Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Forum İstatistikleri |
» Toplam Üyeler: 16,693
» Son Üye: mar7w7
» Toplam Konular: 98,525
» Toplam Yorumlar: 1,065,504
Detaylı İstatistikler
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 389 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 384 Ziyaretçi Applebot, Bing, Google+ Bot, GoogleBot, Yandex
|
Son Aktiviteler |
Atatürk'ü Sevmek Zorundas...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
09-09-2025, Saat: 08:31 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 33
|
ÖYLESİ'NE...
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: SunSet
08-28-2025, Saat: 10:17 AM
» Yorumlar: 12
» Okunma: 1,217
|
Tozlu Raflarda Kalmalı H ...
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: SunSet
08-27-2025, Saat: 11:31 AM
» Yorumlar: 3
» Okunma: 835
|
Gidene Mi Zor Kalana Mı ?
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: SunSet
08-27-2025, Saat: 11:05 AM
» Yorumlar: 2
» Okunma: 572
|
Diş Hekiminin Aşkı - Serd...
Forum: Aşk Hikayeleri
Son Yorum: Serdar102
08-26-2025, Saat: 07:21 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 72
|
Serdar - Genç Bir Yazar H...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
08-26-2025, Saat: 02:02 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 92
|
Sevimli Sürüngen Gabon'un...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
08-26-2025, Saat: 01:48 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 46
|
Gölgesiyle Yarışan Tay - ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
08-26-2025, Saat: 01:45 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 48
|
Ot Yiyen Kaplan - Serdar ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
08-26-2025, Saat: 01:39 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 45
|
Atatürk'ün Çocukluk Anıla...
Forum: Hayatı ve Anıları
Son Yorum: Serdar102
07-25-2025, Saat: 12:21 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 117
|
|
|
Yorgunluğun Çözümü Vitamin mi, Aminoasit mi? |
Yazar: Sağlı@k ve Yaşam - 05-02-2012, Saat: 04:08 PM - Forum: Sağlık
- Yorumlar (2)
|
 |
[video=youtube]
http://www.youtube.com/watch?v=oAX4scJotqg [/video]
Son 30 yıldır hareketsizlik ve dengesiz beslenme, yorgunluğun görülme sıklığını artıran en önemli iki sebep… Önemsenmeyen yorgunluk belirtileri eş-dost-arkadaş tavsiyesi sonrasında alınan ilaç veya takviyelerle giderilmeye çalışılır. Oysa bu bir hatadır…
Aile Hekimi Dr. Murat Berksoy, “ Yorgunluk tanısının uzman tarafından konulması gerekir. Çünkü ilk evrede vücudun enerjiye yani daha çok aminoaside ihtiyacı olabilir. Vitamine değil. Çevre tavsiyesiyle alınan yanlış ilaç veya takviyeler rahatsızlığın zaman içinde kronik hastalığa dönüşmesine sebep olabilir†dedi.
Günümüzde ‘yorgunluk’ artık hastalık olarak kabul ediliyor. Yapılan araştırma sonuçlarına göre; zaman içinde sinsice ilerleyip kronikleşen yorgunluk kişinin aile, okul, iş ve sosyal yaşamını olumsuz etkilediği için boşanma, işte-derste başarısızlık hatta trafikte ölümle sonuçlanan kazalara sebep oluyor. Oysa zamanında önlem alınıp, tedavi edilebilse tüm bunları engellemek mümkün. Son 30 yıldır hareketsizlik ve dengesiz beslenmenin yorgunluğun görülme sıklığını artıran en önemli iki sebep olduğunu vurgulayan Aile Hekimi Dr. Murat Berksoy, şunları söyledi:“Yorgunluğa yönelik çözüm öneren vitamin-mineral ağırlıklı takviyeler vardır. Bu tip takviyeler enerjiden ziyade genel vücut sağlığına hizmet etmektedir. Kendini yorgun hisseden kişinin enerjiye yani daha çok aminoaside ihtiyacı vardır. Vitamine değil. Günlük enerji miktarını yükseltmek üzere doğrudan enerji metabolizması üzerine çalışan ve enerjinin en alt birimi olan ATP miktarını artırmaya yönelik takviyelerin kullanılması önerilebilir. Eş-dost-arkadaş tavsiyesiyle alınan takviyeler rahatsızlığın zaman içinde kronik hastalığa dönüşmesine sebep olabilir. Bu konuda mutlaka uzman doktorun yönlendirmesine ihtiyaç duyulmalıdır.â€
Yorgunluk iş gücünü nasıl etkiler?
Yorgunluk sendromunun vücutta yaptığı değişikliklerle çalışan kişilerde gün boyunca isteksizlik, konsantrasyon eksikliği, uykuya meyil, çabuk yorulma gibi fiziksel sorunlar oluşturduğunu ifade eden Dr. Murat Berksoy, “ Bu durum iş verimliliğini olumsuz yönde etkilemekle beraber iletişim becerilerini de azaltır. İşe geç kalan, işte bitkin olan, verimliliği azalan çalışanlar etrafındaki diğer çalışanların işgücünü de olumsuz etkiler adeta virüs gibi belirtiler işyerinde yaygınlaşabilir. Yorgunluk yaşam kalitesinde düşüşe sebep olmakla beraber iletişimde oluşturduğu güçlükler sonucu kişiler arasına çatışmalar ayrılıklara dostlukların, ortaklıkların bozulmasına birlikte çalışma ahenginin olumsuz yönde değişmesine sebep olmaktadır.†dedi.
* Yorgunluğun çözümünde aminoasitlerin rolü var mıdır?
Açıklamalarında yorgunluğun çözümünde aminoasitlerin rolüne de değinen Dr. Murat Berksoy; “Uzman bir doktor tarafından yapılan fiziksel muayene ve laboratuar testleri ile saptanmış sorunların tedavisi sırasında uygun dozda uygun süre vitamin, mineral, aminoasit gibi desteklerin yararı olmakla birlikte gelecekte yaşanacak sorunların önlenebilmesi için yaşam biçimi değişikliklerine ihtiyaç vardır. Bu desteklerden yararlanırken uzman doktorların düzenli kontrollerinin sağlanması ile kalıcı çözümlere ulaşılabilir. Ayrıca L-Karnitin başta olmak üzere, L-Arjinin, L-Glutamin, L-Treonin, L-Serin ve Vitamin B12 gibi bileşenlerin sinerjik aktivitesi; hücresel enerji üretimini artırmaya ve nöronal membranların bütünlüğünü sağlamaya katkıda bulunur. Dolayısıyla bu bileşenler, fiziksel ve zihinsel yorgunluk durumlarında geçici olarak azalan enerjinin yerine konmasına yardımcı olur ve böylece sabah başlayan gün boyu süren yorgunlukların önüne geçmek mümkündür.†dedi.
*Antibiyotik ve antidepresan ilaç kullanımı yorgunluğa sebep mi?
Uykusuzluk, stresli çalışma ortamı, zorlu iş ilişkileri, sık geçirilen enfeksiyon, yoğun kullanılan antibiyotik ve antidepresan gibi ilaçların kişide kronik yorgunluk belirtilerini harekete geçirebileceğini belirten Berksoy sözlerine şöyle devam etti: “Sık kullanılan antibiyotikler bağışıklık sisteminin en önemli kısımlarından florayı bozar, antidepresanlar ve diğer ilaçlar da böbreküstü bezlerindeki hormon salınımını etkiler. Bunlar da yorgunluğa sebep olabilir.â€
|
|
|
Kanuni'nin Hürrem'e yazdığı şiir. |
Yazar: history - 05-02-2012, Saat: 11:50 AM - Forum: Şairlerimiz
- Yorumlar (2)
|
 |
Bu şiir kanuni Sultan Süleyman tarafından Eşi Hürrem Sultana yazılmıştır
Celis-i halvetim, varım, habibim mah-ı tabanım
Enisim, mahremim, varım, güzeller şahı sultanım
Hayatım hasılım,ömrüm, şarab-ı kevserim, adnim
Baharım, behçetim, rüzum, nigarım verd-i handanım
Neşatım, işretim, bezmim, çerağım, neyyirim, şem’im
Turuncu u nar u narencim, benim şem’-i şebistanım
Nebatım, sükkerim, genc,m, cihan içinde bi-rencim
Azizim, Yusuf’um varım, gönül Mısr’ındaki hanım
Stanbulum, Karaman’ım, diyar-ı milket-i Rum’um
Bedahşan’ım ve Kıpçağım ve Bağdad’ım, Horasanım
Saçı marım, kaşı yayım, gözü pür fitne, bimarım
**ürsem boynuna kanım, meded he na-müsülmanım
Kapında çünki meddahım, seni medh ederim daim
Yürek pür gam, gözüm pür nem, Muhibbi’yim hoş halim!
Muhibbi (Kanuni Sultan Süleyman’ın mahlası)
Bugünkü dille;
Benim birlikte olduğum, sevgilim, parıldayan ayım,
Can dostum, en yakınım, güzellerin şahı sultanım.
Hayatımın, yaşamımın sebebi Cennetim, Kevser şarabım
Baharım, sevincim, günlerimin anlamı, gönlüme nakşolmuş resim gibi sevgilim, benim gülen gülüm,
Sevinç kaynağım, içkimdeki lezzet, eğlenceli meclisim, nurlu parlak ışığım, meşâ€™alem.
Turuncum, narım, narencim, benim gecelerimin, visal odamın aydınlığı,
Nebatım, şekerim, hazinem, cihanda hiç örselenmemiş, el değmemiş sevgilim.
Gönlümdeki Mısır’ın Sultanı, Hazret-i Yusuf’um, varlığımın anlamı,
İstanbul’um, Karaman’ım, Bütün Anadolu ve Rum ülkesindeki diyara bedel sevgilim.
Değerli lal madeninin çıktığı yer olan Bedahşan’ım ve Kıpçağım, Bağdad’ım, Horasan’ım.
Güzel saçlım, yay kaşlım, gözleri ışıl ışıl fitneler koparan sevgilim, hastayım!
Eğer ölürsem benim vebalim senin boynunadır, çünkü bana eza ederek kanıma sen girdin, bana imdad et, ey Müslüman olmayan güzel sevgilim.
Kapında, devamlı olarak seni medhederim, seni överim, sanki hep seni öğmek için görevlendirilmiş gibiyim.
Yüreğim gam ile, gözlerim yaşlarla dolu, ben Muhibbi’yim, sevgi adamıyım, bana bir şeyler oldu, sarhoş gibiyim. Bir hoş hale geldim.
|
|
|
Bebekler Kaç Saat Uyumalı? |
Yazar: Sağlı@k ve Yaşam - 05-01-2012, Saat: 02:18 PM - Forum: Sağlık
- Yorum Yok
|
 |
Yenidoğan genellikle günde 16-18 kadar saat uyur. Bazı bebekler sık aralıklarla uyanırken bazıları 4-5 saat kadar aralıksız uyuyabilirler.
İlk 6 hafta:İlk haftalardan itibaren bebeğinize geceyle gündüz farkını öğretmeye başlamanızda fayda var. Bunun en kolay yolu, gündüz saatlerinde uyuyorken çocuğunuzu gündelik gürültülerden uzak tutmamak, sessiz olmak için özel bir çaba sarf etmemek ve uyuduğu ortamı karanlık hale getirmemek; gece saatlerinde uyuyorken ise tam tersine mümkün olduğunca aydınlık olmayan ve sessiz bir ortam sağlamaktır.
6-8. haftalar:Bu haftalarda bebek günde 14-15 kadar saat uyur. Geceyle gündüz farkları gözlenmeye başlanır. Beslenme aralıklarının uzamasıyla gece uykusu da uzamaya başlar. İkinci ay bebeğin günlük aile düzenine alışmaya başlaması açısından önemlidir. Artık, geceleri yatmadan önce bebeğinizi uyandırıp son bir kez besleyebilir, sabahları uyandırarak güne sizin uygun gördüğünüz zamanda başlamasını sağlayabilirsiniz. Bebeğinizin huzursuzluk ve ağlama dönemleri de (eğer kolik değilse) artık genellikle günün sonuna denk düşer ve huzursuzluğu kaka yapmayla sona erer. Bebeğiniz emip uyumaya kendini hazırlamıştır.
16. haftadan sonra:Bu dönemde bebeğin gece 7-8 saat kesintisiz uyuması beklenir. Bebek için “kesintisiz uykuâ€nun anlamı, derin uykudan hafif uykuya geçiş aşamalarını uyanmadan atlatmaktır. Gün içinde toplam 14 saat uyumalıdır. Hafif uykuya geçen bebek ağlar, sesler çıkarır, yatakta döner, ama unutmamak gerekir ki tüm bunlar olurken hâlâ uyumaktadır ve uyku içi bu geçiş aşamalarında kendi kendini sakinleştirerek/rahatlatarak derin uykuya geçmeyi öğrenmelidir.
20. haftadan sonra:Bu dönemden itibaren bebeğin kesintisiz gece uykusunun yanında öğleden önce ve sonra birer kez olmak üzere en az iki gündüz uykusu uyuması beklenir. Uyumasa bile bu saatleri yatakta kendi başına geçirmesinde yarar vardır. Toplam 13-14 saat uyuması beklenir.
24-48. haftalar: Gündüz toplam 3-4 saat uyuyan bebeğin gece aralıksız 11 saat uyuması beklenir. Ama çoğu ebeveyn bu kadar şanslı değildir. Çünkü bu aylarda bebeklerin, gündüz edindikleri dönme, tırmanma, emekleme gibi yetenekleri gece yatakta devam ettirmek istedikleri ve uykuya dalamadıkları görülür. Bebeğin özellikle 24-48. haftaları arasında birden yabancılara hatta sıklıkla gördüğü bakıcı veya teyze, dayı gibi tanıdık olan yüzlere karşı tepkili olmaya başlaması mümkündür. Bebeğiniz tanıdık olmayan mekanlarda kendisini huzursuz hissedecek ve özellikle annesine daha sıkı sarılacaktır. Bu duygusal tepki “ayrılık kaygısı†olarak adlandırılır. Bebeğinizin duygusal ve ruhsal gelişiminde önemli olan bu dönemde aslında bebek çevresindeki kişilerden farklı bir birey olduğunu anlamaya başlar ve anne babadan ayrılma kaygısı yaşar. Çeşitli uyku problemlerinin yaşanması son derece normaldir. Özellikle uyandığında kendini karanlık bir ortamda bulursa, anne babasını kaybettiğini düşünüp üzüntüyle ağlayabilir. Anne babaların bu kritik döneme dikkat etmeleri ve bebeğin ihtiyaç duyacağı her an yanında olmak için ayrı özen göstermeleri gerekir.
|
|
|
Bu Kızlar Hep Böylemidir Abla ?... |
Yazar: Orhan-38 - 05-01-2012, Saat: 01:23 PM - Forum: Şiirler
- Yorumlar (1)
|
 |
Bir yanları buz
Bir yanları bal
Bir yanları tuz
Gün boyunca şen şakrak
Geceleri huzursuz.
Bu kızlar hep böyle midir abla?
Bu kızlar hep böyle midir abla?
Aynalar karşısında usta
Sokaklarda acemi.
Evlerinde masum bir çiçek
Okullarında en deli en neşeli.
Pastahanelerde ürkek aceleci.
Bu kızlar hep böyle midir abla?
Bu kızlar hep böyle midir abla?
Duvarlarında onca poster yakışıklı artist
Düşlerinde
Ya doktor ya mühendis.
Ben babadan "berber çırağı"
Tek sermayesimakası tarağı
Daha belli değil
Bir baltaya sap olacağı
Beni de bir seven çıkarmı be abla?
Bu kızlar hep böyle midir abla?
Saçlarında gül kokusu
Yüreklerinde hep "eve geç kaldım" korkusu
Uzaklardan bir baksam
Can buluyor içim dışım
Yanlarına bir varsam
Bir hiddet bir hışım
Çözemedim doğrusu
Bu kızlar hep böyle midir abla?
Bu kızlar hep böyle midir abla?
Bir yanları kapris
Bir yanları naz.
Ne yapsam ne etsem
Az buluyorlar az.
Geçen gün birine usulca yaklaştım.
Açıldım sevdamı anlattım.
Öyle bir güldü ki bana
Utancımdan ağladım.
Meğer başka biriyle çıkarmış.
Hem de o'nun
Parası arabası daha neleri varmış
Benim gibi biriyle işi olmazmış.
Dersine iyi çalış dedi bana giderken
Ardından öylece baka kaldım.
Anladım ki ben
Bu aşk dersinde
Daha ilk günden sınıfta kaldım
Daha ilk günde abla.. !
Senin de sevdiğin zengin mi be abla..
Alıntıdır...''Emrah Yigit''
|
|
|
Liseye devam ederken evliliğe vize |
Yazar: history - 05-01-2012, Saat: 10:56 AM - Forum: Güncel Haberler
- Yorumlar (6)
|
 |
MİLLİ Eğitim Bakanlığı, 4+4+4 sisteminin ardından lise sistemini sil baştan
değiştiren yeni yönetmelik hazırladı. Orta Öğretim Kurumları Yönetmelik
taslağına göre lise sistemi yeni baştan ele alınıyor. Yönetmelik taslağı tüm
liseleri kapsarken imam hatip liseleri, meslek liseleri, fen liseleri, anadolu
öğretmen liseleri gibi farklı diğer tüm liselerin yönetmelikleri kaldırılıyor.
Böylece tüm lise türlerinin yönetmeliği tek elde toplanmış oluyor. Liseye devam
ederken evliliğe de vize geliyor. Yeni yönetmelik taslağıyla liselere
getirilmesi planlanan yeni sistem şöyle:
|
|
|
Atatürk ve bu gün... |
Yazar: history - 04-30-2012, Saat: 11:54 AM - Forum: Mustafa Kemal Atatürk
- Yorum Yok
|
 |
Mustafa Kemal ATATÜRK
‎"Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız ...şurası var ki, din Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. Softa sınıfının din simsarlığına müsaade edilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler iğrenç kimselerdir. İşte biz bu vaziyete karşıyız ve buna izin vermiyoruz. Bu gibi din ticareti yapan insanlar masum halkımızı aldatmışlardır; Bizim ve sizlerin asıl mücadele edeceğimiz ve ettiğimiz bu kimselerdir. Hangi şey ki, akla, mantığa, halkın menfaatine uygundur; biliniz ki, o bizim dinimize de uygundur. Eğer bizim dinimiz aklın mantığın uyduğu bir din olmasaydı, mükemmel olmazdı, son din olmazdı."M.K.ATATÜRK
|
|
|
Hiç Dönmezmiş Gidenler... |
Yazar: Orhan-38 - 04-30-2012, Saat: 11:53 AM - Forum: Şiirler
- Yorumlar (4)
|
 |
hiç dönmüyor gidenler
oysa ki ben...
yaşamın kıyısında sahile vuran minik bir dalgaydım
göz yaşlarım hırçınlığımdı sensizliğim kederimdi
ne senim vardı öylesine çok
ne de sensizliğim vardı alabildiğince az
ve... hep bir tarafım bir eksik bir yarımdı
senden kalan bir ayrılık bestesiydi
hıçkırıklarıma karışan
ve bir akşam vaktinde düştün avuçlarımdan
bir damla su misali gibiydin
tutamadım...
sensizliğimin gölgesinde büyüdüm işte
her köşe başı ayrı keder sakladı senden öteye
ve suskunluğum aslında bir çığlıktı
sen duymasan da ben haykırdım olabildiğince
ve sen... gittin işte
her gelişin sazlı sölü karnavaldı yüreğimde
ama ya sebebsiz gidişin
sessiz bir sukunetin gölgesinde kaldı nedensizce
biliyorum ki ...
sevda burçlarına sevgi pankartlarımı açmayacağım artık
her kapı çalışında sevinmeyeceğim çocuk gülüşüyle
ve her bir yanım senden eksik yaşayacağım
yanlız sileceğim adını tümcelerimden
her gidişe ayrı bir dönüş derler aslında
ama bilmezler ki hiç dönmezmiş gidenler......
''Gönderilmemiş aşk mektupları''
|
|
|
|