:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Antalya...
MaSaL
#1
NTALYA'NIN TARİHÇESİ
Antalya, antik bölgelerden Kilikya'nın batı kesimini, Pamfilya'nın güneydoğu ucunu ve doğu Likya'yı içine almaktadır. Antalya Türkiye'de bugüne kadar bilinen en eski yerleşmelerin bulunduğu en önde gelen illerimizden biridir.
Antalya Bölgesi'nin erken tarihi, son buluntulardan önce karanlıktı. Hititlerin çivi yazılı belgelerinde, adı geçen Ahhiyava ve Arzava ülkelerinin Pamfilya olduğu bilim çevrelerinde artık daha yüksek sesle ileri sürülmektedir. Son araştırmalar ve buluntuların yorumlanmasıyla karanlık diye bilinen bu dönem de aydınlanmaya başlamıştır.
Konya'nın Yalburt'unda bir Hitit Hieroglafinde Patara'nın "Pataf" biçiminde geçmesi bu aydınlanmayı güçlendiren buluntulardır. Anlaşılıyor ki; Hititler, "Lukka Ülkesi" diye adlandırdıkları Akdeniz sahiline kadar uzanmıştır.
İ.Ö.14. ve 13. yüzyıllar, Miken kolonistlerinin en faal oldukları dönemlerdir. Anadolu'nün batı ve güney bölgelerinde bazı yerleşmeler olduğu halde, Antalya' da henüz Miken kalıntılarına rastlanmamıştır.
Hitit İmparatorluğunun yıkılmasının sebebi olan Deniz kavimleri göçü sırasında bir kısım Akalıların bu bölgeye göç ettiklerinden Grek efsanelerinde söz edilir. Truva savaşlarından sonra bazı Aka boyları, Amphilokhos, Kalkhas ve Mopsos'un idaresinde Pamfilya'ya geldikleri; Perge, Silyon, Aspendos ve Selge'yi kurdukları söylenmekle birlikte son bilimsel veriler bu kentleri yörenin yerli halkının kurduğunu göstermektedir. Perge'nin Parha, Aspendos'un Estvedüs, Selge'nin Estlegiis, Silyon'un Selyuüs adlarından da bellidir bu.
Antalya sınırları içinde yerleşen Likyalı'ların kökenleri tartışılmakla birlikte, Hitit ve Mısır kaynaklarında (İ.Ö. 2000) Lukki veya Lukka adlı bir kavimden bahsedilmektedir. Bu kavim, kendilerini "Termili" olarak adlandıran Akdeniz kıyılarımızdaki güçlü komşuları Luvilere akrabalıkları ile bilinen Likya ulusundan başkası değildir.
Yat Limanı 2000
Bu dönemde Pamfilya bölgesinde kurulan ilk Grek koloni kenti Faselis'tir. (İ.Ö. 690) Bu şehrin kuruluşunu Side takip etmiştir.
Herodat'a göre Likya bölgesi, Lidya Kralı Kroissos'un yenilmesi ile, İ.Ö.547 yıllarında Pers kralı Kiros tarafından Pers topraklarına katılmıştır. Böylece Pamfilya'daki Side ve Aspendos gibi şehir devletleri, bir Pers eyâleti haline getirilmiştir. Pers egemenliği sırasında Aspendos ve Side, sikke basmaya kadar varan büyük bir özgürlüğe sahip olmuştur.
İskender'in Alışından Bizans Egemenliğine M.Ö. 334'de, Makedonya Kralı Büyük İskender, Likya' dan sonra Pamfilya üzerine yürümüştür. Büyük İskender, Pamfilya'da, sahilde kurulan Perge, Aspendos ve Side' yi kolaylıkla zaptetmiş ise de, doğusu ve batısı dik yamaçlı dağlara, kuzey ve güneyi çok dar bir vadiye açık, tek giriş yolu bulunan Termesos'u günlerce kuşatmış, bir sonuç alamayacağını anlayarak, civardaki zeytinlikleri ve ormanları ateşe verip seferine devam etmiştir. Bu devlet şehirlerin yönetiminde, İskender'in almasından sonra da, bir değişiklik olmamıştır.
Pamfilya, İskender' in ölümünden İ.Ö. 2. yüzyıla kadar çeşitli krallıkların egemenliğinde kalmış, bu tarihte, Roma senatosu kararıyla Bergama Krallığına verilmiştir. Sonraları, Bergama Kralı II. Attolos, Bölgenin yarısına sahip olduğu halde Side'yi alamamış, bir liman şehrine olan ihtiyacı için, kendi adıyla anılan "Attaleia"yı (Antalya) kurmuştur.
Antalya'nın kurulmasından sonra, İ.Ö.167 yılında Kentler arasında kurulan bir birlikle, egemenliğini Roma hakimiyetine kadar korumuştur.
Hadrianus Kapı
İ.Ö.133 yılında Bergama Krallığı vasiyet yoluyla Roma topraklarına katıldığında, Pamfilya'nın durumu kesin olarak bilinmemektedir. Ancak, İ.Ö. 102'de Anadolu'da Kilikya diye bir eyalet kurulunca Pamfilya da bu eyalete bağlanmıştı. İ.Ö.36 yılında Antonyus Pamfilya'yı Galatya Kralı Amyentas' a vermiş, bu durum İ.Ö. 25 yılına kadar sürmüştür. Likya kentlerinin imparatorluğa eklenmesi ise Kladyus zamanına rastlar. Kladyus her iki eyaleti birleştirerek Pamfilya Likya adı altında tek eyalet haline sokmuştur. Bu dönemde başkent Patara'dır.
Bu tarihten itibaren Anadolu'nun öteki kısımlarında olduğu gibi bölgede de barış ve mutluluk çağı başlar. Özellikle İ.S.2. ve 3. yüzyıllardan sonra Antalya İli, Roma İmparatorluğu' nün bir parçası haline gelmiştir.Yalnız yönetim yönünden bazı değişiklikler olmuştur.
İ.S.3 15 de Likya ve Pamfilya ayrılarak egemen birer eyalet durumuna gelmişlerdir.
İ.S.4. yüzyıldan sonra gelişmeye başlayan Hıristiyanlık yayılmıştır.5. yüzyılda bağımsız piskoposluklar meydana gelmiştir. Bu dönemde gerek Likya, gerekse Pamfilya bölgesindeki birçok kent, İznik Konsül listelerinde görülür.
Bizans Egemenliği
Hıristiyanlığın Anadolu'da hızla yayıldığı İ.S.5.-7. yüzyıllar boyunca Pamfilya ve Likya, Bizans eyaleti olarak önemlerini korumuşlar, hatta İ.S. 2. yüzyıldaki parlak çağlarına yaklaşır derecede, imar görmüşlerdir. 7.yüzyılın ortalarında Arapların sürekli yağma ve saldırıları her iki bölgeyi büyük ölçüde zarara sokmuş, bu duruma engel olmak isteyen Bizanslılar, bölgeyi korumak amacıyla özel bir donanma kurmuşlardır. Roma İmparatorluğunun bölgeye kesinlikle egemen olmasından sonra, stratejik yerler veya kentlerin bazıları, ufak keşişlikler halinde Bizans egemenliği sırasında yaşamalarını sürdürmüşlerdir.
Ayrıca, Rodos, Venedik, Ceneviz korsanlarının talanları, Kıbrıs Krallarının saldırıları ve Haçlı seferi sırasındaki yağmalar, bölgenin ekonomik gücü kadar kentleri de yıpratmıştır. Bu sırada özellikle Rodos ve Cenevizliler koruma ve saldırma için, uygun kıyılarda üsler kurmuşlardır.
Antalya Batı Akdeniz kıyısında stratejik konumuyla önemli bir liman şehridir. Bu Özelliğinden dolayı, kurulduğu tarihten başlayarak sürekli istilalara maruz kalmıştır.
Selçuklu Dönemi
Hellinestik dönemde Bergama Kralı II.Attalos (İ.Ö. 159-138), bölgenin stratejik dönemini dikkate alarak buraya bir Liman-şehir, kurdurmuştur. Kent, kurucusunun adından dolayı "Ataleia" olarak anılmıştır. Arap kaynaklarında şehrin adı "Antaliye", Türk kaynaklarında ise "Adalya" olarak geçmektedir. Yerleşme, 20. yüzyılın ilk çeyreğinden başlayarak "Antalya" olarak adlandırılmıştır.
Antalya'nın ilk surlarının II. Attalos zamanında inşa edildiği bilinmektedir. İ.S. 130 yılında Roma imparatoru Hadriyanus, Antalya seferi sırasında "Hadriyanus Kapısı"nı yaptırmış, surların doğu bölümünü de onarttırmıştır.
Antalya, İ.S. 395 yılından başlayarak Bizans döneminde, özellikle Akdeniz ticareti açısından işlek bir liman olmuştur. 7.yüzyıldan başlayarak Arap akınlarına uğrayan şehir, 860 yılında Abbasi halifesi Mütevekkil'in kumandanı FazI bin Karin tarafından kısa bir süre zaptedilmiştir. Bizans imparatoru VI. Leon ve oğlu Konstantin Porphrogenetos döneminde (İ.S. 912-914) surların yeniden onarıldığı bilinmektedir. Bu dönemde surlar, ikinci bir sur ve sur dışında bir hendekle kuşatılmıştır.
Antalya'nın İlk Selçuklu sultanı I. Rüknettin Süleyman Şah zamanında da (1076-1086) Türkler tarafından fethedildiği ve 1096 yılında başlayan Haçlı seferine kadar Türklerin elinde kaldığı bilinmektedir. I.İzzeddin Mesud zamanında (16-1155) da Selçuklulara geçen şehir, 1120'de Bizanslılar tarafından geri alınmıştır.
Karayolu ticaretini geliştirmeye çalışan Selçukluların en önemli hedeflerinden biri Akdeniz ticaretini ele geçirmekti. Stratejik öneminin yanı sıra, ticari açıdan Anadolu'yu diğer Akdeniz ülkelerine bağlayan bir liman olması nedeniyle de Antalya'nın alınması gerekiyordu. Mısır ve Suriye'den gelen tacirler, Anadolu'ya geçiş yolu Antalya'yı kullanıyordu. Nitekim, l 182 yılında Selçuklu sultanı II. Kılıç Arslan (1115-1192) Antalya'yı kuşatmış, fakat alamamıştır.
Latinler'in 1191 yılında Kıbrıs adasına yerleşmelerinden sonra, Antalya'ya gelen tacirlerin malları çalınmaya başlamıştır. Bunun üzerine Selçuklu sultanı l.Gıyaseddin Keyhüsrev, ikinci sultanlığı sırasında (1205-121 I) Antalya'nın fethine karar verir. 5 Mart 1207 de Sultan, yerli halkın da yardımıyla şehri iki aylık kuşatmadan sonra fethetmiştir. Bunun üzerine Antalya'ya kadı, imam, hatif ve müezzinlerin tayin edildiği; mihrap ile minber konduğu, kale ve burçların onarılıp silahla, erzakla doldurulduğu belirtilmektedir. Böylelikle Selçuklular'a Akdeniz yolu açılmış; Antalya, Avrupa ve Mısır'la yapılan ticaretin merkezi olmanın yanı sıra, Selçuklu donanmasının üssü haline gelmiştir. 1212 yılında, Antalya'nın yerli halkı isyan ederek yöneticileri öldürmüştür. Bunun üzerine, Selçuklu Sultanı l.İzzeddin Keykavus (121 1-1220) Antalya'nın yeniden fethine karar vermiş ve 22 Aralık 1216' da şehir Selçuklular'ın eline geçmiştir.
Hıristiyan ve Müslümanların birlikte yaşama deneyimi başarısızlıkla sonuçlanınca, güvenliğin sağlanması amacıyla şehir ikiye bölünmüştür. Müslümanlarla, Hıristiyanların yaşadıkları mahalleleri birbirinden ayırmak için bir iç sur yapılmış; Hıristiyanlar şehrin doğusuna, Müslümanlar batısına yerleşmişlerdir. Kentin batısında Türk nüfusunun artmasıyla yeni bir sura gerek duyulmuş, Selçuklu Sultanı l.Alâddin Keykubat döneminde (1220-1237) 1225 yılında daha doğuda, denize doğru ikinci bir sur yapılmıştır. Böylelikle şehir Selçuklu Sultanlarının kışlık merkezi haline gelmiş, kışları çoğu zaman Antalya'da ve 1223 yılında fethedilen Alanya'da geçirmeye başlamışlardır.
Osmanlı Dönemi
Selçukluların zayıflayıp yıkılması ile beylikler dönemi başlamıştır. Bu dönemde Hamitoğulları beyliği egemenliği altında bulunan şehir, Antalya' ya yerleşen Tekelioğulları tarafından yönetilmektedir. 1389'da Yıldırım Beyazıd'ın şehri almasından sonra Osmanlı yönetimine giren Antalya'yı I.Dünya Savaşına kadar bir Osmanlı Sancağı olarak görmekteyiz. 1917-21 arasında İtalyanların işgalinde kalan şehir, 1921 yılında Cumhuriyet Hükümeti'ne bağlanmıştır.

ANTALYA'NIN COÄžRAFYASI

Antalya İli Türkiye'de bugüne kadar bilinen en eski yerleşmelerin bulunduğu İllerimizden biridir.
İl merkezinin kuzeybatısında 20 km mesafede bulunan "KARAİN MAÄžARASI'NDA" yapılan kazılarda M.Ö 220 bin yılından bugüne kadar kesintisiz bir uygarlığın varlığı ortaya çıkarılmıştır.
Tarihi eser ve kalıntıların adeta açık hava müzesi gibi geniş bir alana dağıldığı ilimizde tarih öncesi Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğuna ait izler yan yanadır.
Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun bir Sancağı olan Antalya, Sevr Antlaşmasından sonra kısa bir süre İtalyan işgali görmüş ve Cumhuriyet döneminde de Vilayet haline gelmiştir.
Akdeniz Bölgesinin batı kesiminde yer alan Antalya'da Toros Sıradağları İl'in kara sınırlarını meydana getirmektedir. İl güneyinde Akdeniz, doğusunda İçel, Karaman ve Konya, kuzeyinde Isparta ve Burdur, batısında ise Muğla İlleri ile çevrelenmektedir.
Antalya ili Akdeniz iklimi içinde mütalaa edilmekte ise de etkilerinin denizden uzaklaştıkça ve yükseklik arttıkça azaldığı görülmektedir.
Antalya İli'nin toplam yüzölçümü 20.723 km2'dir. Türkiye alanının %2,6'sını kapsamaktadır. Bu alanın %20,16'lık bölümü olan 4.150.160 dekarını Tarım Alanları, %4,98 ile 1.024.650 dekarını çayır-mer'a, %55,12 ile 11.350.600 dekarını orman ve fundalıklar, %0,025 ile 52.080 dekarını su yüzeyi ile %19,49'luk oran ile 4.013.520 dekarını da tarım dışı alanlar ve yerleşim alanları oluşturmaktadır.

Geleneksel Giysilere Genel Bakış
Antalya ili; kuzeybatısından; Muğla, Burdur, Kuzeyinden Isparta, Konya; kuzey doğusundan Karaman ve İçel illeriyle; Güneyden de Akdeniz ile çevrelenmiş olup, Akdeniz Bölgesinin güneybatısında yer alır.

Gelişmiş olması nedeniyle çevre il ve ilçelerden (özellikle Burdur ve Isparta) sürekli göç alan bir kent haline gelerek, bu göçler ve komşularıyla olan bağlantıları bir kültürler mozaiği halini almasını sağlamıştır. Bu birikimin getirdiği iletişim / etkileşim ise müzik, giyim- kuşam, oyunlar vb. gibi kültürel zenginliği oluşturmuştur.

Bölgemizde olduğu gibi, İlimizde de yaşayan bu zengin kültürel yapı nedeni ile geleneksel giyim ve halk sazları tespit çalışmalarımız Korkuteli, Elmalı, İbradı, Alanya ilçeleri ve çevresindeki köylerde yoğunlaştırılmıştır. Buralarda yapılan derleme ve tespit çalışmalarına yörenin kaynak kişilerin verdiği bilgiler de eklenerek aşağıda anlatacağımız bilgilere ulaşılmıştır.

Antalya, Burdur, Isparta, illeri ile Muğla'nın doğusu, Denizli'nin güneydoğusu, Afyon'un güneyini içine alan bölgeye 'Teke Bölgesi' adı verilmektedir. Antalya'nın büyük bir bölümünün Teke Bölgesi içerisinde yer alması nedeniyle bölgenin belirtilen illeri ile benzer özellikler gösterir. Ancak Teke Bölgesi dediğimiz bu bölge; Yörük yaşamının ve iskanının yoğun olduğu bir yerdir. Bölgede yüzlerce yıl sosyal ve kültürel kimliklerini geliştiren Yörükler yazın yaylada, kışın da sahilde sürdürdükleri konar-göçer yaşamın etkisiyle çok fazla iç içe girmiş bir kültürel yapı gösterir.

Bölgemize yeni yerleşmiş Sarıkeçili Yörüklerinin yanı sıra; Karakoyunlu, Karakeçili, Yeniosmanlı, Eskiyörük, Honamlı, Töngüçlü, Hayta, Çakalyörük aşiretlerinin iskan etmiş olmasından kaynaklı etkin bir Yörük kültürüyle karşılaşılır. Ancak bölgede yaşayan "Tahtacı" adı verilen Alevi Türkmenlerinin de yöre kültürü üzerinde azımsanamayacak bir etkiye sahip oldukları söylenebilir. Özellikle Kuzeyde bulunan Elmalı ve kuzeybatıda bulunan Kumluca, Finike ilçelerine yerleşen bu Türkmen aşiretleri de kendilerine has kültürel öğelerle bölge kültürüne önemli katkılarda bulunmuşlardır.

Korkuteli ilçesi, Teke Bölgesi'nde yer almakta olup, folklorun diğer konularında olduğu gibi müzik aletleri-müzikal yapı ve geleneksel giyim bakımından Yörük (konar-göçer) yaşamın tüm karakteristik özelliğini taşımaktadır. Zamanının çoğunluğunu hayvancılık ve göçle geçiren, avlanan Yörükler, giysilerini hayvansal ürünlerden oluşturmuşlar, doğa koşullarına ve ağır yaşam şartlarına karşı koyabilmek için bedeni koruyacak şekilde olmasına özen göstermişlerdir. Elmalı ilçesi de Korkuteli gibi özellik taşımakla birlikte Tahtacı ve Bektaşi köylerinden kaynaklı kısmi bir Alevi-Bektaşi Türkmen yaşam biçimini karşımıza çıkarmaktadır. Hatta her yıl Haziran ayında yapılan ve büyük bir katılımla gerçekleştirilen "Abdal Musa Şenlikleri" bu yaşayan kültürü daha da önemli kılmaktadır.

Antalya'nın Kuzeydoğusunda yer alan İbradı, Akseki ilçeleri Konya kültüründen etkilenmiş olup, müzik yapısında, oyunlarında Konya etkisi göze çarpmakta, yüksek rakım nedeniyle geleneksel giyim tarzının da yine buna göre düzenlendiği görülmektedir.

Alanya, Antalya'nın bir kıyı ilçesi olup, tipik Akdeniz iklimi özelliğindedir. Selçukluların kışlık ikametgahı olan Alanya(Alaiye) yerleşik yaşama uzunca bir zaman önce geçmiştir. Ancak Alanya'nın çevresinde, özellikle de yayla köylerinde konargöçer yaşamın izlerine rastlanmaktadır. Alanya merkezde ise iklimin etkisiyle daha rahat ve hafif bir giyim tarzıyla karşılaşılmaktadır
Cevapla


Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
  Antalya Plajları MaSaL 0 518 02-16-2011, Saat: 11:51 PM
Son Yorum: MaSaL
  Antalya Belek Otelleri Voyage Belek MaSaL 0 941 09-29-2010, Saat: 09:41 PM
Son Yorum: MaSaL
  Antalya .... Firari Fırtına 30 1,855 12-16-2006, Saat: 11:11 PM
Son Yorum: Firari Fırtına

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi
  Tarih: 05-02-2024, 10:00 AM