| Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
| Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 287 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 283 Ziyaretçi Baidu, Bing, GoogleBot, Yandex
|
| Son Aktiviteler |
Araf Suresi 157. Ayet. On...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-18-2025, Saat: 12:06 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 13
|
İnancını Bu Dünyada Sorgu...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-16-2025, Saat: 03:19 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 21
|
Bizler İnatla, Atalarımız...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-15-2025, Saat: 05:11 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 21
|
Atatürk'ün Çocukluk Anıla...
Forum: Hayatı ve Anıları
Son Yorum: Serdar102
11-15-2025, Saat: 02:39 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 26
|
Ali İmran 78 -79. Ayetler...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-14-2025, Saat: 03:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 23
|
Günün Şiiri
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 10:13 AM
» Yorumlar: 9
» Okunma: 2,324
|
Adı Bende Saklı Sevgili.
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 09:41 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 27
|
Enfal Suresi 12. Ayet. ”V...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-12-2025, Saat: 04:03 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 27
|
Kendi Uydurmalarını Allah...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-09-2025, Saat: 04:22 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 40
|
Rivayetler Kur’an’ın Önün...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-08-2025, Saat: 11:25 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 33
|
|
|
| Erbain Ziyareti ve Anlamı |
|
Yazar: Hasretiim - 08-14-2011, Saat: 06:45 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bu ziyaretin (Sefer ayının yirminci) İmam Huseyn’in (aleyhisselam) şehadetinin 40. günü okunması tavsiye edilmiştir. Tezhip ve Misbah kitaplarında kaydedilen Sehmanı Cemalin İmam Caferi Sadık’tan (aleyhisselam) rivayet ettiği ziyaret şöyledir:
Erbain Ziyareti Okunuşu:
Esselamu alâ veliyyillahi ve habibih.Esselamu alâ halilillahi ve necibih.Esselamu alâ safiyyillahi vebne safiyyih.Esselamu alel Huseyn il mazlum işşehid.Esselamu alâ esir il kurubât ve qatil il eberât. Allahumme inni eşhedu ennehu veliyyuke vebnu veliyyik.ve safiyyuke vebnu safiyyik.Ekremtehu bişşehadeti ve hebevtehu bissaadeti vectebeytehu bi tiybil viladeti.Ve ceeltehu seyyiden mines sade ve qaiden minel qade.Ve zâiden minez Zâde.Ve a’ateytehu mevâris el enbiya,ve ceeltehu hucceten elâ halqike minel evsiyâ.Fee’zere fidduâve menehen Nushe ve bezele muhcetehu fik.Liyestenqize ibâdeke minel cehaleti ve hayretiz zalâle.Ve qed teğazere aleyhi men ğerrethud dünyâ.Ve baâe hazzehu bil erzelil edna.Ve şerâ ahiretehu bissemenil evkes.Ve teğetrese ve teredda fi havahu ve esheteke ve eshete nebiyyeke ve etae min ibadike ehpleş şiqaqi ven nifaq,ve hameletel evzar el mustevcebinen nar.Fe cahedehum fike sâbirenmuhtesiben hetta sufike fi taetike demuh vestubihe herimuh.Allahumme fel’enhum le’nen vebila ve ezzibhum ezaben elima.Esselamu aleyke yebne Resulillah.Esselamu aleyke yebne seyyidil evsiyâ.Eşhedu enneke eminullâh vebnu eminih.İyşte saida ve mezeyte hamiydâ ve mutte feqidâ mezlumen şehidâ.Ve eşhedu ennellahe muncizummâ veedeke ve muhlikun men hezeleke ve muezzibun men qeteleke.Ve eşhedu enneke vefeyte bi ehdillah ve cahedte fi sebilihi hetta etakel yeqin.Feleenallahu men qeteleke.Veleenallahu men zelemeke. Veleenallahu ummeten semiet bizalike fereziyet bih. Allahumme inni uşhiduke enni veliyyun limen vâlah.Ve eduvvun limen âdâh.Bi ebi ente ve ummi yebne Resulillah.Eşhedu enneke kunte nuren fil eslabiş şamihe vel erhamil mutehere.Lem tunecciskel cahiliyyetu bi encasiha ve lem tulbiskel mudlehimmatu min siyabiha.Ve eşhedu enneke min deâimid din ve erkan il muslimin.Ve me’qilil mu’minin.Ve eşhedu ennekel imam ul berrut teqiyyur reziyy ezzekiyyul hâdiyyul mehdi.Ve eşhedu ennel eimmetu min vuldike kelimetut teqva ve e’elamul hudâ vel urvet ul vusqa,vel huccetu elâ ehlid dunya.Ve eşhedu enni bikum mu’min vebi iyâbikum mûqin. Bi şeraiyi dini ve hevatimi ameli.Ve qelbi liqelbikum silmun ve emriy li emrikum mutte’bi.Ve nusretiy lekum muedde.hetta ye’zenellahu lekum.Meekum meekum lâ mee eduvvikum.Salavatullahi aleykum.ve ela ervahikum ve ecsadikum ve şahidikum ve ğaibikum ve zahirikum ve batinikum.
Erbain Ziyareti Anlamı:
Selam olsun Allahın velisine ve habibine. Selam olsun Allahın dostuna ve seçtiğine. Selam olsun Allahın halis kuluna ve halis kulunun oğluna. Selam olsun mazlum ve şehit Huseyn’e (aleyhisselam). Selam olsun bela ve hüzünler esirine ve gözyaşlarıyla katledilene.
Allah’ım! Şehadet ederim ki O senin lütfun ve ikramınla kurtuluşa eren velin ve velinin oğludur, Seçkin kulun ve seçkin kulunun oğludur. Sen kendisine şehadetle lütufta bulundun, saadete has kıldın, soyunun temiz olmasıyla seçtin, Onu yüce kişilerden yüce bir kişi, önderlerden bir önder ve savunanlardan bir savunucu kıldın, kendisine bütün velilerin mirasını verdin, vasilerden kılıp yaratıklarına hüccet ettin. O da halka hücceti tamamladı ve ümmete mazeret bırakmadı, yumuşaklıkla nasihat etti ve kullarını cehaletten ve delalet şaşkınlığından kurtarmak için senin yolunda kanını akıttı. Dünyanın aldattığı ve payını dünyanın değersiz alçak metasına ve ahiretini en değersiz paraya satan, heva ve hevesine dalan ve alçalan kimseler Onun aleyhine birleştiler ve Ona sitem ettiler. Onlar öyle kişilerdir ki seni ve nebini öfkelendirdiler ve kullarının ateşi hak eden omuzlarında ağır günah yükünü taşıyan, şekavet ve nifak ehli kimselere itaat ettiler. O da sabır ve tahammül ederek senin yolunda onlarla cihat etti. Nihayet sana itaat yolunda kanı döküldü ve saygınlığını çiğnemek mubah bilindi. Allah’ım onlara şiddetli bir lanetle lanet net ve onları acılı bir azapla azaplandır.
Selam olsun sana ey Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) oğlu. Selam olsun sana ey vasilerin efendisinin oğlu. Şehadet ederim ki sen Allahın emini ve emininin oğlusun. Saadetli yaşadın ve beğenilmiş olarak geçip gittin, adsız, sansız, mazlum ve şehit olarak dünyadan göçtün. Şehadet ederim ki Allah sana vaat ettiği şeyi gerçekleştirecek, sana yardım etmeyip seni alçaltanı helak edecek ve seni katledeni azaplandıracaktır. Şehadet ederim ki sen Allahın ahdine vefa ettin, ölüm gelip seni buluncaya kadar Allah yolunda cihat ettin. Seni katledenlere Allah lanet etsin, sana zulmedenlere Allah lanet etsin, bunu duyup da razı olanlara Allah lanet etsin. Allah’ım seni şahit tutuyorum ki ben Onun dostuyla dost ve Onun düşmanıyla düşmanım. Anam babam sana feda olsun ey Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) oğlu! Şehadet ederim ki sen yüce sülblerde ve temiz rahimlerde bir nurdun. Cahiliyet devri tüm necasetleriyle seni kirletemedi ve cahiliyetin zifiri karanlıkları sana cahiliyet elbiselerinden giydiremedi. Şehadet ederim ki sen dinin direklerinden, Müslümanların rükunlarından ve muminlerin sığınaklarındansın. Şehadet ederim ki sen iyi, takvalı, beğenilmiş, arınmış, hidayet edici ve hidayet üzere bir imamsın. Şehadet ederim ki senin evlatlarından olan imamların hepsi takva nişanesi, hidayet bayrakları, sağlam kulp ve dünya ehline Allahın hüccetidirler. Şehadet ederim ki ben size ve sizin dönüşünüze inanıyorum, dinimin ahkâmına ve amelimin sonuçlarına yakinim vardır. Kalbim sizin kalbinize teslimdir ve işlerim sizin işlerinize tabidir. Allah izin verdiği an size yardımım hazırdır. O halde ben sizinleyim sizinle, düşmanlarınızla değil. Allahın rahmeti sizin üzerinize, sizin ruhlarınıza, sizin cesetlerinize, sizin hazırınıza, sizin gizlinize, sizin zahirinize ve sizin batınınıza olsun. Duama icabet et ey alemlerin Rabbi!
|
|
|
| Hz. Imam ali’den (as) dualar |
|
Yazar: Hasretiim - 08-14-2011, Saat: 06:43 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Nehcü’l-Belaga’da Hz. Ali’den (Aleyhisselam) nakledilen onlarca dua vardır ve her biri insanlara nasıl dua edeceklerini ve dualarında Allah’tan neler istemlerini öğretmektedir. Hazretin dualarından birkaçını hatırlatmakta fayda vardır.
1-Sefer Duası
İmam Ali (Aleyhisselam) Kufe dışında Nuheyle denilen yerde Muaviye ile savaşa gitmek için atına binerken şöyle dua etti; “Allah’ım! Yolculuğun zorluğundan (ağır kayıplarla) dönüşün kederinden ve (döndüğümüzde) ailemizden, mal ve evlatlarımızdan kötü bir şey görmekten sana sığınırım. Allah’ım sensin yolculukta yoldaşımız ve sensin ehlimizi bıraktığımız (emanet) ettiğimiz. Bu ikisi senden gayrisinde toplanmaz. Zira ehlimiz emanet ettiğimiz, bizimle yoldaş olmaz, bize yoldaş olan da ehlimizle (ailemizle) geride kalamaz (Her yerde hazır ve nazır olan sadece sensin)”
2-İmam Ali’nin (Aleyhisselam) Sıkça Okuduğu Dua
Hazret, sürekli Allah’a şöyle dua ederdi; “Allah’ım! Benim üzerimde hüccetin var, benim sana karşı bir hüccetim yok. Ancak bana verdiğini almaya, beni koruduğunda korunmaya güç yetire bilmiyorum. Allah’ım! Senin zenginliğinin içinde fakir olmaktan, hidayetinden sapmaktan, egemenlik sana aitken mağdur olmaktan sana sığınırım. Allah’ım! Nefsimi, bahşettiğin nimetlerden alacaklarının ilki, bana verdiğin emanetlerden gelen hidayeti bırakıp nefsanî arzularımıza uyarak sapıtmaktan evveli karar kıl! Allah’ım! Sözden uzaklaşmaktan, dinden fitneye düşmekten, senin katından gelen hidayeti bırakıp heva ve heveslerimize uyarak sapıtmaktan sana sığınırız.”
3-Yağmur duası
Yağmur yağmadığı zaman şu duayı okurdu; “Ey Allah’ım! Biz çocuklarımız ve hayvanlarımızın bağrışmaya başlamasından sonra, örtülerimiz ve gölgeliklerimizin altında senin rahmetini umarak, nimetlerinin bolluğunu dileyerek, azabından ve belalarından korkarak sana geldik. Ey Allah’ım bereketli yağmurunla bizleri sula. Bizleri ümitsizlerden etme. Kıtlıkla bizleri helak etme. İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizleri hesaba çekme, ey merhametlilerin en merhametlisi! Zorluklar ve sıkıntılar başımıza çöreklenince, kıtlık dolu seneler bizi bu duruma getirince, zaruri ihtiyaçlar usandırınca ve ağır belalar peş peşe üstümüze gelince, sana gizli olmayan durumumuzu şikâyet etmek için huzuruna geldik. Ey Allah’ım! Bizi ümitsizlikle, hüzünle geri çevirme, bize günahlarımızla hitap etme, bizi amellerimizle ölçme. Ey Allah’ım! Üzerimize bol yağmurunu, bereketini, rızkını yağdır ve rahmetini üzerimize yay.”
4-Savaşa Başlarken Okuduğu Dua
Sıffın’da Muaviye’nin ordusuyla çarpışmaya gittiğinde şu duayı okudu; “Ey yeryüzüne çivi ve halka güven veren sabit dağların Rabbi! Düşmana galip getirirsen azıp zulüm etmekten koru, hakka dayandır bizi. Onları bize galip getirirsen, bizi şahadetle rızkılandır ve fitneden koru.”
5-İmam Ali’nin (Aleyhisselam) Örnek Duası
İmam Ali (Aleyhisselam) insanlığa örnek olacak duası; “Allah’ım benden daha iyi bildiğin şeyler için beni bağışla. Ben yine ona dönersem, sen de bana mağfiretle yönel. Allah’ım! Söz verip vefa görmediğin ahitlerim için beni bağışla. Sana yaklaşmak için dilimle söylediğim halde, sonradan kalbimin muhalefet ettiği için de beni bağışla. Allah’ım gözlerimin işaretlerini, faydasız sözlerimi, kalbimin yersiz isteklerini ve dilimin sürçmelerini bağışlamanı diliyorum.”
6-Düşmanlar Hakkındaki Duası
Sıffın savaşının cereyan ettiği günlerde Hucr b. Adiyy ve Amr b. Humk gibi bazı yaranlarının Şam halkına küfrettiklerini duyduğu zaman şöyle buyurdu; “Allah’ım! Onların kanlarını da bizim kanlarımızı da ıslah et, onları sapıklıklardan kurtarıp hidayete ulaştır da bilmeyen hakkı tanısın! Sapıklıkta ve düşmanlıkta direnen vazgeçsin.”
7-Düşmanlara Beddua
İmam Ali (Aleyhisselam) ashabı ve müminleri cihada teşvik ederken düşmanlarına da şöyle beddua ediyor; “Allah’ım! Hakkı reddederlerse topluluklarını dağıt, ayrılığa düşür, suçlarına karşılık helak et onları. Onlar peş peşe vurulan mızrak darbeleriyle delik deşik olup deliklerinden hava çıkmadıkça, kafaları parçalanmadan, kemikleri kırılmadan, kolları ayakları kesilmeden yerlerinden kıpırdamazlar.”
8-Maddi Güç İçin Dua
İmam Ali (Aleyhisselam) ekonomik sıkıntıların bertaraf olması için Allah’a şöyle yakarıyor: “Ey Allah’ım! Yüzsuyumu ihtiyaçsızlıkla koru ve beni fakirlikle başkalarının yanında küçük düşürme! Bunları, senden rızık dileyenlerden istememek, mahlûkatının şerlerinden merhamet dilememek, bana vereni övmeye müptela olmamak ve benden esirgeyeni yermemekle imtihan edilmemek için istiyorum. Buna rağmen vermeye ve vermemeye muktedir olan sensin.
9-Hazreti Övenler Hakkında Okuduğu Dua
Bir grup Hazreti yüzüne karşı övünce şöyle buyurdu; “Allah’ım! Sen, beni kendimden daha iyi tanırsın, ben de kendimi onlardan daha iyi tanırım. Allah’ım! Bizi, onların sandıklarından daha iyi kıl ve hakkımızda bilmedikleri şeyleri de bağışla.
10-İmam Ali’nin (Aleyhisselam) Örnek Dualarından Biri
“Allah’ım! Zahirimin insanların gözünde güzel, batınımın ise senden gizlemeye çalıştıklarımla çirkin olmasından sana sığınırım. Senin de bildiğin şeyleri koruyarak zahirimin güzel, sana getireceğim amellerimin ise çirkin olmasından, böylece halka yakın, senin hoşnutluğundan uzak düşmekten sana sığınırım.”
|
|
|
| Kur'an gerçeğini fark edebilmek. |
|
Yazar: halukgta - 08-14-2011, Saat: 12:11 PM - Forum: İslam
- Yorumlar (1)
|
 |
Bugün sizlere hatırlatmak ve üzerinde düşünmenizi istediğim, Bakara suresi 67. ve devamında yazılı ayetler olacak. Aşağıdaki ayetleri okuduğunuzda eğer hiç düşünmeden hızlıca okur geçerseniz, ayetlerin özünde saklı anlatmak istediği çok önemli konuyu sanırım fark edemeyiz. Hz. Musa topluma Rabbin bir emrini iletiyor ve diyor ki; Allah size, bir inek boğazlamanızı emrediyor, yani inek kurban kesin diyor. Bakalım Yüce Rabbim bu emri verdikten sonra, iman etmekte nazlanan ve Rabbin emrini adeta anlamak istemezcesine zora sokmaya çalışanlar, Musa peygamberimiz ile nasıl bir diyaloga girmişler dikkatlice okuyalım, ama karşılıklı konuşmaları da çok iyi analiz edelim.
Bakara 67: Musa, toplumuna dedi ki: "Allah size, bir inek boğazlamanızı emrediyor." Dediler ki: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" Dedi ki: "Cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım.
68: Şöyle konuştular: "Çağır Rabbine bizim için, açıklasın bize neymiş o!" Cevap verdi: "O diyor ki, bahsettiğim ne yaşlıdır ne de körpe. İkisi arası bir inektir." Hadi size emredileni yapın.
69: Şöyle dediler: "Çağır Rabbine bizim için, neymiş onun rengi açıklasın bize." Cevap verdi: "O diyor ki, bahsettiğim, sarı, rengi parlak bir inektir; seyredenlere mutluluk verir.
70: Şöyle dediler: "Dua et Rabbine, açıklasın bize neymiş o! Çünkü bu inek, bizim gözümüzde başkalarıyla karıştı. Ve biz, Allah dilerse, doğruya ve güzele elbette kılavuzlanacağız.
71: Cevap verdi Musa: "Allah diyor ki, bahsettiğim, boyunduruk yememiş bir inektir; toprağı sürmez, ekini sulamaz. Salma hayvandır. Alaca yoktur onda." Dediler ki: "İşte şimdi gerçeği getirdin." Ve ardından onu boğazladılar, az kalsın yapmayacaklardı.
Yukarıdaki ayetleri okuduğunuzda, iman etmede gönülsüz insanların adeta aldıkları emri yokuşa sürercesine yaptıkları diyalogu okudunuz. Dikkat ederseniz Allah kullarına çok basit ve insanları zora sokmadan ve bulmalarında zorlanmayacakları bir şekilde bir istekte bulundu ve bir inek boğazlanmasını emretti. Dikkat ederseniz hiçbir ayrıntıya girmeden, insanları zorlamadan. Fakat insanlar ne yaptı? Rabbine sordukları mantıksız, gereksiz ve gönülsüz soruları ile yapılması basit olan bir emri, kendi nefislerine yenik düştüklerinden zorlaştırdılar. Herhangi bir inek kesecekleri yerde gereksiz sorulan sorular yüzünden, ne yaşlı nede körpe olmayan, sarı ve rengi parlak olan, boyunduruk yememiş, toprak sürülmede kullanılmamış, ekini sulamamış salma gezen, Alaca olmayan bir inek bulmak zorunda kalmışlardır.
Demek ki Rahman bizlere Kur’anda da söylediği gibi, Bu kitabı yemin olsun ki sizler için kolaylaştırdım sözünü asla unutmadan ve sanki eksikler varmışçasına, beşeri mantıkla ilaveler yapmadan, ayetleri düşünmeli ve yerine getirmeliyiz. Çünkü Rabbim Kur’an ı sizler için kolaylaştırdım diyorsa, bizler beşeri aklımızla bunu zorlaştırmaya çalışmayalım. Rabbim ne diyorsa onu anlayalım ve yalnız onu yapalım.
Biz insanlar tıpkı bu konuda olduğu gibi günümüzde de, aynı hatayı yapmıyor muyuz farkında olmadan? Eğer Rabbin emrini hemen yerine getirseydiler, her yerde bulabilecekleri bir inek keseceklerdi Allah için. Kendi nefislerinin zorlamaları ile bakın neler oldu. Bizlerde bu ayetlerden ve bu kıssadan çok şeyler çıkarmalı ve iyice düşünmeliyiz.
Yukarıdaki ayetleri okuduğumda peygamberimizin bir hadisi geldi aklıma bakın bizlere ne söylüyor başöğretmenimiz.
(Allah bazı farizalar vazetmiştir, onları aşmayın. Bazı hadler koymuştur, onlara yaklaşmayın. Bazı şeyleri haram kılmıştır, onları yapmayın. Bazı şeyleri de unutmaksızın size rahmet olması için hatırlatmamıştır, onları da araştırmayın.
Mahmud Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetin Aydınlatılması, sayfa 403 )
Yukarıdaki hadisi, yazdığımız ayetlerle karşılaştırdığımızda, gerçekten çok güzel bir sonuç çıkıyor ortaya. Rabbim bizlere kolaylaştırmış bir kitap indirmiştir. Her emrini tıpkı yukarıda olduğu gibi basit bir şekilde emretmiştir, peki bu durumda bizler neler yapmışız? Bunları basit ve detaysız görüp, genelde her konuda ilaveler yapanlara, yazdığım ayetleri hatırlatmak yeterli olacaktır sanırım. Allah ben asla unutkan değilim diyorsa ayetinde, bizlere öğretilenleri Kur’an da bulamadığımızda, bunların olmazsa olmaz olmadığını bilelim. İsrar etmemiz Kur’an ın özüne ve anlatımına aykırıdır unutmayalım.
Örneğin Allah abdest alırken yıkanmasını ve mesh edilmesini gerektiren yerleri saymış ise, daha sonra ilave edilenler olmazsa geçerli olmaz abdest demeyelim.
Birkaç sene evvel yazın yaşadığımız susuzluğu hatırlayın ve Diyanetin yaptığı açıklama sanırım bizlere Rabbin küçük bir dersi, imtihanı olsa gerek. Diyanet abdest alırken Kur anda geçen farz olan yerlerimizi yıkayalım ve su tasarruf edelim diyerek, tüm ülkeyi uyardı. Bu değildir ki pis olan diğer yerlerinizi yıkamayın. Elbette Allahın huzuruna durmadan pis olan her yer yıkanacaktır, ama azami tasarruf yapıp israf etmeden.
Bunu zora düştüğümüzde değil, her zaman yapalım, israfın dinimizde yeri olmadığını unutmayalım. Allah gusül abdestini anlatırken tıpkı yukarıdaki ayetlerde geçen çok basit bir şekilde, cünüp olduğunuzda iyice yıkanın diye emretmiştir Kur anda. Ama bizler bunu çok basit görmüş ve bu emri yeterli bulmamışız, hatırlayın gusül abdesti konusunda neler anlatılır. Bu emri basit bulanlar, bakın işte nereden başlayacağız yıkamaya, sırası bile açıklanmamış, detaylandırılmamış demiyor muyuz? Tıpkı Musa peygamberimize kurban edilmesini emrettiği hayvanın detaylarını sordukları gibi.
İslam ı yaşarken bakara suresi 67. ayetlerde geçen ve bizlerin Rabbin çok basit ve kısa emirlerini yeterli görmediğimiz ve beşeri ilavelere ihtiyacın olduğunu söylediğimiz, o kadar çok şeyler var ki. Bizlere düşen Kur anı çok sade ve açık bir şekilde hiçbir etki altında kalmadan okumak ve anlamaya çalışıp uygulamaktır. Rahman sizleri BU KİTAPTAN SORUMLU TUTUYORUM diyorsa, asla başka kitaplardan, bilgilerden, ekleme ve ilavelerden sorumlu tutmayacağını, hesap sormayacağını bilmeliyiz.
Allah gönül gözleri açık, aklıyla iman eden kulları arasına bizleri alması dileklerimle.
SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
|
|
|
| Kur'an gerçeğini fark edebilmek. |
|
Yazar: halukgta - 08-14-2011, Saat: 12:05 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Günümüz de bizler, İslam ı nasıl anlamaya çalışıyor ve yaşıyoruz hiç düşündünüz mü? Kendimizden bir emek harcıyor da Kur’an ın rehberliğinden faydalanıyor muyuz dersiniz? Bu soruyu önce kendimize soralım. Alacağımız cevap çok önemli. Eğer kendimiz bir çaba göstermiyor da, Rabbin rehberinde neler yazıyor hiç farkında değilsek, sanırım gittiğimiz yolun Allahın doğru yolu olduğunu bilemeyiz.
Bizlere, sen okusan da Kur’an dan anlayamazsın denmişte bizler onlara inanmışsak, zaten Kur’an ile temasımız kesilmiş demektir. Kur’anı anlayarak okumak günahtır diyorlarsa, şunu sakın unutmayınız, birileri bizden bir şeyler saklıyor demektir. Allah sizleri bu kitaptan hesaba çekeceğim diyorsa, Rabbim anlaşılması zor bir kitap asla göndermez. Yemin ederek birçok kez tekrarlayıp, bu kitabı sizler için kolaylaştırdım diyorsa Rabbim, gelin beşerin sözlerine değil, RABBİN SÖZLERİNE İNANALIM.
Bizler günümüzde ne yazık ki, İslam dinini Kur’an dan değil, geçmiş çağlarda insanların Kur’andan ne anladıklarını okuyarak anlamaya çalışıyoruz. Rabbim her çağa hitap eden bir rehber göndermiş ise, bu kitabın anlatmak istediklerini de yine yaşadığımız çağa göre, yaşadığımız şartların getirdiği sorunların paralelinde, onu anlamamız gerekmektedir. Sizlere bu konu ile ilgili çok güzel değerlendirmesi olan, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim üyesi olan, Prof. Dr. Yunus Vehbi YAVUZ Hocanın, bir yazısından alıntı yapmak istiyorum. Gerçekten günümüzde bizler, İslam dinini nasıl anlamaya çalışıyoruz ve nasıl bir yol izliyoruz, bu konuda bana göre çok yerinde, isabetli tespitlerini hiç yorum yapmadan sizlere naklederek, faydalanacağınızı umuyorum.
[b] (Kanımca, Kur’an’ı anlamak, onun engin mesajlarını algılamak bugün ve her gün yaşayan insanların en önemli meselesidir. Çünkü Kur’an sadece Müslümanlara değil, tüm insanlara gönderilmiş ilahî bir kitaptır. Fakat özellikle ona inanan Müslümanların çağa göre ondan mesaj alması çok büyük bir önem arz ediyor. [/b]
Biz geleneksel bir anlayış çerçevesinde Kur’an’ı bugün anlamıyoruz, belki bizden öncekilerin ondan ne anladıklarını anlamaya çalışıyoruz; yine biz Kur’an’dan yararlanmıyoruz, belki öncekilerin yararlandıklarından yararlanmaya çalışıyoruz. Bunun anlamı şudur: Biz Kur’an’ı çağımıza göre anlamıyoruz, ondan yararlanmıyoruz. Başka bir ifade ile biz Kur’an’ı anlamıyoruz, onu başkalarının kafası ile anlıyoruz, yani düşünmeksizin anlamaya çalışıyoruz. Başkalarının Kur’an’ı tarihte nasıl anladıklarını anlıyoruz da onun için anlayamıyoruz; başkalarının anlattıklarını anlatıyoruz da onun için anlatamıyoruz; onun için ondan yararlanamıyoruz. Bunları anlamak da anlamaktır, yararlanmak da yararlanmaktır, fakat çağdaş bir anlama, çağdaş bir yararlanma değil, belki tarihteki olguların hikaye edilmesi, bugünün toplumlarının idrakine sunulmasıdır. Bunun pratikte büyük bir yararı olmasa da tarihî bir değeri vardır. Bundan ancak, ilim adamları istifade eder, değerlendirmeler yaparak günümüzde nasıl anlamamız gerektiği noktasında bizlere ışık tutar.
Oysa, Kur’an’ı anlamak, onun anlattıklarını anlamaktır; onun verdiği mesajları almaktır, yoksa başkalarının aldığı mesajı almak, anladığını anlamak, ya da anlatmak değil. Kur’an’ı anlamak onun mesajı ile çağ arasında kuvvetli bir bağ kurmaktır. İşte tefsir kitapları bize başkalarının Kur’an’dan ne anladıklarını anlatmakta; tefsir âlimlerinin yaşadıkları çağda Kur’an’dan anladıkları mesajı yansıtmaktadır.
Yine Kur’an’dan yararlanmak, öncekilerin yararlandıklarından yararlanmak değil, onun mesajlarını çağımızın ihtiyaçlarına göre aklederek ondan yararlanmaktır.
Kurtuluşu yakalayabilmek için, biz Kur’an’ı ölülere değil, dirilere okumalıyız; ölmüş kalpleri Kur’an’ın diriltici nefesleri ile diriltmeliyiz; biraz da bu ilahî mesajı kendimiz yararlanmak için, çağımızın sorunlarına çözüm aramak için okumalıyız. Asırlarca biz, Kur’an’ı anlamadan çok okuduk, biraz da anlayarak okumaya çalışmalıyız. Bugüne kadar kul kitaplarını Allah’ın kitabının önüne alarak hep onlardan yararlanmaya çalıştık, artık biraz da Allah’ın Kitabını öne alarak ondan yararlanmaya çalışmalıyız. Bilmeliyiz ki, bizi ayağa kaldıracak olan kitap Kur’an’dır.
Kur’an kendini savunan kitaptır. Onun savunmaya , propagandaya, korunmaya ihtiyacı yoktur. Olsa olsa kullar Kur’an’ın tanınmasına hizmet edebilirler. Kur’an’a hizmet çerçevesinde kul olarak bize düşen görev Kur’an ile toplum arasında oluşan duvarları yıkmak, Kur’an güneşi ile bu dünya hayatı arasındaki kara bulutları dağıtmaktan ibarettir. Tabiri caiz ise, bizim görevimiz, güneşi insanlara göstermektir, onu savunmak değil. Bunu yapabilirsek kendimizi bahtiyar sayabiliriz. )
Yukarıdaki gerçekler, günümüz İslam yaşamının apaçık tespitleridir. Bu güzel açıklamalarından dolayı, bu yazıyı kaleme alandan, Allah binlerce kez razı olsun. Rabbin ayetinde söylediği gibi, gözlerde perde yoksa gönül ve kulaklar mühürlü değilse, Kur’anın ışığını, parıltısını kesinlikle görecektir kullarım diyor.
SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
|
|
|
| İmamı Azam Ebu Hanife ve İslam anlayışı. |
|
Yazar: halukgta - 08-14-2011, Saat: 12:02 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bugün sizlere Hanefi mezhebinin kurucusu olduğu bilinen, İmamı Azam Ebu Hanife’nin nasıl bir düşünceye sahip olduğu ve insanları hangi noktalarda aydınlatmak isteyip, onlara adeta doğrunun şifrelerini hayatı boyunca vermeye nasıl çalıştığını, bazı özel düşüncelerinden yola çıkarak, belki de hiç bakılmayan bir pencereden bakmaya çalışacağım, Allah yanıltmasın.
Hayatını okuduğunuzda kendisinin demokrat, adalet timsali, insanlara insan olduğunu unutturmadan hitap eden, açık fikirli ve karşısındaki düşüncelere değer veren bir bilim adamı olduğunu göreceksiniz. Yüzlerce yıl önce yaşamış bir bilim adamının hakkındaki bilgiler elbette birçok insanlar tarafından eklemeler ve değişiklikler yapılarak günümüze kadar geldiği aşikârdır. Zaten benim de bahsetmek istediğim detaylar değil, tam tersine bu bilim adamının hayat görüşü, davranışları, Kur’anı anlamaya çalışma ve yaşama yöntemleri olacaktır. Diğer konularda sevenlerin istemeden ekledikleri, ya da düşmanlarının düşmanlıkla ilavelerinin, neler olduğunu yalnız Allah bilir.
İmamı Azam Ebu Hanife, gerçek bilim adamı olduğunu araştırmacı ve özgür iradesini kullanması ile ön plana çıkmış, o devrin en önemli âlimlerinden olduğunu kanıtlamıştır. Ebu Hanife'nin yaşadığı yer ve çağda itikâdı fırkalar çoğalmış, onları inceledikten ve bir müddet takip ettikten sonra hiçbirisine tabi olmadan, ilim ve araştırmalarına özgürce devam etmiştir. Ebu Hanife’yi anlatanlar bakın nasıl tarif ediyor.
(Tefekkürü çok, konuşması az, Allah'ın hududunu olabildiğince gözeten, dünya ehlinden uzak duran, faydasız ve boş sözlerden hoşlanmayan, sorulara az ve öz cevap veren çok zeki bir müctehid ve ilim adamıydı.)
İyi bir eğitim alan, sonunda Hocalık mertebesine eren, güvenilir bir insandı. Şunu da söylemeliyim ki bu kadar özgür düşünceleriyle, saygınlığıyla hayatı boyunca zorluklarla karşılaştığı gibi, çok düşmanda edindi. Sağlığında kıymeti bilinmeyen bir ilim adamıydı, dersek yanlış olmaz.
Şimdide öğrencilerini nasıl bir yöntemle yetiştirdiğini anlatmak istiyorum. Vereceğim örneği lütfen iyice düşünün, acaba günümüzde, İmamı Azam Ebu Hanife’nin yolunu takip ediyoruz diyenler, bu yolumu takip ediyorlar dersiniz?
(Talebelerine verdiği dersleri ise mükemmel bir usul ile yürütürdü. Bir taraftan fıkhın eski hadiselere ait bilinen hükümleri takrir edilir (anlatılır) ve müzakere yapılır, diğer taraftan yeni hadiselere ait hükümler bulunurdu. Geçmiş ve yaşanmakta olan hadiselerin hükümleri takrir edilirken, bunlara benzeyen veya aynı cinsten olup da gelecekte vuku bulabilecek hadiselere ait hükümler de araştırılırdı. Dolayısıyla imam-ı Azam'ın derslerinde geçmiş ve yaşanmakta olan halin meselelerinden başka, geleceğe ait meselelere de yer verilirdi.)
Yukarıdaki yazıyı anlamaya çalışalım önce. Önce fıkıh kelimesine açıklık getirelim. (İnsanlar arasındaki ilişkilerle ilgili olarak dinî hükümleri ayrıntılı delilleriyle bilmek.) Burada geçen delil hiç kuşkusuz Kur an. Demek ki Büyük Âlim Ebu Hanife bakın öğrencilerini nasıl yetiştiriyormuş. Önce, eski hadiselere ait bilinen hükümleri anlatılır, müzakere edilir yani konuşulur, tartışılır ve o devrin koşullarına göre niçin böyle bir karar verilmiş önce anlaşılması sağlanır, daha sonra yeni hadiselere ait hükümler bulunurmuş. Daha sonrada geçmişte olanlar ile yaşanmakta olan hadiseler karşılaştırılıp tartışılırken, ileride oluşabilecek olayları dahi tartışma konusu edilip, doğru bulunmaya çalışıldığını söylüyor.
Düşünebiliyor musunuz? Günümüzde İslami konular bu yöntemle mi anlatılıyor, anlaşılmaya çalışılıyor dersiniz? Araştırmaya bakar mısınız, önce bir olayın ilk devirlerde ne şekilde anlaşılıp uygulanıldığı araştırılıyor, daha sonra kendi yaşadıkları döneme onu aynen almayıp, günün şartlarına göre uyarlıyorlar, İşte İslamı yaşamak böyle olur. Allah ta bunu istiyor, ya günümüzdeki anlayış nasıl dersiniz, bu yöntem mi kullanılıyor?
İmamı Azam Ebu Hanife’nin İslam a bakışına ve çok özel mantığına bakmaya devam edelim. Şimdi vereceğim örnek bir insanın Kur’an ın ışığından, onun rehberliğinden ne kadar faydalanıp, kalbinin Kur’an aşkıyla çarptığına, güzel bir örnek olduğunu göreceksiniz, lütfen ibretle okuyunuz.
(Talebesi Züfer'den nakledilen şu rivayet de onun sabit fikirli olmadığını ortaya koyması ve istişareye verdiği önem bakımından dikkat çekicidir. Züfer şöyle der: "Ebu Hanife'nin derslerine devam ederdik, Ebu Yusuf ve Muhammed ibnu Hasan da bizimle birlikte okurlardı. Biz Ebu Hanife'nin görüşlerini yazardık. Bir gün Ebu Hanife, Ebu Yusuf'a hitaben: "Ey Yakup vay haline! Benden her işittiğini yazma. Ben bugün böyle düşünüyorum. Yarın onu bırakabilirim. Yarınki görüşümü ertesi gün terk edebilirim" dedi." (İbnu Muin, Tarih, II. Cilt, sh. 607; Bağdadi, Tarih, XIII. Cilt, sh. 402)
Düşünebiliyor musunuz bu örnek ve âlim insanın sözlerini, söylediğim sözler bugün için doğru olabilir, yarın için doğruları o gün şartlarına göre değiştirebilirim diyor. Onun için söylediklerimi yazmayın, bu sözleri ileride dinin değişmez temeli sananlar olabilir demeye çalışıyor adeta, ondan dolayı yazmanızı istemiyorum diyecek kadar, ileri görüşlü bir âlim olduğunu gösteriyor bizlere.
Günümüzde anlatılanlarla bu sözleri karşılaştırın bakalım, onun düşüncelerimi anlatılıyor topluma bugün? Bu sözleri duyunca peygamberimizin de aynı şekilde söylediği sözler geldi aklıma. (Ey Yakub vay haline! Benden her işittiğini yazma.) İşte ilim adamı ve Kur’anın vermek istediği tebliği çok iyi anlayan bir âlim. Peygamberimizin izinde olduğunu, nasılda Kur’an dışından söylenen sözlerin kesin doğru olamayacağını, ancak o günkü şartlarda yol gösterebileceğini, hatta dinin değişmez kuralları olmadığını anlatıyor bizlere, anlayana anlamak isteyene tabi.
Bu gün günün şartlarına ve devrine göre bir konu hakkında böyle düşünebilirim diyor, ama yıllar sonra hatta yakın bir zaman sonra, olayın oluşu ve şartların değişmesinden dolayı bu fikrimi değiştirebilirim diyerek, aslında çok şeyler anlatıyor bizlere. Peki, bizler bu sözleri anlamış ya da günümüz yaşamımızda uyguluyor muyuz dersiniz?
Aşağıda yazdığım örnek, bizlere çok şeyler anlatıyor. Düşünen, aklıyla iman eden, Kur’anı rehber alanlar için elbette.
(Yine onun: "Bu bizim söyleyebildiğimiz en güzel sözdür. Kim bizim sözümüzden daha doğru bir söz getirirse, o hakikate bizimkinden daha yakındır" dediği; "Senin bu verdiğin fetvalar doğruluğunda hiç şüphe olmayan hakikatler midir?" diye sorulunca da: "Bilmiyorum belki de yanlışlığında hiç şüphe olmayan yanlıştır" şeklinde karşılık verdiği nakledilmektedir. (Bağdadi, Tarih, XIII: Cilt, sh. 352)
Yukarıda verdiğim örnek, günümüzde hiç bahsedilmeyen, anlatılmayan, ama İslam ı yaşamak ve anlamanın en doğru yöntemi olduğunu, daha o zamanlar Âlim, İmamı Azam anlamıştır.
Düşünebiliyor musunuz benim sözüm en doğrusu olmayabilir, eğer daha doğru ve daha güzel bir söz, bizim sözümüzün üstüne gelirse o hakikate, doğruya bizim sözümüzden daha yakındır diyerek, hem kendi büyüklüğünü göstermiş, hem de bizlere gerçek doğruyu nasıl bulacağımız hakkında yol göstermiştir. Yazının sonundaki soruya verdiği cevap ise, bence büyük bir asalet ve âlicenaplık örneği; Sizin verdiğiniz fetvalar gerçek doğrular mıdır diye kendisine sorulduğunda verdiği cevaba ve alçak gönüllülüğe bakar mısınız?
Bilmiyorum belki de yanlışlığında hiç şüphe olmayan yanlıştır"
Doğrusu bu cevabın bile ne demek istediğini, ne anlattığını anlayamayan o kadar âlim var ki aramızda.
Ebu Hanife’yi daha iyi anlayabilmek için, öğrencilerine gösterdiği yolu bilmemizde yarar var, bakın öğrencilerine nasıl bir yöntem öneriyor?
(Onun talebelerine verdiği öğütlerde, ilimde hür düşünce ve araştırmanın yollarının tutulması, cahil ve mutaassıplardan uzak durulması gibi önemli kayıtlar vardır: "Halka yaklaş, fâsıklardan uzaklaş. İnsanlığında kusur etme, kimseyi küçük görme. Bir meselede görüşünü sorana bilinen görüşü tekrarla ve sonra o meselede şu veya bu şekilde başka görüşler de bulunduğunu zikret.)
Yukarıda önerilen yöntemin, günümüzde sözü bile edilmez. İşte örnek ilim adamı ve sözleri. Hür düşünceyi araştırmacı olunmasını öneriyor. Acaba günümüzde dergâhlarda, cemaatlerde, dinin anlatıldığını söyledikleri toplantılarda, böyle bir yol mu izleniyor, yoksa Büyük âlim İmamı Azam Ebu Hanife’nin, özellikle benim söylediklerimi yazmayın sakın, bu gün söylediğimi günün şartlarına göre yarın değiştiririm dediği sözlerin hiç anlaşılmayıp, o günkü devirde söylenenler mi günümüzde din ve iman adına değişmeyen kurallar diye öğretiliyor dersiniz?
Yorum sizlerin. Düşünebiliyor musunuz öğrenciye verilen öğüde bakar mısınız, size bir meselede görüşünüz sorulursa, bilinen görüşü tekrarla, ama o meselede konuşulan diğer görüşleri de onlara anlat, diyebilecek kadar akıllı ve her görüşe saygılı bir insan.
Peki, günümüzde ne yapılıyor? Kendi görüşüne katılmayanlara, bırakın başka görüşün olduğunu söylemeyi, diğer görüşlere inananları Müslüman kabul etmeyen, bir zihniyet hâkim ne yazık ki İslam âlemine. Her kez Kur’an dışında ki kendi inandıklarının, gerçek doğru olduğunda inatla iddia edip, ona inanmayı sürdürmekte, o konuda taviz vermeyip birbirinin canını bile almaktan çekinmemektedir.
İmamı Azam Kur’anı anlamak için, aklın ön plana çıkması gerektiğini anlayan ve Kur’anı anlamaya çalışırken, hiçbir tesir altında kalmadan düşüncelerini söyleyen bir âlimdi, onun için sağlığında alışılmamış çıkışlarda ve açıklamalarda bulunduğu için, özellikle yöneticilerle arası pek fazla iyi gitmemiştir. Kendisine Kadılık teklifini kabul etmemiş ve bir âlimin özgürce konuşabilmesi için, siyasilerden uzak kalması gerektiğini, o devirde anlayabilen nadir bilim adamlarından olduğunu göstermiştir. Günümüzde kendilerine âlim diyenlerin, siyasilerle ne halde olduklarını, söylemeye gerek yok sanırım.
Devrin sultanları ve yöneticileri birçok ilim adamını kendi çıkarlarına kullanmış ve fetvalar verdirmiş, günümüze kadar gelen birçok yanlış inancın, belki de farkında olmadan mimarları olmuşlardır. İşte tüm bunlara karşı çıkan İmamı Azam ne yazık ki düşüncelerinden, fikirlerinden dolayı söylendiğine göre zindanlarda can vermiştir. Bu sona ulaşmasının en büyük nedeni bence, İslâm'ın esaslarına uymayan haber ve bilgileri reddetmesidir.
İmamı Azam Ebu Hanife ye sağlığında, birçok haksızlıklar yapılarak o devirde hiç ayrım yapılmadan, değer verilen hadisler konusunda, kendisini küçük düşürmek için, onun hadis bilmez, bildiği hadisler 17 ya da 50 taneyi bile geçmez diyerek, akıllarınca toplumun gözünden düşürmek adına, birçok sözler söylemişlerdir. Önemli olan çok yanlışı bilmek değil, arasındaki doğruları ayırt edebilmektir. Ama ne yazık ki hem o devirde, hem de günümüzde iyi Müslüman’ın ölçütü ne kadar hadise, Kur’an süzgecinden geçirme gereği duymadan iman etmekle ölçülür hale gelmiş. İşte İmamı Azam, her gelen söze değil, Kur’an a uyan sözlere inanmış ve kabul etmiş, örnek bir ilim adamıdır.
Sonuç olarak şunu söylemek isterim. Hayatı boyunca hiçbir itikati fırkaya tabi olmadan yaşayan araştırmacı, özgür düşünceye sahip, kendisinin bile yanılabileceğini açık yüreklikle söyleyen bir insanın, kendisi acaba bir fırka, mezhep kurup kurmayacağı konusuna gelmek istiyorum.
Ebu Hanife sağlığında asla böyle bir şeye niyetlenmemiş, tek yaptığı kendi ilmini öğrencilerine vermeye çalışmak olmuştur. Kendi söylediklerini, o günkü şartlara göre, olaylar sonucunda verdiği kararlarından, daha sonra vazgeçeceğini açık yüreklilikle söyleyen bir insan, sözlerinin yazılmasına bu doğrultuda izin vermeyen bu örnek âlim, isteseydi sağlığında bir mezhep kurabilirdi, ama kesinlikle kurmamıştır. Peki, günümüzde kurulan Hanefi mezhebini kim kurmuştur o zaman diye soru geliyor akla. Bakın nasıl kurulmuş bir alıntıyla aktaralım.
(Ölümünden sonra ders halkasını Ebû Yusuf sürdürdü. Vefatından sonra fetvaları yazılıp, doktrini sistemleştirildi. Hanefilik kanun ve asıllarıyla İslâm dünyasının dört bucağına yayılmıştır. Mezhebi sistematik hale getiren, İmam Muhammed eş-Şeybânî'dir. el-Asl, el-Câmi'ü's Sağır, el-Câmi'ü'l-Kebîr, ez-Ziyâdât, es-Siyerü'l-Kebû'i yazan odur. Bu kitaplar güvenilir rivayetler olarak zikredilerek "Zâhirü'r Rivâye" veya "Mesâilü'l-Usûl" adıyla mezhebin ana kaynakları sayılmıştır (Bk. Hanefi mezhebi). Talebelerinin toparladığı "el-Fıkhu'l Ekber", kesin olarak İmam Âzam'a aittir ve ehli sünnet akidesinin temel kitabıdır.)
Yazımda aktarmaya çalıştıklarım İmamı Azam Ebu Hanife nin hayata bakışı, fikirleri, topluma vermek istediği mesajı içermekteydi. Tüm yazdıklarımı tekrar hatırlayınız lütfen. Kendi sözünün en doğru söz olmayabileceğini dahi söyleyen, daha iyisini getirenin sözlerini kabul edeceği mesajını vererek, ilme açık olduğunu anlatan, hatta belki de kendi sözlerinin yanlış olabileceği büyüklüğünü söyleyerek, insanların uyanık olmasını sağlayan, bugün söylediğini yarın günün şartlarına göre değiştirebileceği mesajını veren, söylediği sözlerin yazılmasına izin vermeyen bir Âlim, acaba öğrencilerinin yaptığı yani, fetvalarının yazılıp bir doktrin haline getirilmesine müsaade eder miydi? Aşağıdaki söylenen söz, çok düşündürücüdür, bakın neler yapılmış.
(Vefatından sonra fetvaları yazılıp, doktrini sistemleştirildi. Hanefilik kanun ve asıllarıyla İslâm dünyasının dört bucağına yayılmıştır. . Bu kitaplar güvenilir rivayetler olarak zikredilerek "Zâhirü'r Rivâye" veya "Mesâilü'l-Usûl" adıyla mezhebin ana kaynakları sayılmıştır)
Bu sözleri çok iyi düşünmeli ve analiz etmeliyiz. Bu kitapların güvenilir rivayetler olduğunun söylenmesi yukarıda yazdığım, yine İmamı Azamın kendi sözleriyle ne kadar uyumlu olduğunu, sizlerin yorumuna bırakıyorum. Tek kanun KUR’AN DIR, beşerin sözleri ise gelip geçici sözlerdir. Bunu İmamı Azamın sözlerinden açık yüreklilikle anlıyoruz. Yorum sizlerin, Âlim insan sağlığında eminim şu ayetleri hatırlayarak hiçbir fırkaya tabi olmadan, Allahın verdiği aklı kullanarak çalışmış ve yaşamıştır. Bunu anlatmak içinde elinden geleni yapmış, dine nifak sokmak için gayret gösterenlerin işine gelmediği içinde, sonunda zindanlarda vefat etmiştir.
Enam 159: Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.
Rum 32;Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.
Yukarıdaki Rabbin sakın bölünmeyin ayetlerini gören âlim İmamı Azam, yaşamı boyunca asla bir mezhep ya da fırka ya bölünmemiş ya da kendisi tabi olmamıştır. Ölümünden sonra, onun adına öğrencilerinin kurduğu mezhep, fetvalarının yazılıp doktrinleştirilmesinden doğmuştur. Yorum sizlerin. Rahmanın Kur’an ışığını kalbimizden, eksik etmemesi dileklerimle.
SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
|
|
|
| Bugün Doğanlar 14.08.2011 |
|
Yazar: Hasretiim - 08-14-2011, Saat: 03:34 AM - Forum: Astroloji
- Yorum Yok
|
 |
[SIZE=2]Çalışkan ve sitemli yapılarıyla, bulundukları yerlerde gerekli düzeni sağlamasını iyi bilirler. Tam anlamıyla doğa insanlarıdır. Güzelliğe hayrandırlar. Çevrelerinde daima yaratıcı ve akıllı insanların olmasını isterler [/SIZE]
|
|
|
| Balik 14.08.2011 |
|
Yazar: Hasretiim - 08-14-2011, Saat: 03:23 AM - Forum: Balık
- Yorum Yok
|
 |
İstediğiniz başarı geliyor. Hiç ummadığınız birinden destek göreceksiniz. Bu kişi iş yerinizden ve sizi kıskandığını sandığınız biri. Aranızda güzel bir dostluk başlayacak. Evle ilgili bazı sorunlar olabilir. Bunu daha fazla büyütmemelisiniz. Herşeyin çaresi var. Çevrenizde yeni yeni kimseler belirmekte. Sevdiğinizle ölçülü ilişkiler içinde olmalısınız. Sevdiğiniz yoksa bir yakınınız sayesinde tanışacağınız biriyle aranızda yakınlaşma olacak. Talih oyunları oynayıp moralinizi bozmayın. Şu sıralar şans oyunlarında kısmetiniz yok.
|
|
|
| Kova 14.08.2011 |
|
Yazar: Hasretiim - 08-14-2011, Saat: 03:09 AM - Forum: Kova
- Yorum Yok
|
 |
Duygusal bir gündesiniz. Yaşama pembe gözlüklerle bakabileceksiniz. Böylece gününüz huzurlu ve mutlu geçecek. Bu moralli halinizi devam ettirebilirseniz his ve çalışma hayatınızda bunun olumlu yansımalarını görürsünüz. Pozitif enerjinizi kaybetmeyin. Enerjinizi arttıracak doğal yiyeceklere yönelin. Olumlu düşünen insanlarla beraber olmaya çalışın. Bunun faydasını göreceksiniz. Fazla ağır yükler taşımayın kollarınızda problem yaratabilir.
|
|
|
| Oglak 14.08.2011 |
|
Yazar: Hasretiim - 08-14-2011, Saat: 03:06 AM - Forum: Oğlak
- Yorum Yok
|
 |
Bugün evinizle ilgileneceksiniz. Evle ilgili değişiklik yapmanın zamanı geldi. Yaratma gücünüz sayesinde işte büyük başarı elde edebilirsiniz. Size güçlü biri destek olabilir. Para konusuna diyecek yok. Bolluk sürüyor. Sevdiğinizle aranızda ailevi sorunlar olabilir. Ailenizin sözlerini ona nakletmeyin. Bu sorun yaratabilir. Sevdiğiniz yoksa kendinden emin çekici biriyle tanışacaksınız. Spor yapmayı ve diyet uygulamayı ihmal etmeyin.
|
|
|
| Yay 14.08.2011 |
|
Yazar: Hasretiim - 08-14-2011, Saat: 03:04 AM - Forum: Yay
- Yorum Yok
|
 |
Geçtiğimiz günlerde yaşadığınız kötü bir olayın tekrar gündeme gelmesi önceleri biraz huzurunuzu kaçırsa da daha sonra olaylar tamamen sizin lehinize gelişerek tüm olumsuzlukları giderecek. İş hayatınızda yapacağınız atılımlarla uzun süredir beklediğiniz fırsatları yakalayabilirsiniz. Hayatınız tam çok monotonlaştığını düşündüğünüz anda canlanacak. Yeni biri ile tanışacaksınız. Duygusal birliktelik olabilir. Şüpheciliğiniz ve bencil davranışlarınız etrafınızdakileri kırıyor. Sağlığınıza dikkat edin. Özellikle cinsel sorunlar olabilir.
|
|
|
|