Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 448 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 446 Ziyaretçi Bing, Yandex
|
Son Aktiviteler |
Türk Askeri Çanakkale'de ...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 01:07 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 74
|
Bıktım Artık Yalnızlıktan...
Forum: Aşk Hikayeleri
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:56 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 48
|
Papağan İle Zürafa - Serd...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:51 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 37
|
Oğlak İle Kartal - Serdar...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 26
|
Zübeyde Hanım Doğumevi - ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:48 PM
» Yorumlar: 2
» Okunma: 204
|
Gidene Mi Zor Kalana Mı ?
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: SunSet
03-28-2025, Saat: 03:35 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 168
|
ÖYLESİ'NE...
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: SunSet
03-26-2025, Saat: 01:27 PM
» Yorumlar: 10
» Okunma: 668
|
Ben Serdar Yıldırım. Bu g...
Forum: Sen Yenisin Galiba ?
Son Yorum: Serdar102
03-12-2025, Saat: 11:38 AM
» Yorumlar: 3
» Okunma: 264
|
Ya Atatürk Olmasaydı? - S...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
03-11-2025, Saat: 07:20 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 130
|
Bandırma Vapuru - Serdar ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
01-23-2025, Saat: 10:03 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 97
|
|
|
Kur'an da Kadının Şahitliği Konusu. |
Yazar: halukgta - 03-02-2016, Saat: 10:23 AM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Cuma hutbesinde vaiz hocanın anlattıkları, günümüzde bizlere dini anlatanların, nasıl Kur’an dan uzak olduğunu bir kez daha bana hatırlattı. Konu, kadınların şahitlik yapma konusuydu. Vaiz hoca bir eve dini nikâh kıymak için gittiğinde, başına gelenlerden örnekler veriyordu hutbede.
Dini nikâh kıydırmak isteyen gelin, şahit olarak kız arkadaşlarını getirmiş. Tabi vaiz iki bayanın şahitliği yetmeyeceğini, bir erkeğin daha olması gerektiğini söylemiş ve açıklama yapmış. Ya iki erkek olacak, ya da bir erkeğin yerine, iki kadın olması gerekir demiş. Tabi bunu söyleyince, orta yaşlı namazında niyazında olan bir bayan, bunu vaizin sözlerinden anlıyoruz, itiraz etmiş ve demiş ki, Allah kadını ve erkeği eşit yaratmamış mıdır da, iki kadın bir erkeğin yerini tutuyor. Tabi bu sözleri duyan vaiz, bakın neler söylemiş bayana.
(Hanım, sözlerinize dikkat edin, bu Kur’an da Allah ın emridir, bilmeden konuşuyorsun, DİKKATLİ OL KILDIÄžINIZ NAMAZIN, İBADETLERİN HEPSİ BOŞA GİDER. Erkekler kadınlara göre, daha akıllı ve daha güçlü yaratılmıştır. Kadınlar erkelere emanet edilmiş ve onların emrindedir. Kocası eğer karısından razı değilse, ondan memnun değilse, asla cennete dahi gidemez. Medeni kanun belki iki kadını şahit olarak kabul ediyor olabilir, ama dini bir nikâhta Allah kabul etmiyor.)
Tabi bu sözleri duyan kadınlar, dinimiz hakkında kim bilir neler düşündü. Ayrıca vaiz hoca, günümüzde çok nakledilen hurafe bir hadisi naklediyor ve peygamberimizin miraç da cehennemi ziyaret ettiğinde, ÇOÄžUNLUÄžUNUN KADINLAR OLDUÄžUNU GÖRDÜÄžÜ ÖRNEÄžİNİ DE, ORADA BULUNAN HANIMLARA NAKLEDİYOR. Hiç utanmadan da kadınların, ÇOK ÇABUK KAZANIP, ÇOK ÇABUK HARCAYAN, FAZLA DÜŞÜNEMEYEN ÖZELLİKTE OLDUKLARININ DA ÖRNEÄžİNİ, uydurma rivayet hadislerden veriyor. Kadınları korkutarak, Kur’an a ve peygamberimize de iftira atarak, susturmanın yolu ne yazık ki böyle bulunmuş.
Yanlış, hurafe bilgilere inanan bir insanın, bu sözlere de inanması çok normaldir. Miraç asla Kur’an da geçmez. Bu konuda anlatılanların tamamı da Kur’an ın özüne, adalet anlayışına aykırıdır. Hesap günü gelmeden, hiç kimsenin cennete ya da cehenneme gidemeyeceğine göre, peygamberimizin böyle sözleri söylemesi de asla mümkün değildir. Bu sözler peygamberimize iftiradır. Çünkü peygamberimiz in, ben gaybı bilmem dediği, özellikle Kur’an da belirtilmiştir.
Gelelim vaiz hocanın kadına söylediği, iki kadının şahit olamayacağı konusuna. Bakara suresi 282. ayette, TİCARİ HAYATTA bir birinden borç alan kişilerin, bunları kayıt altına almasından ve borcuda şahitler huzurunda kayda geçirilmesinden bahseder. Dikkatinizi özellikle çekmek isterim, bu ayette bahsedilen TİCARETTE, BORÇ ALIP VERME konusu ile ilgilidir. Başka konularla karıştırmayalım.
Bakara 282: ……..Eğer borç altına girenin aklî veya bedenî bir zaafı varsa veya kendisi kaydettirebilecek durumda değilse, onun menfaatini kollamakla görevli olan kimse, onu âdil bir şekilde kaydettirsin. İçinizden iki erkeği şahit tutunuz; iki erkek bulunmazsa, kabul edebileceğiniz kimselerden bir erkek ile iki kadını şahit tutunuz ki ONLARDAN BİRİ HATA YAPARSA DİÄžERİ ONA HATIRLATABİLSİN…….. (Bayraktar Bayraklı meali)
Ayette bahsedildiği gibi, borcun şahitler huzurunda kayıt altına alınmasından bahsedilir. Gelelim Allah, neden iki erkek şahit üzerinde özellikle duruluyor, onu anlamaya çalışalım. Vaiz hocanın dediği gibi, KADIN ERKEKLERE GÖRE DAHA AZ AKILLI, YA DA AHLAKİ BAKIMDAN DAHA EKSİK OLDUÄžUNDAN DEÄžİL elbette. Kadınlar ticaret konusunda daha az deneyimli, konuya daha uzak oluşları nedeniyle, kadını garantiye almak, onu korumak, sözlerinin dinlenmesini sağlamak, DİÄžER KADINA YARDIMCI OLMASI ADINA, İKİNCİ BAYAN ŞAHİT, BİR ÖNLEMDİR. Günümüzde bile kadın ticaret hayatında çok azdır. Genellikle ticarete erkekler hâkimdir. Birde peygamberimiz devrini düşünün. Dikkat ederseniz ayette iki kadın zikrediliyor, ama diğer kadın şaşırır, ya da sözlerinin ciddiye alınmaması durumunda devreye giriyor. YOKSA BİR KADIN, BİR ERKEÄžİN ŞAHİTLİÄžİ YETİYOR. İKİNCİ KADIN ŞAHİT, DİÄžER KADIN ŞAHİDİN ZOR BİR DURUMUNDA DEVREYE SOKULUYOR.
Bu konuda sizleri bir an, düşünmeye davet etmek istiyorum. Kur’an ın indirildiği devri lütfen düşünün. Kadının toplumdaki yeri sizce nasıldı? CİDDİYE ALINMAYAN, HİÇ BİR HAKKI HUKUKU OLMAYAN, HATTA İNSAN YERİNE BİLE KONMAYAN BİR KONUMDAYDI. Böyle bir durumda kadın hiç ciddiye bile alınmazken, Kur’an sayesinde, koruma altına alınarak, onunda söz sahibi yapılması özellikle sağlanmıştır.
Gelelim vaiz hocanın sözlerine. Ayetleri rivayet ve sanı bilgiler ışığında topluma anlatarak, kadını küçümser ve erkeğin insafına bırakılmış bir hale sokan tavrı, Allah ın kitabına ve dinine büyük saygısızlıktır. KADIN VE ERKEK ALLAH KATINDA EŞİTTİR. Yaradılış gereği herkesin bu dünyada bir görevi vardır. FARKLILIÄžI, YARADILIŞ CİNSİYETİ İLE İLGİLİDİR. Erkeğin kadından, bedenen daha güçlü yaratılması, onun kadından üstün yaratıldığından değil, bu dünyada verilen görevi ile ilgilidir. Bizler elimizin altındaki NURU, FURKANI anlayarak, düşünerek okumuyoruz. Okumadığımız içinde her anlatılanı Allah katından zannediyoruz. Böyle olunca da, bizleri Allah ile aldatanların yalanlarına inanıyoruz.
Düşünebiliyor musunuz, imam nikâhı kıydığını söyleyen hoca, ticari konularda Allah ın kadını koruması altına aldığı ayeti nerelere çekerek, yalan ve yanlış bir şekilde yorumluyor. Yetmiyor, günümüzde devletin kıydığı nikâhta, belki iki kadın şahit kabul ediliyor olabilir, ama bunu Allah şahit olarak kabul etmiyor diyerek, ALLAH A İFTİRA ATABİLİYOR. Tüm bu iftiraların hesabını bir gün, Rabbimize vereceklerdir.
İlginçtir Kur’an, ticaret hukukunda çok fazla ilgili olmayan kadını, şahitlik konusunda korumaya aldığı halde, NİKÂHTA ŞAHİTLİK KONUSUNDA BÖYLE BİR AYRIM YAPMAMIŞTIR. Yine çok önemli bir örnek olarak, Maide 106. ayette ölüm gelmeden önce şahitler huzurunda vasiyet yapılmasından bahseder Kur’an. Bu ayette, İÇİNİZDEN İKİ ADİL KİŞİNİN ŞAHİT OLMASI GEREKTİÄžİNDEN BAHSEDER, ama asla kadın ya da erkek ayrımı yapmaz. Yine Nisa suresi 15. ayette zina yapan kadınlar için, ARANIZDAN 4 ŞAHİT GETİRİN DER, ama asla kadın ya da erkek ayrımı yapmaz.
Şimdi vereceğim örnek üzerinde, lütfen çok daha dikkatle düşünelim. Nur suresi 6-7-8. ayetlerde, kendisinden başka şahidi olmayan kocasının, eşinin zina yaptığını söylediği halde, şahit bulamadığı durumda, kadının kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına YEMİN VE ŞAHİTLİK ETMESİ durumunda, Allah ın kadının sözlerini kabul ederek, sözlerine inandığı örnek ayet düşündürücüdür. Lütfen dikkat, Allah eşinin sözlerini değil, KADININ ZİNA YAPMADIÄžINA DAİR, YEMİN VE ŞAHİTLİK ETMESİNİ KABUL EDİYOR.
İmam nikâhı konusuna gelince. Nikâh tektir, evlilik kayıt altına alınır ve şahitler huzurunda yapılır. Şahitlerinde cinsiyetine, Kur’an müdahale etmemiştir, kadında olur erkekte. Onun içinde devletin kıydığı ve kayıt altına alınan nikâh, Kur’an ın emrettiği nikâhtır. Onun dışında kıyılan nikâh ancak gelenekseldir, yaptırımı ve gücü olmayan nikâhın, Kur’an ın emrettiği nikâhla da ilgisi yoktur.
Değerli din kardeşlerim, Allah ın huzurunda yüzlerimizin gülmesini istiyorsak, gelin rivayet ve sanı bilgilere değil, yalnız ve yalnız Kur’an ın ipine sarılalım. Yoksa çok ama çok pişman oluruz. Dini yalan ve yanlış bilgilerle anlatırsak, hem İslam a zarar veririz, hem de toplumu yanlış yola sürükleriz. Bunun hesabı mahşerde çok çetin olur. Şeytanın ve şeytanlaşmış insanların oyuncağı olmak istemiyorsak, elde Kur’an, onu mutlaka anladığımız dilden okuyalım ve üzerinde düşünelim. ÇÜNKÜ RABBİMİZ BÖYLE YAPMAMIZI EMREDİYOR.
Dilerim cümlemiz, bu gerçeklerin farkına varabilen, Allah ın halis kullarından oluruz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
http://hakyolkuran.com/
http://kuranyolu.blogcu.com/
http://halukgta.blogcu.com/
http://hakyol1.sayfasi.net/
|
|
|
Dualarımıza Yüklediğimiz Yanlış İnançlarımız. |
Yazar: halukgta - 03-02-2016, Saat: 10:22 AM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bizler toplum olarak, başımıza gelen olayların gerçek nedenini araştırmak, ondan kurtulmanın yollarını aramak yerine, çözümü konusunda genelde işin kolayına kaçarız. Toplumda yaygın, anlam veremediğimiz, aklımızın yatmadığı konulara bile başvurmaktan çekinmeyiz.
Örnek vermek gerekirse, isteyip de başaramadığımız işlerin olması için, sevgilimizden, eşimizden ayrıldığımızda, hatta birisini kendimize âşık etmek istediğimizde, aklın ve mantığın kabul edemeyeceği şeyleri yapmaktan çekinmeyiz. Kur’an ın asla onaylamadığı, büyücülere bile gideriz. Hatta nefislerimizin etkisiyle, dualarımıza bile farklı anlamlar yükleriz, muskalar yazıp boynumuza asarız.
Toplum arasında, ismini bir efsane yaratıktan alan bir duadan bahsedilir. Bu duanın adı, ŞAHMERAN DUASI. Bu duayı okuduğumuzda, biraz önce bahsettiğim isteklerimizin hemen gerçekleşeceği anlatılır. Yani bu duayı okuyanın kısmeti açılır, sevgilisine kavuşur, bir mal satmak istiyor da satamıyorsak, okununca satılır, yani hangi niyetle okursan gerçekleşeceği söylenir ve buna inanılır.
HÂLBUKİ BAŞIMIZA GELENLERİN, YA BİZLERİN YAPTIKLARI ŞEYLERİN KARŞILIÄžI OLDUÄžU, YA DA ALLAH IN TAKDİRİ, İMTİHANI OLDUÄžUNU UNUTURUZ. Olayları değerlendirip ders almak yerine, bunlardan bir çırpıda kolayca kurtulmanın yollarını ararız. Tabi bu mümkün değildir, yaptıklarımızda beyhude çabalardan başka bir şey değildir, önce bunu unutmayalım.
İlginçtir, yalnız Şahmeran duası ile ilgili değil, birçok buna benzer örneklerde olduğu gibi, okunacak belirli sayılar verilir. İşte şu kadar okursanız, dileğiniz gerçekleşir denir. Bunların hepsi gelenekseldir, rivayettir. Yoksa sayılarla okumanın hiçbir ilgisi yoktur. Buna Kur’an dan da, bir örnek yoktur.
Gelelim halk arasında bahsedilen, Şahmeran duasına. Allah a dua etmek önemlidir. Daha doğrusu Allah kendisine dua etmemizi ve ondan istekte bulunmamızı bizzat kendisi emretmiştir. Ayrıca birçok dua örnekleri de Kur’an da vardır. Tabi Kur’an ın dışından da her istediğimiz duayı Rabbimize yapabiliriz. Bunda bir sınırlama yoktur. Şahmeran adı verilen dua, Kur’an da ya da hadislerde geçmez. Ama olmaması bizlerin bu duayı yapmayacağımız anlamına da gelmez. Yeter ki Kur’an ın öğretisine ters düşmesin.
Burada yanlış olan, bu duayı okurken, bu duanın kısmet duası, ya da aşk duası gibi isimlerin verilmesidir. Zaten duanın Türkçesini okuduğunuzda, bahsedilen konularla hiçbir ilgisinin olmadığını görürsünüz. Duanın tamamı, yine Kur’an ın birçok yerinde bahsedilen Allah ın yüceliğinden, gücünden, sıfatlarından onun hikmetinden bahsedilen methiye, yani çok güzel sözler olduğunu görürsünüz. Duanın Türkçesine bakalım.
(Her şeye hayat vererek ayakta tutan, gerçek hayat sahibi Rabbim senden başka ilah yoktur. Her şeyden yüce olan Hikmet Sahibi Rabbim sen gizli ve saklı her şey bilir ve işitirsin. Sen her şeye çok merhametlisin. Her şeyin tek, ortaksız ve yalnız yaratıcısı Rabbim senden başka ilah yoktur. Eşi benzeri bulunmayan Rabbim Sen yaratılanlara karşı merhametli ve şefkatli olansın. Azameti Büyük, merhametli ve her şeye galip olan Rabbim senden başka ilah yoktur. Her şeyi hakkı ile bilen ve her şeyi hikmet ile açan Allah’ım, her şeye gücü yeten Kadir Allah'ım, Büyük Arşın ve her şeyin sahibi, tüm gaflet, acizlik ve hatalardan uzak Allah’ım senden başka ilah yoktur. Ölenleri diriltecek olan ve bütün varlıkların gerçek varisi Allah’ım senden başka ilah yoktur ve bütün güzel isimler yalnızca Sana aittir.)
Ne güzel bir dua değil mi? Bizler duanın her türlüsünü yapabiliriz, ama sınırı aşmadan, farklı anlamlar vermeden. Örnek vermek gerekirse, bu duayı okumadan, önce abdest alınması ve daha sonra iki rekât namaz kıldıktan sonra duanın okunması gerektiğinde, daha makbul olacağını söylemek doğru değildir. Çünkü Allah ın böyle bir emri, hükmü yoktur. Tüm bu söylenenler söylentilerdir. Dinin bağlayıcı bir emri değildir. Ne yazık ki birçok konuda, inancımıza sokulan buna benzer batıl, asılsız ilaveler vardır.
Allah a dua etmek için, abdest almak gerekmez. Elbette namazda Allah a dua edebiliriz. Ama duanın şartı değildir namaz. Bizler her anımızda Yüce Rabbimize dua edip, ondan yardım dileyebiliriz. Bu her konuda olabilir. Yeter ki Allah dan ne istediğimizi bilelim ve doğru bir üslupta isteyelim. DAHA ÖNEMLİSİ, BİR ŞEYLER İSTİYORSAK ALLAH DAN, ÖNCE İSTEMEYE YÜZÜMÜZ OLMALI. Bakın bu konuda ne diyor Yaradan.
Bakara 186: Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. BANA DUA ETTİÄžİ VAKİT DUA EDENİN DİLEÄžİNE KARŞILIK VERİRİM. O HALDE (KULLARIM DA) BENİM DAVETİME UYSUNLAR ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar. (Diyanet vakfı meali)
Hak etmediğimiz hiçbir şeyi Allah dan istememeliyiz, çünkü Allah ın adaletine ters düşer. İstesek de karşılığını bulamayız. Ayette de çok açıkça, kullarım benim davetime uysunlar, emirlerimi yerine getirsinler ki, bende onların dualarına cevap vereyim diyor. Önce hak etmek için çaba harcamalıyız, Allah ın istediği yolda yürümeliyiz. İstediğimiz, arzu ettiğimiz şeylerin gereklerini yerine getirmeliyiz. Üniversite imtihanına gerektiği gibi çalışmadıysak, nasıl olurda bu duayı bilmem kaç kez okuyunca imtihanı kazanacağımıza inanırız. Yahut bizi sevmeyen bir kızı, bu duayı okumakla nasıl olurda kendimize âşık edeceğimize inanırız. BÖYLE BİR ADALETSİZLİÄžİ, NASIL OLURDA ALLAH DAN İSTERİZ. BU KADAR MI DÜŞÜNCESİZ VE ADALETSİZ OLDUK.
Duada geçen sözleri hatırlayınız, Rabbimizin şanını yüceltiyor ve onu övüyoruz. Onu övmemiz ve yüceltmemizin nedeni, ondan bir şeyler istemek için mi, yoksa onun yüceliği karşısında, acizliğimizi fark ettiğimiz için mi? İnanın menfaatimiz için Allah ı övüyor ve yüceltiyorsak, bunun karşılığında bırakın isteklerimizin olmasını, tam tersi bir cezayla karşılaşmamızı bile beklemeliyiz.
Bazı kişilerden duyarız o kadar dua ediyorum, yalvarıyorum Allah a, dualarım karşılık görmüyor diyenleri duyarız. Bu sözleri söylemek bile bizlerin acizliğini, düşüncesizliğini, hatta bizlerin ne derece aceleci tabiatta yaratıldığımızı gösterir. Allah boş yere azap edici değildir. Bizler neyin ne zaman hayırlı olduğunu, ne zaman bizlere şer getireceğini bilemeyiz. Hatta Kur’an da verdiği örnekte, size gelen şer, belki sizin için hayırlıdır, siz bilmezsiniz Allah bilir der. Yine tam tersi örnekte de, başınıza gelen hayır sandığınızda, belki sizin için şerdir Allah bilir, siz bilemezsiniz diye bizleri uyarır. Lütfen bu dünyadaki imtihanımızı, böyle yanlış inanç ve düşüncelerimizle basitleştirmeyelim, kaybedenlerden oluruz.
Son olarak şunu söylemek isterim. Bizler her zaman, bizleri yaratana şükranlarımızı sunmalı, onun şanını yücelterek ona dua etmeliyiz. Her ne şekilde olursa olsun. Ama dualarımızın karşılık bulmasını istiyorsak, bizlerde gereğini yapmalıyız. İşte o zaman hiç ummadığımız bir zamanda, hiç ummadığımız şeylerle karşılaşabileceğimizi ve Rabbimizin şefkatli kollarında acılarımıza şifa, dertlerimize deva bulduğumuzu göreceğiz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
http://hakyolkuran.com/
http://hakyol1.sayfasi.net/
http://kuranyolu.blogcu.com/
http://halukgta.blogcu.com/
|
|
|
Bakara Suresi 196. Ayetin, Hac Konusunda Verdiği Bilgiler. |
Yazar: halukgta - 03-02-2016, Saat: 10:20 AM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bu yazımda sizleri, Bakara suresi 196. ayet üzerinde, düşünmeye davet etmek istiyorum. Önce ayeti yazalım, daha sonrada üzerinde birlikte düşünelim.
Bakara 196: Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir.
(Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak üzere oruç tutar ki, hepsi tam on gündür. Bu söylenenler, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir. Allah'tan korkun. Biliniz ki Allah'ın vereceği ceza ağırdır. (Diyanet vakfı meali)
Bu ayeti iki bölümde anlamaya çalışmamız en doğrusu olacaktır. Birinci bölüm, Hac ve umreye gidemeyenlerin engellenenlerin, yapması gerekenleri anlatıyor. İkinci bölümde de, Hac ve Umreye gidebilecek şartların oluştuğu, engel ortadan kalktığı bir ortamdan bahsediliyor. Hac ya da Umreye gidemeyen, tabi bu gidemeyen kelimesinden birçok şey anlayabiliriz. Hastada olabilir, Ya da Hac ve Umreye gidebilecek ortam yoktur, savaş vardır engellenmişlerdir. Çünkü peygamberimiz devrinde iman edenler, savaş nedeniyle engelleniyordu.
İlk bölümde, Hac ve Umreye gitmek isteyip de, önüne bir engel çıkanların yapması gerekenlerden bahsediyor ve bakın ne diyor. Böyle durumda olanlar kolayına gelen Kurban kessin. Kurban yakınlık, yaklaşmak anlamındadır. Allah a sığınılacak, yaklaşılacak, onun rızasını kazanacak davranışlar arasında, Kurban kesmekte var. Daha sonrada kurban, ulaştırılması gereken insanlara ulaşıncaya yani Kurban dağıtılıncaya kadar başlarınızı tıraş etmesin diyor. Dikkat ederseniz, Hacca niyet etmiş ama önünde çok uzun bir engel olmayan kişilerden bahsediyor gibi geldi bana. Devamında tıraş olma konusuna açıklık getiriyor.
Dikkatinizi çekmek istediğim konu, Kurban kesilip dağıtılması ve daha sonra tıraş olunması, Hacca gitmiş olanlar için değil, tam tersine Hacca gitmek istemiş, ama önünde bir sorunla, engelle karşılaşmış kişilerin, en son yapması gerekenler içinde sayılıyor. Tabi tıraş olduktan sonra ne yapılır, bu konuda Kur’an da verilen örneği hatırlayalım.
Şimdide ikinci bölüme bakalım. Hacca ya da Umreye gitme konusunda hiçbir engelimiz yoksa, engel ortadan kalkmışsa, bakın neler yapın diyor bu durumda. Hac yapmak niyetiyle gelenler içinden, her kim önce umre yapmak isterse, yani ziyaret maksadıyla gezerse, ona da kolayına gelen bir kurban gerekir diyor. Tabi kesilen Kurban, oraya gelen ziyaretçilere ikram etmek için. Bunu bulamayanlar içinde üç gün Hac da, yedi günde döndüğünde oruç tutması gerektiğini açıkça bildiriyor. Oruç tutabileceklerin ise, yalnız Mescidi Haram dışından ziyarete gelenler olacağını da belirtiyor.
Şimdi düşünmenizi istediğim bir konu var. Siz ayeti okudunuz ve iki bölümde verilen bilgiler ışığında, Hacca gittiğinizde keseceğiniz kurbandan sonra başınızı tıraş edeceğinizi mi anladınız, yoksa Hacca, Umreye gidemeyenlerin Kurban kestikten ve kesilen kurban yerine ulaştıktan belirli bir zaman sonra, yapacakları bir emir olarak mı anladınız? Ayet çok açık bir şekilde Hac ve Umreden alıkonanların yapacakları içinde sayıyor bu uygulamayı. Peki, bizler ne yapıyoruz? Hacca ve Umreye gittiğimizde yapıyoruz. Hem de ibadetimizi, tavafımızı yapıp ihramdan çıkarken. Yorum ve karar sizlerin.
Şimdide bu konuyla ilgili vereceğim diğer bir ayete göz atalım. Ayette peygamberimizin ve iman edenlerin Mescidi Haram a girmekte zorlandıkları, engel olunduklarından bahsediyor ve bakın ne diyor.
Fetih 27: Andolsun ki Allah, Peygamberine rüyayı doğru çıkardı. Allah dilerse, MESCİD-İ HARÂM'A GÜVEN İÇERİSİNDE, BAŞLARINIZI TIRAŞ EDEREK VE SAÇLARINIZI KISALTMIŞ OLARAK KORKUSUZCA GİRECEKSİNİZ. Allah sizin bilmediğinizi bilir. Bu rüyadan sonra size yakın bir fetih nasip edecektir.( Bayraktar Bayraklı meali)
Buradan da anlaşılıyor ki, Mescidi Harama gitmek için engellenenler, tertemiz tıraş olmuş bir şekilde Kabeyi ziyarete girebileceklerini Allah müjdeliyor. BU AYETTE DE TIRAŞ OLMA KONUSU, MESCİDİ HARAMA GİDERKEN YAPILDIÄžI ANLAŞILIYOR.
Bakara suresi 196. Ayetinde geçen, Hacca ya da Umreye gitmek için engellenen kişilerin, kurban kesmesi ve daha sonra kesilen kurbanın yerine varıncaya kadar başlarının tıraş edilmemesi konusunu, Fetih suresi 27. Ayetle birlikte anlamalıyız. Fetih suresi 27. Ayetinde, Allah resulünün rüyasını gerçekleştiriyor ve başları tıraş edilmiş bir şekilde Mescidi harama girecekleri bilgisi veriliyor.
Demek ki Hac ya da Umreye gitmek isteyen, ama engellenen kişiler, kurban kestikten belirli bir zaman geçtikten sonra, kurbanın yerine varması sözlerinden çok uzun bir zaman değil, sanki engel kalkıncaya kadar geçen bir zamandan bahsediliyor. Yani Hac ve umreye niyet devam ediyor ki, bu arada bir zaman tanınıyor. Hacca ve Umreye gideceklerin engel ortadan kalktıktan sonra, Mescidi Harama gitmeden tıraş olunması isteniyor, diye ayeti anlamamız sanırım yanlış olmaz. Bu konunun, daha farklı anlamları da olabilir, bunları da araştırmalıyız. Çünkü hacca ya da Umreye niyet edilmiş, geçici bir engelle karşılaşılmış, bu engel geçinceye kadar bir zaman tanınmış.
Çünkü Kur’an ayetlerinin mutlaka akıl ve mantıklı bir açıklaması vardır. Allah bir emir veriyorsa, bunun akla ve mantığa uyan bir nedeni vardır. Yoksa Allah emir vermiş biz yapalım, araştırmaya gerek yok mantığıyla iman etmek, sağlam bir iman olmaz. ELBETTE ÖNCE VERİLEN EMRİ YERİNE GETİRMELİYİZ, AMA DAHA SONRA ONUN HİKMETİNİ, NEDENLERİNİ AYETİN NE ANLATMAK İSTEDİÄžİNİ ARAŞTIRMALIYIZ.
Buradan da şunu anlıyoruz. Hacca ya da Umreye niyet ederek, İhrama giren bir insan, tırnaklarını kesecek, dış ve iç temizliğini yapacak, toplumun içine çıkmadan tertemiz tıraşını olarak gidecektir. Yoksa Allah ın huzuruna tıraş olmadan, gereken temizliğini yapmadan çıkıp, tavafını yaptıktan sonra tıraş olunmasının hiçbir mantığı olmadığı gibi, Kur’an a da uymaz. Tavaf ve ibadetten sonra, saçların kesilmesini, Allah a kendi vücudumuzdan saçlarımızı kurban ettiğimizi söylemek, Kur’an öğretisine uymaz. Lütfen rivayetleri değil, Kur’an ın uyarılarını dinleyelim ve dikkate alalım.
Allah emrettiği tüm ibadetleri, bizlere gerektiği kadar Kur’an da açıklamıştır. Bizler ne yazık ki İslam ı Kur’an sınırlarında değil, atalarımızdan intikal eden, rivayet ve sanı bilgilerin ışığında yaşadığımız için, ibadetlerimizi kendi ellerimizle zorlaştırmış ve sonunda işin içinden çıkamaz bir hale sokmuşuz. Kur’an Hac ibadetimizi yapabileceğimiz vakitleri açıklar. Haccın bilinen aylarda, yani haram aylarda, yapılacağını bildirir. İbrahim peygamberimiz döneminde de, bu aylarda yapılmasına rağmen, bugün Hac vakti olarak, yılın birkaç gününe indirgenmesini anlamak, hiç mümkün değildir.
Değerli din kardeşlerim. Kur’an Hac aylarında, yani haram aylarda, savaşı yasaklıyor ve böylece Hac görevinin huzur içinde yapılması için ortamı sağlıyor. Bizler bugün, bu gerçekleri görmemekte ısrar ediyoruz. Haram aylar Recep, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarıdır. Üçü Ramazan ayından sonra başlayıp, art arda gelir. Recep ise bunlardan üç ay önce gelen aydır. Farklı bir düşünce de bu ayların, hepsinin ard arda gelmesi gerektiğini, günümüzde ise farklı kabul edildiğinden bahsedilir. Doğrusunu Allah bilir. Bu konuda elimizde kesin bir kanıt yok. Onun için bugün kabul edileni, bizlerde kabul etmek durumundayız.
Allah Kur’an da bahsedilen, haram ayların yalnız sayısını belirlemiş, ama hangi aylar olduğunu, İbrahim peygamberimizden bu yana, değiştirmemek şartıyla, o günkü toplumun kararına bırakmıştır. Ama karar verildikten, mutabakat sağlandıktan sonrada, bir daha bu ayların yerlerinin değiştirilmesinin doğru olmadığı konusunda, Kur’an da bizleri uyarmıştır. Çünkü İbrahim Peygamberimiz zamanında belirlenen bu ayların, bazılarını daha sonraları kendi istedikleri gibi, sayısını sabit tutarak, yerlerini değiştirmeye çalışanların olduğunu, Kur’an da verilen örnekten anlıyoruz.
Günümüzde haram ayların, tüm İslam toplumları tarafından kabul gördüğü aylar bellidir. Buna kimsenin de itirazı bugüne kadar olmadığına göre, bizler bu ayları haram aylar kabul edip, Hac görevimizi bu aylarda yerine getirebiliriz. Bakara suresi 197. Ayetinde (Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca niyet ederse…) diye hükmünü veren Allah ın sözlerini, lütfen göz ardı etmeyelim. Ben Kur’an dan bunları anladım. Sizlere de düşen, hiçbir batıl inancın etkisinde kalmadan, Kur’an ı rehber alarak, konuyu Kur’an ışığında anlamaya çalışmak olmalıdır.
Ne diyelim bizler Kur’an ı, öpüp başımıza koyuyoruz ve ona böylece saygı gösterdiğimizi zannediyoruz. AMA KUR’AN I AKLIMIZIN İÇİNE, BİR TÜRLÜ SOKAMIYORUZ. Onun içindir ki Allah, İslam toplumunun gönül gözlerini açmıyor, hatta gözlere perde çekiyor, gönülleri mühürlüyor. Lütfen unutmayalım, Rabbimiz sizleri Kur’an dan sorgu suale çekeceğim diye, apaçık hükmünü vermiştir.
Rabbimiz, biz İslam toplumları olarak, yaptığımız büyük yanlışımızın farkında olmamızı sağla ne olur. Yoksa bataklığın içinde debelenmekten ve daha da kötüsü namerde muhtaç olmaktan, asla kurtulamayacağız.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
http://hakyolkuran.com/
http://kuranyolu.blogcu.com/
http://halukgta.blogcu.com/
http://hakyol1.sayfasi.net/
|
|
|
Kur'an NAZAR İnancına Onay veriyor mu? |
Yazar: halukgta - 03-02-2016, Saat: 10:18 AM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bizler inancımızı Kur’an merkezli yaşamadığımız için, öyle şeyleri dinden zannediyoruz ki, Kur’an ın öğretisine tamamen ters düşüyor. Bu yazımda, toplum tarafından çok konuşulan NAZAR konusu üzerinde, sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Bu konuda bakın neler söyleniyor.
(Nazar haktır. Beğenerek, imrenerek veya kıskanarak bakılan şeylere nazar değer. İnsana, hayvana ve hatta cansıza da nazar değer. Nazar hastalık yapar, hatta öldürür. Kadınlara ve çocuklara daha çok tesir eder.)
Dikkat ederseniz nazar haktır diyor. Hak doğru, gerçek yani Allah katından anlamındadır. Bakın bu konuda daha neler söyleniyor ve nelere inanılıyor.
(Nazar insanı mezara, deveyi kazana sokar.) [İbni Adiy] - (İnsanların yarısı nazardan ölür.) [Taberani] - (Hoşa giden bir şeyi görünce, “MâşÃ¢allah la kuvvete illa billah†denirse o şeye nazar değemez.) [Beyheki, İbni Sünni] - (Kaderi geçecek bir şey olsaydı nazar geçerdi.) [Müslim]
Eğer böyle bir gerçek varsa, Rabbimiz Kur’an da bizleri açıkça uyarmaz mıydı? Kur'an asla böyle bir inancı onaylamaz ve hiç bahsetmez. Zaten Kur'an öğretsine ters düşer. Düşünebiliyor musunuz bir insan karşısındaki kişiyi kıskanıyor onu çekemiyor, ya da imrenerek bakıyor, ona bakışlarıyla zarar verebiliyor. Hâlbuki Rabbimiz, bakın ne diyordu bizlere Kur’an da.
Şura 30: Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder. (Diyanet meali)
Yaradan başımıza gelen her kötü şey, bizlerin yaptığı yanlışların karşılığıdır diyor. Ama nazar konusunda ne anlatılıyordu? İnsanların yarısı nazardan ölür, beğenerek, imrenerek veya kıskanarak bakan kişi, karşısındakine zarar verebilir, hatta onu öldürür deniyor. İnsan sevdiğine beğenerek bakınca, nasıl zararı dokunur hiç düşünmüyor muyuz? Unutmayalım lütfen, akla mantığa uymayan Kur’an a da uymaz.
Allah bir başka ayetinde, Allah ın izni-onayı olmadan, hiçbir şeyin gerçekleşemeyeceği, bir kişinin diğerine zarar veremeyeceği, açıkça bizlere bildirilmiştir. Sırf bir insan başka bir insanı kıskanıp, imrenerek baktı diye, ALLAH O KİŞİNİN CEZALANDIRILMASINA ASLA İZİN VERMEZ. Bunu düşünmek Kur’an adaletine uymaz.
Yine batıl inançlarımıza Kur’an dan delil aramaya çalışanlar, NAZAR konusuna Kehf suresi 39. ayette geçen bir cümleyi örnek gösteriyorlar. Bu ayetin öncesine ve sonrasına baktığımızda, karşılıklı konuşan iki kişinin kıssası anlatılır. Her ikisinin de bahçesi bolca mahsul vermiş ama birisi diğerinden daha üstün, zengin ve güçlü olduğunu söylüyor ve böbürleniyor. Malının sonsuza kadar var olacağını söyleyerek övünüp, MÜLKÜN ASIL SAHİBİNİN ALLAH OLDUÄžUNU UNUTARAK, KENDİSİNİ MET EDİYOR. Allah da zenginliğin, malın mülkün gafletine düşen bu kulunu cezalandırıyor ve bahçesini, servetini yerle bir ediyor. Bu kişiye karşısındaki arkadaşı da ("BAÄžINA GİRDİÄžİNDE, "MÂŞALLAH, KUVVET YALNIZ ALLAH'TANDIR!" DESEN OLMAZ MIYDI?) diyerek bu davranışlarının ve sözlerinin yanlış olduğu hatırlatılıyor.
Bu ayette geçen bu cümle, ne yazık ki nazara örnek gösteriliyor. Hâlbuki bu ayetlerde anlatılan, malı ve serveti veren yalnız Allah tır, yalnız Allah a şükredilir, yalnız ondan yardım dilenir diyor. Bu dünyada güç ve mal sahibi olmak, bizlerin gözünü kör etmesin, veren Allah dır, istediğinde onu almasını da bilir gerçeği, ayetlerde anlatılıyor. Burada geçen maşallah kelimesinin anlamı, bugün bizlerin Allah nazar değmesin anlamında değil, ALLAH IN DİLEDİÄžİ OLUR anlamındadır.
NAZARIN BU DERECE GÜCÜNE İNAN BİR İNSAN, ALLAH IN KÖTÜ VE ART NİYETLİ KİŞİLERİN BAKIŞLARINA KARŞI KULLARINI, KORUMASIZ BIRAKTIÄžI ANLAMINA GELİR ki, bunu düşünmekten Rabbime sığınırım. Nazar konusunda nakledilen, bir rivayeti hatırlatmak istiyorum sizlere.
(Peygamber efendimizin zamanında Esed oğullarından nazarı değen bir kimse var idi. Üç gün bir şey yemez, sonra çadırın bir tarafını kaldırıp oradan geçen bir deveye bakıp, (Bunun gibi bir deve hiç görmedim) der demez, deve yere düşer hastalanırdı. Müşrikler, bu adamı bulup Peygamber efendimizi nazarla öldürmesini istediler. Cenab-ı Hak da Resulullahı bunun nazarından korumuştur. Bu hususta Kalem suresinin (Nerede ise, kâfirler seni gözleri ile yıkacaklardı) mealindeki 51. âyeti inmiştir. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir: (Nazar haktır.) [Müslim])
Bu örnekte öyle bir güçten bahsediliyor ki, asla ona karşı konamaz ve böyle bir insan bakışlarıyla bir insanı bile öldürebilir. Böyle bir gücü Allah, görev verdiği elçilerine bile vermediyse, NASIL OLURDA KISKANÇ, HASET İNSANLARA ALLAH, BÖYLE BİR GÜÇ VERİR. Şöyle bir düşünün lütfen. Çevremizde birbirini kıskanmayan, hatta genel çoğunluk diyebiliriz, bir birine hasetle bakmayan neredeyse çok az insan kaldı. Söylenenler gerçek olsaydı, sizce bizlerin bu dünyada hali nasıl olurdu? SANIRIM BU DÜNYA YAŞANMAZ OLURDU.
Şimdide nazara örnek gösterdikleri ve Kur’an dan delil olarak sundukları Kalem suresi 51. ayete bakalım. Gerçekten nazardan mı bahsediyor.
Kalem 51: O kâfirler Kur'ân'ı işittikleri zaman, NEREDEYSE SENİ GÖZLERİ İLE DEVİRECEKLERDİ. Bir de durmuşlar "o bir deli" diyorlar. (Elmalılı Hamdi meali)
Sizlere sormak isterim, bu sözlerden sizler kâfirlerin peygamberimize nazar değirmek için mi baktığını anladınız, yoksa peygamberimize karşı kin ve nefretlerinin, yüzlerindeki ifadeden anlaşıldığını mı anladınız? Hatırlatmak isterim, Allah kâfirlere Müslümanlara karşı kullanabileceği, böyle bir güç verir mi sizce? Hani şöyle söyleriz sevmediğimiz bir kişiye. BANA KARŞI KİN VE NEFRETİNİ BAKIŞLARINDAN ÇOK İYİ ANLIYORUM. YÜZÜNDEKİ NEFRET İFADESİ, ELİNDEN GELSE BENİ BİR BARDAK SUDA BOÄžACAK GİBİYDİ. İşte bu ayette anlatılan, peygamberimize iman etmeyen kişilerin, nefret dolu bakışlarından bahsediliyor. Bu ayetin NAZARLA ne ilgisi var?
Gelelim kıskanç ve haset insanların durumuna. Böyle insanlardan, gerçektende her türlü kötülük beklenir. Bakışlarının moral bozmaktan başka, belki hiçbir etkisi olmaz. Ama böyle insanlar, aklın ve mantığın ötesine çıkarak, nefislerinin etkisinde iseler, bu kişilerden her türlü kötülük, şer beklenebilir. Yoksa Allah böyle kişilere, bakışlarıyla kıskandıkları kişilere zarar verebilecek bir güç, asla vermemiştir.
Peki, bizler bu durumda ne yapmalıyız. Her konuda yapmamız gerektiği gibi, BÖYLE İNSANLARDAN ALLAH A SIÄžINMALIYIZ VE UZAK DURMALIYIZ. Çünkü böyle insanlar her türlü kötülüğü, şerri yaparlar. Bakın Rabbimizde bizleri ayetinde uyarıyor ve ne diyor.
Felak 5: Ve kıskandığı vakit KISKANÇ KİŞİNİN ŞERRİNDEN, sabahın Rabbine sığınırım! (Diyanet vakfı meali)
Kur’an kıskanç ve haset insanlardan gelecek her türlü kötülüğe karşı, Allah a sığınmamızı istiyor. Dikkat ederseniz onların bakışlarından bahsetmiyor, BÖYLE İNSANLARIN ŞERRİNDEN YANİ YAPABİLECEKLERİ KÖTÜLÜKLERDEN BAHSEDİYOR.
Şimdide bu bilgiler ışığında, toplum tarafından kabul gören, NAZAR konusunu başka bir açıdan düşünelim. Çevremizde öyle insanlar vardır ki, en yakınındaki arkadaşının, hatta kendi kardeşinin bile güzelliğini çekemez, içinden sinsice kıskanır. Ya da komşusunun, arkadaşının mal varlığını, kazancını kıskanır. Bu kişiler bakışları ile belki karşısındaki insana zarar veremez ama öyle bir tavır içinde olurlar ki, bu tavırları yüz ifadelerine yansıdığı gibi, konuşmalarına da yansır. BÖYLE DURUMLARDA İNSANLAR, KARŞISINDAKİ KİŞİLERİN OLUMSUZ BAKIŞ, KONUŞMA VE TAVIRLARINDAN PSİKOLOJİK OLARAK ETKİLENİR, RAHATSIZLIK DUYARLAR.
İşte insanların böyle tavırlar karşısında, morallerinin bozulması, hatta ruhsal yönden etkilenerek hasta bile olması mümkündür. ÇÜNKÜ NEREDEYSE BÜTÜN HASTALILARIN TETİKLEYİCİSİ MORALDİR, PSİKOLOJİDİR. Gözler bakışlarıyla, karşısındaki insan üzerinde adeta manyetik bir ışın etkisi oluşturabilir. Bu etki kişinin ruhsal yapısı ve o günkü moral durumuna da bağlıdır. Yoksa hiç kimse bakışlarıyla karşısındakine, direk zarar veremez. Gerçektende gözün keşfedilmeyen, birçok özelliklerinin olduğuna inanıyorum. Hepimiz biliriz, BAKMAK VE GÖRMEK ÇOK FARKLIDIR. Görebilmek beceri ister.
Kur’an gözlerimiz konusunda bizlerin dikkatini çekerek, kadın ya da erkek gözlerimizi önümüze eğmemizi ister. Çünkü gözler yani bakışlar insanları, psikolojik olarak iyi ya da kötü etkiler. Bir başka deyişle gözler, DUYGULARIN DİLİDİR.
Bazıları hipnozu, nazara kanıt gösterirler ama hipnozun nazar ile hiçbir ilgisi yoktur. Hipnoz psikolojide TELKİNE YATKINLIK GÖSTEREN, BİR NEVİ UYKU UYANIK HALİDİR. İnsanın bilinçaltına telkinler yerleştirmektir ki, bunun günümüzde bir ilim dalı olduğu kabul edilmiştir. Ama hatırlatmak isterim bazı kişileri hipnoz yapamazsınız, ya da çok zor hipnoz olur. Çünkü hipnoz olmamaya kendinizi şartlandırırsanız olmayabilirsiniz.
Ne yazık ki bizler NAZAR kelimesini, KENDİ HATALARIMIZA, SEVMEDİÄžİMİZ HOŞUMUZA GİTMEYEN İNSANLARIN DAVRANIŞLARI ÜZERİNDEN, BAŞIMIZA GELEN ÜZÜCÜ OLAYLARA BİR KILIF, BİR MAZERET OLARAK KULLANIYORUZ.
Şunu lütfen unutmayalım. Hiç kimsenin bir başkası üzerinde, kendisi istemediği takdirde bir gücü bir etkisi yoktur. Başımıza gelen her musibet yada mükafat, bizlerin yaptıklarının Allah dan karşılığıdır. Bunun tersini düşünmek, hem Yaradan ın adaletine ters düşer, hem de bu dünyada, imtihan olduğumuz gerçekleri ile asla bağdaşmaz.
Bu bilgiler ışığında şunu söyleyebiliriz. Nazar Kur’an ın onay verdiği bir konu değildir. Bu ve buna benzer inançlar, cahiliye dönemin günümüze yansıyan itikatlarıdır. Onay vermesi de düşünülemez. Karar ve yorum sizlerin.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
http://hakyolkuran.com/
http://hakyol1.sayfasi.net/
http://halukgta.blogcu.com/
http://kuranyolu.blogcu.com/
|
|
|
Terörist taziye çadiri |
Yazar: anahro - 03-01-2016, Saat: 11:48 AM - Forum: Kendi Şiirleriniz
- Yorum Yok
|
 |
TERÖRİST TAZİYE ÇADIRIâ€
Yirmi dokuz masumu şehit etti
Bomba yüklü araç infilakında.
Esas ihanet okunan mevlitti
Teröristin taziye çadırında.
Allaha imanı horlarcasına
Sabrımın sonunu zorlarcasına
Toplanmışlar kına yakarcasına
Teröristin taziye çadırında.
Cami duvarında terörist resmi
Duanın içinde terörist ismi
Mevlidi Şerifi, devlete resmi
Teröristin taziye çadırında.
Cami, cami değil Dırar Mescidi–/1/
Alaya alırlar cümle şehidi
Münafıklık özü, Müslim taklidi
Teröristin taziye çadırında.
Ankara bir daha kana bulandı
Nerdeyse terör Meclise dayandı
Zılgıtlarla, halaylarla kutlandı
Teröristin taziye çadırında.
Teröre yatakçı cama imamı
Şeytanın cemaatidir tamamı
Ayakaltına aldılar İslamı
Teröristin taziye çadırında.
Üstelik terörist kendi katili
Yirmi dokuz şehit oldu bedeli
Siyasi HAMİSİ Millet Vekili
Teröristin taziye çadırında.
Yıllardır yapıldı hep asır altı
Çözüm bahanesi artık bunaltı
Ölmeden ölümü, bize yaşattı
Teröristin taziye çadırında.
Ödül verilmiyor aranmayana
Verilse de zakkum o para bana
İhbar işte, hemde topluca sana
Teröristin taziye çadırında.
Bayrağa, şehide duyulur saygı
Teröriste taziye büyük kaygı
Elebaşın resmi yapılmış yaygı
Teröristin taziye çadırında.
Terör; devlette süren kan davası
Terörist, terörün kanlı maşası
Yeni terör eyleminin provası
Teröristin taziye çadırında.
Anayasayla verilmiş kurnazlık,
Millet Vekiline dokunulmazlık
Valide, poliste vurdumduymazlık
Teröristin taziye çadırında.
ORHAN AFACAN
İzmir-24.02. 2016
/1/-Mescid-i Dırar –Peygamber efendimiz
Zamanında münafıkların, fitne ve fesat yuvası ve silah deposu olarak kullandıkları ve Kuba denilen yerde yaptırdıkları mabet. .Medine
|
|
|
Yine Yeniden Merhaba |
Yazar: *Asİ-yÜrEk* - 02-20-2016, Saat: 11:06 PM - Forum: Sen Yenisin Galiba ?
- Yorumlar (13)
|
 |
Tekrar merhaba aslında pek yeni sayılmam bayağı bir eskiyim neyse uzatmaya gerek yok beni tanıyan tanıyor zaten gelen bir e posta ile geri dönüş yapmayı düşündüm kendimde bayağı yoğunum ama olsun bakalım eskilerden kimse var mı herkese merhaba.
|
|
|
|