| 
| Hoşgeldin, Ziyaretçi |  
| Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız. 
 
 |  
 
 
 
| Kimler Çevrimiçi |  
| Toplam: 499 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı
 » 495 Ziyaretçi
 Applebot,  Baidu,  Bing,  GoogleBot
 |  
 
| Son Aktiviteler |  
| Allah Neden Bazı Ayetlerd... Forum: İslam
 Son Yorum: halukgta
 10 saat önce
 » Yorumlar: 0
 » Okunma: 7
 |  
| Nisa Suresi 153. Ayet Üze... Forum: İslam
 Son Yorum: halukgta
 10-27-2025, Saat: 04:08 PM
 » Yorumlar: 0
 » Okunma: 25
 |  
| Atatürk'ü Sevmek Zorundas... Forum: Mustafa Kemal Atatürk
 Son Yorum: Serdar102
 09-09-2025, Saat: 08:31 PM
 » Yorumlar: 0
 » Okunma: 186
 |  
| ÖYLESİ'NE... Forum: Güzel Sözler
 Son Yorum: SunSet
 08-28-2025, Saat: 10:17 AM
 » Yorumlar: 12
 » Okunma: 1,439
 |  
| Tozlu Raflarda Kalmalı H ... Forum: Kişisel Aşk Yazıları
 Son Yorum: SunSet
 08-27-2025, Saat: 11:31 AM
 » Yorumlar: 3
 » Okunma: 971
 |  
| Gidene Mi Zor Kalana Mı ? Forum: Kişisel Aşk Yazıları
 Son Yorum: SunSet
 08-27-2025, Saat: 11:05 AM
 » Yorumlar: 2
 » Okunma: 691
 |  
| Diş Hekiminin Aşkı - Serd... Forum: Aşk Hikayeleri
 Son Yorum: Serdar102
 08-26-2025, Saat: 07:21 PM
 » Yorumlar: 0
 » Okunma: 206
 |  
| Serdar - Genç Bir Yazar H... Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
 Son Yorum: Serdar102
 08-26-2025, Saat: 02:02 PM
 » Yorumlar: 0
 » Okunma: 257
 |  
| Sevimli Sürüngen Gabon'un... Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
 Son Yorum: Serdar102
 08-26-2025, Saat: 01:48 PM
 » Yorumlar: 0
 » Okunma: 139
 |  
| Gölgesiyle Yarışan Tay - ... Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
 Son Yorum: Serdar102
 08-26-2025, Saat: 01:45 PM
 » Yorumlar: 0
 » Okunma: 136
 |  
 |  | 
| Başıma Gelenler Hep  Senin Yüzünden! * Pucca |  
| Yazar: acemhe  - 04-03-2016, Saat: 03:10 PM - Forum: Makale 
- Yorum Yok |  
| 
	
		
|  | 
				Kuaföre gitmeyi işkence gibi gören tek kız ben miyim? "Kâkülü yamuk kesmedim, senin kafan yamuk" gibi çıkışlardan manikürcü fırçasına neler çektik o salonlarda neler!
 Haftalık iznimizin büyük çoğunluğunu malumunuz kuaförde geçiriyoruz. Saç, kaş, eller, ayaklar. Kuaförler bi nevi bizim için kutsal mekânlar. Kendimizi iyi hissettiğimiz, güzelleştiğimiz, dedikodu yaptığımız, bakım tüyoları aldığımız. Ama kuaföre gitme seansları bana işkence geliyor. İyi yanları var eyvallah ama gitmeden önce kendimi şunlara hazırlıyorum da gidiyorum...
 
 *
 
 Kadınların, kuaför konusunda en sıkıntılı olduğu konu, saç boyu mevzuu. Şimdi yalan söylemek gibi olmasın, daha öyle bir sorunum olmadı. Benim daha çok perçemlerle ilgili sorunum oluyor. Ya 90’lar dergilerinden fırlamış gibi kocaman içe doğru dönük kestiler, ya alnımın başladığı yerde minicik. Bir keresinde de yamuk kesmişti, “Ee bu yamuk deyince, adam beni “Senin kafan yamuk!†diyerek yollamıştı.
 
 *
 
 Benim asıl sorunum, o kurutma makinesiyle kafamın derisine derisine sıcak havayı üfletirken, bir şey sormaları. Anlamıyorum, kurban olayım, an-la-mı-yo-rum! Ne derlerse gülümsemek zorunda kalıyorum.
 
 *
 
 Anamın babamın beni aşağılamadığı kadar kuaförde aşağılanıyorum. “Bu saçları kim yaptı?â€dan bir başlıyor. “Bu saçları ancak, yaza kadar kendine getiririz. Çok kötü, çook kötü!†Oysa ben oraya kendimi daha iyi hissetmek için gitmiştim.
 
 *
 
 Bu aşağılama bittikten sonra ürün satışı var bir de. “Saçlarının uçlarına bu, tepesine bu, ortasına şunu süreceksin. Kurularken ise bu üç ürünü karıştırıp, üç kulvu bir elhamâ€. Bahsettiği ürünler de 3 aylık maaşım kadar. “Almayayım, sağ ol†deyince de öyle bir bakıyor ki, “Sen bu iğrenç saçlarla sokakta dolaş pis cimri karı!â€
 
 *
 
 Misal, elinde bin tane fotoğrafla gidiyorsun. “Saçımı şu renk istiyorum†diye. “Tamam, bundan kolay ne var†diyerek, örtüyü geçiriyor boğazına. Sonra çıkan rengin alakası yok. “Ama tatlım, şimdi o kadar açamadım, yıpranacak, haftaya gel onları düzelteyim.†Ama başta öyle dememiştin! Gerçi bazen ben de haksız olabiliyorum. Charlize Theron’un fotosunu gösterip, benzemeyince carlamak da özgüven ister.
 
 *
 
 Manikürcülerin seni kabul etme süreci de çok sancılı. İçerden biri, beni yolluyor kızın yanına. Kız tepeden aşağıya süzüyor, beğenmiyorsa, içeri bir daha bağırıyor: “Müşterim gelecek, Ebru alsın.†İnşallah Ebru kabul eder diye tıpış tıpış gidiyorsun.
 
 *
 
 Saçların yapılırken aşağılanman yetmiyor, bir de kaşların alınırken seni harcıyorlar. “Çok ince, çok seyrek, çok kötü alınmış. Üç hafta elleme, belki sonrasında düzeltiriz. Ama bu çok kötü.†Kaşlarımın da iğrenç olduğunu öğrenmem iyi oldu.
 
 *
 
 Ama yine de kuaföre gitmenin en güzel yanı, o saçı yıkarken kafana yaptıkları masaj. Dünyanın bütün dertlerinden arınmış, hayatımın en güzel anını yaşıyormuşum gibi. Adam boynumu koparsa, ‘teşekkür ederim’ diyecek kıvamda oluyorum. Kuaför konusunda da tek kriterim bu, masaj yapılıyorsa iyi, kalanı tırt!
 
 Pucca
 |  
		|   |  |  
 
| İslam Hem Akıl, Hemde Vahiy Dinidir. |  
| Yazar: halukgta  - 04-02-2016, Saat: 06:18 PM - Forum: İslam 
- Yorum Yok |  
| 
	
		
|  | 
				İslam dininin akıl dini olup olmadığını, eğer bizler hala tartışıyorsak, inanın bizlerin Kur’an ile bağı tamamen kesilmiş demektir. Aklı ve düşünmeyi onaylamayan bir inancın, ayakta kalabileceğine nasıl inanırız. Kur’an aklıyla yaşayan, aklıyla her türlü medeniyeti kuran bir topluma indirildiyse, nasıl olur da Kur’an ın her konuda akla hitap etmediğini, İslam ın akıl dini olmadığını söyleriz. 
 Kur’an ayetlerinin akılla, düşünerek anlaşılması, onu beşerileştirmek anlamında değil, tam tersine bizler için gerçek bir rehber olduğunu gösterir. Bizlere rehber olarak gönderilen bir kitabın, bizler tarafından düşünerek, akılla anlaşılamayacağını söylememiz, aklını kullanmayan, körü körüne inanan bağnaz insanların sözleridir. Bunu bilen İslam düşmanları, güzelim inancımıza öyle batıl itikatlar sokmuşlardır ki, düşünme ve akıl devre dışı kalmıştır. Böyle olunca da, bu toplumu istedikleri gibi Allah ile aldatabilir ve istedikleri gibi sorgulamadan her şeye inandırabilirsiniz.
 
 Ne yazık ki bu zihniyet başarılı oldu ve bugün bizlerin Kur’an ile bağı kesildi, her söyleneni sorgulamadan kabul eden bir toplum olduk. Bu bilgiler Allah katından mıdır diye, sorgulama gereği bile  duymadık. ÇÜNKÜ DİN SORGULAMADAN, DÜŞÜNMEDEN YAŞANIR DÜŞÜNCESİNE İNANDIRILDIK. ELBETTE İMAN ETMENİN İLK ŞARTI KOŞULSUZ İNANMAKTIR. AMA ALLAH İMANIMIZI GÜÇLENDİRMEMİZ İÇİN, BİZLERİN DÜŞÜNEREK, ARAŞTIRARAK İMAN ETMEMİZİ ÖZELLİKLE KUR’AN DA İSTEMİŞTİR. Allah bunu istemişse, nasıl olurda İslam akıl dini değildir deriz. Sizlere bu konuda bazı örnekler vermek istiyorum.  Bakın Rabbimiz ayetlerin sonunda, nasıl uyarıyor bizleri.
 
 (Hâlâ düşünmüyor musunuz? Öğüt alan yok mudur? Fakat düşünen mi var. Ayetleri size açık-seçik bildiriyoruz ki, aklınızı işletebilesiniz. Allah, ayetleri size işte böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz. Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak mısınız? Biz benzetmeleri insanlar için yapıyoruz ki, inceden inceye düşünebilsinler. Düşünüp taşınacak da öğüt kendisine yarayacak. Dileyen onu düşünüp öğüt alır.)
 
 Bu uyarılardan da anlıyoruz ki, Allah indirdiği ayetleri bizlerin düşünerek, sindirmemizi, özümlememizi ve ondan sonra hayata geçirmemizi istiyor bizlerden. Hiçbir zaman körü körüne bir itaati emretmemiştir Kur’an. ÇÜNKÜ DÜŞÜNMEDEN KABUL EDİLEN BİR BİLGİ, İNANÇ ASLA SAÄžLIKLI VE KALICI OLAMAZ.
 
 Öyle yanlış düşünce ve inançlar vardır ki toplum arasında, Kur’an ın kabul etmesi mümkün değildir. Bu konuda bakın neler söyleniyor ve inanılıyor.
 
 (İslam ın AKIL DİNİ olduğunu söylemek yanlış olur.)
 
 (İslam akıl dini değil, nakil yani vahiy dinidir.)
 
 Bu düşünce sahipleri, İSLAM AKIL DİNİ DEÄžİL, VAHİY DİNİDİR demişlerdir. Buna inandırılmalarının nedeni, hurafe, batıl inançlarının, dine sokulan yalan ve iftiraların ortaya çıkmaması adınadır. Kur’an ın emirleri içinde, akla ve mantığa ters düşen her hangi bir bilgi var mıdır ki bizler böyle düşünüyoruz?  Kur’an eğer bizleri düşünmeye sevk ediyorsa, bunu söylemek ve düşünmek, ancak Kur’an a yapılan bir iftiradır, saygısızlıktır. Bu tür söylemler, toplumun kafasını karıştırmak adınadır.
 
 İslam inancına batılı, hurafeyi sokanlar, yalan ve iftiralarının devam edebilmesi için, toplumun aklını çelenler, dine nifak karıştıranlar, gerçeklerin ortaya çıkmaması içinde önlemlerini almışlardır. Böylece dine soktukları, akılla ve mantıkla açıklanamayan batılında, bu yolla yaşanmasının devam etmesi sağlanmıştır. Sizlere bir örnek vermek istiyorum. Bu örneği lütfen dine sokulan, Kur’an ın asla bahsetmediği, hüküm vermediği diğer konularla birlikte değerlendiriniz.
 
 (Mesela altın takı erkeğe haramdır. Bunun ispatlanmış bir sebebi yoktur. Bu durumda mantık kuramıyoruz. Kur'an bunu belirtiyor. Peygamberimiz a.s.v. hadisleriyle bunu belirtmiş.)
 
 Lütfen dikkat eder misiniz? Kim demiş erkeğin altın takamayacağını ve bunun HARAM olduğunu? KUR’AN IN ASLA BÖYLE BİR HÜKMÜ YOKTUR. Bu sözler Kur’an a iftiradır. Ama dine batıl ve hurafe sokanlar, peygamberimizin adını kullanarak ona iftira atanlar, böyle olduğunu söylüyor. Elbette bunları din zannedenler, akla ve mantığa uymayan yüzlerce konuların akıl ve mantıkla, Kur’an ile açıklanamadığını gördüklerinde, kendi inançlarının devamı için böyle yanlış bilgileri kullanacaklar ve peygamberimize de iftira atmaktan çekinmeyeceklerdir.
 
 Tekrar etmek istiyorum, Kur’an özellikle akla ve düşünmeye vurgulama yapar. Bizlerin her söylenene inanmamamız içinde, düşünmemizi, aklımızı kullanmamızı emreder. ÇÜNKÜ DÜŞÜNEN VE SORGULAYAN İNSANI, HİÇ KİMSE ALDATAMAZ, KANDIRAMAZ.
 
 Kur’an akıl dinimidir, vahiy dinimidir diyerek toplumun aklını karıştıranlar, yalan ve iftiralarının ortaya çıkmasını istemeyenlerdir. Allah ın ayetler üzerinde bizlerin düşünmemizi istemesi, ayetlerin ne derece güçlü ve sağlam olduğunu gösterir. Ayrıca bizlerin ayetler üzerinde düşünmemiz, onu gerektiği ölçüde kavrayamadığımızda, kabul etmeyeceğimiz anlamını taşımaz. Tam tersine ayetleri daha iyi anlamamız için çaba harcamamızı, araştırmamızı sağlar.
 
 Zaten ayetlerin bir kısmı dinin anası, temeli olan MUHKEM yani şüphe götürmeyecek kadar açık anlaşılan, bir kısmı da MÜTEŞABİH, yani zamanla ilimle, araştırmalarla anlaşılacak ayetlerdir. HİÇ KİMSE AYETLER ÜZERİNDE BEN BUNU ANLAMADIM, İNANMIYORUM DEMEZ VE DEMİYOR DA ZATEN. İMANIN GEREÄžİ BUNU GEREKTİRİR. Ama araştırıp gönlümüzün ve aklımızın tatmin olması, İmanımızı güçlendireceği için, Allah araştırmamızı ve sorgulamamızı istemiştir.
 
 Sorgulamak, araştırmak, incelemek doğruyu bulmak adına çaba harcamak demektir. Allah da bizlerin böyle kullar olmamızı özellikle istemiştir. Kur’an da bu konuyla ilgili uyarıda bulunarak, SAKIN EMİN OLMADIÄžINIZ BİLGİLERİN ARDINA DÜŞMEYİN, HESABINI SORARIM diye bizleri uyarmıştır. Allah Kur’an ın sınırlarını aşmayın, kâfirlerden olursunuz der bizlere. Daha da net bir uyarı yaparak, SİZLERİ YALNIZ KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEÄžİM diyerek, sorumlu olduğumuz kitabın, bilgilerin yalnız Kur’an olduğunun altını çizmiştir, sınırları da belirlemiştir.
 
 Gerçek bir Müslüman ın İMANI kanıta, bilgi ve belgeye dayanmalıdır. DİN VE İMAN ADINA, ŞÜPHE DUYMAYACAÄžIMIZ TEK DELİL, BELGE VE KANIT YALNIZ KUR’AN DIR. BUNU SÖYLEYEN KUR’AN IN BİZZAT KENDİSİDİR. Peygamberimizde yalnız Kur’an ı tebliğ etmek ve yalnız Kur’an ile hükmetmek görevi almıştır. Onun içinde Allah, yalnız Kur’an ın ipine sarılın ve Kur’an ın sınırlarını sakın aşmayın diye uyarır bizleri. Allah aklını kullanmadan, körü körüne inananlara bakın nasıl bir uyarıda bulunuyor.
 
 Yunus 100:  Allah'ın izni olmadıkça hiç kimse inanamaz. O, AKLINI KULLANMAYANLARA KÖTÜ BİR AZAB VERİR. (Diyanet eski meali)
 
 Sizce bu uyarıyı alan bizler, İslam dini hala akıl dini değildir diyerek, aklı önemsemeyen bir tavır içinde olmamız normal midir? Buna inanarak, böylece vahye/Kur’an a saygı gösterdiğine inananlar batılın, hurafenin ve şeytanın tuzağına çok daha kolay düşeceklerini unutmamalıdırlar. Rabbimiz geleceği bilen ve ona göre önlemler alandır. Onun içinde bizleri uyarıyor ve düşünmeye davet ediyor. Akıl asla alt edilemeyen, yenilemeyen bir güçtür.  ONUN İÇİN ALLAH KUR’AN İÇİN İLİMDİR, NURDUR DİYOR. HANGİ İLİM AKILLA TERS DÜŞER. Allah Kur’an ın birçok ayetinde, bizleri bu dünyada imtihan ettiğini söyler.
 
 Ankebut 2: İnsanlar, “İnandık†demekle İMTİHAN EDİLMEDEN bırakılacaklarını mı zannederler.  (Diyanet meali)
 
 Sizlere sormak isterim, madem Allah bizleri bu dünyada imtihan ediyor, aklımızı kullanmamızı emrediyor, düşünmemizi istiyor, sizce aklın onaylanmadığı, akılla bağdaşmayan kanun ve kurallardan bizleri sorumlu tutarak, imtihan eder mi? Aklın onaylamadığını kabul eden, akılsızdır. Böyle bir insanın imtihandan geçerek, Allah ın sevgili kulu olması ve Rabbimizin vaat ettiği cennetine layık olmasını nasıl düşünürüz. Allah birçok ayetinde düşünen yok mu, düşünün diye uyaracak, daha sonrada aklın onaylamadığı bilgilerden, bizleri imtihan edecek, sorumlu tutacak öylemi dostlar?
 
 SON OLARAK ŞUNU SÖYLEYEBİLİRİZ. İSLAM HEM AKIL, HEM DE VAHİY DİNİDİR. ALLAH AYETİNİ İNDİRİR, DAHA SONRADA İNDİRDİÄžİ AYETLER ÜZERİNDE BİZLERİN DÜŞÜNMEMİZİ EMREDEREK, BUNLARDAN BİZLERİ İMTİHAN EDER. ÇÜNKÜ AKILLA VAHİY BİR BÜTÜNDÜR. AYETLER ÜZERİNDE DÜŞÜNDÜÄžÜMÜZDE, ALLAH IN UYARI VE TAVSİYELERİ EN DOÄžRU ŞEKİLDE ANLAŞILACAK VE İMANIMIZDA KALICI VE GÜÇLÜ OLACAKTIR.
 
 Lütfen bu konulara daha dikkatle yaklaşarak, Allah ın rehberi FURKAN a saygılı olalım ve onu aklın, mantığın, ilmin dışına çıkarmaya çalışmayalım. Bunu yaparsak şeytana hizmet etmiş oluruz, hurafe ve batılın tuzağına düşmekten de, asla kurtulamayız.
 
 Saygılarımla
 Haluk GÜMÜŞTABAK
 
 http://hakyolkuran.com/
 http://kuranyolu.blogcu.com/
 http://halukgta.blogcu.com/
 |  
		|   |  |  
 
 
| Uzaklaşan Kalpler |  
| Yazar: Beyaz  - 03-25-2016, Saat: 11:09 AM - Forum: Hikayeler 
- Yorum Yok |  
| 
	
		
|  | 
				Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?†diye sormuş.
 
 Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz†deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?†diye tekrar sormuş.
 
 Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.
 
 â€â€œPeki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur.
 
 İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.â€Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.â€
 |  
		|   |  |  
 
| Sizce ŞANS Ne Anlama Geliyor? |  
| Yazar: halukgta  - 03-23-2016, Saat: 01:17 PM - Forum: İslam 
- Yorumlar (1) |  
| 
	
		
|  | 
				Hepimizin çok sık kullandığı bir kelimedir ŞANS. Hiç tahmin etmediğimiz bir şeyin olması, ya da tam tersine olmasını istediğimiz bir şeyin olmaması durumunda da kullanırız. Ya çok şanslıymışım deriz, istediğimiz şey olmadığında da, şansımız yokmuş der geçeriz. Sizce şans ne demek, hiç düşündünüz mü? Türk dil kurumunun sözlüğüne baktığımızda şansı bakın nasıl açıklıyor. 
 “Mantıkla açıklanamayan, birtakım rastlantısal olayların nedeni olan güç, baht, talih, felek. Doğaüstü güç.“
 
 İşin doğrusu, çok fazla akıl erdiremediğimiz konular başımıza geldiğinde kullanırız bu kelimeyi. Şans kelimesini tarif ederken, mantıkla açıklayamadığımız ve rastlantısal olaylar deyip geçeriz. Sizce bizlerin başına gelen ve şans diyerek geçiştirdiğimiz bazı olaylar, rastlantı mı? Hiçbir gücün etkisi yok mu başımıza gelen olaylarda? O zaman rastlantı ne demek? Bakın bu kelimede açıklanamıyor.
 
 Önce şunu asla unutmamalıyız. Rastlandı diye bir şey asla olamaz. Bunu böyle düşünmek bizlerin işine geliyor. Şansı tarif ederken, dil kurumu mantıkla açıklanamayan ifadesini kullanmış. Eğer bir olay mantıkla açıklanamıyorsa, göremediğimiz ama hissettiğimiz bir sonuç çıkıyorsa ortaya, neden bu olaya şans diyoruz da, ALLAH IN TAKDİRİ DEMİYORUZ. Hani Allah ın izni olmadan, YAPRAK BİLE KIPIRDAMIYORDU.
 
 Kur’an bizleri uyarırken, başınıza gelen her musibet kendi ellerinizin yaptıklarındandır der. Yine bir başka uyarısında, başınıza gelen bir şer, kim bilir belki sizin için hayırdır, yine başınıza gelen bir hayır, belki de sizin için şerdir, Allah bilir siz bilmezsiniz diyerek, başımıza gelecek olayların bizler tarafından dikkatle takip edilip, düşünmemiz gerektiği uyarısını yapar.
 
 Tabi bizler tüm bu uyarılardan habersiz, ya da işimize gelmediğinden olsa gerek, olayların sonuçları hakkında düşünmek yerine, ŞANS deyip geçeriz. ŞANS DİYE BİR ŞEY YOKTUR, LÜTFEN BUNU UNUTMAYALIM. Bir işe gereken çabayı gösterdiğimiz halde iyi bir sonuç alamıyorsak, onun takdirinin Allah katından geldiğini unutmayalım. Yine bir işi çok isteyip, ama çok fazla çaba harcayamadığımız halde, istediğimiz bir sonuca ulaşmış ve mutlu olmuşsak, buna şans demeyelim, bunun takdirinin de yine, yüce Rabbimiz katından olduğunu bilmeliyiz.
 
 BİZLER NE YAZIK Kİ, ALLAH IN TAKDİRİNİ GÖZ ARDI EDİYORUZ. Kim bilir belki de böyle işimize geliyor. Nefsimizin azgın dürtüsü, bencil duygularımızın baskısı ön plana çıkıyor ve her an her dakika hayatımıza, yaşamımıza Allah ın müdahale edebileceği düşüncesini hatırlamak istemiyoruz.
 
 Bu dünyada hiçbir şey, hiçbir olay rastlantısal ve mantıksız oluşmamıştır. Bu durumda başımıza gelen bazı olaylara, anlamını bile açıklayamadığımız ŞANS ismini nasıl veririz.
 
 Çok fazla çalışmayıp başardığımız, ya da çok fazla çalışıp da başaramadığımız işlere ŞANS demeyelim. BUNUN ARDINDAKİ, ALLAH IN TAKDİRİNİ ANLAMAYA ÇALIŞALIM. Çok istediğimiz halde, şanssızmışım dediğimiz işlerin, belki de bizler işin hayrı olacağını, tam tersine çok şanslıymışız dediğimiz bazı şeylerinde, belki de bizlere hayrı dokunamayacağını unutmamalıyız.
 
 Bizler Allah ın katındaki derecemizi bilemeyiz. Onun içinde, elimizden gelen gayreti her konuda göstermeliyiz. GAYRET BİZDEN, TAKDİR ALLAH DAN. Gayretli, çalışkan bir insan olarak, hiç ummadığımız güzel olaylarla karşılaşıyorsak, bu güzelliğe anlamını bile tanımlayamadığımız ŞANS demek yerine, YÜCE RABBİMİZDEN GELEN BİR LÜTUF OLDUÄžUNU BİLEREK, ONA ŞÜKRANLARIMIZI SUNMALIYIZ. Eğer tam tersi bir durumla karşılaşmışsak, yine buna ŞANSIZLIK demek yerine, sebep sonuç ilişkisini, kendi nefsimizde değerlendirmeliyiz.  Bazı şeyler bizim elimizden gelmez. Ama HAK tan, hiç ummadığımız bir zaman gelebilir, bunu unutmayalım.
 
 Yaşadığımız bu dünyada, şans eseri meydana gelen bir zerre dahi olmuyorsa, bizlerin başına gelen hiçbir olayı da bizlerin, ŞANSA bağlamamız ancak, bizlerin kendi nefsimizi kandırıp oyalayacaktır, lütfen bunu unutmayalım.
 
 Saygılarımla
 Haluk GÜMÜŞTABAK
 
 http://hakyolkuran.com/
 http://kuranyolu.blogcu.com/
 http://halukgta.blogcu.com/
 |  
		|   |  |  
 
| 21 mart dünya down sendromu günü bugünnn |  
| Yazar: kı@ymı@k=)  - 03-21-2016, Saat: 06:11 PM - Forum: Özel Günler ve Kutlamalar 
- Yorum Yok |  
| 
	
		
|  | 
				Dümdüz ipek gibi saçlarıyla, tatlı mı tatlı çekik gözleriyle, ufacık pamuk gibi elleriyle, kocaman ve sadece sevgiye açılan kalpleriyle, güldüklerinde sarıldıklarında yaydıkları huzurla, üzüldüğünde senden çok üzülen, güldüğünde kahkahalarını kat kat katlayan o şaşkın halleriyle, yer mekan ayırt etmeksizin bağdaş kurup oturmalarıyla, inatçılığın kitabını yazmış tavırlarıyla, +1 kromozomun onlara bahşettiği kocaman şefkatle ve vicdanla iyi ki varlar.. İnsanlığın en temiz en saf en masum en güzel hali, hala iyi insanların var olduğuna inanma sebebim komşum, arkadaşım,dostum,çocuğum,öğrencim,iş arkadaşım,kardeşim,hayranı olduğum müzisyenim ressamım dansçım sporcum heykeltıraşım oyuncum, yemeklerini bayıla bayıla yediğim aşçım.. Herşeyim.. Yaşadığımız yeri güzelleştiren yüzlerce binlerce on binlerce güzel insan... Her yerde ve hep birlikteyiz.. BANA İNSAN OLMANIN GEREKLİLİKLERİNİ( SEVMEK,MERHAMET ETMEK ,KİN TUTMAMAK, GÜLMEK, SARILMAK, EMPATİ KURMAK,ADALETLİ OLMAK, SADIK OLMAK, DÜRÜST OLMAK,...) ÖÄžRETTİÄžİNİZ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM.
			 |  
		|   |  |  
 
| Bir Demet Söz |  
| Yazar: Beyaz  - 03-11-2016, Saat: 11:16 AM - Forum: Güzel Sözler 
- Yorumlar (69) |  
| 
	
		
|  | 
				“Unutma, ben senin kanayan vicdanınım!Kime sarılsan, biraz daha sızlarım...â€
 
 
 En son ne zaman bir kadını sevdin? Ama öyle öptün, sarıldın, uyudun falan değil; en son ne zaman bir kadını gerçekten sevdin? Kaybetmekten korkarak, yanındayken bile özleyerek, deli gibi kıskanarak, koruyup kollayarak... Delikanlı adam korkmaz diye bir şey yok. Korkacaksın! Sevdiğin kadını kaybetmekten korkacaksın, kıskanacaksın da… Sokakta elinden tutacaksın, tanıdığın herkesle onu tanıştıracaksın. â€œİşte benim hayatım bu!†der gibi tanıştıracaksın. Güzel bir kadın sevmek istiyorsan onu gülümseteceksin. Çünkü dünyanın en güzel kadını mutlu bir kadındır, onu mutlu edeceksin…
 Bu yüzden kirpiklerini sev bir kadının…
 Avuç içlerini…
 Makyajsız yüzünü…
 Uyku sersemliğini…
 Saçlarını kesen bir kadının çektiği acıyı anlayabilecek kadar sev bir kadını.
 Ve asla bir kadının saçlarını kesmesine sebep olma…
 |  
		|   |  |  
 
 
| Nahl 43 ve Nisa 59. Ayetleri Nasıl Anlamalıyız. |  
| Yazar: halukgta  - 03-03-2016, Saat: 09:07 PM - Forum: İslam 
- Yorumlar (1) |  
| 
	
		
|  | 
				Bu yazımda sizleri, düşünmeye davet etmek istediğim, Nahl suresi 43. ve Nisa 59. ayetler olacaktır. Dini nefislerinde şekillendirenler, batıl inançlarına kanıt arayanlar, bu ayetlerde geçen bir cümleye, kelimeye ayette bahsedilmeyen, Kur’an ın asla onaylamayacağı farklı anlamlar vererek, batıl inançlarına delil yapma çabası içine girmişlerdir.  Önce ilk ayeti, farklı meallerden yazalım ki doğru anlayabilelim.
 Nahl 43: Senden önce de ancak, kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. EÄžER BİLMİYORSANIZ İLİM SAHİPLERİNE SORUN.( Bilmiyorsanız Kitap ehline sorun.)  (Diyanet meali)
 
 Nahl 43: (Ey Peygamber!) Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. EÄžER BUNU BİLMİYORSANIZ(EHLİ ZİKRE) TEVRAT VE İNCİL ÂLİMLERİNE SORUN. ( Elmalı Hamdi meali)
 
 Nahl 43: Biz senden önce de elçi olarak kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını göndermedik. EÄžER BİLMİYORSANIZ, ZİKİR/KUR'AN EHLİNE SORUN. (Yaşar Nuri Öztürk meali)
 
 BU AYET KUR’AN I ANLAYABİLMEMİZ İÇİN ÂLİM, ULEMA, VELİ KİŞİLERE MUTLAKA SORULMASI, DANIŞILMASININ GEREKTİÄžİNE, DELİL OLARAK GÖSTERMEKTEDİRLER. Tıpkı Kur’an a inandığımız gibi, bu bilgilerinde doğruluğuna inanmamız sizce doğrumu? ALLAH BEN SİZLERE KUR’AN I ANLATAMIYORSAM, BENİM SÖZLERİMDEN ANLAYAMIYORSANIZ, SİZE KUR’AN I ANLATAN İLİM SAHİPLERİNDEN BİLGİ ALIN, ÖÄžRENİN DEMİŞ OLACAÄžINA NASIL İNANIRIZ. Allah anlayamayacağımız hükümler gönderip, daha sonrada bizleri birilerine muhtaç kılar mı sizce?
 
 Hani emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin diyordu Rabbimiz. Yemin ederek anlayabilmemiz için kolaylaştırdığını söylediği kitabı, Rabbimiz bizlere açıklayamadı da HÂŞÃ‚, bunu birilerinin başarabileceğini mi söylüyoruz ve buna inanıyoruz. İşte mezheplerin kavgaları bu düşünceden çıkıyor. Senin mezhep imamın kâfir, benim ki en doğrusu zihniyeti dini bölüyor. Kur’an güvenilecek, yardım istenecek yalnız Allah tır der. Sarılacağımız kitabında, yalnız Kur’an olduğunu apaçık belirtir bizlere.
 
 Kur’an kişi odaklı, din inancını yasaklar. Çünkü imtihan olmanın özüne aykırıdır da ondan. Hatta ne der, sakın din ve inancınız adına VELİLERİN ARDINA DÜŞMEYİN. Bir ayetinde de, güvenilecek yardım istenecek yalnız Allah dır der. Velilere, şeyhlere, efendilere güvenmeden İslam ı Kur’an dan yaşamamızı isteyen Allah, acaba güvenilecek kişiler bulup da, İslam ı yaşamamızı, onlardan öğrenmemizi ister mi bizlerden?
 
 Eğer Kur’an ı anlamadığınızda, bilenlere sorun demiş olsaydı, ya da biz böyle bir anlam çıkartırsak, bu ayet diğer ayetlerle çelişirdi. Çünkü Allah ayetler için kolaylaştırılmış, nice örneklerle açıklanmış izah edilmiştir diyor. Bunun içinde birçok kez yemin ediyor Kur’an da. YANİ KUR'AN, ÖÄžRETİCİ BİR ÖÄžRETMENDİR AYNI ZAMANDA, ONUN İÇİN EŞİ BENZERİ YOKTUR. Allah bizlere meydan okuyor ve diyor ki, HAYDİ BİR BENZERİNİ GETİRİN. Düşündürücü değil mi, eşi benzer olmayan bir kitabı biz okuduğumuzda anlayamıyoruz, ama birileri anlayacağımız hale getirebiliyor.
 
 Sözlerim yanlış anlaşılmasın, elbette dini öğrenmek için birbirimizden yararlanmalıyız, hepimiz aynı kapasitede değiliz. Ama körü körüne birilerine güvenerek değil. Ayetleri anlamak için, araştırmadan Kur’an ı okumadan, eğer birilerine güvenirsek, mutlaka yanlış yaparız. Çünkü beşer her zaman şaşa bilir. Mezheplerde bunun için birbirleriyle kavgalı. Onun içinde bizler ayetleri, yine Kur’an ın verdiği örneklerden yola çıkarak anlamaya çalışmalıyız. Kur’an ın hiçbir yerinde muhkem ayetlerin anlaşılamayabileceğinden bahsetmez. Tam tersine kolaylaştırıldığından ve birçok örneklerle izah edildiğinden bahseder. Bizlerde çalışmalarımızı, araştırmalarımızı bu doğrultuda yapmalıyız. YANİ KUR’AN I ANLAMAK İÇİN, GÜVENECEK BEŞER ARAMAK YERİNE, EN GÜVENLİ KUR’AN DAN BİZLER, BİZZAT ÖÄžRENMEYE ÇALIŞMALIYIZ. Elbette anlayamadıklarımızı da sormalıyız. İmtihan olmanın gereği budur.
 
 Gelelim ayete, lütfen ayette anlatılanın, izah edilenin dışına çıkmadan, ayette anlatılmak istenene odaklanalım ki, en doğruya anlayabilelim. Ayette ne diyordu Allah. Senden öncede senin gibi, er kişilerden elçiler gönderdik. Yani senden farkı yoktu gönderdiğim elçilerin, açıklaması yapılıyor.  Şimdide bunu kimlere sorulmasını istediği konusunu düşünelim.  Lütfen dikkat, Kur’an yeni indirilmiş ve toplum yeni Müslüman olmuş. HATTA DAHA ÖNCE HİÇ BİR EHLİ KİTABA TABİ OLMAYAN, EHLİ KİTABIN İNANÇLARINI ÇOK FAZLA BİLMEYEN, ÜMMİ BİR ELÇİ, PEYGAMBER VAR. Sizce daha önceki peygamberlerinde, birer beşer olduğunu kimler bilebilir bu durumda. Daha ortada İslam toplumu, İslam âlimleri, yok ki sorulsun, danışılsın. DİNİ KONULARDA DANIŞILACAK OLSAYDI, PEYGAMBERİMİZE DANIŞIRLARDI. Demek ki burada sorulan farklı bir soru var. Sorulan soru daha önce gelmiş peygamberlerin durumu hakkında, bunu da bilecek olanlar ayette geçen ZİKİR EHLİ yani Allah katından gönderilmiş kitaplara iman eden, Ehli kitap olduğu anlaşılıyor. Tabi bugün bizler günümüzde, ayette geçen konuyu hiç kimseye sormak durumunda değiliz. Çünkü ayet bunu açıkça belirtmiş, bizlerde buna şüphe duymadan iman ediyoruz.
 
 Bu sözlerimden sonra, şöyle düşünen kardeşlerimde olabilir. Niye ehli kitaba soruyoruz ki, onlar zaten dinden sapmış insanlardı. Çok doğru aslında, ayette mutlaka onlara sorun demiyor zaten. Bugün bizlerin sormasına da gerek yok. İsterseniz sorun denilen, o günkü toplum. ÇÜNKÜ AYETTE GEREKEN AÇIKLAMA YAPILMIŞ VE TÜM GÖNDERDİÄžİM ELÇİLER BEŞERDİ VE ÖLÜMLÜYDÜ DİYOR. Dikkat ederseniz eğer bunu bilmiyorsanız, yani bu konuda şüpheniz varsa, o günkü ehli kitap toplumlar kast edilerek, onlara sorun diyor. YALNIZ DİKKAT, SORULMASI GEREKEN KONU GÖNDERİLEN ELÇİNİN DURUMUYLA İLGİLİ. Yoksa dini konularda, onlara danışılmalıdır anlamında asla değil. Bahsettiğimiz ayetin devamında ki ayet, bakın konuyu aslında açıklıyor.
 
 Nahl 44: (O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik. (Diyanet meali)
 
 Allah daha önce gönderdiği elçileri apaçık belgeler, kitaplar göndererek her bilgiyi açıkladığını söylüyor. Yani 43. Ayette zikir ehline sorun dediği, daha önceki kitaplarda da aynı bilgilerin olduğu açıklanıyor.  Ayetin devamında da peygamberimize, sana zikir yani Kur’an indirdik ki, onlara açıklayasın, tebliğ edesin diyor. Devamında söyledikleri çok önemli. Bize tebliğ edilen Kur’an ı da bizler, ÜZERİNDE DÜŞÜNEREK bizzat bizlerin araştırmamızı, imtihanımızın gereklerini yerine getirmemizi istiyor. Bu uyarıları Kur’an da, ayetlerin sonunda çok duyarız. Allah ayetlerin üzerinde bizlerin düşünmesini özellikle emreder. Çünkü kalıcı ve güçlü imanın yolu düşünerek iman etmekten geçer. KUR’AN I ANLAMAK İÇİN ÂLİMLERE, VELİLERE GİDİN SORUN SİZ ANLAYAMAZSINIZ, ŞEKLİNDE BİR AYET, ASLA YOKTUR KUR’AN DA. OLSAYDI DİÄžER AYETLERLE, TEZAT OLUŞTURURDU.
 
 YAZI DEVAM EDİYOR
 |  
		|   |  |  
 
| Kur'an da Kadının Şahitliği Konusu. |  
| Yazar: halukgta  - 03-02-2016, Saat: 10:23 AM - Forum: İslam 
- Yorum Yok |  
| 
	
		
|  | 
				Cuma hutbesinde vaiz hocanın anlattıkları, günümüzde bizlere dini anlatanların, nasıl Kur’an dan uzak olduğunu bir kez daha bana hatırlattı. Konu, kadınların şahitlik yapma konusuydu. Vaiz hoca bir eve dini nikâh kıymak için gittiğinde, başına gelenlerden örnekler veriyordu hutbede.
 Dini nikâh kıydırmak isteyen gelin, şahit olarak kız arkadaşlarını getirmiş. Tabi vaiz iki bayanın şahitliği yetmeyeceğini, bir erkeğin daha olması gerektiğini söylemiş ve açıklama yapmış. Ya iki erkek olacak, ya da bir erkeğin yerine, iki kadın olması gerekir demiş. Tabi bunu söyleyince, orta yaşlı namazında niyazında olan bir bayan, bunu vaizin sözlerinden anlıyoruz, itiraz etmiş ve demiş ki, Allah kadını ve erkeği eşit yaratmamış mıdır da, iki kadın bir erkeğin yerini tutuyor. Tabi bu sözleri duyan vaiz, bakın neler söylemiş bayana.
 
 (Hanım, sözlerinize dikkat edin, bu Kur’an da Allah ın emridir, bilmeden konuşuyorsun, DİKKATLİ OL KILDIÄžINIZ NAMAZIN, İBADETLERİN HEPSİ BOŞA GİDER. Erkekler kadınlara göre, daha akıllı ve daha güçlü yaratılmıştır. Kadınlar erkelere emanet edilmiş ve onların emrindedir. Kocası eğer karısından razı değilse, ondan memnun değilse, asla cennete dahi gidemez. Medeni kanun belki iki kadını şahit olarak kabul ediyor olabilir, ama dini bir nikâhta Allah kabul etmiyor.)
 
 Tabi bu sözleri duyan kadınlar, dinimiz hakkında kim bilir neler düşündü. Ayrıca vaiz hoca, günümüzde çok nakledilen hurafe bir hadisi naklediyor ve peygamberimizin miraç da cehennemi ziyaret ettiğinde, ÇOÄžUNLUÄžUNUN KADINLAR OLDUÄžUNU GÖRDÜÄžÜ ÖRNEÄžİNİ DE, ORADA BULUNAN HANIMLARA NAKLEDİYOR. Hiç utanmadan da kadınların, ÇOK ÇABUK KAZANIP, ÇOK ÇABUK HARCAYAN, FAZLA DÜŞÜNEMEYEN ÖZELLİKTE OLDUKLARININ DA ÖRNEÄžİNİ, uydurma rivayet hadislerden veriyor. Kadınları korkutarak, Kur’an a ve peygamberimize de iftira atarak, susturmanın yolu ne yazık ki böyle bulunmuş.
 
 Yanlış, hurafe bilgilere inanan bir insanın, bu sözlere de inanması çok normaldir. Miraç asla Kur’an da geçmez. Bu konuda anlatılanların tamamı da Kur’an ın özüne, adalet anlayışına aykırıdır. Hesap günü gelmeden, hiç kimsenin cennete ya da cehenneme gidemeyeceğine göre, peygamberimizin böyle sözleri söylemesi de asla mümkün değildir. Bu sözler peygamberimize iftiradır. Çünkü peygamberimiz in, ben gaybı bilmem dediği, özellikle Kur’an da belirtilmiştir.
 
 Gelelim vaiz hocanın kadına söylediği, iki kadının şahit olamayacağı konusuna. Bakara suresi 282. ayette, TİCARİ HAYATTA bir birinden borç alan kişilerin, bunları kayıt altına almasından ve borcuda şahitler huzurunda kayda geçirilmesinden bahseder. Dikkatinizi özellikle çekmek isterim, bu ayette bahsedilen TİCARETTE, BORÇ ALIP VERME konusu ile ilgilidir. Başka konularla karıştırmayalım.
 
 Bakara 282: ……..Eğer borç altına girenin aklî veya bedenî bir zaafı varsa veya kendisi kaydettirebilecek durumda değilse, onun menfaatini kollamakla görevli olan kimse, onu âdil bir şekilde kaydettirsin. İçinizden iki erkeği şahit tutunuz; iki erkek bulunmazsa, kabul edebileceğiniz kimselerden bir erkek ile iki kadını şahit tutunuz ki ONLARDAN BİRİ HATA YAPARSA DİÄžERİ ONA HATIRLATABİLSİN…….. (Bayraktar Bayraklı meali)
 
 Ayette bahsedildiği gibi, borcun şahitler huzurunda kayıt altına alınmasından bahsedilir. Gelelim Allah, neden iki erkek şahit üzerinde özellikle duruluyor, onu anlamaya çalışalım. Vaiz hocanın dediği gibi, KADIN ERKEKLERE GÖRE DAHA AZ AKILLI, YA DA AHLAKİ BAKIMDAN DAHA EKSİK OLDUÄžUNDAN DEÄžİL elbette. Kadınlar ticaret konusunda daha az deneyimli, konuya daha uzak oluşları nedeniyle, kadını garantiye almak, onu korumak, sözlerinin dinlenmesini sağlamak, DİÄžER KADINA YARDIMCI OLMASI ADINA, İKİNCİ BAYAN ŞAHİT, BİR ÖNLEMDİR. Günümüzde bile kadın ticaret hayatında çok azdır. Genellikle ticarete erkekler hâkimdir. Birde peygamberimiz devrini düşünün. Dikkat ederseniz ayette iki kadın zikrediliyor, ama diğer kadın şaşırır, ya da sözlerinin ciddiye alınmaması durumunda devreye giriyor. YOKSA BİR KADIN, BİR ERKEÄžİN ŞAHİTLİÄžİ YETİYOR. İKİNCİ KADIN ŞAHİT, DİÄžER KADIN ŞAHİDİN ZOR BİR DURUMUNDA DEVREYE SOKULUYOR.
 
 Bu konuda sizleri bir an, düşünmeye davet etmek istiyorum. Kur’an ın indirildiği devri lütfen düşünün. Kadının toplumdaki yeri sizce nasıldı? CİDDİYE ALINMAYAN, HİÇ BİR HAKKI HUKUKU OLMAYAN, HATTA İNSAN YERİNE BİLE KONMAYAN BİR KONUMDAYDI. Böyle bir durumda kadın hiç ciddiye bile alınmazken, Kur’an sayesinde, koruma altına alınarak, onunda söz sahibi yapılması özellikle sağlanmıştır.
 
 Gelelim vaiz hocanın sözlerine. Ayetleri rivayet ve sanı bilgiler ışığında topluma anlatarak, kadını küçümser ve erkeğin insafına bırakılmış bir hale sokan tavrı, Allah ın kitabına ve dinine büyük saygısızlıktır. KADIN VE ERKEK ALLAH KATINDA EŞİTTİR. Yaradılış gereği herkesin bu dünyada bir görevi vardır. FARKLILIÄžI, YARADILIŞ CİNSİYETİ İLE İLGİLİDİR. Erkeğin kadından, bedenen daha güçlü yaratılması, onun kadından üstün yaratıldığından değil, bu dünyada verilen görevi ile ilgilidir. Bizler elimizin altındaki NURU, FURKANI anlayarak, düşünerek okumuyoruz. Okumadığımız içinde her anlatılanı Allah katından zannediyoruz. Böyle olunca da, bizleri Allah ile aldatanların yalanlarına inanıyoruz.
 
 Düşünebiliyor musunuz, imam nikâhı kıydığını söyleyen hoca, ticari konularda Allah ın kadını koruması altına aldığı ayeti nerelere çekerek, yalan ve yanlış bir şekilde yorumluyor. Yetmiyor, günümüzde devletin kıydığı nikâhta, belki iki kadın şahit kabul ediliyor olabilir, ama bunu Allah şahit olarak kabul etmiyor diyerek, ALLAH A İFTİRA ATABİLİYOR. Tüm bu iftiraların hesabını bir gün, Rabbimize vereceklerdir.
 
 İlginçtir Kur’an, ticaret hukukunda çok fazla ilgili olmayan kadını, şahitlik konusunda korumaya aldığı halde, NİKÂHTA ŞAHİTLİK KONUSUNDA BÖYLE BİR AYRIM YAPMAMIŞTIR. Yine çok önemli bir örnek olarak, Maide 106. ayette ölüm gelmeden önce şahitler huzurunda vasiyet yapılmasından bahseder Kur’an. Bu ayette, İÇİNİZDEN İKİ ADİL KİŞİNİN ŞAHİT OLMASI GEREKTİÄžİNDEN BAHSEDER, ama asla kadın ya da erkek ayrımı yapmaz. Yine Nisa suresi 15. ayette zina yapan kadınlar için, ARANIZDAN 4 ŞAHİT GETİRİN DER, ama asla kadın ya da erkek ayrımı yapmaz.
 
 Şimdi vereceğim örnek üzerinde, lütfen çok daha dikkatle düşünelim. Nur suresi 6-7-8. ayetlerde, kendisinden başka şahidi olmayan kocasının, eşinin zina yaptığını söylediği halde, şahit bulamadığı durumda, kadının kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına YEMİN VE ŞAHİTLİK ETMESİ durumunda, Allah ın kadının sözlerini kabul ederek, sözlerine inandığı örnek ayet düşündürücüdür. Lütfen dikkat, Allah eşinin sözlerini değil, KADININ ZİNA YAPMADIÄžINA DAİR, YEMİN VE ŞAHİTLİK ETMESİNİ KABUL EDİYOR.
 
 İmam nikâhı konusuna gelince. Nikâh tektir, evlilik kayıt altına alınır ve şahitler huzurunda yapılır. Şahitlerinde cinsiyetine, Kur’an müdahale etmemiştir, kadında olur erkekte. Onun içinde devletin kıydığı ve kayıt altına alınan nikâh, Kur’an ın emrettiği nikâhtır. Onun dışında kıyılan nikâh ancak gelenekseldir, yaptırımı ve gücü olmayan nikâhın, Kur’an ın emrettiği nikâhla da ilgisi yoktur.
 
 Değerli din kardeşlerim, Allah ın huzurunda yüzlerimizin gülmesini istiyorsak, gelin rivayet ve sanı bilgilere değil, yalnız ve yalnız Kur’an ın ipine sarılalım. Yoksa çok ama çok pişman oluruz. Dini yalan ve yanlış bilgilerle anlatırsak, hem İslam a zarar veririz, hem de toplumu yanlış yola sürükleriz. Bunun hesabı mahşerde çok çetin olur. Şeytanın ve şeytanlaşmış insanların oyuncağı olmak istemiyorsak, elde Kur’an, onu mutlaka anladığımız dilden okuyalım ve üzerinde düşünelim. ÇÜNKÜ RABBİMİZ BÖYLE YAPMAMIZI EMREDİYOR.
 
 Dilerim cümlemiz, bu gerçeklerin farkına varabilen, Allah ın halis kullarından oluruz.
 
 Saygılarımla
 Haluk GÜMÜŞTABAK
 
 http://hakyolkuran.com/
 http://kuranyolu.blogcu.com/
 http://halukgta.blogcu.com/
 http://hakyol1.sayfasi.net/
 |  
		|   |  |  
 |