:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Hayata Dair
Hayat_Bu
#81
Hayat
Hayat;
Kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir
Kendin için neler hissettiğindir
Güven
mutlulukşefkattir
Arkadaşlarına destek olmak
ve nefretin yerine sevgiyi koymaktır

[b]Hayat;

Kıskançlığı yenmek
önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir
Ne dediğin ve ne demek istediğindir
İnsanların sahip olduklarını değil
kendilerini olduğu gibi görmektir.

Her şeyden önemlisi hayatı
başkalarının hayatını olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir
İşte hayat bu seçimden ibarettir
İnsanların en acizi dost edinemeyen
ondan daha acizi ise dost kaybedendir.

(Charles Eguone)
[/b]
Yediklerimiz değil hazmettiklerimiz bizi güçlü yapar. Kazandıklarımız değil biriktirdiklerimiz bizi zengin yapar. Okuduklarımız değil anımsadıklarımız bizi bilgili yapar. Başkalarına verdiğimiz öğütler değil uyguladıklarımız bizi insan yapar.
Kadın insanın gölgesi gibidir; kovalarsanız kaçar kaçarsanız kovalar. - Chamfort
Herkes rüya görebilir ama sadece çocuklar gerçeğe dönüştürebilir..

Hayat kısa bir battaniye gibidir.
Yukarı çekersin
ayak parmakların isyan eder..
Aşağı çekersin
omuzların titrer.
Ama yine de;
Neşeli insanlar dizlerini karınlarına çekerek
rahat bir uyku uyumayı başarırlar..
Ara
Cevapla
Hayat_Bu
#82
Hayatın Bir Kitap Olsaydı



Bir kitap olsaydı hayatın, kütüphanenin neresine koyardın? Tarih kitapları mı, roman mı, biyografi mi, şiir mi? Göze çarpan bir yerde mi dursun isterdin yoksa dikkatli bakanların bile göremeyeceği bir yerde mi? Sık sık açıp okur muydun? Yoksa ara sıra tozunu almaktan ibaret mi olurdu ilişkin hayatını yazdığın kitapla? Yaşamda güzel şeyler yaptıysan, insan gibi yaşadıysan ve yaşattıysan herkesin görebileceği bir yerde olsun isterdin gurur duyarak. Göz önünde dursun isterdin ki sende dahil herkes sık sık açıp okusun, faydalansın.


Kitabı eline alan sonuna kadar okur muydu, yoksa hemen sıkılır mıydı? En hüzünlü, en sevinçli, “hayatımda ilk kez” dediğin anların yazılı olduğu sayfalarda, kağıdın ucunu katlayıp bırakan bir okur görsen ne hissederdin? Senin için en zor anları gülümseyerek, en mutlu anları acıyarak, en tuhaf anlarını anlamadan okuyanlara ne derdin ya? Kızar mıydın anlayışsızca yoksa herkes ayrı bir vicdana sahip ve bu yüzden herkesin kendine has bir gerçeği var der güler geçer miydin?

Kararsız olduğun zamanlarda sonucu bilerek ahkam kesenlere kızar mıydın? Haklı olsalar bile hak vermez miydin hata yaptığında akıl öğretenlere? Göz göre göre yaptığın hatalara bir kez daha pişman olmaz mıydın? Hayatını yazan kitabın içeriğine değil de, kalınlığına bakanlar moralini bozar mıydı? Harflerin büyüklüğü küçüklüğü ile ilgilenenlere o harfleri yaşayan biri olarak sadece acı acı gülümserdin. Heyecanla sonunu merak edenlere, sonunu bilip de söylemeyen bir muziplikle bakardın.

Hayatın kitap olsaydı, sen en çok hangi bölümlerini severdin? Hangi sayfaları yırtıp atmak, hangi satırları tekrar tekrar okuyup altını çizmek, hangi cümleleri bir daha yaşamak isterdin? Hayatın kitap olmaktan; kitap senin hayatını anlatmaktan memnun olur muydu? İkinci baskı yapar mıydı? Yoksa kitaplıkların tozlu raflarında yıllarca kalır mıydı? Hayatın kitap olsa o kitabı sever miydin? Senin başucu kitabın olur muydu? Konuşurken, yazarken onu referans alır mıydın? Yoksa görmezden mi gelirdin, inkar mı ederdin, utanç mı duyardın?

Kitabına ne isim verirdin? “Hatalarım”, “Doğrularım”, “Hayat ne kadar hızlı” ya da “Aşklarım ve nefretlerim” mi? Kapağına nasıl bir fotoğraf koyardın? Bir vesikalığını mı, gülen, düşünen ya da ağlayan bir portreni mi?

Hayatın kitap olsaydı, başka kitaplardan ne farkı olurdu? Fazladan ne anlatırdı, farklı olarak ne söylerdi, neyi söylemeyi gereksiz bulup geçerdi? Daha fazla ne öğretirdi okuyana, ne verirdi? Hayatın kitap olsa hayatı özetler miydi? En güzel yeri neresi olurdu? Başlangıcı mı, ortası mı, sonu mu yoksa hepsi mi? Hayatı sevdirdiği kadar, ölümü de sevdirir miydi? Ya da hayata yüklediği güzellikler, ölümü katlanamaz kılan türden mi olurdu? Yoksa hayata verdiği anlam, ölümü de güzel gösteren bir anlam mı ifade ederdi?

Sonuç olarak, yaşam aslında bir kitap; yaşadıkça kendiliğinden yazılan ama ancak ölüm ötesinde okunan, hem de satır satır tekrardan yaşanırcasına okunan ve satır satır, noktası virgülüne değerlendirmesi yapılan bir kitap... İşte böyle bir kitap ile ölüm ötesine geçildiğine göre; demek ki makbul olan, bu kitabı ölüm ötesinde okurken üzülmeyecek, vicdan azabı duymayacak şekilde yazmak. Sıkça yinelenen ve ders alınmamış hataları az, beşeri kusurları ve zaafları yıllar içinde giderek azaltılmış, beşeri ve maddesel koşullandırmalardan çok, vicdani koşullandırmalarla sürdürülmüş bir yaşam kitabı olmalı bu kitap ki, ölüm ötesinde sadece kendimiz değil, ruhsal dostlarımız da bundan memnun olsun ve hatta bizimle övünsünler.

Çünkü, biz yaşamımızda ruhsal ailemiz yani gerçek dostlar topluluğumuz adına onlardan bir ömür kısalığında uzaklaşıp, bu gezegene indik ve bir yaşam kitabı oluşturduk. Bu kitapta onların da yararlanabileceği deneyim özleri, idrak pırıltıları olursa, elbette ki onlar da bundan mutluluk duyacaklardır. Eğer yaşam kitabımız, hiç değilse, ortanın üzerinde başarılı ise; bir bakıma onlara enkarne olmadan önce Ruhsal Alem’de verdiğimiz sözü her şeye rağmen gerçekleştirmiş olmanın iç huzurunu hep birlikte yaşarız. Yaşam kitabını bizden beklendiği şekilde yazmış olmanın yani erdemli insanlara özgü bir yaşam geçirmiş olmanın verdiği mutluluktur bu...

Peki, bunu başaramamışsak ne olacak? Bunu başarana kadar tekrar tekrar başarılı bir kitap yazma denemeleri sürecek; zaten olmakta olan da budur... Hepimize başarılar...

alıntı
Ara
Cevapla
Hayat_Bu
#83
adsz4qy.jpg
adsz10pr.jpg
adsz29if.jpg
adsz30yj.jpg
adsz42ow.jpg
adsz59kp.jpg
adsz64hq.jpg
adsz77gx.jpg
Ara
Cevapla
Hayat_Bu
#84
- ÇALIŞMAK İÇİN ZAMAN AYIR. BU BAŞARININ BEDELİDİR.
- DÜŞÜNMEK İÇİN ZAMAN AYIR. BU KUDRET VE KUVVETİN KAYNAÄžIDIR.
- EÄžLENMEK İÇİN ZAMAN AYIR. BU GENÇ KALMANIN SIRRIDIR.
- OKUMAK İÇİN ZAMAN AYIR. BU BİLGİNİN TEMELİDİR.
- İBADET İÇİN ZAMAN AYIR. BU YÜCELMENİN YOLU,GÖZLERDEN VE RUHTAN DÜNYEVİ KİRLERİN VE TOZLARIN YIKANMASIDIR.
- BAŞKALARINA YARDIM VE ARKADAŞLARINLA SOHBET İÇİN ZAMAN AYIR.BU SAADETİN KAYNAÄžIDIR.
- SEVMEK İÇİN ZAMAN AYIR. BU HAYATIN KUDSİYETİLERİNDEN BİRİDİR.
- HAYAL İÇİN ZAMAN AYIR. BU RUHU YILDIZLARA ERİŞTİRİR.
- GÜLMEK İÇİN ZAMAN AYIR. BU HAYATIN YÜKÜNÜ HAFİFLETEN BİR BOŞALIŞTIR.
- PLAN İÇİN ZAMAN AYIR. BU İLK 9 ŞEYİ YAPABİLMEK İÇİN LÜZUMLU ZAMANA SAHİP OLMANIN SIRRIDIR.


merhaba sessiz sesimin ulaştığı tüm insanlar,
yepyeni bir haftaya daha bugün itibariyle başlamış bulunuyoruz.
malumunuz yurt genelinde hava sıcaklıkları hızla düşmekte.biz de zaten ayaz şehrimde bunu fazlasıyla hissediyoruz desem yeri..
hani herşey vaktinde olmalı denir ya işte mevsimde artık üzerine düşeni yapmaya başladı.uzunca, soğuk ve kapalı havaların hakim olacağı kış günleri bizi bekliyor.
şimdi aynı tadı bulamasamda eski günleri hatırlayınca, soğuk kış günlerinin en güzel yanı, sıcacık yanan sobanın ısısını ciğerlerime kadar hissetmekti sanırımSmile
belkide ondan daha güzeli, hane halkını hep bir arada bulundurmasıydı hatta gelen misafirlerle samimi ortamlar var etmekti günümüze inat..!
paylaşımların çok olduğu, sohbetin tadına varıldığı, soba üzerinde kızaran ekmek dilimlerinin yenmeye doyulmadığı günlerdi o günler.
hatta kırgınlıklar olsa bile aynı oda içinde barışmanın daha kolay olduğu günlerdi diye de yadedebiliriz çocukluğumun günleriniSmile
hoş çoğu yerde hala bu düzen devam etse de kentsel yaşamda o özlem duyduğumuz geçmişe pek rastlayamıyoruz maalesefSad
belki de bu yüzden aile ferleri içine giren oda duvarları gibi komşularımıza, akrabalarımıza, dostlarımıza duvarlar örüyoruz..
bir yudum sevgiyi, bir nebze ilgiyi, bir gıdımcık hoşgörüyü esirgiyoruz etrafımızdan.
sonra da sanki bunları biz yapmamışcasına hayıflanıyoruz eskilerden dem vurarak..
farkında mısınız bilmem ama kalabalıklar içinde yalnızları oynuyoruzSad ki yalnızlık çekilesi ve katlanılası ne zor duygudur..
bunu bile bile insanlardan uzaklaşıyoruz.kendi dünyamızın o soğuk, durgun, neşesiz, hissiz alemine dalıyoruz
ve sonra da psikolojik tedavilerin kucağında buluyoruz kendimizi..Sad(
yani itilmişliğin, çaresizliğin, kimsesizliğin kucağı da denebilir buna.
diyeceğim o ki cimrice kullandığımız sevgimiz ile hoyratça savurduğumuz sevimsizliğimizin kurbanı oluyoruz..!
belki çoğunuz bu yazdıklarımı okumayacak bile ama okuyanlar için dilerim kendi kendilerini sorgulama ortamı yaratır dile getirdiklerim.
işte şu vakit hayata bakan daha güzel pencereler olduğunun da farkına varır,
almaktan öte karşılıksızca, ve sakınmadan vermenin önemini bir kez daha düşünme imkanı bulabilirsiniz umarım.
yüreklerinizin soba sıcaklığı misali alev alev sevgiden tutuşmasını;
çevrenize yaydığınız ısının, bir başka kalbi beklentisiz ısıtmasını
ve bu zincirleme sürecin bitimsiz devam etmesini temenni ederim.
tadında ve sizi siz yapan değerlere yaraşır bir hafta geçirmeniz dileğimle...
sevgimle kalın, sağlıkla nefes alın!
nurdan özcan / 17.11.2008
cid:_1_0570582405D567A0002524BC42257504
Kendi sinirinle baş etmek

Her ne kadar bizi neyin sinirlendirdiğini bilecek kadar zeki olsak da yine de sinirlenmekten kendimizi alıkoyamayız.
Selçuğun 6 saatlik çağrı merkezindeki mesaisinin en sonunda huysuz Metin Bey aradı. Oldukça küfürbaz bir kişiydi. Bu seferki problem yeni yedekleme sistemi idi. Selçuk herkesle baş edebilirken Metin Bey problem yaşadığında onu neler yapması gerektiği konusunda yönlendirmekte zorlanıyordu çünkü Metin Bey asla denileni yapmıyordu. Metin Bey'in tarzı herkesten farklı olarak, çağrı merkezindeki kişiyi aşağılarken, rasgele bir yerlere tıklayarak mucizevi bir şekilde problemin çözülmesini beklemek şeklindeydi. En sonunda Selçuk koptu "tüm dünyada barış olduğunda lütfen tekrar arayın" diyerek telefonu kapattı. Ve o anda bunun bir yanlış olduğunu anladı.

Kendinizi sinirlenmekten koruyacak taktikler geliştirmeniz çok önemli. Hem bugün hemde gelecekte kazanmanız için şart. Geliştirilecek yetenekler ve stratejiler herhangi bir problemin bizi çılgına çevirmeden önce uzak durmamızı sağlarlar. Kendi sinirinizle baş etmenin 4 adımı şunlardır:

Sinirinizi farketmeyi öğrenmek
Sinirin oluşmasını ne kadar erken farkederseniz o kadar çabuk araya girebilirsiniz. Sinirinize ilişkin en erken duygular kendinizi yakalayıp kontrol edebileceğiniz en uygun noktalardır. Bu noktalar göğsünüzün gerildiği, dişlerinizi yada yumruklarınızı sıktığınız, katılaştığınız, sığ nefes almaya başladığınız anlardır. Sizde sinirin hangi özellikler ile ortaya çıktığını bilmeniz engelleme içinde ciddi fırsatlar yaratacağı anlamına gelecektir.

Sinirinizi kabullenin
Sinir insan olmanın bir sonucudur. Tekrar sinirlenmemenin tek garantisi ölümdür ve hiçbirimiz bu konuda daha iddalı olamayız. Sinirlenmenin "kötü" olduğuna inanırsak sinirlenmemize karşı duyduğumuz utanç ve suçlulukla kendimize hakim olma konusunu çok zorlaştırmış oluruz. Sinirlenirken ve sinirlendikten sonra sinirli olduğunuzu kabullenmek bu konudaki en önemli adımlardan biridir.

Sinirliyken sinirli olmanın sorumluluğunu alın
Kendi duygularınızın sahibisiniz. Sizi sinirlendiren sistemlerinize sadece sizin erişiminiz var. Bu süreci tamamlamanız gerekiyor. Birisinin sizin istemediğiniz bir şey yaptığı doğru ve siz yapılabilecke bir çok şey içerisinden sinirlenmeyi seçtiniz. Bunu tercih ettiniz ve farkında olmanız gerekir.

Sinirlendiğinizi farkettiğinizde derin ve yavaş nefes alıp verin
Nefes alma sizi kontrol noktanıza çevirir ve daha yaratıcı davranmanızı sağlar. Nedef alma düşünmek için ihtiyacınız olan oksijenin beyninize gitmesini sağlar ve sinirlenmek dışındaki alternatifleride görmenize yardımcı olur.Sinirlenmek bisikleten düşmeye benzer. Ne kadar iyi olduğunuz farketmez, mutlaka düşersiniz. Burada önemli olan doğru düşmeyi bilip düşsenizde yaralanmamak yada düşmenin kaçınılmaz olduğunu bilerek tekrar binmektir.
cid:_1_0570603405705690002524BC42257504 sevmek
sev 'dediler büyüklerim küçüklüğümden beri.
ağacı sev, minik bir böceği hatta havlayan köpeği,
bir bebeği yada hisseden bir yüreği...
dediler 'döner elbet inan dağıttığın sevgi geri'
ama unuttular eklemeyi,
her insana hakettiği değeri vermem gerektiğini.
kimsenin beni üzmesine izin vermemeyi
akıl edemediler nedense söylemeyi.
sadece öğrettiler içtenlikle sevmeyi.
hayat denilen okuldan öğrendim acı çekmeyi,
sevmek kadar acılarla da ayakta kalabilmeyi
gün gelip mutluluk yaşayabilmeyi
veya suda boğulmak gibi can çekişmeyi

nurdan özcan / 24.05.2007
Ara
Cevapla
Hayat_Bu
#85
RUSSEL GOUGH
"Karakteriniz Kaderinizdir" adlı kitabında diyor ki;


"Doğru ve iyi olanı bilmek ile doğru ve iyi olanı yapmak arasındaki en
önemli bağlantı; doğru ve iyi olanı yapacak bir karaktere sahip
olmaktır.

Eğer karakter gelişmemişse tahsil işe yaramıyor.
Unutmayalım; banka hortumlayanlar, devleti soyanlar, rüşvet alanlar,
vatanı çıkar uğruna satanlar, maç satanlar, şike yapanlar, teşvik
verenler; birilerini hakir görüp aşağılamakla yükseleceklerini
zannedenler hep tahsilli bireylerdir..."

O yüzden Roosevelt demiş ki;
"Bir insanı ahlaken eğitmeden sadece zihnen eğitmek topluma bir bela
kazandırmaktır...

( Türkiye'deki bir çok karaktere ne kadar çok benziyor, değil mi? )
Ara
Cevapla


Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
  Hayata dair küçük ipuçları MaSaL 0 647 02-15-2011, Saat: 09:57 PM
Son Yorum: MaSaL
  Hüzün Hayata Yolculuktur.... acemhe 2 339 04-28-2010, Saat: 11:33 PM
Son Yorum: acemhe
  Hayata Farklı Bir Bakış Açısı acemhe 1 407 04-08-2010, Saat: 05:30 PM
Son Yorum: PCKoPaT
  Öpüşmeye Dair İlginç Gerçekler ! My_LiFe 4 391 02-23-2009, Saat: 07:48 PM
Son Yorum: Patikli_Penguen
  Şu Hayata Son Sözünü Söyle !! Firari Fırtına 6 425 08-01-2008, Saat: 02:42 PM
Son Yorum: Firari Fırtına

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi
  Tarih: 05-06-2024, 11:58 PM