Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 431 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 427 Ziyaretçi Applebot, Bing, GoogleBot, Yandex
|
Son Aktiviteler |
Türk Askeri Çanakkale'de ...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 01:07 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 74
|
Bıktım Artık Yalnızlıktan...
Forum: Aşk Hikayeleri
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:56 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 48
|
Papağan İle Zürafa - Serd...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:51 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 37
|
Oğlak İle Kartal - Serdar...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 26
|
Zübeyde Hanım Doğumevi - ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:48 PM
» Yorumlar: 2
» Okunma: 204
|
Gidene Mi Zor Kalana Mı ?
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: SunSet
03-28-2025, Saat: 03:35 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 168
|
ÖYLESİ'NE...
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: SunSet
03-26-2025, Saat: 01:27 PM
» Yorumlar: 10
» Okunma: 668
|
Ben Serdar Yıldırım. Bu g...
Forum: Sen Yenisin Galiba ?
Son Yorum: Serdar102
03-12-2025, Saat: 11:38 AM
» Yorumlar: 3
» Okunma: 264
|
Ya Atatürk Olmasaydı? - S...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
03-11-2025, Saat: 07:20 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 129
|
Bandırma Vapuru - Serdar ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
01-23-2025, Saat: 10:03 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 97
|
|
|
Benim Köyüm - İbrahim Sevindik |
Yazar: Gazi Kemal - 06-22-2016, Saat: 12:46 PM - Forum: Şairlerimiz
- Yorum Yok
|
 |
BENİM KÖYÜM
Baharda şenlenir bağı, bahçesi
Kokusu başkadır benim köyümün
Unutturur adama gamı, kederi
Havası başkadır benim köyümün
XXX
Akşam olur herkes döner evine
Can kurban inan ki benim köyüme
Gülabi'nin torunları derler bizlere
Özü başkadır benim köyümün
XXX
Yeşil yeşil meşeleri var dağında
Meyve ağaçları çiçek açar bağında
Her çeşit otlar yeşerir toprağında
Yeşili başkadır benim köyümün
XXX
Köyümün kenarından akar çayı
Kıvrım kıvrım dolanır sular tarlayı
Unuttum sanma orda olmayı
Dostluğu başkadır benim köyümün
XXX
Yaz gelince çıkarlar yaylaya
Gurbetçiler hasretle döner sılaya
Benden selam olsun Aziz Ağa'ya
Sevgisi başkadır benim köyümün
İbrahim SEVİNDİK
|
|
|
Mustafa Kemal Atatürk - Mahzuni Emrah |
Yazar: Gazi Kemal - 06-20-2016, Saat: 11:54 AM - Forum: Mustafa Kemal Atatürk
- Yorum Yok
|
 |
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Gide gide sana geleyim derken
Cüppeler içinde kaldım AtaTürk
Küpeler kulakta saçlar omuzda
Züppeler içinde kaldım AtaTürk
XXX
Bıraktığın gençlik nere gidiyor
Damarından iran arap akıyor
Gözler göre göre insan yakıyor
Mollalar içinde kaldım AtaTürk
XXX
Laiklik nerde uygarlık nerde
Uygulanmaz oldu devrimin nerde
Baştakiler çekmiş gözüne perde
Çeteler içinde kaldım AtaTürk
XXX
Epeydir yorulduk perişan olduk
Baştakiler beni bizde ot yolduk
Emrah iyim velhasıl yorulduk
Nolur kalkıp gelsen görsen AtaTürk
Emrah MAHZUNİ
(Aşık Mahzuni Şerif'in Oğlu)
|
|
|
Şiir Dünyasında Şair Geçinen Şiir Hırsızları Var - Muhammed Hanifi İspirli |
Yazar: Şžiranlı@ - 06-20-2016, Saat: 09:56 AM - Forum: Makale
- Yorumlar (1)
|
 |

"ŞİİR DÜNYASINDA ŞAİR GEÇİNEN ŞİİR HIRSIZLARI VAR"
Şair Hanifi İspirli, Erzurum’da Birey Üniversite Kitabevi Pazar Söyleşisinde Birey yayıncılıktan yeni çıkan HİÇKİMSE isimli şiir kitabı ve şiirimizin güncel sorunları üzerine konuştu.
Mahmut Balcı’nın yönettiği söyleşiye katılan Şair Hanifi İspirli kendisine yöneltilen şiir nedir, şair kimdir, şiir yazmaya nasıl başlanır, şiir ve kutsallık arasında bir ilişki vardır mıdır, şiir kitapları niçin az satıyor, şiir geceleri ve şiir şölenleri neye hizmet ediyor, şiir ve gençlik, şairler arasında bir kıskançlık var mı, popüler şiire nasıl bakmalı gibi sorulara cevaplar vermeye çalıştı.
Şair Hanifi İspirli şiire nasıl başladınız sorusunu “şiir geldi beni buldu†şeklinde cevapladı. İspirli şiire olan ilgisinin ise ilkokul öğretmeni tarafından keşfedildiğini söyledi. “Şaire göre şiirin tanımını yapmak zordur. Şiirimin karşılığını Valeria tanımlar. Şiir, sadece kağıda yansıyan, elle yada tuşlarla dökülen cümleler değildir. Şairler hastalıklı tiplerdir. Bunu marazi durum olarak söylemiyorum. Farklı duruşları olmasa zaten şiir çıkmaz. Bu anlamda söylüyorum. Bu yüzden şairlerle iletişim kurmak zordur; ancak zamanla şairin çok sıcak bir insan olduğu görülecektir.â€diyen İspirli diğer konularda ise şunları söyledi: “Yazılan kafiyeli cümleleri şiir, bunları yazanları ise şair olarak görmem. Şiir süslü kelimeler ve anlaşılmayan cümleler değildir.
Şiir medeniyetimizi, tarihimizi yansıtmalı. Hiç değilse asgari bir insana onun varlık sebebini; aşk ile olsun, insan olarak olsun, kültürel anlamda olsun kendinde hissetmeli. Şair gelenekten haberdar olmalı. Şair Atilla İlhan 20 yıl önce Bir tanışma esnasında bana; “Osmanlıca biliyor musun?†diye sormuştu. Bu soru ile anlatmak istediğini çözdüğümden bu yana eski bir şiiri anlamak için geleneğin önemini daha fazla önemsemeye başladım. Gelenekten kopan şair olamaz. Nazım Hikmet o yüzden önemlidir ve şiirin bir tarafında her zaman en üstte duracaktır. Sezai Karakoç, dünya şiirinin yaşayan en büyük ismidir.
Geleneği anlamak isteyenlerin bu iki ismi mutlaka tanıması gerekiyor.†“Erzurum’da şiir çalışmalarına yeterince katkı yapılmadığını görüyoruz. Şiir geceleri tanınmış şairler davet edildiği için ilgi görüyor. Hakikat şu ki, o şairler artık güzel şiirler yazmıyorlar. Ama popüler kültürün bir yansıması olarak genç şairler onların arasında kaybolup gidiyor. Şiir şölenlerine daha çok şair dostlarla buluşmak için katılıyorum. Şiir şölenleri için şiir yazanlar bile var. Geniş kitlelerin şiiri anlaması çok özel çaba göstermeye gerek yoktur. Şiir biraz özeldir. Şiir gecelerine güzel şiirleri dinlemek yerine popüler olmuş şiirleri dinlemek için geliniyor. Hanifi İspirli şair olmakla ilgili bir soruyu da şöyle cevaplandırdı; ‘Şiir dünyasında şair geçinen şiir hırsızları var’ diyen İspirli; başkasının şiirini kendisine mal eden edenlerin bu ucuzculuktan vazgeçmeleri ve öncelikle iyi bir okuma yapmalarını gerekir.
Hayatında, yaşının sayısı kadar kitabı okumamış, eline bir divan almamış, elifi tanımayan; ‘batıdan, doğudan birkaç şair ismi say!’ dendiğinde susup kalacak tipler türedi. İnternet şaircikleri bunlar. Oradan buradan mısralar çalıp, alt alta getirip; hatta büyük bir cüret ile kitap olarak bile yayınlayanları var. Şiir, bu kadar basit değil. Ama onlarında bir süre sonra kaybolacağı kesin. Has şair, şiirini uzun soluklu planladığı için, belki onlarca yıl sonra anlaşılacaktır.†Hanefi İspirli Birey yayıncılıktan yeni çıkan son kitabı ile ilgili olarak ise şunları söyledi: “HİÇKİMSE isimli yeni şiir kitabımı diğer şiir kitaplarıma oranla çok daha fazla önemsiyorum. Şiir hem esin hem de bir işçilik demektir.
Şiir bir sabır işidir. Şiir yaratıcının şaire verdiği bir lütuftur. Şair yaratıcıya inanmamış olsa bile farkına varmadan bir arayış peşindedir. Bir şiiri iyi anlamak için şiirde geçen tarihi olayları, imgeleri iyi bilmek gerekir. Bu anlamda da şiir tahlillerinin çok da isabetli olmadığı kanaatindeyim. Şairin o an ki ruh hali ve kendi birikimi ile var ettiği anlam dünyasına bir başkası ne kadar nüfuz edebilir ki? Gençlerin elinden tutmak gerek. Şiir mutluluğu devamlılıkta arayan bir sanattır.†şeklinde konuştu. Hanifi İspirli şiir tadında gerçekleşen söyleşinin sonunda kitaplarını imzaladı.
ŞAİR MUHAMMED HANİFİ İSPİRLİ
|
|
|
Şiir Hırsızları İş Başında - Mustafa Ceylan |
Yazar: Şžiranlı@ - 06-20-2016, Saat: 09:54 AM - Forum: Makale
- Yorumlar (1)
|
 |
[SIZE=4] [/SIZE]
[SIZE=3]
[/SIZE]
[INDENT][SIZE=3]ŞİİR HIRSIZLARI İŞ BAŞINDA[/SIZE]
LÜTFEN HERKES DİKKATLİCE OKUSUN
Saygı değer gerçek şair kardeşlerim bazı yaşını başın almış kanı bozuk adi insanlar var yüzlerine tükürmek dahi onlara şeref kazandırır. Gider İnternet sayfalarında güzel şiirleri kopyalarlar, bir kaç harfini değiştirirler gelip bazı dikkatsiz şiir sitelerinde yayınlarlar. Size ait olan şiirlerin ilk mızrasını Google’ye yazın bakın bu hırsızlar tarafından nasıl kopyalandığını ve onlara yalakalar tarafından ne yorumlar yapıldığını göreceksiniz.
Bunlar şiirlerinde nasıl kopyalama yapıyorlarsa mesajlarında bile kopyalama yönetimini kullanıyorlar. Bir mesajı kopyalayıp bütün şairlere aynı mesajı gönderip hırsızlıklarını kapatmak yoluna giriyorlar ama iyice rezil ve kepaze olduklarının farkında değiller. Bunlardan bir tanesi de Edebiyat Defterine sürekli çalıntı şiirler ekleyen Kelkitli "İmdat Türkel" denen hırsızdır. Bu utanmaz herif Her gün bir şiir ve her gün yaklaşık 50 mesaj yazar böylece hırsızlığını kapatmak yerine iyice rezil kepaze olur.
İşte size adi ve ******** hırsız bir sahte şairin hırszılığını kapatmak için herekese sürekli büyük harflerle kopyalayıp gönderdiği mesajı;
"YAZAN YÜREÄžİ KUTLUYORUM SUZAN HANIM HARİKA OLMUŞ TEBRİKLER SAYGILAR ESEN KALIN "
EMRAH KÖÇEKÇİOÄžLU
Ünlü Halk Şairimiz
Edebiyat Dünyası
ÜNLÜ ŞAİR MUSTAFA CEYLAN ABİMİZİN BU YAZISINI HERKES DİKKATLİCE OKUSUN
Gün geçmiyor ki, sanal dünyanın dört bir tarafından oluk oluk bir şiir hırsızlığı fışkırmasın. Artık, takip edemez, cevap yetiştiremez olduk. İnternetin sağladığı kolaycılık, çabukluk ve açık kaynaklık; şiirimizi, o güzel söz sultanımızı ne hallere koydu Yarabbim?! O, uğrunda bir ömür tükettiğimiz güzeller güzeli şiirimiz, hırsızların elinde oyuncak haline getirildi. İnternetin dört bir yanından hırsızlık fışkırıyor.Pislik, çöplük ve negatif olan her şey; fotoğraf, heykel, resim gibi sanatlara zor sıçrarken, maalesef söz sanatı olan şiirimizi kirletmeye devam ediyor.
Öylesine üzülüyorum ki bu manzaraya.
Ne zaman kaleme sarılsam, ne zaman şiir sancımdan kıvranmaya başlasam, şiir sevdamızın bu sanal dünyadaki manzarasını görüyorum da, kalemimden ağıt düşmeye başlıyor, tutamıyorum kalemimizin göz pınarlarını.
Ortalık toz duman ya, sahte efeler meydanda nice alkışları, övgüleri anında alıyor ya, şiir eleştirmenleri suskun, edebiyat tarihçileri iflas bayrağını çekmişler ya; hırsıza gün doğuyor demektir. Bu gidiş, maalesef bu güzel sanatımızı, toplumun gündem maddelerinin önüne çıkarmayacak; bu gidiş, çürümeyi, bozulmayı ve yok oluşu getirecek. Ona üzülüyorum işte... Ona yanıyorum...
Etrafınıza şöyle bir bakın, ya da google arama motoruna yazın meşhur bir şairimizin meşhur bir şiirinin bir mısrasını; neyle karşılaşacaksınız? Bakın, bakın da halimize benim gibi üzülmeyin...(!) Siz de benim gibi kaygı çekersiniz, siz de ne hallere düştüğümüzü görür, ’vahhh!’ dersiniz...
Kolaycılık, kopyacılık; tembellik bizi ne hallere düşürdü.
Sanatı nasıl da yerlerde süründürmekteyiz, görün hele...
Çoğu şairimizin şiirlerinin altına o şiiri yazan şairinin yazılmadığını göreceksiniz. Bu yetmeyecek, şiirin nasıl çarpıtıldığını, bozulduğunu, makasla kesilip parça parça edildiğini göreceksiniz. Başı ve sonu belli olmayan, özellikle bir rüzgârla nasıl harman misali savrulduğunu izleyeceksiniz. Sonra, buna ilaveten, uyduruk isimlerle şiirlerin nasıl bir başkalarına mal edildiğini görecek ve kahredeceksiniz. Bakın, arayın, yazın ’google’ ye, Ahmet Arif, Necip Fazıl, Nazım Hikmet vs..hangi ünlü şairimizin hangi şiiri aklınıza geliyorsa, herhangi bir mısrasını yazın ve ’ara’ deyin bakalım. Karşınıza çıkacak binlerce site, sayfa, forum da kaç tanesi doğru dürüst şairinin ismini yazmış şiirin altına ve dürüstçe-yanlışsız, aslına sadık kalarak şiiri yayınlamış? Şaşıracaksınız. Şaşıracak ve şiirimizin bu sanal çöplükte kendini bilmez, ukalâ hırsızların cesaretiyle nasıl pespaye edilmeye çalışıldığını görecek ve karalar bağlayacaksınız. Kimi, hangi şiiri istiyorsanız deneyin hele.
Bu gidiş hiç te iyi değil.
Bu, sanatın ve şiirin rezil edilişine daha ne kadar seyirci ve çaresiz kalacağız, bilemiyorum.
Bir grup idealist genç kardeşimle yaptığımız ve yapageldiğimiz çalışma da, yetersiz kalmakta. Hangi hırsıza yetişeceğimizi bilemez olduk.
Belki de sizin yazdığınız şiirler de böyle çalınmış, çöplüklerde rezil-rüsva edilir olmuştur. Hiç denediniz mi, araştırdınız mı? Deneyin, işte ’google’ orada duruyor. Yazın şiirinizden bir mısra, görün bakın, araştırın.
Çağ ve çağdaşlık bu olmamalı. Çağdaşlık, bu internet, bu elektronik devrim böyle olmamalı. Buna yasal düzenlemelerle yeni bir çehre vermenin zamanı çoktan geldi ve geçti bile. Yetkililer artık uyanmalıdır.
Şimdi, göreceksiniz ki, hırsızlar iş başında. Hırsızlar utanmaz! Hırsızların cesareti çok fazla...
Hırsızların metodları ve çalışma yöntemleri de çok farklı. Çok değişik yol ve yöntemler izlemekteler.
’Doldur boşalt modeli’ yle yapılan hırsızlıklar var ki, onu tespitte hayli zorlanabilirsiniz. Bunu biraz açalım da, görün hele... Diyelim sizin 6 kıtalık bir hece şiiriniz var. Bu hece şiirinizin kafiyeleri ve uyağı-ayağı yani 4.satırı dururken, kafiyelerin arkası hırsız tarafından önce boşaltılmakta sonra da kendince doldurularak, arada bir sizin kelimelerinizle de süslenerek yeni bir şiir meydana getiriliyor.
Böylece, Karacoğlan’ın, Pir Sultan Abdal’ın, Köroğlu’ nun ve daha nice parlak yıldızımızın şiirleri, deli saçmalıkları ile, doldur boşalt metodu ile tanınmaz hale getirilmiştir. Yazın, araştırın googlede hele.
Bugün çeşitli edebiyat sitelerinde adı pek meşhur olmuş, türedi şairlerin, köksüz ve ’günde onlarca hece şiiri yumurtlayan şairlerin’ şiirlerine dikkat edin, baştan sona hırsızlık.
Evet, kelimeler milletin ortak malıdır ve onlar kimsenin tekelinde değildir. Doğrusu bu. Ancak, kelimelerle dans etme sanatı olan şiir yazılırken illa ki Karacoğlanca mı dans edilecek, Köroğluca mı ata binilecek? Google orada işte, Necip Fazıl’ın veya Ahmet Muhip Dranas’ın, Faruk Nafiz Çamlıbel’in şiirlerini araştırın, yazın google ye. Göreceksiniz ki, doldur-boşalt metoduyla sanki yeni bir şiir vücuda getirilmiş gibi, alenen hırsızlık yapılmakta. Binlerce, on binlerce örneğe rastlayacaksınız.
Sadece hecede - hece şiirinde değil serbest şiirde de aynı metodla binlerce hırsızlığı göreceksiniz. İşte bu ’doldur-boşalt metodu’ nu da bu hırsızların ustaları yapıyor. Siz onların çoğunu gerçek şair sanıyorsunuz. Ama, ne kadar yanıldığınızı göreceksiniz. Deneyin de bakın.
Yazık, çok yazık!
Üretmeyen, sürekli ve anında tüketen bir toplumda, bolca hırsız çıkmış ortaya ve sahte kahramanlar ordusu iş başında. İnternet çöplüğünün her yanından hırsızlık fışkırıyor.
ISBN ajansının ve Kültür Bakanlığı’ nın bu konuya acilen - süratle eğilmesini önermekteyim.
Madem ki, kitabı yayınlanan bir şairin uluslararası nitelikte ISBN numarası var ve verilmekte; bu sanal-bu internet ortamında da, o şairin yayınladığı şiirlere, kendi ana barkod-numarasının sonunda numara vererek hırsızlığının önlenebileceğini düşünmekteyim. En azından, çalındığında, şair, hukukta hakkını arayabilir. İşte bu noktada ’Meslek Birlikleri’ ne de görev düşebilir.
İnternette şiir hırsızlarının önünün kesilmesi için, çok acele yasal tedbirler alınması gerekmektedir.
Yoksa, bu gidiş gidiş değil.
Yoksa, bu çağ çağdaş değil.
Yoksa,şiir gene melil-gene mahzun ve yetim kalacak.
ÜNLÜ ŞAİRİMİZ
MUSTAFA CEYLAN
Gülce Edebiyat[/INDENT]
|
|
|
Öleceğim Diye Korkudan Altıma Kaçırıyorum - Ünal Arık |
Yazar: Şžiranlı@ - 06-20-2016, Saat: 09:52 AM - Forum: Makale
- Yorumlar (1)
|
 |

[SIZE=5]TOPAL SAVCI ÜNAL ARIK'IN İŞKENCE İTİRAFLARI
[/SIZE]
37 Senelik Savcılık mesleği boyunca hiç bir sanık ifadesini kendi makamında almayan hep emniyette polisle beraber işkence ve korkutarak alan bir savcı . Demeki bazı savcılar polisten bile betermiş.
Merhaba emmiler ben Kahraman Maraş-Pazarcıklı Emekli Cumhuriyet
Savcısı Mehmet Ünal ARIK...Eski Adalet Bakanı Şevket KAZAN'ın akrabasıyım.
Şevket Kazan 1997 de beni Adalet Bakanı Müsteşarı yapacakken Hükümet yıkıldı bu sebeple müsteşar olamadım ve pisikolik bunalıma girdim. Bu sebepten dolayı geçmişte yaptığım bazı yanlışlıklar dolayısıyla yıllar sonra vicdan azabı çekiyorum. Akşam yatınca rahat uyuyamıyorum. Bazen de altıma kaçırıyorum. Çünkü zamanında Solculara, Alevilere ve Kürtlere çok baskı yaptım. Bunlardan her kimse suç işleyince bunların ifadelerini Karakolda baskı ve işkence zoruyla zorla alıyordum. Sonra birde Doktoru karakola çağırıp birde darp yoktur diye rapor alıyorduk sonrada bu ifadelerle Solcu, Alevi ve Kürt sanıkları idama yoluyorduk hepsininde ceza almasını sağlıyordum.
ESKİDEN HEP BU ZİHNİYETLE SAVCILIK YAPTIM.
M.Ünal ARIK Em.Cumhuriyet Savcısı
Ben bu mesajı Emekli Cumhuriyet Savcıcı Ünal ARIK adına benden yazmamı rica ettiği için adına yazıyorum.
Gazi, seni tebrik ediyorum. Sarız Arıklarından değilsin. Halep Türkmenlerindensin. Pazarcık da 1500 kişi ARIK var. Beyleri benim. İsmim Ünal ARIK. Emekli Savcıyım. Telefon numaram 0 532 611 48 49. Kahramanmaraş Pazarcık İslahiye Muğla-Milas ve Adana yöresi Halep Suriye Türkmenlerindendir. İslâmla beraber 1300 yıl önce Anadolu'ya gelmişlerdir. Muhakkak ki hepsi Devletten yanadır. Allah'a kulluğu, etrafa hükmetmeyi şeref sayarlar. Benim 3.Dedem Halep Kadısıdır. Ben onun torunu olarak mesleğini icra ediyorum.
Saygılar sunuyorum. Gözlerinden öpüyorum. ÜNAL ARIK
ŞİMDİ ÇOK VİCDAN AZABI ÇEKİYORUM
Ben 17 Haziran 1949 Kahraman Maraş-Pazarcık doğumluyum. Çocukluğumdan beri büyüklerimden dinlediğim Solcu, Alevi ve Kürt düşmanlıklarınla büyüdüm. Kahraman Maraş katliamı baş sanığı "Ökkeş Şendiller çok samimi dostum olur." 1970 de Savcı oldum sırasıyla 1970-75 Tortum 1976-78 Besni 1978-79 Develi 1979-81 Hakkari 1981-83 Erzincan 1983-88 Muğla 1988-1991 Gaziantep 1991-2001 İzmir 2001-2007 Beyoğlu Cumhuriyet Savcı yardımılığı ve Cumhuriyet Savcılığı yaptım. 37 senelik bu savcılık görevlerimde Solcu, Alevi ve Kürtlerden her hangi bir kimse suç isleseydi onların ifadelerini asla keni makamımda almazdım gider Karakolda alırdım. İfadeleri almadan önce Polisleri tenbihlerdim korkutun derdim sanıklar çocuksa cinsel organına elektrik vereceğiz sonra "erkekliğin kalmaz" gibi psikolojik baskı, birde ayaklarını sandalyenin altından geçirtip ayakalarına vurdururdum. İfade alınca çocuğa sorardım derdim evladım polisler seni dövdülermi çocuk dövdüler diye cevap verince bende peki: "Biz sana her hangi bir şey yaptık mı derdim çocukta yok diyince bu iş kapanıyordu." Meslek hayatım boyunca Solcu, Alevi ve Kürt sanıklaın ifadelerini hep Karakolda polisle beraber baskı ve işkence ile aldım. Sağcı, Ülkücü ve Türk olunca hep kendi Savcılık makamımda alıyordum. Sanıklar Solcu, Alevi ve Kürt olunca bu sanıkların yakınlarını bile çoluk cocuk demeden gözaltına aldırır baskı ve işkence ile zorla tanıklık yapmaya zorlardım. Sonrada Doktoru yine Karakola getirtir darp yoktur diye rapor temin eder ve mahkemeye gönderirdim. İFADELERİ ALIP SANIKLARA VE ŞAHİTLERE ZORLA İMZALATTIKTAN SONRA SANIKLAR VE ŞAHİTLER İLE ALAY EDER VE DALGA GEÇERDİM. Yüzlerce sanıklar o ifadelerle ceza alırlardı.
Yaşı büyük Solcu, Alevi ve Kürt sanıkları ise Polise doğrudan işkence yapın çekinmeyin ben gerisini kapatırım derdim. Bunlara çıplak suya sokmak. Cinsel organlarına elektrik vermek, kafa üstü yere asmak gibi şeyler uygulatırdım. Bütün bunları yaparken arkamda Adalet Bakanı Şevket Kazan vardı. 1975 te Erzurum Tortum'da görev yaparken birinci karım Ayşe'den çocuğum olmadığı için, evli olduğum halde ikinci bir kızı Sakine'yi kendime ikince eş olarak aldım. Polis arabasının arkasında otururken ayaklarımı polisin kafasına kaldırıp polisleri bile aşağılardım. Babam yaşındaki gardiyanlara tokat atardım. Cezaevine giderken kapıyı hep tekme ile açardım. Hiç kapıyı elle açmazdım. Kapıları tekme ile açmaktan çok zevk alırdım.
Emrimdeki insanlara hep lan-lun diye konuşurdum. Benim ayağımın birisi doğuştan sakattı. ASKERLİKTEN ÇÜRÜK RAPORU ALDIM. Askerlik yapmadığım için arkadaşlarım bana her zaman"Çürük Ünal" diyerek alay ederlerdi. Topal olduğum için hep benimle dalga geçerlerdi. Bana her zaman ve her yerde "topal savcı" derlerdi. Bunun verdiği eziklik ve kompleskten dolayı insanlara çok baskı yaptım. Muğla'da beraber görev yaptığım işkenceci müdürüm Mehmet Temir'i görev yaptığım Gaziantep'e aldırdım orada da solcu, alevi ve kürt mahkumlara eziyet ve işkence ettirdim.
Yıllar sonra emekli oldum psikolojim bozuldu. Sanki Allah bunları benden soruyor. Akşamları uyuyamıyorum. Bazen de altıma kaçırıyorum. İki tane eşim var artık hiçbirisi benimle ilgeilenmiyor. Yatağımı kirlettiğim zaman hep kendim temizliyorum. Hep öleceğim diye korkuyorum.
İtiraf edince bir nevi rahatladım. Yüce Allaha sığınıyorum.
EMEKLİ TOPAL SAVCI
MEHMET ÜNAL ARIK
|
|
|
Öleceğim Diye Korkudan Altıma Kaçırıyorum - Topal Savcı Ünal Arık |
Yazar: Şžiranlı@ - 06-19-2016, Saat: 11:27 AM - Forum: Komik Yazılar
- Yorumlar (1)
|
 |

[SIZE=5]TOPAL SAVCI ÜNAL ARIK'IN İŞKENCE İTİRAFLARI
[/SIZE]
37 Senelik Savcılık mesleği boyunca hiç bir sanık ifadesini kendi makamında almayan hep emniyette polisle beraber işkence ve korkutarak alan bir savcı . Demeki bazı savcılar polisten bile betermiş.
Merhaba emmiler ben Kahraman Maraş-Pazarcıklı Emekli Cumhuriyet
Savcısı Mehmet Ünal ARIK...Eski Adalet Bakanı Şevket KAZAN'ın akrabasıyım.
Şevket Kazan 1997 de beni Adalet Bakanı Müsteşarı yapacakken Hükümet yıkıldı bu sebeple müsteşar olamadım ve pisikolik bunalıma girdim. Bu sebepten dolayı geçmişte yaptığım bazı yanlışlıklar dolayısıyla yıllar sonra vicdan azabı çekiyorum. Akşam yatınca rahat uyuyamıyorum. Bazen de altıma kaçırıyorum. Çünkü zamanında Solculara, Alevilere ve Kürtlere çok baskı yaptım. Bunlardan her kimse suç işleyince bunların ifadelerini Karakolda baskı ve işkence zoruyla zorla alıyordum. Sonra birde Doktoru karakola çağırıp birde darp yoktur diye rapor alıyorduk sonrada bu ifadelerle Solcu, Alevi ve Kürt sanıkları idama yoluyorduk hepsininde ceza almasını sağlıyordum.
ESKİDEN HEP BU ZİHNİYETLE SAVCILIK YAPTIM.
M.Ünal ARIK Em.Cumhuriyet Savcısı
Ben bu mesajı Emekli Cumhuriyet Savcıcı Ünal ARIK adına benden yazmamı rica ettiği için adına yazıyorum.
Gazi, seni tebrik ediyorum. Sarız Arıklarından değilsin. Halep Türkmenlerindensin. Pazarcık da 1500 kişi ARIK var. Beyleri benim. İsmim Ünal ARIK. Emekli Savcıyım. Telefon numaram 0 532 611 48 49. Kahramanmaraş Pazarcık İslahiye Muğla-Milas ve Adana yöresi Halep Suriye Türkmenlerindendir. İslâmla beraber 1300 yıl önce Anadolu'ya gelmişlerdir. Muhakkak ki hepsi Devletten yanadır. Allah'a kulluğu, etrafa hükmetmeyi şeref sayarlar. Benim 3.Dedem Halep Kadısıdır. Ben onun torunu olarak mesleğini icra ediyorum.
Saygılar sunuyorum. Gözlerinden öpüyorum. ÜNAL ARIK
ŞİMDİ ÇOK VİCDAN AZABI ÇEKİYORUM
Ben 17 Haziran 1949 Kahraman Maraş-Pazarcık doğumluyum. Çocukluğumdan beri büyüklerimden dinlediğim Solcu, Alevi ve Kürt düşmanlıklarınla büyüdüm. Kahraman Maraş katliamı baş sanığı "Ökkeş Şendiller çok samimi dostum olur." 1970 de Savcı oldum sırasıyla 1970-75 Tortum 1976-78 Besni 1978-79 Develi 1979-81 Hakkari 1981-83 Erzincan 1983-88 Muğla 1988-1991 Gaziantep 1991-2001 İzmir 2001-2007 Beyoğlu Cumhuriyet Savcı yardımılığı ve Cumhuriyet Savcılığı yaptım. 37 senelik bu savcılık görevlerimde Solcu, Alevi ve Kürtlerden her hangi bir kimse suç isleseydi onların ifadelerini asla keni makamımda almazdım gider Karakolda alırdım. İfadeleri almadan önce Polisleri tenbihlerdim korkutun derdim sanıklar çocuksa cinsel organına elektrik vereceğiz sonra "erkekliğin kalmaz" gibi psikolojik baskı, birde ayaklarını sandalyenin altından geçirtip ayakalarına vurdururdum. İfade alınca çocuğa sorardım derdim evladım polisler seni dövdülermi çocuk dövdüler diye cevap verince bende peki: "Biz sana her hangi bir şey yaptık mı derdim çocukta yok diyince bu iş kapanıyordu." Meslek hayatım boyunca Solcu, Alevi ve Kürt sanıklaın ifadelerini hep Karakolda polisle beraber baskı ve işkence ile aldım. Sağcı, Ülkücü ve Türk olunca hep kendi Savcılık makamımda alıyordum. Sanıklar Solcu, Alevi ve Kürt olunca bu sanıkların yakınlarını bile çoluk cocuk demeden gözaltına aldırır baskı ve işkence ile zorla tanıklık yapmaya zorlardım. Sonrada Doktoru yine Karakola getirtir darp yoktur diye rapor temin eder ve mahkemeye gönderirdim. İFADELERİ ALIP SANIKLARA VE ŞAHİTLERE ZORLA İMZALATTIKTAN SONRA SANIKLAR VE ŞAHİTLER İLE ALAY EDER VE DALGA GEÇERDİM. Yüzlerce sanıklar o ifadelerle ceza alırlardı.
Yaşı büyük Solcu, Alevi ve Kürt sanıkları ise Polise doğrudan işkence yapın çekinmeyin ben gerisini kapatırım derdim. Bunlara çıplak suya sokmak. Cinsel organlarına elektrik vermek, kafa üstü yere asmak gibi şeyler uygulatırdım. Bütün bunları yaparken arkamda Adalet Bakanı Şevket Kazan vardı. 1975 te Erzurum Tortum'da görev yaparken birinci karım Ayşe'den çocuğum olmadığı için, evli olduğum halde ikinci bir kızı Sakine'yi kendime ikince eş olarak aldım. Polis arabasının arkasında otururken ayaklarımı polisin kafasına kaldırıp polisleri bile aşağılardım. Babam yaşındaki gardiyanlara tokat atardım. Cezaevine giderken kapıyı hep tekme ile açardım. Hiç kapıyı elle açmazdım. Kapıları tekme ile açmaktan çok zevk alırdım.
Emrimdeki insanlara hep lan-lun diye konuşurdum. Benim ayağımın birisi doğuştan sakattı. ASKERLİKTEN ÇÜRÜK RAPORU ALDIM. Askerlik yapmadığım için arkadaşlarım bana her zaman"Çürük Ünal" diyerek alay ederlerdi. Topal olduğum için hep benimle dalga geçerlerdi. Bana her zaman ve her yerde "topal savcı" derlerdi. Bunun verdiği eziklik ve kompleskten dolayı insanlara çok baskı yaptım. Muğla'da beraber görev yaptığım işkenceci müdürüm Mehmet Temir'i görev yaptığım Gaziantep'e aldırdım orada da solcu, alevi ve kürt mahkumlara eziyet ve işkence ettirdim.
Yıllar sonra emekli oldum psikolojim bozuldu. Sanki Allah bunları benden soruyor. Akşamları uyuyamıyorum. Bazen de altıma kaçırıyorum. İki tane eşim var artık hiçbirisi benimle ilgeilenmiyor. Yatağımı kirlettiğim zaman hep kendim temizliyorum. Hep öleceğim diye korkuyorum.
İtiraf edince bir nevi rahatladım. Yüce Allaha sığınıyorum.
EMEKLİ TOPAL SAVCI
MEHMET ÜNAL ARIK
|
|
|
|