:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Saadet Bayri Yazıları
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6
www.resimcity.com_yagmur_resimleri_5.jpg

Aşk bizi terk etti sevgili.
İstesekte gidip alamayız bitti küsüp gitti. Ağlamanın, ağıtlar yakmanın, parçalanmanın faydası yok. Kadere isyan etmenin, her gün bir şarkıya rest çekmenin. Manası yok artık.
Aşk bizi terk etti sevgili.
Dövünmek günü değil bugün. Sayfalarca söz bulmuşsun geçmişin tozlu sokaklarında. Onlar artık benim değil, mazimin. Öyle derin derin bakıp eğme başını. İkimizdik suçlusu, bu hoyrat sevdanın. Kime dert yansak yüz çeviriyor, sözlerde bitti bugün.
Aşk bizi terk etti sevgili.
Kıymet bilemedik bir türlü , yetinemedik. Aslında "ne istedik?" bizde bilemedik.
Ve aşk bizi terk etti sevgili.
Alıntı:[b]"Kimler geldi geçti?" diye soruyor şarkılar... Ben geçenlerin değil, gidenin derdindeyim. Bir ömür geçmiş gidiyor, ben dünlerin peşindeyim.
[/b]

Ne güzel yazılmış Smile

Teşekkürler canım ..
a3vw1.jpg

her gece kapatırken gözlerimizi, tadardık korkuyu..

her sabaha yeniden diyerek başladığımızda, filizlenirdi ümitlerimiz.

mutluluğu arayıp duruyorduk, verilen adreslerde bulamıyorduk.

bilmiyorduk ki;
mutluluk her yaratılmışın tebessümüne gizlenmiş,
sadece aramayanların bulmasına izin verilmişti.

alıp verdiklerimiz ölçü değildi
sahip olduklarımızı saymaya..

unutmuştuk..
kalplerdekini bilen varken,
başkasına kalbi şikayet etmek hataydı.
zira her söz bir kahır olup birikiyor,
kahırlar biriktikçe, eller duayı unutuyordu.
[url=http://www.duygusuz.com/cikis.php?url=http://img522.imageshack.us/img522/8543/6q7823gi5vg2.jpg][/url]
2291643074_15181b872c.jpg?v=0


Sen hiç ilhamım olamadın.
Yazdığım tüm kelimeler içimden geçerken yakaladıklarımdı.
Hiç bir cümlem bana bakıp, göz göze gelmedi.
Hiç bir söz ben yazdım diye anlamlanmadı.
Yani sen bir çok şeye sebep oldun ama
Kelimelerin katili olamadın
Çok yazık.
post21158109423pb9.jpg

Yolculukları oldum olası sevmemişimdir.
Pencereden bakarken geçen bütün otobüsler canımı acıtır. Sanki gidenler geldikleri yerlerde bir şeyler bırakıp gidiyor. Ve kalplerindeki torbalarına birçok anı yükleyip de ayrılmışlar.
Ve her giden içinde biraz hüzün taşır.
Her ne kadar gittiğimiz yerlerde sevdiklerimiz, beklediklerimizde olsa bir daha dönmemek insanı hep acıtır.
Ayrıldığımız yerlere de sığmamışızdır oysa. Bir an önce gitsek diye gün saymışızdır. Ancak tam gidiyorken birkaç damla görünce, hazırda bekleyen yaşlarımız destursuz yanaklarımızı ıslatır.
Gitmek
Şehirler mi özlenir?
İçindekiler mi?
Yoksa
Yaşanılanlar mı?
Birbiriyle iç içe sorular bunlar.
Hepsinin cevabı bir öncekin de.
Bana sorarsanız, bence yaşadıklarımızdır bizi bulunduğumuz yerlere görünmez iplerle bağlayan.
Bence yaşadıklarımızdır şehirlerin adını, anlamını değiştiren.
Hiçbir anı bırakmadığımız bir yeri neden özleyip analım ki?
“Hiç alışmam!” dediğimiz yerler bile bazen öyle derine işler ki; bunu ancak vazgeçmek istediğimizde anlarız.
Zira gitmek istemek, şöyle her şeyi bırakıp gitmek içimizde ki en gizli sır.
Kaçımız istemez ki her şeyi geride bırakıp yeni bir hayata başlamak.
Ama bırakmak sadece yanında götürmemek değil, zira çoğu kere kaçmak istediklerimizi alırız yanımıza. Beynimizden, kalbimizden çıkarmadığımızı giderek nasıl çıkarırız ki.
İnsan tarihini yanında taşır.
Nereye gidersek gidelim, gitmemize sebep olanları da bavulumuza koyup öyle gideriz. Sadece yerimiz, bulunduğumuz şehir yâ da sokak farklıdır o kadar. Onun dışında hayatımızda ki her şey bizimledir.
Dedim ya; gitmek unutup ta gidilebiliyorsa anlamını tam mânâsıyla bulur.
Unutmaya çalışmak için gitmek, gitmek değildir.
Gidememek...
Birçok sebebi vardır.
Bir çocuk, eş, sevgili, iş, anne yâda binlerce anlam yüklediğimiz sokaklar.
Yanımızda götürdüklerimiz değil, kimi zaman da götüremediklerimizdir bizi yollara düşmekten alıkoyan.
Deseler ki; hadi şu gün şu saatte bir daha dönmemek üzere yeni bir hayata yeni bir şehirde başlamak için gideceksin. Bütün ayrıntılar da düşünülse ve elimize tek kişilik ve tek seferlik bir bilet tutuşturulsa…
Merak ediyorum; kaçımız bilette yazan saatte istasyonda oluruz?
Bütün vazgeçemediklerimizi, asla dediklerimizi geride bırakıp, yanımıza hiçbir şey almadan bir kendimizi alıp yanımıza, çekip kapıyı çıkmak her günkü hayatımızdan.
Kaçımız bu cesareti bulabilirdi kendinde?
Ama ne mümkün…
Giderken götürdüklerimiz değil, götürmek istediklerimizdir bizi vazgeçiren. Bavula sığmayacak olanlardır bu gitmeleri bir ömür erteleten.
İnsan her şeyi bırakıyor da, “canım” dediklerini bırakıp gidemiyor.
Her ne kadar gerçekte yapamasakta, hayalen de gitmek bazen iyi geliyor insana.
Ya da gidebilecek olduğumuz halde gitmemek, bu koca şehirde sevdiklerimizi tek başına bırakamamak.
Sanırım en büyük fedakârlık bu:
Gitmiyorum! Kalacağım yer olmadığı için değil, gideceğim yer olduğu için.
x1pxzZ39wV--_fFNqJSUbpP_q0gQWYG0O8-qQkbF...c_XABK.jpg

canım" dedikçe adın geliyor dilime
"unut" dedikçe sesin davacı olup dikiliyor karşıma.
"sevme" diyorum
yüreğim elinde kaçak bir isim:
"yazarken içime bu ismi izin aldın mı ki, şimdi silmem için diretiyorsun"
diyor.
söylesene bu kadar isyankar varken içimde başkaldırmış
ben nasıl çıkarıp atabilirim seni kendimden.
[url=http://www.duygusuz.com/cikis.php?url=http://www.ubenzer.com/fgal/photoshop/sevgililer.jpg][/url]
www.resimcity.com_ask_resimleri_2_2.jpg

"uzun cümleler kuracak kadar vaktim yok." dedi adam.
"Olsaydı mutlaka yazardım."
Kız sustu. İçinden gemiler kalktı, sonra tren vagonları geçti bir bir.
Ne varsa yüreğinde misafir ettiği, gelen yolculara özenip gittiler.
Kelimelerin en derinini alıp içine, yutkundu kız. "biliyorum." dedi.
en ürkek sesiyle tekrarladı: " biliyorum çünkü sen vakitsiz zamanların gencisin. Bu sebeple benim vakitli zamanıma hep geç kalıyorsun. hesap sormaya hakkım yok biliyorum. Sorsam hemen, elinde ki bastonunla gelen her cümlenin başını kırıyorsun. Bu sebeple bütün kelimeler sana yazılmamak için yalvarıyorlar. Ne zamandır sana hiç bir cümle kuramıyorum. Kelimelere olan şefkatimden.
Alayamazsın neden bu kadar dilsizim."
yamurnm1.gif

Olmayanım. Hiç olmayacak yanım. Bir daha var olmayacak eksik tarafım. Adının yanına hasret eklediğim. Yalnızlığa sarıp sarmaladığım. Hiç bir göz değmesin diye gözlerine,
gökyüzüne sakladığım.
Şimdi yağmur var bu şehirde... Yağmurlara dokundukça, yaşların ıslatıyor gözlerimi. Haydi yeter ağlama!
Sus lütfen! Yoksa, sel götürecek bu şehri.
sahtemelek7cj7bp7.jpg

Bir yerlere gizlemeliyim kendimi.
Kimsenin geçmediği sokaklardan geçmeliyim.
Yeni sokakları keşfe çıkmalıyım.
Yada en tenhasını bulmalıyım caddelerin.
Kimsenin oynamadığı parklarda oturmalı.
Kimsenin bilmediği yerlerde dalmalıyım uzaklara.
Arada gülmeliyim…
Kendi kendime konuşmalıyım.
Arkamdan bakan olsa da, beni tanımadıklarını bilmek rahatlatmalı beni.
Yani ilk defa kimseyi düşünmeden, kendim olmalıyım.
Artık uyurken hayal kurmak var, yeni yepyeni.
Kâbuslardan can havliyle gerçeğe dönmek istemiyorum.
Her telefon çalışında yüreğim ağzıma gelmemeli.
Her zil çalışında pencerelere gizlenmemeliyim.
Hayatın içine karışmalı gezmeli, koşmalı, yürümeliyim.
Yani nefes alırken mutlu olmalı, verirken rahatlamalıyım.
Eylül geldi, yaz bitti, kış gelecek telaşelerim olmamalı
Yağmurlar yağdığında hüzünler içimi doldurmamalı.
Her mevsim, her değişim mutlu etmeli beni olduğum yerde.
Yapraklara bakıp umutlanmalıyım.
Bir daha gelecekler diye neşelenmeliyim.
Yani artık değişen ve giden hiçbir şey benden bir şeyler alıp gitmemeli.
Hayata dört elle sarılmalıyım tıpkı ağaçlar gibi; yani her şeyimi kaybederken öylece beklemeliyim.
Mevsimler değişmeli yağmurlar yağmalı, arada güneş çıkmalı ve ben her değişimde aynı asilliğimle ayakta durmalıyım.
Mevsimini beklemeliyim, yeniden çiçek açıp meyve vereceğim günü hayali yaşatmalı beni de. Kendimi değil, geçmişimdeki beni saklamalıyım satırların arasına.
Bana ait ama başkalarının olduğu karelerde silinmeli hafızamdan.
Hiç bir şiir, hiçbir satır, hiçbir melodi beni hüzünlendirmemeli.
Hiçbir göz incitmemeli bakışlarımı.
Sadece kendim için yaşamalıyım.
Bu dünya herkesin olduğu kadar bana da ait.
Bak şu gök, şu yer, şu deniz, şu toprak, şu bahçe her şeyde benim de hakkım var.
Kendimi saklamak neden dört duvar ardına.
Neden yasaklamak her şeyi gözlerime.
Bende çıkmalıyım benim olan meydanlara.
Bende bir taşın üzerine oturup, saatlerce kalmalıyım.
Yağmur yağınca koşmamalıyım. .
Yavaş yürümeli yağmurun ıslatmasını beklemeliyim.
“İnsanlar ne der?” düşüncesi terk etmeli artık beni.
Herkes terk etti diye, sessizlik olduysa çokta önemli değil.
Sessizlikte yankılanan sesler doldurmalı içimi.
Araba sesleri gelmeli arada kulağıma.
Bir çocuk koşarak salıncaklara gitmeli, dünyadaki en mutlu insanı görmenin mutluluğunu yaşayarak bakmalıyım ona..
Yani hayatı izlemeli, ellerimle dokunmalı, her anda hissetmeliyim
Ve bunun için hiçbir şey beklememeliyim.
Her sabah uyanmış olmak yetmeli bana mutlu olmak için.
875783810d796738303km1ds0.jpg

Bir anda girer yüreğinize aşk.
Bir anda bütün yaşamınızı alt üst eder. Öyle yerleşir ki beyninize, artık herşeyde o vardır. Günlük işlerin içinde boğulurken, bir yerlere giderken, birileriyle muhabbette iken uyurken, uyanırken koşarken, yürürken, işte, evde, otobüste "o" öylece hafızanızın bir köşesindedir.
Bütün şarkılar ona yazılmıştır artık. Yaptığınız her aktivite de "keşke oda olsaydı" diye geçirirsiniz. Yediğiniz yemek, içtiğiniz su bile onsuz başka bir tad almıştır. Gülmek bile onun yanındayken güzeldir. Konuşmak onunla olunca anlamlanır. Yani artık yaşamın sebebidir "o".
Yüreğinizin atarken söylediği isimdir. Hiç vazgeçilemeyecek en yaşanılmış andır "o". Ve anlarsınız aşk girmiştir artık yüreğinize.
bir anda gelmiş ve bütün yaşamınızı alt üst etmiştir. İzin bile istemeden gelip, keyfince yerleşmiştir. Hem de en gizli, en özel, en mahrem yerin sahibidir artık.
Göz değmiştir artık ömrünüze. Perde aralanmış, olan olmuştur . Hesap soramazsınız
"nerden geldin?" Diyemezsiniz. Bakar, şaşırır her şaşkınlıktan sonra mutlu olursunuz.
Gidermi ki? diye içiniz titrer,
Kırılır mı? diye elleriniz hassaslaşır.

**
Kader ağır ağır ağlarını örmeye başlar birgün, her gelen gibi "o" da gider hiç umursamaz gibi durursunuz ardından. "Giden odur, kaybeden de o" der siniz kendinize. Tek başınıza kaldığınızda, dört duvar arasında o zaman ne kadarbüyük bir yer kapladığını görürsünüz. acı gerçek ortaya çıkar.
"Ayaklarınızın bastığı kadarı sizinken, gördüğünüz kadarı o'nunmuş."
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6