Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Forum İstatistikleri |
» Toplam Üyeler: 16,691
» Son Üye: orhand
» Toplam Konular: 98,518
» Toplam Yorumlar: 1,065,494
Detaylı İstatistikler
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 410 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 406 Ziyaretçi Applebot, Bing, GoogleBot, Yandex
|
Son Aktiviteler |
Acemhe'den :P
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: ÇiLeK
06-18-2025, Saat: 11:21 AM
» Yorumlar: 1,421
» Okunma: 79,523
|
Gidene Mi Zor Kalana Mı ?
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: Gü-lŞ«m-se
05-27-2025, Saat: 09:56 AM
» Yorumlar: 1
» Okunma: 401
|
Türk Askeri Çanakkale'de ...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 01:07 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 541
|
Bıktım Artık Yalnızlıktan...
Forum: Aşk Hikayeleri
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:56 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 257
|
Papağan İle Zürafa - Serd...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:51 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 141
|
Oğlak İle Kartal - Serdar...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 70
|
Zübeyde Hanım Doğumevi - ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:48 PM
» Yorumlar: 2
» Okunma: 278
|
ÖYLESİ'NE...
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: SunSet
03-26-2025, Saat: 01:27 PM
» Yorumlar: 10
» Okunma: 888
|
Ben Serdar Yıldırım. Bu g...
Forum: Sen Yenisin Galiba ?
Son Yorum: Serdar102
03-12-2025, Saat: 11:38 AM
» Yorumlar: 3
» Okunma: 433
|
Ya Atatürk Olmasaydı? - S...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
03-11-2025, Saat: 07:20 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 310
|
|
|
Kur'an da Mirasın Dağıtılması Nasıl Anlatılır. |
Yazar: halukgta - 03-07-2014, Saat: 08:00 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bu yazımda Kur’ an da geçen, MİRAS konusunu konuşmak ve sizleri bu konuda düşünmeye davet etmek istiyorum. Bildiğiniz gibi bu konu, çok farklı şekillerde anlatılır. Konuyu Kur’an dan detaylı bilmeyen toplumumuz, erkeğin kadından bir pay daha fazla alması gerektiği, Kur’an ın asıl emri olarak gösterilir.
Gerçektende mirasın dağıtımında Kur’an birinci öncelikle, erkek kadından bir pay fazla almalımıdır diyor, yoksa bu bahsedilen dağıtım şeklinin çok özel bir durumda, vasiyet bırakılmadığında, KADININ ÇOK DAHA AZ BİR PAY ALMASINI MI ÖZELLİKLE ENGELLİYOR. Gelin bu konuyu, Kur’an bütünlüğünde birlikte düşünelim. Genelde bizler Kur’an dan, kendi nefsimize göre kelimeleri, cümleleri cımbızlayarak ayetleri anlamaya çalışırız. Kur’an ı bir bütün olarak hiç düşünmeyiz. Bizler Kur’an a uymak yerine, Kur’an ı kendimize uydurmaya çalışırız. Nefsimiz her zaman bu konuda ağır basar.
Allah Bakara suresinde, kendisine ölüm yaklaşmış olan birisinin mal varlıklarını, ne şekilde miras olarak dağıtmasını öneriyor ona bakalım önce.
Bakara 180: Birinize ölüm geldiği zaman, eğer mal bırakıyorsa, ana babaya, yakınlara, uygun bir tarzda VASİYET ETMESİ, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir borç olarak SİZE FARZ KILINDI.
Demek ki mallarımızı, yakınlarımıza ölmeden önce VASİYET ederek bırakmamız, Allah ın öncelikli emri. Bizler için bu görev FARZ, yani öncelikle yapmamız gerenken bir emir. Ne yazık ki bu gerçek, göz ardı edilmektedir. Hatta vasiyet şahitler karşısında yapılması gerektiğini de söyleyerek, şahitleri de bağlayıcı ayetlerle sağlama alıyor.
Maide 106: Ey iman edenler! Birinize ölüm gelip çatınca, vasiyet esnasında içinizden iki adalet sahibi kişi aranızda şahitlik etsin……
Bakara 181: Kim işittikten sonra VASİYETİ değiştirirse, hiç kuşkusuz bunun günahı onu değiştirenler üzerinedir. Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir.
Demek ki vasiyet, miras için ilk ve en önemli şartı. Buradan da anlaşılıyor ki, mirasın dağıtımında kadına bir pay, erkeğe iki pay, miras dağıtımında özellikle istenen bir dağıtım şekli değil. Hatta nisa suresi 7. ayetinde de bu konuya dikkat çekiyor ve bakın ne diyor.
Nisa 7: Ana-baba ve akrabanın geriye bıraktığından ERKEKLERE BİR PAY VARDIR. Ana-baba ve akrabanın geriye bıraktığından -ONUN AZINDAN DA ÇOÄžUNDAN DA- farz kılınmış bir nasip olarak KADINLARA DA BİR PAY VARDIR.
Buradan da açıkça anlıyoruz ki, mirasın dağıtımında ilk öncelik vasiyette bulunmak. Hatta ayetin sonunda, erkek ya da kadın mirasçıdan bahsederken, ayırt etmeden azından, çoğundan bir hissenin olduğu söyleniyor. Çünkü mirasın dağıtımındaki asıl yöntem, vasiyetle mirasın dağıtımıdır.
Yine bu konu ile ilgili Maide suresi 106. ayette Allah ne diyordu, bakın nasıl bizleri uyarıyor tekrar hatırlayalım.
( Ey iman edenler! Birinize ölüm gelip çatınca, vasiyet esnasında içinizden iki adalet sahibi kişi aranızda şahitlik etsin. )
Bu ayetten de anlaşılıyor ki, mirasın dağıtımında ilk yapılması gereken, VASİYET etmekmiş. Yine Nisa suresi 12. ayetinde de vasiyet etmekten bahsedilir. Ahzab suresi 6. ayette de yakınlarımıza uygun bir vasiyet yapılması önerilmektedir.
Şimdide işin farklı bir boyutunu düşünelim. Diyelim ki vasiyet bırakmadık. Sorarım sizlere, hangimiz ne zaman ölüme yaklaştığımızı düşünürde, vasiyet bırakırız? Elbette büyük çoğunluğumuz, ölümü kendimize yakıştıramadığımız için, vasiyeti de düşünmeyiz bile. Çünkü sanki garanti almış gibi, ileriye dönüp büyük hesaplar, planlar yaparız.
İşte Rabbimizde bunu bildiği için, bu konuyla ilgili ilk emrini vasiyet edin diye indirmiş ama daha sonra, vasiyet etmeden ölenlerinde büyük bir gerçek olduğunu bildiğinden, YİNE KADINI GÖZETEREK, kadının hiçbir pay almamasını engellemek adına, bu durumda erkeğin yarısını alabilmesi garanti altına alınmıştır. Ayeti hatırlayalım.
Nisa 11: Allah çocuklarınız hakkında, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder.
Bazı Kur’an meallerinde, bu ayetle ilgili açıklama yapılır ve denir ki, daha önce mirasın dağıtılması vasiyetle olacağı hükmedilmiş olup, bu ayetle gereken açıklama yapılarak, mirasın erkeğe iki pay, kadına bir pay olarak dağıtılması detayı ile açıklanmıştır denmektedir. Bu sözleri söyleyenler, ne yazık ki konu ile ilgili diğer ayetlerin üstünü örtmekte, hükmünün kalktığını söylemektedirler. Böylece Allah ın bizlere konuyla ilgili önerileri, tavsiyeleri hiç anlaşılmamış ve gerçeklerin üstü örtülmüştür. Hâlbuki Allah ayetinde, vasiyeti farz kıldığını açıkça bizlere bildirmişti.
Bu farz emir, kaldırılmış olsaydı, buda açıkça Kur’an da bildirilirdi. Zaten bu yanlış her konuda yapılarak, Kur’an ın yüzlerce ayeti nesih edilmiş, yani hükmü kalktığı söylenerek, Kur’an ı anlaşılmaktan uzaklaştırmışlardır.
Allah geleceği bilir ve ayetlerini ona göre gönderir. Toplumun genelini ilgilendiren Kur’ an da hükmü kaldırılmış, asla hiçbir ayet yoktur. Örneğin peygamberimizle ilgili bir konuda Allah, elçimi ziyaret ederken, önce bir hayır yapınız diye emretmiş, fakat topluma bu güzel örnek zor geldiğinden, Yaradan bu size zor geldi değil mi diyerek, bu emri kaldırdığını açıklamıştır ayetinde. Dikkat ederseniz kaldırdığını açıkça söyler. Bunu yapmasının nedeni de, peygamberimizi olur olmaz, zamansız şekilde ziyaret ediyorlar ve uzun oturmalarla peygamberimizi rahatsız ediyorlardı. Peygamberimizde buna ses çıkaramıyordu. Rabbimiz de bunu düzene sokmak adına önlem almıştı. Aslında bu örnek hakkında söylenecek çok şeyler var.
Hükmü nesih edilen ayetler, Kur’an içinde değil, daha önce gönderilen kitaplar arasında olduğunun örnekleri de, Kur’an da izah edilmiştir. Hatta bir ayetinde, siz Kur’an ın bazı ayetleri kabul edip, bir kısmına inanmıyor musunuz diyerek, Kur’an ın tamamının geçerli ve hiçbir ayetinin hükmünün kalkmadığını, açıkça anlatır bizlere.
Allah ın Nisa suresi 11. ayetinde yaptığı öneri, tavsiyedir. Asıl emredilen vasiyettir. Vasiyet edilmemiş bir ailede, kadının hakkını, en az erkeğin yarısını alacak kadar garantiye almıştır Allah bu ayetle.
Lütfen cahiliye devrini düşünün. Kadının adı bile yok, miras ise hiç verilmiyor. Kız çocuğu doğdu diye, toprağa diri diri gömen bir toplum var karşımızda. Gerçi çok fazla uzağa gittim galiba, eğer bugünkü kanunlarımız olmasaydı, kadınlarımız mirastan sizce hak alabilirler miydi? Demek ki Kur’an, medeni kanunların özünü teşkil ediyormuş. Bugün bazı yörelerimizde, Müslüman oldukları, Kur’an ayetlerini açıkça gördükleri halde, kadına hala miras vermezler, lütfen bu gerçeği unutmayalım.
Allah ın ayetlerinin bir kısmını göz ardı edince, böyle yanlış nefsi anlamlar çıkartıyoruz Kur’an dan. Sanırım bu düşünce, erkek egemenliğinin nefislere bir baskısı olsa gerek.
Allah Nisa 11. ayette, kadınların erkeğin en az yarısı kadar payını almasını garanti altına alıyor. O devir de vasiyet etmemiş bir ailenin, kız çocuklarını lütfen düşününüz. Hiçbir hak iddia edemez, tek bir pay bile alamazdı. Allah da bu haksızlığın yapılmasını Nisa suresi 11. ayetle önlemiştir.
Kadınlar böyle bir durumda erkeğin yarısı kadar alıyor ama bu işin birde farklı bir yönü var. Kadınlar evlenirken alacağı MEHİRLE, bu açığı kapatıyor. Belki mirastan en az erkeğin yarısı kadarını alıyor, ama evlenirken erkekten istediği MEHİR ile de, erkeğin alacağı payı bile belki de geçiyor.
İşte Kur’an aklı olana, onu rehber edinene böyle güzel yol gösteriyor. Onu nefislerine kanıt olsun diye okuyan, onun ayetlerinin bir kısmına inanıp, bir kısmının hükmü kalkmıştır diyerek, ayetler arasında bağı koparana, elbette ne rehber olacak, nede Allah ın nuruyla aydınlanacaktır.
Bizler ne yazık ki Kur’an ı, bir bütün olarak düşünerek okumuyoruz. Düşünmeyi bırakın anlamını bile bilmeden okumamızı önerenlerin öğütleri ve tavsiyeleri ile İslam ı yaşadığımız içinde, Kur’an ı yanlış anlıyoruz, onun aydınlık yolundan istifade edemiyoruz.
Bizlere düşen Kur’an ı emin olamadığımız, rivayet ve sanı bilgilerle anlamak yerine, yine Kur’an ın bizzat kendisinden anlamanın yolunu seçmeliyiz. Çünkü Kur’an kimseye muhtaç değil, her beşer Kur’an a muhtaçtır. Kur’an kendisini açıklayan, anlatan, eşsiz bir nurdur. Allah boşuna, hadi bir benzerini getirsinler bakalım demiyor.
Eğer Kur’an ı yanlış kaynaklardan anlamaya çalışırsak, bizleri Allah ile aldatmalarına da mani olamayız. Allah ile aldatılan, asla gerçeklerin farkına varamaz. Allah ın güneşi ile aydınlanmayan, beşerin karanlığında, BATILI HAK ZANNEDER, gerçekleri göremez. Böylece şeytanın oyuncağı olur ve batılı savunmaya devam eder.
Hakkı ve batılı ayıramayan toplumlar, kendisini yönetecek, EHİL insanları da doğru seçemez. Bakın bu konuda Rabbimiz nasıl uyarıyor bizleri.
Nisa 58: Allah, size, EMANETLERİ MUTLAKA EHLİNE VERMENİZİ VE İNSANLAR ARASINDA HÜKMETTİÄžİNİZ ZAMAN, ADALETLE HÜKMETMENİZİ EMREDİYOR. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
Ne yazık ki Kur’an ı gereği gibi rehber alamayan toplumlar, kendi yöneticilerini EHİL insanlardan seçemeyeceği gibi, o seçtikleri yöneticilerde, yönettiği toplumları ADALETLE ASLA YÖNETEMEZ. Böyle toplumlarda ADALETSİZLİK, RÜŞVET kol gezer. Ama Allah ile aldatılanlar, yapılan bu zulmü asla fark edemezler. Buda Allah ın bizlere bir cezasıdır.
Rabbimiz bizleri böyle bir zulümden, adaletsizlikten uzak tutsun inşallah. Toplum olarak Kur’an gerçeklerini fark edebilen, onun açtığı aydınlık yoldan yürüyen, Allah ın halis kullarından olmamız dileklerimle.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
|
|
|
Christina Perri - A Thousand Years |
Yazar: ZencefiL - 03-07-2014, Saat: 11:10 AM - Forum: Online Videolar
- Yorum Yok
|
 |
Heart beats fast
Kalp atışları hızlanır
Colors and promises
Renkler ve sözler
How to be brave
Nasıl cesur olurum ?
How can I love when I'm afraid to fall
Düşmekten korkerken nasıl sevebilirim ?
But watching you stand alone
Ama seni izlemek tek başına
All of my doubt suddenly goes away somehow
Bütün şüphelerim her nasılsa birden gider
One step closer
Bir adım daha
I have died everyday waiting for you
Seni beklerken her gün öldüm ben
Darling don't be afraid I have loved you
Sevgilim korkma sakın seviyorum seni
For a thousand years
Bin yıldır
I'll love you for a thousand more
Bir bin daha severim
Time stands still
Zaman durur
Beauty in all she is
Ondaki güzellikten
I will be brave
Cesur olacağım
I will not let anything take away what's standing in front of me
Karşımda duran şeyin hiçbir şey alıp götürmesine izin vermeyeceğim
Every breath
Her nefes
Every hour has come to this
Her saat işte sona geldi
One step closer
Bir adım daha
I have died everyday waiting for you
Seni beklerken her gün öldüm ben
Darling don't be afraid I have loved you
Sevgilim korkma sakın seviyorum seni
For a thousand years
Bin yıldır
I'll love you for a thousand more
Bir bin daha severim
And all along I believed I would find you
Bunca zamandır seni bulacağıma inandım
Time has brought your heart to me
Zaman kalbini getirdi bana
I have loved you for a thousand years
Seni seviyorum bin yıldır
I'll love you for a thousand more
Bin yıl daha severim
One step closer
Bir adım daha
One step closer
Bir adım daha
I have died everyday waiting for you
Seni beklerken her gün öldüm ben
Darling don't be afraid I have loved you
Sevgilim korkma sakın seviyorum seni
For a thousand years
Bin yıldır
I'll love you for a thousand more
Bir bin daha severim
And all along I believed I would find you
Bunca zamandır seni bulacağıma inandım
Time has brought your heart to me
Zaman kalbini getirdi bana
I have loved you for a thousand years
Seni seviyorum bin yıldır
I'll love you for a thousand more
Bin yıl daha severim
|
|
|
Yanlış Anla(ma) |
Yazar: Xesar - 03-05-2014, Saat: 11:47 AM - Forum: Kişisel Aşk Yazıları
- Yorumlar (39)
|
 |
Seni daha yakından tanıyabilir miyim ? Ne kadar mı yakın ? Kokunu duyabilecek kadar yakın olması kâfi benim için. Zira başka bir şey düşlemek züldür. Geç kalmışım sana birkaç zaman, kaç zaman olduğunu bende bilmiyorum. O yüzden yanı başında oturup, kısa bir süre kokunu duymak bir ömür bana yeter.
Senden ricam bugün beni yanlış anla, bazen böyle tuhaf duygular gelir bana, sonra kaybolup gider. İşte öyle saçma zamanlarımdan bir tane yaşıyorum. Lütfen söylediğimi yanlış anlama saçma olan sen değilsin, saçma olan; benim olmadık zamanlarda böyle karışık duygulara kapılıyor olmam.
Şöyle hovarda zamanlarımdan birinde çıksaydın ya karşıma, asma suratını hemen, derdim seninle eğlenmek falan değil, hani olur ya belki severdik birbirimizi yada hayal kırıklıkları bırakırdım sana da tıpkı diğerleri gibi. Neyse belki böylesi daha iyidir. Böyle uzaktan küçücük hisler beslemek sana sonra yavaş yavaş gülümsemek…
Bakma bana böyle, bir gönülde kaç sevda yaşar ki ! O yüzden buna aşk dememi bekleme benden adını başka bir şey koyalım. Ara sıra bakışalım sadece öyle uzaktan uzağa, hiç dokunmadan sevelim birbirimizi tıpkı çocukluk aşkı gibi. Cinsel dürtüler beslemeyelim, seninle yaşayalım sevginin en saf halini, bu sana çok ağır gelir mi ?
Geç kaldı(n)(m)(k) kabul edelim.
Hani ne diyordu o şarkının sözleri ;
Gönlümde açmadan solan bir gülsün
Her zaman gamlıyım her zaman üzgün
Beklerim yolunu aylar boyunca
Yeterki gel bana
Senede bir gün, senede bir gün
Ağarsın saçların, solsun yanağın
Adını anmaktan yansın dudağım
Bu aşka canımı adayacağım
Yeter ki gel bana
Senede bir gün, senede bir gün
|
|
|
Küresel Isınma |
Yazar: Xesar - 03-04-2014, Saat: 04:17 PM - Forum: Kişisel Makaleler
- Yorumlar (16)
|
 |
*Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.(Kızıl Derili Atasözü )
Bugün Orhan Bey memleketine yağmur ya da kar yağmadığı için şikayet ettiğinde sadece küresel ısınma diyebildim.
Peki şöyle düşünelim;
Bundan yüz elli yıl sonra bir çocuk ‘’babacığım kar nasıl bir şey’’ diye sorduğunda o gün için babalar ne cevap verecek merak ediyorum .Böyle bir soru ortaya çıkmasın diye bugün için kendi adıma gösterdiğim bir çaba var mı ? Cevap:hayır. Peki bu özeleştiriyi yaptıktan sonra , bunun için bir çaba gösterecek miyim ? Sanmıyorum.
Yarın öbür gün torunlarım kaynakları nasıl bu kadar tüketebildiniz dede hiç mi bizi düşünmediniz dediğinde , verilecek cevap çok basit çünkü : o günün şartları öyleydi.
Oysa doğa günün şartlarını dinlemiyor, bizim ona verdiğimiz zararın intikamını yavaş yavaş alıyor ve biz insanlar bunun bilincinde olmamıza rağmen, yine de ona zarar vermekten vazgeçmiyoruz. Örnek olarak bu yıl İstanbul’a bir kere kar yağmasını verebiliriz onun dışında neredeyse sürekli, güneşli bir İstanbul gördük. Haberlerde sürekli bir yerlerde kaynakların kuruduğundan söz ediliyor. Hatta daha bu sabah kuruyan bir kaynağın altından anıt mezarların çıktığını seyrettim televizyonda.
Geçen gün bir değerlendirmede çok sevdiğim bir dostum şöyle bir açıklama yapmıştı. ‘’Okuma oranı arttı ama anlama oranı düşüyor.’’
Bu tespit her açıdan geçerli, ancak günümüzde küresel ısınmaya bu kadar vurgu yapılırken bizim bu kadar dikkatsizce hareket ediyor olmamız mantığa aykırı. Ancak bu yaptıklarımız sadece bizlere değil bizimle beraber dünya üzerinde yaşayan canlılara da zarar veriyor. Mesela geçen gün veteriner bir arkadaşımla sohbet esnasında kedilerin mart ayı ile ilgili bir espri geçti. Kendisinin yaptığı açıklama kediler için ne ifade ediyor bilmem ama benim için içler acısıydı. Bu hayvanlar da mart ayı diye bir şey kalmadı yılda dört defa çiftleşiyorlar artık, hayvanların bütün dengesi bozuldu dedi.
Peki;
Bütün bunların bilincinde bir tüketici olarak ilk yapacağım şey ne biliyor musunuz ?
Söyleyeyim, yazdığım yazıyı baştan sona kadar okuyup acaba yanlış yazdım mı ? diye bakacak iyi en azından fena bir şey çıkmamış, bu konu ile ilgili de bir yazı yazmış oldum diyecek gülümseyeceğim. Sonra yine her zaman ki gibi tüketmeye ve çevreye zarar vermeye devam edeceğim.
Sonuç,
Kendi yazdığı yazıdan ve okuduklarından bir şey anlamayan, küresel ısınmayı durdurmak için bir çaba göstermeyen bir birey olarak; gelecek neslin mezarımda şahsıma edeceği küfürleri peşinen kabul ediyorum.
Geçmiş olsun.
|
|
|
Alıştım artık... |
Yazar: Orhan-38 - 03-04-2014, Saat: 02:32 PM - Forum: Şiirler
- Yorumlar (2)
|
 |
Alıştım Artık Yalnızlık Denizinde Kendimi Serinletmeye...
Ama Farkında Olmadan Öyle Çok Açılmışım ki...
Dönüşü Yok Artık Bu Yolculuğumun...
Biliyorum ki, Ben Hep Mutsuzluğa Mahkum...
Ben Hep Yalnızlığa Mahkum...
Ben Hep Özlemlere Mahkum...
Ve Müebbet Sensizlikle Yaşayacağım!
Bu Gün Uzak Yolları Yazacaktım...
Uzaklıktaki Gücün Mesafeleri Ayrıştırarak İnsanı Yalnızlığa Mahkum Ettiğini...
Birbirinden Ayrılmak İstemeyen, Birbirinin Kalbine Dokunmaktan Korkmayan insanların Neden Vazgeçtiklerini, Neden Böyle Koşar Adım Birbirlerinden Uzaklaştıklarını Yazacaktım...
Yaklaştıkça Yalnızlığın Çürümeye Terk Edilmiş Köklerini Çıkaracaktım Yaban Topraklardan...
Yaklaştıkça Yakalanacaktım Yaklaştıkça Kovulacaktım Belki de...
Ey Uzak Yolların Bilinmezleri...!
Neresinden Başlıyayaım Dilimi Şaşkına Çeviren Alfabenizin?
Hangi Sessizine Dokunayım?
Uzak Yolları Yazacaktım Ben...
Ayrılık Yazdıysan Ellerimi Boşluğa Uzatılmış Bir Yılgınlıkta Bırakma! Diye Yazacaktım...
Zaten Bunun Adı Ayrılıktı...
Zaten Yılgındı Ellerim Ulaşmaya Çalışmaktan...!
Dokunmazsan Sevemezsin ki...
Dokunmazsan Hissedemezsin ki...
Dokunmazsa Göremezsin Bile...
Sevdiğine Dokunabilmek Ne Büyük Hazdır İnsan İçinde, Yürek Hissinde, Kalp Atışlarında, Kısaca Yüreğinin Atıığı Her Heyecana Dokunabilecek Kadar Yakın Olabilmek, Dokunabilecek Kadar Hissedebilmek..
Öyle Güzel Büyük Bir Şanstır ki Koklayabilmek, Soluyabilmek Onu..
Öyle Özeldir ki Hasretlik Bir Dokunuşun Büyüsü...
Dokunmazsan Sevemezsin...
Dokunmazsan Göremezsin...
Dokunmazsan Hissedemezsin...
Yakınsızlıktan Doğan Bir Hissin Ne Kıymeti Var ki Ellerine Erişemedikten Sonra?
Mesafeler Arasında Uzanan Kolların Tadını Nereden Bilebilirsin ki O Gözlerindeki Rengi Göremedikten Sonra?
Uzaktan Bir Ses Duyduğunda Nasıl Heyecanlanabilirsin ki O Ses Tam Yüreğine Çarpmıyorsa?
''Gönderilmemiş aşk mektupları''
|
|
|
Yazdır Kendini ... |
Yazar: Orhan-38 - 03-04-2014, Saat: 02:15 PM - Forum: Şiirler
- Yorumlar (2)
|
 |
İsyan Değildir Sözlerim Sevgili!
Hiç Pişman Değilim Seni Sevdiğime…
Böylesine Severken Seni Kahrediyor Ayrılık...
Hasret Ateşi Yakıp, Kavuruyor...
Sevdamdır Dile Gelen, İsyanım Değil...
Öyle İsterdim ki, Bir Ömür Yanımda Olmanı...
Öyle İsterdim ki, Aşkınla Eriyip Sarhoş Olayım...
Öyle İsterdim ki, Umudum Olmanı, Benim Olmanı...
Öyle İsterdim ki, Kollarında Olmayı...
Öyle İsterdim ki, Teninin Kokusunu Duymayı...
Öyle İsterdim ki, Gözlerimin Derinliklerine Sevgiyle Bakışını Görmeyi...
Öyle İsterdim ki, Yürekten Sevişini Hissetmeyi...
Öyle İsterdim ki, Benden Öte Bir Ben Oluşunu Görebilmeyi...
Ah Be Sevgili! Ben Kabuslarla Büyüdüm, Hayal Etmek Ne Haddime...!!!
Sensiz Olmuyor!
Olmaz da Sevgili!
Gitme Ruhum!
Sen Gidersen Hicran Düşer Yüreğime...
Sen Yokken Tutsak Düşerim Bir İsyan Gecesine!
Yok Olurum!
Ölürüm Sen Yokken Sevgili!
Cümleler Yetmedi Bugün Bana...
Bugün Üç, Dört Kez Seni Anlattım Önce Yüreğime, Sonra Kağıdıma...
İçimde İkna Edilmesi Gereken Bir Ben Var...
Sahibini Bildiğim Kelimelerin Anlamlarını Zihnimde Çakılı...
Bir Dünya Kurup, İçinde Kaderler Yazdım...
Aşk'ımı Yazdım...
Oya Gibi İşledim Her Satırını...
Seni Yazdım Beni Yazdım Ama Yetmedi...
İçim Titredi, Yüreğim Acıdı...
Dünyam Olmadan Aşk Neye Yarardı...
Sensiz Ben Nefes Bile Alamam...
Sen Kendime Düştüğüm Notlarsın...
Gün Gelir Sayfalarında Gezinirken Dudağımda Bir Gülücük, Gözümde Bir Damla Yaş Olacaksa Düşüncelerim Kırma Kalemimi...
Yazdır Kendini....
''Gönderilmemiş aşk mektupları''
|
|
|
|