Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 442 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 438 Ziyaretçi Applebot, Bing, GoogleBot, Yandex
|
Son Aktiviteler |
Türk Askeri Çanakkale'de ...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 01:07 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 74
|
Bıktım Artık Yalnızlıktan...
Forum: Aşk Hikayeleri
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:56 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 48
|
Papağan İle Zürafa - Serd...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:51 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 37
|
Oğlak İle Kartal - Serdar...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 26
|
Zübeyde Hanım Doğumevi - ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:48 PM
» Yorumlar: 2
» Okunma: 204
|
Gidene Mi Zor Kalana Mı ?
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: SunSet
03-28-2025, Saat: 03:35 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 168
|
ÖYLESİ'NE...
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: SunSet
03-26-2025, Saat: 01:27 PM
» Yorumlar: 10
» Okunma: 668
|
Ben Serdar Yıldırım. Bu g...
Forum: Sen Yenisin Galiba ?
Son Yorum: Serdar102
03-12-2025, Saat: 11:38 AM
» Yorumlar: 3
» Okunma: 264
|
Ya Atatürk Olmasaydı? - S...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
03-11-2025, Saat: 07:20 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 129
|
Bandırma Vapuru - Serdar ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
01-23-2025, Saat: 10:03 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 97
|
|
|
Tanırmısın ? Anlarmısın Bilmem |
Yazar: Frezya - 06-17-2016, Saat: 10:08 AM - Forum: Kişisel Aşk Yazıları
- Yorumlar (1)
|
 |
Sisli puslu geçmişten yazıyorum sana
Okumayacağını yada okusan bile anlamayacağını bilerek
Çok şey değişti hayatımda, sen gittiğinden beri
Aslında değişen objeler mi ? insanlar mı ? yoksa ben miyim ?
Tüm soruları cevapsız bırakarak kendimi rüzgara teslim ettim.
Ne kadar çok ela gözlü insan varmış sen gidince anladım
Gözlerinin bana özel olduğunu sandığım için, galba öyle gelirdi.
Ne kadar çok kahve rengi gözler varmış meğer
Kendi gözlerime aynada bakmaktan vazgeçtiğimde anladım.
Merak ediyor musun ? bilmiyorum ama söylemeden edemeyeceğim
Gittiğinde çok üzüldüm ağladım, sızladım ve sana hakkımı helal ettim
Tek bir şey söyledim rabbim onu bildiği gibi yap seni ve aileni allaha havale ettim.
Senden sonra hiç gülmeyeceğim, hiç güvenmeyeceğim sandım ama yanıldım
Çok şey öğrendim senden ve ailenden
Karşıma kim çıktıysa önce ben dedim ben böyleyim ya böyle kabul edersin yada defolup gidersin
Kaybetmekten korkmadım, çünkü insan kaybettikçe daha çok şey öğreniyormuş
Kimse bulunmayan hit kumaşı değil ya..
Değiştim. Önce ruhen sonra fiziken
Şimdilerde daha bir çocuk ruhum
Fiziğim artık zayıf görenler şaşkın
Senden kalan ne varsa attım tıpkı senin yaptığın gibi
Hoşcakalla noktaladığın şiirlerim gibi
Sonra suskunluğunla yıktığın ben gibi
Herşey artık karanlık bomboş bir odada
Şiirlerimin şekli bile değişti
Ben büyüdüm artık
Sense küçüldün
hatırlıyor musun ?
O sinema salonunu
O Şemsiye altında yürümemizi
O şarkıyı
Mektupları
Sabırsız bekleyişlerimi
Ve işte geldim seni uğurladığım son yere tren garına
Hatırlasan ne değişir ki
Hiç bir şey
Artık hiç bir şey demek için bile geç
Şimdi ben yeniden istanbul’u fethediyorum
Merak etme sana kızgın değilim
Aksine sana minnettarım bana özgürlüğümü yaşamayı verdiğin için
Şimdi beni tanırmısın ? anlarmısın bilmem
hadi eyvallah.
|
|
|
Müslüman Bir Aile, Kaç Çocuk Yapmalıdır? |
Yazar: halukgta - 06-13-2016, Saat: 07:21 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bugünkü yazımın konusu, günümüzde bizleri yönetenlerin tavsiyelerinde olduğu gibi, Kur’an evli çiftlere, bol çocuk yapın önerisinde bulunuyor mu, sorusu üzerine olacaktır. Gerçekten de Allah bizlere evlenince, bol bol çocuk yapın mı diyor? KUR’AN I REHBER ALAN ONU ANLAYARAK VE ÜZERİNDE DİKKATLE DÜŞÜNEREK OKUYAN BİR İNSAN, ALLAH IN KUR’AN DA BÖYLE SINIRSIZ, SORUMSUZ VE KURALSIZ BİR EMİR VERMEYECEÄžİNİ ZATEN BİLİR.
Allah Kur’an da emirlerini verir, ama bizlerin emri hayatımıza geçirmeden önce, mutlaka düşünmemizi, aklımızı kullanmamızı emreder. YANİ AKIL, İMANIN ANAHTARIDIR. Düşünmeden her şeyi kabullenen bir insanın, imanı da güçlü olamaz. Bunun nedeni, yaptıklarımızın özüne hâkim olabilmek adınadır. Böyle yaparak, uyguladıklarımız dan ve hayatımıza geçirdiklerimizden, azami fayda sağlamak amaçlanmıştır.
Allah bizlerin evlenmemizi tavsiye eder. Hatta eski devirlerde yapılan birden fazla evlilikler doğru olmadığı için, tek evliliği özellikle önerir. Çünkü çoklu evliliklerde, hem eşler hem de çocuklar arasında, adaleti sağlayamayacağımız uyarısını yapar. Ama asla çocuk sayısı konusunda tek bir örneği dahi yoktur Kur’an ın. Olmasını da beklemek mantıklı olmaz. ÇÜNKÜ BİR AİLEDE ÇOCUK SAYISI, AİLENİN GELİRİ, GEÇİMİ İLE DOÄžRUDAN BAÄžLANTILIDIR. Eğer hesapsız ve düşünmeden, doğru planlama yapmadan yapacağımız çocuklara, gerekli eğitimi, bakımı ve ilgiyi veremeyeceğimiz için, aile bireyleri olarak sorumlu oluruz.
Elbette evliliğin taçlandırılması çocuktur, ama bu her zaman mümkün olmayabilir. Allah bir ayetinde, biz istediğimize istediğimiz kadar çocuk verir, istemediğimize çocuk vermeyerek imtihan ederiz der. Onun içindir ki, ailede çocuk sayısını, aile bireyleri belki özgür iradesi ile belirler ama bazı durumlarda Allah ın müdahalesi de vardır. Herhangi bir işte önemli olan çokluk değil, özde kalite ve verimliliktir. Bakamayacağımız sayıda çocuk yaparak, evlatlarımızı zor durumda bırakmanın, akıl ve mantıkla açıklaması olamayacağı gibi, Kur’an da böyle bir davranışı asla onaylamaz. Müslüman toplumlarında, bunun örneklerini ve çocukların ne halde olduklarını, hep birlikte görüyoruz. Anne ve babaların hatalarını, ne yazık ki çocuklar çekiyor. Ama Kur’an istemeden de olsa, doğacak çocuklar konusunda moral verir ve yol gösterir. Bakın cahiliye devrinde, yoksulların yaptıkları çok sayıda çocuklara karşı neler yapılıyormuş, bu uyarı ayet üzerinde düşünelim.
İsra 30: Şüphesiz Rabbin, dilediğine rızkı bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Çünkü O, gerçekten kullarından haberdardır ve onları görmektedir. 31: YOKSULLUK KORKUSUYLA ÇOCUKLARINIZI ÖLDÜRMEYİN. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır. (Diyanet meali)
Ayet aslında çok dikkat çekici ve o günkü toplumun yaptığı yanlışa, düşündürücü uyarırlarda bulunuyor bizlere. Yaradan dilediğine rızkı bol vereceğini, dilediğine de kısacağını söylüyor. Sizce Allah, hiç düşünmeden, plan program yapmadan, bakamayacağı sayıda çocuk yapana mı rızkı bol verir, yoksa aklını kullanarak gelirini, giderini hesap ederek, çocuklarını çok daha iyi yetiştirmek için planlı bir aile fertlerine mi rızkını bol verir? İşte bu soruya eğer doğru cevap verebiliyorsak, sorumuzun doğru cevabını da bulmuş oluruz. Her ailenin iyi günleri olduğu gibi, kötü ve zor günleri de olabilir. Allah bu ayetiyle, zor günler yaşayan ailelere moral veriyor. YOKSA BU AYETTE ALLAH, İSTEDİÄžİNİZ KADAR ÇOCUK YAPIN, BEN RIZKINIZI VERİRİM DEMİYOR. Bu ayet cahiliye devrinde yapılan bir yanlışa, dur demek amacıyla indirilmiştir.
Devamında ise bir uyarıda bulunuyor Rabbimiz. Dünyaya getirdiğiniz çocuklarınızı, yoksulluk bahanesiyle sakın öldürmeyin. Allah elbette rızık verendir diyerek, aileleri cahiliye devrinde yapılan yanlıştan, vazgeçirmeye çalışıyor. Burada dikkat çeken bir konuda, cahiliye devrinde de düşünmeden, bakabileceklerinden fazla çocuk yaptıkları anlaşılıyor. Tabi bu yanlışlarını, Allah ın asla önermediği bir yöntemle çözmeye, fazla çocuklarını öldürmeye yeltendiklerini anlıyoruz.
Ailelerde çocuk sayısı, çok farklı ve değişken bir konudur. Bu konuda öyle farklı düşünceler vardır ki, herkes söylemlerinin ve inançlarının etkisindedirler. Geçmiş yıllara baktığımızda çağın ve toplumların, yaşayış şekillerine göre, hem çok eşli hem de çok çocuklu olmak gelenekleri gereğiydi, hatta bir ailenin şanı ve şerefiydi diyebiliriz. Tabi bu zamanla değişti, tek eşlilik ve daha az bakabileceğimiz kadar çocuk düşüncesi, ailelere hâkim oldu. İlginçtir günümüzde, çok az çocuk yapan, hatta evlenmeden yaşayan ülkelerde, genç neslin çok azaldığı ve ülkeleri büyük bir tehlikenin beklediği söz konusudur. İşte buda yanlıştır. Onun için Allah bizleri her konuda düşünmeye sevk eder. Allah ın Orta yolu izleyin önerisi, dikkate alınmalıdır. Bu emirde bile bir disiplin ve uyarı var.
Düşünmeden ve plansız çocuk yapma fikri ve davranışı, TOPLUM İÇİNDE İNSANLARIN BİRİLERİNE BAÄžIMLILIÄžINI, MUHTAÇLIÄžINI ARTIRIR. Teknolojinin ilerlemesi, daha az insanla mal üretme çabası geliştikçe plansız aileler, çocuklarına ne yazık ki iş bulmakta zorlanmaya başladılar. Bunu kullanan elbette bazı art niyetli kişiler çıkacak ve evlatlarımız, gençlerimiz neredeyse karın tokluğuna çalıştırılmaları kaçınılmaz olacaktır. Ne yazık ki günümüzde, bu acı gerçekle karşı karşıyayız.
Değerli din kardeşlerim. Kur’an ı anladığı dilden dikkatle okuyan ve üzerinde düşünen bir Müslüman, şunu açıkça görebilir. ALLAH BİZLERİN YAPACAÄžI HER KONUYU, ÖNCE DÜŞÜNMEMİZİ, DAHA SONRADA MANTIÄžIMIZIN SÜZGECİNDEN GEÇİRDİKTEN SONRA, YAPMAMIZI EMRETTİÄžİNİ ÇOK İYİ BİLİR. Onun içinde bu konuda açıkça şunu söyleyebiliriz;
Müslüman bir aile, mutlaka bakabileceği, eğitim verebileceği kadar çocuk yapmalıdır. Bunun bir sayısını vermek yanlış olur. Dikkat ederseniz çok zengin insanlar 2 ya da 3 çocuk yaparlar. Ama her ne hikmetse, çok fakir olanlarda aynı sayıda, hatta çok daha fazla çocuk yapmaktan çekinmezler. Peki, sonucu ne olur sizce? ÜZGÜNÜM AMA BÜYÜDÜKLERİNDE, ZENGİNLERİN KÖLESİ OLMAKTAN KURTULAMAZLAR.
Bu durumda, gereğinden fazla çocuk yapılmasını kimler önerir, tavsiye eder sizce? Söylemeye dilim varmıyor ama kendilerine muhtaç olan toplumlar yaratmak isteyenler ve bu toplumları da istedikleri gibi yönetme gücünü ellerinde bulundurmak isteyenler, ne yazık ki toplumu çok çocuk yapmaya teşvik ediyorlar. Bu çok üzücü bir durum, lütfen çok dikkatli olalım, yoksa bizden sonra gelen nesiller, birilerinin esaretinden ve modernleştirilmiş köle olmaktan asla kurtulamazlar.
Her aile çocuk sahibi olmak ister. Evlenip de hiçbir neden olmadan, çocuk istemiyorum demek ne kadar yanlışsa, bakamayacağımız kadar çocuk yapmakta o kadar yanlıştır. Kur’an ın önerisi evlenmek ve çocuk sahibi olmaktır ama asla düşünmeden, hesap etmeden sayısız çocuk yapmak değildir. Allah Kur’an da DÜŞÜNMEYE VE AKLA ÖNEM VERDİÄžİNİ GÖSTERMEK İÇİN, BAKIN NASIL UYARIYOR BİZLERİ.
Yunus 100: Allah’ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez. ALLAH, AZABI AKILLARINI (GÜZELCE) KULLANMAYANLARA VERİR. (Diyanet meali)
Evlatlarını gerektiği gibi doyurup, giydirebilen, hiç kimseye muhtaç olmayan ve gereken eğitimi verebilen bir ailemi istiyoruz, yoksa birilerine muhtaç, karın tokluğuna çalıştırılan çocuklar mı yetiştirmek istiyoruz? SİZCE ALLAH HANGİSİNİ ÖNERİR BİZLERE? Yorum ve karar sizlerin.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
http://hakyolkuran.com/
http://halukgta.blogcu.com/
http://kuranyolu.blogcu.com/
|
|
|
İslam ı Yaşarken, Yaptığımız Çok Büyük Yanlış. |
Yazar: halukgta - 06-02-2016, Saat: 08:38 PM - Forum: İslam
- Yorumlar (1)
|
 |
Bir yazımda Fıkıh konusunu ele almış ve fıkıh anlayışının toplumu Kur’an dan uzaklaştırdığını, İslam ı yanlış anlamasına neden olduğunu söylemiştim. Bu yazımda da, bu tehlikenin neler olduğuna örnekler vererek, konunun daha iyi anlaşılmasını sağlamaya çalışacağım, Allah ın izniyle.
İslam ı cemaat, tarikat eksenli yaşayan din kardeşlerime, yalnız Kur’an diyenler Müslüman değildir diye anlatırlar. Kur’an tek kaynaktır diyen kişilerde samimiyet olmadığını, bu kişilerin Kur’an a da inanmadıklarını söylerler. Tabi tüm bu düşünce ve sözlere delil, fıkıhtan gösterilir. Bu delillere kanıt Kur’an dan aranır ama ayetler ne yazık ki çarpıtılarak, hatta bir çok ayetin tam tersi anlamlar verilerek hurafe ve batıla kanıt yaratılır. Bakın fıkıh inancı bizlere nasıl bilgiler veriyor, Kur’an bu sözlere nasıl cevaplar veriyor.
(Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.) [Tirmizi]
(Yalnız Kur’an da ki helal ve haramı kabul ederim diyenler çıkar. İyi bilin, Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.) [Tirmizi, Darimi]
(Bazı kibirli kişiler çıkacak, “Allah Kur’an da bildirilenden başka bir şeyi haram kılmadı†diyecek. Yemin ederim ki, benim de emrettiğim, yasakladığım, koyduğum hükümler vardır. Bunların sayısı Kur’an da ki hükümlerden daha çoktur.) [Ebu Davud]
(Yakında, “Allah’ın kitabının dışında uyacağımız bir şey tanımıyorum†diyenler çıkacaktır.) [Ebu Davud]
Bu sözleri, peygamberimiz söylemiş gibi anlatmak iftiradır, şirktir ve büyük günahtır. Önce bunu hatırlatmak isterim. Çünkü peygamberimiz, ben söylemediğim halde, kim bu söz peygamberimizin sözüdür derse, cehennemdeki yerini hazırlasın diye bizleri uyarmıştır. Gelin bu sözlerin peygamberimizin sözü olup olamayacağını, Kur’an dan anlamaya çalışalım.
Gerçekten peygamberimizin, tıpkı Allah ın haramlar koyduğu gibi helal, haram koyma yetkisi var mıdır? Eğer varsa peygamberimizin, dinde Allah ın ortağı olduğunu söylememiz yanlış olmaz. Hâlbuki Allah Kehf suresi 26. Ayetinde, KENDİ HÜKMÜNDE HİÇ KİMSEYİ ORTAK KILMAZ DİYORDU. Bu ayeti unuttuk mu, yoksa üstünümü örttük. Casiye 6. Ayetinde de, o günkü toplumu uyararak ALLAH DAN VE ONUN AYETLERİNDEN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR diyerek, Allah ın kitabından başka inanacağımız, hiçbir bilginin olmadığını fark edemiyor muyuz? Maide 49. Ayetinde Allah elçisine hitaben, SEN DE ARALARINDA, ALLAH'IN İNDİRDİÄžİYLE HÜKMET, ONLARIN KEYİFLERİNE UYMA uyarıları damı unutuldu. Yine Enam suresi 48. Ayetinde, BİZ, PEYGAMBERLERİ ANCAK MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ dediği halde, ne yazık ki hurafe inançlarımızı aklayabilmek adına, yüzlerce ayeti görmezden gelip, birçok ayetinde anlamını değiştirerek, peygamberimizi dinde tıpkı Rabbimiz gibi, hüküm koyan dine ilaveler yapan konumuna getirmekten çekinmedik. Enam suresi 19. Ayetinde, deki onlara diye başlayarak, bakın ne söylüyor peygamberimiz.
(BU KURAN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIÄžI HERKESİ UYARAYIM.)
Bunca ayetleri okuyup iman ettik dedikten sonra, bizler ne diyoruz. Peygamberimizde Kur’an ayetleri gibi dine hükümler, helal, haramlar koymuştur ve Allah bu yetkiyi elçisine vermiştir. Bakın yukarıda peygamberimizin hadisleri diye nakledilen sözler, bu ayetlerle uyum sağlıyor mu? Ayette peygamberimiz bizleri, yalnız Kur’an ile uyarma görevi aldığını daha nasıl söylesin.
Yalnız Kur’an da ki helal ve haramları kabul ederim diyenlerin, Müslüman olmadığını söylemek, bunu da peygamberimize isnat etmek günahların, iftiraların en büyüğüdür hatırlatırım. Allah ın kitabından başka uyacak hiç bir şeyimiz yoktur, bakın bunu Kur’an apaçık ve net söylüyor ve son noktayı koyuyor.
Zuhruf 44: Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ. (Diyanet meali)
Allah aşkına, bakar mısınız lütfen. Allah sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim diyor, bizler buna benzer yüzlerce ayetin üstünü örtüyoruz, bir çok ayete de farklı anlamlar vererek, mezheplerin yanlış FIKIH inançlarını aklamaya, yaşamaya çalışıyoruz ve diyoruz ki, peygamberimizde Kur’an ın dışından dine haramlar koymuştur. İşte bu yanlışları yaptığımız için, inancımız içinde kendi ellerimizle çelişki yaratıyoruz. Çelişki Kur’an da değil, bizlerin nefislerinde yarattığı batıl inançlardadır.
Gelelim Kur’an dan delil gösterdikleri ayetlere. Kur’an ın birçok ayetinde, Allah a ve resulüne itaat edilmesini emreder. Hatta resulüm deki diye başlar ve bana uyun, Allah da sizi sevsin uyarıları yapar. Araf 157. Ayette de peygamberimiz kast edilerek, Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar der. Yine bir başka ayetinde de Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi öğreten bir Resul gönderdik der. Buna benzer birçok ayet vardır ki, Allah elçisine uyulmasını emreder. Peki, siz bu ayetlerden elçisine, tıpkı kendisi gibi dine hüküm koyabilme yetkisini verdiğini mi anladınız? Elbette mümkün değil, eğer böyle anlarsak Kur'an da yüzlerce ayete ters düşmüş oluruz.
Peki, bu uyarılardan nasıl bir ders çıkarmalıyız, elçime uyun demekle ne anlatıyor Rabbimiz. Aslında art niyetli değilsek, anlatılmak istenen çok açık. Allah elçisine Kur’an ı tebliğ etmesi konusunda yardımcı oluyor ve kendisine uyulmasını emrediyor. Çünkü ona verdiği görev, kullarıma yalnız Kur’an ile hükmet emridir. Adı üstünde ELÇİ. Hani bir söz vardır, elçiye zeval olmaz deriz. Bunun anlamı, İLETİLEN BİLGİLER, GÖNDERİCİYE AİTTİR. Peygamberimizde Allah ın elçisidir ve onun ilettikleri yalnız Kur’an dır. Onun içinde Rabbimiz bir ayetinde YALNIZ KUR’AN IN İPİNE SARILMAMIZI EMRETMİŞTİR. Peygamberimizin iyi ve temiz şeyleri helal kılar sözünden, Allah ın emrettiklerini anlamalıyız. Çünkü bu konular açıkça Kur’an da izah edilmiştir. Hatta uyararak Allah ın haram demediklerini, kendi nefislerinizde haramlaştırmayın diye uyarmıştır. Hikmet ilimdir, bizlere tebliğ edilen Kur’an da Allah ın ilmidir. Bizlere bilmediğimizi öğreten peygamberimiz, bilgiyi yalnız Kur’an dan aldığını yine Kur’an ın diğer ayetleri açıklıyor.
YAZI DEVAM EDİYOR
|
|
|
Bir Erkek, Eşinin Yaptıklarından Sorumlumudur? |
Yazar: halukgta - 05-18-2016, Saat: 12:36 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bizler İslam ı kendi nefsimizde öyle bir şekillendir dik ki, Kur’an ın emirleri, verdiği örnekler artık bizler için rehber olmaktan çıkmış, çünkü hiç birisinden haberimiz bile yok. Bir arkadaşımız diğer arkadaşına eşinin, hatta çocuklarının yaptığı yanlışlardan sorumlu olduğunu söyleyerek dert yanıyordu. Arkadaşı da onu teselli ediyor ve herkes kendi yaptıklarından sorumludur, neden eşinin yaptıklarından sorumlu olasın ki, diye onu teselli ettiğine şahit oldum.
Bizlerin hatası, Allah ın emrettiği İslam ı Kur’an dan araştırmadan, her söylenene inanmak olmuş. Erkek evin geçiminden sorumludur ama kadınında belki erkekten daha önemli görevleri vardır aile içinde. Kadın ve erkek, asla din ve iman adına yaptıklarından, bir birinden sorumlu değildir. Çünkü hepimiz bu dünyada, kendimize düşen görevlerden imtihan oluyoruz ve yaptıklarımızdan bizzat kendimiz sorumluyuz.
Erkeğin, karısının yaptığı her şeyden sorumludur inancı, kadını küçümseyen bir düşüncenin ürünüdür ki, bunu Kur’an asla kabul etmez. Aile içinde herkes, bir birini yanlış yaptıklarında elbette uyarmalıdır. Evlatlarını yetiştirirken, anne ve babaya düşen görevleri yerinde ve zamanında yapmalı, onlara doğru yolu göstermelidir. Daha sonra çocukların büyüdüklerinde yapacaklarından, neden anne baba sorumlu olsun. Eğer gereken bilgileri vermediysen, çocuklarınla ilgilenmediysen, elbette sorumluluk vardır.
KONUMUZ, ERKEÄžİN EŞİNİN DAVRANIŞLARINDAN, HATTA İNANCINI YAŞAMASINDAN SORUMLU OLUP OLMADIÄžI KONUSU. Kur’an bu konuda bizlere çok önemli kıssadan hisseler vermiştir. Eğer bizlerin rehberi Kur’an ise, bir erkeğin asla eşinin yapacağı yanlış davranışlardan, Allah katında sorumlu olamayacağını bilir.
Yaradan çok güvendiği ve elçilik görevini verdiği Hz.LUT ve NUH peygamberlerin eşlerinin inançlarının, gereken ciddiyette olmadığını ve sonunda cezalandırıldığı örneğini verir bizlere. Düşünebiliyor musunuz, elçi olarak görev verdiği resullerin eşleri, kendilerine gereği gibi iman etmiyor ve inanmıyor. Tüm bunlardan nasıl olurda Lut ve Nuh peygamberlerimiz sorumlu olur. Yine Kur’an, Firavun örneğini verir bu konu ile ilgili. Firavun ben Tanrı yım dediği halde, eşi buna itiraz ediyor ve sen Tanrı değilsin, bizleri yaratan bir Tanrı var diye eşine karşı çıkıyor. İşte Rabbimiz tüm bu örnekleri, boşuna vermiyor bizlere Kur’an da. Kur’an dan nasiplenmeyenler, işte böyle kendi nefislerinde dini şekillendirmeye çalışıyorlar, ama aldananlardan oluyorlar. Bu örneklerden de anlıyoruz ki, herkes kendi inancından, yaptıklarından sorumludur. Çünkü Rabbimiz bizleri dünyaya getirmesinin nedenini açıklarken, bakın ne diyor.
Ankebut 2: İnsanlar, İMTİHANDAN GEÇİRİLMEDEN, sadece "İman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar? (Diyanet vakfı meali)
İnsan 2: Şüphesiz biz insanı, karışım hâlindeki az bir sudan (meniden) yarattık ve onu İMTİHAN EDECEÄžİZ. Bu sebeple onu işitir ve görür kıldık. (Diyanet meali)
Buradan da anlaşılıyor ki, ne erkek eşinin yaptıklarından sorumludur, nede kadın eşinin yaptıklarından. Herkes kendi yaptıklarından, söylediklerinden sorumludur. Çünkü herkes kendi imtihanını bizzat kendisi vermekle yükümlüdür. Erkeğin eşinden, her konuda sorumlu olduğu zihniyeti, doğru olmayan, içimize sokulmuş batıl inançların ne derece kök saldığının kanıtıdır.
Kur’an kadını över ve onu korumasına alır. Asla kadın hakkında küçük düşürücü, onu küçümseyen tek kelime bile duymazsınız Kur’an dan. Ama mezheplerin, rivayetlerin, FIKIH inancının yarattığı beşeri İslam, kadını her zaman küçümsemiş, cehennemin çoğunluğunun kadın olduğu söylenerek, kadını adeta şeytanın yardımcısı yapmışlardır. Bunu da yaparken, peygamberimizin isminin kullanılması üzücüdür. Bir örnek vermek istiyorum.
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum; vasiyyetimi tutunuz. Zira kadın kısmı kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri yeri üst tarafıdır. Eğri kemiği doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi hâline bırakırsan, yine eğri kalır. Öyleyse kadınlar hakkındaki tavsiyemi tutunuz.†(Buhârî, Enbiyâ 1, Nikâh 80; Müslim, Radâ’ 60. Ayrıca bk. Tirmizî, Radâ` 11, Tefsîru sûre (9) 2; İbni Mâce, Nikâh 3)
Buhârî ile Müslim’deki diğer bir rivayete göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “KADIN KABURGA KEMİÄžİ GİBİDİR. ONU DOÄžRULTMAYA KALKARSAN KIRARSIN. EÄžER ONDAN FAYDALANMAK İSTERSEN BU HÂLİYLE DE FAYDALANABİLİRSİN.†(Buhârî, Nikâh 79; Radâ` 65)
Tüm bunları, peygamberimizin söylediğine inanmak iftiradır, saygısızlıktır. Sözlere bakar mısınız, KADIN NASIL KÜÇÜMSENEREK, ASLA DOÄžRU BİR İNSAN OLAMAYACAÄžI ANLATILIYOR. Bunları söyleyen ve inanan, peygamberimize iftira atmış demektir ki, mahşer günü cezası çok büyük olacaktır, bunu lütfen unutmayalım. BU İFTİRALAR, YAHUDİ FİTNESİNİN ÜRÜNÜDÜR. Kadının, erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığı bilgisi Kur’an da yoktur. Bugün kendi nefislerine göre yazılmış, beşeri tarihsel bilgilerle donatılmış, kadının küçümsendiği, adına Tevrat dedikleri kitapta yazar. Elbette bu bilgiler Allah ın emri değildir. Bu sözler kadını küçümseyen sözlerdir ki, Kur’an ın öğretisine, verdiği bilgilere tamamen ters düşer. Kur’an kadının yaradılışı ile ilgili Nisa suresi 1. ayette, bakın nasıl bilgi verir.
“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ONDAN DA EŞİNİ MEYDANA GETİREN, ikisinden de birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinize karşı gelmekten sakınınâ€
Yine bir başka ayette bakın bu konuya nasıl açıklama getiriyor.
Araf 189: Allah, sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile huzur bulsun diye eşini de ondan var edendir….. ( Diyanet meali)
Bu ayetlerden de anlaşılıyor ki, önce Âdem peygamberimiz yaratılmış ve daha sonrada ÂDEMİN YARATILDIÄžI ÖZELLİKLERİN AYNISIYLA, yani topraktan eşini de yaratmış ki, anlaşabilsinler. Yoksa Âdem peygamberimizin herhangi bir uzvundan, parçasından, kaburga kemiğinden yaratılmıştır dersek, yanlış anlamış, konuyu saptırmış oluruz. Kur’an da böyle bir bilgide zaten yoktur. Kadın ve erkek topraktan yaratılmıştır, aralarında yaradılış farklılığı yoktur. Böyle anlarsak, kadını küçümsemiş oluruz. Hâlbuki Kur’an kadını kendi özellikleriyle, erkeği de kendi özellikleriyle aile içinde yerli yerine oturtmuş, ALLAH KATINDA HER İKİSİ DE EŞİTTİR DEMİŞTİR. Kadını erkeğin bir parçasından yaratıldığı sözleri, batıldır Kur’an a asla uymaz. Örnek verelim.
Hicr 26: Andolsun, BİZ İNSANI KURU BİR ÇAMURDAN, şekillendirilmiş bir balçıktan yarattık. (Diyanet meali)
Mü’minun 12: Andolsun, BİZ İNSANI, ÇAMURDAN (süzülmüş) bir özden yarattık. (Diyanet meali)
Rum 20: SİZİ TOPRAKTAN YARATMASI, O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Sonra bir de gördünüz ki siz beşer olmuş (çoğalıp) yayılıyorsunuz. (Diyanet meali)
Taha 55: (Ey insanlar!) SİZİ TOPRAKTAN YARATTIK, (ölümünüzle) sizi oraya döndüreceğiz ve sizi bir kere daha oradan çıkaracağız. (Diyanet meali)
Bizler batılın ve hurafelerin etkisiyle, İslam ı öyle yanlış yaşıyoruz ki, Allah ne emretmiş ise tersini yapıyoruz. Böyle olunca da, İslam toplumlarında kadının adeta, hakkı hukuku erkeğin inisiyatifine kalmış oluyor. Değerli din kardeşlerim, lütfen önce Kur’an ın tercümesini bolca okuyalım. Allah ın bizlere ne emrettiğini, tebliğini aracısız ilk elden öğrenelim. Daha sonrada bizlere din adına anlatılanları, mutlaka Kur’an ile sorgulayalım. Sorgulamayan insan büyük hatalar yapar, onun için Kur’an da onlarca ayetin sonunda Allah, bizleri düşünmeye davet eder.
Ben bu yazımda, özellikle Müslüman kadınlarımıza sesleniyorum. Lütfen sizlere din adına dayatılanları, koşulsuz kabul etmeyiniz. Açın Allah ın bizlere rehber, yol gösterici olsun diye gönderdiği Kur’an a bakınız, onu anladığınız dilden okuyunuz. Siz Kur’an dan anlayamazsınız diyenlerin yalanlarına kanmayınız. Allah imtihan ettiği kitabı, herkesin anlayamayacağı şekilde gönderip, daha sonrada asla bizleri sorumlu tutmaz, bunu unutmayalım. Kur’an da her şey yoktur diyerek, beşerin yarattığı FIKIH inancını, Kur’an ın üstünde tutanlara lütfen kanmayınız.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
http://hakyolkuran.com/
http://halukgta.blogcu.com/
http://kuranyolu.blogcu.com/
|
|
|
Kur'an da Selamlaşma Konusu. |
Yazar: halukgta - 04-30-2016, Saat: 11:05 AM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Kur’an da selamlaşma konusu, birçok ayette geçer. Kur’an ın önemsediği ve toplum içinde insanların bir birine karşı, adeta güzel dileklerde bulunduğu, sosyalleşmenin ve dostluğun ilk hareketidir. Bakın bu konuda Allah bizlere nasıl tavsiyede bulunuyor.
Nisa 86: Bir selam ile selamlandığınız zaman, SİZ DE ONDAN DAHA GÜZELİ İLE SELAMLAYIN yahut aynı ile karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını arayandır. (Diyanet vakfı meali)
Dikkat ederseniz, ayette selamlaşmaktan bahsediyor ama asla herhangi bir sınır koymadan, şeklini ve sözlerini belirlemeden, toplumda yaşayanların bir birlerine karşı güzel sözlerle hitapta bulunmaları tavsiyesinde bulunuyor. YANİ SELAMLAŞMAK, KARŞILIKLI İYİ NİYET GÖSTERGESİDİR.
Kur’an selamlaşmanın şekline karışmamış, ama selam verene de, çok daha güzeliyle karşılık verilmesini özellikle önermiştir. Kur’an evrensel bir rehberdir, yol göstericidir. Bir toplumun kültürünü, geleneklerini, dilini, töresini asla başka toplumlara dayatmaz ve onların kültürleri yapmaz. Selamlaşma konusunu da aynı mantıkla düşünmeliyiz. Bunu doğru anlayabilmemiz içinde, selamlaşmanın özünü doğru anlamalıyız. Bir ayet örnek vermek istiyorum.
Hucurat 13: Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. VE BİRBİRİNİZLE TANIŞMANIZ İÇİN SİZİ MİLLETLERE VE KABİLELERE AYIRDIK. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstününüz O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdar olandır.
Allah bizleri tek bir toplum yaratmadığını ve milletlere, kabilelere böldüğünü söylüyor. Tabi her milletinde kendi dili, töresi ve geleneğiyle yaşam tarzını da yaratan Rabbimizdir. Toplumların birbiriyle yakınlaşmasını, tanışmasını istiyor. Bu yakınlaşmanın ilk basamağı da karşılıklı sevgi, saygı ve güzel davranışlardan geçiyor. Birbirini tanımayan iki ülke vatandaşına dikkat ediniz, ilk yapılan tokalaşma ve selamlaşmadır. Her toplum kendi kültürü ve gelenekleri ile yapar selamlaşmayı.
Selamlaşmak iki kişinin, bir birine karşı söylediği güzel söz, esenlik, mutluluk, BARIŞ DİLEKLERİ, karşısındaki kişiye yaptığı duadır diyebiliriz. Bir bakıma dostluğun arkadaşlığın, iyi niyetin göstergesidir. Günümüzde genel kabul gören selamlaşma olan, SELAMUN ALEYKÜM sözcüğü Arapçadır, elbette isteyen bu şekilde selamlaşır. Anlamı BARIŞ, ÜZERİNE OLSUN esenlik, selamet, sizinle olsun anlamındadır. ALEYKÜM SELAM diye selam alındığında da, bu söyledikleriniz yani esenlik, barış, selamet sizinde üzerinize olsun anlamını taşır. Gerçi bugün selamın aleyküm sözcüğünü tercüme ederken, dikkat ederseniz Allah kelimesi geçmediği halde, Allah ın selamı üzerinize olsun anlamını vermektedirler. Bunun nedeni, selam ismi Allah ın isimlerindendir, selamet, esenlik veren anlamına gelir. Bu düşünceyle söyleyene de saygı duymak gerekir, buda güzel bir anlam, ama konuyu tüm boyutları ile daha geniş bir şekilde anlarsak, selamlaşma konusunu daha iyi anlarız.
Haşr 23: Öyle Allah ki O, ilah yok O'ndan gayrı! Melik, Kuddûs, SELÂM, Mümin, Müheymin, Azîz, Cebbâr, Mütekebbir. Allah, onların ortak koşmalarından yücedir, arınmıştır. (Yaşar Nuri Öztürk meali)
Örneğin her gün, namazlarımızda okuduğumuz ayette, ALLAH SAMETTİR deriz. Anlamı ise hiç kimseye muhtaç olmayan anlamındadır. Allah ın isim/ sıfatları arasında AZİZ olduğu geçer ve anlamı izzet sahibi, mağlup edilemeyen anlamındadır. Yine Allah ın isim/sıfatlarından olan RAHİM ismi de bağışlayıcı, merhamet eden anlamını taşır. SELAM kelimesi de biraz önce yazdığım şekliyle, Rabbimizin isim/sıfatlarından olup selamete, barışa kavuşturan anlamındadır. Hatta bu ve buna benzer isimleri toplum çocuklarına isim olarak koyarlar. İsimler kelimenin gerçek anlamları nedeniyle konur. Bu bilgilerden yola çıkarak, SELAMUN ALEYKÜM şeklindeki selamlaşmayı da, kelimelerin asıl anlamıyla anlayıp esenlik, barış, selamet sizin üzerinize olsun şeklinde anlarsak, daha doğru olacağını düşünüyorum.
Vakıa suresi 25 ve 26. Ayetlerde, Allah cennete giren kişilerden bahseder ve bu kişilerin birbirilerine bakın nasıl hitap ettikleri örneğini verir. (Ne boş bir laf işitirler orada ne de günaha sokacak bir şey. Sadece selam, selam denir. ) Buradan da anlıyoruz ki selam vermek, karşınızdaki dostunuza, arkadaşınıza güzellik ve iyi niyet dileklerinde bulunmak anlamında olduğu anlaşılıyor.
Özellikle üzerinde durmak istediğim konu, Kur’an selamlaşma konusunda da detaya girmemiş, toplumun gelenek ve töresine bırakmıştır. Selamlaşmadaki amaç, karşımızdaki kişiyle ilk temasta, iyi bir intiba bırakıp, onunla dostluğumuzun kapısını aralamaktır. NİSA 86. AYETE DİKKAT EDERSENİZ, SİZİ SELAMLAYAN KİŞİYİ, DAHA GÜZELİYLE SELAMLAYIN DİYOR. DEMEK Kİ SELAMLAŞMANIN TEK BİR ŞEKLİ YOKMUŞ. Kur’an da selamlaşma konusunda çok örnek vardır. Hepside selamlaşmanın bir dostluk, kardeşlik ve iyi niyet göstergesi olduğunu anlatır bizlere. Bir örnek vermek istiyorum.
Nur 27: Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip (izin alıp) EV SAHİPLERİNE SELÂM VERMEDEN GİRMEYİN. Bu davranış sizin için daha hayırlıdır. Düşünüp anlayasınız diye size böyle öğüt veriliyor. (Diyanet meali)
Bu ayetten de anlıyoruz ki, selamlaşmak niyetini belirtmek, kendini tanıtmak anlamına da geliyor. Tanımadığınız bir eve gireceğiniz zaman, mutlaka önce selam verin yani ev halkına kendinizi tanıtın, niyetinizi belli edin diyor. Bazen arkadaşlarımıza sitem ederiz ve şöyle deriz. “Hayırdır selam sabah yok, bir sorun mu var aramızda†deriz. SELAMLAŞMA HER TOPLUMDA, KÜLTÜRDE VARDIR VE KİŞİNİN TAVRINI BELİRLER. Onun için çok önemlidir. Şimdide Kur’an dan selam konusuna çok farklı bir örnek vermek istiyorum. Önce ayeti yazalım.
Nisa 94: Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp dinleyin. SİZE SELAM VERENE, DÜNYA HAYATININ GEÇİCİ MENFAATİNE GÖZ DİKEREK "SEN MÜMİN DEÄžİLSİN" DEMEYİN. Çünkü Allah'ın nezdinde sayısız ganimetler vardır. Önceden siz de böyle iken Allah size lütfetti; o halde iyi anlayıp dinleyin. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. (Diyanet vakfı meali)
Ayette çok dikkat çekici bir örnek veriliyor ve diyor ki, savaşa gittiğinizde, bu savaş müşriklerle yapılan savaştan bahsediliyor, burası çok önemli. Demek ki Müslüman olmayanlarla savaş halindeler. Karşınıza çıkan kişilerden bazıları, size selam verirse, yani sizinle savaşmayıp, dostluk kurmaya çalışır, sizlere iyi niyetli davranışlarda bulunursa, böyle kişilere, sakın SEN MÜMİN DEÄžİLSİN DEMEYİN DİYOR. Böyle söyleyerek, ganimetlerine göz dikmeyin diye de uyarıyor. Aslında bu ayet SELAM konusuna, çok daha farklı açıklama yapıyor. Selam veren kişi Müslüman değil, ama sana yakınlık gösteriyor ve düşmanca tavırlarda değil, dostça yaklaşıyor. İŞTE SELAM KONUSUNU BU DÜŞÜNCE DOÄžRULTUSUNDA ANLAMALIYIZ VE BELİRLİ KALIPLARIN İÇİNE HAPSETMEMELİYİZ.
Konuyu özetlemek gerekirse, Allah bizlerin selamlaşmamızı özellikle istiyor, çünkü sosyal bir toplum olmanın, insanlar arasında iletişimin, en önemli unsurudur selamlaşma. Kur’an selamlaşma konusunda detaya girmemiş, hatta SELAM demekle bile, selamlaşabileceğimiz örneklerini vermiştir. Tabi çok daha güzel selamlaşarak, selam vermemizi ayrıca belirtmiştir.
Her toplumda farklı olduğu gibi, bizlerin kültüründe de, çok çeşitli selamlaşmalar vardır. Selam kelimesinin anlamını söylerken, karşımızdaki kişiye, güzel sözler, iyi niyetli dualarımız olarak bahsetmiştik. Örneğin sabah karşılaştığımız bir arkadaşımıza, günün aydın olsun, iyi günler demek ne güzel bir selamlaşma değil mi? Yine akşam vakti karşılaştığımız bir komşumuza, hayırlı akşamlar demek nasıl mutlu edecektir komşumuzu. Gecenin geç vaktinde bir komşumuzla selamlaştığımızda, iyi geceler, dileklerinde bulunmamız, selamlaşmaya çok güzel örneklerimizdendir. Dikkat ederseniz, hepsinde iyi dilekler ön plana çıkmaktadır. Selamlaşma konusu, günümüzde birçok konuda olduğu gibi, bu konuda farklı biçimde topluma anlatılmış, Allah ın Kur’an da bizlere anlatmaya çalıştığı konunun, özünden ne yazık ki saptırılmıştır.
Tekrar hatırlatmak gerekirse, selamlaşmak karşımızdaki kişiye iyi dileklerimizi sunmaktır. İsteyen Allah ın selamı üzerinize olsun der, isteyen hayırlı, sağlıklı ve huzurlu günler, akşamlar dileklerinde bulunur. Hepsi bir birinden güzel selamlaşmalardır. Bu konuyu lütfen farklılaştırmayalım. Özünden, amacından saptırmayalım. İnancı ne olursa olsun, Karşımızdaki kişiye, komşumuza selam verelim hatırını soralım, gönlünü alalım.
TOPLUMUN ALIŞIK OLDUÄžU, KENDİ DİLİNDEN SELAMLAŞMALARI, DİNİN DIŞINDANMIŞ GİBİ GÖSTEREREK, FARKLI KÜLTÜRLERİN DİLİYLE YAPILAN SELAMLAŞMALARI, DİNİN EMRİ VE SELAMLAŞMANIN ŞEKLİ GİBİ GÖSTERMEYELİM, HATA EDERİZ.
Dilerim bizler, birbirini saygı ve sevgiyle selamlamasını öğrenen toplumlar oluruz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
http://hakyolkuran.com/
http://kuranyolu.blogcu.com/
http://halukgta.blogcu.com/
|
|
|
|