09-13-2010, Saat: 12:20 AM
Kendimden uzaklaÅŸarak kat ettiÄŸim bir ayrılığın elden düşme hüznüyle aÅŸkı da arttırarak gelen zavallı kent telaşı anılarım…Ömrünü yüzleÅŸmelere dönmüş esmer benizli intiharlarımda aldattığım sessizliÄŸinin kaç cümlelik bir hikayesi var da boÅŸluÄŸunu sayfalar dolusu karalarım ve k/aralandım
Dili baÄŸlı yeminlerimi sokak kaldırımlarında sürüyen çocuk bahanelerinde sakladığım bir yüzünün yarısı ve mevsiminde bir anını terk etmiÅŸ hatır kelebeklerinden çaldığım kambur kanatlı kadınlığım…Åžimdi yüzümden tesadüf karşılaÅŸmaların iç cenazesi kalkıyor…
Seninle kalmalarımın ayrılıkta bir yalnızlık olduÄŸunuaÄŸzımda bir adım yolculuktan öteye gidemeyen geç kalmışlığımın arka alfabesinde sahte gürültülerle yasına bürünmüş kent k/arası bir aÅŸk var artık….
Uzağın isine sinen güzümü terkine sürçen bir dille yasaklarımı kapadım ben sende…Sırra sınanmış gözlerinden yitirdiklerimle b/atan ömür dileniÅŸime acımasızdır mazi ve biliyorum sessizliÄŸe sarf edilen özenti bedellerinde hiçbir cümle erken doÄŸmaz artık…
Bana anlattıklarında katılaşmış yüreğin pozune verir misin?
Sana dönük karanlığın ardında yüzünü buruÅŸturmuÅŸ korkulara tuzak kuracağım…Sen istediÄŸin kadar yırt hatıraları ve yak!
YaÄŸmur lekeli sayfalarda gel ihbarlı yokluÄŸuna acemi vedalarınla yazılıyorum…GidiÅŸinin hilesine bakışlarını çırpan yapmacım suskular puslu ve kirli bir kenti de gözlerine katarak çoktak uÄŸurları y/anımı…Yön tabelaları önünde kentin kumral duvarlarını aslıma k/atık edip de kendime y/an edinmelerimi sen umursama!
Beni yalnızlık alımlı kılar;
Seni ise
“seni boÅŸ ver…”
Hep derdin ya iÅŸte!
“dert/indi hep
Beni boÅŸ ver….”
Bir ölüye güzelsin şimdi yar!...
EÅŸik bir cümleydi bu aramızaki mesafede ‘sus’ morguna yatırılan…Ağız aramalarımın tipik bir yanıtı…Yalanlarına kollarımı sıvadım Yar! Paragraf aşırı tüm çığlıkları yüzünün evinden dökeceÄŸim mahcupluÄŸuma! Belki daha az (k)anarım! Dağınık iç çekiÅŸlerinde bırakılmışlığımın cinnetleri var.Biraz Sus!
Kalemime sırtını dönmüş harflerinden adım mı bulunur sanıyorsun… “adımdan kaybettim ben hayatımı ve ‘kahraman’ın oldum…” Ölümlü sokakların uzamış duraklarına kurdum t/uzaklarımı…GidiÅŸlerini birbirine yaslamış sayfalardan çevrilen ayrılıksa hüzün kuÅŸesinde dip bir cümleyim artık…
“adımı söyle öyle sus!”
SoÄŸum masallarda içini ısıtamamış kelimelerimle bir tenin pervazı aÅŸk; kirli soluk kimliÄŸimi de önüne katarık harf harf katletti iÅŸte bekleyiÅŸlerimi…Sen gidendin ben kalan…Birbirimizi terk ettik…Tanıklığıma kanıt arayan yerleÅŸik suskularda iki kiÅŸilik bir gürültüyüz biz…
Biz…
Biz sus’alım’…
Bir tenin pervazındayken aÅŸk…
Dili baÄŸlı yeminlerimi sokak kaldırımlarında sürüyen çocuk bahanelerinde sakladığım bir yüzünün yarısı ve mevsiminde bir anını terk etmiÅŸ hatır kelebeklerinden çaldığım kambur kanatlı kadınlığım…Åžimdi yüzümden tesadüf karşılaÅŸmaların iç cenazesi kalkıyor…
Seninle kalmalarımın ayrılıkta bir yalnızlık olduÄŸunuaÄŸzımda bir adım yolculuktan öteye gidemeyen geç kalmışlığımın arka alfabesinde sahte gürültülerle yasına bürünmüş kent k/arası bir aÅŸk var artık….
Uzağın isine sinen güzümü terkine sürçen bir dille yasaklarımı kapadım ben sende…Sırra sınanmış gözlerinden yitirdiklerimle b/atan ömür dileniÅŸime acımasızdır mazi ve biliyorum sessizliÄŸe sarf edilen özenti bedellerinde hiçbir cümle erken doÄŸmaz artık…
Bana anlattıklarında katılaşmış yüreğin pozune verir misin?
Sana dönük karanlığın ardında yüzünü buruÅŸturmuÅŸ korkulara tuzak kuracağım…Sen istediÄŸin kadar yırt hatıraları ve yak!
YaÄŸmur lekeli sayfalarda gel ihbarlı yokluÄŸuna acemi vedalarınla yazılıyorum…GidiÅŸinin hilesine bakışlarını çırpan yapmacım suskular puslu ve kirli bir kenti de gözlerine katarak çoktak uÄŸurları y/anımı…Yön tabelaları önünde kentin kumral duvarlarını aslıma k/atık edip de kendime y/an edinmelerimi sen umursama!
Beni yalnızlık alımlı kılar;
Seni ise
“seni boÅŸ ver…”
Hep derdin ya iÅŸte!
“dert/indi hep
Beni boÅŸ ver….”
Bir ölüye güzelsin şimdi yar!...
EÅŸik bir cümleydi bu aramızaki mesafede ‘sus’ morguna yatırılan…Ağız aramalarımın tipik bir yanıtı…Yalanlarına kollarımı sıvadım Yar! Paragraf aşırı tüm çığlıkları yüzünün evinden dökeceÄŸim mahcupluÄŸuma! Belki daha az (k)anarım! Dağınık iç çekiÅŸlerinde bırakılmışlığımın cinnetleri var.Biraz Sus!
Kalemime sırtını dönmüş harflerinden adım mı bulunur sanıyorsun… “adımdan kaybettim ben hayatımı ve ‘kahraman’ın oldum…” Ölümlü sokakların uzamış duraklarına kurdum t/uzaklarımı…GidiÅŸlerini birbirine yaslamış sayfalardan çevrilen ayrılıksa hüzün kuÅŸesinde dip bir cümleyim artık…
“adımı söyle öyle sus!”
SoÄŸum masallarda içini ısıtamamış kelimelerimle bir tenin pervazı aÅŸk; kirli soluk kimliÄŸimi de önüne katarık harf harf katletti iÅŸte bekleyiÅŸlerimi…Sen gidendin ben kalan…Birbirimizi terk ettik…Tanıklığıma kanıt arayan yerleÅŸik suskularda iki kiÅŸilik bir gürültüyüz biz…
Biz…
Biz sus’alım’…
Bir tenin pervazındayken aÅŸk…