düzenli olmasına,
  • Dakik ve elinin çabuk olmasına,
  • Sevecen ve güleryüzlü olmasına,
  • Esnek ve hoşgörülü olmasına, katı-kuralcı olmamasına,
  • Yeniliğe ve değişime açık olmasına, sabit fikirli olmamasına,
  • Sorumluluk ve insiyatif sahibi olmasına,
  • İletişim becerisinin olmasına,
  • Yaş ve kişilik olarak bakılacak çocuğun annesine benzemesine,
  • Sabırlı olmasına,
  • Eğitimli, kendini yetiştirmiş ve bilinçli olmasına,
  • Çocuğu ya da işe devamını etkileyecek bir rahatsızlığının olmamasına,
  • Sigara içmemesine.
b. aşırı sorumluluk yüklenme, zihinsel ve bedensel yorgunluk
Çalışan
annenin en önemli sorunu aşırı sorumluluk yüklenmesi ve yorgunluktur;
çünkü bu sorun annelere çözümsüz ve başa çıkılamaz gibi görünür.
Alışıldık bir düzen vardır; evde ve işte yapılacaklar zaten belirlidir,
şimdi hepsine geceyi gündüze katan bir bebek eklenmiştir ve gün 24
saattir, dolayısıyla yorgunluk kaçınılmazdır. Böyle değerlendirince,
gerçekten de çalışan anne için yapılacak pek birşey yok gibi görünüyor.
Oysa ki, durum hiç de öyle umutsuz değil, çalışan anneler iş listelerini
pekala hafifletebilirler;
  • Gerek evde gerekse işte, yükünüzün arttığı dönemlerde bir süre yalnızca acil ve önemli olan işlerinizle ilgilenin
  • Bazı
    işleri başkalarına devretmeyi deneyin, işyerinde iş arkadaşlarınızdan;
    evde ise eşinizden, varsa diğer çocuklarınızdan veya yakınlarınızdan
    yardım isteyin. Çocuğunuz yokken evinizle, kadın olduğunuz için
    eşinizden daha çok ilgilenmiş olabilirsiniz, bu aynı düzenin devam
    edeceği anlamına gelmez.
    Eşiniz yeni doğan bebeğinizi emziremez belki
    ama, bugüne kadar hep sizin hazırladığınız akşam yemeğini
    hazırlayabilir. Aile içinde yapılabilecek ufak düzenlemeler size kısacık
    da olsa rahat bir nefes alma olanağı sağlayacaktır.
Yükünüzün
çok arttığını hissettiğiniz yerde bazı alışkanlıklarınızdan tamamen
vazgeçin, bunun için kendinize önceden "vazgeçilebilirler listesi" bile
hazırlayabilirsiniz. Örneğin, ev işleri için düzenli bir yardımcı
alamıyorsunuz ve iki haftada bir mutlaka mutfağın dolaplarının
temizlenmesini gerekli buluyorsunuz ve artık buna ayıracak zamanınız
yok. Eşiniz hayatta yapmaz böyle bir işi, anneniz çok yaşlı, akadaşınıza
böyle bir şeyi teklif etmeyi düşünemezsiniz bile… O zaman bu
alışkanlığınızdan vazgeçin ya da bu düşüncenizi terkedin; iki haftada
bir mutlaka mutfağının dolaplarının silinmesini gerekli bulan bir kadın
değilsiniz artık. Mutfak dolapları bekleyebilir, arkadaşlarınız
bekleyebilir, müşteriler ve hatta müdürünüz bile bekleyebilir, ama
çocuğunuz bekleyemez. İnsan yaşamında pek çok şeyden istifa edebilir
herhalde, ancak annelikten istifa edemez.
c. suçluluk duygusu
Dozu
değişmekle birlikte hemen her çalışan annenin yaşadığı bir duygudur
suçluluk. Bu duyguyu hafifletmek için şöyle düşünebilirsiniz;
- çalışmak zorundayım (çocuğum için para kazanmam gerekiyor)
- çalışmayı seviyorum (çocuğum mutlu bir anneyi hakediyor)
Çalışan
annelerin çoğu (ekonomik zorunluluklar nedeniyle doğumdan sonra işe
başlayanlar dışında) çocuk sahibi olmadan önce de, çalışan kadınlardır.
Önceden çalışma hayatı olan, üretken bir kadının uzun süre evde
oturması, mesleki kaygılar, sosyal ve duygusal tatminsizlikler doğurur.
Oysa her çocuk mutlu, üretken, kendisiyle barışık bir anneyi, kendisi
için işini terketmiş, saçını süpürge etmiş bir anneye tercih eder.
Unutmayın ki çocuğunuz sizin aynanızdır; siz mutluysanız o da mutlu
olur, siz kaygılıysanız o da kaygılıdır, siz hayatla hep kavga ederseniz
o da kavga eder.
İşlerinizi planlı yaparak, hiçbir şey için
çocuğunuza ayırdığınız zamandan çalmayarak ve bu zamanı en verimli
şekilde değerlendirerek suçluluk duygusundan kurtulmaya çalışın. Hafta
sonu onunla başbaşa yapacağınız bir doğa gezisi, haftanın 5 günü
sabahtan akşama kadar onunla birlikte olup hiçbir şey paylaşmamaktan çok
daha iyidir. Çocuğunuzla birlikte olduğunuz süre değil, bu süreyi nasıl
değerlendirdiğiniz önemlidir. Bu sürenin azlığına ya da çokluğuna
değil, çocuğunuzla kurduğunuz ilişkinin kalitesine ve bunu geliştirmeye
odaklanmaya çalışın.
Suçluluk duygusundan kurtulmaya çalışırken
pratikte sizi zorlayan durumlarla karşılaşırsınız, bunların üzerinde çok
fazla durmamaya gayret edin. Örneğin; çocuğunuzu kreşe veya bakıcı
annesine bırakıp işe giderken ilk zamanlar arkanızdan bir süre
ağlayacaktır, bu çok doğaldır.*
Çocuğunuz bazen size bir yabancı gibi davranacaktır, babaannesine daha
düşkün olacaktır veya bakıcı annesine "anne" diyecektir. Bunlar kuşkusuz
her anneyi üzer ve suçluluk duygusunu artırır. Bu gibi durumları
çocuğunuza bakan kişiye atfetmemeye çalışın, hatta çocuğunuz kendisine
bakan kişiyi bu kadar sevdiği için sevinin. Bu durumları çocuğunuzun
size verdiği bir mesaj olarak da algılayabilirsiniz; onunla daha çok
birlikte olun ve oynayın.*2
Unutmayın,
çalışan bir annenin çocuğu olmak hayatta insana kaybettirdiklerinden çok daha fazla şey kazandırır.

* Haftalarca süren ağlamalar ve bunlara eşlik eden başka sorunlar varsa, mutlaka bir uzmana başvurun.
*2 Annenin
herhangi bir sebeple çocuğuna karşı ilgisiz olduğu durumlar burada söz
edilenin dışındadır ve bunlar ayrıca ele alınmalıdır.

Bu konuyu yazdır

  Deprem ve Çocuk
Yazar: MaSaL - 09-14-2011, Saat: 05:18 PM - Forum: Anne ve Bebek - Yorum Yok

DEPREM SONRASI ETKİLENME
Risk Altındaki Çocukların Teşhis Edilmesi
Aranacak belirtiler:

  • İçe kapanık/sessiz - başını aşağı eğer, göz temasından kaçınır, yenilgiye uğramış gibi görünme, toplumsal izolasyon (yalıtım, yalnızlık)
Alıntı:Ne yapmak gerekir: çocuğun
sessiz kalma isteğine saygı gösterin; ona ulaşmak için bir yol bulmaya
çalışın. Göz teması hakkındaki kültürel farklılığı dikkate alın. Ona
başı aşağı eğikken onu duymanın zor olduğunu söyleyin; kendini yalıtan
çocuğa karşılık vermesi için başka bir çocuktan yardım isteyin.
  • Aşırı sorumluluk sahibi/anababa gibi davranan – herkes
    hakkında kaygı duyar, başkalarının bakıcılığını üstlenmeye kalkar,
    kendi duygularını tartışmaz, ifade etmez, tam bir yüksek not alan
    başarılı öğrenci gibidir ve kırık notları hakkında kaygı duyar;
    (latchkey children).
Alıntı:Ne yapmak gerekir: çocuğa
oyun oynaması için izin verin hatta onu oyun oynamaya teşvik edin;
başkaları hakkındaki kaygı duyucu davranışlarını, onun böyle bir
yeteneği olduğunu kabullenin ve ona onun için ne yapılabileceğini sorun;
onun grup içindeki ve kendi duygularını teşhis edin.
  • Hiperaktif – hiçbir şeye odaklanamaz, sakin bir şekilde oturamaz; yüksek enerji ve hiperaktivite gösterir.
Alıntı:Ne yapmak gerekir: çocuk
bulunduğu yeri, bir topluluk içindeyse o topluluğu terkedebilir; ona
bir iş verin; çocukla bizzat ilgilenilebilir ve onunla birlikte bir iş
yapılabilir.
  • Sinirli, gergin, heyecanlı –
    çabucak kızgınlık gösterir, başkalarının kendisi hakkındaki
    düşüncelerine karşı olağanüstü tetikte ve duyarlıdır, çabucak
    ağlayabilir.
Alıntı:Ne yapmak gerekir: çocuğun
kızgın duygularını yansıtın, ona gösterin. Duyguları sözlerle ifade
etmeyi ona gösterin. Başkalarının ona olan tepkilerinden duyduğu
endişeye dikkat edin ve bu endişeyi olduğu gibi kabullenin. Bu duyguları
bir topluluk içindeyseniz diğerlerine de yansıtın, bırakın ağlasın,
sonra da konuşun, ona sorular sorun.
  • Dikkat çekme isteği – okuldaysa
    öğretmenin her sorduğu soruya el kaldırır. Başkalarının sözünü keser.
    Sürekli konuşur, hatta okulda tahtada adı en çok konuşanlar arasında
    geçer.
Alıntı:Ne yapmak gerekir: onun bu
heyecanını kabullenin. Onu dinlemeye istekli olun. Bulunduğunuz yerde
başka çocuklar da varsa, örneğin siz bir öğretmenseniz ve bir sınıfta
bulunuyorsanız, başka çocukları da dinlemek istediğinizi söyleyin. Çocuk
başkalarının sözünü kestiğinde onu durdurun. Çocuğun söylediklerinin
önemini gördüğünüzü belirtin.
  • Tekdüze, donuk, durgun – hiçbir şey hakkında kaygı ya da endişe duymaz, hiçbir şeyle ilgilenmez. Sesi çok kısık çıkar.
Alıntı:Ne yapmak gerekir:
siz canlı olun ama çok fazla heyecanlı gözükmeyin. Bir hayvanın sesini
taklit ederek konuşmaya çalışın ve çocuktan da öyle yapmasını isteyin.
  • Kontrol dışı davranışlar – başkalarına
    çok az saygı duyar ya da hiç duymaz, başka insanların sınırlarına
    müdahalede bulunabilir. Çevredekilere bağırır, haşin davranır.
Alıntı:Ne yapmak gerekir:
açık seçik kurallar koyun ve gerçekçi sınırlar belirleyin. Bu kurallar
ve sınırları siz de tutarlı bir şekilde izleyin ve çocuğa saygı
gösterin.

Bu konuyu yazdır

  Tuvalet Eğitimi
Yazar: MaSaL - 09-14-2011, Saat: 05:16 PM - Forum: Anne ve Bebek - Yorum Yok

Tuvalet Eğitimi
Çoğu anne babanın da yakınen bildiği gibi,
tuvalet eğitimi çocuk gelişiminin önemli aşamalarından biridir, en
azından, alt bezi değiştirmenin sona ermesidir.
Peki ama, tuvalet
eğitiminin ne kadar süreceği konusunda bilgimiz var mı? Kimi çocuklar
için sadece bir kaç gün. Bazıları için ise bir kaç ay! Amacımız sizi
tuvalet eğitiminin aşamaları konusunda aydınlatarak işinizi bir ölçüde
kolaylaştırmak.
A. Çocuğunuz hazır mı?
Genellikle anne-babalar iki buçuk yaşına geldi mi, bu iş için bebeklerinin hazır olduğunu düşünürler.
Oysa
işin aslı bazen böyle olmayabilir. Çocuğunuzun tuvalet ve banyodaki
tavırlarını gözleyin, başkalarını taklit ediyor mu? Sakın onu zamanından
önce, o bu işe hazır olmadan zorlamayın
Çocuğunuz tuvalet eğitimine hazır mı?
B. Doğru ve uygun malzemeyi satın alın
Çocuğunuzun
boyuna uygun lazımlık yada klozete uygulanabilir oturma yeri alın. En
önemli özellik, çocuğun otururken ayaklarının yere değmesidir. Bu
durumda barsak hareketleri başlayınca, yerden destek alabilecektir. Bu
konuda resimli bir kitap çok işinize yarayabilir.
C. Bir rutin oluşturun
Çocuğunuzu, günde bir kez giyinik olarak
lazımlığa oturtun. Bu, kahvaltıdan sonra, banyodan önce yada barsak
hareketlerinin başladığı herhangi bir zaman olabilir. Burda amacımız,
bebeğin, lazımlığa alışması, onu günlük rutinin bir parçası olarak
görmeye başlamasıdır. Oturmak istemezse, bırakın. Sakın onu zorla
lazımlığa oturtmaya çalışmayın. Hele korkmuşsa, sakın sakın zorlamayın!
Bu durumda, lazımlığı bir kaç haftalığına bir kenara koyun, ardından
tekrar deneyin. Oturursa iyi, ama ona neden oraya oturması gerektiğini
anlatmaya çalışmayın! Unutmayın, sadece onu lazımlığa alıştırıyorsunuz
ve bu iş için en uygun yer neresiyse oraya gidin; oyun odası en uygun
yer olabilir!
D. Bezi çıkarın
Onu lazımlığa
bezini çıkartarak oturtun. Yine başlangıçta alıştırmak amacıyla! Bu
aşamada bir takım açıklamalar yararlı olabilir; anne-babanın,
varsa-diğer kardeşlerin ve herkesin bu işi yaptığını ona anlatın.
Soyunup tuvalete girmenin erişkince bir davranış olduğunu anlatmaya
çalışın ona. Bu davranış işe yarar ve etki gösterirse iyi. Olumsuzluk
durumunda unutmayın, zorlama yok. Hazır olana ve kendi kendine tuvalete oturmaya ilgi gösterene kadar bekleyin!
E. Süreci açıklayın
Çocuğa
barsak hareketlerinin nereye gideceğini anlatın. Bezine kaka yaptığı
zaman, onu lazımlığa oturtun, bezi onun gözü önünde lazımlık içine
boşaltın. Bu durum, onun oturma ve kaka üretme arasındaki ilişkiyi
anlamasına yardım edecektir. Lazımlığı tuvalete döktükten sonra sifonu
ona çektirin –korkuyorsa yapmayın- kakanın nereye gittiğini görsün.
Kakadan sonra giyinmeyi ve ellerini yıkamayı öğretin.
F. Bağımsızca hareket etmeye teşvik edin
Sıkıştığı
zaman lazımlığı kullanması konusunda ona cesaret verin. Ne zaman
isterse sizden yardım göreceği konusunda da emin olmasını sağlayın. Ara
ara bezini çıkararak kilotla dolaşmasına izin verin. Bu sırada lazımlık
gözönünde olsun, ona ne zaman isterse oturabileceğini söyleyin ve bunu
sık sık hatırlatın.
G. Alt bezinden kilota geçin
Eğitim
bu aşamaya gelince, kalın bir kumaştan yapılmış yada tek kullanımlık
kilotlar giydirin. Bezden olanlar genellikle çocuğun çişini farketmesi
nedeniyle daha çok işe yarar. Tek kullanımlık olanları dışarı çıkarken
kullanın. Önce bir kaç saatle başlayın. Geceleri alt bezine devam edin.
Yavaş yavaş büyük çocuk kilotuna geçme vakti geliyor.
H. Geri dönüşlere hoşgörüyle yaklaşın
Her
çocuk tuvalet eğitimi sürecinde ara ara altına kaçıracaktır. Ona
kızmayın, cezalandırmayın. Kaslarını kullanmayı öğrenirken bu durum
olağandır ve biraz zaman alabilir. Bir kaza durumunda altını
temizlerken, bir dahaki sefere lazımlığı kullanmasını ona hatırlatın.
I. Gece eğitimine başlayın
Gündüz
sorunu tamamen çözülse bile, gece kontrolü aylar, bazen yıllar sonraya
kalabilir. Hemen alt bezini atmaya kalkmayın. Bez bağlamanıza itiraz
ediyorsa, çarşafın altına naylon bir örtü sermeniz temizliği
kolaylaştıracaktır. Bu yaşta vücudu tuvalete gitmak için uyanmak için
gereken olgunluğa henüz ulaşmamıştır.
Bu aşamada, akşamları sıvı
alımını azaltmanız, kuru gecelerin sayısını artıracaktır. Gece çişi
gelir ve uyanırsa, size seslenebileceğini ona hatırlatın. Lazımlığını
yatağının hemen yanına koymanız da yararlı olabilir.
J. İşte bu kadar
İnanın tüm bunlar çocuğunuz hazır olunca gerçekleşecektir. Hazır olana kadar beklemeniz, hem onun, hem de sizin işinizi kolaylaştıracaktır. Bir sonraki bebeğe kadar artık rahatsınız

Bu konuyu yazdır

  Süt Çocukluğu Dönemi –Kritik Dönem
Yazar: MaSaL - 09-14-2011, Saat: 05:16 PM - Forum: Anne ve Bebek - Yorum Yok

Süt Çocukluğu Dönemi –Kritik Dönem
İlk 2 yıl içinde nasıl
ana-babalık yaptığınız, çocuğunuzun daha sonraki yıllardaki davranışını
büyük bir oranda belirler. Ana-babalık taahhütünüz ve çocukluk
dönemindeki yatırımınız, ileriki yıllarda problemlerin önlenmesine
yardımcı olacak güçlü bir ana-baba-çocuk bağlılığını yaratır. Süt
çocukluğu, sevgi ve güven bağlarının ve çevreye güvenmenin oluştuğu
kritik bir dönemdir. Bir çocuk sevgisini ve güvenini, kederini ve
mutluluğunu ifade edebilmek için bütün yeteneklere sahiptir. Süt
çocukluğu ayrıca olumsuz ana-babalık davranışlarından en kolay yara
alındığı bir dönemdir.
Kişilik özellikleri, bebeğin temel bakımını
üstlenen kişiden, genellikle anneden gelen davranış modellerinden
etkilenir. Eğer çocuk temel bakımını sağlayan kişiden tutarlı ve olumlu
veri alırsa, bu kişiyi ve çevresini sevmeyi ve güvenmeyi öğrenir. Ayrıca
olumlu bir kişilik imajı geliştirmeye başlar.
Farzedin ki bir
çocuk devamlı kendisine bakan kişiden olumsuz veri alıyor. Örneğin,
acıktığında beslenmiyor veya ağladığında teselli edilmiyor. Çeşitli
durumlarda ne bekleyeceğini bilemeden büyüyor ve dünyanın rahatlatıcı
bir yer olmadığını öğreniyor. Bu çocuğun, Selma Fraiberg’in yoksunluk bulguları
diye adlandırdığı hastalıklar (saldırganlık ve nefret gibi) geliştirme
olasılığı yüksek bir risktir. “Ego”nun bu hastalıkları, şekillendirici
ilk 18 ayda başlar. Güvenmeyi hiç öğrenmemiş bir çocuğun üstünde bu
etkilerin nasıl çığ gibi büyüdüğünü hayal edebilir misiniz? Bunlar ömür
boyu sürebilir ve sonraki yıllarda çocuğun bu kusurlu ana-baba modeli
kendi ana-babalığına yansıyabilir.
Ana-babalık ile ilgili
açıklamak istediğim bazı yanlış fikirler, ana-babalığın ilk 2 yılında
var olur. Öncelikle, bir çocuğu “şımartamazsınız”. Bu terim bütün bebek
kitaplarından sonsuza kadar çıkarılmalıdır. Şımarık çürüğü ima eder. Çok
fazla sevgi yüzünden bir çocuğun çürüğe döndüğünü hiç gördünüz mü?
Fazla beğeni ve sevginin (düşkünlüğün) çocuğu “kibirli” yapacağı
düşüncesi veya ana-babaya çok düşkün olmanın onu “çok bağımlı”
yapabileceği düşünceleri yanlış anlaşılmaktadır. Aslında tam tersi
doğrudur. Çocuklar sevgi ve düşkünlük atmosferinde iyi gelişirler. Güven
içinde büyürler ve hazır olduklarında bağımsız ve kendine güvenen
çocuklar olurlar.
Ana-babalar sık sık “Çocuğumun beni
kullanmasını, manipüle etmesini istemiyorum” derler. Bu yanlış anlama,
yetişkin değerlerini küçük bir çocuğa atfetmenizden oluşur. Yetişkinler cognitive (bilişsel) seviyede hareket ederler; çocuklar temel olarak refleks seviyesinde hareket ederler.“İstediğimialana
kadar bağıracağım” diye düşünmez. Aksine, davranışı, onun duygusal ve
fiziksel ihtiyaçlarını yansatan refleksleridir. Hayır, ele
geçirilmediniz, onun gerçekten size ihtiyacı var.
Ana-babalar:
bebeğinizi ve kendinizi dinlemekten korkmayın. Bir bebeğin ağlaması,
bebeğin yaşaması ve annenin gelişimi için hazırlanmış tek özel
sinyaldir. Bir anne, biyolojik olarak, bebeğinin ağlamasını dinleyip
tepki verecek şekilde yaratılmıştır. Örneğin, bir anne bebeğinin
ağlamasını duyduğunda memelerine giden kan akımı artar ve buna bebeğini
alıp emzirme biyolojik dürtüsü eşlik eder. Sezgisel ve kısıtlanmaksızın
tepki vermekle, anne bebeğine karşı bir duyarlılık oluşturur. Zaman
içinde anne bebeğine karşı daha duyarlı olur ve bebek “daha iyi
ağlamayı”, yani ağlamadan iletişim kurmayı öğrenir.
"Fakat her
ağladığında kucağıma alırsam ve devamlı kucağımda taşırsam bebeğim çok
bağımlı olmaz mı?” sorusu yeni ana-babaların ortak korkusudur. Yeni
araştırmalar bu bağımlılık korkusuna biraz ışık tutmuştur. Araştırmalar
göstermiştir ki ağlamalarına anında cevap verilen çocuklar büyüdükçe
daha az ağlayıp sızlanmaktadırlar. Askılarda (kanguru) taşınan bebekler
“kucak” bebeği olmayan çocuklardan yaklaşık yüzde elli daha az ağlarlar.
Bebekleri
için zenginleştirilmiş bir çevre yaratmaya motive olmuş ana-babalar:
yeni pek çok çalışma bir çocuğun cognitive (bilişsel) gelişimini
etkileyen en önemli tek faktörün bebeğin işaretlerine bakımını üstlenen kişinin cevap vermesi
olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bebeğe karşı açık ve cevap vermeye hazır
olmak sadece bebek için iyi değildir; ana-babalar da bundan
faydalanırlar. Çocuk gelişimi araştırmacıları odaklarını genişletiyorlar
ve ana-babalar ve bebek birlikte uyum içindelerse bebeğin ana-babayı
geliştirdiğinin farkına varıyorlar. Ana-babalık ilişikisi, ana-babaların
ve bebeğin birbirlerindeki en iyi şeyleri ortaya çıkarmasına yardımcı
oluyor. Ana-babalık kariyerinize giriştiğinizde elde etmenizi istediğim
üç hedef var: bebeğinizi tanımanız, bebeğinizin kendisini iyi
hissetmesine yardımcı olmanız ve bebeğinizin gerçekten zevkine varmanız.

Bu konuyu yazdır

  Büyüme-9-12 Ay
Yazar: MaSaL - 09-14-2011, Saat: 05:15 PM - Forum: Anne ve Bebek - Yorum Yok

Bebeğiniz 9-12 aylık
Bebeğiniz, her yönüyle büyüyor; bu
büyümeyi neredeyse günlük olrak takip edebiliyorsunuz! Artık kendi
kendine hareket ediyor, emekliyor, ayağa kalkıyor, belki de yürüyor!
Bir
yandan hareketlilikteki artış, diğer yandan katı gıdaların günlük
beslenme içindeki ağırlığının giderek artması, bu dönemin belirgin
özelliğidir. Bir başka deyişle, büyümeyi, özellikle de kiloyu etkileyen
değişkenlerin sayısı giderek artmakta.
Bebeğiniz ne kadar büyümeli?
9
aylık bebekler, ortalama, 8-10 kg arasındadır. Türk çocukları için
belirlenmiş gerçek değerler, aşağıdaki tabloda görülebilir.* İlk
yaşgününde, artık doğum tartısının yaklaşık 3 katına , boyu ise, 75 cm
civarına ulaşmış olacak. Sağlıklı büyüme açısından, tartı ve boy
dışında bir de baş çevresi gelişimine dikkat edilir. Aylık kontrollerde ,
18 aya kadar mutlaka baş çevresini de ölçülür. 6. aydan itibaren baş
çevresi büyümesi yavaşlar. 8. ayda baş çevresi ortalama 44.5 cm, 12.
ayda ise 46.5 cm civarındadır.
Bir önemli hatırlatma, lütfen
bebeğinizin büyüme durumunu başka bebeklerle karşılaştırmayın! Her bebek
ayrı bir bireydir ve herşeyiyle kendine özgüdür. Onu sadece kendi
beklenen gelişim çizgisinde değerlendirin ve az da olsa düzenli büyüme
görülüyorsa, telaşlanmayın.
Bu
bir yıl bir daha hiç yaşanmayacak. Bir daha bu kadar hızlı bir büyüme
gelişme olmayacak. Bundan sonraki yıllarda herşey daha yavaş olacak…
8-12 aylar arası Türk erkek çocukları tartı –boy çizelgesi En azEn fazla9 aylık bebek6700g 64.5cm11300 g 78.5 cm10 aylık bebek6950g 66cm11900 g 80cm11 aylık bebek7200g 67.5cm12200g 81.5cm12 aylık bebek7450 g 68.5cm12500 g 82.5 cm

8-12 aylar arası Türk kız çocukları tartı –boy çizelgesi
En azEn fazla9 aylık bebek6500g 62.5cm10800g 77cm10 aylık bebek6750g 63.5cm11200g 78.5cm11 aylık bebek7000g 65cm11700g 79.5cm12 aylık bebek7200g 66cm12000g 81cm
mezro.gif
Bu dönemde bebeğiniz neler yapabilir:
9-10.Ay
  • uzaktaki bir oyuncağı yaklamaya çalışabilir
  • Oturur pozisyondan ayağa kalkabilir
  • Yüzüstü pozisyondan oturur pozisyona geçebilir
  • Birisine veya bir şeye tutunarak ayakta durabilir
  • Bir oyuncağını elinde almaya kalktığınızda karşı koyabilir
  • "Hayır" kelimesini anlayabilir fakat her zman uymaz
  • Rasgele "anne" veya "baba" diyebilir
  • Oyun için el çırpabilir veya el sallayabilir.
10-12.Ay
  • Eşyalara tutunarak yürüyebilir
  • Baş ve parmak uçlarını kullanarak, bir cismi kaldırabir
  • Anlı ayakta durabilir
  • Top oynayabilir (topu size yuvarlayabilir)
  • El çırpma oyunu oynayabilir, el sallayabilir

Bu konuyu yazdır

  Büyüme-5-8 Ay
Yazar: MaSaL - 09-14-2011, Saat: 05:14 PM - Forum: Anne ve Bebek - Yorum Yok

Bebeğiniz 5-8 aylık
Bebeğiniz katı gıdaları bu günlerde
keşfedecek! Bu keşifle birlikte, onda tad duyusunun gelişmeye
başladığını farkedeceksiniz, minik yaratık, yavaş yavaş kendi
kişiliğiyle karşınıza dikilecek. Bu küçük değişiklikler, eğer bebeğiniz
normal sınırlar içinde büyüyorsa çok telaşlandırmasın sizi.
Bebeğiniz ne kadar büyümeli?
Bu dönemde bir bebeğin ortalama tartı artışı ayda 500-750 gramdır. Kemiklerdeki hızlı büyüme bu dönemde yaklaşık 5 cm.lik
bir boy uzamasına yol açacaktır. Aylık kontrollerde, çocuk
hekiminizden, bebeğinizin büyüme eğrilerini size göstermesini isteyin.
Doğumdan bugüne aldığınız yolu görüp, kafanızdaki kuşkuları dağıtmak
için en iyi yol budur. Bilmeniz gereken, 8 aylık olduğunda, bebeğiniz
doğum tartısının yaklaşık 2.5 katına ulaşmış olacaktır.
Bebeğinizin
7-8 aylık büyümesi bundan sonra da böyle devam edeceği anlamına gelmez.
Bundan sonraki aylarda büyüme hızında azalma yada artma olabilir. Hızlı
büyüme, bir kaç ay daha devam edecektir. Ancak, emekleme, yürüme,
konuşma derken, dikkatiniz bebeğinizin tartısından çok uğrayabileceği ev
kazaları konusuna yoğunlaşacaktır.
4-7 aylar arası Türk erkek çocukları tartı –boy çizelgesi En azEn fazla5 aylık bebek5100 g 58 cm9000 g 70 cm6 aylık bebek5500 g 60 cm9600 g 72.5cm7 aylık bebek6000 g 62 cm10250 g 75 cm8 aylık bebek6300g 63cm10900g 77cm

4-7 aylar arası Türk kız çocukları tartı –boy çizelgesi
En azEn fazla5 aylık bebek5000 g 57.5cm8700 g 70 cm6 aylık bebek5400 g 59 cm9250 g 72 cm7 aylık bebek5800 g 60.5cm9800 g 73 cm8 aylık bebek6150g 61.5cm10350g 75cm
mezro.gif

Bu dönemde bebeğiniz neler yapabilir:
5-6.Ay
  • Dik durduğunda başını düz tutabilir
  • Oturur duruma çakildiğinde başını gövdesiyle aynı seviyede tutabilir
  • Karnının üzerindeyken kollarından destek alarak göğsünü kaldırabilir
  • Yardımsız olarak oturabilir
  • Dik tutulduğunda bacaklarına bir miktar ağırlık verebilir
  • Parmaklarının ucuna veya arkasına değdirilen bir çıngırağı kapabilir
  • Ulaşamıyacağı bir yerde duran bir oyuncağı almaya çalışabilir
  • İnsan sesine doğru dönebilir
  • Agu veya benzeri sesli-sessiz harf kombinasyonlarını çıkarabilir
7-8.Ay
  • Yardımsız olarak oturabilir
  • Ayakta tutulduğunda bacaklarına bir miktar ağırlık verebilir
  • kendi kendine bir kraker yiyebilir
  • Duyduğu bir sese doğru dönebilir
  • Oyuncağını elinden almaya çalıştığınızda itiraz edebilir
  • Karın üstü dururken oturur hale geçebilir
  • Bir nesneyi bir elinden diğerine geçirebilir
  • çeşitli heceler mırıldanabilir

Bu konuyu yazdır

  Tarih: 11-19-2025, 05:01 PM