:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adınız:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 16,695
» Son Üye: trendblooms
» Toplam Konular: 98,526
» Toplam Yorumlar: 1,065,505

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 867 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 862 Ziyaretçi
Applebot, Ask.fm, Baidu, Bing, GoogleBot

Son Aktiviteler
Nisa Suresi 153. Ayet Üze...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
10-27-2025, Saat: 04:08 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 20
Atatürk'ü Sevmek Zorundas...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
09-09-2025, Saat: 08:31 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 186
ÖYLESİ'NE...
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: SunSet
08-28-2025, Saat: 10:17 AM
» Yorumlar: 12
» Okunma: 1,439
Tozlu Raflarda Kalmalı H ...
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: SunSet
08-27-2025, Saat: 11:31 AM
» Yorumlar: 3
» Okunma: 971
Gidene Mi Zor Kalana Mı ?
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: SunSet
08-27-2025, Saat: 11:05 AM
» Yorumlar: 2
» Okunma: 691
Diş Hekiminin Aşkı - Serd...
Forum: Aşk Hikayeleri
Son Yorum: Serdar102
08-26-2025, Saat: 07:21 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 206
Serdar - Genç Bir Yazar H...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
08-26-2025, Saat: 02:02 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 257
Sevimli Sürüngen Gabon'un...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
08-26-2025, Saat: 01:48 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 137
Gölgesiyle Yarışan Tay - ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
08-26-2025, Saat: 01:45 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 135
Ot Yiyen Kaplan - Serdar ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
08-26-2025, Saat: 01:39 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 126

 
  İslam a Yön Veren FIKIH İnancı Üzerine.
Yazar: halukgta - 10-19-2016, Saat: 04:33 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

Bugünkü yazımın konusu, İslam ı yaşarken bir Müslüman için, olmazsa olmazı olduğu iddia edilen, FIKIH üzerine olacak. Fıkıh kelime anlamı olarak, bir konuyu derinlemesine bilmek, anlatmak, açıklamak anlamına gelir. FIKIH inancını savunanlar, FIKIH IN AMACI DİNE YASA/HÜKÜM KOYMAK DEÄžİL, ana kaynaklara yani KUR’AN VE SÜNNETE uygun hükmü araştırmaktır diye izah edilir. Önce buna inananların, konu hakkındaki düşüncelerini nakletmek istiyorum. Halk arasında FIKIH kelimesi, İSLAM HUKUKU OLARAK ADLANDIRILIR, onu da belirtmek isterim.

(Fıkıh İslam da, PEYGAMBER DÖNEMİNDE KUR'AN VE BUNUN UYGULAMASI İLE SINIRLI OLAN ŞERİATİN, günün şartlarına göre ULEMA TARAFINDAN VERİLEN FETVALARIN DA KATKILARIYLA genişletilmesi ve Müslümanların hayatını düzenlemek amacıyla açıklanması çabalarıdır.)

Bu açıklama üzerinde durmak istiyorum önce. Bu sözlerden sonra akla gelen ilk soru, Allah Kur’an da ayetlerini, bizlere gereği gibi açıklamadı, izah edemedi de, mutlaka açıklanmaya ihtiyacımı var? Günümüzdeki Fıkıh inancının, peygamberimizin devrinde olmadığını, peygamberimiz döneminde, İslam şeriatı yalnız KUR’AN ile sınırlı yaşandığını çok rahat söylenebiliyor. Daha sonrada günün şartlarına göre, ulema tarafından verilen fetvalarının da katkılarıyla genişletilerek, Müslümanların hayatını düzenlemek amacıyla açıklamalar yapılmasına, düzene sokulmasına FIKIH denir diyor. Yani Allah ın şeriatına, toplumun hayatını düzenlemek adına, beşeri şeriatlar ilave edildiği açıklıkla söyleniyor.

Kur’an ı anlayarak ve düşünerek okuyan bir insan, bu sözleri duyunca irkilmesi ve bizler nasıl büyük bir yanlış yapıyormuşuz diye, Allah dan af dilemesi gerekir. Kur’an ın, yalnız peygamberimizin döneminin şartlarına uygun gönderilmediğini, tüm âleme ve her zamana, her çağa hitap ettiğini hatırlatmak isterim. Allah sakın Kur’an ın sınırlarını aşmayın diye bizleri uyarır, aşarsanız kâfirlerden olursunuz der. İslam hukuku, Allah ın sünneti yani Allah ın kanunu/şeriatı yalnız Kur’an dır ve peygamberimizin döneminde yalnız Allah ın sünneti/kanunu ile peygamberimiz ümmetine hükmetmiştir. Bunun dışından asla beşeri bir sünnet, şeriat ilave edilemez, peygamberimiz asla ilave etmemiş ve yalnız Kur’an şeriatını uygulamıştır. ÇÜNKÜ ALLAH KANUN YAPICI, HÜKÜM VEREN YALNIZ BENİM DİYOR. KANUNU YAPAN, HÜKMÜ VEREN SİZCE, UYGULAMALARININ DETAYINI DA, SORUMLU TUTTUÄžUNA HÜKMETTİÄžİ KUR’AN DA VERMEMİŞ OLABİLİR Mİ? Hükmü veren Allah, nasıl uygulanacağının açıklamasını yapmadan, nasıl sorumlu tutar bizleri. Bunu da mı düşünemiyoruz?

Fıkıh inancının İslam toplumları için, nasıl bir tehlike olduğunu, bu söylenenlerden anlamak zor olmasa gerek. Fıkıh inancını oluşturan kaynakları sayarken, KUR’AN VE SÜNNET olduğu anlatılır. Hâlbuki kendi itiraflarında, peygamberimiz İslam ı yaşarken, yalnız Kur’an a göre yaşadığını açıkça söyleyebilmektedirler. Çünkü Allah elçisine, ümmetine yalnız Kur’an ile hükmet emri vermişti. Daha sonraki toplumlar, kendi yaşamlarına hitap etmeyen, HÂŞÃ‚ Kur’an da nasıl bir eksik ya da anlaşılmayan konular gördüler de, ulemalara ihtiyaç duydular. BURADA GEÇEN SÜNNETTEN KASIT, PEYGAMBERİMİZİN HADİSLERİ OLDUÄžU SÖYLENİR. Peygamberimiz sizce, Allah ın sünnetini, kanunlarını yeterli görmeyip, kendi sünnetini, kendi kanunlarını da dine ilave etmiş olabilir mi? Elbette mümkün değil.

Değerli din kardeşlerim. Sünnet kelimesinin Kur’an da geçen anlamı KANUN, YOL, YÖNTEM anlamındadır. Onun içindir ki Allah ın sünnetinden, kanunlarından başka bir sünnet arayan yolunu şaşırır. Nasıl olurda Allah ın kanununa ilaveler yapıldığını ve bunları da Allah ın elçisinin yaptığını söyleriz. Bakın sizlere Kur’an da geçen, SÜNNET kelimesinin anlamına örnekler vermek istiyorum.

Fetih 23: Allah'ın öteden beri olagelen sünneti böyledir. Allah'ın SÜNNETİNDE asla bir değişiklik bulamazsın. (Ali Fikri Yavuz meali)

Ahzab 62: (Bu,) Daha önceden gelip geçenler hakkında (uygulanan) Allah'ın SÜNNETİDİR. Allah'ın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın. (Kadri Çelik meali)

Mümin 85: Fakat azabımızı gördükleri vakit, imanları kendilerine fayda verecek değildi. Allah'ın kulları hakkında olagelen SÜNNETİ (nizamı) budur. İşte kâfirler burada aldanmışlar, ziyana uğramışlardır. ( Ali Fikri Yavuz meali)

Lütfen unutmayalım, İSLAM HUKUKU yalnız Kur’an dır, Allah ın sünnetidir, şeriatıdır, kanunudur. Örneklerini verdiğim ayetlerde geçen, sünnet kelimesi diğer yazarların tercümelerinde YASA, KANUN diye tercüme edilmiştir. Bu durumda sormak isterim, Allah ın sünneti yani Kanunu, yasasına Allah ın elçisi kendi sünnetini, yasasını ilave mi etti de, bugün FIKIH inancı Kur’an ve peygamberimizin kanunları yani sünnetiyle oluşturuldu? Lütfen aklımızı başımıza alalım, bu söylenenlere inanmayalım, yoksa mahşer günü perişan oluruz.

Fıkıh inancı öyle bir güç kazandı ki İslam toplumunda, ne yazık ki Kur’an devre dışı kaldı. HER MEZHEP KENDİ FIKIH İNANCINI YARATTI, BÖYLECE DİN BÖLÜNDÜ VE MÜSLÜMANLAR BİR BİRİNE DÜŞMAN OLDU. Bunun örneğini de veriyor Kur’an. Hesap günü, peygamberimizin şahitliğinde söyleyeceği o acıklı söz, ne yazık ki çoktan gerçek oldu.

Furkan 30: Peygamber der ki: Ey Rabbim! KAVMİM BU KUR'AN'I BÜSBÜTÜN TERKETTİLER. (Diyanet vakfı meali)

Beşerin oluşturduğu FIKIH inancı, artık Kur’an ın önüne geçti. ÇÜNKÜ FIKIH OLMADAN, DİNİN KUR’AN HÜKÜMLERİ İLE YAŞANAMAYACAÄžI, BU TOPLUMUN KAFASINA YERLEŞTİRİLDİ. Örneğin namazın, FIKIH olarak kuralları ve farzları vardır, bunlar bilinmediği takdirde namaz kılınamaz. Oruç tutmanın, zekât vermenin, Hacca gitmenin de fıkıh kuralları vardır, bunlar bilinmeden yerine getirilemez denecek kadar Kur’an dan uzaklaştık ve Kur’an ı imanımızı yaşayabilmemiz adına, yeterli olmayan bir kitap haline dönüştürdük. Böyle olduğuna inandığımız içinde, Kur’an ı terk ettik, beşeri FIKIH kitaplarına sarıldık. Allah bizleri affetsin.

Tüm bunları yaparken unuttuğumuz bir şey var. ALLAH IN ELÇİSİ, ÖRNEK PEYGAMBERİMİZE İFTİRALAR ATTIK. Onun söylemesi mümkün olamayacak sözleri, onun adıyla naklettik ve topluma inandırdık. Peygamberimiz hâlbuki bizleri uyarmış ve BEN SÖYLEMEDİÄžİM HALDE, KİM BU PEYGAMBER SÖZÜDÜR DERSE, CEHENNEMDEKİ YERİNİ HAZIRLASINLAR diye bizleri uyarmıştı.

Bizlerin yaptığı en büyük yanlış, peygamberimizin adı kullanılarak, dine ilave edilen sözlerin, bilgilerin ulema dediğimiz kişilerin şahsi düşüncelerini, yorumlarını dinin hükmü kabul ettik. Daha sonrada bu bilgileri, ilaveleri Kur’an da bulamadığımızda, BAKIN KUR’AN DA DEMEK Kİ HERŞEY OLMUYORMUŞ deme yanlışını yaptık. İlginçtir fıkıh düşüncesini savunanlar, fıkıh ın amacının dine yasa, hüküm koymak olmadığını söylemelerine rağmen, FIKIH olmasaydı namazlarımızı kılamazdık, orucumuzu tutamazdık, zekât veremezdik, Hacca gidemezdik demektedirler. DÜŞÜNEBİLİYORMUSUNUZ FIKIH YASA KOYAMIYOR, AMA ALLAH IN YASALARINI, SÜNNETİNİ UYGULAMAK İÇİN FIKIH MUTLAKA GEREKLİ DENİYOR.

Bu nasıl bir mantık ve düşüncedir ki, Allah bizleri sorumlu tuttuğuna, emrettiği sünnetini yani kanunlarını yerine getirmek için, beşeri FIKIH inancına ihtiyacımız oluyor. TÜM BUNLARI NASIL SÖYLERİZ. Bu yanlışları yapan İslam toplumlarının, içler acısı halinin yorumunu sizlere bırakıyorum.

Değerli din kardeşlerim, lütfen unutmayalım, PEYGAMBERİMİZİN SÜNNETİ, ALLAH IN SÜNNETİNDEN FARKLI DEÄžİL AYNIDIR. Allah ın elçisi dinin, HÂŞÃ‚ eksiklerini tamamlayan konumunda ise hiç değildir. Biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık diyorsa Rabbimiz, lütfen artık kendimize gelelim, bizleri Allah ile aldatanların, Allah ın sünnetinden, kanunlarından saptıranların yolundan gitmeyelim. Günümüzde fıkıh inancının dine ve ibadetlere yaptığı ilaveler, dini zorlaştırmıyor ve asıl olan hükümlere ters düşmüyorsa, bunu bir zenginlik ya da kültür olarak görebiliriz. Ama bu bilgiler olmazsa, İslam, din asla yaşanmaz demeyelim. Bu sözler Kur’an a saygısızlıktır, unutmayalım.

Tüm Ehli kitabın, bizden önce yaptığı yanlışları bizlerde ne yazık ki yaptık. Allah ın gönderdiği kitabı yeterli görmedik, din adına atalarımızdan intikal eden rivayetlerden ve beşeri düşünce ve yorumlardan oluşan, FIKIH inancımızı yarattık. Her konuda olduğu gibi, akıllı bir Müslüman, din adına söylenen her konuyu, Kur’an a danışmalıdır. FIKIH adına da nakledilenleri bizler, Kur’an a danışmalı yanlış olan ne varsa reddetmelidir. Doğru olan her bilgi, örnek bizlerin başının tacıdır. Kur’an da Allah ın ipine sarılın diye bizleri uyarıyorsa Rabbimiz, uyacağımız ve sarılacağımız tek kitap, Kur’an olmalıdır. Çünkü bizlere örnek peygamberimizde, yalnız Kur’an a uymuştur.


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  Güzellik katacak besinler
Yazar: Ç@irkin - 10-14-2016, Saat: 01:28 PM - Forum: Kadın Moda - Yorum Yok

Sağlıklı, doğal bir ışıltı ile parlayan bir cilde kavuşmak için piyasada bolca bulunan, ilgi çekici reklamları ile kendilerine çeken, pahalı kozmetik ürünlerini kullanmanıza gerek yok! Vücudumuz için birçok faydası bulunan doğanın mucizevi ürünleri cildinize de güzellik katmak için hazır bekliyor!

cildi-guzellestiren-besinler

Avokado: İçeriğinde bulunan potasyum ve oldukça faydalı yağlar ile cildinize elastikiyet kazandırır ve kırışıklara karşı cildinizin daha dayanıklı olmasını sağlar. Antioksidan özelliği gösterir.

Havuç: İçeriğinde bulunan karoten sayesinde, cildinizde kırışık oluşumunun önlenmesine yardımcı olur, cilt lekelerinin giderilmesine etki eder.Cilt gözeneklerini sıkılaştırır. Ancak fazla tüketilmesi durumdan ciltte renk bozuklukları meydana gelebilir.

Ceviz: İçeriğindeki E vitamini ve omega 3 yağları sayesinde cilde elastikiyet sağlar ve cilt hastalıklarının engellenmesine yardımcı olur, oluşan cilt hastalıklarının ise etkilerini hafifletir.

Yaban Mersini: Güçlü bir antioksidan olması sebebiyle, cilt hücrelerinde oluşan yoğun tahribatı ortadan kaldırır.

Tere: Yoğun aromalı bir bitki olan tere, içeriğindeki A ve C vitaminleri ile doğal antibiyotik görevi üstlenir ve cildinizde oluşan lekelerin tedavisi için iyi bir alternatiftir.

Soya Fasulyesi: Soyanın içeriğinde bulunan genistein maddesi ciltte kolajen üretiminin artmasını sağlar ve zarar görmüş hücrelerin atılarak yerine sağlıklı hücrelerin getirilmesini sağlar. Ayrıca su tutma özelliği ile cildin elastikiyetini arttırır.

Ananas: Tropikal bir meyve olan ananas, içeriğindeki B ve C vitaminleri sayesinde yeni hücre oluşumuna destek olur ve cildin sağlıkla parlamasına yardımcı olur. Aynı zamanda tırnak ve saçları da güçlendirir.

Elma: Elmanın içeriğinde cilt için çok faydalı olan E, A, B1, B2 ve C vitaminleri bulunur. Bu vitaminler sayesinde elma ciltteki pürüzleri yok eder, cildi sıkılaştırır ve elastikiyet sağlar. Ayrıca içeriğindeki pektin maddesi sayesinde cilde sağlıklı bir kırmızılık sağlar.

Greyfurt: C vitamini açısından oldukça zengin bir meyve olan greyfurt, ciltte antioksidan görevi yaparak serbest radikallerle savaşır ve cildin yaşlanmasını geciktirir. Ciltte bulunan lekelerin renginin açılmasında da etkilidir.

Muz: İçeriğinde bulunan potasyum sayesinde kuru ciltler için iyi bir alternatiftir. E vitamini ile cildin erken yaşlanmasını önler ve cildi besler.

Bu konuyu yazdır

  Bebeklerde Ek gıdalar !!
Yazar: Ç@irkin - 10-14-2016, Saat: 01:23 PM - Forum: Sağlık - Yorum Yok

İlk 6 ay bebeğinizi anne sütüyle beslediniz veya anne sütü yeterli değildi ve devam maması ile desteklediniz. Doktorunuz “artık anne sütüyle birlikte ek gıdalara başlayabilirsiniz” dedi. Pek ek gıdaya nasıl başlamalı?

Öncelikle bebek için her yeni gıda, bebeğin sindirimini gözlemleyerek azar azar ve başka yeni gıdalarla karıştırmadan verilmelidir ki oluşabilecek olumsuz bir durumun hangi gıdadan olduğu gözlemlenebilsin.

Yoğurt başlanabilecek en doğru ilk ek gıdalardan; bir çay bardağına günlük taze mayalanmış yoğurt sindirimi kolay oluşu ve tatlımsı oluşu sebebiyle miniğinizin en favori besini olabilir.
Yumurta sarısı örnek protein olması ve demir bakımından zengin olması sebebiyle en önemli ek gıdalardandır. Ancak diğer ek besinlerde olduğu gibi verilecek miktarlar az az başlanarak (1/4 gibi) yavaş yavaş artırılmalıdır.
Elma suyu veya püresi başlanacak ilk meyve olmalıdır. Elma alerji yapma riski en düşük meyve olmak ile birlikte sindirimi kolay meyveler arasındadır. Daha sonra yavaş yavaş muz, armut, şeftali gibi sindirimi kolay diğer meyveler de sıraya konabilir.
Sebze çorbaları ve sebze püreleri de vitamin mineral bakımından zengin olmaları sebebiyle başlanması gereken bir ek gıda çeşidi. Posa bakımından zengin olan bu ek gıdalar ayrıca miniğinizin sindirim sistemini geliştirecektir.
Tüm bu besinler ayrı günlerde ve az miktarlarda başlanmalıdır. En ideal zaman ise Anne sütü veya devam maması ile başlanan bir günün kuşluk vakitleri saat 10-12 civarı olabilir. Bu saatler genellikle hem bebeğinizin en aktif ve de en keyifli olduğu saatlerdir. Yeni bir gıdaya başlarken onun keyifsiz olduğu zamanlara denk getirmeyin ki kolayca sevebileceği bir gıdayı uzun süre reddedip tepki geliştirmesin.

Bu süreçte amaç bebeği normal yetişkin bir birey gibi beslenme düzenine alıştırmak, katı besinlerle tanıştırarak, ileriki yaşamında besin tercihlerini zenginleştirmektir. Bu dönemde hassas davranılması gereken diğer bir konu ise bir besine alıştırılan bebeğin daha sonra o besini katı olarak da almasını sağlayabilmek. Örneğin; elma suyu denendikten sonra püresine ve sırasıyla elmanın kendisine geçilmelidir. 8-9. Ayıdan itibaren verin miniğinizin eline yarım elma hem öğrensin hem beslensin. Unutmayın ki çocukluk döneminde en çok karşılaşılan beslenme problemleri arasında çocukların katı gıda almak istememesidir. Bebek beslenmesinde annelerin vazgeçilmezi olan blender ve ezicilerin kısa bir dönem kullanılması gerektiği unutulmamalıdır. Bebek o besine alıştıktan sonra kesinlikle bırakılması gereken bir araçtır.

Bu dönemde bebeğinizin ilk damak tadı ile ilgili temelleri de attığınızı da unutmamak gerekir. Bu sebeple ileride onun sağlıklı alışkanlıklar edinmesi için miniğinizi olabildiğince tuz şeker ve baharat ile geç tanıştırmalısınız. Bu alışkanlıklar, 1 yaşından önce kesinlikle verilmemeli hatta olabildiğince geciktirilmelidir.

6.AY BESLENME PLANI

SABAH (08:00): Anne sütü veya Devam maması

ARA (10:00): ¼ Yumurta sarısı

¼ dilim ekmek içi

1 çay kaşığı pekmez

¼ kibrit kutusu tuzu alınmış pastörize beyaz peynir

ÖÄžLE (12:00): Elma püresi

ARA (15:00): Anne sütü veya Devam maması

AKŞAM (18:00): Sebze çorbası veya Sebze püresi

ARA (21:00): 1 Çay bardağı yoğurt

GECE: Anne sütü veya Devam maması

7.AY BESLENME PLANI

Bu ay 6.ay beslenme programındaki miktarları artırarak biraz daha çeşitlendirilerek devam edilebilir. Çorbalara kıyma veya tavuk eklenebilir. Meyve püreleri birbirleriyle çeşitlendirilebilir; elma muz karışımı gibi. 6.ayda verilen besinler birlikte de verilebilir.

8-9.AY BESLENME PLANI

SABAH (08:00): Anne sütü veya Devam maması

ARA (10:00): 1 Yumurta sarısı

1 dilim ekmek içi veya 3 adet bebe bisküvisi

1 tatlı kaşığı pekmez

1 kibrit kutusu tuzu alınmış pastörize beyaz peynir

ÖÄžLE (12:00): 3 yemek kaşığı kıymalı pilav + yoğurt

ARA (15:00): Anne sütü veya Devam maması

AKŞAM (18:00): İri ezilmiş kıymalı sebze püresi + 1 ince dilim tuzsuz ekmek

ARA (21:00): Çatal ile hafif ezilmiş muz + 1,5 çay bardağı yoğurt

GECE: Anne sütü veya Devam maması



10-12.AY BESLENME PLANI

Bu aylarda artık miniğiniz yetişkin birey gibi öğün içerikleri daha da artmış olmalı ve yetişkin birey gibi beslenme düzenine geçiş yapamaya hazırlanmalıdır. Dolayısıyla önceki aylara göre hem miktarca artış olmalı hem de öğün içeriklerini kendi öğünlerimize benzetmeye başlayabiliriz.



SABAH (08:00): Anne sütü veya Devam maması

ARA (10:00): 1 Yumurta sarısı

1,5 dilim ekmek içi veya 3 adet bebe bisküvisi

1 tatlı kaşığı pekmez

1 kibrit kutusu tuzu alınmış pastörize beyaz peynir

ÖÄžLE (12:00): 3 yemek kaşığı pirinç pilavı

1-2 adet köfte

Yoğurt

ARA (15:00): Anne sütü veya Devam maması

AKŞAM (18:00): İyi pişmiş kıymalı sebze yemeği

1,5 ince dilim tuzsuz ekmek

Yoğurt

ARA (21:00): Küçük küçük doğranmış armut

Yoğurt

GECE: Anne sütü veya Devam maması



Diyetisyen Pınar AKBUDAK

Bu konuyu yazdır

  Allah ın Kitabı Kur'an ı, Göz Göre Göre Tahrif Etmek.
Yazar: halukgta - 10-10-2016, Saat: 04:00 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

Bir soru sormak istiyorum. Sizler inancınızı hiç sorguladınız mı? Allah ın Kur’an da emrettiği yoldan mı gidiyoruz, yoksa batılı, hurafeyi din mi edindik? Bunun kontrolünü Kur’an dan yapma gereği duydunuz mu, yoksa gerek yok, bana dini anlatanlara çok güveniyorum mu dediniz? Çünkü Kur’an öyle örnekler veriyor ki geçmiş toplumlar ile ilgili, Allah ın gönderdiği uyarı kitaplarını okuyup, açıkça gördükleri tebliğ aldıkları halde, batıl inançlarını yaşamak adına, Allah ın sözlerini bile tahrif etmekten çekinmemişler. Bir örnek vermek istiyorum ki, aynı hataları bizler de yapmayalım. Yapıyorsak da, artık vazgeçelim.

Bakara 75: Şimdi, bunların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa içlerinden birtakımı, ALLAH’IN KELAMINI DİNLER, İYİCE ANLADIKTAN SONRA, ONU BİLE BİLE TAHRİF EDERLERDİ. (Diyanet meali)

Ne dersiniz, geçmiş toplumların yaptığı yanlışları, bizler yapıyor muyuz? Bakalım Yaradan Kur’an da ne emrediyor, bizler Fıkıh ve mezhep öğretisi ile günümüzde neler yapıyoruz, nelere inanıyoruz. Yorumunu sizlere bırakıyorum.

Allah gönderdiği rehber kitabında, yalnız Kur’an ın ipine sarılın, biz Kur’an da hiçbir eksik bırakmadık ve sizlere nice örneklerle açıkladık ki anlayasınız ve sizi doğru yola iletecek yalnız Kur’an dır der. Ama mezheplerin öğretisi fıkıh inancı ise, her şey Kur’an da yazmaz, Kur’an ı herkes anlayamaz, Kur’an da özet bilgiler vardır, onun için fıkıh ve mezheplerin beşeri öğretisi olmazsa, Kur’an anlaşılmaz ve yaşanmaz diye bizlere öğrettiler ve bizlerde bunları kabul edip inanmadık mı?

Allah Kur’an da din ve iman adına veliler, efendiler, şeyhler edinip ardı sıra gitmeyin, güvenilecek yardım ve şefaat istenecek veliniz, efendiniz yalnız benim diye uyarır. Ama fıkıh, mezhep ve tarikat inancı, bunun tam tersini söyler ve velisi, şeyhi olmayan cennete gidemez diyecek kadar ileri gidilir. ÇOK DAHA İLGİNCİ, ALLAH ŞEFAAT TÜMDEN BANA AİTTİR DEDİÄžİ HALDE, VELİLERİN, ŞEYHLERİN DE ŞEFAATÇİ OLDUKLARINA İNANDIRILMADIK MI?

Hakkında emin olmadığın bilginin ardına düşmeyin, bunun hesabını sorarım diye Allah Kur’an da bizleri uyarır ve Kur’an ı kendi korumasına aldığını da bildirir bizlere. Ama bizlere İslam ı anlatanlar, doğruluğundan emin olamayacağımız ve peygamberimize atfedilen onca RİVAYET SÖZLERE, hiç şüphe duymadan inanırız. Bu yetmez, rivayet hadisler Kur’an ayetleri gibidir, inkâr eden, kabul etmeyen Kur’an ı inkâr etmiş gibidir, diyenlere de inanmakta bir mahsur görmeyerek, Kur’an a şirk koşmadık mı?

Allah dinde sakın bölünenler gibi olmayın, ayrılığa düşmeyin diye birçok kez ayetinde uyardığı halde, mezhep ve fıkıh inancı, DİNDE BÖLÜNMEKTE BEREKET VARDIR diyecek kadar ileri gitmeleri, bizleri hiç tedirgin etmedi ve bu sözlere de inanmakta hiç mahsur görmedik.

Allah biz Kur’an ı detaylandırdık ve anlayasınız diye nice örneklerle açıkladık dediği halde, fıkıh inancı bizlere Kur’an ın detaylı olmadığını, yalnız Kur’an ile açıkça ayetler anlaşılamayacağını öğrettiler. Çünkü rivayetleri Kur’an da bulamadığımızda, bakın demek ki Kur’an da her şey olmuyormuş diyenlere inanmadık mı?

Allah dinde hükmüme hiç kimseyi ortak etmem, gönderdiğim elçilerimin görevleri yalnız tebliğ etmek ve sizlere anlatmak, açıklamak ikna etmektir der. Hatta peygamberimiz, BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM, BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM dediği halde, ne yani peygamberimiz postacımıydı sözleriyle, Allah ın elçisini neredeyse, dinde Allah ın ortağı yaparak, Kur’an ın misli kadar elçisine de dine hüküm koyma yetkisi vermiştir, diyenlere inanmadık mı?

Sizlere açıkça Kur’an da saydıklarım dışında, sakın haramlar edinmeyin, Allah a iftira atmış olursunuz diye bizleri uyardığı halde, Kur’an da hiç bahsedilmeyen onca haramlar listesine de, bunları da peygamberimiz haram kılmıştır, diyenlere inanmadık mı?

Allah nisa 31. ayetinde, eğer yasakladığımız büyük günahlardan sakınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örterim diye uyardığı halde, sanki bu ayeti hiç duymamışçasına, peygamberimize atfedilerek rivayet edilen sözde, PEYGAMBERİMİZİN ŞEFAATİ ÜMMETİNİN BÜYÜK GÜNAHLARINADIR diyerek, hâşÃ¢ elçisini neredeyse, Allah ın affetmeyeceği şeyleri affedebilecek güce sahip olduğuna bile inanmadık mı?

Allah bizlerin ayetleri, inceden inceye düşünerek anlamamızı tavsiye ederken, sizler Kur’an ı anlayamazsınız, her kelimenin bile yüzlerce anlamı vardır, onları veli insanlar anlar diyerek, ayetler üzerinde bizlerin düşünmesinin, akıl etmemizin önüne geçenlere inanmadık mı? Böylece İslam dininde ruhban sınıfı yoktur diyen Allah a inatla, KENDİMİZE RUHBAN SINIFI YARATMADIK MI?

Allah elçisine özellikle söylemesini istediği, BEN GAYBI BİLMEM, SİZLER GİBİ BİR İNSANIM dediği halde, Allah ın elçisine Kur’an ın hiç bahsetmediği gaybı bilgileri bildiğine inanarak, peygamberimize inanılmaz güçler, vasıflar yüklemedik mi?

Casiye 6. ayetinde Kur’an, ALLAH'TAN VE O'NUN AYETLERİNDEN SONRA, HANGİ SÖZE İNANACAKLAR dediği halde, imanımızı yaşamak için ciltlerce dolusu kitaplara da ihtiyacımız vardır diyenlere inanmadık mı? Bu yanlışı yaparak, Allah ın SAKIN KUR’AN IN SINIRLARINI AŞMAYIN uyarısına da böylece gözlerimizi kapatarak, Kur’an ın sınırlarını aşmadık mı?

Allah Kur’an da, dinin anası olan MUHKEM ayetleri kast ederek, YEMİN OLSUN Kİ BİZ KUR’AN I, ÖÄžÜT VE İBRET ALASINIZ DİYE KOLAYLAŞTIRDIK DEDİÄžİ HALDE, “kolayda o kadar da kolay demedik, herkes Kur’an ı anlayamaz, onun için bilmem kaç yıl ilim tahsil etmeli insan” diyerek topluma korku salıp, Müslümanları Kur’an dan uzaklaştıranlara inanmadık mı?

Zuhruf suresi 44. ayetinde Yaradan, SİZLERİ KUR’AN DAN SORUMLU TUTUYORUM dediği halde, bizlere yalnız Kur’an ile iman olmaz diyerek, emin olmadığımız rivayetlere de, tıpkı Kur’an gibi iman edilmesi gerekir diyenlere inanmadık mı?

Allah yılın her vaktinde, kazancımızın ihtiyacımızdan arta kalanından, zekâtımızı, hayrımızı her zaman yapma emri verdiği halde, bunu yılda birkaç güne indirerek, sınırlar koyanlara inanmadık mı?

Allah Hac bilinen aylardadır diyerek, Haram aylarda Haccın yapılacağının örneklerini dahi Kur’an da verdiği halde, batıl bilgilere inanıp, Hac görevimizi bir yılın içinde bir iki güne indirerek, diğer günlerde Hac yapamazsın diye topluma direten ve böylece Allah ın yemin ederek kolaylaştırdığı dini, zorlaştıranlara inanmadık mı?

Allah Kur’an ın tamamına iman etmedikçe gerçek iman etmiş sayılmazsınız diyerek, bazı ayetlerin üstünü örtüp görmezden gelenleri uyardığı halde, bizler onlarca ayetin nesih edildiğine, yani artık hükmünün olmadığına, kalktığına inanmadık mı?

Allah toplantı yani Cuma namazı için, EY İMAN EDENLER diyerek, kadın erkek ayrımı yapmadan, toplantı namazına bizleri çağırdığı halde, Cuma namazının yalnız erkeklere farz olduğunu söyleyenlere inanmadık mı? Kadınlarımızı Allah ın bu emrinden mahrum ederek, İslam toplumlarının sosyalleşmesinin, en önemli bir yolunu ellerimizle bir kenara iterek, batılın ve hurafenin sözlerine inanmadık mı?

Söyleyecek, örnekler verecek çok şeyler var. Ne dersiniz, onca yanlışı yapan bizler, bizden önceki toplumların düşmüş oldukları yanlışlara, bizlerde düşmedik mi? Elbette düştük, hem öyle bir düştük ki, dilim varmıyor söylemeye. Elbette bu yanlışı yapanlara, Allah ın kitabındaki ayetlerin üstünü örtüp, görmezden gelenlere, gerçekleri batıl ile gizleyenlere, bakın Allah neler yapacağını söylüyor.

Bakara 159: İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz DOÄžRU YOLU GİZLEYENLERE, HEM ALLAH HEM DE BÜTÜN LANET EDİCİLER LANET EDER. (Bayraktar Bayraklı meali)


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  Dualarımızda Geçen AMİN Sözcüğünün Ana Kaynağı.
Yazar: halukgta - 09-27-2016, Saat: 02:51 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

Bizlerde araştırma ve sorgulama özelliği çok fazla gelişmediği için, din adına anlatılanları ve öğretilenleri de hiç sorgulamadan hayatımıza geçiriyoruz. Onun içinde büyük yanlışları hayatımıza geçirmemiz, kaçınılmaz oluyor.

Bugün, üzerinde belki de hiç düşünmediğimiz ve araştırmadığımız bir konu üzerinde, sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Bizler dualarımızın, yada olmasını istediğimiz bir şeyin, Allah dan isteğimizin bir onayı anlamında kullandığımız, AMİN kelimesi üzerinde olacak.

BİLİYOR MUSUNUZ BİLMİYORUM AMA ÂMİN SÖZCÜÄžÜ KUR’AN DA BU ANLAMDA HİÇ GEÇMEZ. Böyle bir örnek de yoktur. Çok ilginç değil mi sizce? Hâlbuki bizler için ana kaynak ve referans Kur’an dır. Onun öğretisi ile özellikle İmanımızı yaşamaya, inancımızı şekillendirmeye özen gösteririz.

Bizler âmin kelimesini, KABUL ET ALLAH IM anlamında kullanırız. Ama bu kelime Kur’an literatüründe bu anlamda hiç geçmediği halde, bizlerin diline nereden girmiştir diye şöyle bir araştırdığınızda, HER ZAMAN OLDUÄžU GİBİ YAHUDİLER KARŞIMIZA ÇIKAR.

Yahudiler, Hıristiyanların ve biz Müslümanların içine kendi inanç ve itikatlarını öyle sokmuşlardır ki, bugün ne Hıristiyanlar nede biz Müslümanlar, Yahudilerin inancımıza soktuğu hurafe ve batılı istesek de inançlarımızdan, atamaz durumuma gelmişiz. Çok ilginçtir, Yahudilerde, Hıristiyanlarda ve biz Müslümanlar da, bu kelime dini konularda çok sık kullanılır.

ÂMİN SÖZCÜÄžÜ, KUR’AN DA KULLANDIÄžIMIZ ANLAMINDA GEÇMEDİÄžİ HALDE, YAHUDİLERİN BUGÜN ELLERİNDEKİ TEVRAT TA, HIRİSTİYANLARIN ELLERİNDEKİ İNCİLLERDE GEÇER. Tabi orijinallerinde olduğunu sanmıyorum, olsaydı Kur’an da da geçerdi. Peki, neden kendimize hiç sormuyoruz, neden Kur’an da kullandığımız anlamında hiç geçmediği halde, bizler özellikle bu kelimeyi benimseyip kullanmışız? Sanırım düşündürücü olan bu kısmı.

Bu kelimeyi Yahudiler, antik çağdan beri dualarının sonunda kullanırlarmış. Bu kelimenin nereden geldiği konusunda anlatılan öyle bir rivayet var ki, doğrusu kafanızı iyice bulandırmamak için, ondan bahsetmek istemiyorum. Amacımız kafa karıştırmak değil sorgulayarak, araştırarak inancımızı yaşamaktır.

Bu kelime Hz. İsa döneminde değil, çok daha sonraları Hıristiyanlığa girdiği anlaşılıyor. Âmin kavramının kullanımı, Hristiyan azizlerinden Şehit Justinus un zamanında kullanılmaya başlandığı, özellikle vaftiz törenlerinde kullanıldığı bilgisi geçer kayıtlarda.

Peki, Müslüman toplumlar bu anlamda ÂMİN kelimesiyle ne zaman tanışmışlardır desek, nasıl bir cevap alırız. Kur’an da bu kelime kör, inkarcı anlamında geçer, ama bu anlamda hiç geçmediğine göre, peygamberimizin bu kelimeyi günümüzde kullandığımız anlamda kullandığını söylememiz, asla doğru olmaz. Bu kelimeyle Müslüman toplumun, peygamberimizin ölümünden sonra, yaklaşık 250–300 yıl sonra, ortaya çıkan hadislerle, toplumun inancına girdiği rivayet ediliyor.

Hadis konusu onun içindir ki, çok dikkatli olmamız gereken bir konudur. Dikkatli olmadığımız takdirde, İslam a rahatlıkla fitne-fesat, batıl sokulabilecek bir kapıdır. Peygamberimiz sağlığında, onun için Kur’an dışından hadis naklini yasaklamıştır. Bu yasak, dört halife devrinde de titizlikle devam etmiştir.

İslam toplumunda ÂMİN kelimesi, öyle çok dilimizdedir ki, neredeyse her konuda kullanırız. Buna bende dâhilim, itiraf ediyorum. Peki, bu sözcük bizlere nasıl ve hangi yöntemle girmiştir? Vereceğim örnekten, hadis naklinin ne derece toplum içinde etkili olduğunu ve bu konuda nasıl dikkatli olmamız gerektiğine, güzel bir örnek olduğuna inanıyorum.

Ebu Hureyre radıyallâhu anh anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “İMAM ÂMİN DEYİNCE SİZ DE ÂMİN DEYİN. ZİRA KİMİN ÂMİNİ MELEKLERİN ÂMİNİNE TEVAFUK EDERSE GEÇMİŞ GÜNAHLARI AFFEDİLİR.” İbn Şihâb der ki: “RESULULLAH ALEYHİSSALÂTU VESSELÂM ÂMÃŽN DERDİ.” (Buhârî Ezân 112; Müslim, Salât 72, (410); Muvatta, Salât 44, (1, 87); Ebu Dâvud, Salât 172; Tirmizî, Salât 185; Nesâî, İftitah 34, 35; İbn Mâce İkâmet 14).

Bugün İslam toplumunun, ÂMİN kelimesini kullanmasındaki en büyük etken, bu rivayet edilen hadis. Düşünebiliyor musunuz, tek kanıt bu rivayet. Peygamberimizin de âmin dediğini rivayet ediyor. Bu bilgi doğru olabilir mi? Ne yazık ki İslam dininde kanıtlarımız, delilimiz Kur’an olmayınca, işin ucunun nerelere varacağı da hesap edilemiyor. Lütfen şunu unutmayalım, peygamberimiz yalnız Kur’an ı yaşamına geçirmiş, yalnız Kur’an ı referans almış, onun dışına asla çıkmamıştır. Bunu Kur’an dan anlıyoruz. Sizce Kur’an da tek kelime bile geçmeyen bir sözü, peygamberimizin kullanmış olabileceğine, ihtimal veriyor musunuz?

Ben buna ihtimal bile vermiyorum, peki neden? Çünkü peygamberimiz ÜMMİYDİ, yani o günkü toplumun hurafe ve batıl batağına batmış, Ehli kitaba tabi değildi. Ümmi kelimesinin Kur’an da anlatılan anlamı, Ehli kitaba tabi olmayan toplum anlamındadır. Tabi bunu da topluma, okuma yazma bilmeyen anlamında anlatmışlardır. Bu durumda peygamberimizin, Allah ın tebliğ ettiği Kur’an da bu anlamda tek kelime bile geçmeyen ÂMİN kelimesini, Yahudilerden ve Hıristiyanlardan esinlenerek, peygamberimizin kullanmış olacağına, ihtimal vermiyorum. Doğrusunu Rabbimiz bilir.

Tüm bunları yazdıktan sonra, bu konudaki düşüncemi de yazmak isterim. Gerçektende bizler, buna benzer o kadar çok konuyu sorgulamadan kabul ediyoruz ki, bu konu diğerlerinin yanında biraz basit kalır. Allah niyetlerimize göre değerlendirme yapacağını, asıl olan iyi niyetle hareket etmek olduğunu anlatır. Ama araştırmamızı ve düşünmemizi de elbette, özellikle bizlerden ister.

Müslüman toplumları olarak bizler, ÂMİN kelimesini, KABUL ET RABBİMİZ anlamında kullanırız. Bu kelimenin geçmişini bilmeden, düşünmeden dilimize bu anlamda girmiştir. Tertemiz kalbimizle Rabbimize dualarımızın kabulünü dileriz. Bu kelimeyi kullandığımız için, günaha girdiğimizi ben şahsım adına düşünmüyorum. Çünkü bizim bu kelimeye verdiğimiz anlam açık ve Rabbimize duamızın kabulünün rica edilmesinden başka bir şey değildir. Yani dilimize girmiş ve anlamı da bizlerce bellidir. Bunu da Yaradan biliyor. Örneğin bazı kardeşlerimiz, TANRI kelimesi Kur’an da geçmez, onun için söylemek günahtır derler. Hâlbuki Tanrı kelimesi İlah anlamında kullanır ki, buda Kur’an da geçer. Önemli olan hangi anlamda kullanıldığıdır.

Ancak beni tedirgin eden ve yine bana göre bu kelimeyi kullanmamamız gereken bir yer var ki, oda namazlarımızda, Fatiha suresinden sonra, ayette hiç geçmediği halde, ÂMİN dememizdir. Namaz Allah ın huzuruna durduğumuz bir andır ki, onun huzurunda çok daha dikkatli ve ne söylediğimizin çok daha bilincinde olmamızın, daha titiz davranmamızın gerektiği bir andır.

Bu konuda, daha fazla yorum yapmak istemiyorum. Bu konuyu gündeme getirmemdeki amacım, birileri bizleri din adına yüzlerce yıldır, kendi menfaatleri adına kullanıyor. Allah emretmediği halde, bizleri bunlarda Kur’an dan dır diyerek, Allah ın yolundan uzaklaştırıyor. Bunun farkına varılması adınadır bütün çabam.

Artık bizlerin sorgulayarak, Kur’an ın sınırlarının dışına taşmadan, İslam ı yaşamamızın bilinçli, her konuda sorgulayabilen toplumlar olmamızın, zamanının geldiğine dikkat çekmektir amacım.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  Abd erini öso kovdu
Yazar: anahro - 09-21-2016, Saat: 10:48 AM - Forum: Kendi Şiirleriniz - Yorum Yok

ABD erini ÖSO kovdu.
Hoşuma gitti ÖSO atağı.
ABD’nin tavrı askeri şovdu.
Fırat’ı yaptılar terör batağı.

Bırak assın istediği bayrağı.
Acizlik, korkaklık mevcut bayağı.
Basamayacak asla yere ayağı.
Fırat’ı yaptılar terör batağı.

İndirir bayrağı asan aşağı.
Önümüzde gücü örümcek ağı.
Ayetin, hadisin söktü şafağı.---/1/
Fırat’ı yaptılar terör batağı.

Kaç asır gördüler bizden kıyağı.
Üstelik kiminde akraba bağı.
Yakında yerler Osmanlı dayağı.
Fırat’ı yaptılar terör batağı.

Kullanır Haclılar dinde çatlağı.
Toprağını yapar kendi otlağı.
Görelim kurulan bin bir tuzağı.
Fırat’ı yaptılar terör batağı.

Tutamaz asla Ne ALBab, Ne Rakka.
İsyan etti hem Resule, hem Hakk’a
Zaten IŞİD ismi hadiste marka.
Fırat’ı yaptılar terör batağı.


ORHAN AFACAN
19.09.2016-İzmir
1-Kehf süresi 96-98-99
Zülkarneyn aleyhisselam:
18/KEHF-96: 'Bana demir kütleleri getirin!' (dedi). İki dağ arası (bunlarla dolup) aynı seviyeye geldiği zaman: 'Körükleyin!' dedi. Nihâyet onu (o demir kütlelerini) kor hâline getirince: 'Getirin bana, üzerine erimiş bakır dökeyim!' dedi.) / İbni Kesir (18/KEHF-96: Bana demir kütleleri getirin. Bunlar iki dağın arasını doldurunca; körükleyin, dedi. Nihayet o, bir ateş haline gelince; bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim, dedi.)
Hadisten alıntı:
Ulûhiyetine iman etmeyen genci Deccal ikiye böldükten sonra(sağ-sol görüşü) böldükten sonra Genci tekrar hayata kavuşturduktan sonra yine ulûhiyetine iman etmeye davet eder. Delikanlı beşuş bir çehre ile güler./Bu adam nasıl İlah olabilir? Der./Delikanlı bu vaziyette iken. Allahu Teâlâ, Meryem’in oğlu Mesihi gönderir. İsa aleyhisselam /vers veya zağferanla) boyanmış iki, hülleye bürünmüş, ellerini de iki meleğin kanatları üzerine koyarak Dimeşk’in şarkındaki Minare-i Beyza’ya iner ,başını eğince hamamdan çıkmış gibi tertemiz bir halde terler,başını kaldırdığı zaman da saçında inci daneleri gibi nurani damlalar iner.Onun soluğunu koklayan bir kafir muhakkak ölür.O nefes göz ala bildiği yere kadar uzanır..
Not-“”Deccal bir insan değil insanın veya insanların fikri, fikrini uygulaması.””

Bu konuyu yazdır

  Takiye Konusu Ve Kur'an.
Yazar: halukgta - 09-20-2016, Saat: 06:35 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

Bizler Müslüman toplumları olarak, Kur’an dan uzaklaşıp, beşerin oluşturduğu FIKIH inancı ile amel ettiğimiz için, birçok konuda olduğu gibi TAKİYE konusunda da inanılmaz yanlış düşüncelere inandırılmışız. Bu yazımda sizleri, TAKİYE konusu üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum. Takiye kelime anlamı olarak GİZLENME, OLDUÄžUNDAN FARKLI GÖRÜNME anlamındadır. Bu kelimenin anlamına baktığımızda, Takiye nin İslam inancında, normal bir durum olarak kabul görmesi, zaten mümkün değildir.

Çünkü bir Müslüman yalan söylemez, karşısındakini kandırmaz, olduğu gibi görünür. Tabi tüm bunlar Allah ın emridir. Bir atasözümüz vardır, YA OLDUÄžUN GİBİ GÖRÜN, YA DA GÖRÜNDÜÄžÜN GİBİ OL deriz. Takiye konusunda, günümüzde yaşanan mezhepler ve fıkıh inancı, ne yazık ki TAKİYE YAPMAYI inanılmaz hurafe ve batıl bilgiler ışığında, neredeyse İslam ın emri konumuna getirmişlerdir. Rivayet edilen hadislerle, adeta TAKİYE BİR MÜSLÜMAN IN SIKIŞTIÄžINDA SARILACAÄžI, BİR KALKAN HALİNE DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞTÜR.

Takiye nin normal bir davranış olduğuna inandırılan bir toplum, BİR BİRİNE GÜVENMEYEN VE İNANMAYAN, HERKESİN KARŞISINDAKİNE ŞÜPHEYLE BAKTIÄžI BİR TOPLUM OLMASI KAÇINILMAZDIR. Böyle bir inancın normal şartlarda, dinin emirleri içinde olabileceğine inanabiliyorsak, bu toplumun inanç temellerinde büyük sorunlar var demektir. İlginçtir Takiye nin gerektiği zaman kullanılabilecek bir ruhsat olduğunu kabul edenler, Kur’an dan iki ayeti delil göstermektedirler.

Ali İmran 28: Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur. ANCAK KÂFİRLERDEN GELEBİLECEK BİR TEHLİKEDEN SAKINMANIZ BAŞKADIR. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Dönüş yalnız Allah'adır. (Diyanet Vakfı meali)

Nahl 106: Kalbi imanla dolu olduğu hâlde ZORLANAN KİMSE HARİÇ, inandıktan sonra Allah’ı inkâr eden ve böylece göğsünü küfre açanlara Allah’tan gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır. (Diyanet meali)

Bu iki ayet delil gösterilerek, sınırlama koymadan her Müslüman sıkıştığında, inancının tersine sözler söyleyebileceği, kâfirlere hoş görünmek adına, onların inançlarını onaylayabileceği hükmünü çıkarmışlardır. Bu nasıl bir inanç, Kur’an yalnız iki ayetten mi ibaret? Ne yazık ki bizler nefislerimizin esiri olup, ayetlerin anlamlarını eğip bükerek ve de onlarca ayetin üstünü örterek, kendimize bir din yaratmışız. Hâlbuki bu ayetlerin indirilmesinin nedeni, peygamberimize iman edenlerin inkârcılar, KÂFİRLER TARAFINDAN İŞKENCE YAPILDIÄžI, ZOR DURUMDA BIRAKILARAK DIŞLANMALARI ÜZERİNE İNDİRİLMİŞTİR. Bu durumda olanların, geçici bir süre kendilerini gizleyebilecekleri bildirilmiştir.

Bu iki ayete lütfen dikkat edelim. Müslümanların kâfirlere karşı, çok zor durumda kalmaları halinde, imanlarını gizlemelerinde bir sakınca yoktur diyor. Burada verilen ruhsat çok açıktır. MÜSLÜMAN’IN NORMAL YAŞANTISI İLE HİÇBİR İLGİSİ YOKTUR. Çok zor durumda kalmış, tehdit altındaki bir Müslüman dan bahsediliyor. Tıpkı Allah Kur’an da, yenmemesi gereken haramları sayarken, ZOR DURUMDA KALIRSANIZ, HADDİ AŞMAMAK ŞARTIYLA YİYEBİLİRSİNİZ DEDİÄžİ, örneğinde olduğu gibidir.

Bugün hangimiz aç kalıp, zor durumda kalarak domuz etini yemek zorunda kaldık? Belki vardır ama çok başvurulan bir ruhsat olmadığı açıktır. Yukarıdaki örnekte bahsedilen de aynen böyledir. Düşmanın eline düşmüş, zor durumda kalan bir Müslüman da, gerekirse inancını gizleyebilir, doğruları söylemeyebilir iznini Allah veriyor. BUNA ASLINDA TAKİYE DENMEZ, GERÇEKLERİ GEÇİCİ BİR SÜRE, ZORUNLULUKTAN GİZLEMEK DENİR. Çünkü Takiye, hayatımızın normal şartlarında yaşarken, menfaat ummak ya da arzu ve isteklerimizi gerçekleştirmek adına, yalan söylemek ve olduğumuzdan çok farklı görünmektir. Ne yazık ki ayetlere çok farklı anlamlar vererek arzularımıza, yanlış inançlarımıza kanıt gösteriyoruz. Bunu bizler her konuda yapıyoruz.

Takiye ve Takva aynı köktendir. Takva Allah korkusu, yani onun rızasını kazanmak adına çaba gösteren anlamına gelirken, Takiye ise insanlardan korkmak ve sakınmak, gizlenmek anlamındadır. Onun içindir ki RABBİMİZ KUR’AN DA KORKULACAK, SAKINILACAK YALNIZ ALLAH TIR DİYEREK, bizleri ayetinde uyarır ve korkmadan, çekinmeden Allah ın yolunda bizlerin gitmesini emretmiştir. Allah Kur’an da bizleri doğruya, güzele yöneltmiş ve bu konuda uyarılarda bulunmuştur. Bu konuda birçok ayet olduğu halde, bir Müslüman ın her sıkıştığınızda, zora geldiğinizde Takiye yapabileceğini nasıl söyleriz. ÇÜNKÜ TAKİYE YALAN SÖYLEMEKTİR. YALANIN SERBEST BIRAKILDIÄžI BİR DİN, İNANÇ OLUR MU?

Maide 42: Onlar, YALANA ÇOK KULAK VERİRLER ve çok haram yerler. Eğer sana gelirlerse, ister aralarında hükmet, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen, sana hiçbir zarar veremezler. Eğer aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz Allah, adaletli davrananları sever. (Elmalı meali)

DİKKAT EDERSENİZ ALLAH, ZORA GELDİÄžİNDE YALANA SARILANLARIN, YANLIŞ YAPTIKLARINI SÖYLÜYOR. Bu toplumunda Kur’an a iman etmeyen ya da iman etmede gönülsüz olanlar olduğu anlaşılıyor. Bunları söyleyen Rabbimiz, bizlerin sıkıştığımızda Takiye yapmamızı, yalana sarılmamızı ister mi? Bu nasıl bir mantık, nasıl bir anlayış? KUR’AN IN İNDİRİLİŞ AMACI, TOPLUMA DOÄžRULUÄžU, DÜRÜSTLÜÄžÜ AŞILAMAK VE BİRBİRİNE GÜVENEN, TAKİYE DEN UZAK TOPLUMLAR YARATMAKTIR. Peygamberimizin bir sözü geldi aklıma. BİZİ ALDATAN BİZDEN DEÄžİLDİR.

Ne yazık ki İslam toplumları olarak, Kur’an ı rehber almak yerine, doğruluğundan emin olamayacağımız rivayetleri, beşerin kitaplarını, sözlerini rehber alarak hayatımıza yansıttığımız için, bu konuda da içler acısı bir durumla karşı karşıyayız. FIKIH ve mezheplerin dine soktuğu ve sanki dinin içinde normal bir davranış gibi gösterilen, HİÇ KİMSENİN KENDİSİNE NİSPET EDİLMESİNİ İSTEMEDİÄžİ TAKİYE DAVRANIŞININ, yakın zamanda ülkemizde bizlerin, büyük acılar yaşamamıza neden olmuştur.

İsmini anmak istemediğim bir şahıs, kendisini Allah dostu ilan ederek, yıllardır Mehdilik iddiası ile toplumu aldatmış ve yazımızın konusu olan TAKİYE yi de, İslam ı yaymak adına, din kardeşlerine bile TAKİYE yapılmasının, dinin sınırları içinde gösterip, binlerce Müslüman ı alet ederek, aldatarak amacını gerçekleştirmek için kurban etmiştir. DÜŞÜNEBİLİYOR MUSUNUZ, MÜSLÜMAN MÜSLÜMAN A YALAN SÖYLÜYOR, Allah ın haramlarını bile çiğnemelerinin normal olacağına inandırılarak, Müslümanlar Allah ile aldatılıyor.

Takiye öyle bir işlenip, allanıp pullanarak, insanlar aldatılıyor ki, ALLAH IN HİÇ SEVMEDİÄžİ YALAN, ADETA MUBAH, YAPILABİLECEK NORMAL HALE GETİRİLİYOR. Kur’an dan uzaklaşanın sonucunu, hep birlikte gördük. Sonları hüsranla bitti. Hepsinden kötüsü de, dinimiz art niyetli kişilerin elinde oyuncak oldu. Lütfen bu olaydan ders alalım ve asla birilerinin ardına düşerek, din adına körü körüne takipçisi olmayalım. İmanımızı elde Kur’an, anlayarak, düşünerek yaşayalım. Çünkü hepimiz bu dünyada Kur’an dan imtihan ediliyoruz. Lütfen bunu unutmayalım ve imtihanımızı, birilerine havale etmenin çabası içinde olmayalım, hesap günü çok pişman olur, hüsrana uğrarız.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  dostluk.
Yazar: amcabey - 09-06-2016, Saat: 02:53 PM - Forum: Sen Yenisin Galiba ? - Yorum Yok

yalnız kalmanın ne demek olduğunu anca yaşıyanlar anlayabiliyor.bende bunu fazlasıyla yaşamaya başladım ve nekadar zor olduğunu anladım.gerçek sırdaş.güvenilir bir dost arıyorum.yazan olursa sevinirim.

Bu konuyu yazdır

  Kurban Kesme Konusu Ve Kur'an ın Emri.
Yazar: halukgta - 09-05-2016, Saat: 08:20 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

Kurban kesme konusunu araştırdığınızda, tüm inançlarda farklı şekillerde var olduğunu görürüz. Hatta insanlığın yaradılışıyla var olan bir gerçektir. Kurban kelimesinin anlamı, YAKLAŞMAK, ALLAH’A YAKINLAŞMAYA VESİLE OLAN ŞEY anlamına gelir. Bunun Kur’an da birçok yolu olduğu gibi, bir tanesi de Allah ın rızasını kazanmak için kurban kesmektir. Örneğin zekât vermek, hayır ve hasenatta bulunmak, oruç tutmak, köle azat etmek de Allah a yaklaşmalıklar arasındadır.

Gelelim Kur’an da bahsedilen, Allah ın rızasını kazanmak için, Kurban kesme konusuna. Kur’an ın zaman ve mekân belirterek emrettiği Kurban, yalnız HAC vaktindedir. Buda açıkça ayetlerde belirtilmiştir. Gelelim Kurban bayramında kestiğimiz Kurbana. Bildiğiniz gibi Kur’an da böyle bir günden, bayramdan bahsedilmemiştir. Peygamberimizin ümmetine bir hediyesi olduğu rivayet edilir. ONUN İÇİN BUNA FARZ İBADETTİR, HER ZAMAN KESMELİYİZ DİYEMEYİZ. Elbette Allah ın rızasını kazanmak için, böyle bir günde Kurban kesmek ve ihtiyaç sahiplerine dağıtmak, bizlerin güzel bir geleneğidir. Kurban kesme ibadetimizi, yılın tek bir gününde toplayıp, diğer günlerde yapılmaması, Kur’an ın emrine ters düşer, bunu da hatırlatmak isterim.

Bu durumda Allah Kur’an da bizlere, Kurban kesme konusunda neler söylemiştir, bağlayıcı nasıl bir hükümde bulunmuştur, şimdi de ona bakalım.

Kevser 2: O hâlde, Rabbin için namaz kıl, KURBAN KES. (Diyanet meali)

Ayete dikkat ettiyseniz, Allah a ibadet et dedikten sonra, zaman ve sayı belirtmeden Rabbimiz bir emir veriyor. RABBİN İÇİN KURBAN KES. Demek ki Kurban konusunda bir emri var Allah ın ama çok geniş bir zamana yayılmış, tıpkı Hac emrini verdiğinde olduğu gibi, bizleri zora sokmayan, zamana, mekâna ve ortama göre rahatlıkla hareket edebileceğimiz, geniş alana yayılmış bir emir olduğunu görüyoruz. Eğer öyle olmasaydı, bunun sayısını söyler, gerekli sınırlamalarda koyardı. Bu durumda şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. İmkânı olan, HAYATI BOYUNCA EN AZ ALLAH RIZASI İÇİN, BİR KEZ KURBAN KESMELİDİR.

Kur’an a baktığımızda, bu konularda Allah ın verdiği kurban örneklerini de görüyoruz. Âdem peygamberimizin çocuklarının kestiği kurbanlardan bahsedilir Kur’an da, birisinin kabul edilip, diğerinin edilmediği anlatılır. İbrahim peygamberimizin oğlu ile imtihanında bahsedilen kıssada, Allah ın gönderdiği hayvanın kurban edilmesinden, böyle bir emrin bizleri de kapsadığını anlıyoruz. Çünkü Allah ayetlerinde verdiği örnekleri, boşuna vermiyor. Hac suresi 34. ayette de, bu konuda bizlere bilgi vermiştir.

Musa peygamberimizin kavmiyle imtihanında bahsedilenlerde, Kurban konusuna açıklık getiriyor.

Bakara 67: Hani Musa kavmine, “ALLAH, SİZE BİR SIÄžIR KESMENİZİ EMREDİYOR” demişti. (Diyanet meali)


Sizce Allah neden Kurban kesilmesi emrini veriyor? Yoksa Allah ın bunlara ihtiyacı yok. Bilmemiz ve yabana atmamamız gereken konuda, biz insanlar için hayvan etinin çok önemli olduğudur. Et besin maddelerinin temelini teşkil eder ve en önemli protein kaynağıdır. Bu proteinlerin vücutta emilimi %97–98 dir. Yani vücutta tamamı kullanılır.

Aslında bu konuyu tek başına düşünürsek, anlatılmak isteneni doğru anlayamamış oluruz. Daha önce söylediğim gibi, KURBAN kelimesi tek başına hayvan kesmek anlamında olmadığı, ALLAH A YAKLAŞMAK, ONUN RIZASINI KAZANMAK ADINA YAPILANLAR ANLAMINDA OLDUÄžUNU SÖYLEMİŞTİK. Bu durumda yalnız hayvan kesmekle, et dağıtmakla bu yaklaşmayı yapamayız. Onun yanında yoksulu koruyup kollamak, yetimi gözetmek ve yardım etmek yoksa yalnız Kurban keserek etinin dağıtılmasının, Allah ın oluşturmak istediği, gerçek sosyal adaletli bir toplumun oluşmasına bir faydası olmayacaktır.

Kur’an ın emirlerinin, bir bütün halinde yerine getirilmediği bir toplumda, halkın bolca Kurban kesmesinin, Allah a gerçek yaklaşmalık olamayacağını artık anlamalıyız. Her zaman sorulan bir soru geldi aklıma. Acaba bizler Allah a Kurbanlık hayvan sunmak yerine, onun parasını fakir ve yetimlere versek daha iyi olmaz mı? Gerçektende bu soru çok soruluyor. Her ibadetin, Allah a yaklaşmak, onun rızasını kazanmak için yaptıklarımızın, BİR BİRİNDEN ÇOK FARKLI AMAÇLARI VARDIR. Hiç birisi diğerinin yerine konamaz, alternatifi değildir. Örneğin namaz kılmayayım da, onun yerine zekât vereyim diyemeyiz.

DİKKAT EDERSENİZ, ALLAH BİZLERE HER YIL KURBAN KESİN ŞEKLİNDE BİR EMİR VERMEMİŞTİR KUR’AN DA. Onun içinde böyle bir soru sormanın anlamı yoktur. Ama yaşamımızın her anında, çevremizde ihtiyacı olan kişilere zekât vermek, hayırda bulunma emrini vermiştir bizlere. Fıkıh inancının ve mezheplerin öğretisinde olduğu gibi, yılda bir zekât değil, her zaman verilir. Onun için Allah ın rızasını kazanmak adına yaptığımız bu davranışlarımız, bir birine alternatif değildir, birisi diğerinin yerine konmaz, gereği de yoktur zaten. Çünkü hepsini gerektiğinde, yapmakla yükümlüyüz, ÇÜNKÜ HEPSİNİN FARKLI AMAÇLARI VAR.

Dilerim Kur’an gerçekleri, toplumlarımız tarafından doğru algılanır ve yapacağımız ibadetleri gösterişten ve Takiye den uzak yaparız. Böylece sosyal bir toplum olmanın huzurunu ve mutluluğunu yaşarız. Günümüzde bu gerçeklerin, farkına varılmasına çok ihtiyacımız var.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

http://hakyolkuran.com/
http://halukgta.blogcu.com/
http://kuranyolu.blogcu.com/

Bu konuyu yazdır

  Söz Bakımından, Allah dan daha Doğru Kim Vardır?
Yazar: halukgta - 08-25-2016, Saat: 05:19 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

İslam toplumları olarak, Kur’an dan çok uzak inancımızı yaşadığımız içindir ki, bizleri Allah ile aldatanların tuzağından, ne yazık ki kurtulamıyoruz. Bu gidişle de, kurtulacağımızı zannetmiyorum. Çünkü Allah ın bizlere verdiği derslerin, uyarıların farkında bile değiliz.

Bizler İslam ı yaşarken, mutlaka birilerine tabi olmamız ve onun ardı sıra gitmemizin gerektiğine inanmaya devam edersek, başımıza gelen hataların, acıların çok daha büyükleri ile karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır. Ülkemizin başına bela olan, topluma acı ve ızdırap veren Fethullah denen çete başı, yakın zamana kadar çok saygı gören, eli eteği öpülerek, kendisinden şefaat beklenen birisiydi. Peki, ne oldu da bir den bire her şey değişti ve bu şahsın bütün rezillikleri, pislikleri, adaletsizlikleri ortaya çıktı. İşte bu sorunun cevabını artık bizler Kur’an dan almalıyız ki, böyle zalimlerin tuzağına bir daha düşmeyelim.

İlginçtir bu zalim insanın, ALLAH KATINDA TAKVACA ÜSTÜN OLDUÄžUNA VE ONUN ŞEFAATİYLE, CENNETE GİDEBİLECEKLERİNE İNANILIYORDU. Tabi bu düşünce sahiplerinin, zerre kadar Kur’an dan nasiplenmediklerini hatırlatmak isterim. Nasiplenmiş olsalardı, böyle yanlış düşüncelere asla kapılmazlardı. Kendi aralarında okudukları kitapların öğretisi olan, yani Risale-i Nur kitapları, böyle düşüncelere inanmayı kolaylaştırıyor ve onaylıyor. BÖYLECE SORGULAMADAN İNANAN BİR TOPLUM YARATILMIŞ OLUYOR. Hatırlatırım mahşer günü ALDATILMIŞIM demekle kurtulacağımızı zannetmeyelim. Çünkü Allah, bizleri düşünerek, aklımızı kullanarak inancımızı yaşamamızı emrediyor. Düşünmeyen, aklını kullanmayanlar içinde uyarısını yapıyor ve ne diyordu hatırlayalım.

Yunus 100: Allah'ın izni olmadıkça hiç kimse inanamaz. O, AKLINI KULLANMAYANLARA KÖTÜ BİR AZAP VERİR. (Diyanet eski meali)

Ne dersiniz toplum olarak, düşünmeden hareket edip, inancımızı birilerine emanet ettiğimiz için, bizleri Rabbimiz cezalandırmış olmasın? Elde Kur’an biraz düşünen ders alacaktır. Öyle yanlış itikatlara/inançlara yönlendirildik ki, mutlaka din adına birilerine tabi olmamız gerektiğine inandırıldık. Hâlbuki Allah bu konuda bizleri uyarıp, GÜVENİLECEK YARDIM İSTENECEK VELİNİZ YALNIZ BENİM DEDİÄžİ HALDE, BİZLER YARDIM İSTENECEK VELİLER, ŞEYHLER, EFENDİLER EDİNDİK. Daha doğrusu bu konuda Allah ne emrettiyse, bizler tersini yaptık. Bu yetmediği gibi, Allah ın tekelinde olan değer yargısına bile bizler müdahale ederek, değerlendirmeler yaparak bazı kişileri, ALLAH IN SEVGİLİ KULLARI, VELİ İNSAN İLAN ETMEKTEN ÇEKİNMEDİK. Hâlbuki Yaradan bu konuda bizleri uyarmış ve kimin doğru yolda olduğunu, kimlerin takvaca üstün olduğunu yalnız ben bilirim demişti.

-YOLCA DAHA DOÄžRU GİDENİN KİM OLDUÄžUNU, RABBİNİZ DAHA İYİ BİLİR. (İsra 84)

-ÇÜNKÜ O, ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKINANLARI EN İYİ BİLENDİR. (Necm 32)

Toplum olarak Kur’an ile bağımız kesildiği için, bu uyarılardan habersiz, din adına yol göstericiler arıyoruz. Halbuki sizin yol göstericiniz benim ve gönderdiğim Kur’an dır diyor Allah ve Nisa 87. ayetinde bizleri uyarıyor ve bakın ne diyor.

SÖZ BAKIMINDAN, ALLAH'TAN DAHA DOÄžRU KIM VARDIR! ( Nisa 87)

KUR’AN I REHBER ALAN BİR MÜSLÜMAN NE CEMAATLERİN, NEDE TARİKATLARIN İÇİNE ASLA GİRMEZ. Kur’an ın dışından rehber olacak, hiçbir kitabı da kabul etmez. Kur’an ı yeterli görmeyip, Kur’an da her şey yoktur diyerek, batıl inançları dine sokarak inananları Rabbimiz çok güzel uyarıyor ve bakın ne diyor.

-ALLAH'TAN VE O'NUN ÂYETLERİNDEN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR? (Casiye 6)

-KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BIR KITABI SANA INDIRMIŞ OLMAMIZ ONLARA YETMIYOR MU? ( Ankebut 51)

Rabbimiz, cahiliye dönemindeki toplumların yaptığı yanlışları bizlere örnek verip, Kur’an ın dışından emin olmadığınız rivayet ve sanı bilgilere, inanmayın dediği halde, ne yazık ki bizler o dönemin yaptığı yanlışları yaparak bizler, Kur’an ın dışından öyle sözlere ve bilgilere inandık ki, şimdide neyin doğru neyin yanlış olduğunu fark edemiyoruz.

Rabbimiz iman adına bizleri tek başımıza bırakıp, Kur’an ile imtihan ettiğini söyler Kur’an da. Ama bu imtihan bizleri korkutmuş olmalı ki, tek başımıza imtihanımızı vermeye nedense kabullenmemişiz. Hep birilerine tabi olmayı ve onun sözlerine göre imanımızı yaşamayı seçmişiz. ALLAH SAKIN BÖYLE YAPMAYIN DEDİÄžİ HALDE, UYARILARI DİNLEMEMİŞİZ. Rabbimiz güvenebileceğimiz dost ve şefaatçinin, bakın yalnız kim olduğunu söylüyor.

Secde 32:…Sizin için O’NDAN BAŞKA HİÇBİR DOST, HİÇBİR ŞEFAATÇİ YOKTUR. Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız? (Diyanet meali)

Bakın Allah ne diyor, bizler İslam ı nasıl yaşıyoruz. Allah ın dışında edindiğimiz şefaatçileri hatırlayın lütfen. İşte cemaatler, tarikatlar toplumu böyle ALLAH İLE ALDATIYOR VE KUR’AN DAN UZAKLAŞTIRIYORLAR. Allah ın yanında veliler, şefaatçiler edinmenin, Allah ile aracı yapmanın yanlışlığını, bakın Yaradan nasıl ikaz ederek uyarıyor bizleri.

Kehf 102: O nankörler, BENDEN AYRI OLARAK KULLARIMI, KENDİLERİNE VELİLER YAPACAKLARINI MI SANDILAR? Biz kafirlere cehennemi konak olarak hazırladık. (Süleyman Ateş meali)

Allah ın bunca uyarılarından sonra, ALLAH IN AYETLERİNİ GÖRMEZDEN GELİP NANKÖRLÜK YAPARAK, hala Allah ile aracılar, dostlar, veliler edinerek, kendi imtihanımızdan adeta kaçarcasına, başkalarına imtihanımızı havale ediyorsak, Yaradan ın hışmından da kurtulmamız mümkün olmayacaktır. Allah yine bu konuda bizleri uyarıyor ve din, iman adına veliler, dostlar, önderler edinmeyin diye bakın nasıl uyarıyor.

Araf 3: “Rabbinizin katından size indirilene uyun; O'NDAN BAŞKA ÖNDERLERİN ARDINDAN GİTMEYİN. Ne kadar az tutuyorsunuz aklınızda, bu (öğüdü). ( Muhammed Esed meali)

Araf 3: Rabbinizden size indirilen Kitap'a uyun, O'NDAN BAŞKA DOSTLAR EDİNEREK ONLARA UYMAYIN. Pek az öğüt dinliyorsunuz. (Diyanet eski meali)

Rabbimiz bizlere ders olsun diye, BİR CEMAATİN GERÇEK YÜZÜNÜ BİZLERE GÖSTERDİ. Tabi Kur’an ın uyarılarından habersiz, İslam ı yaşadıklarını zanneden bu cemaatin üyelerinin de, nasıl bir batağa battıklarını görme şansları oldu. Topluma, ülkemize yaptıkları bu zulmün, acının hesabını, acaba Allah a nasıl vereceklerini düşünüyorlar mı? Hiç sanmıyorum.

Bu ve buna benzer cemaatler, tarikatlar aramızda kol geziyorlar. Birbirlerinden hiçbir farkları yok. Birisinin boşalttığı yeri, başka bir cemaat, tarikat alıyor. Hepsi toplumu Allah ile aldatıyor ve Allah ile kişi arasında aracılık yapacağını, onlara şefaatte bulunacaklarını vaat ediyorlar. Tabi bunun karşılığında da hiç itiraz etmeden, koşulsuz söylenenler yapılıyor. GELİN ARTIK BAŞIMIZA GELEN BU MUSİBETTEN DERS ALALIM. Din ve iman adına veliler, şeyhler, efendiler edinerek düşünmeden ardı sıra gitmeyelim, yoksa toplum olarak daha çok acılar çekeriz.

Sizlere şahit olduğum, bir konuşmayı nakletmek istiyorum. Bir vatandaşımız diğerine şöyle söylüyor. Çok iyi oldu bahaneyle Fetoculardan kurtulduk, hastane onların elindeydi temizlendi diyordu. Diğeri de soruyor, herhalde artık hâkimiyet yarışı yoktur rahatlamışsınızdır. Diğeri cevap veriyor. ŞİMDİ HASTANEYE MENZİLCİLER HÂKİM. Onların borusu ötüyor. Yorumunu sizlere bırakıyorum.

Enfal 22: Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, AKILLARINI KULLANMAYAN (gerçeği görmeyen) sağırlar, dilsizlerdir. (Diyanet meali)

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

http://hakyolkuran.com/
http://halukgta.blogcu.com/
http://kuranyolu.blogcu.com/

Bu konuyu yazdır

  Tarih: 10-30-2025, 11:12 PM