:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Ailede İletişim
MaSaL
#1
AİLEDE İLETİŞİM
Özden AKKOL
Okul Psikoloğu
İletişim
becerilerinin kazınıldığı ilk yer ailedir. Aile içindeki ilişkilerin
temelini ana-babanın birbirine karşı tutumu oluşturur. Uyumlu ve sıcak
ilişkiler ana-babadan çocuklara doğru yayılır. Gergin ve sürtüşmeli
karı-koca ilişkisi çocuklar için güvensiz, tedirgin bir ortam yaratır.
Sağlıklı aileler sağlıklı ve mutlu çocuklar yetiştirirler. Ailenin
sağlıklı olması toplumunda sağlıklı olmasına yol açar. O halde ailenin
baştan sağlam temellere dayandırılması gerekir. Ailenin kuruluşu önemlidir.
Araştırmalar sağlam evliliklerin anlık tutkuların üzerine kurulmadığını
gösteriyor. İyi düşünmek, bilinçli olmak, doğru karar vermek önemlidir.
Evlenmek için doğru insanı seçmek gerekir. Ancak doğru insan olmak
doğru insanı bulmaktan çok daha önemlidir. Kendini tanıyan, öz saygısı
yüksek, kendisi ve çevresi ile barışık, yaşamdan ne istediğini bilen,
yaşamının sorumluluğunu üstlenmiş insanlar; eğer sevgileriyle
mantıklarını birleştirerek karar verirlerse mutlu evlilikler
yapabilirler.
İyi bir evlilik yapmak kadar evliliğin
sürdürülmesi de büyük çaba ister. Her insanın içinde doldurulmayı
bekleyen bir sevgi deposu vardır. Sevgi depoları dolduğunda insanlar
mutlu ve uyumlu olurlar. Sevdiği insanın övgüsü erkek olsun kadın olsun
herkesin performansını artırmaktadır. Goethe; “Bir erkeğe olduğunu gibi
davranırsanız öyle kalır. Olması gerektiği, olabileceği gibi
davranırsanız daha kuvvetli ve daha iyi bir erkek haline gelir” der.
Aile,
insan ilişkilerininin sergilendiği bir sahne gibidir. Çocuk bu sahnede
insan ilişkilerini bütün karmaşık yönleriyle gözlemler ve yaşar.
Anlaşma, uzlaşma, bağlılık, işbirliği gibi olumlu nitelikleri evde
kazanır. Anlaşmazlık, çekişme ve çatışma gibi olumsuz durumlarda
takınacağı tutumları da evde öğrenir.
Herbir aile üyesinin diğeri ile ilişkisi vardır. Bu ilişkiler ağı içinde birey benlik bilincini ve kişiliğini kazanır.
Benlik bilinci;
insanın kendisi hakkındaki duygu ve düşüncelerini ifade eden bir
kavramdır. Bebek kendi bakımı ile ilgili davranışlardan etkilenir. Diğer
insanların gözünde ne kadar değerli olduğunu hissetmeye başlar. Kucağa
almak, beslemek, sarılmak, öpmek, uykusu geldiğinde ninni söyleyip
uyutmak gibi davranışlarla ana-baba çocuklarına olan ilgilerini,
sevgilerini ilişki düzeyinde iletmiş olurlar. Eğer bebek konuşabilseydi
“Bana gerçekten değer veriyorlar... Demek ki onlar için önemliyim” derdi.
İnsanlarla
başarılı ilişkiler kurabilmenin temellerinden biri fizyolojik,
psikolojik ve sosyal gereksinimlerin dengeli bir şeklide
karşılanmasıdır. Temel gereksinimleri karşılanan bir insan kendine doğru
hedefler belirleyerek olmak istediği gibi bir insan olabilir. Böylece
başarılı ve mutlu bir yaşam sürebilir.
Temel gereksinimlerimiz arasında yer alan “sevgi”nin
çocuğun sağlıklı bir kişilik geliştirmesinde ve güven duygusu
kazanmasında rolü büyüktür. Yunus Emre; “sevgi gelince bütün eksikler
biter” der.
Çocuğu sevmek kadar, çocuğun sevildiğini hissetmesi
de önemlidir. Bir insan değerli olduğunu, kabul edildiğini hissedince
bulunduğu yerden kımıldamaya başlar.
Kabul, minicik bir tohumun
gelişip güzel bir çiçeğe dönüşmesine yardım eden toprak gibidir. Toprak
tohumun büyüme yeteneğini, potansiyelini ortaya çıkarır. Tohumunda da
gelişme yeteneği vardır. Çocuğu olduğu gibi kabul etmek tohuma sunulmuş
verimli bir toprak işlevi görür.
Pek çok ana-babanın çocuklarını
içinde büyüttükleri toprak eleştiri, yargılama, öğüt verme, uyarma,
emir verme gibi kabullenilmediğini anlatan iletilerle
yoğunlaştırılmıştır.
Ana-babaların çoğu çocukların işlerine
karışarak, denetleyerek, yardım ederek onlara kabul edilmedikleri
duygusunu yaşattıklarını anlayamazlar. Onları kendi hallerine
bırakmazlar. Bir birey olmalarına izin vermezler. Bu da çocuk için çorak
bir toprak oluşturur.
Sağlıklı iletişimin temelinde çok
açılı düşünme biçimi yatar. Kendini anlatma çabasından önce başkalarını
anlama çabaları ön planda gelmelidir. Buna empatik yaklaşım denir.
Empati;
karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anlamak, onun gözüyle olaylara
bakabilmektir. “Öğretmenime kızdım” der, çocuk A, a a hiç öğretmene
kızılır mı? deriz. Burada empati yoktur. Empatide hak verip vermemek
önemli değil, önemli olan karşımızdakini anlamaktır.
Empatide saygı
vardır. Senin bakış açına saygı duyuyorum, seni anlıyorum mesajı
verilir. Karşımızdakini anlamak için de dinlemek önemlidir. Etkin
dinlemede iletiyi alan önce gönderenin duygularını, iletinin ne anlama
geldiğini anlamaya çalışır. Sonra bunun doğruluğunu sınamak için
duygularını, iletinin ne anlama geldiğini anlamaya çalışır. Sonra bunun
doğruluğunu sınamak için kendi sözcükleriyle gönderene iletir. Bu
iletide değerlendirme, öneri, görüş bildirme, soru sorma yoktur.
Etkin dinleme insanlar arasında sıcak ilişkiler geliştirir. Duyulduğunu, anlaşıldığını hissetmek hoş bir duygudur.
Etkin dinleme çocuğun sorularını çözmeyi kolaylaştırır. İnsanlar sorunları hakkında konuştuklarında çözümü daha kolay bulabilirler.
Çocukla iletişimin etkili yollarından biri de “ben”
dili kullanmadır. Ana-baba çocuğun davranışını kabul etmediği zaman o
davranış nedeniyle ne hissettiğini çocuğa söylerse ileti, sen
iletisinden ben iletisine dönüşür.
“Sen” dili mesajları
davranışa değil de kişiliğe yönelik olduğu -babanın olumsuz davranış
sırasında yaşamakta olduğu olumsuz etki ve duyguları açıklayıcı dürüst
ve sorumlu bir kızgınlık ifadesidir.
  1. Sorun yaratan davranış nedir?
  2. Bu davranış bizi nasıl etkiledi?
  3. Bu etkinin bizde yarattığı duygu nedir?
Bu üç bilgiyi içeren mesaja “ben” mesajı denir.
Örneğin:
  • Terbiyesiz, bana nasıl bağrırsın, utanmıyor musun? (“Sen” dili mesajı)
  • Benimle böyle konuşman çok ağırıma gidiryor. Kırılıyorum, güceniyorum, (“Ben” dili mesajı)
“Ben” dili mesajını kullanmak daha etkili olur.
Etkili
iletişimin bir yolu da “kaybeden yok” yöntemidir. Tarafların istekleri
çatıştığı zaman her iki tarafı da memnun edecek orta bir yol bulmak
demektir.
Çocuğunu ayrı ve farklı bir kişilik olarak gören bir
ana-baba onun davranışlarının çoğunu kabullenir. Onun çocuğu için
düşündüğü bir kalıp yoktur.
Böyle bir ana-baba çocuğunun biricikliğini kabul eder. Olabileceğin en iyisi olmasına izin veriniz, onu destekler.
Ana-babalara şunu hatırlatmak gerekir. “Çocuğunuza
bir yaşam verilmesi için aracı oldunuz. Şimdi de çocuğunuzun ona sahip
olmasına izin veriniz. Bu yaşamda ne yapacağına kendi karar versin.

Gibran, bu ilkeyi çok güzel dile getiriyor:
Çocuklarınız sizin çocuklarınız değildir.
Onlar yaşamın kendi için özlediği kız ve oğlanlarıdır.
Sizin aracılığınızla dünyaya gelmiştir.
Sizinle birlikte olmalarına karşın size ait değillerdir.
Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi hayır
Çünkü onların kendi düşünceleri vardır.
Onlara benzemek için çabalayabilirsiniz ama onları kendinize benzetemezsiniz.
Çünkü yaşam dün ile oyalanmaz ve geriye doğru gitmez.


Özden AKKOL
Okul Psikoloğu
Cevapla


Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi
  Tarih: 03-28-2024, 10:18 PM