Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Forum İstatistikleri |
» Toplam Üyeler: 16,691
» Son Üye: orhand
» Toplam Konular: 98,518
» Toplam Yorumlar: 1,065,494
Detaylı İstatistikler
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 414 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 411 Ziyaretçi Applebot, Bing, GoogleBot
|
Son Aktiviteler |
Acemhe'den :P
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: ÇiLeK
06-18-2025, Saat: 11:21 AM
» Yorumlar: 1,421
» Okunma: 79,723
|
Gidene Mi Zor Kalana Mı ?
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: Gü-lŞ«m-se
05-27-2025, Saat: 09:56 AM
» Yorumlar: 1
» Okunma: 415
|
Türk Askeri Çanakkale'de ...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 01:07 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 566
|
Bıktım Artık Yalnızlıktan...
Forum: Aşk Hikayeleri
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:56 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 270
|
Papağan İle Zürafa - Serd...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:51 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 147
|
Oğlak İle Kartal - Serdar...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 76
|
Zübeyde Hanım Doğumevi - ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:48 PM
» Yorumlar: 2
» Okunma: 285
|
ÖYLESİ'NE...
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: SunSet
03-26-2025, Saat: 01:27 PM
» Yorumlar: 10
» Okunma: 892
|
Ben Serdar Yıldırım. Bu g...
Forum: Sen Yenisin Galiba ?
Son Yorum: Serdar102
03-12-2025, Saat: 11:38 AM
» Yorumlar: 3
» Okunma: 437
|
Ya Atatürk Olmasaydı? - S...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
03-11-2025, Saat: 07:20 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 321
|
|
|
Hüküm yalnız Allah ındır. |
Yazar: halukgta - 07-20-2012, Saat: 08:05 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
İslam ı yaşarken yaptığımız en büyük yanlış, Allah ın verdiği hükümlerine, edindiğimiz yanlış itikatların etkisiyle, elçisini de ortak etmeye çalışmamız olmuştur. Bu yanlışı yapmamızın en büyük nedeni de, bizlerin Kur’an ile arasına girenleri, sorgulamadan kabul etmemizdir.
Allah açıkça hüküm verdiği ve HÜKÜM YALNIZ ALLAH INDIR dediği halde, Allah ın bu hükmünü görmezden gelmemiz, bizleri rivayetlerin ve sanının peşi sıra gitmemizi sağlamıştır.
Bakın Yaradan, hükmünü nasıl bu konuda açıkça vermiş ve bizlere iletmiş.
Enam 57: De ki: Şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah'ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır.
Demek ki Allah ın elçisi de, Allahın gönderdiği delillere dayandığını, onun dışına çıkmadığını, hükmü yalnız Allah ın verdiğini, doğru hüküm veren yalnız Allah olduğunu, çok açık bir şekilde anlatıyor.
Maide suresi 44. ayette de Allah bizleri uyararak bakın ne söylüyor?
(Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.)
Buradan da anlaşılıyor ki, hem peygamberimiz, hem de ondan sonra devleti yönetenler, yalnız ve yalnız Allah ın Kur’an da hüküm verdiği ile topluma hükmetmesi gerektiği apaçık anlaşılıyor. Bu durumda peygamberimiz Kur’an ın hükmetmediği bir konuda sizce hüküm verebilir mi, bu kadar açık ayetler varken?
Peygamberimiz de, Allah ın Kur’an da vermediği hükümleri verme yetkisi vardır diye iddia edenlere, aşağıda ki ayeti de hatırlattığımda, hala inat ediyorlarsa, onlara söyleyecek sözümüz yok demektir.
Hakka 44; Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi, 45 Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık. 46 Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik.
Ayette Allah ın elçisini, apaçık nasıl dikkatini çektiğini anlamaya çalışmayanlara gözlerini, kulaklarını, gönüllerini kapatanlara ne yapılabilir ki? Allah sizlere inancınızı, imtihanınızı yaşamak adına gönderdiğim kitaba elçim, asla hiç bir şey ilave edemez, bunu sakın unutmayın diyor bizlere. Bunu anlamamakta ısrar edip, Kur’an dan hurafe inançlarına delil aramak adına, kelimelerin ardı sıra anlamlar çıkartıp, gönüllerini perdeleyenlere yapacak hiç bir şey yok demektir.
Enam suresi 19. ayette Allah elçisine deki onlara diyerek, bakın bizlere ne söylemesini emrediyor.
(Bu Kuran bana vahyolundu ki, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım.)
Sizce her şey çok açık değil mi? Yine Araf suresi 3. ayetinde;
Araf 3: (Ey insanlar), Rabbinizden size indirilene uyun ve O'ndan başka velilere uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!
Enam suresi 50. ayetinde;
(Yalnız bana vah yedilene uyarım ben!")
Her şey o kadar açık ve net bizlere iletildiği halde bizler, bu gerçekleri perdeleyerek, ne yani peygamberimiz postacımıydı deme saygısızlığını gösterebiliyoruz. Bunu söyleyenlere şunu sormak gerekmez mi, ne yani peygamberimiz Yüce Rabbin hüküm ortağımıydı? Bunu üzülerek yazıyorum, ama ne yazık ki bunlar günümüzün acı gerçekleri.
Bu konuda, yine Kur’an a bakmaya devam edelim. Allah bakın açıkça hükmün kendisinde olduğunu, nasıl bizleri uyararak söylüyor.
Enam 62: Sonra insanlar gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülürler. Bilesiniz ki hüküm yalnız O'nundur ve O hesap görenlerin en çabuğudur.
Maide 49: (Sana şu talimatı verdik): Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma. Allah'ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et. Eğer (hükümden) yüz çevirirlerse bil ki (bununla) Allah ancak, günahlarının bir kısmını onların başına bela etmek ister. İnsanların birçoğu da zaten yoldan çıkmışlardır.
Bu iki ayetten de anlaşıldığı gibi, hüküm yalnız Allah ın dır, onu uygulamak ve topluma Allah ın hükümleri ile hükmetmek, peygamberimizin ve devleti yönetenlerin görevidir. Zaten Allah Kefh suresi 26. ayetinde bakın ne diyor bizlere.
(Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz.)
Allah Kur’an da, biz her şeyden nice örnekler verdik diyorsa, elçisine verdiği görevin tanımını da yapmıştır. Gelin şimdide ona bakalım. Acaba Allah elçisine, nasıl bir görev vermiş?
Ahkaf 9: De ki: "Ben, resuller içinden bir türedi değilim! Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Bana vahye dilenden başkasına da uymam! Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim.
Enam 48: Biz peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.
Ankebut 18: "Eğer yalanlarsanız bilin ki, sizden önceki ümmetler de yalanlamıştı. Resule de düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.
Ahzap 45-46: Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil
olarak gönderdik.
Ankebut 50: Dediler ki: “Ona Rabbinden mucizeler indirilseydi ya!†De ki: “Mucizeler ancak Allah katındadır ve ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.â€
Ne dersiniz, Allah ın elçisine verdiği görev ve sorumluluk, sizce çok açık anlatılmamış mı? Anlatılmış ise, bizlerin yaptığı bu yanlışı nasıl açıklayabiliriz? Bu hatanın sonucunu tahmin eden var mı? Hiç sanmıyorum, bunun farkında olabilseydik, her saniyemizi Rahman dan özür dilemekle geçirirdik.
Allah bir ayetinde Kurtuluşa erenlerden bahseder ve bakın bu kurtuluşa erenlerin, kimler olduğunu söyler bizlere.
Bakara 5. İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.
Bu ayet üzerinde lütfen dikkatle düşünelim. Eğer hidayete erenlerden olmak istiyorsak hurafenin, sanı bilgilerin ardından değil, Allah katından gelen, FURKAN ın, doğru ile eğriyi ayıran Kur’an ın peşi sıra gidenlerden olalım. Çünkü Allah emin olmadığımız bilgilerin ardı sıra gitmeyin diye, bizleri nasıl uyarıyordu hatırlayalım.
İsra 36: Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.
Allah o kadar güzel uyarıyor ki bizleri, aklını zerre kadar kullanan, her şeyi çok açık anlayacaktır. Kur’an ı kendi koruması altına aldığını söyleyen Yaradan, yalnız ve yalnız Kur’an ın peşi sıra gitmemizi apaçık anlatıyor. Daha da ileri giderek, Kur’an ile yetinmeyenlere, atalarının yanlış itikatlarına, hurafelerine iman etmeye devam edenleri de uyarıp, bakın ne söylüyor.
Ankebut 51: Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.
Araf 185: Allah'ın göklerdeki ve yerdeki mülkiyet ve tasarrufuna, Allah'ın yaratmış olduğu herhangi bir şeye ve ecellerinin gerçekten yaklaşmış olması ihtimaline hiç bakmadılar mı? Artık bu Kur'ân'dan sonra başka hangi söze inanacaklar.
Evet, Rabbim ne yazık ki, bugün biz Müslümanların büyük çoğunluğu, Kur’an ı yeterli görmüyor ve Kur’an da her şey yoktur, özet bilgiler vardır diyoruz. Ne olursun affet bizleri. Daha da ileri giderek, İslam ı daha iyi anlayabilmeleri ve yaşayabilmeleri için, beşeri kitaplara yönlendiriyorlar toplumu. Böylece Kur’a ile toplumun arasına girilmiş oluyor.
Verecek o kadar çok örnekler var ki Kur’an dan. Bizlere düşen Allahtan başka VELİ edinmeden, Kur’an ile aramıza asla kimseyi sokmadan, ondan yararlanmak olmalıdır. Elbette her bilgiden ve âlim kişilerden faydalanmalıyız. Bunda hiç şüphe yok. Çünkü her insan aynı kapasitede değildir, araştırmalı ve daha iyi anlamak adına çaba göstermelidir. Ama önce Allah ın yemin ederek kolaylaştırdığı, Kur’an a bakmalı ve onu anlamaya bizzat çaba harcamalıdır.
Allah Zühruf suresi 44. ayetinde bakın ne diyor.
(Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.)
Yaradan bizleri Kur’an dan sorumlu tutacağını söylüyorsa, sizce bizleri ilgilendiren, muhkem ayetleri anlaşılması zor olarak Kur’an da bizlere gönderip, daha sonrada sorumlu tutar mı? İnanın ne söylediğimizi bilmiyoruz. Daha da kötüsü, nasıl yanlış itikatların peşi sıra gittiğimizin ise, hiç farkında değiliz.
Gelin Kur’an ı anlayarak, bilerek, üzerinde düşünerek her gün bolca okuyalım. Allah ayetleri okuyup, anlayanların gönül gözünü açarım diyorsa, bizlere düşen biraz çaba göstermek olmalıdır. Birilerinin söylemlerinin peşi sıra giderek, imtihan olunmaz. Eğer imtihan olduğumuzu biliyor ve inanıyorsanız, lütfen Allah ın rehberini bir öğrenci misali anlayarak ve düşünerek okuyalım dersimizi çalışalım. Bakın her şeyin o zaman, nasıl çok daha farklı olduğunu göreceksiniz.
Dilerim cümlemizin gönül gözleri açık, gözleri ve kulakları perdelenmemiş, Rabbin halis kulları arasında oluruz.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
|
|
|
Münacaat |
Yazar: PCKoPaT - 07-18-2012, Saat: 02:19 AM - Forum: Aşk (Genel)
- Yorumlar (2)
|
 |
Bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı
ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylâk
büklümlerinin içten ve dışardan
sarmaladığı günlerde
bir zamandı
heves ettim gölgemi enginde yatan
o berrak sayfada gezindirsem diye
ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.
Vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi
genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için
halbuki aşk, başka ne olsundu hayatın mazereti
demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
vay ki gençtim
ölümle paslanmış buldum sesimi.
Hata yapmak
fırsatını adem'e veren sendin
bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana
gençtim ben ve neden hata payı yok diyordum hayatımda
gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi
haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne
bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak
bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini
tanıdım ademoğlu kimin nesiymiş
ter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi.
Çeşme var, kurnası murdar
yazgım
kendi avucumda seyretmek kırgın aksimi.
Gençtim ya, ne farkeder deyip geçerdim
nehrin uğultusu da olur, dalların hışırtısı da
gözyaşı, çiğ tanesi, gizli dert veya verem
ne fark eder demişim
bilmeden farkı istemişim.
vay beni leylâk kokusundan çoban çevgenine
arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık!
yola madem
çöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştım
hava bozar, yüzüm eğik giderdim yine
yaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlar
yola devam ederdim.
Gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim
gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın
onunla ben
hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık.
Oysa bu sürgün yeri, bu pıtraklı diyar
ne kadar korkulu yankı bulagelmiş gizlerimizde
hani yok burda yanlışı yoklayacak hiç aralık
bütün vadilere indik bir kez öpüşmek için
kalmadı hiç bir tepe çıkılmadık
eriyeydik nesteren köklerine sindiğimizce
alıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydık
ah, bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydı
doğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamız
ama kendi çeperlerimizi böyle kana buladık
gönendi dünya bundan istifade
dünya bayındırladı
bir yakış, bir yanış tasarımı beride
öte yakada benî âdem
her gün küsülü kaldık.
Bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan
artık bu yaşa erdirdin beni, anladım
gençken almadın canımı, bilmedim
demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş
çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer
çiğ tanesi sanmak ne cüret, gözyaşıymış
insanın insana raptolduğu cevher.
Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?
İsmet Özel
|
|
|
Bir şey yapılmalı. |
Yazar: Av.bey - 07-16-2012, Saat: 02:57 AM - Forum: Şikayet ve Öneriler
- Yorumlar (17)
|
 |
Sevgili yönetim ve pek saygı değer arkadaşlarım,
1-Forum aktif değil ne yazık ki...bunun olmaması için yönetim tarafından biraz reklam fena olmaz..
2-eski üyeler hep o MEŞHUUUUR eski 'ruh'tan bahsediyorlar ancak sadece şikayet edip gidiyorlar hiç bir faaliyetleri yok.Eğer bu kadar dert ediyorlarsa biraz buraya takılsınlar.her şey facebook değil.
3-Arkdaşlardan isteğim ise paylaşımda bulunulmalı.
4- Eğer bu yazdıklarım 1-2 gün içerisinde cevaplanmıyorsa zaten yönetim bu sayfayı sallamıyor demektir.
Saygılarımla...
|
|
|
Nisa suresi 159. ayet bizlere neler anlatıyor? |
Yazar: halukgta - 07-15-2012, Saat: 11:06 AM - Forum: İslam
- Yorumlar (1)
|
 |
Kur’an bizler için bir rehber ve yine bizler için imtihanımızın asıl kaynağıdır. Madem sorumlu olduğumuz Kur’an, öyleyse ondan faydalanmasını da doğru öğrenmeliyiz ki, yanlışa düşmeyelim.
Allah Kur’an ın özelliklerinden bahsederken, biz her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız der bizlere. Ayetler üzerinde düşünmemizi, aklımızı kullanmamızı ister. Kur’an ı kolaylaştırdığını ve her konuyu yine Kur’an içinde örneklerle açıkladığını, eksik bırakmadığını, kendi içinde her konuya açıklık getirdiğini anlatır bizlere.
Buradan da anlaşılıyor ki, Kur’an ayetlerini anlamaya çalışırken, beşeri bilgilere, rivayetlere göre değil, yine Kur’an ın verdiği örneklerinden, bilgilerden yola çıkarak, ayetleri anlamamız gerektiğini öğütler.
Nisa suresi 159. ayeti, gelin şimdi bu bilgiler ışığında anlamaya çalışalım. Yani Kur’an ın verdiği bilgilerden yola çıkalım. Önce ayeti yazalım.
Nisa suresi 159; Ehlikitap'tan her biri, ölümünden önce ona mutlaka inanacaktır. Kıyamet günü de o, onlar aleyhine bir tanık olacaktır.
Bu ayetin öncesinde yazılan ayetlere önce bakalım, Allah hangi konulardan ve kimlerden bahsediyor?
(Nisa 155: Başlarına gelenler; ahitlerini bozmaları, Allah'ın ayetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ve "Kalplerimiz kılıflıdır" demeleri, daha doğrusu, küfürleri yüzünden Allah, kalpleri üzerine mühür basmıştır da pek azı müstesna, iman etmezler.
156: Küfürleri sebebiyle, Meryem aleyhinde büyük bir yalan söylemeleri yüzünden...
157: "Biz, Allah'ın resulü Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük" demeleri yüzünden. Oysaki onu öldürmediler, onu asmadılar da; sadece o onlara benzer gösterildi. Onun hakkında tartışmaya girenler, onunla ilgili olarak tam bir kuşku içindedirler. Onların, ona ilişkin bir bilgileri yoktur; sadece sanıya uymaktalar. Onu kesinlikle öldürmediler.
158: Tam aksine, Allah onu kendisine yükseltti. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.)
İnsanların başlarına gelenlerin sözlerinde durmayıp, inkârcı olmalarından ve peygamberlere karşı takındıkları tavrın, onların cezalandırılmasına neden olduğunu söylüyor. İman etmemeleri, Meryem aleyhinde iftira atmaları, onların küfürlerini artırdığı örneğini de veriyor.
Daha da ileri giderek, Allah ın resulü Hz. İsa yı öldürdüklerini iddia ediyorlar. Hâlbuki onu asamadıklarını, onlara benzeri gösterildiğini söylüyor. Hz. İsa hakkında bilinçsizce tartışmaya girenler, bilgileri olmadığı halde onu çarmıha gerdik diyenler, ancak sanıya inanmaktadırlar diyor Kur’an. Çünkü Hz. İsa yı öldüremediklerini Allah açıklıyor.
Daha da net bir açıklamayla, Allah Hz. İsa yı kendisine yükselttiğini söylüyor. Bu ne demektir? Allah elçisinin, bu Dünya ile ilişkisini kesmiş, ama kimseye göstermemiştir.
Dünyaya gelişi nasıl bir mucize ise, Rahmanın huzuruna gidişi de yine bir mucize ile olmuştur.
Buradan da anlaşılıyor ki, ayette geçen ehli kitap Yahudi ve Hıristiyanlar.
Şimdide gelelim Nisa 159. ayete. Allah bu ayetinde aşağıdaki sözleriyle neyi ve kimleri kast etmiş olabilir?
(Ehlikitap'tan her biri ölümünden önce ona mutlaka inanacaktır. Kıyamet günü de o, onlar aleyhine bir tanık olacaktır. )
Önce ehlikitap toplumundan bahsederken, kimlerden bahsettiği ve hangi konuda bu toplumun inanacaklarını anlamaya çalışmalıyız. Bu ayetten önceki ayetleri düşündüğümüzde, Yahudiler Hz. İsa nın Allah ın elçisi olduğuna iman etmiyorlardı, ayrıca Hıristiyanlarda Hz. İsa nın çarmıha gerildiğine inanıyorlardı. Yahudilerde astıklarını zannediyorlardı Hz. İsa yı. Kur’an bütünlüğünde düşünürsek, Hıristiyanların Hz. İsa nın Allah ın oğlu olduğuna da iman ettiklerini ve Allah nın bu konudaki ikazlarını biliyoruz. Bu günde buna inanmıyorlar mı zaten? Bir örnek verelim Kur’an dan.
Nisa 171: Ey Ehlikitap! Dininizde aşırılığa gidip doymazlık etmeyin! Allah hakkında gerçek dışı bir şey söylemeyin! Meryem'in oğlu İsa Mesih, Allah'ın resulü ve kelimesidir. Onu, kendisinden bir ruhla beraber Meryem'e atmıştır. Artık Allah'a ve resullerine inanın. "Üçtür!" demeyin. Son verin, sizin için daha iyi olur. Allah Vâhid'dir, tek ve biricik ilahtır. Kendisi için bir çocuk olmasından arınmıştır O. Yalnız O'nundur göklerdekiler ve yerdekiler. Vekil olarak Allah yeter.
Demek ki buradaki muhataplar, Yahudi ve Hıristiyan toplumu olduğu çok açık. Çünkü Hz. İsa bu topluma peygamber olarak gönderilmişti. Zaten biz Müslümanlar, tüm bu gerçekleri Kur’an dan öğreniyor, biliyor ve iman ediyoruz.
Buradan da anlaşılıyor ki, tüm buna inanan ehli kitap ümmeti(Yahudi ve Hıristiyanlar) ölmeden önce Hz. İsa ile ilgili tüm gerçekleri anlayacaklar, ona inanıp gerçekleri göreceklerdir diyor. Tabi bu gerçekleri ölüm anında mı görecekler, onu bilemiyoruz. Çünkü detay verilmemiş.
Ayetin devamında açıklanan da, bu düşünceyi destekliyor ve kıyamet günü peygamberlerin şahit olarak çağrıldığında, Hz. İsa nın tanıklık yapacağını söylüyor. Buradan da anlaşılıyor ki, Hz. İsa tanık olacaksa, kendi dönemine ve tebliğ ettiği kitabın tanıklığını yapacağına göre, buradan anlaşılması gereken, Yahudilere ve Hıristiyanlara tebliğ ettiği konularda tanıklık yapacağı açıktır.
Çünkü biz Müslümanların tanığı, mahşer günü Hz. Muhammet (s.a) olduğuna göre, Hz. İsa nın bizlerin tanığı olması mümkün değildir. Zaten bizler Hz. İsa ile ilgili gerçekleri Kur'an dan biliyoruz ve iman ediyoruz. Bugün Müslüman olmayan ehli kitap, ne yazık ki bu gerçeği göremiyor ve kabul etmiyor. İşte bu gerçekleri doğru göremeyen bu ehli kitap ümmeti, ölmeden önce ya da ölürken, bu gerçekleri anlayacağını söylüyor ayet. Detayını Allah bilir.
Yaradan bilmemiz gerektiği kadarını açıklamıştır. Açıklanmayan, detay verilmeyen konularda fikir yürütmeyi ve konuşmayı bizlere Allah HARAM kıldığını söylüyorsa, bizlere düşen açıklanan konular hakkında konuşmak, düşünmek olmalıdır.
Hz. İsa nın tanık olacağı dönem, kendi ümmetiyle ya da dönemiyle ilgili olacağına göre, bu ayetten bunları anlamamız gerektiğini düşünüyorum. Yoksa Hz. İsa bugünkü peygamberimizin ümmetine neden şahitlik yapsın. Bizlerin şahidi en son peygamberimiz. Hz. Muhammet olduğu, ayetlerle çok açık anlatılmıştır Kur'an da.
Bu ayet örnek verilerek, ne yazık ki Allah ın hiç bahsetmediği, tek kelime dahi söz etmediği, bugün Hıristiyanların inandığı ve biz Müslümanlarında bir kısmının inandırıldığı bir inanca delil gösterilerek, bakın Hz. İsa kıyametin kopmasından önce dünyaya gelecek ve tüm ehli kitap ona iman edecektir deniyor ve kıyamet alametleri olarak kabul ediliyor.
Nisa 159. ayette dikkat ederseniz Yahudi ve Hıristiyanlardan, bahsedilerek, onlardan her biri ölmeden bu gerçeği görecekler, anlayacaklardır diyorsa, Hz. İsa nın kıyamet kopmadan gelecektir, fikirden yola çıkarak düşündüğümüzde, geçmişte ölen diğer ehli kitabın,(Yahudi ve Hıristiyanların) bu durumda kıyametten önce Hz. İsa yı görmeden ölmüş olacağına ve bu gerçeği göremeyeceğine göre, bu düşünce ve inanç, bahsettiğimiz Kur’an ayetine ters düşmektedir. Böylece bu inancın tamamen yanlış olduğu ortaya çıkmaktadır.
Halbuki bu konu ile ilgili Kur’an da hiçbir açıklama, izahat, detay olmadığı gibi, bu ayetin konuyla da bağlantısı yoktur. Ayette de geçen ehlikitaptan her biri, ölümünden önce dediğine göre, kıyametin kopması değil, ölümlerinden önce bu gerçekleri anlayacağından bahsediliyor.
Ayetin sonunda belirtilen, kıyamet günü tanık olacağının açıklanması da, Hz. İsa nın hesap günü kendi ümmetine, ya da kendi dönemine ait ehli kitaba iman edenlere ya da etmeyenlere tanıklık yapacağı açıktır. Tanıklık ettiği, Rabbin gerçeklerinin ortaya çıkması adınadır elbette. Bu konuda Kur’an da birçok örnekler vardır. Kur’an mahşer günü Hz. Muhammed in (s.a) bizler adına, diğer peygamberlerde kendi ümmetine şahit olarak çağrılacağını, çok açık bir şekilde bizlere bildirmiştir.
Kur’an ayetlerini, yine Kur’an ışığında anlamaya çalışırsak, en doğru yolu izlemiş oluruz. Allah biz her konuyu detaylı açıkladık ve örnekler verdik diyorsa, kıyametin kopmasından önce Hz. İsa nın geleceğini söylemek ve savunmak, kelimelere kendi nefsimizce anlamlar vermek, bizleri Kur’an ın yolundan ayıracak, şeytana yaklaştıracaktır. Ayetleri Kur’an ışığında değil, rivayet ve sanılar ışığında anlamaya çalışırsak, Rabbin doğruları ile asla buluşamayız.
Dilerim Rabbimden Kur’an ayetlerini, yine Kur’an ışığında anlamaya çalışan, aklını Kur’an ile buluşturan, Rabbin halis kullarından oluruz.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
|
|
|
|