:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adınız:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 16,695
» Son Üye: trendblooms
» Toplam Konular: 98,526
» Toplam Yorumlar: 1,065,505

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 867 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 862 Ziyaretçi
Applebot, Ask.fm, Baidu, Bing, GoogleBot

Son Aktiviteler
Nisa Suresi 153. Ayet Üze...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
10-27-2025, Saat: 04:08 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 20
Atatürk'ü Sevmek Zorundas...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
09-09-2025, Saat: 08:31 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 186
ÖYLESİ'NE...
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: SunSet
08-28-2025, Saat: 10:17 AM
» Yorumlar: 12
» Okunma: 1,439
Tozlu Raflarda Kalmalı H ...
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: SunSet
08-27-2025, Saat: 11:31 AM
» Yorumlar: 3
» Okunma: 971
Gidene Mi Zor Kalana Mı ?
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: SunSet
08-27-2025, Saat: 11:05 AM
» Yorumlar: 2
» Okunma: 691
Diş Hekiminin Aşkı - Serd...
Forum: Aşk Hikayeleri
Son Yorum: Serdar102
08-26-2025, Saat: 07:21 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 206
Serdar - Genç Bir Yazar H...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
08-26-2025, Saat: 02:02 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 257
Sevimli Sürüngen Gabon'un...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
08-26-2025, Saat: 01:48 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 137
Gölgesiyle Yarışan Tay - ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
08-26-2025, Saat: 01:45 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 135
Ot Yiyen Kaplan - Serdar ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
08-26-2025, Saat: 01:39 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 126

 
  Kader Konusu Ve Allah ın Takdiri.
Yazar: halukgta - 12-07-2016, Saat: 11:22 AM - Forum: İslam - Yorum Yok

Bizler kader konusunu, öyle yanlış anlıyoruz ve topluma anlatıyoruz ki, adeta bu anlayışımızla Allah a saygısızlık yapıyor ve Allah ın adaletini zerre kadar anlayamıyoruz. Kur’an da geçen Kader kelimesi Allah ın TAKDİRİ, ÖLÇÜSÜ ANLAMINDADIR. Kur’an kader kelimesini, dünyanın, tabiatın ve canlıların yaratılması ve onun eşsiz yapısını anlatırken de kullanır. Örneğin Rad suresi 8. ayetinde, ONUN KATINDA HER ŞEY ÖLÇÜ İLEDİR diyerek, bu âlemin şaşmaz bir ölçüyle, düzenle, dengede yaratıldığını anlatır bizlere. Yani Allah ın yarattığı kaderde, düzende asla bozulma, düzensizlik, kargaşa yoktur. KARGAŞANIN, BOZGUNCULUĞUN OLDUĞU HER YERDE, İNSANLARIN USLANMAZ NEFİSLERİNİN AZGINLIĞI VARDIR. 

 Allah bizleri yaratırken nasıl bir takdir, yani kader ölçüsü kullanmış, onu anlamaya çalışalım Kur’an dan. Önce Allah ın bizler için takdiri, yani kaderimizde adaletsizliğin olamayacağını unutmamalıyız. Kader konusunun, çok hassas bir konu olduğunu söylemek isterim.  Bazen bir yere gelip, oradan öteye gidemeye biliyor insan. Çünkü bunun nedeni, sebep sonuç ilişkisini kuramadığımızdan, bu konunun da detayına Kur’an, çok fazla girmediğinden diyebiliriz. Allah anlayabileceğimiz kadarını bizlere bildirmiştir. Yaradan bu dünyada sizleri, imtihan ediyorum der bizlere.  Bu imtihanın sonucunda da, yaptıklarımızın karşılığı olarak, bakın neler yaptığı bilgisini veriyor.

Nisa 79: Sana gelen iyilik Allah'tandır. BAŞINA GELEN KÖTÜLÜK İSE NEFSİNDENDİR. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter. (Diyanet vakfı meali)

Bu ayetten de anlıyoruz ki, yaşantımızda başımıza gelen her musibet, şer bizlerin yaptıklarının karşılığı olduğunu çok açık bildiriyor.  Yani ne yapıyorsak, onun karşılığını görüyoruz bu dünyada. Bu konu üzerinde düşünelim şimdide. Her ne hikmetse çok büyük acılar, keder ve üzüntüler, acaba neden Müslüman toplumlarının başına geliyor, hiç düşündünüz mü? 

Geçen gün bir kız yurdunda çıkan yangında, küçük masum kızlarımız öldü. Acil tahliye kapısından, sanırım açık olmadığı için çıkamamışlar. Buna Allah ın takdiri diyebilir miyiz? Allah böyle istemiş, takdir etmiş diyen bir insan, ALLAH A SAYGISIZLIĞIN EN BÜYÜĞÜNÜ YAPMIŞ DEMEKTİR. Allah adaletsiz değildir. Adaletsiz bizleriz. Allah da yaptıklarımızın karşılığında, ortaya çıkan acı ve kederin oluşmasını engellemiyor, lütfen dikkat TAKDİR ETMİYOR. Yukarıdaki ayette olduğu gibi, başımıza gelen musibetler, kötülükler bizlerin elleriyle yaptıklarının karşılığıdır. KENDİ SUÇUMUZU ALLAHA ATARAK, BU İŞİN İÇİNDEN SIYRILACAĞIMIZI SANMAYALIM. Böyle gidersek, daha çok acılar çekeriz. 

Bir insanın elinde olmayan bir kaderi vardır ki, buda dünyaya gelişi ile ilgilidir. Bu konuda da sanırım hiç birimizin, konuşmaya yetkisi olacağını zannetmiyorum. Çünkü konuyla ilgili hiçbir bilgiye sahip değiliz. Bununda bu dünyada, imtihanımızla ilgili bir nedeni mutlaka vardır. Kader konusunda Kur’an dan öyle ayet örnekleri veriyorlar ki bazı kişiler, batıl inançlarına delil yaratmaya çalışıyorlar. Çünkü öyle bir inanca sahipler ki, Allah bizlerin hayatını daha önceden yazmış, bizlerde bu yazgıyı/kaderi yaşıyoruz. Hani bu dünyada, imtihan ediyordu bizleri Allah? Bu nasıl adaletsiz bir imtihan ki, bizlerin hayatımızda hiç takdir hakkı yok. Böyle bir adaleti, Yaradan a nispet etmekten Allah a sığınırım. 

Tevbe 51: De ki: ALLAH'IN BİZİM İÇİN YAZDIĞINDAN BAŞKASI BİZE ASLA ERİŞMEZ. O bizim Mevlâmızdır. Onun için müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler. ( Diyanet vakfı meali)

Kader konusundaki yanlış inanç sahipleri, bakın bu ayette Allah, bizim için yazdığından başkası bize erişmez diyor, demek ki Allah bizler için her şeyi yazmış, bizde onu yaşıyoruz diyecek kadar, Kur’an dan ve Allah ın adaletinden uzak bir inanç yaşıyoruz. Bu ayetin bir öncesini yazalım şimdide.

Tevbe 50: Eğer sana bir iyilik erişirse, bu onları üzer. Ve eğer başına bir musibet gelirse, «İyi ki biz daha önce tedbirimizi almışız» derler ve böbürlenerek dönüp giderler. (Diyanet vakfı meali)

Bakın Allah,  inkârcıların sözlerine karşı, Allah bunu söylemiş ve demiş ki iman etmeyenlere,  ALLAH NE TAKDİR ETTİYSE O OLUR. SİZLER BOŞUNA KONUŞUYORSUNUZ. Allah bu ayetinde, tüm iman edenlere hitaben, siz ne yaparsanız yapın, ben sizin için ne takdir ettiysem o olur demiyor. Ayetleri doğru anlamak için, Kur’an ın diğer ayetleri ile mutlaka bağlantı kurmalıyız. Çünkü Allah bir ayetinde söylediğinin, diğer bir ayette tersini asla söylemez.

Kader konusunda, yanlış algıladığımız bir konu daha var. Bir insan sarhoş, ya da ehliyetsiz trafik kazası geçiriyor ölüyor. Kişilerin hataları sonucu, depremlerde yanlış yapılmış eksik malzeme konmuş binalarda, binlerce kadın, erkek, çocuklar ölüyor, birileri çıkıyor diyor ki, ALLAH IN TAKDİRİ İLAHİSİ BUYMUŞ. Bunları söyleyenler nasıl bir RAB edinmişler bilemem, ama benim Allah ım, Rabbim asla adaletsiz değildir. Bunu da onun gönderdiği rehberinden anlıyorum.

Kendi rezilliklerini, adaletsizliklerini, hırsızlıklarını örtmek için, ALLAH IN İSMİNİ MASKE OLARAK KULLANANLAR, BİR GÜN MUTLAKA BU DÜNYADA VE MAHŞERDE CEZALARINI BULACAKLARDIR. Din simsarcılarına sormak isterim, kurallara ve kaidelere uyarak binalar yapan, depremlerde neredeyse hiç can kaybı olmayan ve neredeyse her gün deprem olan Japonya yı Allah, bizlerden daha mı çok seviyor? Oradaki insanların kaderinde, depremden ölmeyi Allah yazmamış mı? 

Allah yarattığı tüm kullarına, Fatır suresi 37. ayetinde, SİZE DÜŞÜNECEK OLANIN, DÜŞÜNECEĞİ KADAR BİR ÖMÜR VERMEDİK Mİ? der. Bu sözleri hatırlayalım ve üzerinde düşünelim. Demek ki Allah ın takdiri bu yönde, imtihan için eşit zaman takdir edilmiş.  Peki, erken ölenler ne olacak? Onlara Allah gereken yaşamı vermemiş mi? Elbette onlarında hakkı gözetilmiş ve Kur’an da bununda bilgisini veriyor ve diyor ki Allah;

Vakıa 60,61: Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve SİZİ BİLEMEYECEĞİNİZ BİR ŞEKİLDE YENİDEN YARATMAK ÜZERE ARANIZDA ÖLÜMÜ BİZ TAKDİR ETTİK. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez.(Diyanet meali)

Rum 11: Allah yaratmayı ilkin yapar, SONRA DA ÇEVİRİR ONU YENİDEN YAPAR; SONRA HEP DÖNDÜRÜLÜP O'NA GÖTÜRÜLECEKSİNİZ.(Elmalı Hamdi meali)

Buradan da anlıyoruz ki,  imtihan için verilen zamandan önce ölenler, tekrar dünyaya gelip imtihanlarını tamamlıyorlar. Tabi imtihan vakti kadar bu dünyada kalanların, tekrar dünyaya gelmeleri mümkün değil.  Bu bilgilerden yola çıkarak, kader konusunu değerlendirdiğimizde, şunları söylemeliyiz. Bir kişiyi, başka bir insan öldürdüğünde, bu trafik kazası da olabilir, silahla da olabilir, hatta gereken önlemleri alınmamış bir evde, okulda çıkan yangında ölenlerde olabilir, depremde gereken ölçülerde yapılmamış bir evin yıkılmasında ölen insanlara, BU ALLAH IN TAKDİRİDR, ONLARIN KADERİDİR DEMEMİZ BÜYÜK HATA OLUR. HATTA BU SÖZLER, KENDİ HATAMIZI ALLAH IN ÜSTÜNE ATMAKTIR, İFTİRADIR.


Neden hata olur, çünkü bu konuda hiçbir bilgimiz yok. Bilgimiz olmayan bir şeyi, nasıl olurda Allah a nispetle söyleriz. Allah ne diyordu. Benden şer gelmez. Başınıza gelen kötülük, sizlerin yaptıklarınızdandır diyordu. Bu durumda nasıl olurda, Allah a böyle bir adaletsizliği nispet ederek, kendi hatalarımızı gizleriz. Küçücük çocuğun yanarak yurtta ölmesini, NASIL OLURDA ALLAH IN TAKDİRİ DERİZ VE ALLAH IN ÜSTÜNE SUÇÜ YÜKLERİZ. Bu kadar m ı azgın nefislere sahip olduk, bu kadar mı Kur’an dan uzaklaştık. 

Kader konusu gerçekten çok hassas bir konu. Onun içinde bilmediğimiz bir şeyi, hele hele adaletsiz bir düşünceyi, lütfen Allah a nispet etmeyelim. Allah Kur’an da geleceği bildiğini söyler ama Allah ın geleceği görmesi, önlem almayacağı anlamında elbette değildir.  Onun içinde bizlere elçiler ve kitaplar göndererek uyarmıştır.  Sırf imtihanımızda başarılı olalım diyedir, Allah ın bu çabası. Çok dikkat çekici olan ise, Allah ın takdir ettiği ömürde, bazen kısaltmalarında yapıldığı, ama hepsinin kayıt altında olduğu, bilindiği bilgisini de verir bizlere.  

Fatır 11: Allah sizi (önce) topraktan, sonra meniden yarattı. Sonra sizi çiftler (erkek-dişi) kıldı. O'nun bilgisi olmadan hiç bir dişi ne gebe kalır ne de doğurur. BİR CANLIYA ÖMÜR VERİLMESİ DE, ONUN ÖMRÜNDEN AZALTILMASI da mutlaka bir kitaptadır. Şüphesiz bunlar, Allah'a kolaydır (Diyanet vakfı meali)

Bu ayetten de anlaşılacağı gibi, Allah her kulu için, gerekli ve adaletli bir ömür belirlemiştir. Elbette Allah bu ömrün yaşanmasını, kullarına imtihanları gereği kendilerine bırakmıştır. Örneğin kendi isteğiyle intihar etmeleri gibi. Ya da bir kişinin, diğer bir kişiyi değişik nedenlerden öldürmesi gibi diyebiliriz. Bizlerin yaptığı hatalar neticesinde, bir başkasının başına gelen bir musibet, kötü bir durumun, asla Allah ın bir diğer kulu için yazılan kaderi/takdiri olamayacağını bilmeliyiz. Ne yazık ki ayetlere öyle anlamlar veriyor ve bu yolla batıl inançlarımıza kanıt yaratmaya çalışıyoruz ki, ayetlerin anlamları farklılaşıyor. 

Hadid 22: Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen HERHANGİ BİR MUSİBET YOKTUR Kİ, BİZ ONU YARATMADAN ÖNCE, BİR KİTAPTA YAZILMIŞ OLMASIN. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır. (Diyanet vakfı meali)

Bu ayette örnek gösterilerek, Allah ın her şeyi önceden yazdığını ve bizlerin bu yazgıyı yaşadığımızı söylüyorlar. Hâlbuki bu ayette dikkat ettiyseniz, başınıza gelen yalnız musibetlerden, yani cezadan bahsediyor. Allah bu musibetleri, yani cezayı neden verdiğini bir ayetinde açıklamıştı. Kendi ellerinizin yaptıklarınızın karşılığı demişti. Allah adaletsiz değildir. İncir çekirdeği kadar yapılan bir şeyin karşılığını alacaksak, Allah ın vereceği musibetin, cezanın nedenini doğru anlamalıyız.  

Allah bizlere üç şey için musibet verebilir.  İMTİHANIMIZ İÇİN.  YAPACAĞIMIZ KÖTÜ BİR ŞEYİ YAPMADAN, UYARI OLSUN DİYE. YA DA YAPTIKLARIMIZIN KARŞILIĞI, CEZA OLSUN DİYE. Bunların hiç birisini bizler takdir edemeyiz, nedenlerini bilemeyiz. Ama kendi yaptıklarımızı çok iyi biliriz. Eğer bizler, başımıza gelen tüm bu musibetlerden dersler almak istiyorsak, YAŞANTIMIZDA BAŞIMIZA GELEN MUSİBETLERİN, ASIL NEDENLERİNİ ARAŞTIRMALIYIZ. Eğer araştırmadan, ders çıkarmadan gerçeklere gözlerimizi yumarak, BUNLAR ALLAH IN TAKDİRİDİR, KADER DİYEREK, ALLAH IN ADALETİNE SAYGISIZLIK YAPAMAYA DEVAM EDERSEK, bilelim ki bu musibetler hem kişisel olarak, hem de toplum olarak, başımızdan hiç eksik olmayacaktır.


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  Kendimize Rab lar Edindiğimizin Farkında Bile Değiliz.
Yazar: halukgta - 11-29-2016, Saat: 10:44 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

Allah Kur’an da bizlere, geçmiş toplumların yaptığı yanlışlardan örnekler verip, aynı yanlışları bizlerin yapmamamız için uyarılarda bulunur. Allah, benden başka RAB lar, yani yol göstericiler edinmeyin diye uyardığı halde, geçmiş toplumlar bu uyarıları dinlemeyerek, bakın neler yapmışlar ki, Rabbimiz örnek olsun diye Kur’an da bizleri bilgilendiriyor. 

Tevbe 30: Yahudiler, "UZEYİR ALLAH'IN OĞLU" DEDİLER, HIRİSTİYANLAR DA "MESİH ALLAH'IN OĞLU", DEDİLER. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. DAHA ÖNCE İNKÂRA SAPMIŞ OLANLARIN SÖZLERİNE BENZETİYORLAR. Allah onları kahretsin, nasıl da saptırıyorlar! ( Elmalı meali)

Tevbe 31: Onlar, Allah'dan başka BİLGİNLERİNİ VE RAHİPLERİNİ DE KENDİLERİNE RAB EDİNDİLER, MERYEM OĞLU MESİH'İ DE. Oysa onlar bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Allah'dan başka hiçbir ilâh yoktur. O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir. (Elmalı meali)

Aslında bu iki ayetten alacağımız, çok dersler var. Ayetlerde özellikle dikkat çekilen, geçmiş toplumlar Allah ın gönderdiği elçilere kutsallıklar verip, Allah ın oğlu ilan ettiklerini söylüyor. Dikkat ederseniz Yaradan bu yapılanın yanlış olduğunu söylüyor, çünkü görev verdiğim elçilerde, tıpkı sizler gibi bir beşerdi ve bana kulluk etmek için yaratılmışlardı açıklamasını yapıyor. Bizler belki peygamberimiz için, Allah ın oğlu yakıştırmasını yapmadık ama Allah ın vermediği öyle yetkilerle donattık, öyle şeyler söyledik ki, HÂŞÂ DİNDE NEREDEYSE ALLAH IN ORTAĞI KONUMUNA GETİRDİK. 

Diğer ayette ise çok önemli ve dikkat çekici bir konuda örnek veriyor ve diyor ki Yaradan, Allah ın yanında bilge, âlim kabul ettikleri kişileri ve de rahipleri, yani din adamlarını da kendilerine RAB edindiklerini belirtiyor. Ayetin sonunda ise Meryem oğlu Mesih i de Rab edindiler diyerek, yapılan yanlışı aktarıyor bizlere. 

Tam bu esnada RAB kelimesine, bir açıklama yapmam gerekiyor ki, konu yanlış anlaşılmasın. AYETTE GEÇEN RAB KELİMESİNİ, YARATAN, TANRI,  İLAH KAVRAMIYLA KARIŞTIRMAYALIM. BURADA GEÇEN RAB SÖZÜNDEN, İTAAT EDİLEN EFENDİ, TERBİYE EDİP EĞİTEN, DOĞRU HEDEFE ULAŞTIRAN ANLAMINDADIR. Peygamberimiz kendisine, efendimiz denmesine kızarmış ve efendi Allah tır, bende sizler gibi bir kulum dermiş. Ne kadar doğru. 

Onun içindir ki Allah Kur’an da, din ve iman adına güvenilecek benden başka veliler, dostlar edinmeyin, onların ardı sıra gitmeyin, sizlerin güvenilecek yardım istenecek veliniz yalnız benim diye bizleri ayetinde uyarmıştır. 

Eğer Yaradan ı dinlemeyip, Allah dan başka şüphe duymadan sorgusuzca itaat edilecek, yardım ve şefaat istenecek, güvenilecek en doğru HEDEFE ulaştıracağını zannettiğimiz VELİLER, ŞEYHLER, EFENDİLER edinirsek, Allah ın uyarılarını dinlememiş olacağımız gibi, kendimize Allah ın yanında, RAB LAR EDİNMİŞ OLURUZ. Ne yazık ki bunu bizler yapıyoruz, ama farkında bile değiliz. 

Allah dinde ruhban sınıfı olmadığını, daha önceki toplumlara da böyle bir emri olmadığını söylediği halde, günümüzde bizler, öyle bir ruhban sınıfı yarattık ki, Ehli kitabın yarattığı ruhban sınıfı solda sıfır kaldı. Bizler edindiğimiz velilere, ardı sıra gittiğimiz şeyhlere, efendilere öyle payeler, güçler yükledik ki, mahşer günü adeta bizler için, cennetin anahtarları oldular. 

Yaradan bizleri bu konuda uyarıyor Kur’an da ve ne diyordu? Şefaat tümden bana aittir, yardım istenecek makam yalnız benim. Ama bizlerin gözleri perdeli, kulakları mühürlü olduğu için, Allah ın zikrini yeterli görmeyerek, EN DOĞRU HEDEFE ULAŞTIRACAK KENDİMİZE RAB LAR, YANİ HİÇ ŞÜPHE DUYMAYACAĞIMIZ, BİZLERİ ALLAH A ULAŞTIRACAK EFENDİLER EDİNDİK. Lütfen dikkat tekrar ediyorum, burada ki Rab Tanrı/ilah anlamında değildir.

Allah ayetinde Hz. İsa yı da Rab edindiler diyor. Bu kısım çok önemli. Şöyle düşünebilirsiniz, ne yani peygamberler bizleri doğru yola iletemez mi? Elbette iletir, ama lütfen dikkat, kimin sözleriyle, kitaplarıyla iletir? ELBETTE YALNIZ ALLAH IN. Elçiler hiçbir zaman Allah ın sözlerine ilaveler yapamaz, adı üzerinde ELÇİ. Allah ne bildirdiyse onu iletirler ona davet ederler. Çünkü elçilerinde tek rehberi, efendisi yalnız Allah tır, onun gönderdiği kitaplardır. Âlimler ve bilge kişilerde, eğer bizleri yalnız Kur’an a davet ediyor ve Kur’an ı anlatıyorsa, başımızın üstünde yerleri var.

Elçiler Allah ın kontrolündeydi ve yaptığı bir yanlışta hemen uyarılıyordu. Kur’an da peygamberimizin, Allah tarafından uyarıldığı ayetleri lütfen unutmayalım. Sizce bu ayetler, neden Kur’an a geçmiş olabilir? Kur’an a geçirmeden, Allah uyarabilirdi elçisini. İşte bunu anlayamadığımız sürece, gerçekleri de göremeyiz. BİZLERE DÜŞENDE, TÜM ALLAH IN ELÇİLERİNİN YAPTIĞI GİBİ, ALLAH IN ZİKRİYLE DİN KARDEŞLERİNİ UYARMAK OLMALIDIR. Kur’an ın dışına çıkarak, birileri eğer bizlere, Kur’an da yok ama bunları da peygamberimiz dine sokmuştur diyorlarsa, asla onlara inanmamalıyız. 

Rad 40: Onlara va’dettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, (göstermeden) senin ruhunu alsak da SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR. Hesap görmek ise bize aittir. (Diyanet meali)

Günümüzde Kur’an ın yanına koydukları, onunla eş tutulan öyle beşeri kitaplar var ki, adeta Kur’an ın önüne geçirilmiştir. Kur’an ı anlaşılması zor, her bilginin olmadığı kitap ilan ederek, beşerin yazdığı kitapların daha anlaşılır olduğunu söyleyenler, unutmasınlar yeni RAB lar edinenlerdir. Özellikle günümüzde Said-i Nursi nin yazdığı, Risale-i Nur adını verdikleri kitapların, kendinin gönlüne Allah tarafından indirildiğini söylemesi, dikkatle düşünülmelidir. Bunlar şirktir, lütfen bunlara kanmayalım, inanmayalım yoksa ebedi yaşantımızı ateşe atmış oluruz.

Bu hataları yaptığımız sürece, toplum olarak acılardan asla kurtulamayız. Çünkü bizleri Allah ile aldatanlar, her zaman çıkacaktır. Değerli din kardeşlerim gelin inancımızı yaşarken, peygamberimizin yaptığı gibi yalnız Kur’an ı, Allah ın sözlerini referans alalım. Çünkü Allah biz Kur’an da, hiçbir eksik bırakmadık ve sizler için yemin olsun ki Kur’an ı kolaylaştırdık diyor. Rabbimiz sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum, hesaba çekeceğim diyorsa, Kur’an da her bilgi yoktur diyenlere değil, gelin bizleri yaratan Rabbimize kulak verelim.

Allah dinde mezheplere, fırkalara, cemaatlere, tarikatlara bölünmeyi yasaklamıştır. ÇÜNKÜ DİNDE SAKIN BÖLÜNENLER GİBİ OLMAYIN, emrini vermiştir. Emin olamayacağınız bilgininde ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye uyarıyorsa bizleri, sizce hiç kuşku duymadan inanacağımız bir kitap, bilgi, söz Kur’an dan başka ne olabilir? 

KİMİN SÖZÜ ALLAH'IN SÖZÜNDEN DAHA DOĞRU OLABİLİR? ( Nisa 87)

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  Ekim, Hayatımı Mahvettin...
Yazar: acemhe - 11-22-2016, Saat: 11:43 PM - Forum: Kişisel Aşk Yazıları - Yorumlar (7)

Yazmayalı ne uzun zaman oldu,
Kalemle parmaklarımın buluşmadigi
Yüreğimden geçenlerin Ekim ayına sığmayacagi...
Ekim, ne zormuş varlığın hayatımda...
Mesela ilk sevdamı sana kurban vermiştim...
Hemde doğduğum günde, yüreğim ilk kez can çekişmisti gidişinle...
O zamandan beridir Ekim ayı en soğuk gelen aydı..
Yıllar geçti, doğum günlerim hep ağlamakla geçti...
Herkes duygulanıp ağladığımı düşünürken, ben aslında onun her yıl beni nasıl bir ceset gibi yolun ortasında bırakıp gittiğine ağlardim..
*
Sonra yine aylardan Ekim,
Sen çıktın karşıma ve Ekim daha sempatik gelmeye başlamıştı bana...
Nereden bilirdim ki sende gideceksin, ve ben Ekim e bir kez daha düşman olacağım.. 
Gitmez demiştim, bu kez yarım kalmam demiştim.
Yine büyük konuşmuşum.
Sen ben daha seni görmeden uzaktan uzağa severken gittin.
Sesine aşık edip, gözlerine hayran edip ve hiçbirşey söylemeden arkana bakmadan yüreğime kör bir bıçak saplayip gittin...
*
Yine yıllar geçti... 
Evlendim, hem de beni en çok sevdiğine emin olduğum adam ile...
"Benim bir göz yaşıma dünyaları yakar." demiştim...
Ekim ayında bir evladım olacağını öğrendim..
Bir oğlum oldu, o kadar sevdim ki tenime yazdım adını...
Kimse bu kadar sevilmez dedim, Ekim ilk kez uğurlu geldi dedim kendime... 
Evlat aşkı ne başka imiş o zaman öğrendim, ilk kez
ANNE OLUNCA ANLARSIN lafının karşılığını aldim...

Ve yine bir Ekim,
Kızımı kaybettim...
Oysa gözleri ona benzeyecekti.
Ondan daha güzel bakan göz yoktu ki...
Hani o soguk toprak bana daha da güzel kokuverdi..
Mezarlık evden de sıcak geldi.
Yine bir Ekim hayatımı alt üst ediverDi...

Acemhe
19 Ekim 2016

Bu konuyu yazdır

  Kur'an Nasıl Bir Devlet Yönetimini Öneriyor.
Yazar: halukgta - 11-22-2016, Saat: 05:28 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

Bu yazımda sizleri, üzerinde düşünmeye davet etmek istediğim konu, Kur’an ın devleti, toplumu yönetim şeklini, nasıl tarif ettiğini anlamaya çalışacağız. Kur’an her çağa, zamana ve farklı kültürlerde ki toplumlara da gönderildiğine göre, hepsine uygun bir yönetim şeklini tarif ettiği açıktır.

Kur’an devlet yönetiminde, olmazsa olmaz iki konuyu, açıkça bizlere bildirir. BİRİNCİSİ HANGİ İNANÇTA OLURSA OLSUN ADALETLE HÜKMETME VE KARAR VERME, DİĞERİ DE ARAMIZDAN GÜVENEBİLECEĞİMİZ KİŞİLERİ, YÖNETİCİLERİ EHİL İNSANLARDAN SEÇİLMESİ. Hatırlatmak istediğim en önemli konusu ise, seçilecek yöneticilerin asla cinsiyetine( kadın ya erkek) Kur’an ın karışmamış olmasıdır. Sanırım bu yönetim şeklinin, günümüzde hangi yönetimle paralellik gösterdiği çok açıktır. Kur’an devlet yönetiminde detaya girmez, ana kurallar koyar. Diğer konular, her çağın ve geleneğin durumuna, ihtiyaç konumuna göre farklı olabilir. 

Peygamberimizin döneminden başlayalım. Peygamberimiz hem Allah ın elçisi, hem de devlet başkanıydı.  Peki, peygamberimiz devleti tek başına mı yönetiyordu, Krallık yönetiminde olduğu gibi. Kararları yalnız kendisimi veriyordu? Bakın burası çok önemli. Allah elçisine bu konuda nasıl uyarılarda bulunuyor.

Ali İmran 159: Sen (o zaman), sırf Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları sen bağışla, onlar için Allah'dan mağfiret dile. (Yapacağın) İŞLERDE ONLARA DA DANIŞ, bir kere de azmettin mi, artık Allah'a dayan. Muhakkak ki Allah kendine dayanıp güvenenleri sever. ( Elmalı meali)

Ayette çok dikkat çeki bir bilgi veriliyor. Allah ın resulü devletin başında, ama dikkat ederseniz, çevresinde aynı toplumda birlikte yaşadığı, peygamberimizin yönetiminde, kendisine din adına iman etmemiş, tabi olmamış insanlarda var. Tabi bu kişilerle barış içinde oldukları anlaşılıyor. Fakat Allah devleti yönetirken, çıkaracağın kanunlar, vereceğin hükümler konusunda, SEN ONLARADA DANIŞ, ONLARINDA FİKİRLERİNE MÜRACAAT ET DİYOR. Görüyor musunuz, Allah devletin yönetim şeklini nasıl tarif ediyor. Şöyle demiyor, sen benim elçimsin her şeye sen karar ver, onlar uymak zorundadır demiyor. Çok ilginç ve düşündürücü olanı, danışmasını istediği kişilerle, aynı inancı dahi paylaşmıyor olması. Şimdi vereceğim ayet örneği de, bizler için çok önemli. Bu örnek, peygamberimizin yaşadığı dönemle ilgili bilgiler veriyor bizlere.

Nisa 59: Ey iman edenler! Allah'a, Peygamber'e ve ARANIZDAN SİYASAL ERKİN EMANET EDİLDİĞİ KİMSELERE İTAAT EDİNİZ. Herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız onu Allah'a ve Peygamber'e götürünüz. Bu, hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.( Bayraktar bayraklı meali)

Bu örnek, bizlere çok önemli bilgiler veriyor. Dikkat ederseniz, peygamberimizin yaşadığı dönemle ilgili. O günkü topluma hitaben, Allah a yani onun gönderdiği Kur’an a, elçime ve sizlerin yönetici olarak seçtiğiniz diğer kişilere, itaat ediniz diyor. Eğer yöneticilerinizle aranızda herhangi bir anlaşmazlığa düşerseniz, gerçek iman etmiş kişiler iseniz, bu durumda Allah ın hükümlerine bakınız ve sorununuzu elçime, resulüme götürünüz diyor. Bakar mısınız lütfen. Demek ki peygamberimizin döneminde her şeyi Allah ın elçisi bakmıyor, halkın seçtiği uygun gördüğü, devletin işlerini yöneten yöneticiler var. Çünkü Allah ın elçisinin asli görevi vardı. Kur’an ı tebliğ etmek, iman etmeyenlere Kur’an ı anlatmak ve tanıtmak. 
Kur’an bizlere yalnız devlet yönetiminde değil, kendi aramızda bile bir bilene danışmayı, istişare etmeyi bakın nasıl öneriyor.

Şura 38: Yine onlar, Rablerinin davetine icabet ederler ve namazı kılarlar. ONLARIN İŞLERİ, ARALARINDA DANIŞMA İLEDİR. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da harcarlar. (Diyanet vakfı meali)

Allah bizlerin özel yaşantımızda, her hangi bir konuda bile, doğru kararlar verebilmemiz için mutlaka araştırma yapmamızı, bir bilene danışmamızı emrediyor. Yani ben en iyisini bilirim demek bile, Kur’an önerisine uymuyor. İnsan her zaman yanılabilir, bunu hatırlatıyor aslında bizlere.  Hatırlayınız lütfen, peygamberimizin vefatından sonra, devleti yönetenler, yani dört halife, Kur’an ın emrinde olduğu gibi seçimle gelmişti. Ne yazık ki daha sonraları, Kur’an ın bu emri birçok konuda olduğu gibi göz ardı edildi, görmezden gelindi. Bakın Allah bu konuda ne diyor.

Nisa 58: Allah size, MUTLAKA EMANETLERİ EHİL OLANLARA VERMENİZİ VE İNSANLAR ARASINDA HÜKMETTİĞİNİZ ZAMAN ADALETLE HÜKMETMENİZİ EMREDER. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah, her şeyi işitendir; her şeyi görendir. ( Bayraktar bayraklı meali)

Demek ki Kur’an ın yönetim şekli, halkın arasından bizleri yönetebilecek bilgiye sahip kişileri seçip, yönetme emanetini öyle vermemizi emrediyor. Dikkat edelim lütfen, bu bir EMANET sürekli değil. Gerektiğinde halk emaneti geri alabilir. Daha önce söylediğimiz gibi, Kur’an ın istediği ve olmazsa olmazı, ADALETLE YÖNETMEK, ADALETLE HÜKMETMEKTİR. Şimdide bu konu ile ilgili Kur’an ın uyarılarına bakalım. 

Maide 8: Ey iman edenler! ALLAH İÇİN HAKKI TİTİZLİKLE AYAKTA TUTAN, ADALET İLE ŞAHİTLİK EDEN KİMSELER OLUN. BİR TOPLUMA OLAN KİNİNİZ, SAKIN HA SİZİ ADALETSİZLİĞE İTMESİN. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. (Diyanet meali)

Mümtehine 8: Allah, sizi, DİN KONUSUNDA SİZİNLE SAVAŞMAMIŞ, SİZİ YURTLARINIZDAN DA ÇIKARMAMIŞ KİMSELERE İYİLİK ETMEKTEN, ONLARA ÂDİL DAVRANMAKTAN MEN ETMEZ. Şüphesiz Allah, âdil davrananları sever. (Diyanet meali)

Bu iki ayet bizlerin, çok önemli bir konuya dikkatimizi çekiyor. Her kim olursa olsun, ADALETTEN, HAKTAN UZAKLAŞMAYIN DİYOR. Hatta bu kişiler sizinle, aynı inancı paylaşmıyor olsalar bile, adaletsiz sakın onlara davranmayın diye de uyarıyor. İşte İslam inancı böyle adaleti ve doğruluğu bizlere öğütlüyor. Peki, bizler günümüzde Kur’an ın bu adalet anlayışını, hayatımıza geçiriyor muyuz? Ya da bizleri yönetenler böyle adaletle mi hükmediyorlar topluma? Yorumunu sizlere bırakıyorum. EĞER BİZLER YÖNETİMİ, EMANETİ EHİL İNSANLARA VERMEDİYSEK, ONLARDAN DA ADALETLE HÜKMETMESİNİ ELBETTE BEKLEYEMEYİZ. Neye layıksak, onu buluruz. Sizlere bir ayet daha hatırlatmak istiyorum, çünkü bu ayet bizlere, çok önemli bir konuda açıklık getiriyor.

Bakara 256: DİNDE ZORLAMA YOKTUR. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O hâlde, kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. ( Diyanet meali)

Bu ayetten de şunu çıkartabiliriz. Allah, inanç ve ibadetler konusunda, kişisel sorumluluklara hiç kimsenin ya da devletin müdahale edemeyeceği, bu konuda zorlama yapılamayacağı, özgür olduğunu söylüyor. Zaten Allah sizler bu dünyada, imtihandasınız demiyor muydu? İmtihanda olan bir insanın imtihanına kim müdahale edebilir. Elbette bu değildir ki, Kur’an ın toplumun yönetilmesi ile ilgili, genel hükümlerine tabi olmayacağı anlamında değildir bu emir.  Genel hükümler, o toplumun içinde yaşayan farklı inançlarda bile olsa herkesi bağlar. Örneğin zinanın yasak olması ve bunu yapanın bir cezasının olması gibi. 

Bizler İslam ı, Allah ın kanunlarını, ne yazık ki Kur’an dan değil, beşerin koyduğu kanunlardan, FIKIH kitaplarından öğreniyoruz. Öyle olunca da hak ile batıl bir birine karışıyor. Toplumda neyin HAK, neyin batıl olduğunu fark edemiyor. Bugün şeriatla yönetildiğini iddia eden Müslüman ülkeler, ne yazık ki Allah ın şeriatı ile değil, BEŞERİN YARATTIĞI ŞERİATLA YÖNETİLİYORLAR. Bizlerinde amacı, yalnız Kur’an ın şeriatına uymak olmalıdır. 

Dilerim bir gün, yöneticilerimizi EHİL İNSANLARDAN SEÇERİZDE, BİZLERİ ALLAH IN ŞERİATI, KUR’AN İLE BULUŞTURUR.


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  lüüütfeennnnn
Yazar: berry - 11-20-2016, Saat: 07:51 PM - Forum: Haykır - Yorum Yok

yN2YPy.jpg

Bu konuyu yazdır

  Atatürk ün Anısına. Onu Doğru Anlayabilmek.
Yazar: halukgta - 11-10-2016, Saat: 09:39 PM - Forum: Mustafa Kemal Atatürk - Yorum Yok

Bugün Atatürk ün ölüm yıl dönümü, onu Rahmetle anıyorum. Mekânı cennet olsun inşallah. Atatürk ü anlamak için, onun yaptıklarını görebilmek gerekir. Bazen insanlar bakarlar ama göremezler. İşte Kur’an ın bahsettiği gönül gözü budur. Atatürk yok olmak üzere olan bir milleti azmiyle, çabasıyla toplumunda gayretiyle ve güvenmesiyle, bugünlere gelmesini sağlayan, dünyanın hala unutmadığı, örnek gösterildiği bir liderdir.

Ne yazık ki günümüzde Atatürk karalanmak, toplumun gözünde küçük düşürülmek adına, iftiralara maruz kalmaktadır. Bunları yapanlar, Atatürk ün ölümünden hemen sonra devreye giren, dini kendi menfaatleri doğrultusunda yönetmeye çalışan tarikatlar, cemaatler ve onların ektiği nifak tohumlarıdır. Çünkü Atatürk çıkarları doğrultusunda dini kullanan, ALLAH İLE TOPLUMU ALDATANLARIN hükümranlıklarına son vermiştir. Atatürk, bu zihniyetin toplumu din adına yanlış yönlendirmesine, Allah ın arı-duru dinine batıl sokarak toplumun aldatılmasına karşıydı. Kendisi ailesinden iyi bir din eğitimi almıştı. Hatta Kur’an ı anlayacak kadar, Arapça bildiğini de söyleyebiliriz. 

Toplum İslam ı, hala öyle yanlış düşüncelerle yaşıyor ki, daha geçen gün bir okurum, Atatürk ün Arapçayı günlük yazı dilinden kaldırmasının, İslam düşmanı olduğuna kanıt olarak gösteriyor. Hâlbuki Allah Kur’an ı neden Arapça indirdiğini açıklamış ve o günkü toplumun, Arap olduğu için anlamaları ve ayetler üzerinde düşünmeleri için, kendi dillerinden indirdiğinin izahını yapmıştır. Düşüne biliyor musunuz, Atatürk ün Kur’an ın okunmasını yasakladığını bile söylemekten çekinmiyorlar. Hâlbuki Kur’an ın Türkçe mealinin yazılmasını sağlayan, bizzat Atatürk dür. Kılık kıyafet devriminden örnek veren okurum, Arap kıyafetlerini din zannetmesi bile, bizlerin İslam anlayışımızın yanlışlığına, güzel bir örnektir. Aynı arkadaşım Atatürk ün dinsiz olduğunu, birilerinin yazdığı kitaplardan alıntılarla, bana kanıtlamaya çalışıyordu. İşte Atatürk dini anlatmayı bırakın, batılın İslam a soktuğu zehri, temizlemekle önce uğraşıyordu. Ne yazık ki istediğinin tamamını gerçekleştirmeye ömrü yetmedi. Onun bu vasiyetini, bizler yerine getirmeliyiz.

Atatürk e dinsiz yakıştırmasını yapanların, günümüzde devletin içine sızmış, sinsi planları ile kendisinden olmayanlara karşı, SAHTE KANITLAR ÜRETEREK, TOPLUMUN KAFASINI BULANDIRAN, FETO örgütünden hiçbir farkları yoktur. Dün aynı zihniyet toplumun kafasını Atatürk için sahte delillerle karıştıranlar, bugünde aynı yöntemi kullanmadılar mı? Ama ilahi adalet tecelli edince, her şey ortaya çıktı. 

Atatürk batıl ve hurafe karışmamış gerçek İslam ın yanındaydı. ONUN İÇİNDE OKULLARDA DİN DERSİNİ KOYDURANDA BİZZAT KENDİSİYDİ. Bizler kişi bazında bir kişinin dinini, inancını sorgulayabilir miyiz, ne dersiniz bu soruma? Bazen aynı hatayı yaparız, sevmediğimiz kişilere, kendimizi temize çıkartırcasına, zaten inancı çok fazla yok, dinsiz, kitapsız mıdır nedir deriz. Peki, doğrumudur bu davranışımız? Atatürk e dinsiz yakıştırmasını yapan, kendisine gerçek Müslüman diyenlere, Allah ın uyarılarını hatırlatmak isterim.

İsra 84: De ki: “Herkes kendi yapısına uygun işler görür. RABBİNİZ, EN DOĞRU YOLDA OLANI DAHA İYİ BİLİR.” (Diyanet meali)

Necm 32: …….. Bunun için KENDİNİZİ TEMİZE ÇIKARMAYIN. ÇÜNKÜ O, ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKINANLARI EN İYİ BİLENDİR. (Diyanet meali)

Görüyor musunuz, Allah bakın bizleri nasıl uyarıyor. Her insan kendi yapısına uygun işler yapar diyor ve kimin ın en doğru yolda olduğunu, YALNIZ ALLAH BİLİR dediği halde, bizler sevmediğimiz kişiler için, Allah ın tekelinde, sorumluluğunda olan bir karara, sanki bizlerde sahipmişiz gibi, bu insan dinsiz diyebiliyoruz. ONUN İÇİN ATATÜRK ÜN İNANCI, ALLAH IN DOĞRU YOLUNDA OLUP OLMADIĞI, BİZLERİN KARAR VERECEĞİ BİR KONU DEĞİLDİR. Hesap günü herkes, hesabını Allah a verecek.  Necm 32. ayet ise bizleri çok güzel uyarıyor ve diyor ki, KENDİNİZİ TEMİZE ÇIKARTIP, BAŞKALARININ İNANÇLARI KONUSUNDA SÖZLER SÖYLEMEYİN. Çünkü bir önceki ayette uyardığı gibi, kimin takvaca üstün olduğunu yalnız Rabbimiz bilir.

Sizlere Kur’an dan çok dikkat çekici bir örnek vermek istiyorum, konumuz ile ilgili. Peygamberimiz bildiğiniz gibi ÜMMİYDİ. Ümmi kelimesinin Kur’an da ki gerçek anlamını, bazılarının işlerine gelmediği için görmek ve anlamak istemeyenler, bu kelimeye okuma yazma bilmeyen anlamını vermişlerdir. Hâlbuki ÜMMİ kelimesinin Kur’an da ki anlamı, Ehli kitaba tabi olmayan anlamındadır. Peygamberimiz, Allah ın gönderdiği kitaplardan uzaklaşmış, hurafe ve batıl inançların karıştığı Ehli kitabın hiç birisine tabi olmamış, ama doğrunun, gerçeklerin arayışında bir insandı. Dikkat çekici ve düşündürücü olan, ALLAH ELÇİLİK GÖREVİNİ, EHLİ KİTAPTAN BİRİSİNE VERMEYİP, DOĞRULARIN ARAYIŞINDA OLAN ÜMMİ BİR KİŞİYE, PEYGAMBERİMİZE VERMESİ VE ONUN ARACILIĞIYLA KUR’AN I BİZLERE GÖNDERMESİ DERS OLMALI ve bizler bunun nedenlerini araştırıp, düşünerek doğruyu anlamalıyız. 

Bizler imanımızı kişilerle asla kıyaslayamayız, çünkü Allah ın uyarısında olduğu gibi, kimin gerçek iman sahibi olduğunu yalnız Allah bilir. Kişi vardır namazını kılar, tüm ibadetlerini yapar ve bunu toplumun özellikle gözünün önünde yapar. İşte bu davranışlar bizleri aldatmasın. Çünkü Allah bir ayetinde, YAZIKLAR OLSUN O NAMAZ KILANLARA diye uyarır. Kimin gösteriş ve çıkar için ibadetini yaptığını bizler bilemeyiz. Günümüzde toplumları yönetenleri görüyoruz. İslam ı nasıl yaşadıklarının karşılığını DAVRANIŞALRINDA, HAREKETLERİNDE, TOPLUMU YÖNETİRKEN ADALETLE HÜKMETMELERİNDE GÖRÜYORMUSUNUZ? İBADETLERİ DAVRANIŞLARINA YANSIYOR MU? İşte bizleri ilgilendiren, bir kişinin yaptıkları, davranışları olmalıdır. Sözde değil özde, davranışta Müslüman olmalıyız. 

Yakın zamanda örneğini gördük. Fethullah denilen bir şahıs, daha düne kadar neredeyse, Allah ın en sevdiği kulu ilan edilmişti. Ondan şefaat bekleyenleri bırakın, neredeyse onu birilerinin beklediği, MEHDİ ilan edenler bile vardı. Peki, sonucu ne oldu. Allah tüm gizli kapaklı emellerini ortaya çıkardı ve yerle yeksan etti. Hem de kimin eliyle cezalandırdı, birlikte yol arkadaşlığı yaptığı, her ne istediyse verdik dediği kişi ya da kişilerin eliyle cezalandırdı. İşte ilahi adalet böyle bir şey. Allah ın bizleri uyarısından eğer dersler alsaydık, sakın din ve iman adına benden başka velilere güvenmeyin, uyarılarından dersler alırdık.

Atatürk Türk toplumuna, bu gerçeği anlatmaya çalışan, bizlerin başına gelen bir güneşti. Ama bizler bunun kıymetini bilemedik. Din simsarcılarının oyuna geldik ve bağrımıza basmamız gereken kişiyi, topluma düşman ettik. Yalanlarları ve iftiraları topluma anlatamadık. Lütfen şunu unutmayalım. Allah dinsiz ve inançsız bir insana, asla zafer nasip etmez ve toplumun kalbinde bunca kişinin sevilmesine de vesile olmaz. 

Şunu da hatırlatmak isterim. Atatürk inançsız bir insan olsaydı, onun yanındaki dava arkadaşları ve mecliste onca inançlı üyeler, asla Atatürk ün arkasında olmazlardı. Atatürk e dinsiz diyenler, o gün Atatürk ile birlikte, meclisin tamamına da aynı iftirayı atmış olurlar. Lütfen bunu da unutmayalım. İnançsız bir kişinin ardından asla kimse gitmez ve ona güvenmez. Atatürk ün din adına söylemlerinden, düşüncelerinden bazı örnekleri vermek ve yorumunu sizlere bırakmak istiyorum.

“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur.”

“Din vardır ve lazımdır. Temeli çok sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi; fakat bina uzun asırlardır ihmale uğramış. Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı takviye etmek lüzumu hissedilmemiş. Aksine olarak birçok yabancı unsur (tefsirler, hurafeler gibi) binayı fazla hırpalamış. Bugün bu binaya dokunulamaz, tamir de edilmez. Ancak zamanla çatlaklar derinleşecek ve SAĞLAM TEMELLER ÜZERİNDE, YENİ BİR BİNA KURMAK LÜZUMU HÂSIL OLACAKTIR.

Atatürk diğer bir konuşmasında ise Peygamberimiz Hazret- i Muhammet için şunları söylemiştir."O Allah`ın birinci ve en büyük kuludur  O’nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonuna kadar O ölümsüzdür.

“Milletimiz, din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz.”

Fransız gazetecisi Mavrice Perno`nun Atatürk e sorduğu sorulara verdiği cevaplar, Atatürk ün batıldan uzak bir İslam ı toplumla tanıştırma arzu ve isteğine, en güzel açık bir kanıtlarıdır.

—M.Perno: Şu halde yeni Türkiye`nin siyasetinde dine aykırı hiçbir temayül ve mahiyet olmayacak mı?
—Atatürk: Siyasetimizi dine aykırı olmak şöyle dursun, dini bakımdan eksik bile hissediyoruz.
—M.Perno: Düşündüklerinizi daha açık izah eder misiniz?
—Atatürk: Türk milleti daha dindar olmalıdır. Yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum. Şuura muhalif, gelişmeye engel hiçbir şey ihtiva etmiyor. Hâlbuki Türkiye`ye istiklalini veren bu Asya milleti içinde daha karışık, suni, batıl inanışlardan ibaret olan bir din daha vardır. Fakat bu cahiller, bu acizler sırası gelince aydınlanacaklardır. Eğer ışığa yaklaşmazlarsa kendilerini mahvetmişler ve mahkûm etmişler demektir. Onları kurtaracağız.

Atatürk bu söylediklerini yerine getirmiş ve İslam ı çıkarları adına kullanan, batılı ve hurafeyi dine sokarak İslam a en büyük hasarı vermiş olanları cezalandırmış ve toplumun Kur’an ı anlayarak okumasına vesile olmuştur. Böylece KUR’AN İLE TOPLUM BULUŞTURULMUŞTUR. Bu gerçeklerin ortaya çıkmasından hoşnut olmayanlar, elbette var güçleriyle Atatürk düşmanlığını topluma yayacaklar ve iftiralarına da devam edeceklerdir. Bizlere düşen, bu gerçekleri topluma anlatmak olmalıdır. Allah doğrunun yanındadır.


Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  Yaptıklarımızın Hesabını Vermeye Hazırlıklı Mısınız.
Yazar: halukgta - 11-08-2016, Saat: 09:56 PM - Forum: İslam - Yorumlar (1)

Oku diye başlayan Allah ın tebliğini alan bizler, acaba Kur’an ı okuyup okumadığımızı sorduğunda, Allah a huzuru mahşerde ne cevap vereceğiz. Okuyamadık Rabbimiz, bizim dilimizden değildi mi diyeceğiz, yoksa bizim yerimize okudular ve bize anlattılar diyerek, işin içinden sıyrılmayı mı hesaplıyoruz. 

Kur’an ın ipine sarılın, emin olmadığınız bilginin ardına düşmeyin diye uyarmıştım sizleri, öğüdümü tuttunuz mu diye Allah sorduğunda, sizce cevap verecek yüzümüz olacak mı? Yoksa Rabbimiz siz bize rehber olsun diye gönderdiğin kitapta, her şeyden örnekler verdik diyordun, ama biz atalarımızdan öğrendiklerimizi Kur’an da göremedik. Namaz kıl, oruç tur, Hacca git, zekât verin demiştin, ama bu konularda bizim atalarımızdan öğrendiğimiz detayları Kur’an da bulamadık. Onun için bizde âlimlerimizin, velilerimizin, şeyhlerimizin öğretisine uymak zorunda kaldık diye, Allah a cevap verebilecek gücü, kendinizde bulabiliyor musunuz? 
 
Şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatçinin fayda vermeyeceği o günden sakının diye öğüt vermiştim, bu öğüdümü tutarak, şeyhler, veliler, şefaatçiler edinmediniz değil mi kullarım diye Rabbimiz sorduğunda, YETİŞ EY RESULÜM KURTAR BENİ ALLAH IN AZABINDAN diyerek, kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz.

Sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum, imtihanınız Kur’an dan olacak diye hükmederek, sakın Kur’an ın sınırlarını aşmayın diye uyarmıştım, sizler bu uyarılarımı dinleyerek, dünyadaki imtihanınıza yalnız Kur’an dan çalıştınız değil mi ey kullarım dediğinde, Allah a nasıl bir cevap vereceğinizi şimdiden düşünüyor musunuz.

Sizlere haram olanları, sorumlu olduğunuz Kur’an da saymıştım, BUNLARIN DIŞINDA HER TEMİZ ŞEY SİZLERE HELALDİR DEMİŞTİM. Bu uyarılarıma uydunuz mu, yoksa Allah a iftira atarak, benim haram demediğim şeylere, haram diyenlere mi uydunuz dediğinde, verilecek cevabınız hazır mı?

Ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem dedim ve sizlere bildirdim. Benim sözüme mi uydunuz, yoksa sizi Allah ile aldatanlara mı? Ne dersiniz, bu soruya da hazırlıklı mısınız?

Hak olan, benim katından sizlere indirilen Kur’an dır demiştim, emirlerime batıl karıştırmadan mı yerine getirdiniz, yoksa hakka batıl mı karıştırdınız, diye Rabbimiz sorduğunda, ACABA KAÇIMIZ BU SORUYA VERECEĞİMİZ CEVABA HAZIRIZ?

Ben Kur’an ın anlamını, manasını inceden inceye düşünerek okuduğunuzda, kesinlikle anlayacaksınız ve Kur’an sizin gönül gözünüzü açacak demiştim. Bu tavsiyemi yerine getirdiniz mi, yoksa sen Kur’an dan anlayamazsın, onu veli insanlar anlar diyen aldatıcılara mı uydunuz, dediğinde içimiz rahat verebileceğimiz cevap var mı Rabbimize. 

Benim dışında sizlerin güveneceği, yardım isteyeceği, şefaat dileyeceği kimse yoktur demiştim. Bu uyarıma kulak verdiniz mi, yoksa beni dinlemeyip, veliler, şeyhler edinip, kendinizi mi aldattınız, sorusuna vereceğimiz cevap, İMTİHANIMIZIN EN YÜKSEK PUANI OLACAĞINI LÜTFEN UNUTMAYALIM. 

Görev verdiğim elçim sizlere, ben sadece bir uyarıcıyım, benim görevim sadece açık bir tebliğ den ibarettir demişti. Sizden öncekilerin yaptığı gibi, elçimi sizlerde ilahlaştırdınız mı, yoksa onun uyarılarına kulak mı verdiniz? O gün üzülmek istemiyorsak, bu soruya yaşarken doğru cevabı vermeliyiz, lütfen unutmayınız.

Sizlere birçok kez uyarıda bulunup, sizden öncekiler gibi, dininizde sakın bölünmeyin demiştim. Bölünmediniz değil mi diye soran Rahmana, sizin verebileceğiniz cevabınız var mı?

Size öyle bir kitap göndermiştim ki, SİZLERİN BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ, YOL GÖSTERİCİNİZ KUR’AN DIR DEMİŞTİM, bu sözlerime uyarak benim dışımdan, yol göstericiler edinmediniz değil mi, sorusuna acaba YUTKUNMADAN, KEKELEMEDEN VEREBİLECEĞİMİZ CEVAP HAZIR MI?

Ey kullarım, sizlere gönderdiğim rehberde, birçok kez sizleri uyardım ve ayetlerim üzerinde düşünün, aklınızı kullanın demiştim. Bunu yaptınız mı diye sorduğunda, Rabbimiz herkesin anlayamayacağı bir rehber göndermişsin, bize öyle dediler, korktuk anlayamayız diye, ONUN İÇİN BİZLER DİNLEDİK, BİZİM YERİMİZE ÂLİMLERİMİZ OKUDU VE DÜŞÜNDÜ, BİZDE ONLAR NE SÖYLEDİYSE YAPTIK, DİYECEK CESARETİ KENDİNİZDE BULUYOR MUSUNUZ?

Değerli din kardeşlerim, bu ve buna benzer Kur’an dan sorularla, hesap günü karşılaşacağımızı lütfen unutmayalım. O çetin gün pişman olmak istemiyorsak, örneklerini verdiğim, Allah ın Kur’an da bizzat geçen uyarılarını, lütfen dikkate alalım. Kur’an ı anlayarak ve üzerinde düşünerek okuyalım. İMTİHANIMIZI HİÇ KİMSEYE EMANET ETMEYELİM. Çünkü hesap günü, yanı başımızda hiç kimseyi bulamayacağız, bunu unutmayalım. Allah imtihan olduğunuz kitap KUR’AN DIR diyorsa, şunu lütfen unutmayalım: 

ALLAH SİZLERİ KUR’AN DAN İMTİHAN EDİYORUM DİYORSA, KUR’AN ANLAŞILMASI ZOR VE HER BİLGİNİN OLMADIĞI, AÇIKLANMADIĞI BİR KİTAP ASLA OLAMAZ. GELENEKLERİMİZİN, FIKIH İNANCININ ÖĞRETİSİNİ KUR’AN DA BULAMADIĞIMIZDA, BAKIN KUR’AN DA HERŞEY YOKMUŞ DEMEYELİM, BU ŞİRKTİR İFTİRADIR. BİLELİM Kİ ALLAH UNUTUCU DEĞİLDİR. YEMİN OLSUN Kİ SİZLER İÇİN KOLAYLAŞTIRDIM DEDİĞİ KUR’AN I, ELLERİMİZLE ZORLAŞTIRMAYALIM, YOKSA HESAP GÜNÜ ÇOK, AMA ÇOK PİŞMAN OLURUZ.


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

Question 15 Temmuz Dille Anlatılırmı
Yazar: anahro - 11-06-2016, Saat: 10:41 AM - Forum: Kendi Şiirleriniz - Yorumlar (2)

15 Temmuz  dille anlatılır mı.?
Olanlar hayalle canlatılır mı.?
İmansız bir güçle atlatılır mı?
İmanım cesaret,bana kalkanım.
Adaktır vatana canım,alkanım.
**
Yirmi adet namlu ucunda Ömer.
Ateşli silahlar kanında söner.
Canın la darbeyi tarihe gömer.

İmanım cesaret,bana kalkanım.
Adaktır vatana canım,alkanım.
**


Yarım gece sürdü bir asırları.
Ezildi,çiğnendi kalp nasırları.
Değiştiremezler bu sınırları.

İmanım cesaret,bana kalkanım.
Adaktır vatana canım,alkanım.
**
Unutmaz insanlık 15 Temmuzu.
Ettirmedik işgal biz yurdumuzu.
Vatan Sevdasıdır zafer ruzumu

İmanım cesaret,bana kalkanım.
Adaktır vatana canım,alkanım.

ORHAN AFACAN


28.08.2016-İZMİR

ENFAL SÜRESİ-AYET 25-
 Abdullah Parlıyan: Felaketler yönündeki imtihan ve belalara karşı uyanık ve duyarlı olun ki, o felaketler sizden yalnız varlık gayesine aykırı hareket edenlere musallat olmaz, hepinize ulaşır ve hepinizi perişan eder. Biliniz ki Allah'ın azabı şiddetlidir.

Bu konuyu yazdır

  Biz Kitapta Hiç Bir Şeyi Eksik Bırakmadık.
Yazar: halukgta - 11-05-2016, Saat: 02:15 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

Günümüzde İslam ı yaşamak ve anlamak adına yaptığımız çok büyük bir yanlış vardır. Bizlere İslam ı ve Kur’an ı anlattığını söyleyenler, şöyle söylüyorlar. “İnancımızı yaşamak adına, her bilgiyi Kur’an da bulamazsınız. Bazı bilgileri, detayları ve ibadetlerin ayrıntısını, Allah bizzat kendisi, ya da Cebrail kanalıyla elçisine iletmiştir. Bunları Kur’an da aramayın, çünkü bulamazsınız.”

Değerli din kardeşlerim, lütfen bu söylenenleri akıl ve mantık süzgecinden geçiriniz. Mantığınız kabul etmiyorsa, Kur’an ın kabul etmesi de zaten mümkün değildir. Bu sözleri söyleyenlerin, İslam ı kendi çıkarları doğrultusunda, batıl ve hurafeler ışığında topluma yaşatmak istedikleri çok açıktır. Allah namaz kılmamızı emrettiyse bizlere, gerektiği kadarını mutlaka Kur’an da açıklamıştır. LÜTFEN MEZHEPLERİN VE FIKIH ÖĞRETİSİNİN DİNE İLAVELERİNİ, KUR’AN IN ÖNÜNE GEÇİRMEYELİM. Bu bilgiler olmasaydı namazımızı kılamazdık demeyelim, hesap günü çok pişman oluruz.

Bu sözleri söyleyenlere ve bu sözlere inananlara sormak isterim, Allah Kur’an ı bizlere ne maksatla göndermişti? Elbette birçok ayetinde, Kur’an ın bizler için rehber, ışık olduğunu söyler. Her şeyden nice örneklerle de açıkladık ki anlayasınız, doğru yoldan batıla, hurafeye sapmayasınız diye gönderildiğinin detayını da verir. Bu durumda Allah, her şeyi Kur’an da açıklamayıp, detayları bizlere Kur’an da bildirmeyip, bazı konuları şifahen, sözlü olarak elçisine bildirmiş olabilir mi? BUNA İNANAN BİR İNSANIN, KUR’AN İLE HİÇBİR BAĞI YOK DEMEKTİR HATIRLATIRIM. Onun için önce Kur’an ı anlayarak ve düşünerek bizzat bizler okumalıyız ki, bizleri aldatamasınlar. İmanımızı yaşamak adına Kur’an ı yeterli görmeyip, her detayın Kur’an da olmadığına inananlara, Allah ın uyarısını hatırlatmak isterim. BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK.(Enam 38) Kur’an da çok dikkat çeken ve üzerinde düşünmemiz gereken, bizlere ibret olacak ayetlerden bir örnek daha vermek istiyorum. Cahiliye devri toplumu batıl ve hurafe inançlarından oluşan, o günkü FIKIH inançlarının etkisiyle, Allah ın katındaki melekler konusunda aralarında tartışıyorlar ve yalan yanlış şeyler söyleyip inanıyorlar. Bakın Allah gönderdiği kitabın dışına çıkan, rivayet ve sanı inançların etkisinde olanları nasıl uyarıyor, lütfen üzerinde dikkatle düşünelim ve kendimize kıssadan hisse çıkartalım.

Saffat 154, 155, 156.157: Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz? Hiç düşünmüyor musunuz? YOKSA SİZİN AÇIK BİR DELİLİNİZ Mİ VAR? DOĞRU SÖZLÜLERDEN İSENİZ, KİTABINIZI GETİRİN! (Diyanet vakfı meali)

Kur’an ı yeterli görmeyen, her bilginin ve detayın Kur’an da olmadığına inanan kardeşlerime, bu uyarı ayeti hatırlatırım ve sormak isterim. Namazın nasıl kılınacağı, orucumuzu nasıl tutacağımız, zekâtımızı nasıl vereceğimiz, Hacca gittiğimizde neler yapacağımızın detayını Kur’an da bulamadınız da, SİZİN BU KONULARDA KUR’AN IN DIŞINDAN, KUR’AN IN VERDİĞİ GARANTİLERİ VEREN, EMİN OLDUĞUNUZ DELİLİNİZ, KİTABINIZ MI VAR. Var diyenlerin, bir kez daha düşünmelerini tavsiye ederim. 

Bu düşünceye ve sözlere inanan bir insan, Kur’an ın yüzlerce ayetine gözlerini kapatmış, üstünü örtmüş ve iman etmiyor demektir. Allah Kur’an ın tümüne iman edip, hayatımıza geçirmedikçe, gerçek iman etmiş olamayız diye bizleri uyarır. Hatta bizlerin asla unutmaması gereken bir uyarıda bulunarak bakın ne söyler.

Zuhruf 44: Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ. (Diyanet meali)

Allah açıkça sizleri, Kur’an dan hesaba çekeceğim dedikten sonra, sizce bizlere gerekli olan, sorumlu olduğumuz hükümlerin/ayetlerin, ibadetlerin detaylarını, yada imanımızı yaşamak adına gereken bilgilerin bir kısmını, Kur’an a geçirmeden, sözlü olarak peygamberimize iletmiş olabilir mi? İletmiş olduğuna iman eden kardeşlerime hatırlatmak isterim, siz yukarıda hatırlattığım, Zuhruf 44. ayete iman etmiyor musunuz? Ediyorsanız soruma devam ediyorum. Allah açıklamadığı, detayını vermediği bir hükümden sorumlu tutar mı? Lütfen beşeri fıkıh bilgilerini, dine ve ibadetlerimize ilave edilen bilgileri Kur’an da göremediğimizde, Kur’an ı eksik görmeyelim. Hataların en büyüğünü yaparız.

Batıl savunucuları, atalarının dininden vazgeçemeyenler, hemen nefislerinde delil yaratmaya başlıyorlar ve diyorlar ki; “Peygamberimizin hadisleri var ya. Onlarla ayetleri anlayacağız, detaylarını öğreneceğiz. Kur’an da olmayan bilgileri hadislerden öğreneceğiz.”

Bu sözlere inandığımız içindir ki, sakın dinde bölünmeyin, yalnız Kur’an ın ipine sarılın diyen Rahmana inatla bölündük, yetmedi rivayetler yoluyla nakledilen bu bilgilerin farklılıklarından dolayı da, bir birimize öldüresiye düşman olduk. Hatırlatmak isterim, peygamberimize eğer Kur’an ın dışından tek bir bilgi, detay gelmiş olsaydı, ÖNCE ONLARI KAYDA ALDIRIR VE YAZDIRIRDI. Tüm bunlara inananlara sormak isterim, neden Allah Kur’an dışından birçok konuyu ve yapmamızı emrettiği detayları, elçisine şifahen yani sözlü bildirip Kur’an a geçirmesin? Bunun bize faydası mı var, yoksa zararımı var? Aklı başında hiç kimse bu söylenenleri kabul etmez. Allah Kur’an dan sorumlu tutuyorsa bizleri, sorumlu olacağımız her bilginin ve detaylarının Kur’an da olacağını, olması gerektiğini bilir. Bunun tersini düşünmek, Allah ın adaletine saygısızlıktır.

Düşünen bir insan, Peygamberimizin sözleri olduğuna inandığımız tüm hadislerin, günümüze rivayet yoluyla, yani nakil yoluyla ulaşmasının sağlıklı olamayacağını bilir. Allah ayetinde nasıl uyarıyordu bizleri? “EMİN OLMADIĞIN BİLGİNİN ARDINA DÜŞME, HESABINI SORARIM.” Rivayet yoluyla nakledilen bilgilerin arasına, yanlış bilgilerin girmesi, naklederken kişisel düşüncelerin ilaveleri, art niyetli din düşmanlarının kendi inançlarını ilave etmediklerini, hiç birimiz bilemeyiz ve emin olamayız. Onun içinde bu bilgilere dikkatle yaklaşmalı ve tümden reddetmek yerine, itinayla araştırıp mutlaka, Kur’an süzgecinden geçirmeliyiz.

Buna benzer uyarıları yaptığımızda, “Kur’an süzgecinden nasıl geçirelim, her bilgi Kur’an da yok ki” savunması yapılmaktadır. Bunları söyleyenlere de, zikir ehlinin vereceği cevap açıktır. Allah sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diye hüküm verdiyse, Kur’an ın dışındaki hiçbir bilgiden, detaydan sorumlu olamayız olmalıdır.

Peygamberimiz sağlığında asla Kur’an dışından hiçbir bilgiyi ve kendi sözünü kayda aldırmamıştır. Eğer Kur’an da her bilgi ve detay olmasaydı, böylemi yapardı Allah ın elçisi? Dört halife devrinde de, hadis yazımı ve nakli yasaktı. Çünkü peygamberimizin adı kullanılarak, kişisel düşüncelerin yorumlamalarıyla nakiller yapılıyor, yanlış sözler iletiliyordu. Peygamberimizin sağlığında, kendi sözlerinin naklini yasaklamasının nedeni de buydu. 

Hadislerin toplanmasına ve kayda geçirilmesine, Dört halife döneminin sona ermesi ve İslam ın mezheplere bölünmesiyle kayda alınmasına başlanmıştır. Hadis toplama yarışına giren mezhepler, ne yazık ki peygamberimizden neredeyse, yaklaşık 200 yıl sonra toplanmaya, kayda alınmaya başlanmıştır. İlginçtir aynı konuda çok farklı hatta tam tersi sözlerin, peygamberimize ait olduğuna inanılmış ve herkes kendi hadislerinin doğruluğuna inanarak, inançlarına yön vermişlerdir. Hâlbuki Allah Rum suresi 32. ayette, emin olmadığımız bilginin ardına düşüp fırkalara, mezheplere ayrılıp, rivayetlerin ardına düşenlere bakın ne diyor ve uyarıyor.

Rum 32: Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) HER FIRKA, KENDİLERİNDE OLAN İLE BÖBÜRLENMEKTEDİR. (Diyanet vakfı meali)

Sizlere sormak isterim. ALLAH BİZLERİ BU YOLLA BİLGİLENDİRMİŞ VE İMANIMIZI BU BİLGİLER IŞIĞINDA YAŞAMAMIZI İSTEMİŞ OLABİLİR Mİ? Yorum ve karar sizlerin. Ama artık elde Kur’an, düşünme zamanı geldi ve geçiyor. 

Çıkarları adına dine fitne sokanlar, İslam a sokulan batıl inançların yaşanması içinde, bu bilgileri adeta Kur’an ile eş tutarak şöyle demişlerdir. “ ALLAH PEYGAMBERİMİZİN HADİSLERİNİ DE, TIPKI KUR’AN GİBİ KORUMASI ALTINA ALMIŞTIR.” Bu sözlere inanmak şirktir, Kur’an ı inkâr etmekle aynıdır, lütfen bu gerçeği artık fark edelim. Allah açıkça yalnız Kur’an ı korumasına aldığını bildirmiş ve yine yalnız KUR’AN IN İPİNE SARILIN diyerek, emin olamadığınız bilginin ardına düşmeyin diye, bizleri uyarmıştır. Lütfen tüm bu söylentilere ve Kur’an ın özüne aykırı düşen bu inançlara artık inanmayalım. Elimize Kur’an ı alarak, anladığımız dilden okuyalım ve bir öğrenci misali üzerinde düşünerek imtihanımıza yön verelim.

Lütfen unutmayalım, hepimiz Kur’an dan imtihan oluyoruz, BAŞKA BİLGİLERDEN, HÜKÜMLERDEN, DETAYLARDAN, BEŞERİN FIKIH İNANÇLARINDAN DEĞİL. Allah ın ipi Kur’an a sarılan, batıldan uzaklaşır. Allah ın ipine sarılanın gönül gözü aydınlanır ve eğri ile doğruyu fark ederek, hurafeden uzaklaşır. Allah elçisine gönderdiği Kur’an ı, o günkü topluma tebliğ ederken, kendi hurafe ve batıl inançlarını da yaşamak isteyen, hatta Allah ın emirleri arasında olması gerektiğinin itirazında bulunanlara, bakın nasıl bir ayet indiriyor.

Ankebut 51: KENDİLERİNE OKUNMAKTA OLAN KİTAB'I SANA İNDİRMEMİZ ONLARA YETMEMİŞ Mİ? Elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır. ( Diyanet vakfı meali)

Değerli din kardeşlerim, ne yazık ki cahiliye dönemin yaptığı aynı yanlışları, günümüzde bizlerde yapıyoruz. Kur’an da her bilginin, detayın olmadığına inandığımız için, mezheplerin fıkıh öğretisi inancımıza girmiştir. Hatta rivayet ve sanı inançları neredeyse Kur’an ın önüne geçmiştir. Bu bilgileri bizler, İslam ın olmazsa olmazı sayarak, Kur’an ı yeterli görmez olmuşuz. Ne yazık ki bizler, Kur’an ı rehber almıyoruz, aldığımızı zannediyoruz. Geçmiş toplumların yaptığı yanlışları bizlerde tekrar ediyoruz. 

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  Siz sevdiğinize ne kadar sadıksınız ?
Yazar: Leader - 11-03-2016, Saat: 03:32 PM - Forum: Güncel Haberler - Yorumlar (1)

Endonzeya'da bir yıl önce ölen sahibinin mezarından ayrılmayan bir kedi var... Unilad'den derlediğimiz bu minnoş ama kocaman kalpli kediciğin hikayesine gözyaşlarımızı tutamadık. Umarız sıcak bir yuva bulur ve sahibini özlemeye orada devam eder.
Kaynak: http://www.unilad.co.uk/animals/this-hea...


Sahibinin ölümüyle adeta yıkılan bu kedicik 1 yıldır sahibi olan kadının mezarından ayrılmıyor.



s-03f8ce6d548e6047747a64a2185bf3bd80b6cfa6.webp


İlk fark edildiğinde Endonezya'nın Central Java kentindeki bir mezarlıkta ağladığı anlaşılan kedi, gelen geçenler tarafından beslense de sahibinin mezarından ayrılmayı reddediyor.  

28 yaşındaki Keli Keningau Prayitno da ona mama ve su verenlerden biri, hatta onu sahiplenmeyi bile denedi. Ama kedi mezartaşının bulunduğu aynı noktaya dönmekte ısrar ediyor.

Kedi sahibinin mezarından, yalnızca sahibinin çocuklarının evine mama yemeye ve su içmeye gittiği zaman ayrılıyor.


s-bd148636605351e3f4b86df44a12ab75ee2a7f4f.webp


Sahibinin ölmesinin üzerinden tam bir yıl geçti ama o sevgisinden vazgeçmemişe benziyor. Tam 1 yıldır sahibinin mezarında yatıyor, toprağa sürtünüyor ve orada vakit geçiriyor. 
Birkaç kez onu sahiplenmeye çalışan Keli Keningau Prayitno; "Onu evsiz bir kedi sandım ve yardım etmeye çalıştım ama her defasında aynı yere geri dönüyor. Onu her gün görüyordum ve her zaman orada olduğunu fark ettim, ama bazen bir iki saatliğine gidip yine geri geliyordu."


"Onu takip ettim; yaşadığı eve geri dönüyordu ve sahibinin çocukları onu besliyordu. Ama kedi sonra aynı yerine geri gidiyor ve orada uyuyor, miyavlıyor."


s-7092f8078dcb66677bdb526d979808945c5ebd7b.webp


"Görmesi çok üzücüydü. Hayvanların sahiplerine ne kadar bağlı olduğunu gösteriyor adeta."

Bir çocuk babası adam ayrıca kediyi sahiplenmek isteyen başkalarının da olduğunu ama kediyi hala her gün sahibinin mezarında gördüğünü söyluyor.


s-05c35e3a9ce18f27a3e88694c1c6f5add4b606cc.webp


Bu sadık ve yüreği sevgi dolu minnoşun adını bilmesek de, o bize dostluğun ölümle son bulmayacağını gösteriyor.


s-9242bcefb87c65ebdfa59ac38a2a4299a85f0872.webp


Can dostlarımızın bizi ne kadar çok sevdiğini hafife mi alıyoruz acaba? Unutmayın onlarla dostluk kurmak hem bize ölümsüz arkadaşlıklar kazandırır hem de onların hayatını kurtarır! 


Şimdi lütfen cevap verin. Siz kimi bu şekilde beklersiniz ?

Bu konuyu yazdır

  Tarih: 10-30-2025, 11:12 PM