Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Forum İstatistikleri |
» Toplam Üyeler: 16,691
» Son Üye: orhand
» Toplam Konular: 98,518
» Toplam Yorumlar: 1,065,494
Detaylı İstatistikler
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 361 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 357 Ziyaretçi Applebot, Bing, GoogleBot, Yandex
|
Son Aktiviteler |
Acemhe'den :P
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: ÇiLeK
06-18-2025, Saat: 10:21 AM
» Yorumlar: 1,421
» Okunma: 80,489
|
Gidene Mi Zor Kalana Mı ?
Forum: Kişisel Aşk Yazıları
Son Yorum: Gü-lŞ«m-se
05-27-2025, Saat: 08:56 AM
» Yorumlar: 1
» Okunma: 440
|
Türk Askeri Çanakkale'de ...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 12:07 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 603
|
Bıktım Artık Yalnızlıktan...
Forum: Aşk Hikayeleri
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 11:56 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 297
|
Papağan İle Zürafa - Serd...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 11:51 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 172
|
Oğlak İle Kartal - Serdar...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 11:50 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 87
|
Zübeyde Hanım Doğumevi - ...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
05-05-2025, Saat: 11:48 AM
» Yorumlar: 2
» Okunma: 302
|
ÖYLESİ'NE...
Forum: Güzel Sözler
Son Yorum: SunSet
03-26-2025, Saat: 12:27 PM
» Yorumlar: 10
» Okunma: 919
|
Ben Serdar Yıldırım. Bu g...
Forum: Sen Yenisin Galiba ?
Son Yorum: Serdar102
03-12-2025, Saat: 10:38 AM
» Yorumlar: 3
» Okunma: 474
|
Ya Atatürk Olmasaydı? - S...
Forum: Mustafa Kemal Atatürk
Son Yorum: Serdar102
03-11-2025, Saat: 06:20 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 338
|
|
|
Gıdada büyük skandal |
Yazar: Orhan-38 - 04-11-2012, Saat: 09:47 AM - Forum: Güncel Haberler
- Yorumlar (3)
|
 |
Yapılan incelemelerde yüzde yüz dana eti denilen bazı ürünlerde tavuk eti çıkarken, gıdadaki skandallara bir yenisi daha eklendi...
Pazar ve market raflarında ucuz fiyata satılan sucuk, salam ve sosisin üretiminde maliyeti düşürmek amacıyla tavuk kemiği kullanıldığı iddia edildi. İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı İslam Ali Kopuz'un verdiği bilgilere göre çok sayıda firmanın kilosu 4-5 liraya sattığı sucuk, salam ve sosiste tavuk kemiğinden yapılan mekanik kıyma bulunuyor. Toplu tüketim yerlerinden toplanan tavuk derisi ve kemiği ile mekanik kıyma yapılıyor. Bu da entegre tesislerde üretim yapan bazı firmalarla merdivenaltı şirketler tarafından kullanılıyor.
İstanbul Ticaret Borsası (İTB) Meclis Başkanı İslam Ali Kopuz, firmaların mekanik kıymayı, merdivenaltında üretim yapan imalathanelere kilosunu 1 liradan sattığını belirtiyor. Normal tavuğun kilogram fiyatı 7-10 lira arasında değişiyor. Ancak mekanik kıyma ile yapılan işlenmiş ürünlerin ortalama satış fiyatı 5 lirayı geçmiyor. Ürünün ambalajı üzerinde yüzde 40 dana, yüzde 40 tavuk eti gibi ibareler olduğuna dikkat çeken Kopuz, tavuk etinden kastedilenin mekanik kıyma olduğu görüşünde.
Gerçek tavuk etinden sucuk, salam ve sosis yapılmasının sağlık açısından herhangi bir risk oluşturmadığına dikkat çeken İTB Et Mamulleri Meslek Komitesi Başkanı Kopuz, "Tavuğun içerisindeki deri, kemik ve satılmayan hammaddelerle un yapılarak çok sayıda katkı malzemesi katılarak et mamulü yapıyor. Katkı malzemeler ile rengi kırılarak insan sağlığı ile oynanıyor. Yoksa normal tavuk etinden yapılsa bunun sağlık açısından herhangi bir sıkıntısı yok. Ama o zaman fiyat, kemik unu ile yapılanın üzerine çıkıyor. Merdivenaltında düşük fiyata üretim yapanlar da bunu istemiyor." diye konuştu. Türkiye'de son yıllarda sıkça kullanılmaya başlayan mekanik kıyma, tavuk kemiklerinin makineler aracılığı ile un haline getirilmesinden sonra oluşuyor. Ortalama satış fiyatı bir lirayı bulan bu üründen yapılan salam, sosis ve sucuk düşük fiyata market raflarında ve pazar tezgâhlarında satılabiliyor. Avrupa'da da mekanik kıymanın kullanıldığını aktaran Kopuz, "Avrupa Birliği'nin her dediğini yapmak zorunda değiliz. Ekonomiye katkı olduğu ifade ediliyor. Ancak tavuğun içindeki deri ve kemiğin yanı sıra satılmayan hammadde konuluyor bu ürünün içerisine. Sonuçta rengi tutturmak için boya katılıyor." değerlendirmesinde bulundu. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın kanunda yer aldığı için bu konuda fazlaca bir şey yapamadığını aktaran Kopuz, "Bu konu oldukça önemli. Mekanik kıyma entegre tesislerin yanı sıra merdivenaltında da bu ürün üretilebiliyor. Mekanik kıymalar lokantalardan veya büyük toplu tüketim yerlerinden toplanan kemiklerden yapılabiliyor. Bu konunun da iyi denetlenmesi lazım." diye konuştu. Mekanik kıyma yerine gerçek dana ve tavuk etinden sucuk, salam ve sosis yapılmasının vergi kaybına yol açmayacağını ifade eden Kopuz'a merdivenaltı üretimi engellediği için tersine vergi artışına neden olur. Öte yandan Kopuz, ilk olarak geçtiğimiz aylarda Et Mamullerinin Üretim Koşulları ve Sağlığa Etkileri Paneli'nde konuyu masaya yatırmıştı. (Zaman)
|
|
|
Çamaşır makinası ve 5 çocuk |
Yazar: history - 04-10-2012, Saat: 11:19 PM - Forum: Makale
- Yorum Yok
|
 |
Çocuk Sayısı Zamlandı...
Çocuk sayısını arttırdı:
3’ten 5’e çıktı en azı...
Başbakan değil, sanki ebe...
Bir fotoğraf vardı gazetelerde; İstanbul’da bir üstgeçit...
Bir yol kadar geniş, ama üzerinden geçmek isteyen insanlardan köprü gözükmüyor... Mahşeri bir kalabalık, birbirlerini ite ite, üst üste...
Karşıya geçmek istiyorlar sadece...
Geçemiyorlar...
Birisi iki kere geçecekmiş gibi olmuş, geri gelmiş...
*
Zaten Başbakan’ın kendisi de Kasımpaşa’dan geçemedi önceki gün...
Arabalara kızdı...
O arabalar sanki kendiliğinden gelip doluştu oraya...
*
3 çocuktan 5 çocuğa çıkmasının nedeni ise açılan işyerleri, yatırımlar, fabrikalar değil...
Çamaşır makineleri...
“Artık çamaşır makinesi var, bez yıkamak kolay, beş çocuk da olur†gibi bir mantık...
Çamaşır makinesini bulan; Alva John Fisher...
Katolik...
*
Hadi çamaşır makinesi sahibi olmakla çocuk sayısı artıyorsa, o zaman birer de biçerdöver makineleri olsa köylülerin; 10 çocuk...
Birer tohum ekme makinesi; 15...
Genlerinde var zaten babanın:
Eker...
Biçer...
Döver...
*
O çirkin ve zevksiz, yüksek TOKİ binaları ile insanları üst üste oturtuyorsunuz, yer gök dağ tepe yetmiyor...
Bir de Batılılar gibi yan yana otursalar...
*
Aşırı artan nüfusa geçit, yol, okul, hastane, işyeri, hapishane bile yetmiyor...
Sokaklar işsiz ve eğitimsiz genç dolu... Sevgisiz, bakımsız, özensiz büyüdükleri için içlerinde kin ve nefret var...
Aç ve muhtaç bir toplum, ki kömür ve nohut dağıtıyorsun...
Eğitilebilecek kadar, bakılabilecek kadar, sevilebilecek kadar çocuk yerine, en az 5, sakıncalı ve sağlıksız bir zihniyet....
O zaman “cumhuriyet kuşağıâ€, “68 kuşağı†gibi bir şey bu:
“Çamaşır makinesi kuşağı...†B.Coşkun
|
|
|
Yüksek Sadakat - Belki Üstümüzden Br Kuş Geçer |
Yazar: Pepee - 04-10-2012, Saat: 06:17 PM - Forum: Müzik
- Yorum Yok
|
 |
Belki üstümüzden bir kuş geçer
Kanadından bir tüy düşer
İner döne döne gökyüzünden
Hiç bir yüz güzel değil senin yüzünden
Haydi kalk gidelim bu şehirden
Gün doğarken ya da güneş batarken
Belki kuşlar geçer üstümüzden
Kanatlanır senin ellerinden...
Ellerinden...
|
|
|
Yakılacak Mektup.. |
Yazar: Orhan-38 - 04-10-2012, Saat: 01:05 PM - Forum: Şiirler
- Yorum Yok
|
 |
Sana bu mektubu uzaklardan yazıyorum..
Adresini çoktan unuttum..
Bir şiirin şişesine kalbimi koyup sulara bırakıyorum..
...
Ah benim eski türküm..
Ah benim hazin öyküm..
Yanlışım..
Yanılışım..
Ne yaptıysam seni mutlu edemedim.
Oysa bir kemanım vardı.
Birde sen..
Acımadın ezdin beni,
üzdün..
Hiç anlamadın!!
Yavrusuna yanan bir anne gibi içime gömdüm depremlerimi
Ceketimi alıp gittim
Derin derin iç çekişim bu yüzden
İnadına suskundum oysa..
İnadına vurgun..
Geç uslandım..
Sen göremedin ama..
Altı mosmor gözlerimle ıslandım..
En çok istavriti severdin
Sıkıp limonu maydanoza
Şaraba vururdun hani
Eski bir kasette bizim şarkımız alıp götürürdü seni
Salaş meyhanelerde ve kumsallardaki ayak izlerinde
Kırılan hayallerim,
Ümitlerim
Ve seni bekleyişlerim her yağmur akşamında..
Daha bir mutluyduk o günler..
Herşeye rağmen özgürdük..
Kitap alacak paramız olmasada
Ucuz tütün içsekte
Pahalıydı düşlerimiz..
Ne kadar çok isterdim şimdi bu şarkımı duymanı
Kanayan bir gül misali
Saçlarına taktığım
Suskun çığlıklarıyla inleyen şu kemani
Ki her notası hayatla yüzleşmenin ve ödeşmenin katranı
Hatırlarmısın parasız kalmıştık da bir gün
Kardeşinin kumbarasını boşaltıp konsere gitmiştik..
İmzasını almıştık sevdiğimiz sanatçının
Birlikte fotoğraf çektirmiştik
Bir şişe gazozu
Ve bir kaşarlı tostu bölüşmüştük
Hey gidi günler hey..
Az mı şiir yazdık ders kitaplarına
Otobüse biletsiz mi binmedik
Komayamı girmedik her beşiktaş maçında
Şimdi hastahane akşamının yorgun penceresin de
Maziye dalıp dalıp gitmelerimsin artık
Ne kemanım var yanımda
Ne de sen varsın..
Mevsimlerden hüzün
Aylardan pişmanlık ve karanlık..
Sen ki bu mektubu saklayacaksın..
Öpüp öpüp koklayacaksın belki..
Ve artık gelmeyeceğimi bile bile bekleyeceksin..
Ah benim eski türküm..
Ah benim hazin öyküm..
Yanlışım..
Yanılışım..
Seni hiç üzer miyim..
Ben bu mektubu defalarca yazmış,
Defalarca yakmışım..! selam canım nasılsın?....
''Gönderilmemiş aşk mektupları''.
|
|
|
Sen Yüreğime Aitsin Bunu Bilmiyorsun.. |
Yazar: Orhan-38 - 04-10-2012, Saat: 01:03 PM - Forum: Şiirler
- Yorumlar (2)
|
 |
Bir yara bir ömrü hergün nasıl kanatır...
sen yarammışsın ve ben o yarayla yaşamışım yıllarca.Önemsiz olcağı
düşünülüp kaçılan bir söz bir tek cümle sonradan nekadar acı verebiliyormuş.
Ben hergün işte böyle can acısıyla gözlerimi açıyorum,gecelere kadarda yaramı sarmaya çalışıyorum.
Meger ben seni nekadar içime saklamışım,bilmeden yıllarca böyle yaşamışım..
Hep gizliden seni istemişim,yürekten seni gizlice sevmişim ama itiraf edememişim kendime bile...
şimdi tek isyanım yanlış zaman olması.Yarayı taşımışım gerçek mutluluğu es geçerek.
neymiş o engel olan...o engeller nesaçmaymış şimdi daha iyi anlıyor insan!
meger herşey nekadar acemiymiş,oyıllar neden yanlış geldi bu itiraf,bu yanlışsa peki neden yaptığım diğer yanlışlar...bunların cevabını arıyorum hergün..
en uzaktakine geçilen sonsuz töleranslar,en yakındakine ise tanınmayan şanslar....
karmakarışığım,pişmanım okorkunç ateş yakıyo beni hergün.
kendimede sanada haksızlık etmişim.
dilimde binlerce isyan kelimesi barınıyo şimdi,bu isyanlar hep kendime..
sen öylesine bendesinki ve öylesine derinlerdesinki....
benimsin hep yanlız benim...benim hiç olamasanda...
Sen yüreğime aitsin bunu bilmiyorsun..
istiyorum şimdi
çaresizim şimdi
kavuşamıyorum şimdi
işte yüreğimin tek derdi..!
içimi tek hafifleten teslimiyet,geleceği bilememek herşey kader kısmet.
Artık geleceğide aştım ben ....ben seni daima bekleyeceğim.....
koyu kara kapkara şuan herşey diyorum,çalsam bütün kapıları kapanırmı bu yara...?
bütün bu kapıları kapasam üşürmüyüm yanlız başına..?
okadar derin yaşıyorumki seni ve okadar yanımda hissediyorumki
kelimeler kifayetsizleşir anlatmaya çalışınca...
şimdi seninle ama sensiz mi geçecek mevsimler,ben hep üşüyecekmiyim balıım
ölüm gibi geliyor herşey...!
sen diye dokunmak,sen diye hissetmeye çalışmak
seni hep onda aramak!!!
artık seni anlamaya çalışmakla geçiyo zamanlarım,seni yap boz gibi birleştiriyorum vee
her birleştirmemde seni daha fazla anlayıp bi kat daha fazla tanıyorum
her daha iyi tanımamda da seni bin kat daha fazla seviyorum....
şimdiiii acılar içindeyim,nafile... ben herşeyi hakettim bu can yanmasınıda,bu sızlanmalarıda
hep başkalarında kızdığım şeyi ertelemeyi ben kendime yapmışım farketmeden,hep derdim zamanında söylenmeyen şeylerin acısı sonradan daha ağır olur diyee...işteee sonuçç
yaramla oynayınca kanamaya başladı...şimdi durdurmaya çalışıyorum...
zoruma gidiyo tatlım inan hemde çok agır geliyoo.Ben bu aşkı bu çaresizliğimde bile böyle yoğun yaşadıysam,ya büyük bi çağlayan yaratacağı zamanda niye engellemişimki
ikimizede bunu neden çok görmüşüm...
hem hayalini kurduğum aşkı yaşayamamak hemde o fırtınayı yaşatamamak
üstelik yaşatmak ve yaşamak istediğim tek kişiye...
ben ilk defa hafife almışım duygularımı belki korkmuşum belki kaçmak zorunda kalmışım....!!!!
oysaki hiç bi duygumu ertelememiştim ben,herşey çok netti hayatımda
bu yüzden şimdiki bu serzenişlerim,yaptığım hatanın pişmanlığı ondan çok içimi yakıyo.
bu nasıl bi acı böylee...
bana ölümmü yoksa kavuşamamakmı daha beter dedirtti..
vee ben bunun cevabını artık verebiliyorum....
her nefesim seninle artık...
kimi zaman bi fırtınaya dönüşüyosun içimde onu durdurmaya ve yol göstermeye çalışıyorum
BEN AŞKI SIRADAN YAŞAYANLARDAN DEÄžİLİMKİİ..
kimi zamanda fırtına yerini huzura bırakıyo,
huzur oluyosun,mutluluk oluyosun bende,seni sessiz sessiz yaşamaya başlıyorum
yüreğimin en kuytu yerinde hissederek yaşıyorum seni...
kimi zaman dua oluyosun
kimi zaman acıtan bi kalp
kimi zaman benim oluyosun
kimi zamanda benliğime en büyük düşman..
neyapayım içim işte içim seviyo,seni sevmeyi seviyo....!
kaçtığın için değil.sen olduğun için,sen olduğun için istiyorum
içinde sakladığın acılar için.senin aşkın için değil senin için.....
ben keşkee....
kendimide senide aşka doyurabilseydim,
istediğim sevgiyi senle yaşayabilseydim,sana yaşatabilseydim
seninle bir ömür paylaşabilseydim,
kucağında sabahları karşılayıp,geceleri yıldızları senle seyredebilseydim,
yollarını gözleyip seni bekleyen ben olup ,
kollarında son nefesimi verseydim...
varsın olsun bu bizim masalımızda böyle olsun.
bi nefes kadar yakın olup,birbirlerini görmeyen yada görmek istemeyen
yıllar sonraa birbirini farkedip geç kalanlardan olalım....
tek çare ZAMAN.....tek ümit GELECEÄžİ BİLEMEMEK
tek istek SEN..... tek bekleyen...BEN...
''Gönderilmemiş aşk mektupları''.
|
|
|
Sevdim İşte Ötesi Yok.. |
Yazar: Orhan-38 - 04-10-2012, Saat: 12:58 PM - Forum: Şiirler
- Yorumlar (2)
|
 |
Ben seni kocaman bi yürekle sevdim. Gözlerim değil, yüreğimdi seni gören. Sen damarlarımdaki kana karışıp, geldin oturdun zaten. Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimdi olmalıydın, orada kalmalıydın.
Çok aşka ev sahipliği yapan bu yürek, ilk kez bu kadar kolay kabullendi seni. Herhangi bir konuk değildin artık. Bu yüzden ne ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama. O... yüreğin gerçek sahibiydin.
Şimdi sonbahar, kışa giriyoruz ya... Ben dört mevsim baharı yaşadım seninle. Çiçek çiçek açtın yüreğimde. Gökkuşağı zayıf kaldı, senin renklerin karşısında. Taze bir yaparak gibi yeşildin. Açelyaydın pembeliğinle. Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün. Kırmızıydın bir ateş gibi. Ve maviydin... En çok bu renkle anmayı sevdim seni. Denize tutkundum, denizi sensiz, seni denizsiz düşünemedim.
Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da... Kendime bile dar gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık. En kızgın, en tahammülsüz olduğum anlarda bile, seni düşünmek yetti bana. İçimdeki sevinç yüzüme yansıdı, güldüm. Beni böylesine güldüren senin sevgindi ve ben kaygısız, içten gülüşün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey olduğunu anladım seninle.
Her şeye rağmen sevdim seni. Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk yoktu. Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim. Sen elimden tuttuğunda, patlama hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi. Menzil sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim. Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim. Sana ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm. Ve o göle bir tek sen girebilirdin.
Sevdim ve hayrandım da... Her halin çekti beni. Duruşunu, uyumanı, gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu, olgunluğunu sevdim. Sesini de sevdim suskunluğunu da. Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim. Seni ve o doyumsuz sevdanı, uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu zaman. Sığmadın cümlelere ve hiçbir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadı.
Seni severken yorumlamadım. Çünkü sen yaşam kaynağıydın. Her gün yenilendim. Seninle çoğaldım, büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladın. Ölmeyecektim çünkü sen ölmezliğin ta kendisiydin.
Sevdim işte ötesi yok.....
''Gönderilmemiş aşk mektupları''..
Başınızı ağrıtmadan bu günlük bu kadar yeter galiba..neyse ...
|
|
|
Sessiz Sevdam.. |
Yazar: Orhan-38 - 04-10-2012, Saat: 12:51 PM - Forum: Şiirler
- Yorum Yok
|
 |
Sevdamın sesi sessizliği soluyor şimdilerde,
Sözlerime kilit, ağzıma mühür vurdum da
Yine de susturamadım “sen†diye atan kalbimi.
Kalbime ne diyeyimki
Hiç böyle sevmedi, böyle yanmadı ömründe.
Hergün, her saat, her dakika varlığını hatırlatırken ekmek gibi, su gibi
Seni unutmasını nasıl bekleyebilirim ki.
Her nefeste biraz daha acı çekerken içime
Yüreğim dilinde dilsiz sözcükler biriktirdi, her nefeste haykırıyor sessiz sessiz sanki duyacakmışsın gibi.
Aslında varlığının yokluğu en acı olan
Yanıbaşımdayken yıldızlarla aynı mesafede olman kanatıyor içimi.
Varlığının yokluğunu tüm soğukluğuyla hissederken hergün
Söndüremiyorum bir türlü sol yanımdaki ateşi.
Karanlıksız yapamayan geceler, suya muhtaç denizler gibi seviyorum seni.
Yaşam soluyorum sayende.
Gülüşüne umut dedim ben, ne anlamlar yükledim.
Senden habersiz kalbine gönlümü verdim.
Yüreğimin en kuytularında seni gizli bir ibadet gibi sevdim.
Seni her gördüğümde, gözlerin gözlerime değdiği yerde duruyor zaman.
Koca şehrin tek kalabalığı seninle ben oluyoruz.
Bir saniyeyi bin yıl gibi hissetmek ne demek anlıyorum o an.
Hayatımdaki mutluluk çerçevelerinin içinde hep senin resmin var.
Küçük bir mutluluğuma senden milyon tane sığar.
Senin olduğun her mevsimimin adı bahar.
Küçük bir çocuk gibi yetişkinin parmağına nasıl sarılırsa işte öyle sarıldı sevdam yüreğine.
Hiçbir zaman kabuk bağlamayan,
Hep kanayan yaram olacağını göze alarak sevdim seni imkansız olduğunu bile bile.
İç ağrılarım ne kadar çok ise de mutluluk kelimesinin karşılığı sensin lugatımda.
Belki sen hiç bilmeyeceksin ama günden güne büyüyeceksin ruhumda.
Kalbin kalbimin ellerinden hiçbir zaman tutmayacak olsa da,
Zamansız şehire dönene dek susmayacak bu sessiz sevda..
''Gönderilmemiş aşk mektupları''.
|
|
|
|