:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adınız:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 16,691
» Son Üye: orhand
» Toplam Konular: 98,518
» Toplam Yorumlar: 1,065,494

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 443 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 440 Ziyaretçi
Applebot, Bing, GoogleBot

Son Aktiviteler
Acemhe'den :P
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: ÇiLeK
06-18-2025, Saat: 11:21 AM
» Yorumlar: 1,421
» Okunma: 79,799
Gidene Mi Zor Kalana Mı ?
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: Gü-lŞ«m-se
05-27-2025, Saat: 09:56 AM
» Yorumlar: 1
» Okunma: 421
Türk Askeri Çanakkale'de ...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 01:07 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 575
Bıktım Artık Yalnızlıktan...
Forum: Aşk Hikayeleri
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:56 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 274
Papağan İle Zürafa - Serd...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:51 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 152
Oğlak İle Kartal - Serdar...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 76
Zübeyde Hanım Doğumevi - ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:48 PM
» Yorumlar: 2
» Okunma: 285
ÖYLESİ'NE...
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: SunSet
03-26-2025, Saat: 01:27 PM
» Yorumlar: 10
» Okunma: 892
Ben Serdar Yıldırım. Bu g...
Forum: Sen Yenisin Galiba ?
Son Yorum: Serdar102
03-12-2025, Saat: 11:38 AM
» Yorumlar: 3
» Okunma: 441
Ya Atatürk Olmasaydı? - S...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
03-11-2025, Saat: 07:20 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 323

 
  Sakın çıkma,seni ağlatır...
Yazar: history - 05-14-2012, Saat: 11:28 PM - Forum: Komik Resim ve Karikatür - Yorum Yok

149363_413780161988710_143359639030765_1...6867_n.jpg

Bu konuyu yazdır

  Saçla İlgili Yanlış Bildiklerimiz…
Yazar: Sağlı@k ve Yaşam - 05-14-2012, Saat: 01:52 PM - Forum: Güzellik - Yorum Yok

sacgorsel2.jpg
Son yıllarda kadın-erkek herkesin ortak sorunu: saç
kayıpları. Durum böyle olunca saç ile ilgili doğru bilinen yanlışlarda
gün geçtikçe artıyor…


Burcu Çayözü

Akademi Saç Terapi Merkezi

Saç Sağlığı Uzm. (Trikolojist)






Saçı sık yıkamak dökülmesine sebep olmaz, saçı kazıtmak saçı daha kalın
çıkarmaz, dökülmesini önlemez, şapka takmak, başörtü kullanmak
dökülmeyi artırmaz, baba kel ise oğlu da kesin kel kalmaz, sık cinsel
ilişki saç kaybını artırmaz ve yağlı saçlar daha çok dökülmez… İşte
detaylar…


1. Saçı sık yıkamak saçların daha fazla dökülmesine sebep olmaz.
Aksine günlük yıkanan saç derisinde, fazla oranda biriken ölü deri, yağ
ve kir temizlenir. Böylece saç deri sağlığını tehdit eden unsurlar
kontrol edilebilir. Sağlıklı bir saç derisi canlı ve parlak saçların
temelidir. Günlük yıkamada elimize gelen saçlar saçın doğal yaşam
döngüsü içinde atılması gereken saçlardır. Her dökülen saçın yerine
mutlaka yeni bir saç üretilmektedir. Saçlar döküldüğü için saç kaybı
oluşmamaktadır. Dökülen saçların yerine kalite olarak daha zayıf saçlar
çıkıyorsa önce saçta hacim kaybı ve zayıflama olmaktadır. Zayıf çıkan
saçlar incelmeyi ve küçülmeyi sürdürerek bir süre sonra tüy formunu
almaktadır. En son aşamada saç kılıfları üretimi sonlandırmakta ve
inaktif hale geçmektedirler. Saçı çok yıkamanın saçı dökmesi mantığı
doğru olsa yüzümüzü her yıkadığımızda kaşımızın kirpiğimizin de
dökülmesi gerekir ki bu mümkün değildir.


2. Saçı kazıtmak saç dökülmesine engel olmaz.

Saç ilk çıkarken saçın ucu daha incedir, saç uzadıkta mevcut
kalınlığını almaya başlar. Kazınan saçın daha kalın olduğu izlenimini
yaratan, saçı kazıma işlemi sırasında saçın nispeten ince olan veya
zamanla yıpranmış ve incelmiş uç kısmının kesilip atılması ile saçın
daha muntazam görünmesidir. Ayrıca saç kazındığında, saçın uç kısmının
ele daha keskin gelmesi itibariyle daha kalınmış hissi uyandırabilir.
Saç kalınlığını derinin 2 cm altında yer alan hücre bölünmesi
sağlamaktadır. Kazınan saçın daha az döküldüğü hissi ise saçın çok kısa
olması itibariyle dökülen saçların dikkat çekmemesi olarak
açıklanabilir. Ayrıca uzun süre saçını kazıtan kişiler, bu saçsız
görüntü sonrası saçın uzaması ile elde ettiği saçlı görüntüyü eski
saçından daha çok gibi algılayabilir.


3. Saçı örtmek ve kapalı tutmak kesinlikle saç kaybı yaratmaz.

Sanılanın aksine saçımız oksijeni havadan değil bağlı bulunduğu damar
ağından gelen kandan almaktadır. Bazı kişiler saçı çok sıkı şekilde
bağlamanın ve örtmenin kan dolaşımını olumsuz etkileyip saçta zayıflama
yaratacağını düşünebilir. Bu kısmen doğru olmakla beraber saça besin ve
oksijeni sağlayan tek bir damar sistemi yoktur. Saçlı deriyi kaplayan
çok sayıda ince damar ağı bulunmaktadır. Bu damar ağı dışarıdan bağlanan
örtü ve şapkadan etkilenmemektedir. Saç kaybının temel sebebinin
genetik yatkınlık ve DHT hormonu bazlı bir gerileme olduğu
unutulmamalıdır.


4. Baba kel ise oğlu da kesin kel kalır.

Bu bilgi kısmen doğruluk payı taşır. Erkeklerdeki saç dökülmesinin
%90'ı genetik sebeplerden kaynaklanmaktadır. Saçı dökülen kişilerde
genetik olarak saç kaybına yatkınlık varsa - anne ve baba tarafında saç
kaybı olan akrabalar varsa - önlem almak konusunda erken davranmak
gerekir. Belirli dönemlerde ürün kullanarak saç kaybı yavaşlatılıp
geciktirebilir. Böylelikle kişi babası ile aynı yaşa geldiğinde daha
fazla saça sahip olabilir. Bununla beraber baba kel ise kişi fiziksel
ve genetik özellikleri saçları iyi olan taraftan aldıysa saç kaybı da
yaşamayabilir. Genel olarak belirtmek gerekirse; her erkeğin bir miktar
saç kaybetmesi son derece normaldir. Erkeklerin saç kaybı yaşamasında 2
temel sebep vardır: 1. Genetik yatkınlık 2. Saç kılıfındaki
reseptörlerin "Erkeklik Hormonu Testosteron"a olan duyarlılığı. Her
ikisi de yok edilebilir değildir. Ancak belirli dönemlerde önlem
alınarak saç kaybı kontrol edilebilir ve kellik süreci ertelenebilir.


5. Bazı saç kaybı yaşayan kişiler kel kalmayı testosteron hormonunun yüksekliği ile ilişkilendirmektedir.

Saç kaybetmenin getirdiği olumsuz durumu, daha çok erkeklik hormonuna
sahip olmakla ve “daha fazla cinsel güce sahip olma “ yönünde
yorumlarlar. Üzgünüz ki bu doğru değildir. Saç kaybını oluşturan temel
sebep testosteronun çokluğu değil saç kılıfındaki alıcıların
testosteronun bir takım kimyasal reaksiyonlar sonucu dönüştüğü (daha yıkıcı formdaki erkeklik hormonu olan ) dihiydrotestosterona
(DHT) duyarlılığıdır. Bu duyarlılık genetik yatkınlık olarak
açıklanmaktadır. Yani saç derisinde bulunan saç üreten tüplerde DHT’ye
bir duyarlılık yoksa saç kaybı yaşanmamaktadır. Saç kaybı yaşayan
kişilerin saçlarının arka tarafını ve yan tarafını kaybetmemeleri bu
bölgelerdeki alıcıların duyarlılık göstermemesinden kaynaklanmaktadır.


6. Sık cinsel ilişki saç kaybını artırır.

Bu söylem de maalesef doğru değildir. Daha önce açıklandığı gibi yüksek
testosteron seviyesi ve aktivitesinin saç kaybını yaratma etkisi
yoktur. Aksine sağlıklı bir cinsel yaşam stresi ve gerilimi azaltması,
kalp atışını ve kan dolaşımını hızlandırması sebebiyle hem kadın hem
erkeğin genel sağlığı ve saçı için faydalıdır.


7. Kişilerin saçlarının yağlı, normal ve kuru olması aynen cilt yapıları gibi tamamen yapısal ve genetik bir durumdur.

Ancak stres, beslenme şekli ve bir takım hormonsal sorunlar saç
derisindeki yağ bezlerini aktif hale getirebilmekte ve saçı daha yağlı
yapabilmektedir. Özellikle erkeklerin saç derisi kadınlara oranla daha
yağlıdır. Bu durum erkeklerde yüksek oranda bulunan testosteron hormonu
sebebiyle olmaktadır. Hormonların saç kaybında yüksek bir etkisi olduğu
bilinmektedir. Bu nedenle saç derisinde biriken fazla yağ salgısının
ciltten arındırılması ve saçın düzenli olarak yıkanması saç derisinin
sağlıklı kalması için önemlidir.

Bu konuyu yazdır

  Anneler günü
Yazar: history - 05-13-2012, Saat: 12:12 AM - Forum: Özel Günler ve Kutlamalar - Yorumlar (1)

ŞEFKATİ, SABIRI VE SONSUZ SEVGİYİ BİZE VEREN; O GÜZEL YÜREKLİ ANNELERİMİZİN ELLERİNDEN ÖPERİM. TEK GÜN DEÄžİL HER GÜN BİZİMLESİNİZ..
Tüm annelerimizin bu özel günü kutlu olsun.....

Bu konuyu yazdır

  Galatasaray Şampiyon...
Yazar: history - 05-12-2012, Saat: 10:39 PM - Forum: Güncel Haberler - Yorumlar (3)

Türkiye böyle bir heyecanı daha önce yaşamadı! Süper Final'in
süper finalinde Galatasaray Kadıköy'de kaybetmedi, 18. şampiyonluğunu ezeli
rakibinin evinde, üstelik yine bir son maç şoku yaşatarak kazandı...


Bir Beşiktaşlı olarak Galatasaray'ı kutluyorum,tebrikler....

Bu konuyu yazdır

  Beni " SENDE " sakla..
Yazar: Orhan-38 - 05-12-2012, Saat: 12:02 PM - Forum: Şiirler - Yorumlar (1)

Senden önceki hiçbir mutluluk
senin gözlerin kadar anlamlı değilmiş meğer...”
Sende yaşıyorum...
Hayatta yüreğim.
Önümde gözlerin arkamda benliğim..
Biletsiz bindiğim yolculuğun son durağındayım....
Sana gelirken aynı gökyüzünün altında
sensiz tüm kaldırımları ateşe verdim..
Sonra da sensiz tüm kelimeleri söktüm dudaklarımdan..
Bir sen kaldın avuçlarımda bir de geceye serdiğimiz yıldızlar..
Sen uyanmadan tüm ceylanları emzirdim ben..
Sonra da başucunda bekleyen
Melek'lerin uykusuz gözlerine Cenneti karaladım...

Ah adını gökyüzüne sığdıramadığım
Ah gözlerine sığındığım
Ah bir gözyaşında ölümü şakağı dayadığım.
Sol yanımdasın / yaşamaktasın dua dua..
Hayatımdasın...
Sen susuz dudaklarıma sunulan ab- ı hayat...
Sen çöllerimin serabı
Sen yüreğimin tek sevabı...

Boşluklarımı doldurduğum kelime karanlığın
üzerine örttüğüm gecemsin sen.
Sen yaşama sebebimsin..
Sen benim ellerimle sıkıca tuttuğum düşlerimsin..
Sen uçurum kenarında sadece ölümü düşünen
bir adama hayata dair bir şey öğreten kadınımsın.
Şimdi ucurum kenarlarında cicekler toplamaktayım sana...
Kalabalıkların arasında yanıbaşımda sen varsın beraber yürüdüğümüz..
Ateşe verilmiş dikenlerin arasında iki ciceğiz biz hayata delice gülümsediğimiz..

Sen zamansızlığımsın..
Sen kendime anlatmaya kalkıp anlatmakta aciz kaldığım bensin...
Sende kendimi arayıp bir türlü bulamadığım bensin sen aslında..
Gökyüzüne her baktığımda bulut bulut hayatı gördüğüm ansın sen...
Sen benim yaşamaya kıyamadığım cümlemsin....
Öznesi sen yüklemi ben.Aydınlığımsın karanlığımdan ayıkladığım..
Mutluluğumsun acıların uykularında dua dua adını saydıkladığım..
Sen hava sen hayat sen nefes aldığımsın...
Nefesinden mahrum etme beni...
Sesini esirgeme ne olur..
Gülüşlerini savur yüzüme..
Göğsümün buzdan sarkıtlarına sür sıcak sözlerini..
Üşümüşlüğüme düşür gözlerindeki baharları..
Bırakma beni yalnızlığın ayak dibine..
Üşürüm avuçlarında...Ölürüm ayakuçlarında..
Kalakalırım yüreğimin yıkım çalışmalarında..
Gitme kal öylece.
Uzaklığını unut..
olsa da yürüdüğümüz yollar yanımda kal..
Gölgelerin yeter bana..
Yüzü kirli yüreği yaralı cocuğum ben.
Şefkatine al beni..
İçine çek beni..
Sonra da hiç bırakma..
Kanatlarımı salma uçurumlara....
Bırakma beni “ bana “ ..
Hep sende kalayım...
Bir fincan huzur
Bir dirhem mutluluk yolla iç ceplerinde demlediğin...
Beni “ sende “ sakla...
Ben seninim...
Nefesimdir yüreğim....
Beni “ bende “ sildim
Sende varolmak için...
Hasretini ektim dudaklarıma
Sende tamamlanmak için....

Suyum ol
Soframda azık...
Yüzümde tebessüm...
Yüreğimde nefes...
Ben ol....
Ya ben sen olayım...

Sakın bırakma beni...
Yoksa düşerim adressiz coğrafyalara...

Gözlerimi yıldız sermek için gündüzü bekleme...
Her an sendeyim çünkü.....

Gözlerinde sakla beni....
Hayatın ta kendisi sensin çünki....

''
Gönderilmemiş aşk mektupları''.

Bu konuyu yazdır

  Murat Göğebakan - Benim Tek Suçum
Yazar: Pepee - 05-09-2012, Saat: 08:02 PM - Forum: Müzik - Yorum Yok


Bu konuyu yazdır

  Baharda Tüp Bebek Tedavisinde Başarı Artıyor!
Yazar: Sağlı@k ve Yaşam - 05-09-2012, Saat: 03:24 PM - Forum: Kadın Özel - Yorumlar (2)

baharda-tup-bebek-tedavisinde-basari-artiyor.jpg
İlkbahar aylarında kadınlarda daha yüksek östrojen hormonu salgılandığı için hamile kalmalarının daha kolay olduğunu biliyor musunuz?

Bahçeci Umut Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun, “Gün ışığı ve hava sıcaklığının artması östrojen hormonunun salgılanmasını arttırmaktadır. Tüp bebek tedavisinde mevsimlere göre istatiksel başarı oranlarına bakıldığında,1932 çiftin dahil olduğu bir araştırmada yumurtaların döllenme oranı ilkbahar aylarında diğer aylara göre 1.5 kat daha yüksek bulunmuştur.” dedi.
İlkbahar aylarında kadınlarda daha yüksek östrojen hormonu salgılandığı için daha kolay hamile kaldıkları tespit edildi. Gün ışığı ve hava sıcaklığının artmasının östrojen hormonunun salgılanmasını arttırdığını belirten Bahçeci Umut Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun sözlerine şöyle devam etti:” Östrojen hormonu kadın yumurtasının olgunlaşması ve embriyo gelişimi için çok önemlidir. Yardımcı üreme tekniklerinde (in-vitro fertilizasyon, mikroenjeksiyon) mevsimlere göre istatiksel olarak başarı oranlarına bakıldığında,1932 çiftin dahil olduğu bir araştırmada gelişen yumurta sayısı,olgunlaşmış yumurta oranı, embriyonun rahme tutunma oranı (implantasyon) ve gebelik oranları açısından anlamlı bir fark bulunmamıştır.
Ancak yapılan araştırmalar göstermiştir ki yumurtaların döllenme oranı ilkbahar aylarında diğer aylara göre 1.5 kat daha yüksek bulunmuştur.”
Tüp Bebek Tedavisi’nde Bahar Farkı
Özellikle döllenme problemi olan çiftlerin ilkbahar aylarını tercih etmelerini öneren Op. Dr. Süleyman Tosun, “Tüp bebek tedavisinde bahar aylarının tercih edilmesi çiftler için moral verici ve yüz güldürücü sonuçları beraberinde getirebilir. Aynı zamanda daha çok döllenmiş yumurta bize embriyo dondurma ve gerekirse daha sonra kullanabilme şansı sağlamaktadır. Yine de bilinmelidir ki yardımla üreme teknikleri yılın her döneminde başarı ile uygulanmaktadır.” dedi.

Bu konuyu yazdır

  Yaşananları sorgulamayan bir toplum olduk.
Yazar: halukgta - 05-09-2012, Saat: 12:10 PM - Forum: Kişisel Makaleler - Yorumlar (1)

Tarih tekerrürden ibarettir derler. Geçmişlerinden ders almayanlar, o acı günleri tekrar yaşamaktan da asla kurtulamazlar. Bir başka ibret de, başkalarının hatalarından ders almayanlar, aynı hataları kendileri yaşamaktan kurtulamazlar diyen atalarımız, gerçekten çok doğru söylemişler.


Ne yazık ki bugün bizler, geçmişten hiç ders almayan bir toplum görüntüsü ile yaşıyoruz. Ne yaşadıklarımızdan, nede geçmişte yapılan yanlışlardan dersler almadığımız o kadar açık ki. Bizleri yönetenlerin yaptıklarını, söylemlerini ne takip ediyoruz, nede söylediklerini akıl süzgecinden geçiriyoruz. Sizlere birkaç örnek vermek istiyorum. Vereceğim bu örneklerle, acaba bizleri yönetenler tutarlılık ve samimiyet testinden geçebiliyorlar mı, yorum sizlerin.


Daha dün, Türk silahlı kuvvetlerinin düşüncelerine, yaptıklarına, söylemlerine karşı çıkanlar, günümüzde sergilenen onca olayları unutarak, kendisine bağlı olarak çalışmış, Genelkurmay başkanlığı yapmış bir komutan, terörün başı ilan edildiğinde ses çıkarmayanları, savunmayanları bizler unutmadık. Bugün bazı kişiler, ya da bazı ne söylediğinin farkında olmayan basın mensubu, TSK ya karşı uygun olmayan sözler söylediğinde, yanlış anlamlara gelecek fikirler açıkladığında, dün söylediklerinin tam tersini yaparak, TSK yı savunmaya geçip, aşağıdaki sözleri söyleyenler, acaba bu sözlerinde ne kadar samimidirler?


(Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına, ağza alınmayacak hakaretler yapmak açık söylüyorum zavallılıktır.)


Bu düşünceye yürekten katılıyorum, TSK ya layık olmadığı sözleri söyleyenler, onları küçük düşürenler ZAVALLIDIRLAR. Ama daha önce ki silahlı kuvvetler farklımıydı? Bu güvene, bu övgüye bu savunmaya laik değil miydiler de, bugün çok üzücü bir durumdalar? Silahlı kuvvetlerimiz, dünde bugünde bizlerin göz bebeğiydi. Dün neyse bugünde aynı insanlar. Birkaç kişinin değişmesi, emekli olması bir bütünü farklılaştırmaz. Yapılan yanlışlar varsa bunlar kişiseldir, tümünü asla bağlamaz. Dün söylenenleri bizler unutmadık, bugün onlara yapılanları da gözlerimizle görüyoruz, şahit oluyoruz, yapılanları unutmamızda zaten mümkün değil. Peki, bu sözler, TSK yı savunur görüntüsü vermenin ardındaki düşünce ne olabilir? Doğrusu söyleyecek çok şeyler var. Her şey zamanı geldiğinde, su yüzüne çıkacaktır. Allah ın adaletinden kimse kaçamaz.


Hatırlarsanız Sayın Başbakanımız, bedelli askerlik için ne demişti seçimden önce?

(Ben Tayyip Erdoğan olarak, böyle bir sorumluluğunun altına giremem. Parası olan var, olmayan var. Parası olan bastıracak kurtulacak, parası olmayan askerliği yapacak. Seçimden sonra referanduma götürürüz.)


Peki, seçimden sonra ne oldu? Tüm söylenenler unutuldu ve parası olan bir gün bile askerlik yapmadı. İşte bizleri yönetenler, işte halkımızın tepkisizliği. Bu tür davranışlar acaba eğitimli, bilinçli, kendisini yönetenleri özgür iradesi ile seçen toplumlarda olur mu? Yorum sizlerin. Neye layıksak, Allah onu verecektir.


İçinde bulunduğumuz durumun, tedirgin edici düşündürücü haline, bir örnek daha vermek istiyorum. Ülkemizin de kabul ettiği, Kredi derecelendirme kurumu, şöyle bir açıklama yaptı ve Sayın Başbakanımız çok sert tepki gösterdi.


(Kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's'un, Türkiye'nin ''pozitif'' olan kredi notu görünümünü ''durağan'' olarak revize etmesine, Başbakan Erdoğan sert tepki gösterdi. )


Aynı kuruluş, geçmişte ülkemizin notunu çok daha kötü durumlardan, daha yüksek konumlara getirmiş ve bu kuruluşun verdiği notlar, değerlendirmeler hükümet ve bazı basın kuruluşları tarafından, çok olumlu delil olarak gösterilmişti halka hatırlarsanız. Ama bazı kesim tarafından hayretle karşılanıp, tıpkı Başbakanımızın bugün söylediği gibi, siyasi bir karar diyerek, ne değişti de notumuz yükseldi, diye itiraz edenler olmuştu.


Peki, bu kuruluşun ülkemizin notunu indirmesini, Sayın Başbakanımız nasıl karşıladı ve ne tür bir üslupla cevap verdi dersiniz? Basından alıntılar yaparak, hatırlatmak istiyorum.


(Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Standart&Poors'un Türkiye'nin kredi notunu pozitiften durağana çevirmesiyle ilgili olarak, ''Bu tamamen ideolojik bir yaklaşım. Bunu kimse yutmaz. Bunu sen Tayyip Erdoğan'a yutturamazsın'' dedi.


''Standart&Poors bir açıklama yaptı. Ben bunu çok garipsedim. Neden derseniz, pozitifte olan Türkiye durağana indi. Neye göre sen bunu durağana indiriyorsun? Çünkü belli bir süre pozitifte kalan bir ülkeyi artırması gerekirken, bakıyor ki Türkiye'yi artırırsam ideolojik olarak bu bize sıkıntı doğurur. Biz bunu durağanda tutalım


Bu hesabı biz de az çok biliyoruz. Şu anda alan el, olmayan veren el olan bir Türkiye var. Sen bu Türkiye'nin kalkıp da kredi notunu durağana indirirsen, bunu yemezler. Ve bunun bedelini 'Ben artık seni kredi kuruluşu olarak tanımıyorum' demek suretiyle açıklarız.)



Tüm söyledikleri doğru olabilir. Yani siyasi amaçlı yapmış olabilirler. Çünkü onlardan beklenir. Peki, daha öncede Türk toplumu işsizlikle, açlıkla mücadele ederken, hiçbir şey değişmemişken kredi notunun birden bire yükselmesini, neden övgüyle topluma anlattınız ve bunu örnek gösterdiniz? Artan ihracatın, halkın cebine ne faydası oldu? Ya ihracattan fazla yapılan ithalatı, nasıl açıklayacaksınız?


Ülkesinde yatırım olmayan, bol ve ucuz üretim yapamayan ülkeler, ithal etmekten başka çaresi yoktur. Bugün kullandıklarımıza bakalım isterseniz, acaba hangisi Türk malı? Daha da ilginci, üzerinde Türk malı yazanların içinde, Çin malı olduğunu görmemiz, bizlerin ne halde olduğunu çok iyi özetliyor. Başkalarına kızmak yerine, önce yaptıklarımızı gözden geçirelim.


Kalkınma hızında, ülkeler arasında neredeyse ilk sıralara geldiğimizi açıklayan hükümet, acaba ne kadar samimi? Kalkındık ama toplum olarak, hala işsizlikte öndeyiz. Kalkınan halk mı, yoksa küçük bir azınlık mı? Enflasyonu rakamlar ile oynayarak düşürdüğümüzde, ortaya çıkan acıklı tabloyu, halk fark etmiyor mu sanıyorsunuz?


Kapitalist yönetimin çöktüğünü, hala fark edemeyenlere söyleyecek sözüm yok. Amerika zorlukla ayakta duruyor. Avrupa can çekişiyor. Ama bizler hala onların peşi sıra giderek, ne derece yanlış bir yol izlediğimizin farkında bile değiliz.


Toplumun genel çoğunluğunun aldığı ücret, fakirlik sınırının da altında. Sendikaların sözü bile geçmez oldu. Çünkü ülkemizde sendikalı işçi kalmadı da ondan. Devlet eliyle güvencesiz bir toplum yaratıldı. Sözleşmeli memur, sözleşmeli işçi adı altında. İşverenin ya da devletin, bir tek sözü ile işten atılan, bir toplum olmakla mı övünüyoruz? Bumu bizlerin kurmaya çalıştığı adaletli, huzurlu düzen?


Geçen gün 1 Mayıs işçi bayramı kutlandı. Ben işçi olsam, işçi bayramını geçmişte olduğu gibi, mutlu ve coşkulu kutlamazdım. Çünkü artık ülkemizde işçi diye bir sınıf neredeyse kalmadı. İşçi sınıfının adı bile anılmıyor. Siz hakkını aramak için, greve giden bir iş yerini duydunuz mu? Duyamazsınız buna yeltenenler, hemen susturuluyor engelleniyor. Hakkını aramaya kalkanlarda hemen işten atılıyor. İşçi kardeşlerimiz, 1 Mayısı YAS günü ilan etmelidirler. Çünkü artık işçi sınıfı, ne yazık ki can çekişiyor. Bu acı ve keder ortamında, yapılan haksızlıklar karşısında, bayram değil ancak YAS tutulur.


Sayın Başbakanımızın, derecelendirme kuruluşuna verdiği cevapta, asıl yadırgadığım üsluptur. Bu üslup, gerçekten ülkemiz halkını korkutuyor, ürkütüyor. Bırakın ülkemizin halkını tedirgin ettiğini, artık Dünya farkına vardı, onları da ürkütüyor.


Sayın Başbakanımızın verdiği bu cevabın, bir cümleyle özeti, benim istediklerimi söylemediğiniz an, sizi yok sayarım. İşte bizleri yönetenlerin, rakipsizliğinin, denetimsizliğinin, kontrolsüz gücün tek elde toplanmasının yasama, yürütme ve yargı erklerinin, özgür olmamasının getirdiği büyük tehlike. Allah yardımcımız olsun.


Başbakanımızın bahsettiği kredi kuruluşu şimdide, geçmişte de siyasi kararlar vermesi muhtemeldir, bunda hiç şüphe yok. Geçmişte notumuzu yükselten aynı kuruluş, acaba birden bire neden yükseltti notumuzu diye neden sormadık, araştırmadık? Siyasi amaçlarla yükseltmiş olamaz mı? On yılda, toplum içinde işsizliğe çare mi bulundu? Devlet hangi yatırımları yaptı, sattığı kitler karşısında? Yaptıkları yollarla övünenler, toplumun sofralarına koyacak lokmaların, nasıl eksildiğinin farkında mı acaba. Emekli, memur, işçi daha refah mı yaşıyor düne göre? Hastanelerde tüm sorunlar mı çözüldü, yoksa sorunlara yeni problemler eklenerek, koskoca bir dağ mı oluştu. Adalet mi sağlandı bu ülkede, yoksa korku imparatorluğumu çöktü toplumun üstüne?


Ülkemiz de kalkınma hızının arttığı ile övünenler acaba halkın, işçinin, memurun refahının, alım gücünün arttığını söyleyebilirler mi? Toplumda mutlu azınlığın arttığını, zenginin daha zengin olduğu, fakirin daha fakir bir yaşam sürdüğünü bizlerin göremediğini mi zannediyorlar? Belki toplumun bir kısmını, geçici olarak herhangi bir nedenle aldatabilirler, ama onlarda bir gün Allah ın izniyle, her şeyin farkına varacaklardır. Allah ın adaletinden kimse kaçamaz.


Kredi derecelendirme kuruluşuna verilen cevap, aslında çok düşündürücü ve ibret dolu düşünene, düşünmek isteyene. İşimize geldiğinde bu kuruluşu kabul edeceğiz, işimize gelmediğinde, onu tanımamakla tehdit edeceğiz. Ne yazık ki bugün ülkemizin her safhasında aynı politika uygulanmaktadır. Böyle bir politika, elbette bir gün iflas edecektir. Hiç kimsenin yaptığı adaletsizlik, yanına kar kalmamıştır.


Bizler ne geçmişten, nede yaşadıklarımızdan ders almayan bir toplum olduk. Elbette bunun nedenleri vardır. En önemli nedeni eğitimsizlik ve düşünmeyi, karar vermeyi başkalarına bırakmamızdan kaynaklanmaktadır. Allah özgür iradeyi ve aklı bizlere vererek, akıl, mantık ve Kur’an ın önerileri ile yaşamamızı ister bizlerden. Ama bizler aklı ve Kur’an ı bir kenara bırakıp, akılla Kur’an ı anlayamazsın mantığıyla yaşadığımız içinde, doğruyu bulmakta zorlanır bir toplum olduk. Aklını kullanmayanlara da ibretlik bir cevabı vardır Yaradan ın. Yunus suresi 100. ayetinde şöyle uyarır bizleri.


(Akıllarını güzelce kullanmayanları, Allah pislik içinde bırakır.)


Bizler ne yazık ki, ne geçmişte söylediklerimizi hatırlarız, nede bugün yaptıklarımızı geçmişimizle kıyaslarız. Bir rüzgârın etkisiyle savrulur gideriz toz misali. Sizlere bir örnek daha vermek istiyorum. Birçok internet sitelerinden ulaşabileceğiniz bir bilgiyi sizlere, bugün yaşadığımız güncel bir konuyla karşılaştırmanız için tekrar hatırlatmak istiyorum. Hatırlatmamın nedeni, bizleri yönetenlerin izledikleri yol ve takındıkları tavrın, farkına varmamız adınadır.


Önce sizlere Fatih Sultan Mehmet in bedduası başlığı altında, bugün anlatılan bir rivayeti nakletmek istiyorum. Söylediğim gibi bu bir rivayet, doğru olup olmadığı tartışılır. Naklettiğim rivayet, Sayın Başbakanımızın belediye başkanlığı zamanında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi kaynaklı ve daha da dikkat çekici olanı, bu bilginin, kitabın ön sözünün Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan a ait olması. Lütfen dikkatle okuyunuz.



BEDDUA

''Fatih İstanbul'u alıp da, alayla Ayasofya önüne geldiği zaman, derinden derine bir inilti işitti. Sesin geldiği tarafa bir adam gönderdi.

Sakalları uzamış, hali perişan bir keşiş bulup getirdiler. Huzura çıkardılar. Korktu, teskin ettiler.

Niçin hapsedildin diye sordular? Keşiş fala baktığını ve kuşatma hazırlıkları sırasında Konstantin'in kendisini çağırıp, İstanbul'u Türklerin alıp almayacağını bildirmek için, remil atmasını söylediğini, remilde İstanbul'un Türklerin eline geçeceğini söylemesi üzerinde de, Konstantin’in kızarak onu zindana attırdığını hikâye etti ve şimdi karşınızda bulunuyorum, demek ki falım doğru imiş.

Bunun üzerine Fatih de İstanbul'un kendi elinden çıkıp çıkmayacağına dair remil atmasını ve doğruyu söylerse, ödüllendirileceğini bildirdi.

Keşiş remil attı ve şöyle dedi:

- İstanbul Türklerin elinden harp ve darp ile çıkmayacak, lakin öyle bir zaman gelecek ki emlak ve arazileriniz satılacak, bu suretle İstanbul Türk malı olmaktan çıkacak.

Bu falın bildirdiği sonuçtan büyük üzüntü duyan Fatih ellerini kaldırarak, İstanbul'da edindiğim yerleri ecnebilere satanlar, Allah'ın gazabına uğrasınlar!' diye beddua etti.''

Kaynak şudur: A. Süheyl Ünver - "İstanbul Risaleleri"

Yayınlayan: İstanbul Büyükşehir Belediyesi

Önsöz: Recep Tayyip Erdoğan



Yukarıdaki rivayetin, doğru olup olmadığını elbette bilemeyiz. Şahsi düşüncem Fatih gibi çok özel bir insanın, fala baktırarak konuşacağına ben inanmıyorum. Peki, bu örneği neden verdim. Önemli olan rivayetten kıssadan hisse çıkarmaktır. İstanbul Belediye Başkanlığı zamanında, Sayın Başbakanımız, bu anlatılana o zaman inanmış olmalı ki, Belediyenin yayınladığı bir kitapta bu rivayete yer vermiş. Bizzat Sayın Başbakanımız da önsözünü yazarak, topluma sunmuş, yayınlamış olması önemlidir.


Sayın Başbakanımız, eğer yine bizleri yöneten diğer Başbakanlarımızdan örnek alarak, dün dündür bugün bugündür diyerek, geçmişte düşündüklerine ve inandıklarına bir sünger çekiyor da, bugün ben çok farklıyım diyorsa, bu söylediklerim meclisten dışarı. Yok, eğer geçmişini inkâr etmiyor ve söylediklerine sahip çıkıyor ve inanıyorsa, sanırım Fatihin yukarıdaki rivayetine de önem veriyor demektir.


Bu durumda, bu hükümetin çok yakında çıkardıkları ve güncelliğini koruduğu, yabancılara arsa ve mülk satışını genişleterek, satışına izin verdikleri kanunu, bir kez daha düşüneceklerini, gözden geçireceklerini umut ederim. Gözden geçirmeyenlere de, Fatihin bedduasını hatırlatırım.



Fatih, peygamberimizin övgüsüne mazhar olan bir liderdi. Tahminlerini fallara, büyülere bağlayarak söyleyeceğine ihtimal vermiyorum, bu bizim inancımıza da uymaz. Ama gelecekte İstanbul un topla tüfekle yıkılamayacağını, ancak yanlış siyaset güden liderlerin hataları ile el değiştireceğini, hikâyede anlatılan keşişten, çok daha iyi, Fatih in tahmin edeceğine inanıyorum. İnşallah bu kıssadan bir hisse alırız.


Toplum olarak, bazı gerçeklerin farkına varamamanın acısını yıllardır çekiyoruz. Lütfen artık farkında olalım. Bizleri topla tüfekle yıkamayanlar, ülkemizi farklı yollardan ele geçirmenin planlarını yapıyorlar.


Bizleri yönetenlere, özellikle Sayın Başbakanımıza sesleniyorum. Bizim bizden başka dostumuz yoktur. Ne Amerika nın, nede Avrupa nın oyunlarına gelmeyiniz. Onlar vaat ettiklerinden, işlerine gelmediğinde hemen cayarlar.


Sen onların inançlarına tabi olmadıkça, onlar da senin yanında, senden yana asla olmazlar. Bu uyarıları lütfen hatırlayalım. Bu uyarılar Allah katından geliyorsa, bunun nedenlerini dikkatle düşünmeden hareket edersek, toplum olarak hüsrana uğrayacağımızı, çok acılar çekeceğimizi unutmamalıyız.


Liderler tarihe iki şekilde geçerler. Birincisi lanet ve nefretle anılan bir lider olarak, ikincisi toplumuna, halkına adaletle hükmeden, onlara mutlu ve huzurlu bir ortam hazırlayan bir lider olarak. Dilerim bizleri yönetenler, tarihe toplumunu adaletle yönetip, huzuru ve mutluluğu getiren, iyi hatırlanan liderler arsında olurlar.


Ülke olarak çok zorlu bir imtihandan geçiyoruz. Rabbim cümlemize yardımcı olsun inşallah. Dilerim toplum olarak gönül gözleri açık, aklını, mantığını, özgür iradesini bizzat kendisi kullanan, Rabbin halis kullarından oluruz.


Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

Bu konuyu yazdır

  yardım
Yazar: webweled - 05-08-2012, Saat: 06:58 PM - Forum: Sen Yenisin Galiba ? - Yorumlar (2)

Merhaba Duygusuz dostlarım.
Uzun zaman oldu buralara uğramayalı
rahatsızlık sebebi ile tekrar buralara dönüş yaptım. Fakat bir şey rica
edeceğim eğer mümkünse bu profil üzerinde açılmış konu ve mesajlarımın
temizlenmesini istiyorum. Şimdiden teşekkürler.. Görüşmek üzere..

Bu konuyu yazdır

  Aslı Güngör - Söylenmemiş Sözler
Yazar: MaSaL - 05-07-2012, Saat: 10:38 PM - Forum: Online Videolar - Yorumlar (3)

[video=youtube]watch?NR=1&feature=endscreen&v=RyeBdSJ8tx8[/video]

Bu konuyu yazdır

  Tarih: 07-11-2025, 03:43 AM