:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Düşünce Dünyasının AbideLeri.. (alfabetik Sırayla)
PesmisT GirL
Poseidonios

(M.Ö. 135 - 51) Yunan filozofu. Döneminin ve bir olasılıkla tüm Stoacı okulun en bilgili üyesi olarak kabul edilir. "Atlet" lakabıyla anılan Poseidonios Suriye'de Apameia kentinde doğdu. Yunanlı Stoacı filozof Panaitios'un öğrencisi oldu ve bir çok yere gittikten sonra Rodos'a yerleşip ders vermeye başladı. Onun ünü pek çok bilgini buraya çekmeye başladı. Yazıları ve kişisel ilişkileriyle Stoacılığın Roma dünyasında yaygınlaşmasında Panaitios'dan sonra en etkili kişi oldu. Hiç biri günümüze ulaşmayan 20'yi aşkın yapıtının yalnızca başlıkları ve konuları bilinmektedir.

Orta dönemin öteki Stoacıları gibi Poseidonios da daha eski Stoacılar'ın görüşleriyle Platon ve Aristoteles'in görüşlerini birleştiren eklektik bir düşünürdür. Ama insan tutkularının yalnız yanlış yargılar değilvirgs.gif içsel nitelikler olduğunu savunan etik öğretisiyle çağdaşı Stoacılar'dan ayrılır. Doğa bilimivirgs.gif coğrafyavirgs.gif astronomi ve matematikle de ilgilenen Poseidoniosvirgs.gif Yer'in çapınıvirgs.gif Ay'ın gel-git üzerindeki etkisinivirgs.gif Güneş'in uzaklığını ve büyüklüğünü hesaplamaya çalışmıştır. M.Ö. 146-88 arasını kapsayan 52 ciltlik tarih çalışması ilkçağ yazarları için güvenilir bir bilgi kaynağı olmuştur.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
PARACELSUS:


(1493 - 1541)

Paracelsusvirgs.gif on altıncı yüzyılın önemli bilim adamlarından biridir. Doktor olan babasından ilk temel bilgileri aldıktan sonra üniversiteye gitmiş ancak burada edinmiş olduğu bilgiler kendisini tatmin etmediği için çeşitli bilim merkezlerine seyahatler etmiştir. Günün tedavi şeklinevirgs.gif otoritelerin tıbbi kuramlarına karşı çıkmış ve bunun sonucunda Galenvirgs.gif Hipokrates gibi otoritelerin eserlerini yakmıştır. Bu hareketiyle büyük bir tepkinin doğmasına sebep olan Paracelsusvirgs.gif hemen hiçbir yerde fazla kalamamışvirgs.gif şehir şehir dolaşmıştır.

Paracelsusvirgs.gif bütün varlıkların ortak bir temeli olduğunu ileri sürmüştür; bu temelvirgs.gif daha önce ileri sürülen 4 elementin yanı sıravirgs.gif onun materia prima (ilk maddeler) adını verdiği tuzvirgs.gif civa ve kükürtten ibaretti. Daha önce verilen bilgiden de anlaşılacağı gibivirgs.gif bunlardan cıva ve kükürtvirgs.gif İslâm Dünyası'ndavirgs.gif transformasyon teorisi kapsamı içinde temel iki element olarak sunulmuştu. Bu yedi temel elementvirgs.gif canlı veya cansız bütün varlığın temel maddesini teşkil ediyordu. Dolayısıyla aslında canlılar ve cansızlar özde farklılık göstermezler; temel yapı olarak aynıdırlar. Öyleysevirgs.gif onların fonksiyonları arasında da bir paralellik olmalıdır. İşte bu ilkeden hareket eden Paracelsusvirgs.gif kimyada kabul ettiğimiz yasa ve ilkelerinvirgs.gif aslında canlılar için de geçerli olduğunu savunmuştur. Eğer bir canlıvirgs.gif belli bir kimyasal yapıya sahipsevirgs.gif o taktirdevirgs.gif buna bağlı olarak o yapıda meydana gelecek olan bozukluklar aslında kimyasal kökenli olacaktır ve kimyasal ilkelerle açıklanabilecektir; bu durumda yapının düzeltilebilmesi devirgs.gif ancak kimyasal maddelerle mümkündür. İşte bu anlayışa iatrokimya denmiştir.

Bu anlayışa dayanarakvirgs.gif Paracelsusvirgs.gif vücut fonksiyonlarınınvirgs.gif örneğin midenin işleyişinin kimyasal bir süreç oluşturduğunu ileri sürmüştür. Mide sindirim görevini besin maddelerini ısıtıpvirgs.gif ıslatarak veya onları bazı hareketlerle parçalayarak yapmaz; midenin salgıladığı bazı sıvılar vasıtasıyla onu kimyasal bazı değişimlere tabi tutar. Bu anlayışı temele alan sonraki yüzyıllardavirgs.gif bazı bilim adamlarıvirgs.gif dikkatlerini salgı bezleri üzerinde yoğunlaştırmışlardır.

Paracelsusvirgs.gif modern farmakolojinin de (ilaç bilimi) kurucusu olarak nitelendirilmektedir. Çeşitli kimyasal maddeler üzerinde araştırmalar yapmıştır. Bunların sonucu olmak üzere antimonu bulmuştur ki daha sonra 17. ve 18. yüzyıllarda antimon sık sık iatrokimya görüşlerini destekleyenler tarafından ilaç olarak veya ilaç terkipleri içinde kullanılmıştır; bu tip ilaçlara arkana tipi ilaçlar denir. Paracelsus'un bazı terimleri Arapça'dan aldığı söylenir ve buna örnek olarak da alkol terimi gösterilir.

Paracelsus daha sonraki dönemlerde birçok bilim adamını etkilemiştir. Bunlardan van Helmont özellikle sindirim ve solunum sistemlerini incelemiştir. Onunvirgs.gif Silvester gazı dediği karbondioksit gazını bulduğunu biliyoruz.

İatrokimya görüşünün yanındavirgs.gif yine 16. yüzyılda fizik bilimini ve fizik ilkelerini canlı yapının açıklamasında temele alan görüşler gelişmiştir ki bu görüşlerin temsilcileri arasında Galileivirgs.gif Descartes ve Steno sayılabilir. Bunların görüşleri ise iatrofizik olarak adlandırılmıştır. Bu okulun temsilcilerinin daha çok tekniğin gelişmesinde etkin olduğu görülmektedir. Örneğin Galileo ve bir grup arkadaşı Academia del Cimento'yu kurmuşlardır; onların çalışmaları sayesinde mercek üzerinde yapılan çalışmalar daha sonraki yıllarda gelişmiş ve mikroskop ve teleskop bilimsel araştırmalar yapmak maksadıyla kullanılmaya başlanmıştır.

İatrokimya ve iatrofizik görüşlerivirgs.gif daha sonra mekanik okulu oluşturacak şekilde birleşmiştir; mekanik okulvirgs.gif canlı ve cansız bütün varlıkların yapı ve işlevlerinin birbirine benzediğini ve dolayısıyla fizik ve kimya olaylarının açıklanmasında kullanılan prensiplerin biyolojide de geçerli olduğunu kabul etmiştir.

Bu görüşten hareket eden bilim adamlarıvirgs.gif canlının da cansız gibivirgs.gif laboratuvarda incelenebileceği fikrini savunmaya başlamışlardır; bunun sonucunda biyolojide deneysel yöntemin yaygın olarak kullanılması söz konusu olmuştur.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
Protagoras

(M.Ö. 485 - 410) Yunanlı filozof ve sofist. Abdera'da doğan Protagoras yaşamının büyük bir bölümünü Atina'da geçirdi. Düşünceleriyle döneminin ahlak ve siyaset anlayışını önemli ölçüde etkiledi. Sofizmin sözcülüğünü yaptığı 40 yılı aşkın süre boyunca insanlara günlük yaşamlarında "erdem"li olmayı öğrettiğini söyledi. Ünlüvirgs.gif "insan her şeyin ölçüsüdür" (anthropos metron panton) önermesiyle algıların (hatta bazılarına göre yargıların da) göreliliğini dile getirdi. Protogoras bu yargı ilevirgs.gif herkes için geçerli bir bilginin olamayacağını belirtmek ister.

Hakikatin ve değer yargılarının toplumlaravirgs.gif hatta tek tek insanlara göre değiştiğini dile getirir. Herkes için geçerli bir bilgi olmadığına göre hakikati değilvirgs.gif "kişiye yararlı olanı" aramalıdır der. Protagoras'a göre tüm bilgilerimiz duyumdan gelir ve duyum insandan insana değişir. "Her bir şey bana nasıl görünürse benim için böyledirvirgs.gif sana nasıl görünürse yine senin için de öyle.. Üşüyen insan için rüzgar soğukvirgs.gif üşümeyen insan için soğuk değildir" diyerek insanı tüm şeylerin ölçüsü yapar. Bu tarz düşünceleriyle Protagoras relativizminvirgs.gif dolaylı olarak septisizmin ve pragmatizmin öncüsü sayılır.

Sofist olarak büyük bir ün ve servet kazanan Protagorasvirgs.gif İtalya'daki Atina kolonisi Thurii'nin yaslarını hazırlamakla görevlendirildi. Geleneksel ahlak ilkelerini benimsemesine karşınvirgs.gif Peri Theon (Tanrılar Üzerine) adlı yapıtında tanrılara inanma konusunda agnostik tutumunu ortaya koydu. Bu yüzden dinsizlikle (asebeia) suçlandı; kitapları halkın önünde yakıldı. Yaklaşık M.Ö. 415'de sürgün edildiği Atina'ya bir daha dönmedi. Platon erdem konusunu ele aldığı diyaloguna onun adını vermiştir.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
PARMENIDES:


Değişmeyi ve oluşu yadsıyan görüşüvirgs.gif birtakım aşilamaz güçlüklere yol açmış olan ünlü doğa filozofu. Parmenides'e görevirgs.gif evrende değişen hiçbir şey yoktur. Gerçeklik mutlak anlamda birdirvirgs.gif kalıcıdırvirgs.gif süreklidirvirgs.gif yaratılmamıştırvirgs.gif yok edilemez; o ezeli ve ebedidir; onda hareket ve değişme yoktur. Parmenides bu sonucu şöyle bir akılyürütme çizgisiyle elde etmiştir: Var olan herşeyi gerçeklikvirgs.gif Varlık olarak niteleyelim. Varlık varlığa nereden gelmiştir? Burada iki alternatif vardır: Varlık varlığa ya varlıktan (yanivirgs.gif varolan bir şeyden) ya da yokluktan (yanivirgs.gif var olmayan bir şeyden) gelmiş olabilir. İkinci alternatifvirgs.gif tüm Yunanlı filozoflar gibivirgs.gif Parmenides için de kabul edilemez olan bir alternatiftirvirgs.gif çünkü Yunanlılara görevirgs.gif hiçten hiçbir şey çikmaz. Birinci alternatif söz konusu olduğunda isevirgs.gif Varlığın yaratılmamış olduğu sonucu çikarvirgs.gif çünkü O varlığa kendisinden gelmiştir. Yani kendi kendisiyle aynıdır. Varlığınvirgs.gif Parmenides'e görevirgs.gif parçaları da yoktur. Öte yandanvirgs.gif Varlığın hareketsiz olduğu da söylenmelidir. Öyleysevirgs.gif Varlık hakkındavirgs.gif O'nun var olduğu dışında hiçbir şey söylenemez. Varlık hareket edemezvirgs.gif değişmezvirgs.gif çok olamazvirgs.gif zira hareket edervirgs.gif değişir ve çok olursavirgs.gif var olmayan bir şeyvirgs.gif yani yokluk haline gelir. Varlığın var olmak dışında hiçbir özelligi yoktur. Nitekim Parmenidesvirgs.gif özdeslik ilkesine dayanarakvirgs.gif yalnızca 'Varlık vardırvirgs.gif yokluk ya da var olmayan var değildir' demiştir. Parmenides Varlıkla ilgili değişmezlik ögretisinin bir sonucu olarakvirgs.gif içinde yaşadığımız dünyanın gerçek olmadığınıvirgs.gif gerçekten var olmayıpvirgs.gif yalnızca bir görünüş olduğunu öne sürer. Ovirgs.gif Varlığın bir parçası olmadığı içinvirgs.gif var değildir ve yalnızca bir görünüş ya da aldatıcı bir dünyadır. Parmenides'in gerçeklik ve görünüşten oluşan ontolojik nitelikli ayrımınavirgs.gif akıl ve duyulardan oluşan epistemolojik nitelikli ayrımı karşilık gelmektedir. Ona görevirgs.gif duyuların tanıklığına güvenmekvirgs.gif bizi görünüşler dünyasınavirgs.gif değişmenin gerçek olduğu sonucuna götürür. Oysavirgs.gif aklın sesini dinlemek bizim gerçek Varlığa yönelmemizivirgs.gif gerçek Varlığı temaşa etmemizi sağlar.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
PLOTINOS:


Milattan sonra 205-270 yılları arasında yaşamış ve Platon'un ¤¤¤¤fiziğinivirgs.gif biraz daha farklı bir versiyon içinde yeniden öne sürenvirgs.gif ve ögretisi sayesindevirgs.gif Platon'unvirgs.gif Hellenistik çagda ve bu arada Ortaçağdavirgs.gif hem Hıristiyan felsefesinde ve hem de İslam felsefesinde etkili olmaya devam ettiğivirgs.gif ünlü Yunan filozofu. Felsefesindevirgs.gif Platon'un Devlet'te yer alan İyi İdeasıyla ilgili görüşlerinden yola çikan Plotinosvirgs.gif Platon'un İyi İdeasını tanrılaştırmış ve varolan herşeyi Tanrı'dan başlayan bir türüm ya da sudur süreciyle açıklamıştır. O davirgs.gif tıpkı Platon gibivirgs.gif maddi dünyanınvirgs.gif sürekli olarak değiştiği içinvirgs.gif gerçek olamayacağını düşünür. Yalnızca değişmeyen bir şey gerçekten var olabilir. Bundan dolayıvirgs.gif bu değişmeyen gerçeklikvirgs.gif Platon'un da göstermiş olduğu gibivirgs.gif maddi dünyadan farklı ve ayrı olmalıdır. Bu varlık isevirgs.gif Plotinos'a görevirgs.gif Tanrı'dır. O Tanrı hakkındavirgs.gif Tanrı'nın bu dünyadaki herşeyi aştığını söylemek dışındavirgs.gif hiçbir şey söylenemeyeceğini iddia eder. Tanrı bu dünyayı aştığıvirgs.gif maddi dünyanın ötesinde bulunduğu içinvirgs.gif maddivirgs.gif sonlu ve nihayet bölünebilir olan bir varlık değildir. Maddevirgs.gif ruh ve zihinden her biri değiştiği içinvirgs.gif o ne maddevirgs.gif ne ruhvirgs.gif ne de zihindir. Plotinos'a görevirgs.gif Tanrıvirgs.gif insan zihninin düşünceleriyle sınırlanamayacağındanvirgs.gif insanın diliyle ifade edilemez. Duyularımız da ona ulaşamaz. Plotinos için Tanrı'ya ulaşmanın tek yoluvirgs.gif rasyonel akılyürütmeden ya da duyusal bir tecrübedenvirgs.gif deneyden bağımsız olan mistik bir vecd hali içine girmektir. Tanrı'nın bütünüyle saf ve basit olduğunuvirgs.gif Tanrı'da kompleks hiçbir şey bulunmadığını belirtmekvirgs.gif Tanrı'nın Mutlak Birlik olduğuna işaret etmek içinvirgs.gif Plotinos Tanrı'dan Bir diye söz eder. Bir olan Varlık olarak Tanrı tanımıvirgs.gif Tanrı'nın değişmediğini ve dolayısıyla O'nun yaratılmamış ve bölünemez olduğunu gösterir. Zira Tanrı değişsevirgs.gif bölünebilse ya da yaratılmış olsavirgs.gif birliğini kaybeder. Plotinos'a görevirgs.gif Tanrı bir olduğu içinvirgs.gif içinde yaşadığımız duyusal dünyadaki şeyleri yaratmış olamaz. Çünkü yaratma bir eylemdir ve her eylem bir değişme halini zorunlu kılar. Bundan dolayıvirgs.gif Tanrı aşkındırvirgs.gif O her türlü düşünce ve varlığın ötesindedir. O'na ne özvirgs.gif ne varlıkvirgs.gif ne de yaşam yüklenebilir. Çünkü bütün bu ayırım ya da yüklemler bir ikiliğe yol açarlar. Öyleysevirgs.gif Tanrı hakkındavirgs.gif yalnızca O'nun birvirgs.gif bölünemezvirgs.gif değişmezvirgs.gif ezeli ve ebedi olduğunuvirgs.gif varlığın ötesinde bulunduğunuvirgs.gif kendi kendisiyle hep aynı kaldığınıvirgs.gif O'nun için geçmiş ya da gelecekten söz edilemeyeceğini söyleyebiliriz. Plotinosvirgs.gif işte bu durumda dünyanın yaradılışını ve varoluşunu açıklamak içinvirgs.gif felsefe tarihinin ilk türüm ögretisini geliştirmiştir.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
Blaise PASCAL:


(1623 - 1662)

Bir Fransız matematikçivirgs.gif fizikçi ve aynı zamanda teolojist olan Blaise Pascalvirgs.gif Etienne Pascal'in üçüncü çocuğu ve tek oğluydu.Daha üç yaşındayken annesinin ölümü üzerine yetim kalır. 1632 yılında babası dört çocuğuyla beraber Clermont’u terkederek Paris’e yerleşir.

Babası antiortodox olduğu için O’nu kendisi yetiştirmeye karar verir. Kendisi de zamanının iyi matematikçilerinden olan Etienne Pascalvirgs.gif oğlunun 15 yaşından önce matematik calışmaması gerektiğine karar vererek evini matematik dokümanlarından arındırır. Fakat bu küçük Pascal’in sadece matematik merakını ateşlervirgs.gif 12 yaşında kendisi geometri çalışmaya başlar. O zamanlarda üçgenin iç açılarının toplamınınvirgs.gif iki dik açının toplamına eşit olduğunu bulurvirgs.gif bunun üzerine babasi teslim-i silah eder ve ona incelemesi için Euclid’in teoremlerini içeren dökümanları verir. Yani matematikle ilgisi çocukluk döneminde matematik eğitimi almadan başlarvirgs.gif sonraları babasıyla beraber "Academie Parsienne"deki derslere katılmaya başlarvirgs.gif 16 yaşına geldiğinde burada aktif olarak rol alır ve profesör Girard Desargues'in bir numaralı yardımcısı ve öğrencisi olur. Bu esnada özellikle konikler üzerinde çalışarak konu hakkında kitapçık yayınlar. 1639 yılında da "Pascal'ın Esrarengiz Altıgeni" ile geometriye katkıda bulunur.

Aynı yıl babasının bir vergi toplama memuru olarak tayini çıkması üzerine Paris'i terkederek Rouen şehrine yerleşirler. Burada babasına yardımcı olmak amacıyla ilk rakamsal hesap makinasını yaparvirgs.gif bunu gerçekleştirmek için üç yıl çalışırvirgs.gif 1642-1645.

1646-1648 yıllarında atmosfer basıncı üzerinde değişik deneyler yaparvirgs.gif ve şu sonuca varır: Atmosfer basıncı yükseklikle doğru orantılı olarak düşer ve atmosferin üzerinde bir boşluk vardır.

1653'ten itibaren matematik ve fizik üzerinde çalışarak “Sıvıların Kararsızlıgı” üzerine bir kitapçık yazarvirgs.gif bu kitapçıkta Pascal'ın basınç kanunu açıklanır.

Kendisi binom üçgeni üzerinde çalışan ilk matematikçi olmasa da bu konuda çalışması değişik gelişmelere ışık tutmuştur.

Pascal'ın felsefeyle ilgili en meşhur kitabı "Pensées" ("Düşünceler")virgs.gif dinvirgs.gif hayatvirgs.gif bilim üzerinevirgs.gif O'nun daha çok dinsel yönünü ve Allah inancını ortaya korvirgs.gif bunu da şöyle diyerek gösterir; "If God does not existvirgs.gif one will lose nothing by believing in himvirgs.gif while if he does existvirgs.gif one will lose everything by not believing." (Eğer Allah yoksa insan ona inanmakla hiçbirşey kaybetmeyecekvirgs.gif fakat varsa inanmamakla çok şey kaybedecek.) Bu kitabı yaşadığı devirde yayınlanmasına izin verilmese de ölümünden birkaç yıl sonra yayınlanmıştır.

Pascal 39 yaşında 1662 yılında kansere yenik düşerek hayata gözlerini yumar.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
Porree

(? -1154) "Chartes Okulu"na bağlı olanlarvirgs.gif daha çok bilgin denilmeyi hak etmiş kişilerdir. Bunların en önemlisi ise Gilbert de la Porree'dir. Batıda "İslâm" eserlerinin etkisine (özellikle matematikvirgs.gif doğa bilimleri ve tıbba ait eserler) ilk kez bu Chartes Okulunda rastlarız. Bu okul İbni Sina'yı biliyordu ve eserlerinden yararlanıyordu. İslâm fiziği ve bunun dayandığı Aristo'nun doğa felsefesi ve ayrıca mantığıvirgs.gif Batıya bu okulun yardımıyla girmeyi başarmıştır.

Sözünü ettiğimiz bu dönemde; Roscelinusvirgs.gif Abelardvirgs.gif Chartes gibi çeşitli "Fransız" isimleri dikkatimizi çekiyor. Fransa bu dönemde ilahiyat ve felsefeye ait araştırmalar bakımından özellik taşıyan bir ülkedir. Bu dönemde ulusal özellikler henüz belirmemiştir. Söz gelişi Anselmus aslında İtalyandır. Fakat sonraları Canterburg Başpiskoposu olmuştur. Bu dönemin düşünürlerivirgs.gif doğal olarakvirgs.gif hep "lâtince" yazıyorlardı.

Fransa'da XII. yüzyılda "ilk üniversite" (Sorbonne) kurulmuştur. Bunu XIII. yüzyılda İngiltere'de Oxford Üniversitesi izlemiştir. Yeni kurulan bu üniversitelervirgs.gif bilimsel incelemelerin ve Skolastiğin parlak dönemindeki araştırmaların "merkezi" oldu. Üniversitelerden önce yalnızca manastırlara bağlı olan medreseler vardı.

Üniversitelerde yapılan bilimsel ve felsefî araştırmalara paralel olarakvirgs.gif bu dönemde bir akımınvirgs.gif "Fransisken ve Dominiken" tarikatlarına bağlı olanların başlattığı bir akımınvirgs.gif doğuşuna tanık oluyoruz.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
St.Paulus

(10 - 67 ?)
Aynı şeyi dört incilden sonra yazılmış olan Paulus'un mektupları için de söyleyebiliriz. Kendisinevirgs.gif haklı olarakvirgs.gif Hıristiyanlığın ikinci kurucusu diyebileceğimiz Paulusvirgs.gif mektuplarında insanın günahtan arınması içinvirgs.gif İsa'nın yolunda yürümesivirgs.gif yani ölüp sonra yeniden dirilen Allah'a inanması gerektiğine dikkat çeker. Ölüm günahın sonucudur; o halde ölümden kurtulmakvirgs.gif ancak günahtan kurtulmakla mümkündür. Paulus mektuplarında bu nokta üzerinde özellikle durur.

Bu mektuplardaki ikinci önemli düşüncevirgs.gif insanın "tek basına" günahkâr yapısını hiçbir zaman yenemeyeceği inancıdır.(Ruhbanlık öneriliyor) Paulus'a göre insan iyiliğin neyde olduğunu bilir; fakat buna rağmen ondavirgs.gif bir türlü önüne geçemediğivirgs.gif kötüye karşı bir eğilim vardır.

Bu görüş ile Sokrat'ın görüşlerini bir karşılaştıralım: "Erdem bilgidir" ve "hiç kimse bilerek kötülük yapmaz" diyen Sokrat'ın bu iki ana görüşünde; temelde günahın ve suçun bir hatadan ileri geldiği düşüncesi gizlidir. Bunun içinvirgs.gif gerçek mutluluğun nerede ve neden oluştuğunu bilen bir insanvirgs.gif hataya düşmezvirgs.gif bunun sonucu olarak da hiçbir zaman kötülük yapmaz.

Sokrat'ın bu ana görüşü sonraları Stoacılaravirgs.gif Epikürcülere ve dahası Yeni Eflâtunculara hâkim olmuştur. Özellikle bu noktadavirgs.gif kuruluş durumunda bulunan Hıristiyanlık ve bu yeni dini kurmakta büyük rol üstlenen Paulusvirgs.gif Sokrat'ın tam karşıtı bir inanç taşır. İlk Hıristiyanlığa göre insan "iyi"yi bilir; fakat buna rağmen iyi olamaz.

Yeni doğmakta olan Hıristiyanlığın en önemli misyonerlerinden biri olan Paulusvirgs.gif pekçok Hıristiyan cemaatleri kurmuş ve sonunda Neron'un kovuşturmasına uğramış ve yaşamını yitirmiştir. Hıristiyanlığın ilk müminleri; aydın insanlardan çokvirgs.gif yoksul halk kitlelerindeki cahil kimselerdi. Hıristiyanlığın Allah'ının aşağılanan bir insan biçiminde görünmesi (tecelli)virgs.gif özellikle işçileri kendine çekmiştir. Başlangıçta böyle olmasına rağmenvirgs.gif sonraları durum değişmişvirgs.gif öteki sosyal tabakalar ve sonunda filozoflar da Hıristiyanlığa katılmışlardır.

Milâdın aşağı yukarı (takribi) ilk iki yüzyılındavirgs.gif yalnızca Hıristiyanlığın "savunması" için yazılmış olan birtakım eserlerle karşılaşıyoruz. Bu eserler Hıristiyanların Roma devletinin resmî kulları (tab'a) olmadıkları konusundaki görüşleri yanıtlamaya çalışırlar. İkinci olarak da bu savunmalarvirgs.gif Hıristiyanları ateistlikvirgs.gif yani Allah'ın varlığını reddetme suçlamalarına karşı dururlar.

Hıristiyanların Allahsızlık!? suçlanmasıvirgs.gif yeni dinin öteki dinlerin Allahlarını benimsemeyişi yüzünden oluyordu. Üçüncü olarak bu savunmalarda Hıristiyanlığın ahlâkına ait yapılan eleştiriler yanıtlanır. Sonuç olarak bu savunma yazıları Hıristiyanlığınvirgs.gif felsefenin en yüksek görünüşlerinevirgs.gif söz gelişi bir Stoa ya da Yeni Eflâtunculuğa hiç de aykırı olmadığını vurgularlar.

Bu arada Hıristiyanlıkta ruhun ölümsüzlüğü düşüncesinin bulunduğuna değinilir ve aynı düşüncesininvirgs.gif Hıristiyan dinindeki biçimde olmasa bilevirgs.gif Stoa'da ve Yeni Eflâtunculukta da var olduğu ileri sürülür. Birinci dönemdeki bu savunma çabalarından sonravirgs.gif Hıristiyanlık düşünüşünün ikinci dönemindevirgs.gif Hıristiyan dininin ilkelerini "felsefi açıdan temellendirmek" denemelerinin başlatıldığına tanık oluyoruz.

Bu ikinci dönemde özellikle bir konu ilevirgs.gif "iman ile bilgi" arasındakivirgs.gif yani Hıristiyanların dogmaları ile felsefe arasındaki ilişki konusuyla uğraşılır. Hıristiyanlık vahiy yolu ile indirilmiş olan birtakım dogmalara dayanır. Bu dogmaların mümine yakışan bir inançlavirgs.gif benimsenmesini ister. Acaba saf bir inançla benimsenmesi istenen bu dogmaların felsefe ile ilişkileri nedir? İşte bu dönemvirgs.gif temeldevirgs.gif bu konuyu ele alır.

Bu dönemde bu soruya "değişik" yanıtlar verilmiştir. İlk yanıtıvirgs.gif M.S. I-II. yüzyıllarda rastlanan ve öteki hellenistik dinlerde de görülenvirgs.gif "Gnosis" doktrininde buluruz. Gnosisvirgs.gif (kelime anlamı)virgs.gif dinsel bir bilgivirgs.gif yani seçkin ve mistik yapılı insanlara has olan bir bilgidir.

Bu nedenle Gnostikler "doğa. üstü" bir bilgiye sahip olan ayrıcalıklı insanlardır. İşte bu Gnostikler dinin dogmalarına yalnızca inanmanın yetmediğivirgs.gif dogmaların Gnostik bir yorumlamasının şart olduğunu ileri sürerler. Böylece Gnostiklervirgs.gif kişisel ve mistik bilginin dogmadan üstün olduğunu benimsemiş oluyorlar.

Bu Gnosis akım bütüncül (vahdet) olmayıpvirgs.gif çeşitli kollara ayrılmıştı. Ayrıca Gnosistlervirgs.gif sistemlerine Hıristiyanlığınkinden başka dogmaları da almaya eğilimlidirler. Bu bakımdan Gnosisvirgs.gif dönemin eğilimlerine uygun olan bir akımdır. Şayet bu akım üstünlük sağlanabilseydivirgs.gif belki de Hıristiyanlık bu akımın dinsel eğilimleri içinde kaybolur giderdi. Gittikçe güçlenen Hıristiyan kilisesi tehlikeyi görmüş ve Gnosis akımı ile şiddetli bir kavgaya girişmiştir.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
Proklos

(410 - 485) Soyut düşünceye olan yetenek ve eğilimini matematik alanındaki başarılarıyla kanıtlamış olan Proklosvirgs.gif bu katıksız matematikçivirgs.gif Tanrılar konusunda hayal ürünü olan düşüncelere de sahiptir. Geniş bilgi sahibi bir bilgin olan Proklosvirgs.gif çeşitli ulusların çok iyi bildiği efsanelerini bir sistem halinde toplamaya ve sisteminivirgs.gif nedenleri ile birlikte açıklayacak biçimde kurmaya çalışmıştır.

Bu sistemin karakteristik olan noktasıvirgs.gif hep üçlü gruplar oluşturmaya ve bunlar arasında ilişkiler kurmaya çalışılmasıdır. Böylece Proklosvirgs.gif sonradan Hegel'de de Taslayacağımızvirgs.gif dinle k tik bir semavirgs.gif (çizelge) kurmuş olur.

Proklos'un eksik yanıvirgs.gif ekzakt gözlemler yapmamasıdır. Aristo ve okulunun temelde benimsediği kesin gözlemlervirgs.gif artık Yeni Eflâtunculukta önemini tümden yitirmiştir. Gerçekvirgs.gif doğanın kendisinde değil devirgs.gif "kitaplar"da aranmaya başlanmıştır. Yeni Eflâtunculuğun son dönemlerinde ilgi odağı olan konulardan birivirgs.gif Eflâtun ve Aristo'yu "yorumlamak"tır.

Buvirgs.gif gerçeğivirgs.gif yalnız kitaplarda aramaya kalkışma akımınavirgs.gif tüm İlkçağın sonlarındavirgs.gif bir bakıma tüm Ortaçağda rastlarız. Gerçeği kitaplarda değil de gözlemi yapılan olaylarda aramak düşüncesi ancak Rönesans'ta yeniden ortaya çıkacaktır.

Proklos Atina'da yaşamış ve Akademi'de müdürlük yapmıştır. Proklos'un zamanında Atina'da eski felsefe okullarının devam ettiğini görüyoruz. M.S. 529 yılında Atina'daki felsefe okulları Bizans İmparatoru "Justinianus" tarafından kapatılmıştır. Bu olayı "Antik Felsefe "nin sona ermesinin dış imajı olarak düşünebiliriz.

Yeni Eflâtunculuğunvirgs.gif zamandaşı olan Hıristiyanlık üzerindeki etkilerine geçmeden öncevirgs.gif Antik evrenin sonunda rastladığımız düşünce akımlarını bir daha gözden geçireceğiz: Bu dönemde pozitif bilimlervirgs.gif felsefeden tam bağımsız olarakvirgs.gif kendi yollarında ilerlemiştir.

Bu dönemin önem verdiği bilimler arasında aritmetikvirgs.gif geometri ve astronomiyi sayabiliriz. Yalnız astronomivirgs.gif astroloji ile karışık olduğu içinvirgs.gif dinsel bir niteliğe bürünmüştür. Gramer alanında davirgs.gif bilimsel filolojinin bir çeşit başlangıcı sayılabilecek olanvirgs.gif çalışmalar yapılmıştır. Oldukça gelişmiş ileri bir coğrafya bilimi bulunan bu dönemdevirgs.gif temeli Aristo'ya dayanan bitkiler (botanik) ve hayvanlar (zooloji) da ilgi alanı içindedir.

Felsefeye gelince: İlkçağın bu son döneminde ¤¤¤tus Empirikus'un kişiliğinde rastladığımız şüphecilikten başkavirgs.gif Stoa okulunun da varlığını sürdürdüğüne tanık oluyoruz. Ancak dinsel eğilimli Yeni Eflâtunculuğuvirgs.gif dönemin felsefe akımı olarak algılamamız gerekir.
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
PHİLON


MÖ. 25 yılında doğan ve MS.50 yılında ölen Philon İskenderiye’de yaşadı. Platon’unvirgs.gif zamanın ve mekanın üstünde gerçek varlıklar olarak düşündüğü idealarıvirgs.gif Philonvirgs.gif Tanrı’nın onları düşünmesiyle idealar varlık kazanırlar diyerekvirgs.gif Platon ve Aristoteles’te görülen mimar Tanrı kavramı yerinevirgs.gif yaratan Tanrı kavramını ortaya atmıştır.

Philon’a göre Tanrıvirgs.gif saltık ve en yetkin varlıktır. Ovirgs.gif her şeyin tek nedenidir; tümel kudrettirvirgs.gif saltık mutulukturvirgs.gif hiçbir belirli yerde değildir. Ovirgs.gif evrenle ilişki içinvirgs.gif kendine özgü araçlar yaratmıştır. Philonvirgs.gif bu araçları idealarvirgs.gif kuvvetler (melekler) ve ruhlar olarak sınıflandırmıştır. Tanrıvirgs.gif yani saltık varlıkvirgs.gif logos ise yansır. Logos ise tanrısal söz olarak (Ruh el-kudüs)virgs.gif tanrısal insanın (oğul) ideasıdır. Tanrıvirgs.gif oğlu logos aracılığıyla kaostan kosmosu yaratmıştır. Yeryüzündeki bütün yaratıkların en yetkini Adam (model insan)dırvirgs.gif çünkü tanrısal ideayı (logosu) ve en yüksek nitelikleri kendinde toplamıştır. Ruhun asıl yaratıcı yönü anlıktır. Duyular edilgindir. Tanrı’nın yüzü bir nur olarak içte ve esrime ile görülebilir; bunun için arınmalı ve ruhu bilgi ve nur ile yüceltmelidir.
Ara
Cevapla


Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi
  Tarih: 05-18-2024, 07:19 PM