Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 448 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 445 Ziyaretçi Bing, GoogleBot, Yandex
|
Son Aktiviteler |
Türk Askeri Çanakkale'de ...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 01:07 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 61
|
Bıktım Artık Yalnızlıktan...
Forum: Aşk Hikayeleri
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:56 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 43
|
Papağan İle Zürafa - Serd...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:51 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 34
|
Oğlak İle Kartal - Serdar...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 26
|
Zübeyde Hanım Doğumevi - ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:48 PM
» Yorumlar: 2
» Okunma: 204
|
Gidene Mi Zor Kalana Mı ?
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: SunSet
03-28-2025, Saat: 03:35 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 162
|
ÖYLESİ'NE...
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: SunSet
03-26-2025, Saat: 01:27 PM
» Yorumlar: 10
» Okunma: 658
|
Ben Serdar Yıldırım. Bu g...
Forum: Sen Yenisin Galiba ?
Son Yorum: Serdar102
03-12-2025, Saat: 11:38 AM
» Yorumlar: 3
» Okunma: 264
|
Ya Atatürk Olmasaydı? - S...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
03-11-2025, Saat: 07:20 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 123
|
Bandırma Vapuru - Serdar ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
01-23-2025, Saat: 10:03 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 96
|
|
|
İBLİSİN/ŞEYTANIN VESVESE VERME KONUSUNU, NASIL ANLAMALIYIZ? |
Yazar: halukgta - 05-23-2020, Saat: 11:00 AM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bu makalemde, sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, İblisin/şeytanın bizlere nasıl ve hangi konularda vesvese vereceği ve bizler bu durumlarda neler yapmamız gerekir, şeytanın bizlerin üzerindeki etkisi nedir, onu Allah ın rehberinden birlikte anlamaya çalışalım. Sizlerinde bildiği gibi, şeytan ve Âdem arasındaki konuşmaların ve şeytanın Hz. Âdem e vesvese vermesi, yani bu konuyla ilgili ayetleri okuduğunuzda anlayacaksınız, Âdem ve eşini aldatmaya çalıştığı bir olaydan bahseder Kur’an. Bunun sonucunda da Allah ın şeytanı cennetten kovması ve biz insanları aldatarak yoldan saptıracağından, onları boş kuruntulara sokacağından, Allah a karşı görevlerini yerine getirmemesi için uğraşacağından bahsedilir. Peki, şeytan bizlerin üzerinde ne kadar etkili. Gelin önce ona bakalım. Çünkü bizlerin gücünün üstünde bir güçle bizlere zarar verebiliyorsa, bu durumda bu dünyada imtihandan söz edemeyiz.
Sebe 20–21: Andolsun İblis, onlar hakkındaki tahminini doğruya çıkardı. İnanan bir grubun dışında hepsi ona uydular. OYSA ŞEYTANIN ONLARA KARŞI HİÇBİR GÜCÜ YOKTU. Ancak âhirete inananlarla, ondan şüphe içerisinde olanları böylece biz biliriz. Rabbin her şeyi gözetip koruyandır. (Bayrakta Bayraklı)
Ali İmran 175: İşte o şeytan, ANCAK KENDİ DOSTLARINI KORKUTUR. Şu halde, eğer iman etmiş kimseler iseniz ONLARDAN KORKMAYIN, BENDEN KORKUN. (Diyanet vakfı meali)
Bu iki ayet açıkça bizlere gösteriyor ki, şeytanın/İblis in bizlerin kararı, iradesi dışında bizlere hiçbir şey yapamayacağı çok açık. Ama imtihanımızda çok önemli bir yeri olduğunu lütfen unutmayalım. Peki, bu durumda şeytan bizlere hangi konularda ve kimlere vesvese veriyor aldatıyor, yanlış yapmasını sağlıyor. Burası çok önemli. Aslında yukarıdaki ayette bu sorumuza cevap veriyor ve İnanan Allah ın hükümlerini hayatına geçiren, batıl ve hurafeden uzak yaşayan bir gurubun dışında, diğer toplumlar şeytana uydu diyor. Allah açıklama yapıyor ve diyor ki, HÂLBUKİ O YOLDAN SAPAN ŞEYTANIN YOLUNU İZLEYENLERİN ÜZERİNDE ŞEYTANIN ZORLA YAPTIRIM GÜCÜ YOKTU, diye de konuya açıklık getiriyor.
Şöyle bir soru sorabilirsiniz, Hz. Âdem ve eşi şeytan ile direk konuşmuş ve onun sözlerine kanmış ve yanlış yaptıklarını anlamışlardı. Ama bizler şeytanla direk muhatap olmuyoruz, bu durumda bizleri şeytanın aldattığını nereden bileceğiz? Bizlerin bu dünyada, imtihan olduğumuzu söyler Allah. İmtihanımızda da kendi kararlarımızı etkileyen, bizim dışımızda hiçbir şey yoktur. Ama kararlarımızı etkileyen etkenler, duygusal dürtüler, nefsimizin arzu ve istekleri kararlarımızı büyük oranda etkiler. Her insanın içinde, İYİLİK VE KÖTÜLÜK DUYGULARI, yan yana bulunur. ONLARIN SEÇİMİNİ BİZLER YAPARIZ. Kötülüğü harekete geçiren genellikle nefsimiz, duygularımızdır, arzu ve isteklerimizdir. Eğer duygularımızın esiri isek, hiç düşünmeden, aklımızı kullanmadan arzu ve isteklerimiz yönünde hareket ederiz. Buda bizleri yanlışa, Allah ın istemediği yola götürür. Onun içindir ki Allah, ayetleri üzerinde bile bizlerin düşünmesini, aklımızı kullanmasını ister. DÜŞÜNEN VE AKLINI KULLANAN HİÇ KİMSE, ASLA ŞEYTANIN ESİRİ OLAMAZ. Çünkü şeytan duygulara hitap ederek, kötüyü iyi gibi gösterir ve onu yapmakta sakınca görmeyiz. Şeytan yalnız görünmez duygu ve dürtüler vermez. KENDİSİNE ARAMIZDAN İNSANLAR ARASINDA ADETA ELÇİLER YAPARAK, ONLARIN YALAN VE İFTİRALARI İLE İNSANLARIN KANDIRILMASINI VE ALDATILMASINI SAĞLAR. ONUN İÇİN ALLAH, BENDE BAŞKA VELİLER EDİNİP, ARDI SIRA SAKIN GİTMEYİN DİYE UYARMIŞTIR. Bizlerde bu yanlışı fark edemeyiz, çünkü bu yanlış yoldan saptıran düşüncenin, şeytanın düşüncesi olduğunu anlayamayız. Allah ın yolundan saparak, batılı ve hurafeyi din edinenlere, bakın Allah ne yaparız diyor.
Zuhruf 36: KİM, RAHMAN’IN ZİKRİ’Nİ GÖRMEZLİKTEN GELİRSE, BİZ ONUN BAŞINA BİR ŞEYTAN SARARIZ. Artık o, onun ayrılmaz dostudur. (Diyanet meali)
Sanırım bu uyarıyı bizler göz ardı ettik ve Allah ın zikri Kur’an da yüzlerce ayetini görmezden gelerek, batılı ve hurafeyi din edinerek, kendi ellerimizle şeytanı ve şeytanlaşmış insanları yanı başımızda bulduk. Ama onları, Allah ın zikrinden uzaklaştığımız için, ne yazık ki fark edemiyoruz. HATTA GÖNÜL DOSTU SANIYORUZ, ALLAH DOSTU İLAN EDEBİLİYORUZ. Şeytanın adını andığımızda korkuyoruz, irkiliyoruz, ama Allah ın adını andığımızda ise çok ilginçtir hiç korkmuyoruz. Hâlbuki Allah korkacağınız ve çekineceğiniz yalnız benim, demiyor muydu? Bizler görünmez şeytandan değil, yanı başımızdaki içimizden olan, ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN VESVESESİNDEN, YALAN VE YANLIŞ DÜRTÜLERİNDEN KORKALIM. Çünkü İblis artık görevini, o kadar güzel yapıyor ve kendisine yardımcı o kadar çok insanı şeytanlaştırmış ki, kendisi sanırım tatile çıkmış olsa gerek. Çünkü bu insanlar varken, bana gerek yok demiş olması büyük ihtimaldir. Allah ın doğru yolunda giden Müslüman, Allah dan yardım istediğinde, şeytanın asla bizlere hiçbir şey yapamayacağını lütfen unutmayalım.
Müminun 97–98: De ki: “EY RABBİM! ŞEYTANLARIN VESVESELERİNDEN SANA SIĞINIRIM.” “Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.” (Diyanet meali)
Fussilet 36: Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, HEMEN ALLAH’A SIĞIN. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Diyanet meali)
Nas 4–5–6: “İnsanlara kötü şeyler fısıldayan o sinsi vesvesecinin şerrinden ki o, insanların sinesine vesvese düşürür. CİNLERDEN VE İNSANLARDAN OLUŞUR.” (Bayraktar Bayraklı)
Bu üç ayetten şunu anlıyoruz. İçimizden geçen kötü düşüncelerin, dürtülerin şeytanın vesvesesi olabileceği düşüncesi ile Allah ı hatırlamamızı ve ona sığınarak, bu yanlış düşünceden vazgeçmemizi, Allah dan yardım istememiz örneği veriliyor. Nas suresinde de aslında dikkatimizi çeken o uyarıyı yaparak, BİZLERİ YANILTAN VESVESE VEREN, ALDATANLARIN, CİNLERİN İÇİNDEKİ İBLİSTEN/ŞEYTANDAN VE İNSANLARDAN OLUŞTUĞUNU BİLDİRİYOR. Yani bizler asıl görünmez şeytandan değil, görünen şeytanlaşmış insanlardan korumalıyız kendimizi. Çünkü şeytan ve şeytanlaşmış insanlar, bizleri Allah ı anmaktan ve batıl ve sanıdan uzak, Kur’an ın çizdiği yoldan bizleri uzaklaştırdığından bahsediyor.
Furkan 29: "Zikir/Kur'an bana geldikten sonra, o saptırdı beni ondan. ŞEYTAN, İNSAN İÇİN BİR REZİL EDİCİDİR. (Yaşar Nuri meali)
Aslında bu ayeti, Allah ın bu uyarısını lütfen doğru anlayalım, daha önce yapılan yanlışları bizlerde yapmayalım. Allah ın zikri, vahyi geldikten sonra, topluma çeşitli rivayet, sanı bilgiler ortaya atıp, bunlarda Allah katındandır diyerek, toplumun Allah ın vahyini görmezden gelmesi sağlanıyor. Hatta günümüzde yapıldığı gibi, YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ, KUR’AN ÖZET BİLGİ VERİR, DETAY VERMEZ, AÇIKLAMAZ KUR’AN I HERKES ANLAYAMAZ DEMİYOR MUYUZ? PEYGAMBERİMİZİN RİVAYET HADİSLERİ VE DİNDE KOYDUĞU HÜKÜMLERİ OLMASAYDI, KUR’AN KAPALI KALIRDI DİYENLERE İNANIYORSAK, KUR’AN I TERK ETMİŞİZ DEMEKTİR. BUDA ŞEYTANIN VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN VESVESESİNDEN KURUNTU VE SANI BİLGİLERİNDEN BAŞKA NE OLABİLİR?
Değerli kardeşlerim VESVESE, KÖTÜ TELKİNDE BULUNMA, DOĞRU OLMAYAN KAFA KARIŞTIRAN SÖZLER, KAFAMIZDA KUŞKULAR UYANDIRACAK BİLGİLER, ZARARLI KÖTÜ DUYGU VE DÜŞÜNCELER ANLAMINDADIR. Bizler gözlerimizle göremediğimiz ama bizleri şüpheye düşürecek duyguları vermeye çalışan şeytandan korkmayalım. Çünkü onun vereceği vesveseyi, bizler Allah ın verdiği aklımızla, ZİKİRLE yok ederiz, kafamızdan sileriz. Ama yanı başımızdaki şeytanlaşmış insanlardan korunmak, göremediğimiz şeytandan korunmaktan çok daha zor. Bunlardan korunabilmek için batıl, rivayet ve sanıdan uzak, elimizdeki Kur’an a sarılalım, onu anlayarak, düşünerek okuyalım ve hayatımıza geçirelim. BİZLERİ ALLAH İLE ALDATMALARINA İZİN VERMEYELİM.
Kur'an ı anlamını bilmeden, bir makamla okuyarak, güzel okuma yarışmaları ile vakit kaybetmeyelim. KUR’AN ŞİİR DEĞİLDİR, NESİR BİLGİ, İLİM KİTABIDIR. Onun içindir ki Allah, ayetleri önce anlayarak okumamızı, daha sonrada aklımızı kullanarak, üzerinde düşünmemizi emrediyor. DÜŞÜNEN, AKLINI KULLANAN ASLA ŞEYTANIN VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN ETKİSİNDE KALMAZ. ONLARIN VESVESESİ, ALLAH IN ZİKRİNDEN/KUR’AN DAN SAPMAYANLAR ÜZERİNDE HİÇ BİR ETKİSİ OLMADIĞINI, YÜCE RABBİMİZ AÇIKÇA BİLDİRİYOR.
ŞEYTANDAN VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARDAN DEĞİL, KUR’AN DAN ALLAH IN ZİKRİNDEN, ONUN DOĞRU YOLUNDAN, SAPMAKTAN KORKALIM.
Yunus 100: Allah’ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez. ALLAH, AZABI AKILLARINI (GÜZELCE) KULLANMAYANLARA VERİR. (Diyanet meali)
AND OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ, BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ ONDADIR. HÂLÂ AKILLANMAYACAK MISINIZ? (Enbiya 10)
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
NAHL SURESİ 44 VE 64. AYETLER. RESULÜN KUR'AN I AÇIKLAMASINI NASIL ANLAMALIYIZ. |
Yazar: halukgta - 05-06-2020, Saat: 04:54 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, Kur’an ı açıklayan anlaşılır hale getiren Allah ın elçisidir diyerek, ayetlerin anlamları ile oynayan ve rivayetleri dinin asli unsu yapmaya çalışanlar, özellikle NAHL SURESİ 44 VE 64. AYETLERİ örnek gösterip, bakın bu ayette Allah ın Resulüne, Kur’an ı açıklamak görevi verilmiştir. Demek ki Kur’an açık ve anlaşılır değildir, mutlaka Peygamberimizin hadislerine ihtiyacımız vardır, diyerek kendi inançlarına delil yaratma çabasında oluyorlar. Önce ayeti farklı meallerden yazalım, daha sonra Kur’an bütünlüğünde bu konuyu, birlikte anlamaya çalışalım.
Nahl 44: (O peygamberleri) APAÇIK BELGELER VE KİTAPLARLA GÖNDERDİK. İnsanlara, kendilerine İNDİRİLENİ AÇIKLAMAN ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik. (Diyanet meali)
Nahl 44: Onları mucizelerle ve hikmet dolu sayfalarla gönderdik. O ZİKRİ (KİTABI) SANA DA İNDİRDİK Kİ KENDİLERİNE GÖNDERİLENİN NE OLDUĞUNU O İNSANLARA AÇIK AÇIK ANLATASIN, belki düşünürler. (Süleymaniye vakfı)
Nahl 44: [Onlar size, kendilerini] apaçık delillerle ve hikmet dolu ilahî kitaplarla [desteklediğimiz peygamberlerin ölümlü adamlardan başka kimseler olmadığını söyleyeceklerdir]. Ve biz sana da bu uyarıcı kitabı indirdik ki, insanlara, BAŞINDAN BERİ İNDİRİLEGELEN MESAJIN ASLINI OLANCA AÇIKLIĞIYLA ULAŞTIRASIN ve onlar da böylece belki düşünürler. (Muhammed Esed)
Nahl 64: Sana bu kitabı indirmemiz de ancak şunun içindir ki onlara hakkında IHTİLÂF ETTİKLERİ ŞEY'İ BEYAN EDESİN ve iyman edeceklere bir hidayet, bir rahmet olsun. (Elmalı meali)
Kur’an ı dikkatle ve düşünerek okuyanların, Kur’an ın birçok ayetinde anlayabilmeniz ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, ayetlerimizi nice örneklerle açıkladık, izah ettik ki üzerinde düşünesiniz diyordu. Ayetin sonunda, iman edenlerin düşünmesini istiyor Allah. Nahl 64. ayette de, ayetlerin indirilme nedenini açıklıyor ve aralarındaki tartıştığı, ihtilaf içinde olduğu konular hakkında, onlara Kur’an ile beyanda bulunasın, yani açıklığa kavuşturasın diyor. Açık olmayan, anlaşılmayan bir ayet üzerinde, nasıl düşünürüz ve ihtilaf ettiğimiz konu hakkında açıklık getirir. Şöyle söyleyenler olabilir. Allah ın Resulü açıklıyor ya, açıklanmış ayet üzerinde düşüneceksiniz denebilir. Bugün Allah ın elçisi aramızda yok. Açıklanmamış Kur’an mı elimizde bu durumda? Hani Kur’an ın eşi benzeri yoktu? Hani hadi bir benzerini getirin bakalım diye meydan okuyordu Allah bizlere. Bu durumda açıklanmamış, izah edilmemiş olduğunu ve anlaşılması için beşeri bilgilere muhtaç olduğunu nasıl söyleriz. Hani Allah bizleri Kur’an dan hesaba çekecekti? Madem ayetler açık ve anlaşılır değil, Allah ın elçisi açıkladı. Neden ayetleri kayda alırken, açık ve anlaşılır yazdırmadı?
ALLAH NEDEN AÇIKLANMAMIŞ BİR KİTAP GÖNDERSİN, DAHA SONRADA BİZLERİ SORUMLU TUTSUN, BUNUDA MI DÜŞÜNEMİYORUZ. BİZLERİN KAFASINDA, NASIL BİR ALLAH VE ADALETİ ANLAYIŞIMIZ VAR, DOĞRUSU ANLAYAMIYORUM. Bakın nasıl mantıksız sorular geliyor akla. Allah sakın emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin hesabını sorarım, Kur’an ın ipine sarılın diyordu. Bu durumda bizler doğruluğundan emin olamayacağımız, rivayet bilgilerle mi Kur’an ı anlayacağız? Hatırlatırım Allah Kur’an ı ben koruyorum diyor, rivayet hadisleri/sözleri değil. İşin ilginci her mezhebin doğru kabul ettiği hadislerde çok farklı. Aslında zerre kadar düşünen, gerçekleri ve bizlere kurulan tuzağı fark edecektir.
Kıyame 19. ayetinde Allah, Kur’an ın açıklanması konusunda ne diyordu hatırlayalım. “SONRA ONU AÇIKLAMAK DA BİZE AİTTİR.” Yine Kur’an ın anlaşılacak bir şekilde, apaçık delillerle kanıtlarla indirildiğini, Ali İmran 105, Hud suresi 1. ayetinde, Bakara 99- 209. ayetlerinde de, “ANDOLSUN, BİZ SANA APAÇIK AYETLER, DELİLLER İNDİRDİK.” Demiyor muydu Rabbimiz? Bunlara benzer birçok ayetleri görmezden gelerek, Allah ın yemin ederek bizler için kolaylaştırdığı Kur’an ın açıklanmamış ve izah edilmemiş olduğunu hala söyleyip, ayetleri Peygamberimiz açıklamıştır nasıl deriz. Hani Allah ın ayetleri MÜBİN di, MUHKEM di? Yoksa batıl inançlarımızı yaşayabilmek adına, neredeyse Kur’an ın tamamını inkâr mı ediyoruz.
Allah ın elçisi ayetleri tebyin ediyordu. Bu kelimenin çok geniş bir anlamı var. Ama bizler ne yazık ki Kur’an ın tamamına ters düşecek, tek bir anlamını cımbızla seçiyoruz ve batıl inançlarımıza kanıt yaratma çabası içinde oluyoruz. TEBYİN, AÇIKÇA BEYAN ETMEK, İZAH ETMEK, GEREKTİĞİNDE AÇIKLAMAK, GERÇEĞİ ORTAYA KOYMAK ANLAMLARINDADIR. Allah Kur’an ı açıklamak bize düşer diyor da, bizzat açıkladığını birçok kez bildiriyorsa, demek ki Allah ın elçisinin bu ayetlerdeki tebyin görevi, açıklanmamış bir ayeti açık hale getirmek değil, gizlenenleri ayetlerle ortaya koymak, açıkça bildirmek tebliğ etmek anlamındadır. Konuyu daha doğru anlayabilmemiz adına, sizlere Allah tüm kitap ehlinin, yani iman eden tüm kullarının, nasıl bir tebyin görevi aldığını, bildiriyor.
Ali İmran 187: Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, “ONU (KİTABI) MUTLAKA İNSANLARA AÇIKLAYACAKSINIZ, ONU GİZLEMEYECEKSİNİZ” diye sağlam söz almıştı. Fakat onlar verdikleri sözü, arkalarına atıp onu az bir karşılığa değiştiler. Yaptıkları bu alışveriş ne kadar kötüdür! (Diyanet meali)
Dikkat ederseniz, bu ayette Allah ın kitabına iman eden tüm kitap ehli, bir söz veriyor iman ederek Allah a. Allah ın kitabını tüm insanlara Allah ın emrettiği ve örneklerini verdiği şekilde tebyin edeceğiz, yani tebliğ edeceğiz, açıklayacağız, topluma Allah ın vahyini ulaştıracağız. Bizlerde buna iman etmedik mi? O kitaptan hiçbir şeyi gizlemeyeceğiz demişlerdi ama sözlerinde durmadılar diyor. Çünkü geçmiş toplumlar, iman ettiklerine dair söz verdikleri halde, atalarının batıl inançlarının etkisiyle Allah ın bazı ayetlerini gizlediler, anlamlarının üstlerini örttüler, farklı anlamlar verdiler. Hatta sen anlayamazsın onu, âlim insanlar anlar diyerek, Allah ın kitabını anlayarak ve düşünerek okutmadılar. YOKSA BU AYETTE TERCÜME EDİLDİĞİ GİBİ, HER İMAN EDEN ALLAH IN ANLAŞILMAZ AÇIKLANMAMIŞ AYETİ VARDA, ONU AÇIKLIYOR DEĞİLDİR. Allah ın açıkladığı şekliyle topluma anlatmak, tebliğ etmek anlamındadır. Allah ın elçisinin de ayetleri açıklaması, tebyin etmesi, KUR’AN DIŞINDAN VAHİYLER ALIP, AYETLERİ AÇIKLAMASI DEĞİL, TAM TERSİNE ALLAH IN NİCE ÖRNEKLERLE AYETLERİMİZİ AÇIKLADIK, ÖRNEKLER VERDİK AYETLERİNİN IŞIĞINDA, TOPLUMA BİLGİ VERMESİ, SORULAN SORULARI, KUR’AN IN BÜTÜNLÜĞÜNDE ANLATMASI VE ONLARI İKNA ETMESİ ANLAMINDADIR. Kur’an ı Allah ın açıkladığına birçok örnek var ama ben iki ayeti hatırlatmak istiyorum.
Enam 97: O, kara ve denizin karanlıklarında kendileri ile yol bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır. GERÇEKTEN BİZ, BİLEN BİR TOPLUM İÇİN AYETLERİ GENİŞ GENİŞ AÇIKLADIK. (Diyanet vakfı meali)
Enam 98: O, sizi bir tek candan yaratandır. Sizin bir karar kılma yeriniz, bir de emanet bırakılma yeriniz var. BİZ ANLAYAN BİR TOPLUM İÇİN AYETLERİ AYRI AYRI AÇIKLAMIŞIZDIR. (Diyanet meali)
Bu ve bunlara benzer onlarca ayeti bir kenara bırakıp, görmezden gelip, ayetleri Allah ın açıkladığını toplumdan gizlemek isteyenler, ancak batılı din diye yaşamaya ve yaşatmaya çalışanlardır. Bunu yaparak ancak şeytana hizmet etmiş oluruz, lütfen unutmayalım. Konuyu daha iyi pekiştirebilmemiz için, bir örnek ayet daha vermek istiyorum.
Maide 15: Ey kitap ehli! Artık size elçimiz (Muhammed) gelmiştir. O, KİTABINIZDAN GİZLEYİP DURDUĞUNUZ GERÇEKLERDEN BİRÇOĞUNU SİZLERE AÇIKLIYOR, BİRÇOĞUNU DA AFFEDİYOR. İşte size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap (Kur’an) gelmiştir. (Diyanet meali)
Sanırım bu ayetle, Resulün ayetleri açıkladığı sözünden, ne anlaşılması gerektiği konusu, daha iyi anlaşılmıştır. Allah tüm kitap ehline seslenerek, size elçim geldi diyor. Kitap ehlinin yaptığı yanlışlara dikkat çekerek, sizlere daha önce gönderdiğim kitaplarda, bazı emirlerimi, batıl ve hurafe inançlarınızı yaşamak adına gizlediniz, üstünü örttünüz diye hatırlatıyor. Gönderdiğim elçim, sizlerin gizlediklerinizi açıkça ortaya koyuyor ve Kur’an ile açıklıyor. Daha önce sizlere gönderdiğim bazı hükümleri de kaldırdığımı, yani nesih ettiğimi de sizlere bildiriyor diye açıklık getiriyor. Birçoğunu affediyor derken, Allah ın elçisi kendisi inisiyatif kullanarak hükmünü kaldırıyor değil, tam tersine Allah Kur’an da nesih ile ilgili ayetleri tebliğ ediyor ve bazı konuların hükmünün kalktığını bildiriyor. Ayetin sonunda da, aslında karmaşa yarattığımız bu konuya son noktayı koyarak ne diyor, tekrar hatırlayalım.” İŞTE SİZE ALLAH’TAN BİR NUR VE APAÇIK BİR KİTAP (KUR’AN) GELMİŞTİR.” Ama bizler kitap ehlinin yaptığı yanlışı yaparak, onca ayetleri görmezden gelip, üstünü örtüp, Kur’an ın tek kelime bahsetmediği, Kur’an a da ters düşen onca rivayetleri, dinin asli unsuru yapabilmek adına, ayetlere yanlış anlamlar yüklüyoruz.
Değerli kardeşlerim. Lütfen Allah ın ayetlerini Kur’an dışı bilgilerle değil, Allah ın elçisinin yaptığı gibi topluma, dostlarımıza, yakınlarımıza Kur’an ın diğer ayetlerinden istifade ederek izah etmeye, anlatmaya onlara hatırlatmaya çalışalım, onların düşünmelerine vesile olalım. BİZLERE DÜŞEN AYETLERİ AÇIKLAMAK DEĞİL, YAPILAN YANLIŞLARIN ORTAYA ÇIKMASI ADINA, APAÇIK OLAN AYETLERİ, KUR’AN’ IN TÜM AYETLERİ İLE BAĞLANTI KURARAK ANLAMAYA, ANLATMAYA, DOSTLARIMIZA HATIRLATMAYA ÇALIŞMAK OLMALIDIR. Lütfen unutmayalım, Allah ın elçisi O örnek insan ÜMMİYDİ. Daha önce kitap ehline de tabi değildi. Din adına da hiçbir bilgisi yoktu. Din adına ne öğrendiyse Kur’an dan öğrendi ve ümmetine ne öğrettiyse, herhangi bir konuda nasıl açıklamalar yaptıysa, Kur’an dan aldığı bilgiler doğrultusun da açıklamalar yaptı. Lütfen Allah ın elçisine verdiği görev, yetki ve sorumluluğu Kur’an dan doğru öğrenelim ve bizleri Altanların tuzağına düşmeyelim.
RESULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. (Ankebut 18) Diyanet meali.
BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. (Kehf 56) Diyanet vakfı meali
SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR. (Rad 40) Diyanet meali.
BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM. (Ahkaf 9 ) Diyanet meali.
Ayetleri emin olamayacağımız rivayetlerin etkisinde değil, Allah ın apaçık muhkem ayetlerinde verdiği örneklerin ışığında anlamaya çalışalım. Bunu yapmayıp, Kur’an ile buluşmadığımızda, bizleri Allah ile aldatanların tuzağına düşmekten, asla kurtulamayız.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://twitter.com/HGumustabak
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
KUR'AN IN TERCÜMESİ/MEALİ KUR'AN DEĞİLDİR DİYENLERİN KORKUSU, TELAŞI. |
Yazar: halukgta - 04-30-2020, Saat: 06:15 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Kur’an ın tercümesinin, Kur’an olamayacağına ne yazık ki toplum inandırıldı. Onun içinde genel çoğunluğumuz Allah ın oku emrini, anlamını bilmeden Arapçasından okuyarak yerine getiriyor. Peki, Allah indirdiğim vahyi yani Kur’an ı oku derken, nasıl okumamızı istiyordu bizlerden, burası çok önemli. AÇIKLADIĞIM VE NİCE ÖRNEKLERLE İZAH ETTİĞİM AYETLERİ ANLAYARAK, DÜŞÜNEREK, AKLIMIZI KULLANARAK OKUMAMIZI EMREDİYORDU. Bu durumda Allah ın bu emrini yerine getirmemiz için, anlamını bilmeden okuyabilir miyiz? Elbette hayır. Eğer anlamını bilmeden okuyup geçiyorsak, Allah ın emrini yerine getirmemiş oluruz ki, bu okuma Kur’an okuması olamaz. Anlamadan okuduğumuzda, Allah ın vahyini gereği gibi hayata geçiremeyeceğimiz için, Allah ın Cuma suresi 5. ayetinde Yahudileri uyardığı gibi, sırtına kitaplar yüklenmiş merkebin durumuna düşeriz. KUR’AN I ANLAMADAN OKUMAMIZI İSTEYENLER, BİZLERE ANLATTIKLARI BATIL, YANLIŞ İNANÇLARIN ORTAYA ÇIKMASINDAN KORKANLARDIR.
Kur’an kelimesine birçok anlam vermişlerdir ama Kur’an genel anlamda, mucizelerin bir araya getirilip toplandığı, OKUNAN ŞEY anlamındadır. Elbette Allah mucizelerin toplandığı bu Kur’an ı da, nasıl okumamız gerektiğini özellikle birçok ayetlerinde, bizlere izah etmiş hatta dikkatimizi çekmiştir. Kur’an Allah ın bizlere tebliğidir, MESAJIDIR. Bu mesajı doğru anlayabilmemiz için ise mutlaka Allah ın nice örneklerle tekrarladığı, izah ettiği konuları anladığımız dilden okuyup, daha sonrada dikkatle ayetler üzerinde düşünmeliyiz. EĞER BU YOLU SEÇMEYİP, ANLAMINI BİLMEDEN KUR’AN I OKURSAK, İNANIN BİZLER KUR’AN I OKUYOR SAYILMAYIZ. ÇÜNKÜ KUR’AN IN İNDİRİLİŞ AMACINI YERİNE GETİRİP, TEBLİĞİ BİZZAT ALMAMIŞ OLURUZ. İNANCIMIZDANDA ASLA, HİÇ BİR ZAMAN EMİN OLAMAYIZ.
Kur’an ı Kur’an yapan, Arapça oluşu değildir. Kur’an Allah ın tüm kullarına tebliğidir ki bu tebliği mutlaka anlayarak okumalıyız. Allah özellikle vahyi anlamamızı ve üzerinde düşünmemizi istiyor. Çünkü vahyi doğru anlayan asla aldatılamaz. İmamı Azamın dediği gibi; “Kuran kâğıtlarda Yazılmış ve bizim Okuduğumuz Lafızlar değildir. ESAS KUR’AN O LAFIZLARIN TAŞIDIĞI MANADIR Ki, KALIPTAN KALIBA DÖKÜLÜR. O KALIPLAR SONRADAN YARATILMIŞ VARLIKLARDIR. OYSAKİ ESAS KUR’AN, MAHLÛK OLMAYAN BİR MANADIR.” Aslında yüzlerce yıl önce, bu sorunun cevabı verilmiş ve hiç kimse tarafından da itiraz edilmemiş. Ama günümüzde sanırım, Allah ile aldatıcılar çok daha fazla mesai yapıyor.
Ne yazık ki İslam toplumları, bazı siyasi liderlerin toplumu kendi kontrollerine alabilmek adına, Kur’an ı halkın bizzat okumasına ve tebliği direk kendilerinin almasının önüne geçmişlerdir. Toplum öyle sözlerle korkutulmuştur ki, adeta toplumun Kur’an ı kendi dilerinden okunması engellenmiştir. SEN KUR’AN I ANLAYAMAZSIN, KUR’AN I İLİM YAPMIŞ VELİ İNSANLAR ANLAR. AYETLERİN BİR DEĞİL ONLARCA ANLAMI VAR, SEN BUNUN HANGİSİ OLDUĞUNU NEREDEN BİLECEKSİN, diye toplum ne yazık ki Kur’an dan uzaklaştırılmış ama kendilerinin Kur’an ı anladıklarını iddia ederek, bizlerin diline çevirdikleri kitapları okumamızı istemişlerdir. NE YAZIK Kİ BİZLERE KURULAN BU TUZAK, ÇOK İŞE YARAMIŞ VE BİZLER GÜNÜMÜZDE BU KORKUYLA, KUR’AN I DUVARA ASTIK, GENEL ÇOĞUNLUĞUMUZ ARTIK KUR'AN I ANLAYARAK OKUMUYORUZ.
Günümüzde iletişim ve okuma araçları çok gelişti. İmkânlarımız çok fazla. Ama her ne hikmetse, bizlere kurulan tuzağın hala farkında değiliz. Çünkü bizlere anlatılan asılsız sözlerin hala etkisindeyiz. Değerli din kardeşlerim, lütfen şöyle düşünün. Allah bizlere madem bir mesaj, tebliğ gönderdi, neden bizler bunu bizzat tebliğ almıyoruz, ya da almamıza nasıl engeller olabilir? Günümüz de bizlerin imkânları çok daha fazla eskiye göre. Anladığımız dilden okuduğumuzda bakıyoruz ki, sakın benim arama veliler sokmayın, güvenilecek veliniz yalnız benim diyor Allah bizlere. Daha da açıkça birçok kez de, anlayasınız kimseye muhtaç olmayasınız diye, KUR’AN I YEMİN EDEREK KOLAYLAŞTIRDIĞINI SÖYLÜYOR ALLAH. İyide bizlere tam tersini söylemiyorlar mı? BU DURUMDA KİME İNANACAĞIZ, ALLAH A MI EDİNDİĞİMİZ VELİLERE, ONLARIN KİTAPLARINA MI? Ne dersiniz? İşinde kolayını bulmuşlar apaçık ayet gözümüzün önünde dururken diyorlar ki, bu ayetin ne anlama geldiğini sen anlayamazsın. Lütfen tuzağa düşmeyelim.
Allah ın elçisi, cahiliye toplumuna Kur’an ı tebliğ ederken, Kur’an ile yetinmek istemeyen, ataların rivayet inançlarını da din diye yaşamak isteyenlere Allah ne diyordu ayetinde hatırlayalım. “KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BIR KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU? (Ankebut 51) “ALLAH'TAN VE O'NUN AYETLERİNDEN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?” (casiye 6) Sizlere sormak istiyorum, lütfen hiçbir etki altında kalmadan cevap verin. Bu ayetler bizleri ilgilendirmiyor mu? Yalnız kitap ehlini mi ilgilendiriyor? Eğer elbette ilgilendiriyor diyorsanız, lütfen bir kez daha düşünün ve bizler Kur’an yetmez diyerek, batılın peşi sıra gitmeyelim ve bizleri Allah ile aldatanların tuzağına düşmeyelim.
Bizleri Kur’an dan uzaklaştırmaya çalışan ve Kur’an gerçekleri ile buluşmamızı günümüzde engelleyebilmek için, topluma korku saldıkları bir konu var. Şöyle diyorlar. “MADEM KUR’AN IN TERCÜMESİDE KUR’AN, YÜZLERCE FARKLI TERCÜME EDİLMİŞ MEALLERİN HANGİSİ KUR’AN O ZAMAN?” Bu sorunun cevabını eğer Kur’an dan hala alamadıysak, gerçektende onlara hak vermemiz kaçınılmaz olacaktır. Ne yazık ki İslam ı bozmak isteyen özellikle YAHUDİ FİTNESİ, İslam toplumlarında yüzlerce tarikat ve cemaatler kurdurmuş ve onlara da farklı farklı Kur’an tercümeleri yapmalarını sağlamış, böylece toplumun kafasında şüpheler uyandırılmıştır.
Söyledikleri gibi birçok farklı Kur’an tercümeleri var. Ama çok da doğru tercümelerin olduğunu söylemeliyim. Bu farklı meallere baktığınızda, farklığın neler olduğunu, dikkatle farklı mealleri okuyan hemen anlayacaktır. Özellikle cemaatlerin ve tarikatların etkisiyle tercüme edilmiş meallere baktığınızda, parantez içinde, ayette hiç bahsedilmeyen bir anlamın verildiğini dikkatle Kur’an ı okuyan, araştıran yanlışlığı hemen anlayacaktır. Diyelim ki, Kur’an meallerinin/tercümelerinin hepsinde, bir ya da birkaç tane yanlışlıklar var. SİZLERE SORUYORUM, YÜZDE 95 İNİ ANLADIĞINIZ VE TEBLİĞİ BİZZAT ALDIĞINIZ KUR’AN IN MI SİZE FAYDASI OLUR, YOKSA YÜZDE 100 Ü NÜ ANLAMADAN OKUDUĞUNUZDA MI TEBLİĞİ ALIR, FAYDASI OLUR? Ne dersiniz? Okulda da öğrenciyken, önce bazı konuların bir kısmını anlarız, ama gösterdiğimiz çabayla okuyup araştırdığımız da, daha sonra hepsini anlarız. İşte Allah onun için aklını kullan, ayetler üzerinde düşün ey kulum, çünkü imtihanınız, sorumlu olduğunuz kitap Kur’an dır diyor. Bizler zerre kadar düşünmüş olsak, önce şunu düşünmemiz gerekmez mi?
BİZLER İMTİHANIMIZ GEREĞİ, KENDİ İMKÂNLARIMIZLA ÖNCE, ALLAH IN MESAJINI ALABİLDİĞİMİZ, EMİN OLABİLDİĞİMİZ KADARINI KENDİMİZ ALALIM. DAHA SONRADA ÖĞRENDİĞİMİZ, ÜZERİNDE DÜŞÜNEREK EMİN OLDUĞUMUZ BİLGİLER IŞIĞINDA, TAM OLARAK ANLAYAMADIĞIMIZ ŞÜPHELERİMİZİN OLDUĞU AYETLERİDE, DİĞER AYETLER IŞIĞINDA ARAŞTIRALIM DEMEMİZ, AKLIN VE MANTIĞIN YOLU DEĞİL Mİ? HANGİSİ SİZCE EN SAĞLAM YOLDUR?
Bizlerin yaptığı en büyük yanlış, Kur’an ı tebliğ alırken aracı kullanmamızdan kaynaklanıyor. Bizlere ne anlatıldıysa, onu doğru zannediyoruz. Ne yazık ki ben çok daha önceleri, bu yanlışı yapıyordum. Kendim araştırıp anlamaya çalıştığımda, yaptığım bu büyük yanlışın farkına vardım çok şükür. MEĞERSE BİZLERE BAZI KONULARI, ALLAH IN KUR’AN DA EMRETTİĞİNİN, TAM TERSİNİ ALLAH IN EMRİ DİYE ANLATMIŞLAR. SİZCE BU YANLIŞLARLAMI ALLAH IN HUZURUNA GİDERSEK HESAP VEREBİLİRİZ, YOKSA KENDİ ÇABALARIMIZI GÖSTERİP, KUR’AN I ARACISIZ BİZZAT ANLAMAYA ÇALIŞARAK, EN AZ HATAYLAMI ALLAH IN HUZURUNA GİTTİĞİMİZDE YÜZLERİMİZ GÜLER? Karar sizlerin. İmtihan sizin imtihanınız. Allah ın elçisinin görev ve sorumluluğunu lütfen unutmayalım. Allah ın elçisine vermeye çalıştıkları yetkileri dikkatle okuyalım ki, bizleri bu konuda aldatamasınlar. "RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. (Ankebut 18) BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. (Kehf 56) BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM. (Ahkaf 9 ) "
Gelelim Allah ın bizlerin Kur’an ı doğru anlayabilmemiz için, önerdiği yol ve yönteme. Çünkü Allah geleceği bilir ve kullarını o yanlışlara düşmememiz için uyarır. Mesajı bizzat aracısız almamızı ister. Çünkü İslam dininde ruhban sınıfı yoktur. Ruhbanlığı yaratan insanların uslanmaz, çıkarlarıyla azdığı nefisleridir. Elbette herkes aynı kapasitede yaratılmamıştır, birbirimize muhtacız, birbirimizden her konuda faydalanmalıyız. ALLAH KULLARINA, KAPASİTESİ ÜSTÜNDE ASLA YÜK YÜKLEMEYECEĞİNİ BİLDİRMİŞTİR. ÖNCE BİZLER TEBLİĞİ, ALLAH IN MESAJINI, BUYRUKLARINI ELİMİZDEN GELDİĞİNCE ARACISIZ ALMAYA ÇALIŞMALIYIZ. KUR’AN IN GENEL FELSEFESİNİ, MANTIĞINI, ADALET ANLAYIŞINI ANLADIĞIMIZ ANDAN İTİBAREN, BAŞKARINDAN ALACAĞIMIZ BİLGİLERLE BİZLERİ ASLA ALDATAMAZLAR. ÇÜNKÜ YANLIŞ BİLGİ ALDIĞIMIZDA, DAHA ÖNCE ÖĞRENDİMİZ VAHİYLE ÇATIŞIR, TERS DÜŞER.
Tüm bu bilgilerden sonra, Allah bizlerin Kur’an ı okumaya başlamadan önce ne yapmamızı istiyor. Bunu önce anlamalıyız, eğer bu bilgiyi bizden sakladıysalar, din tacirlerinin, Allah ile aldatıcıların tuzaklarına mutlaka düşeriz. Nahl suresi 98. ayetinde Allah, bizlerin Kur’an ı okumaya başlamadan önce, lütfen burası çok önemli dikkat; O KOVULMUŞ ŞEYTANDAN, ONUN VESVESESİNDEN, ONUN DAYATTIĞI BATIL VE HURAFE İNANÇLARDAN KURTULUP, SIYRILIP YALNIZ ALLAH A KENDİMİZİ TESLİM ETMELİYİZ, YALNIZ ALLAH A SIĞINMAMIZ GEREKTİĞİ UYARISI YAPILIR. Hâlbuki bizlere bu ayet örnek gösterilip, Kur’an ı okumaya başlamadan önce, EUZÜBİLLAHİMİNEŞŞEYTANİRRACİM diye başlayarak Kur’an ı oku, diye öğretmediler mi? Hâlbuki ayette anlatılan, çok ama çok önemli uyarı, ne yazık ki göz ardı edildi, toplumdan gizlendi.
Peki, bizler böylemi yapıyoruz? Elbette hayır. Kur’an ı anlayarak kendi dilimizden okurken, daha önce bizlere öğretilen rivayet ve sanı bilgilerin ışığında ayetleri anlamaya çalışıyoruz. Bunu yaptığımız içinde ayetleri doğru anlayamıyoruz. ELBETTE BU YANLIŞ BİLGİLERLE YÜZLERCE MEAL TERCÜME OLACAKTIR. MEALE/TERCÜMEYE KUR’AN DEMEYENLER, ZATEN YÜZLERCE FARKLI ŞEKLİYLE KUR’AN I TOPLUMA ANLATIYORLAR, BU YANLIŞIN DİĞERİNDEN NE FARKI VAR? Bizlere ne öğretilmişti? PEYGAMBERİMİZİN RİVAYET HADİSLERİ, FIKIH BİLGİLERİ OLMASAYDI, KUR’AN ANLAŞILMAZDI KAPALI KALIRDI, DEMİYORLAR MI? Bu düşüncelerle, bilgilerle Kur’an ın tercümesini istediğimiz kadar okuyalım, asla doğru anlayamayız. BU YANLIŞI YAPARAK KUR’AN I TERCÜME EDENLERDE, AYNI HATAYA DÜŞÜYORLAR VE KUR’AN IN DİĞER AYETLERİNDEN İSTİFADE ETMEK YERİNE, AYETLERİ RİVAYET BİLGİLER IŞIĞINDA ANLAMAYA ÇALIŞIYORLAR. BU DURUMDA YÜZLERCE TERCÜMENİN OLMASI ZATEN KAÇINILMZ OLACAKTIR. AYETLERİ DOĞRU ANLAMAK İSTİYORSAK, KUR'AN I DİĞER AYETLERDEN YARDIM ALARAK ANLAMAYA, TERCÜME ETMEYE ÇALIŞMALIYIZ. HATASIZ İNSAN ELBETTE OLMAZ.
Değerli din kardeşlerim, Kur’an ın mealinde/tercümesinde istedikleri kadar yanlışlık yapsınlar, inanın zamanla o yanlılıkları fark edeceksiniz. Buna gönülden inanmanızı rica ediyorum sizden. Bunu ben yaşadım. Çünkü Allah bizlerin, yapacağı tüm yanlışlıkları hesap ederek, Kur’an da bizlere yardımcı olmuştur. Dikkat ettiyseniz bazı konular birçok kez, farklı şekillerde ısrarla Kur’an da tekrar ediliyor. Bunun nedeni, bizlere kurulan tuzaklardan kurtulabilmemiz adınadır. ÖRNEĞİN, ALLAH ŞEFAAT YANİ BAĞIŞLANMA, AFFETME TÜMDEN BANA AİTTİR DEDİĞİ HALDE, HALA RESULLERİN, DİN ÂLİMLERİNİN, VELİLERİN, ŞEYHLERİN ŞEFAATÇİ OLDUĞUNU TOPLUMA ISRARLA ANLATIYORLAR. Bu yanlışa kullarım düşmesin diye, birçok kez bu konuyu tekrar etmiş ve bakın ne demiştir.
“HİÇ KİMSENİN BAŞKASINA FAYDA VEREMEYECEĞİ, ŞEFAATİN KABUL EDİLMEYECEĞİ, FİDYE ALINMAYACAĞI VE YARDIM YAPILMAYACAĞI BİR GÜNDEN SAKININIZ. (BAKARA 48)”
“YOKSA ALLAH'TAN BAŞKA ŞEFAAT EDİCİLER Mİ EDİNDİLER? (ZÜMER 43)”
“ZATEN GÜNAHLARI ALLAH'TAN BAŞKA KİM AFFEDEBİLİR? (ALİ İMRAN 135)”
Bizlerin Kur’an ı anlayarak okumamızı istememelerinin nedeni, bunca açık gerçekleri fark etmemizi istemedikleri adınadır. Allah Kur’an gerçekleri ile ısrarla buluşmak istemeyen ve batılın peşine düşenin gözlerine perde çeker, kulak ve gönüllerini mühürlerim diyor. Lütfen bu hatalara düşmeyelim. Eğer bu yanlışa düşmezsek, İstedikleri kadar meallerde/tercümelerde yanlışlıklar yapsınlar, topluma yanlış bilgiler aktarsınlar, bunları inanın zamanla bizlerin göstereceği çabaları nispetinde mutlaka fark edeceğiz, buna lütfen inanın. Allah bu konuda bizleri Kur’an a yönlendiriyor ve Kur’an ı anlayabilmek için çaba harcayan kullarına, ayetleri anlamaları adına bakın nasıl bir yardımda bulunacağını bizlere bildiriyor.
“BU KUR'AN, İNSANLARIN KALP GÖZLERİNİ AÇACAK IŞIKLARDAN OLUŞUR. GEREĞİNCE İNANAN BİR TOPLUM İÇİN DE BİR KILAVUZ VE BİR RAHMETTİR O. (Casiye 20)”
“PEKİ BUNLAR, KUR'AN'IN ANLAMINI İNCEDEN İNCEYE DÜŞÜNMÜYORLAR MI? YOKSA KALPLER ÜZERİNDE O KALPLERİN KİLİTLERİ Mİ VAR? (Muhammed 24)”
Allah bu ayetlerde de bizlere güç veriyor ve diyor ki, sen imtihanın için var gücünle çalış ve tebliği aracısız batıl ve hurafeden uzak almaya çalış. Senin gönül gözlerini açarak, sana hikmeti bahşederek, Kur’an ı anlamana yardımcı olurum diyor. Allah Kur’an için, FURKAN dır diyor. Anlamı da eğriyi doğrudan ayıran anlamındadır. Böyle bir kitap, nasıl olurda okuyana gereken detaylı bilgiyi veremez. Lütfen edindiğimiz velilere değil, ALLAH A VE KİTABINA GÜVENELİM. Allah açıklamadığı, detay vermediği hatta anlayabilmemiz için yardımcı olmadığı bir rehber, tebliğ, uyarı gönderip bizleri asla sorumlu tutmaz. Lütfen Allah ın adaletini, yanlış inançlarımızla sınamayalım.
Araf 174: HAKKA DÖNSÜNLER DİYE, İŞTE AYETLERİ BÖYLECE AYRI AYRI AÇIKLIYORUZ. (Diyanet meali)
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://twitter.com/HGumustabak
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
HİLAFET VE HALİFELİK KONUSU ÜZERİNE.... |
Yazar: halukgta - 04-30-2020, Saat: 06:13 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Hilafet ve Halifelik konusu hakkında konuşmadan önce, bu kelimelerin ne anlama geldiğini önce doğru anlamalıyız. Hilafet Sözlükte “birinin yerine geçmek, bir kimseden sonra gelip onun yerini almak, yerini doldurmak, vekâlet eden anlamlarına gelir. Bu kelime İslam devletlerinde, Peygamberimizden sonra ki devlet başkanlığı kurumunu ifade eder şekline bürünmüştür. HALİFE ise bahsettiğimiz gibi, bir kimsenin yerine geçen anlamından yola çıkarak, ALLAH IN ELÇİSİ, HZ. MUHAMMEDİN VEKİLİ ONUN YERİNE GEÇEN, ONU TEMSİL EDEN ANLAMINA GELİR.
Bu bilgilerden sonra, sizlere bir Müslüman olarak sorsam ve desem ki, Allah ın Elçisi vefat ettikten sonra, böyle bir görevi, yetkiyi, makamı kendisinden sonra başkasına devredilmesini vasiyet etmiş, ya da izin vermiş midir? Elbette hayır. Allah ın vermediği bir yetkiyi, bizler asla hiç kimseye veremeyiz. HALİFE kelimesi, Allah ın temsilcisi anlamında kullanılıyor ki, ALLAH IN GÖREV VERDİĞİ ELÇİLERİNDEN BAŞKA, BÖYLE BİR GÖREV, YETKİ HİÇ KİMSEYE VERİLEMEZ. Daha doğrusu buna Allah Kur’an da izin vermiyor. GÜNÜMÜZDE KULLANILAN ANLAMIYLA HALİFELİK, YANİ ALLAH IN TEMSİLCİLİĞİ İSLAM DİNİNDE YOKTUR. ELÇİLERİ VAHYİ TEBLİĞ EDER, TOPLUMU İSLAM A DAVET EDER. YETKİLERİ SINIRLIDIR. Onun dışında bir yetkileri yoktur. Bakara suresi 30. ayeti apaçık önümüzde duruyorken, lütfen kendimize Allah ın görev vermediği, HALİFELER seçmeyelim hata ederiz.
İslam toplumlarında Hilafet/halifelik ne yazık ki siyasete alet edilmiş ve siyasi çıkarlar için kullanılmıştır. Toplumu istedikleri gibi yönetebilmek adına da, siyasilerin çıkarlarına hizmet etmiştir. İmamı Azam Ebu Hanife nin hayatını okuyan, kendisinin bu yanlış inancı asla kabul etmediğini, siyasilerin oyuncağı olmadığını ve bu yüzden çok acılar çektiğini, tarihi kayıtlardan okuyoruz. BİZLERİN HİLAFET VE HALİFELİK ANLAYIŞI, KUR’AN İLE TABAN TABANA ZITTIR. ÇÜNKÜ HALİFE, KENDİSİNİ BU DÜNYADA ALLAH IN TEMSİLCİSİ OLARAK GÖRÜR Kİ, BUDA İSLAM DİNİNDE RUHBAN SINIFININ OLMADIĞI GERÇEĞİNE TERS DÜŞER. Bu inanç Yahudi ve Hıristiyan toplumlarından, bizlere geçmiş yanlış bir inançtır.
ALLAH KULLARI ARASINDA, KENDİ HÜKÜMLERİNİ TEBLİĞ EDECEK VE HAYATA GEÇİRECEK TEMSİLCİLERİNİ, ELÇİ OLARAK BİZZAT KENDİSİ SEÇİP GÖREVLENDİRMİŞTİR VE BUDA YETMEMİŞ, HER ANINI TAKİP ETMİŞ, GEREKTİĞİNDE İKAZ EDİP UYARMIŞTIR. BİZLER USLANMAZ VE AZGIN KENDİ NEFİSLERİMİZDE, ALLAH IN VERMEDİĞİ BİR YETKİYİ BİZLER VEREREK, HİÇ KİMSEYİ ALLAH IN TEMSİLCİSİ SEÇEYEMEYİZ. BU KAPI ARTIK KAPANMIŞ VE NEBİLERİN SONUNCUSU O ÖRNEK İNSANDAN BAŞKADA, NEBİ, TEMSİLCİ GELMEYECEĞİNE ALLAH HÜKMETMİŞTİR.
Halifelik inancı Müslüman toplumların, Allah ın dinde sakın bölünmeyin emrini göz ardı ederek bölündükten sonra, adeta birbirine düşman olmuş ve kendi halifelerini, dini yöneticilerini, adeta Allah ile aralarında aracılarını oluşturmuşlardır. Tıpkı Hıristiyanlarda ki PAPALIK gibi. Onlarda kendilerini Allah ile diğer insanlar arasında aracı kabul ederler. Hatta günahlarının bağışlanmasında, günah çıkarılmasında bile kendilerini yetkili görürler. Bizim aramızda da aynı mantıktan yola çıkarak, ŞEFAATÇİLER EDİNMEDİK Mİ?
Allah birçok ayetinde, bizlerin arasından halifeler seçtiğinden, onlara kitaplar verip bizleri uyardığından bahseder. Ayrıca Neml 62. ayetinde, tüm insanları bu dünyada söz sahibi, hâkim, mirasçısı kıldığından bahseder. Tabi bu ve benzeri ayetlerde geçen kelimeler evirip çevrilip, bakın Allah bize Elçiler dışında da HALİFELER gönderiyormuş diyerek, ayetleri tahrif edip kanıt arama çabasına gireriz.
Kur’an da HİLAFET kelimesi geçmez. Geçmesi de zaten mümkün değildir, yoksa diğer ayetlerle çelişir. HALİFE kelimesi de bizlerin verdiği anlamda, Kur’an da geçmez. ANCAK HALİFE, HALÂİF VE HULEFÂ KELİMELERİ KULLANILARAK, İNSANIN ALLAH’IN YERYÜZÜNDEKİ HALİFESİ OLDUĞU SIKÇA TEKRARLANIR (el-Bakara 2/30; el-En‘âm 6/165; Yunus 10/73; en-Neml 27/62; Fâtır 35/39; Sâd 38/26). (A‘râf 7/69, 74; Yunus 10/14) Tüm bu ayetleri okuyup üzerinde düşündüğümüzde, Allah ın her türlü imkânı verdiği, onun yolunda giden mümin kullarına, bu dünyada hükümranlık, güç kuvvet verdiğini ve böyle kullarının adeta ALLAH IN BİRER ELÇİLERİ, TEBLİĞ EDİCİLERİ OLDUĞUNU ANLATIR BİZLERE. Zaten bizler imtihanımız gereği, Allah ın buyruklarını yerine getirmekle, tebliğle görevliyiz. Allah böyle kullarımın yanında olurum diyor. TABİ BU KONUDA DA BİZLERİ ALLAH UYARIR VE KİMİN EN DOĞRU YOLDA GİTTİĞİNİ YALNIZ BEN BİLİRİM DİYEREK, KENDİ NEFSİNİZCE BAZI İNSANLARI YÜCELTMEYİN, VELİ KİŞİLER EDİNİP ARDI SIRA GİTMEYİN DER. Bu uyarılardan sonra bizler, asla kendimize Allah ile bizim aramızda halifeler seçemeyiz, onların sözlerine kuşku duymadan tabi olamayız. Çünkü imanımız adına hüküm koyan Allah yalnız benim diyor ve bizlerin yalnız Kur’an a uymamızı istiyor.
Kur’an da geçmeyen şekliyle günümüzdeki HALİFE kelimesine, Peygamberimizin vefatıyla seçimle gelen halifelik kelimesine farklı, daha sonraki halifelik kelimesine ise çok daha farklı anlamlar verilmiş ve hayata geçirilmiştir. Örneğin İslam kayıtlarında geçen dört halife dönemindeki halifelik, Kur’an ın yöneticilerinizi ehil insanlardan seçmemizi ve onlarında insanlar arasında hükmederken, adaletle hükmetmelidir emri gereği, seçimle gelmiş devletin yöneticileriydi. DAHA AÇIKÇA SÖYLEMEK GEREKİRSE, DAHA SONRA HALİFE KELİMESİNE VERİLEN ANLAMDA OLDUĞU GİBİ, PEYGAMBERİMİZİN VARİSİ, YA DA ONUN YERİNE GELMİŞ, ONUN YETKİLERİNE SAHİP DEĞİLLERDİ. BU LİDERLİK DEVLETİ YÖNETEN SİYASİ BİR OTORİTEYDİ. ONLARIN YAPTIĞI, KUR’AN EMRİ GEREĞİ TOPLUMA KUR’AN İLE HÜKMETMEKTİ. TABİ SİYASİ ÇEKİŞMELERİN OLDUĞU GERÇEĞİNİDE, GÖZ ARDI ETMEMEK GEREKİR. SEÇİLMİŞ HALİFELER DE ZATEN ÇOK UZUN SÜRMÜYORDU, EBEDİ SEÇİLMİYORLARDI. Hatırlatmak isterim.
Daha sonra Halifelik makamı, tamamen çıkar ve siyasete alet edilmiş, seçimle gelmeyen, bir müddet babadan oğla verasetle geçen, daha sonrada siyasetin elinde oyuncak olmuş, hatta halka sorulmadan zorla siyasilerin oyuncağı olabilecek halifeler seçilmiştir. İslam dininde ruhban sınıfı asla yoktur ve bu Kur’an ile sabittir. Onun içindir ki, Peygamberimizden sonra Allah ın kontrolünde, dini lider olarak güvenebileceğimiz hiç kimse olamayacağı için, Allah din ve iman adına kendinize veliler edinip, ardı sıra gitmeyin diye uyarmıştır. LÜTFEN UNUTMAYALIM, DİNDE LİDER OLACAK KULLARINI ALLAH, ELÇİ OLARAK SEÇER. BİZLER ASLA KENDİ NEFİSLERİMİZDE, DİNİ LİDERLER SEÇEMEYİZ.
Dini bir lider seçersek, O KİŞİNİN VERECEĞİ FETVALARA DA UYMAMIZ GEREKİR. Ama Allah bu konularda bizleri uyarıyor ve emin olmadığınız bilginin ardına düşüp sakın veliler, efendiler edinmeyin, çünkü hükmü yalnız Allah verir diye bizleri uyarır. Kimin en doğru yolda gittiğini yalnız ben bilirim der. HATTA ALLAH IN SÖZÜNDEN DAHA DOĞRU KİM VARDIR diyerek, bu konularda bizleri uyarır. Güvenilecek veliniz yalnız benim der Kur’an. Bu durumda din ve iman adına, Allah ın elçisinden sonra güvenebileceğimiz hiç kimse yoktur, olamazda.
Dinde zorlama yoktur diyerek Allah, herkesin inancını imtihanı gereği, bizzat kendisinin Kur’an dan yaşamasını emretmiştir. Hiç kimse ben Allah ın temsilcisiyim diyerek, din adına hiç kimseye baskı yapamaz, DİNDE ALLAH IN KOYMADIĞI BİR HÜKÜM KOYAMAZ. O ÖRNEK İNSAN ALLAH IN ELÇİ BİLE, SAĞLIĞINDA HİÇ KİMSEYİ ZORLA MÜSLÜMAN YAPMAMIŞ, ZORLA HİÇ BİR ŞEYİ KABUL ETTİRMEYE ÇALIŞMAMIŞTIR. ÜMMETİNE YALNIZ KUR’AN İLE HÜKMETMİŞTİR. ONUN İÇİN ALLAH ELÇİSİNİ, BİZLERE ÖRNEK ALMAMIZI İSTEMİŞTİR.
Bir Müslüman olarak bizlere düşen, Allah ın korumasındaki Kur’an ın emirlerine sarılarak, onu anlamaya çalışmalı ve hayatımıza geçirmeliyiz. Onun dışında anlatılan rivayet, söylenti ve sanı bilgileri din diye yaşamanın, bizleri Allah ın yolundan saptıracağını unutmamalıyız.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://twitter.com/HGumustabak
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
KUR'AN IN EMRETTİĞİ SALÂT, HANGİ ANLAMLARA GELİYOR? |
Yazar: halukgta - 04-30-2020, Saat: 06:11 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bu makalemde, sizlerin düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur’an da sıkça geçen ve Allah ın önemsediği SALÂT konusu üzerinde olacaktır. Bizler ne yazık ki her konuda olduğu gibi, bu konuda da geleneğin, fıkıh inancının öğretisinin etkisinde kalarak, Kur’an ı anlamaya çalışıyoruz ve kendimiz çok fazla araştırma, düşünme gereği duymuyoruz. Bizler salât kelimesini, Farsçadan dilimize geçen ve bizlerin yine Kur’an da bazı ayetlerde tarifi yapılmış, örnekleri verilmiş şekilsel bir ibadet olan, yalnız namaz olarak algılıyoruz. Hâlbuki SALÂT kelimesi yalnız bildiğimiz namaz anlamında değil, onun tamamlayıcı çok önemli unsurları da vardır. Gelin bu konuyu birlikte anlamaya çalışalım.
Bakara 3–4: Onlar gayba inanırlar, NAMAZ KILARLAR, KENDİLERİNE VERDİĞİMİZ MALLARDAN ALLAH YOLUNDA HARCARLAR. Yine onlar, SANA İNDİRİLENE VE SENDEN ÖNCE İNDİRİLENE İMAN EDERLER; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. (Diyanet vakfı meali)
Ayette namaz diye tercüme edilmiş kelime SALÂT tır. Bu ayette salâtı kılarlar değil, salâtı ikame ederler yani gereği gibi yerine getirirler diyor Allah. Bizler ne yazık ki Kur’an da geçen, her salât kelimesini namaz diye tercüme edince, ayette anlatılmak istenenleri de doğru anlayamıyoruz. Peki, ayette bahsedilenler kimler? Allah ın kitabına iman etmiş, batıl ve hurafeden uzak, Allah ın doğru yolunda gidenlerden bahsediliyor. Böyle insanlar SALÂTI gözetirler, gereğini yaparlar ve böylece kendilerine verdiğimiz mallardan, Allah yolunda harcarlar diyor. Devamında da yine SALÂTI gereği gibi yerine getirenlerin özelliklerinden bahsediyor ve diyor ki; Yine onlar sana indirilen Kur an a ve daha önce indirilmiş Allah ın kitaplarını kabul eder ve asla onun dışına çıkmazlar diyerek, SALÂTI GEREĞİ GİBİ YERİNE GETİRENLERİN ÖZELLİKLERİNDEN BAHSEDİYOR VE BU KONUDA AÇIKLAMA YAPIYOR. Ama bizler bu ayette geçen salât kelimesine, yalnız namazı kılarlar dediğimiz zaman, ayette anlatılanları birbirinden ayırıyor ve böylece ALLAH IN İSTEDİĞİ GERÇEK SALÂTIDA YERİNE GETİREMEYİP, BÖLMÜŞ VE PARÇALAMIŞ OLUYORUZ. Bir başka örnek.
Bakara 43–44: NAMAZI KILIN, ZEKÂTI VERİN. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin. Siz Kitab’ı okuyup durduğunuz hâlde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz? (Diyanet meali)
Bu ayette de geçen ve namaz diye çevrilmiş kelime, SALÂT. Ama ayette kılın şeklinde değil de, salâtta dikkatli olun, özenle yerine getirin şeklinde geçiyor. Ne yazık ki hep aynı şeyi yapıyoruz ve salâtın O çok geniş anlamını daraltarak ayetlere yazıyor ve tercüme ediyoruz. Genellikle Kur’an da geçen her salâtın yanında zekâtı verirler, infak ederler diye geçer. Hâlbuki ayette Allah özellikle, dikkatimizi çekiyor ve diyor ki bir önceki 42. ayetinde, sakın Hakkı batılla karıştırmayın, hakkı gizlemeyin, devamında da SALÂTI GEREĞİ GİBİ YERİNE GETİRİN, ZEKÂTI VERİN DİYOR. Demek ki salâtı yalnız bizim kıldığımız namazla sınırlandırmak, ayeti tam olarak anlamamızı engelliyor. Ayetin devamında rükû edenlerle birlikte rükû edin derken de, ALLAH IN GÜCÜNÜ, YÜCELİĞİNİ FARK EDENLER İLE BİRLİKTE ONUN ÖNÜNDE EĞİLİN, ONA GEREKEN SAYGIYI GÖSTERİN DİYOR. Yine ayetin devamında, kitap ehlini uyarıp, gerçeklerle buluştuğunuz halde, ondan uzaklaşıp, batılı ve hurafeyi din edinip, birde bu yanlışları doğru zannedip, karşınızdakileri doğru zannettiğiniz yanlış bilgi ve inançlara mı davet ediyorsunuz diye uyarıyor. BAKIN TÜM BUNLAR, SALÂTIN ÖZÜNDEN SAPANLARIN YAPTIĞI YANLIŞLAR.
Ne dersiniz, bizlerde bu ve benzeri yanlışları yapmıyor muyuz? Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyenler, cahiliye toplumu kitap ehlinin yaptığı yanlışları tekrarlayarak, SALÂTI GEREĞİ GİBİ YERİNE GETİRMEYENLERDİR. Kur’an ayetleri üzerinde, ne yazık ki bizler bu ve benzeri yanlışları çok yapıyoruz. Konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, bir başka ayete bakalım şimdide.
Bakara 153: Ey iman edenler! SABIR VE NAMAZ İLE ALLAH'TAN YARDIM İSTEYİN. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir. (Diyanet vakfı meali)
Bu ayette de namaz diye çevrilmiş kelime SALÂT. Aynı ayeti Bayraktar Bayraklı hocamız, bakın nasıl çevirmiş. (SABIR VE DUA İLE YARDIM ELDE ETMEYE ÇALIŞINIZ). Gerçektende çok doğru. Demek ki salât aynı zamanda, Allah a karşı her zaman sabrederek, Yaradan a duada-niyazda bulunmak anlamındadır. Zaten bizlerin namaz kıldığında, yaptığımızda Allah a karşı duamız, ondan yardım istememiz değil midir? Namazda okuduğumuz ayetlerin tamamı dua ayetleridir. Elbette bunu her zaman, her anımızda yapabiliriz. Farklı bir ayete bakalım şimdide.
Ankebut 45: (Resulüm!) SANA VAHYEDİLEN KİTAB'I OKU VE NAMAZI KIL. MUHAKKAK Kİ, NAMAZ, HAYÂSIZLIKTAN VE KÖTÜLÜKTEN ALIKOYAR. Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir. (Diyanet meali)
Bu ayette namaz diye çevrilmiş SALÂT kelimesine, eğer bizler yalnız namaz deyip geçersek, ayetin bizlere anlatmak istediği salâtı, bir bütün olarak yerine getirmemizi engellemiş oluruz. Hâlbuki bu ayette Allah, SALÂTI GEREĞİ GİBİ YERİNE GETİR Kİ, HAYATINA GEÇİRDİĞİN SALÂT SENİ HAYÂSIZLIKTAN, FUHUŞTAN, KÖTÜLÜKLERDEN KORUSUN DİYOR. Yani salâtın özü önce Allah ın vahyini doğru almak, ondan sonra onu yaşamak ve çevremize duyurmak olmalıdır. Devamında da salata açıklık getiriyor ve her anımızda, atacağımız tüm adımlarda, Allah ı unutmadan onu anmalıyız, zikretmeliyiz ki kötülüklerden sakınanlım, şeytanın vesvesesinin etkisinde kalmayalım. LÜTFEN UNUTMAYALIM BİZLERİ SAPKINLIKLARDAN KORUYAN ALLAH IN KİTABI KUR’ANDIR., ONUN UYARI VE HÜKÜMLERİDİR. Müddessir 43. ayette de Müsallinlerden değildik şeklinde geçen ayete de, namaz kılanlardan değildik, diye çevrilmektedir ayet. Hâlbuki bu ayette salât kelimesi geçmiyor. Bu ayette anlatılan, Allah ın doğru yolunda gidenlerden değildik, sapmışların batılın yolundan gidiyorduk, şeklinde tercüme edilmesi gerekir.
Bu konuda sizlere, salât kelimesini doğru anlayamadığımıza dikkat çekici bir örnek daha vermek istiyorum. Hud suresi 87. ayeti tercüme ederken ayette geçen salât kelimesini, namaz diye tercüme ederek bakın nasıl yazmışlar. Diyanet mealinden alıntı yapıyorum. “Dediler ki: “Ey Şu'ayb! BABALARIMIZIN TAPTIĞINI, YAHUT MALLARIMIZ HAKKINDA DİLEDİĞİMİZİ YAPMAYI TERK ETMEMİZİ, SANA NAMAZIN MI EMREDİYOR” Halbuki bu ayette, çok farklı bir şey anlatıyor. Bayraktar Bayraklı hocamız bu ayette geçen salât kelimesinden, bakın ne anlamış ve nasıl tercüme etmiş.” DEDİLER Kİ: “EY ŞU‘AYB! BABALARIMIZIN TAPTIKLARINI YAHUT MALLARIMIZ HUSUSUNDA DİLEDİĞİMİZİ YAPMAKTAN VAZGEÇMEMİZİ SANA İMANIN/DİNİN Mİ EMREDİYOR? “ Sanırım bu ayette geçen salât kelimesinin, bizlerin bildiği namaz olmadığı, Allah ın kitabının din adına bizlere öğretisi, vahyi, çizdiği yol ve yöntem olduğu çok açık anlaşılıyor. Taha suresi 14. ayetinde de Allah özellikle şöyle bir uyarı yapıyor. "HİÇ ŞÜPHESİZ Kİ BEN, ALLAH’IN TA KENDİSİYİM. İLÂH DİYE BİR ŞEY YOKTUR BENDEN BAŞKA. O HÂLDE BANA KULLUK ET VE BENİ ANMAK İÇİN SALÂTI İKAME ET." Ayette çok açık uyarılan, bizlerin yalnız kendisine kulluk etmemizi ve lütfen dikkat, beni anmak için salâtı yerine getirin diyor. Bunu elbette her zaman yapabiliriz ama vaktini belirlediği, şeklini tarif ederek huzurumda saygıyla dur yani kıyam et, bende başka hiç kimseye boyun eğme, bana rükû et ve yalnız yaratıcın benim, benim önümde secde ederek bağlığını göster diye örneklerini verdiği ve bu yolla, kulluk görevimizin gereği, namazımızı kılmamız gerektiği anlatılmaktadır. ÖZELLİKLE DİKKAT, KULLUK GÖREVİ YANİ BAĞLILIĞIMIZIN GÖSTERGESİNDEN BAHSEDİLİYOR.
Bizler salâtı yalnız, gösteriş olsun diye görünüşte kıyam, rükû ve secdeye bağladığımız içindir ki, yalan söyleyen, adaletten uzak, insanlara yardım etmeyen, destek olmayan, kendisinden başka hiç kimseyi düşünmeyen, yalnız Allah ın kitabına sarılıp, yalnız ondan yardım istemesi gerekirken, batılın ve rivayetin etkisiyle, Kur’an ı yeterli görmeyip, onu detaysız ve gerektiği gibi açıklanmamış bir kitap ilan eden Müslümanlar olduk. SİZCE BİZLER SALÂTI, ALLAH IN İSTEDİĞİ GİBİ YERİNE GETİYOR OLABİLİR MİYİZ? Getiriyor olsaydık, İslam toplumlarında adalet, yardımlaşma, kardeşlik, barış ve Allah ın ipine sarılan batıldan uzak, Müslümanlardan olurduk.
Konuyu toplamak gerekirse, Kur’an da salât kelimesi, geniş anlamlarda kullanılmıştır. Yalnız bizlerin namaz dediğimiz şekilsel ritüel değildir. Salât toplum içinde, insanların birbiriyle yardımlaşma anlamında, çok fazla kullanıldığı gibi, Allah a karşı dua etmek, ondan yardım istemek, onu zikretmek ve KUR’AN I ÇEVREMİZE ANLATARAK TEBLİĞ ETMENİN, BİZZAT ONU YAŞAMANIN YANINDA, kıyamda duranlar, rükû ve secde ederek ona saygımızı, bağlılığımızı göstermemiz gereken örneklerini verir. Bahsettiğimiz salâtın yani namazın, vakti belirlenmiş olduğunu ve o vakitlerde bu salâtı, abdest alarak yapmamız gerektiği örneklerini verir. Nisa 43. ayette de, Salâtın şekilsel kısmına yani namaza durmadan önce, kendinizi bilmeyecek kadar sarhoş iseniz, salata/namaza durmayın uyarısını yapar. Ayrıca namaza/salata durmanın şartlarını sayarken de, cünüp olmamamız gerektiğinin bilgisi verilmiştir. Nisa 101. ayette de sefere, ya da yolculuğa çıktığımızda, salâtı/namazı kısaltmanızda sakınca yoktur der. Yani salâtın ölçüsünü, bildiğimiz tabirle rekât sayısını Allah belirlememiş, bizlere bırakmıştır. Hatta kısaltılmış salâtın/namazın örneğini, Allah resulünün üzerinden bizleri bilgilendirir ve savaşta namaz kılarken, peygamberimizin imamlığında kısaltılmış namazın, ilk secde yapıldığında, bittiği örneğini verir.
Kur’an her konuda olduğu gibi, kolaylaştırdığı bu ibadeti, ne yazık ki mezheplerin ve fıkıh inancının ilaveleri ile şekillendirildi. Yapılan ilaveleri Kur’an da göremediklerinde de, bakın bunlar ya da şunlar Kur’an da geçmiyor diyerek, Kur’an yetersiz ve detaysız gösterildi. Bu bilgiler olmasaydı, namazımızı bile kılamazdık diyerek, toplum Kur’an a değil, rivayet kaynaklara yönlendirildi. Namaz farklı boyutlara taşındı, amacından saptırıldı. LÜTFEN UNUTMAYALIM NAMAZ, ALLAH İLE BİR OLDUĞUMUZ, ONDAN YARDIM İSTEDİĞİMİZ, ONA SIĞINDIĞIMIZ, ARAMIZDA HİÇ KİMSENİN OLMADIĞI, ONA BAĞLILIĞIMIZI DİLE GETİRDİĞİMİZ, EN ÖZEL ANIMIZDIR.
Kur’an ın SALÂT konusunda açıklama yaptığı, detay verdiği bunca bilgilerinden sonra, şunları rahatlıkla söyleyebilirim. SALÂT, Allah ın Kur’an da sıkça geçen ve bizlerin özellikle dikkatimizi çektiği, önemsenen bir konudur. Bizler eğer bu uyarıların tamamını dikkate almak istiyorsak, ayetlerde geçen SALÂTI İKAME EDİN, TİTİZLİKLE YERİNE GETİRİN, HAYATINIZA GEÇİRİN SÖZLERİNDEN ŞUNLARI ANLAMALIYIZ.
BİR MÜSLÜMAN ALLAH IN EMRETTİĞİ SALÂTI, GEREĞİ GİBİ YERİNE GETİRMEK İSTİYORSA, ÖNCE ONUN ZİKRİNİ, BATILDAN VE HURAFEDEN UZAK HAYATINA GEÇİRMELİ VE ASLA EMİN OLMADIĞI SÖZLERİN/HADİSLERİN ARDINA DÜŞMEMELİDİR. SALÂTIN OLMAZSA OLMAZI, İNSANLARA YARDIM ETMEK, ZEKÂT VERİP ALLAH IN VERDİĞİ NİMETLERİDEN İNFAK EDEREK, YARDIMLAŞMAYI TEŞVİK ETMEKTİR. YALNIZ ALLAH DAN YARDIM DİLEYİP, YALNIZ ALLAH I ZİKREDEREK, ONA DUA ETMELİ VE ONUN ŞANINI YÜCELTMELİDİR. YİNE KUR’AN DA AÇIKLANIP DETAYI VERİLEN VE BELİRLİ VAKİTLERDE, ALLAH IN HUZURUNDA KIYAMA DURUP, ONUN ÖNÜNDE RÜKÛ EDİP, ONA SECDE EDEREK VE YALNIZ ONDAN YARDIM DİLEYEREK, ONU ZİKREDİP ANMALIYIZ, ONA ŞÜKRANLARIMIZI SUNARAK YARDIM DİLEMELİYİZ. İŞTE ALLAH IN SALÂTI, TÜM BUNLARIN TAMAMIDIR. BU SALÂTI YERİNE GETİREN MÜSLÜMAN, ALLAH IN EN DOĞRU YOLUNDADIR. TÜM BU GERÇEKLERİ EĞER BİRBİRİNDEN AYIRIP, EKSİK YAPIYORDA, GÖSTERİŞ İÇİN BİR KISMINI YERİNE GETİRİYORSAK, ASLA ALLAH IN İSTEDİĞİ KULLAR OLAMAYIZ VE KENDİMİZİ KANDIRMIŞ OLURUZ. TABİ KILDIĞIMIZ NAMAZINDA, KARŞILIĞINI ALAMAYIZ, HAYRINI GÖREMEYİZ.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://twitter.com/HGumustabak
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
ENFAL SURESİ 12. AYET. "VURUN BOYUNLARINI, VURUN PARMAKLARINA." |
Yazar: halukgta - 04-30-2020, Saat: 06:06 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bu makalemde, sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Enfal suresi 12. ayet olacaktır. Bu ayet öne sürülerek, bazı cemaat, tarikat ve mezhepler inkârcıların Allah ın elçisine, Kur’an a iman etmeyenlerin, kafalarının kesilerek öldürüleceğine, hatta parmaklarının kesilebileceği hükmünü çıkarmışlardır. Bizler ayetleri eğer, Kur’an ı referans almadan, rivayet edilen ve doğru olması Kur’an a göre mümkün olmayan bilgilerle ayetleri anlamaya çalışırsak, Kur’an ı asla doğru anlayamayacağımız gibi, kendimizi de kandırmış oluruz. Konumuzla ilgili ayeti önce yazalım, daha sonra hiçbir etki altında kalmadan, Kur’an ın diğer ayetlerinden yardım alarak, ayeti anlamaya çalışalım.
Enfal 12: HANİ RABBİN MELEKLERE, “Ben sizinle beraberim. İman edenlere sebat verin. Ben kâfirlerin kalplerine korku salacağım. ŞİMDİ VURUN BOYUNLARININ ÜSTÜNE. VURUN, ONLARIN BÜTÜN PARMAKLARINA” diye vahyediyordu (Diyanet meali)
Ayette dikkat ettiyseniz, hitap yalnız meleklere. Allah Meleklerine diyor ki, ben sizinle beraberim. İman edenlere sebat verin, yani imanlarında kararlı olmalarını sağlayın, yüreklendirin, moral verin, destek olun diyor. Dikkat ederseniz bu görevi Allah, meleklere veriyor. Devamında da adeta meleklere de bu görevinde güç verircesine kâfirlerin, inkârcıların kalplerine korku salacağım diyor Allah. Devamda ise şimdi vurun boyunlarının üstüne, vurun onların bütün parmaklarına diyor. Peki, boyunlarına ve parmaklarına vurun emri kime? Bu ayeti topluma anlatanların bir kısmı, bu emri Allah biz iman edenlere veriyor deniyor. Ama ayette böyle bir bilgi, detay yok. Bunu ancak kendi nefsimizde yorumlayarak söyleyebilir ki, bu durumda muhkem olan bir ayeti yorumlamış oluruz. Yorumda her zaman doğru olmayabilir. Muhkem ayeti yorumla değil, diğer ayetlerin yardımıyla anlamaya çalışmalıyız. AYETİN TAMAMI, MELEKLERE HİTAP EDİLEREK SÖYLENDİĞİ ANLAŞILIYOR.
İşin daha da ilginci ve bana göre korkunç olanı. Bu ayet delil gösterilerek, Allah inkârcıların kafalarını kesebileceğimizi, hatta parmaklarını işe yaramaz hale getirebileceğimizi dahi söyleyebilmektedirler. Bir arkadaşımız, bu ayeti bana şu şekliyle yazmış.” KÂFİRLERİ YAKALADIĞINIZ YERDE BOYUNLARINI VURUN VE PARMAK UÇLARINI DOĞRAYIN “ Bizler ne yazık ki ayetleri Kur’an dan uzak, öyle yanlış tercümeler yapıyoruz ki, neredeyse Kur’an ın tamamına ters düşebiliyor. Tekrar hatırlatmak isterim, ayette geçen emri Allah Meleklerine veriyor ve bu ayette vurun boyunlarına ve parmaklarına derken, onları öldürün kafalarını kesin, arkadaşımızın yazdığı gibi parmaklarının uçlarını doğrayın demiyor. ALLAH MELEKLERİNE BÖYLE İNSANLARIN GÜCÜNÜ KUVVETİNİ KESİN, İMAN EDEN KULLARIMA ZARAR VEREMEYECEK HALE GETİRİN Kİ, BANA İMAN EDEN KULLARIMA ZARAR VEREMESİNLER DİYOR. Muhammed suresi 4. ayette, Allah aynı şekilde bu sefer iman edenlere hitaben, inkârcılara karşı, BOYUNLARINI VURUN şeklinde ayetinde bahseder. Bu ayetin son bölümündeki kısmını eğer, Allah ın bizlere hitaben söylediğini düşünerek, Allah iman etmeyenlerin, Müslüman olmayanların kafalarını, ellerini parmaklarını kesin diye emrediyor şeklinde anlarsak, Kur’an ın diğer ayetleri ile çelişiriz, ters düşeriz. Konuyu daha detaylı anlamaya devam edelim. Bu ayeti doğru anlamamız için, öncesindeki ayetlere bakalım şimdide.
Enfal 9–10: Hani Rabbinizden yardım istiyor, yalvarıyordunuz. O da, “BEN SİZE ARD ARDA BİN MELEKLE YARDIM EDİYORUM” diye cevap vermişti. ALLAH BUNU, SADECE BİR MÜJDE OLSUN VE ONUNLA KALPLERİNİZ YATIŞSIN DİYE YAPMIŞTI. Yoksa yardım ancak Allah katındandır. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Diyanet meali)
Sanırım Enfal 12. ayette bahsedilenlerin kimler olduğu, kimlere hitaben söylendiği, çok daha açık bir şekilde anlaşılmıştır. Allah daha önce Melekleri yoluyla insanlara yardım ettiğinin örneğini veriyor. Peki, tüm bunları meleklerine hitaben söylediği halde, neden Kur’an da yazarak bizlere bildiriyor olabilir? Elbette asıl amacın, Allah ın kullarına verdiği moral desteği olduğu anlaşılıyor. Enfal suresi 12. ayetin hemen sonrasındaki ayette de Allah, sözlerine açıklama getiriyor ve bakın 13. ayetinde ne diyor. “BU, ONLARIN ALLAH’A VE RESULÜNE KARŞI GELMELERİNDENDİR. HER KİM DE ALLAH’A VE RESULÜNE KARŞI GELİRSE, BİLSİN Kİ ALLAH’IN CEZASI ŞİDDETLİDİR.” Buradan da anlıyoruz ki, Allah Melekleri ile inkârcıları cezalandırmasının nedenlerini açıklıyor ve diyor ki, bu cezanın sebebi, benim görev verdiğim, Resulüme karşı gelip, tebliği engellemeye çalışarak, savaş açtıkları içindir diyor. Çünkü karşılık vermeyen, kendi inancını yaşayan hiç kimseye Kur’an, müdahale izni vermez. Devamında ise Elçime karşı gelip engel olmaya çalışanları, ben böyle cezalandırırım diyor. Tekrar hatırlatmak isterim, bu ceza Allah ve Melekleri tarafından veriliyor. Şimdide Kur’an da, Allah ın Melekleri yoluyla, ya da Allah ın mümin kullarına, başka nasıl yardım ettiği, destek verdiği örnekleri hatırlayalım.
Tevbe 26: DERKEN ALLAH, ELÇİSİNE VE İNANIP GÜVENENLERE ÖZGÜVEN VERMİŞ, GÖRMEDİĞİNİZ ORDULAR İNDİRMİŞ VE O KÂFİRLERİ CEZALANDIRMIŞTI. Kâfirlerin payına düşen işte budur. (Süleymaniye vakfı meali)
Enam 61: O, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. SİZE KORUYUCULAR GÖNDERİR. Nihayet birinize ölüm geldi mi, elçilerimiz onun canını alırlar. Onlar vazifede kusur etmezler. (Bayraktar Bayraklı meali)
Enfal 65: Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa teşvik et. EĞER İÇİNİZDE SABIRLI YİRMİ KİŞİ BULUNURSA, İKİ YÜZ KİŞİYE GALİP GELİRLER. Eğer içinizde (sabırlı) yüz kişi bulunursa, inkâr edenlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir kavimdir. (Diyanet meali)
Enfal 44: Hani karşılaştığınız zaman ONLARI GÖZLERİNİZE AZ GÖSTERİYOR, SİZİ DE ONLARIN GÖZLERİNDE AZALTIYORDU Kİ ALLAH, OLACAK BİR İŞİ GERÇEKLEŞTİRSİN. Bütün işler Allah’a döndürülür. (Diyanet meali)
Bu ayetlerden de çok açık anlaşılacağı gibi, Allah ve Melekleri iman eden mümin kullarına, her zaman yardım ediyor ve onları destekliyor, moral ve güç veriyor. Bu ayetleri de özellikle Kur’an da bizlere bildiriyor ki, korkmadan, Allah ın doğru yolunda gidelim, hiç kimseden çekinmeyelim. TABİ ÖNCE BİZLER, ALLAH IN YOLUNDAMIYIZ, YOKSA BATILIN VE HURAFENİN YOLUNDAMIYIZ, ONU ÇOK İYİ ANALİZ ETMELİ VE ANLAMAYA ÇALIŞMALIYIZ. SİZCE ALLAH IN DOĞRU YOLUNDA OLSAYDIK, MÜSLÜMAN TOPLUMLAR BÖYLEMİ OLURDU? YORUMUNU SİZLERE BIRAKIYORUM. Kur’an da Allah özellikle DİNDE ZORLAMA YOKTUR diye bizlere bildirmiştir. Yani hiç kimse karşısındaki bir inkârcıyı, zorla imana davet edemez, onu zorlayamaz. Bu zaten imtihan olmanın özüne aykırıdır. Tevbe suresi 5. ayet de örnek gösterilip, tıpkı Enfal 12. ayette yaptıkları gibi, bakın bu ayette Müşrikleri, inkârcıları bulduğunuz yerde öldürün diye örnek gösterilir. Hâlbuki bulduğunuz yerde öldürün diye kast ettikleri, bir ayet öncesi Tevbe 4. ayette, SİZLER İLE ANLAŞMA YAPTIKLARI HALDE, SÖZÜNDE DURMAYAN, ANLAŞMAYI BOZARAK SİZİ ÖLDÜRMEK İÇİN SAVAŞ AÇANLARI, BULDUĞUNUZ YERDE ÖLDÜRÜN DİYOR.
Bizler ayetleri bütünlüğünden uzak, işte böyle anlamaya çalışıyoruz. Nedeni de rivayet ve sanı inançlarımızı aklayabilmek adına. Hâlbuki örnek verdikleri Tevbe 5. ayetin devamında, sizinle sözleşmelerini bozanları savaşta öldürün derken, devamında bu konuya açıklık getiriyor ve sakın hepsine böyle bir şey yapmayın, yakalayabildiğinizi sağ yakalayın, onları hapsedin. Savaş bitiminde tehlike geçtiğinde, yaptıklarına tövbe eder, pişman olduklarını söyleyip, salâtı yerine getirip, yani toplumda barış içinde yaşayacaklarına, birbirini destekleyeceklerine, huzursuzluk çıkarmayacaklarına, Allah ın yolundan gideceklerine söz verirlerse, onları serbest bırakın diyor. Aynı konuyla ilgili dikkat çeken bir ayeti de hatırlatmak istiyorum. Enfal 12. ayeti, daha iyi anlamamızı sağlayacağına inanıyorum.
Muhammed 4: (Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman, BOYUNLARINI VURUN. NİHAYET ONLARI ÇÖKERTİP ETKİSİZ HÂLE GETİRDİĞİNİZDE BAĞI SIKI BAĞLAYIN (sağ kalanlarını esir alın). Artık bundan sonra (esirleri) ya karşılıksız ya da fidye karşılığı salıverin. Savaş sona erinceye kadar hüküm budur. Eğer Allah dileseydi, onlardan öç alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek için böyle yapıyor. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır. (Diyanet meali)
Bakın ayette, tıpkı Enfal 12. ayette geçen ama Meleklere hitaben söylediği, BOYUNLARINI VURUN sözlerini Allah, bu sefer inkârcıların iman edenlere açtığı savaşta, aynı şeyi Müminlerin yapmasını istiyor ve BOYUNLARINI VURUN diyor. Hatırlatmak isterim, kafalarını uçurun, öldürün demiyor. Devamında da buna açıklık getiriyor ve boyunlarını vurduktan sonra, yani güçlerini kuvvetlerini kesip, etkisiz hale getirdikten sonra, onları tutuklayın diyor. Esir aldıktan sonra, Allah ın yapmamızı istedikleri ise ne yazık ki bizlerin birçok ayetten anlamak istediğimizin tam tersine, onların kafasını kesin, parmaklarını koparın ya da parmak uçlarını kesin demiyor. ONLARI YA BEDEL/FİDYE KARŞILIĞI, YA DA BEDELSİZ SALI VERİN DİYOR. Çok açık savaş bitince, Allah ın emri budur diyor. Ama bizler tüm bu gerçeklerden uzak, kâfirleri Allah öldürün diyor şeklinde, ayetleri tercüme etmeye, topluma anlatmaya çalışıyoruz. Elbette Kur’an seni öldürmek için savaş açanlara, seninde onları öldürme iznini veriyor. Bakara suresi 190 ve 191. ayetlerde sizi yerlerinizden çıkarmak, öldürmek için savaş açmışlarla karşılaştığınızda, sizlerde onları öldürün ama aşırıya kaçmayın diye de uyarır. Bunu da belirtmek isterim. Tabi böyle olunca da kendimizi kandırıyor, Allah ın lanetiyle/cezasıyla karşı karşıya kalıyoruz. Allah öldürmenin, en son çare olduğunu bizlere anlatarak, asıl yapılması gerekenin barış ve güzellikle ikna etmek olduğunu Kur’an bizlere anlatıyor.
Çok kısa, özetlemek gerekirse, Allah Enfal suresi 9–10–12. ayetlerinde, Allah ın ve Meleklerinin iman eden kullarına yardım ettiğini, onlara moral verip güçlü olmalarını sağladığından bahsediliyor. Dilerim cümlemiz, batıl, hurafe ve sanıdan uzak, Allah ın kitabı FURKAN ı, Allah ın verdiği örneklerle anlamaya çalışan, Allah ın azınlık halis kullarından oluruz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://twitter.com/HGumustabak
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
HİCR SURESİ 87. AYETİ NASIL ANLAMALIYIZ? (Andolsun ki biz sana tekrarlanan yedi ayeti |
Yazar: halukgta - 04-30-2020, Saat: 06:05 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bu makalemde, sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Hicr suresi 87. ayet olacaktır. Bu ayette geçen, MİNEL MESANİ kelimesine öyle anlamlar veriliyor ki, adeta rivayet hadisler olmasaydı bu ayeti anlayamazdık düşüncesi, topluma kabul ettirilmeye çalışılıyor. Tabi bunca farklı tercümeleri gören toplumda tedirgin oluyor, şüphe içinde kalıyor. Bizlere düşen anlayamadığımız, şüpheye düştüğümüz ayetleri zamana bırakıp, daha sonra bu ayeti rivayetlerin ışığında değil, Kur’an ın ışığında anlamaya çalışmak adına çaba harcamak olmalıdır. İnanın bir gün anlayamadığımız o ayetin ne anlattığını, mutlaka Kur’an ın diğer ayetleri ışığında anlayabileceğimize, yürekten inanmalıyız. Gelelim bahse konu ayetimize. Önce farklı meallerden yazalım.
Hicr 87: Andolsun ki biz sana tekrarlanan yedi ayeti ve yüce Kur'ân'ı verdik. (Bayraktar Bayraklı
Hicr 87: Andolsun, biz sana tekrarlanan yedi ayeti ve büyük Kur’an’ı verdik. (Diyanet meali)
Hicr 87: Sana o mesânîden yedi taneyi ve yüce Kur’ân’ı verdik. (Süleymaniye vakfı)
Hicr 87: Yemin olsun ki, biz sana ikişerlerden/ikililerden/iç içe kıvrımlar halindeki çift manalılardan yedi taneyi ve şu büyük Kur'an'ı verdik. (Yaşar Nuri meali)
Önce isterseniz çok tartışan MESANİ kelimesinin lügat anlamlarına bakalım. Mesani, Mesna kelimesinin çoğuludur. Mesna ise lügatta BÜKÜLMEK, KATLANMAK, KIVRILMAK VEYA TEKRAR EDİLEREK İKİLENEN VEYA BAŞKA BİR ŞEY EKLEMEKLE TAKVİYE EDİLEN VEYA ÇEŞİTLENDİRİLEN HERHANGİ BİR ŞEYDİR. İKİŞER, İKİLİ, MÜKERRER, BÜKÜLÜ, ÇİFTELİ, BÜKLÜM, BÜKLÜMLÜ, BÜKLÜM YERİ KAT OLAN, KATLI, KIVRIM, KIVRIMLI, KIVRAK, manalarına gelmektedir. SEBAN MİNEL MESANİ” ifadesi için “TEKRARLANAN YEDİ” yahut “TEKRARLANANLARDAN YEDİ” tercümeleri doğru diyebiliriz şeklinde tercüme ediliyor. Şimdide Hicr 87. ayette geçen minel Mesani kelimesinden ne anlamışlar, bu farklı görüşlere isim vermeden bakalım ki, bizlere fikir versin ama bizler daha sonra bu ayeti, Kur’an ın verdiği bilgiler ışığında, kendimiz anlamaya çaba harcayalım.
“Tefsir bilginleri, ayette geçen “tekrarlanan yedi ayet”in, FATİHA SURESİ YAHUT KUR’AN’IN YEDİ UZUN SURESİ OLDUĞUNU SÖYLEMİŞLERDİR.”
“1- Yedi. 2- İkişerliler, ikililer. Seb’an mine’l mesânî, “ikililerden veya ikişerlilerden yedi” demektir. Çevirilerde bu tabire, “Fatiha süresi” veya “yedi büyük/uzun sure” anlamı verilmektedir. Bu doğru değildir. AYETTE ZATEN YÜCE KUR’AN ANILMAKTADIR. BU TABİRLE, NEBİMİZE, KUR’AN’LA BİRLİKTE VERİLMİŞ, ŞAHSI İLE İLGİLİ, KENDİSİNİ BAŞARIYA GÖTÜREN NİMETLER KAST EDİLMİŞ OLABİLİR.”
“Kur’an da geçtiği şekliyle,“Şu bir gerçek ki biz sana ‘tekrarlanan yedi’yi ve yüce Kuran’ı verdik.” (Hicr 15/87) mealindeki ayette “seb‘an mine’l-meŝânî” ifadesi ve “ALLAH SÖZÜN EN GÜZELİNİ, BİRBİRİYLE UYUMLU VE ‘BIKILMADAN TEKRAR TEKRAR OKUNAN BİR KİTAP’ OLARAK İNDİRDİ.” (Zümer 23) mealindeki ayette kitabın (Kuran-ı Kerîm) sıfatı olarak “meŝânî” kelimesi yer almaktadır.”
“BU YEDİ ŞEYİN NE OLDUĞU İHTİLÂFLIDIR. Bunların, Hz. peygamber'e, Kur'ân'dan ayrı olarak verilen yedi mucize olduğu da düşünülebilir. Fakat genellikle kabul edildiğine göre bunlar, Fatiha’nın yedi ayetidir”
“Hicr suresi 87. ayette tekrarlanan yediliden kast edilen, KUR’AN’DA BİRÇOK NEBİ VE RESUL ANLATILMASINA KARŞIN, BUNLARDAN 7 TANESİ KAVMİYLE BERABER SÜREKLİ TEKRARLANMAKTADIR. Bu Resuller; Nuh, Hud-Ad, Salih-Semud, İbrahim, Lut, Şuayb-Medyen/Eyke ve Musa-Firavun’dur. Toplam 7 Resul ve onlara bağlı olarak helak edilen kavimlerin kıssaları bulunmaktadır.”
Ayet ile ilgili daha farklı görüşlerde var. Örneğin Ebcet hesabıyla, bu yedi ayetin, Peygamberimize dünyanın sonu ile ilgili bilgiler verildiğini, söyleyenlere de rastlayabilirsiniz. Tüm bu görüşlerden sonra, sanırım kafanız karıştı. Gelin birlikte bu ayet ile ilgili düşünelim. Önce şunu söylemek isterim, iyi niyetli her düşünceye saygı duyarım. Çünkü herkes kendi düşüncelerinden sorumludur. Bizlere düşen ayeti, emin olamayacağımız bilgiler ışığında değil, Kur’an dan yararlanarak anlamaya çalışmak olmalıdır. Araştırdığınızda bu konuda genel kanının, tekrarlanan yedili ayeti ve Kur’an ı verdik sözlerinden kast edilen yedi ayetin, Fatiha suresi olduğu yönünde. Bu düşünceyi savunmalar ise her gün namazda bolca okuduğumuz, tekrar ettiğimiz fatiha suresi ve bu surenin yedi ayet oluşu örnek gösteriliyor. PEKİ, BU DÜŞÜNCENİN DOĞRU OLDUĞUNA KANIT KUR’AN MI, YOKSA RİVAYET HADİSLER Mİ? Ne yazık ki her zaman olduğu gibi, rivayet edilen hadisler. Araştırıp düşünme gereği duymamışız. Hazır bilgiler kolayımıza gelmiş.
Bu fikri savunanlara karşı, şöyle bir cevap verilebilir. Fatiha suresi besmeleyle birlikte 7 ayettir. Ama Maun suresine baktığımızda O sure, besmele hariç bizzat 7 ayet. Bildiğiniz gibi Tevbe suresi hariç, her surenin başında besmele vardır ama diğer surelerdeki besmele, sayılara dâhil edilmemiştir. Ne dersiniz? Kur’an ayetlerinin numaralandırılması konusu da tartışmalıdır. Diyanet fetva kurulunun bilgilerine dayanarak, bu konuda şunları söylemek isterim. “Kur’an-ı Kerim üzerinde noktalama çalışmaları yapılırken, ayetlerin bölünüp numaralandırılmasında bazı küçük farklılıklar olmuş. Söz gelimi, bazı âlimlerin müstakil ayet olarak belirlediği bir ibare, bazı âlimlerce iki ayet olarak düşünülmüş. Böylece ayetlerin numaralandırılması konusunda, küçük farklılıklar ortaya çıkmıştır.” Bu bilgiler ışığında şunları söylemek yanlış olmaz sanırım. Hicr suresi 87. ayette geçen, tekrarlanan yedi ayetin fatiha suresi olduğuna inananlar, bu ayeti besmeleyle birlikte sayarak, yediye tamamlamış olamazlar mı? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Bu durumda tekrarlanan yedi ayetten kasıt, Fatiha suresi olabilir mi? HATIRLAYINIZ CAMİLERİMİZDE TOPLU NAMAZDA, İMAM FATİHAYI SESLİ OKURKEN, BESMELEYLE Mİ BAŞLIYOR, YOKSA İKİNCİ SIRADAN MI BAŞLIYOR? SANIRIM DÜŞÜNMEMİZ GEREKEN BİR KONU. Bu düşünce ancak zorlama ve rivayetlerin etkisiyle, ayetleri şekillendirerek, Kur’an dan delilsiz bir anlam çıkarmaktan öteye gidemez düşüncesindeyim. Şimdi Hicr suresinin devamındaki ayetleri yazalım ki, konuyu daha iyi anlayabilelim.
Hicr 88–89–90–91–92–93: Sakın onlardan bazı sınıflara, verdiğimiz dünya nimetine göz dikme, onlardan dolayı üzülme ve müminlere alçak gönüllü ol! De ki: “ŞÜPHESİZ BEN APAÇIK BİR UYARICIYIM.” “Nitekim biz, bölücülere azabı indirmişizdir.” Onlar, Kur'ân'ı bölüp ayıranlardır. “Rabbin hakkı için, mutlaka onların hepsini yaptıklarından dolayı sorguya çekeceğiz.” (Bayraktar Bayraklı meali)
Hicr 87. ayetin devamına baktığımızda, sana MESANİDEN yedi taneyi ve yüce Kur’an ı verdik derken, mesaniden kast edilenin, Kur’an ın dışından değil, tam tersine Kur’an ayetlerinden olduğunu düşünmeliyiz. Çünkü bu ayetten sonra, Allah ın Elçisine söylediklerinden bunu anlıyoruz. Allah bazı insanlara imtihanı gereği, çok daha fazla nimetler verdiğimizde, bu seni tedirgin etmesin, dünya nimetine göz dikme, tüm kullarıma alçak gönüllü ol, ayrım yapma diyor. Devamında ise Allah elçisinin, deki kullarıma diyor; “ŞÜPHESİZ BEN APAÇIK BİR UYARICIYIM”. Peki, neyle uyarma görevi almıştı? Hicr suresi 87. ayette bahsettiği, KUR’AN İLE. Ayetin devamında Kur’an ın uyarılarını hatırlatıyor ve dinde sakın bölünenler gibi olmayın dediği halde, bölünenleri nasıl cezalandıracağını elçisine hatırlatıyor ve çok önemli bir hatırlatmayı yapıyor, onlar Kur’an ı bölüp parça parça yaptılar diyor. Bunu yapanların cezalandırılacağı ikazını da çok açık bir şekilde yapıyor. Bizler ayette geçen tekrarlanan yedilerden, neyi kast edildiğini doğru anlamak istiyorsak, bu uyarıları mutlaka dikkate almalı ve Kur’an a bakmalıyız, ayetler üzerinde araştırma yaparak, ayette bahsedilenleri anlama çabasında olmalıyız. Allah bizlerin anlayamayacağı, hiçbir şeyi Kur’an da zikretmez. Lütfen unutmayalım, Allah düşün aklını Kullan ve yalnız Kur’an ın ipine sarılın diyerek bizleri imtihan ediyorsa, bu imtihanımızı rivayetlere dayandırmak yerine, Kur’an dan delil aramak için çaba harcamalıyız. Bunu yapanın mutlaka Allah, gönül gözlerini açacak ve gerçeklerle buluşturacaktır. BUDA SANIRIM BİZLERİN, SINANMASI VE İMTİHANI OLSA GEREK. Örneğin bu yedi sayısı konusunda Kur’an a baktığımızda, araştırdığımızda bakın neler görebiliriz.
“Kur’an’ın beyanına göre Allah gökleri yedi kat olarak düzenlemiş. Hacda kurban kesmeye gücü yetmeyenlerin, hac sırasında üç, döndükten sonra da yedi olmak üzere on gün oruç tutması önerilmiş. Allah yolunda infak edenlerin durumu, kendisinden yedi başak çıkan bir buğday tohumuna benzetilmiş. Cehennemin yedi kapısı olduğu bildirilmiş. Yusuf suresinde sözü edilen melik rüyasında yedi çelimsiz ineği yiyen yedi semiz inek ile kurumuş başakların yanı sıra yedi yeşil başak görmüş ve bu sayılar Hz. Yusuf tarafından yedi bolluk ve yedi kıtlık yılı olarak tevil edilmiş. Yedi kat gökyüzünün Allah’ı tesbih ettiği belirtilmiş. Yine O, yedi kat gökyüzünü iki günde/evrede yaratmış ve kendisini de yedi kat gökyüzünün yaratıcısı olarak tavsif etmiş. Keza Âd kavmini yok etmek üzere kasırgayı yedi gün estirmiş. İnsanoğlunun üzerine yedi sağlam [gök] inşa ettiğini beyan etmiştir…….”
Özellikle tekrar etmek istiyorum. Bu konuyu bizler eğer doğru anlamak istiyorsak, asla rivayet ve sanı bilgilerde değil, Kur’an ın içinde aramalıyız. Bunu yaparsak mutlaka doğruyu buluruz. Bu konuda ben yorum yapmak istemiyorum. Nefsi yorumlar yaparak, emin olamayacağımız sözlere inanmaktansa, en doğrunun arayışında olmayı daha doğru buluyorum. Allah bu ayette bizlerin dikkatini çektiği her konuyu itina ile Kur’an dan araştırmalıyız, mutlaka bir gün doğru sonuca ulaşırız. Zümer suresi 23. ayette (MESANİ) aynı kelimeyi kullanarak Allah, ne diyordu hatırlayalım.” ALLAH, MANA VE LAFIZLARI BİRBİRİYLE UYUMLU VE İKİLİ ANLATIMLI KİTABI, SÖZLERİN EN GÜZELİ OLARAK İNDİRMİŞTİR”.
Sonuç olarak, bu ayet için şunları söyleyebiliriz. Hicr suresi 87. ayetinde Allah Elçisine, sana Kur’an ı verdik derken, Kur’an ın mahiyetinden bahsederek, KUR’AN IN ÖZÜNDE YATAN ÇOK ÖNEMLİ KONULARI, BİRÇOK KEZ NİCE ÖRNEKLERLE TEKRAR ETTİK, NİCE ÖRNEKLERLE İZAH ETTİK. DİKKAT ÇEKEN YEDİLİ TEKRARLARIMIZDA, VERMEK İSTEDİKLERİMİZİN ÜSTÜNDE DUR VE DÜŞÜN. BU UYARILAR, SENİN GÜCÜMÜZÜ ANLAMANI, GERÇEKLERLE BULUŞMANI SAĞLAYACAKTIR DİYEREK UYARIYOR. Ben bir Müslüman olarak, rivayetlerden uzak, Kur’an ın ışığında bunları anladım. Hatam varsa Rabbim bağışlasın inşallah. Emin olmadığım bilgilerle ayeti anlamaktansa, Kur’an ın ışığında bu sözlerden, ne anladım ve daha neler anlayabilirim diye araştırmanın, daha doğru olacağına inanıyorum.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://twitter.com/HGumustabak
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
Buhari Ve Müslim Çökerse İslam Çöker Diyen Zihniyete.... |
Yazar: halukgta - 02-21-2017, Saat: 12:36 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Değerli din kardeşlerim. Üzülerek söylemeliyim ki, günümüz İslam inancı, Kur’an dan sapmışlığın zirvesinde yaşanmaya, büyük bir hızla devam ediyor. Bir din kardeşiniz olarak bana düşen, sizleri yalnız Kur’an ile uyarmaktır. Lütfen kendimize gelelim, emin olamayacağımız sözlerin, bilgilerin, kişilerin ardından değil, Allah ın ipine sarılarak inancımızı yaşayalım.
Sizlere yaşadığımız İslam ın acıklı halini anlatan, güzel ve dikkat çekici bir örnek vermek istiyorum. İnternette dini anlattığını söyleyen bir kişinin, videosunu izledim. O konuşmadan bazı alıntılar yaparak, sizlerin bu yanlış söylemler üzerinde, dikkatle düşünmenizi rica ediyorum. Hatırlatmak isterim, ömrümüz ve imtihanımız bir göz açıp kapatma mesafesinde. Hesabını veremeyeceğimiz sözleri söylemeyelim, emin olmadığımız düşüncelerinde ardına düşmeyelim. İzlediğim video da, Kendisine dini konularda sorular soran kişilerin hepsine, cevap vermekle meşgul olamayacaklarını söylüyor ve bakın neler diyor.
“Bu hataları bütünüyle başından çözelim, SEN BELAGAT OKU, SEN NAHİ OKU, SEN BUHARİ OKU, MÜSLİM OKU, Allah ın izniyle o zaman gel bunları kendin düzelt kardeşim.”
Dikkat ettiyseniz, Sayın konuşmacının, dini öğrenmeleri adına sorular soran kişileri yönlendirdiği kitaplar arasında Kur’an yok. Peki, neden yok? Çünkü Kur’an herkesin anlayamayacağı, her bilginin detaylı açıklanmadığı bir kitap ilan edildi de ondan. Düşüne biliyor musunuz, Kur’an Allah katından geliyor, Allah bizleri Kur’an dan sorumlu tutuyor ama sorumlu olduğumuz kitabı bizler anlayamıyoruz, azınlık insanlar, veli kişiler anlıyor ve her bilgide sorumlu olduğumuz Kur’an da olmuyor. Öylemi din kardeşlerim?
HÂŞÂ Allah ın kullarına anlatamadığını, aramızda anlatanlar mı var? Kimin haddine bunu düşünmek ve bunu söylemek. PEYGAMBERİMİZİN BİLE SAĞLIĞINDA YAPMADIĞINI YAPMAYA KALKAN, HATTA ONUN DÜŞÜNEMEDİĞİNİ DÜŞÜNENLER Mİ VAR. HÂŞÂ Buhari nin, Müslim in neredeyse peygamberimizin vefatından yaklaşık 250 yıl sonra, akıl edip yazıya geçirdiklerini, peygamberimiz neden sağlığında yapmadı diye de mi düşünemiyoruz? Hani Allah veliler edinmeyin, güvenilecek veliniz yalnız benim diyordu. Kur’an da size nice örnekleri, değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız, onun için yalnız Kur’an ın ipine sarılın diyordu. NE OLDU BİRİLERİNİN İPİMİ KOPTU, YOKSA DAHA SAĞLAM İPMİ BULDULAR. Konuşmacı, Hadis kitaplarını tenkit edenlere de cevap veriyor ve bakın sözlerine nasıl devam ediyor.
“Harici ve Oryantalist proje olarak OYNAMA BUHARİYLE, OYNAMA MÜSLİM İLE. BUHARİ ÇÖKÜNCE İSLAM ÇÖKER, MÜSLİM ÇÖKÜNCE İSLAM ÇÖKER. Çünkü bizim fıkıh inancımızda, tefsirimizde o BUHARİ LERDEN, MÜSLİMLERDEN GELEN HADİSİ ŞERİFLERE DAYANIYOR.”
İşte günümüz İslam ı nın ana kaynakları ve bu kaynaklara verilen değer. Dikkat ederseniz FIKIH inançları Kur’an a değil, Müslim den ve Buhari den gelen kaynaklara dayanıyor diyebiliyor. ELBETTE BU İNANÇ ÇÖKMEYE MAHKÛMDUR. HİÇ KİMSENİN SÖZ SÖYLEYEMEYECEĞİ, ÜZERİNDE OYNAYAMAYACAĞI TEK KİTAP KUR’AN DIR. Bunu anlayamadığımız sürece, birileri bizlerle ve inancımızla işte böyle oynarlar. Bunu nasıl söyleyebiliyorlar, anlamakta güçlük çekiyorum. Bu sözleri duyunca inanın titredim ve kahroldum.
Bu sözler İslam a ve Kur’an a büyük saygısızlıktır. Bu sözleri söyleyen, Buhari yi, Müslim ü hatasız görebiliyor, hatta hiç düşünmeden Kur’an ın onayını almadan, ardı sıra gidebiliyor. Her bilgiden elbette faydalanabiliriz ama tek şartla, Kur’an a ve onun ayetlerine ters düşmemek şartıyla. Hatasız yalnız Allah dır, lütfen bu gerçeği artık fark edelim.
İnanca bakar mısınız lütfen. BUHARİ VE MÜSLÜM ÜN FİKİRLERİ VE İNANCI ÇÖKERSE İSLAM IN ÇÖKECEĞİNİ DAHİ SÖYLEYEBİLİYOR. Çünkü öyle inançların arkasından gidiyorlar ki, neye inanıyorlarsa, Kur’an onun tersini söylüyor. Şurası çok doğru ve korkularını da aslında çok iyi anlıyorum. İnandıkları batıl İslam ın temeli Buhari nin ve Müslim in olduğuna iddia ettikleri kitaplara dayanıyor. ONLARIN ÇÖKMESİ KAÇINILMAZDIR. Ama onlar Allah ın indirdiği İslam değildir. ONU HİÇ KİMSE ÇÖKELTEMEZ.
Ben inanıyorum ki, bugün Buhari ve Müslim dünyaya gelseler, ben böyle sözler söylemedim demeleri büyük ihtimaldir. Mahşer günü, hesabın görüleceği O çetin gün, Rabbimiz Müslim ve Buhari yi hesaba çekerken, sizce şöyle bir soru sorsa ve dese ki,” SEN Mİ YAZDIN BUNCA KİTAPLARI, SEN Mİ SÖYLEDİN BEN SÖYLEMEDİĞİM HALDE ONCA SÖZLERİ. BUNLARDA DİNİN ANA EMİRLERİDİR DİYE” dese, acaba Buhari ve Müslim, Rabbimize nasıl bir cevap verir. Bu konu ile ilgili Kur’an da, Hz. İsa nın kıssasını lütfen hatırlayınız. Ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Bizler gerçekten İslam toplumları olarak, Kur’an ı terk ettik ve adımız da yalnız İslam kaldı. Ne yazık ki İslam ın içini ellerimizde boşalttık. Aslında Kur’an böyle olacağını, bizlere 1400 yıl öncesinden bildirdi ki, dikkatli olalım. Mahşer günü peygamberimizin söyleyeceği o üzücü sözler ne yazık ki günümüzde gerçekleşti ve hızla da Kur’an ın terk edilişi devam ediyor. Bakın peygamberimiz ne söyleyecekmiş mahşer günü.
Furkan 30: Peygamber der ki: Ey Rabbim! KAVMİM BU KUR'AN'I BÜSBÜTÜN TERKETTİLER. (Diyanet vakfı meali)
Ne yazık ki büyük çoğunluğumuz terk etti. Bu gerçeği de bundan sonra, bu toplumun fark etmesi zor görünüyor. Elbette bizlere düşen, var gücümüzle Kur’an gerçeklerini anlatmak olmalıdır. Son olarak, Allah ın bir uyarısıyla sözlerime son vermek istiyorum. Dilerim cümlemiz, gönül gözleri açık, Kur’an gerçeklerini görebilen, Rabbin azınlık halis kulları arasında oluruz.
Nisa 87: Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Andolsun, sizi kıyamet gününde mutlaka bir araya toplayacaktır. Bunda asla şüphe yoktur. KİMDİR SÖZÜ ALLAH’INKİNDEN DAHA DOĞRU OLAN? (Diyanet meali)
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
|
|
|
|