:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
atasözleri ve anlamları
_AL0n3_
#1
Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz; Herkes kendine uygun işlerden hoşlanır.

Abdal tekkede, hacı mekkede bulunur; Her insan kendine uygun bir yerde oturur.

Abdalın karnı doyunca gözü papucundadır; Misafirliğe yalnız yemek için giden görgüsüz kimseler için söylenir.

Abdalın yağı çok olursa gah borusuna çalar, gah gerisine; Görgüsüz kimsenin eline fazla mal veya para geçince, olur olmaz işlere sarf eder.

Acele işe şeytan karışır; Acele yapılan işten hayır gelmez.

Acemi katır kapı önünde yük indirir; İşi münasip şekilde yapmayanlarla alay etmek için söylenir.

Acemi nalbant kürt eşeğinde dener kendini; Acemi tecrübesiz kimseler fakir fukarada tatbikat görürler.

Acı acıyı bastırır, su sancıyı; Yeni felekatler eskilerinin acısını unutturur.

Acı patlicanı kırağı çalmaz; Cefakeş kimselerin ufak tefek rahatsızlıklardan, sıkıntılardan mütessir olmadığını ifade eder.

Acı söz insanı dininden, tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır; Onuru yaralanan insan şiddetli olarak karşı koyar.

Acıkan doymam, susayan kanmam sanır; İhtiyaçları tatmin edilmeden önce insan onlar hakkında mübalağalı düşünür.

Acıklı başta akıl olmaz; Müstarip insan makul bir şekilde düşünemez.

Acındırırsan arsız olur, acıktırırsan hırsız olur; Anneler ve babalar çocuklarının maddi ve manevi ihtiyaçları karşısında makul davranmazlarsa onların ahlakını bozarlar.

Aç ile yatınca arada dilenci doğar; Evlenenlerin maddi şartları hesaba katmaları lazımdır.

Aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez; Aç da çocuk da akla göre hareketler etmez.

Aç ayı oynamaz; İnsan ve hayvan, her şeyden önce karnını doyurmayı düşünür.

Aç doymam tok acıkmam sanır; İnsan içinde bulunduğu halin değişmeyeceğini sanır.

Aç tavuk kendini arpa ambarında sanır; İhtiyacı olanlar kendilerini o iğtiyaca cevap veren hayallere kaptırırlar.

Aç gözünü açarlar gözünü; Dikkatli olmayan hayatta acı tecrübelerle karşılaşır.

Aç köpek fırın deler; Aç insan ahlak ve kanun tanımaz.

Aç kurt arslana saldırır; Açlar hiç bir şeyden korkmaz.

Aç kurt yavrusunu yer; Açlık insanı en yakınlarına karşı bile vahşice davranmağa sevk eder. Açlık, hiç bir şeye karşı saygılı değildir.

Aç ne yemez, tok ne demez; İhtiyacı olan bir insan müşkülpesent değildir, tatmin edilmiş olan bir kimse hiç bir şeyi bağenmez.

Aç ölmez gözü kararır, susuz ölmez benzi sararır; İnsan açlıkla susuzlukla hemen ölmez (zarurete bir müddet dayanır).

Aç insanın yanından kaç; Aç insan tehlikelidir.

Açık ağız aç kalmaz; Bir şeyi ısrarla isteyenler onu elde ederler.

Açık kaba it eder; Muhafaza edilmeyen şey kaybolur.

Açık yaraya tuz ekilmez; Mustarip insanlara daha fazla acı vermemelidir.

Açılan solar, ağlayan güler; Hayatta hiç bir şey aynı şekilde devam etmez.

Açın gözü ekmek teknesinde olur; Aç insan yalnız karnını doyurmayı düşünür.

Açın imanı olmaz; Aç insan yükset kıymetlere değer vermez.

Açın karnında ekmek durmaz; İhtiyacı çok olan kimse elinde bir şey saklayamaz.

Açlık ile tokluğun arası yarım yufka; Maddi ihtiyaçların giderilmesi sanıldığı kadar güç değildir. İnsanın karnı az bir şeyle doyar.

Ada bana adayım sana; Her şey karşılıklı olur.

Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil; Ölümü düşünerek insanlara katlanmalıdır.

Adam adamdan korkmaz, utanır; İnsanları ahlaklı davranmağa sevk eden korku değil küçük görülme duygusudur.

Adam adamdır, olmasa da pulu, eşek eşektir olmasa da çulu; Maddi şeyler değer ölçüsü değildir. Asıl olan şahsiyettir.

Adam olana bir söz yeter; Anlayışlı ve havsiyetli olan bir kimseye bir kere söylemek.

Adamakla mal tükenmez; Vaatte bulunmakla hiç bir kayıp söz konusu olmayacağı için insan vaat ederken korkusuzdur.

Adamın kötüsü olmaz meğer züğürt ola; Servet ve para insan itibar kazandırır.

Adamın yere bakanından suyun sessiz akanından kork; Korkak ve çekingen görünen insanlar işlerini gizli yürütürler.

Ağaç ne kadar uzasa göğe ermez; Her insan, kendinden çok yüksek varlıklar olduğunu bilerek böbürlenmemelidir.

Ağaç yaş iken eğilir; Çocuk küçük yaşta iken terbiye edilmelidi. Alışkanlıklar küçük yaşta kazanılır.

Ağaca balta vurmuşlar (neyleyim? sapı bendedir) demiş; İnsana en yakını bile kötülük edebilir.

Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur; Anne ve baba her hareketlerinde çocuklara örnek olurlar.

Ağacı kurt, insanı dert yer; Teselli için her şeyi kendine dert etme manasında kulanılır.

Ağacın kurdu içinde olur; Hastalık sebepleri dışardan belli olmaz.

Ağacın meyvesi olunca, başını aşağı sallar; Olgun insanlar mütevazı olur.

Ağaçtan maşa, abdaldan paşa olmaz; Herşey (herkes) her işe kullanılmaz.

Ağalık vermekle, yiğitlik vurmakla; Ağa cömert, yiğit cesur olmalıdır.

Ağanın gözü ata tımardır; Ağanın ilgilenmesi işleri işleri yoluna koyar.

Ağanın gözü öküzü semiz eder; iyi kontrol işte başarı sağlar.

Ağanın gözü yiğidin sözü; Ağa çevresinde bulunan insanların halini bilmeli, yiğit sözünde durmalıdır.

Ağanın malı çıkar uşağın canı; Zenginler sıkıntılı durumdan paraları ve malları ile kurtulabilirler, fakirler ise canlarını feda etmekle.

Ağası güçlü olanın, kulu suçlu olur; Kuvvetli kimselerin suçları maiyetindekilere yüklenir.

Ağılda oğlak doğsa, ovada otu biter; Tanrı herkesin nasibini verir inancını ifade eder.

Ağır kazan geç kaynar; Olgun adam geç hiddetlenir.

Ağır ol batman gelesin; Kendilerine güven duygusu verecek şekilde hareket edenler itibarlı olurlar. Hafif meşrep olmayanlara itibar edilir.

Ağır ol da molla desinler; Ağır başlı davranan itibarlı olur.

Ağır taş yerinden oynamaz; Ağırbaşlı olanlar kararlarını kolay kolay değiştirmezler.

Ağır yongayı yel kaldırmaz; Kendine güvenenler dış tesirlere kolay kapılmazlar.

Ağlama ölü için, ağla diri için; Ölen için ağlamak meyhudedir, asıl acıyı çekenler geride kalanlardır.

Ağlamakla yar ele girmez; Aşk konusunda gözyaşının fazla tesiri yoktur.

Ağlamayan çocuğa meme vermezler; Sesini çıkarmayanın işini görmezler.

Ağlarsa anam ağlar, gayrısı yalan ağlar; Annemizin dışında, kimse bizim için gerçekten üzülmez.

Ağlatan gülmez; Zulmedenin kendisi de rahat etmez, huzur içinde yaşayamaz.

Ağrılardan göz ağrısı, her kişinin öz ağrısı; Herkesi en çok ilgilendiren kendi derdidir.

Ağrısız baş mezarda olur; Dünyada dertsiz insan yoktur. İnsan ölünce huzura kavuşur.

Ağustosta gölge kovan, zemheride karnını ovar; Zamanında tebdir almayan sonra sıkıntı çeker.

Ah alan onmaz; Kötülük edenin kendi de iflah olmaz.

Ahladın (armudun) iyisini ayılar yer; Dünya nimetleri ekseriya layık olmayanlara kısmet olur.

Ahmağa yüz, abdala söz vermeğe gelmez; Akılsız veya muvazenesiz kimselerle fazla samimi olmak, vaatte bulunmak insanın başına iş açar.

Ahmak gelin yengeyi halayığı sanır; Akılsız insan kime iş buyuracağını bilmez.

Ak akçe kara gün içindir; Sıkıntılı günler için para biriktirmelidir.

Ak don kara don geçit başında belli olur; Bir şeyin iyisi kötüsü deneme ile (yerinde) belli olur.

Ak gün ağartır, kara gün karartır; Neşeli günler insanı canlandırır, kederli günler çökertir.

Ak koyunu gören içi dolu yağ sanır; Görünüş insanı aldatır.

Ak koyunun kara kuzusu da olur; İyi insanın kötü işi de olur. İyi kimsenin çocuğu kendine benzemeyebilir.

Akacak kan damarda durmaz; Bazı felaketlerin önüne geçmek imkansızdır.

Akar su pislik tutmaz; Hareket, kötü şeyleri de alır götürür.

Akar suya inanma el oğluna dayanma; Başkalarına fazla güvenmemek lazımdır, dostlukları geçici olabilir.

Akara kokara bakma çuvala girene bak; iyiye kötüye değil elde edilene önem ver.

Akçe akıl öğretir, don yürüyüş; Zengin olan mevkiinin gerektirdiği muhitlere gire çıka yol yordam öğrenir. Yeni elbise giyen de oturup kalkışına dikkat eder.

Akçesi uzun olanın kendisi kıymetli olur; Parayı esirgemeyen hürmet kazanır.

Akıl akıldan üstündür; Danışmağa önem vermek gerekir, birinin bilmediğini bir başkası bilebilir.

Akıl için tarik birdir; Normal düşünenler için yapılacak şeyler, herhangi bir meselede alınacak tedbirler birdir.

Akıl isen açma sırrın dostuna, çünkü dostun dostu vardır, o da söyler dostuna; Bir sırrı en yakınına bile açsan, artık gizli kalmaz.

Akıl kişiye sermayedir; Muhim olan para değil akıldır. Akıllı olan para kazanır.

Akıl para ile satılmaz; Akıl doğuştandır, sonradan elde edilmez.

Akıl yaşta değil baştadır; Kabiliyet ve bilgi yaşa bağlı değildir. Genç bir insan yaşlı bir insandan daha akıllı olabilir.

Akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını beğenmiş (almış); Herkes kendi aklını (düşüncesini) beğenir.

Akıllı düşman, akılsız dosttan yeğdir (hayırlıdır); Akıllı düşmanın ne yapacağı bellidir, ona göre tebdir alınır. Akılsız dostun beklenmedik bir hareketi daha kötü netice verebilir.

Akıllı düşününceye kadar deli oğlunu everir; İhtiyatlı kimse karar vermek için fazla düşünür, ilerisini gerisini düşünmeyen o arada aynı işi yapıp bitirir.

Akılsız başın zahmetini (cezasını) ayak çeker; Düşünmeden yapılan bir işin neticesi insanı yorar. (Daha ziyade unutkanlık için kullanılmaktadır.)

Akılsız köpeği yol kocaltır; Düşüncesiz hareket eden boş yere kendini yorar.

Akşam ise yat sabah ise git; Her işi zamanına uygun olarak yap! Zamanına göre hareket et.

Akşam kavil, sabah savul; Sözünde durmayan için söylenir.

Akşamın hayrından sabahın şerri yeğdir; Bir işe sabah başlanılmasının daha uygun olacağını belirtmek için kullanılır.

Al elmaya taş atan çok olur; Gösterişli bir şeyin üstüne düşen çok olur. Değerli kimseler çok tenkit edilir.

Al giyen alınır; Gösterişli olan kendini satar.

Al ile satan tutulur; Hile ile en kuvvetli bile yakalanır. Hesaplanarak (planlı bir şekilde) en güç işler başarılır.

Al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunsun; Bir işi umimi yerde konuşan o kalabalıktaki muhtemel suçludan korkmamalı.

Al malın iyisin çekme kaygısın; İyi mal al rahat kullan.

Ala keçi her vakit püsküllü oğlak doğurmaz; Her zaman (her işten) beklenilen netice elde edilmez.

Alacakla verecek ödenmez; Alacağa fazla güvenilmez. Borçlu borcunu vermeyebilir.

Alçak eşek binmeğe kolay, öksüz çocuk dövmeğe kolay; İnsanların küçüklere, acizlere gücü kolay yeter.

Alçak yer yiğidi hor gösterir; Bulunduğu mevki kötü ise, bir insanın değerini yalnış gösterir, bir insanın değeri yerini bulunca belli olur.

Alçak yerde tepecik kendini dağ sanır; Gerçek büyüklerin olmadığı yerde biraz sivrilenler kendini bir şey sanır.

Alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır; Her işte orta yol hayırlıdır. Çok yüksekte olmanın da, çok aşağıda bulunmasının da ayrı ayrı mahzunları vardır.

Alet işler el övünür; Çokluk, şeref, övünme, işi yapandan başkasına ait olur.

Alışmış kudurmuştan beterdir; Kötü alışkanlıklarından çok zor vaz geçildiğini belirtmek için söylenir.

Alim unutmuş, kelem unutmamış; Yazılmayan (yazı ile tesbit edilmeyen şeyler) unutulmağa mahkumdur.

Allah balmumu yakana balmumu, yağmumu yakana yağmumu verir; Allah herkese iğtiyacına göre verir.

Allah dağına göre kar verir; Allah herkese yeteneğine, vaziyetine göre sorumluluk yükler. Allah her şeyi ölçülü yaratmıştır.

Allah dokuzda verdiğini sekizde almaz; Ömrün ne kadarsa o kadardır.

Allah gümüş kapıyı kaparsa altın kapıyı açar; Allah insanı bir şeyde mahrum ederse, daha iyi başka bir şeyle memnun eder.

Allah kardeşi kardeş yaratmış kesesini ayrı yaratmış; En yakınların bile hesabı (bütçesi) ayrıdır.

Allah verince kimin oğlu kimin demez; Allah kulları arasında asalet, mevki veya zenginlik gibi bakımlardan bir ayrım yapmaz.

Allahın bildiği kuldan saklanmaz; Malum olan (vaki olan) bir şey gizli kalmaz.

Alma mazlun ahını çıkar aheste aheste; Aciz kimselere eziyet etme, yavaş yavaş acısını çekersin.

Almadan vermek Allah'a mahsustur; Kullar arasında karşılık esastır. Karşılıksız ihsanda bulunmak Allah'a mahsustur.

Alt değirmen güçlü akar; En aşağıdaki (sondaki) en güçlüdür.


Ateş tüştüğü yeri yakar; Bir ıstırap bir acı ençok onunla alakalı olanı üzer.

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz; Bir söz yayılmışsa, onun muhakkak bir aslı vardır.

Av avlayanın, kemer bağlayanın; Mahareti olan başarıya ulaşır.

Ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz; Herkes tuzağa düşebilir, her insanın başına çeşitli işler gelebilir.

Ava giden avlanır; Başkasına tuzak kuran o tuzağa kendi düşerr.

Avcı ne kadar av bilse, ayı o kadar yol bilir; Avlanacak olanın da avlayan kadar aklı vardır, kurtulmanın yolunu bilir, yalnız kendi aklımıza güvenmemeliyiz.

Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar; Bir ailenin saadeti de felaketi de kadının tutumuna bağlıdır.

Ay görmüşün yıldıza minneti yoktur; Her şeyin en iyisini gören, daha kötüsüne iltifat etmez.

Ayak almadık taş olmaz, başa gelmedik iş olmaz; İnsan yaşadıkça her türlü zorluğa ve derde uğrar.

Ayağını yorganına göre uzat; İnsan daima kendi gücüne, imkanları göre hareket etmelidir.

Ayıpsız yar arayan yarsız kalır; Herkesin kusuru vardır, kusursuz insan arayan hiç bir zaman dost bulamaz.

Ayyar tilki art ayağından tutulur; Kendisini kurnaz zanneden hilekarlar, ne kadar çabalasalar sonunda yakayı ele verirler.

Az eli aşta gör, çok eli işte gör; yemekte az el, işte ise çok el müteberdir.

Az olsun öz olsun; Sonu olmayan değersiz çalışmalar yerine, az fakat verimli, değerli işler yapmalıdır.

Az tamah çok ziyan getirir; Hırslı insan daima zarara uğrar.

Az veren candan, çok veren maldan; Geliri çok olmayanın yardımı içtendir. Geliri çok olan için malın kıymeti yoktur. Onun verdiği, içten yardım yapanınki kadar değerli değildir.

Az yiyen az uyur, çok yiyen güç uyur; Az yiyen dinç ve rahattır, çok yiyen rahatsızlık hisseder.

Aza demişler(nereye?) (çoğun yanına) demiş; Her şeyin azı birike birike çoğalır.

Azan kurda kızan köpek; Kızmış hiddetlenmiş bir varlığı, ondan daha saldırgan olan sindirebilir.

Azıcık aşım, kaygısız başım; Gözü yüksekte olmayan insan rahat yaşar.


Başa gelen çekilir; Mecbur olunca her zorluğa katlanılır.

Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur; Birinin beceriksizliğini belirtmek için kullanılır.

Besledik büyüttük danayı, (şimdi) tanımaz oldu anayı; Nankörlü belirtmek maksadıyla kullanılır.

Bir buldu iki ister, akça buldu çıkın ister; Hırslı insanlar, hiç bir zaman ellerindeki ile yetinmez, daima daha fazlasını ister.

Bir tutam ot deveye hendek atlatır; Ufak bir para veya iyilik insana güç işler yaptırır.

Boşa koydum dolmadı, doluya koydum almadı; İşin içinden çıkılmadığını, uygun bir çare bulunmadığını belirtmek için kullanılır.

Can boğazdan gelir; Yemeğin hayat bakımından önemini belirtmek için kullanılır.

Can canın yoldaşıdır; İnsanlar tek başına yaşayamazlar, muhakkak bir kimseya muhtaçtırlar.

Can cümleden aziz; İnsan ilk önce kendini düşünür.

Can çıkmadan huy çıkmaz; İnsanları huylarından vaz geçirmek zordur.

Cefayı çekmeyen aşık, safanın kadrini bilmez; İnsan her şeyi elde etmenin zorluluğunu bilirse, o şeyin kıymetini anlar.

Cömert derler maldan ederler, yiğit derler candan ederler; İnsanlar öğülerek zarara sokulabilir.

Çıkmadık canda ümit var (dır); İnsan hayatta bir şeyden tamamıyla ümidini kesmemelidir.

Çirkefe taş atma, üstüne sıçrar; Kötü insanlara sataşırsan, o seviyeye inmiş olursun.

Çivi çiviyi söker; Bir şeyi ancak kendi cinsinden olan bir şey düzelttebilir veya acı bir şeyi daha acı başka bir şey giderir.

Çok bilen (söyleyen) çok yanılır; Bilgi, ihtisas alanı genişledikçe yanılma da o nispette artar.

Çok naz aşık usandırır; Fazla naz bıktırır.

Çok söyleme arsız edersin, aç bırakma (parasız koyma, çok saklama) hırsız edersin; Fazla ceza vermek, mahrumiyete sokmak, zamanla tesirsiz olur, çocuğun ahlakı bozulur.

Çok yaşayan bilmez, çok gezen bilir; Çok gezen, görgüsü sayesinde çok yaşayan ve duyandan daha çok bilgi sahibi olur.

Dağ dağ üstüne olur, ev ev üstüne olmaz; Bir evde iki ailenin bir arada yaşaması güçtür.

Dağ daha kavuşmaz, insan insana kavuşur; İnsanlar, birbirlerinden ne kadar uzakta olsalar, yaşadıkları müddetçe kavuşma ümitleri vardır.

Dağ yürümezse abdal yürür; Dervişler alçak gönüllü olur, bir şeyi gurur meselesi yapmazlar.

Dam üstünde saksağan, vur beline kazmaylan; Söylenen sözün manasızlığını, saçmalığını belirtmek için kullanılır.

Damdan düşen, halden bilir; Başına bir felaket gelen, kendi durumuna düşenlerin halini anlar.

Damlaya damlaya göl olur, (aka aka sel olur); Küçük şeyler birikince büyük şeyler meydana gelir.

Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz; Her şeyi ancak kendisine en uygun malzemeden yapabilirsiniz.

Davacısı kadı olanın yardımcısı Allah olsun; Kudret sahiplerinin eline düşenler haklarını kolay kolay alamaz.

Davetsiz gelen döşeksiz oturur; Bir yere çağrılmadan giden, her türlü muameleyi kabule hazır olmalıdır.

Davul dengi dengine diye çalar; Herkes kendi ayarında olanlarla münasebet kurmalıdır.

Davulu biz çaldık, parsayı el (başkası) topladı; İşi yapanla kazanç sağlayanın ayrı ayrı olduğunu belirtir.

Davulun sesi uzaktan hoş gelir; Dıştan cazip gibi görünen bir şeyin içine girdikten sonra ne olduğunun anlaşılması.

Deli kız düğün etmiş, kendi baş sedire geçmiş; Bir kimsenin usul erkan bilmediğini anlatmak için kullanılır.

Deliye hergün bayram; Hayatın ciddi tarafları üzerinde düşünmeyen, her şeyi eğlenceli tarafından alanlar için söylenir.

Demir nemden çürür, insan gamdan; İnsanı yıkan sıkıntı ve üzüntüleridir.

Demir tavında dövülür; Her işi vaktinde yapmalıdır.

Denize düşen yılana sarılır; Güçlük içinde kalan, iyi kötü herkesten yardım umar.

Derdini saklıyan (söylemeyen) derman bulamaz; Derdini açmayan başkalarının yardımını görmez. Tek başın da çaresini bulamaz.

Dervişin fikri ne ise zikri de odur; İnsanın zihni ne ile meşgulse, hep ondan bahseder.

Deve boynuz ararken kulaktan olmuş; Hakkından fazlasına tamah edenler ellerindekini de kaybederler.

Deveden büyük fil var; Her büyüğün daha büyüğü vardır. Onun için yersiz gurura kapılmamalıdır.

Devlet adama ayağı ile gelmez; Saadeti elde etmek içinaramak, çarelerini bulmak gerekir.

Dilin cirmi küçük, cürmü büyük; İnsan dili ile birçok kusur işler.

Dilin kemiği yok; Araştırma zahmetine katlanmadan konuşanlar için söylenir.

Dinsizin hakkından imansız gelir; Bir kötüyü, daha olan bir başkası sindirir.

Dişi köpek kuyruğunu sallamayınca, erkek köpek ardına düşmez; Kadın fırsat vermezse, erkek onun için kötü emeller beslemez.

Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar; Doğru sözden kimse hoşlanmaz.

Dost acı söyler; Hakiki dost, yalandan yüze gülmez, dostunun kusurunu söyler, gerçeği belirtir.

Dost dostun ayıbını yüzüne söyler; Dost, dostuna, düzeltmesi için kusurunu açıkça söyler.

Düğün olur iki kişiye, kaygısı düşer deli komşuya; İki kişi için yapılan düğünün dedikosunu başkaları yapar.

Düğüne gider zurna beğenmez, hamama gider kurna beğenmez; Herşeyden şikayet edip bir şey beğenmeyenler için kullanılır.

Dünya malı dünyada kalır; İnsan ölünce, her şeyi bu dünyada kalır, onun için mala bağlanmamalıdır.

Dünyanın ucu uzundur; İnsan insana muğtaç olur.

Düşmanın karınca olsa kendini merdane tut; Düşmen ne kadar zayıf görünse küçümsememelidir.

Düşmez kalkmaz bir Allah; Her insanın kötü ve iyi zamanı olur, kötü duruma düşmeyen yalnız Allah'tır.
Ara
Cevapla
_AL0n3_
#2
Ecel geldi cihana, baş ağrısı bahane; Ölüm zamanı gelen insanın, ölüm sebebi önemli değildir.

Eceli yaklaşan köpek cami duvarına siyer; Aşırı hareket edenler, ölümlerini çabuklaştırırlar.

Edebi edepsizden öğren; edepsizin hareketleri, edepli davranmanın yollarını kendiliğinde öğretir.

Eğilen baş kesilmez; Yenilgiyi kabul edene kötü davranılmaz.

Eğreti ata (el altına) binen tez iner; İnsanın kendine ait olmayan bir şeyden çabuk ayrılmak zorunda kaldığını anlatır.

Eğri düzü beğenmez, bu da bizi beğenmez; Bir şeyi beğenmeyenlerin kendilerinde kusur olduğunu belirtmek için kullanılır.

Ek tohumun hasını, çekme yiyecek yasını; İyi tohum eken iyi ürün alır. İyi işe başlayan iyi sonuç elde eder.

Eken biçer, konan göçer; Her işin bir sonucu vardır. Başlangıcı yapan sonucu görür.

Ekmeden biçilmez; Emek vermeden netice alınmaz.

El ağzına bakan karısını tez boşar; Başkasının sözü ile hareket edenin yuvası yıkılır.

El el ile, değirmen yel ile; Bir el diğer bir elin (bir kimse başka bir kimsenin) yardımıyla iş yapabilir.

El elden üstündür arşa çıkınca; Bir insan kendisinden üstün bir başkasının varlığını bilmeli ve alçak gönüllü olmalıdır.

El (etek) öpmekle ağız (dudak) aşınmaz; Birisine aşırı saygı göstermenin, maddi bir zarar vermiyeceğini anlatır.

El için ağlayan iki gözden olur, yer için dövünen dizden olur; Yabancılar için çırpınan, boş yere ziyana uğrar.

El kazanı ile aş kaynamaz; Ödünç alınan malla işler yürümez.

Elmayı soy da ye, armudu say da ye; Elmayı kabuğuyla yemek iyi değildir, armudu da çok yemek.

El yarası onulur, dil yarası onulmaz; Havsiyet kırıcı söz ve hareketler asla unutulmaz.

El yumruğunu yemiyen, kendi yumruğunu bozdoğan armudu sanır; Başkasından dayak yemeyen kendi attığı dayağın acını takdir edemez.

Elçiye zeval olmaz; İki taraf arsında haberleşmeyi sağlayan kişi, getirdiği kötü heberden dolayı suçlu değildir.

Elin ağzı torba değil ki çekip büzesin; İnsanların dedikodusuna mani olunmaz.

Elle gelen düğün bayram; Ortak acılara ve zorluklara daha kolay katlanılır.

Elti eltiye eş olmaz, arpa unundan aş olmaz; İki erkek kaedeşin eşleri birbirlerini çekemez.

Ergen gözüyle kız alma, gece gözüyle bez alma; Genç ve tecrübesiz insanların her gördüğü kıza aşık olup evlenmeğe kalkması, karanlıkta alınan bir kumaşın rengini ve desenini, kalitesini anlamadan almağa benzer. İnsan aldanabilir.

Erim er (yiğidim yiğit) olsun da yerim (durağım) çalı gibi olsun; Kuvvetli erkek, eşini her şartta mesut eder, korur.

Erine göre bağla başını, tencerene göre kaynat aşını; İhtiyaçlarını elindeki imkanlara göre karşılamağa çalış.

Erken kalkan yol alır, er evlenen döl alır; Her işe vaktinde başlayan daima kazançlı çıkar.

Eski dost düşman olmaz, yenisinden vefa gelmez; Eski dost daima dostuna sadıktır. Yeni dostların da her sözüne inanmamalıdır.

Eskiye itibar olsaydı, bit pazarına nur yağardı; Her şeyin daima yenisi beğenilir ve aranılır.

Esmere al bağla, karşısına geç ağla; İnsan kendisine yakışanı yapmalı.

Eşek hoşaftan ne anlar (suyunu içer tanesini bırakır); Anlayışsız insanlar, değerli varlıklardan zevk almazlar, basit şeylerden hoşlanırlar.

Et tırnaktan ayrılmaz; Ana evladından, kardeş kardeşten ayrılmaz.

Ev alma, komşu al; Komşuluk münasebetinin önemini belirtmek için kullanılır.

Evdeki hesap çarşıya (pazara) uymaz; Önceden yapılan planlar her zaman tam olarak uygulanamaz.

Evi ev eden avrat (yurdu şen eden devlet); Ailede kadının yerini belirtmek için kullanılır.

Evlenenle ev yapanın Allah yardımcısıdır; Ailenin değerini belirtmek için kullanılır.

Evli evinde köylü köyünde gerek; Herkes kendi yerinde, yurdunda yaşamalıdır.

Faydasız baş mezara yaraşır; Hiç kimseya faydası olmayan bir insanın bu dünyada yaşaması lüzusuzdur.

Fazla ( artık) mal göz çıkarmaz; İnsanın ne kadar çok malı olursa onun için o kadar iyidir.

Felek kimine kavun yedirir kimine kelek; İnsanların hiç bir zaman aynı seviyede ve aynı durumda olmayacaklarını belirtmek için kullanılır.

Garip kuşun yuvasını Allah yapar; Kimsesiz, yoksul kişilerin yardımcısı Allah'tır.

Gelen gideni aratır; Bir iş veya memuriyete sonradan gelenler orada daha önce çalışanlardan daha başarısız oldukları zaman söylenir.

Gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtır ya baş; Bir işi isteyerek, severek zevk duyarak yapmanın faydasını anlatır.

Görünen köy kılavuz istemez; Neticesi açıkça görülen bir şey için yol göstermenin gereksiz olduğunu anlatır.

Gözden ırak olan, gönüldende ırak olur; Ayrılanların zamanla birbirlerinin unuttuklarını anlatır.

Gülü seven dikenine katlanır; Sevilen insanın kusurları hoş görülür, nazı çekilir.

Gülme komşuna, gelir başına; Kötü durumlara düşenlere gülme, bir gün aynı duruma sen de düşebilirsin.

Gün doğmadan neler doğar; Hiç ummadığımız bir zamanda işlerimiz yoluna girebilir.

Güneş balçıkla sıvanmaz; İyi, mükemmel işleri ve eserleri kötülemekle onların değerini düşürmek mümkün değildir.


Haydan gelen huya gider; Bedava kazanılan servet yine gereksiz yerlere sarfedilir.

Her kuşun eti yenmez; Genellikle her güzel kadına sahip olmak isteyene bunun mümkün olmadığını anlatan bir uyarma sözü olarak kullanılır.

Her horoz kendi çöplüğünde öter; İnsan daima yaşadığı çevrede sayılır ve hükmünü yürütür.

Her yiğidin bir yoğurt yiğişi vardır; Her kişinin kendine göre bir iş yapma usulü vardır.

Her yiğidin gönlünde bir arslan yatar; Her insan içinde geleceğine dair büyük ümitler ve tatlı hayaller yaşatır.

Horozu çok olan köyün sabahı geç olur; Bir işe çok kimse karışırsa, o iş doğru dürüst yapılmaz. Sonuç geç ve güç alınır

Isıramadığın (kıramadığın) eli öp de başına koy; İnsan kendinden kuvvetli olan kimselere menfaati icabı saygı göstermelidir.

İki canmaz bir ipte oynamaz; Birbirinden kurnaz iki kişinin aynı konuda ve yerde yarışmayacağını anlatır.

İki çıplak bir hamamda yakışır; Evleneceklerden birinin mal ve mülk bakımından yeterli durumda olması gerekir.

İki karpuz bir koltuğa sığmaz; insanın aynı anda birden fazla iş yapamayacağını anlatır.

İş işten artmaz, dişten artar; Biriktirme, çok çalışmakla kazanıp yemekle değil, kazandıklarımızın bir kısmını bir kenara ayırmakla olur.

İt ürür kervan yürür; Kötü tenkitlere aldırmadan yoluna devam etmenin iyi olacağını belirtmek için söylenir.

Kabahat samur kürk olsa, kimse sırtına (üstüne) almaz; Hiç kimse kabahatli olduğunu kabul etmek istemez.

Kalp kalbe karşıdır; Birisini seven insan, muhakkak ondan da sevgi görür.

Kar zararın ortağıdır; Kar eden, bir gün zarar edebileceğini de hesaplamalıdır.

Kara (kötü) haber tez duyulur; İnsanlar, kara haberi öabucak duyarlar.

Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış; Kardeş kardeşle ne kadar anlaşmasa, yine ona sevgi duyar.

Kaş ile göz, gerisi (kalanı, artanı dahası) söz; Yüzde en çok dikkati çeken yerler, kaş ve gözlerdir.

Kaynayan kazan kapak tutmaz; Kızgın olanları baskı altına almak güçtür.

Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez; Büyük kazanç getirecek yer veya iş için biraz fedakarlıkta bulunmanın akıllıca bir iş olduğunu belirtmek için söylenir.

Kazma kuyunu kazarlar kuyunu; Her kötü hareket reaksiyon uyandırır ve yapanın felaketini hazırlar.

Kedi yetişmediği ciğere pis (murdar) der; İnsanlar, erişemedekleri kıymetleri, küçültmeye çalışırlar.

Kel ölür, sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur; Bir şey veya insan kaybedildikten sonra olduğundan fazla değerlendirilir.

Kelin medarı olsa kendi başına olur, (kel ilaç bilse, kendi başına sürer, kelin ilacı olsa başına sürer; Herkes çare söyleyenlere inanmamalıdır. Her işin çaresini bilse o insan dertsiz yaşar.

Kem söz, kalp akçe sahibinindir; Kötülük yapan, karşısındakinden çok kendisine ziyan verir, itibarını kaybeder.

Kenarın dilberi nazik de olsa nazenin olamaz; Görgüsüz ve yeteri kadar terbiye görmemiş olanlar ne kadar gayret gösterseler de eksikleri bir yerden belli olur, kendini açığa vurur.

Kendi düşen ağlamaz; Felaketini eliyle hazırlayan, sonradan dövünmemelidir.

Keskin sirke küpüne (kabına) zarar; Zamansız ve aşırı öfkeye kapılan en çok kendine zarar verir.

Kestane kabuğundan çıkmış, kabuğunu beğenmemiş; Yükselince eski çevresini beğenmeyenler hakkında söylenir.

Kırkından sonra azanı teneşir paklar (-açare bulunmaz); Yaşlıların ihtirasları ölümlerine kadar sürer.

Kısa günün karı az olur; Geç kalkarak işe başlayan az kar eder, az iş yapar.

Kısmetinde ne varsa, kaşığında o çıkar; İnsan, kısmetinden fazlasını elde edemez.

Kızını dövmeyen dizini döver; Kızını gerektiği gibi terbiye etmeyen, sonra çaresiz kalır.

Kimse kimsenin çukurunu doldurmaz; Herkes eceli gelince ölür, başkasının ölümü, diğer bir kimseyi kurtarmaz.

Korkak bezirgan, ne kar eder, ne ziyan; Korkak olan, teşebbüsten kaçınan tüccar, zarar etmez, ama karını da artıramaz.

Komşu boncuğunu çalan gece takınır; Hırsızlıkla ele geçirilen şey ele güne çıkarılamaz.

Komşu hakkı, Tanrı hakkı (dır); Komşunun komşu üzerindeki hakkı. Tanrı'nın kul üzerindeki hakkı kadar kutsaldır.

Komşunun tavuğu, komşuya kaz görünür (karısı kız görünür); İnsanlar, daima başkalarının elinde olanı kıskanırlar ve onu kusursuz görürler.

Korkulu rüya (düş) görmektense uyanık yatmak hayırlıdır; İnsanlar, sonradan sıkıntılı durumlara düşmektense, önce tedbirli olmalı olmağa çalışmalıdır.

Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurahman Çelebi derler; Bir şeyin iyisi yoksa kötüsü itibarda olur.

Köpeğin duası kabul (makbul) olsaydı, gökten kemik yağardı; Tanrı kötü insanların duasını kabul etmez.

Köpekle (itle) dalaşmaktan çalıyı dolaşmak yeğdir; Kötü insanlarla münakaşaya tutuşmamak için çareler aramalıdır, sıkıntıya katlanmalıdır.

Köpeksiz köy bulmuş çomaksız geziyor; Şartlar uygun olunca istediği gibi hareket edenler için kullanılır.

Köpeksiz sürüye (köye) kurt girer (iner, üşer); Koruyucusu olmayana, kötü niyetliler, fenalık yapmaktan çekinmezler.

Kör bile düştüğü çukura bir daha düşmez; İnsan bir defa hata yapınca aynı yanlışı tekrarlamaz.

Körler memleketinde tekgözlü kraldır; Kötüler içinde, daha az kötü olan makbul sayılır. İnsanların değeri çevresindekilere göre ölçülür.

Körle yatan şaşı kalkar; Değersiz insanlarla dostluk yapan kötü özellikler kapar.

Kötülük her kişinin karı, iyilik er kişinin karı; Kötülüğü herkes yapabilir, iyilik yapmak ise ancak iyi ve yüksek insanlara vergidir.

Kul azmayınca Hak yazmaz; Kul kusur etmeden, Tanrı günah yazmaz.

Kul kusursuz (hatasız) olmaz; Herkesin bir kusuru vardır.

Kul sıkılmayınca (bunalmadıkça) Hızır yetişmez; İnsan sıkılmadıkça, sıkıntıdan kurtulacak çarelerle karşılaşmaz.

Kurt dumanlı havayı sever; Kötü niyetleri olanlar, karanlığı, bulanık ortamları seçerler.

Kurt kocayınca köpeklere maskara olur; İnsanlar yaşlanıp kuvvetten düşünce evvelce kendisinden korkanların alay konusu olur.

Kurunun yanında yaş da yanar; Suçlunun yanında suçu olmayan da bazen ceza görür.

Kuzguna yavrusu şahin (anka, şirin) görünür; Herkese kendi evladı kusursuz gelir.


Atasözü : Lokma çiğnenmeden yutulmaz.
Atasözünün Anlamı : Her iş bir emekle yapılır. Emek, çaba ve diğer yardımcı güçleri sarf etmeden bir şey elde edilemez. Alın teri dökülmeden kazanılan şeyden hayır gelmez. Nasıl ki çiğnemeden yuttuğumuz şey midemize zarar veriyorsa, emek vermeden elde ettiğimiz şey de bize zarar verir; çünkü helâl değil, haramdır. O hâlde bir şey elde etmek istiyorsak çalışmak, alın teri dökmek ve emek vermek zorundayız.
Atasözü : Lodosun gözü yaşlı olur.
Atasözünün Anlamı : Güneyden veya güney batıdan esen rüzgâr, ardından çoğunlukla yağış getirir.
Atasözü : Leyleğin ömrü laklakla geçer.
Atasözünün Anlamı : Aylak, işsiz-güçsüz, bir iş yapmak istemeyen kişi zamanını boş ve anlamsız konuşmalarla geçirir. Çene çalmaktan başka bir işe yaramayan bu kimselerle bir arada bulunarak zaman harcamaktan kaçınmak bir zorunluluktur.
Atasözü : Lâtife lâtif gerek.
Atasözünün Anlamı : Şaka yaparken bile kaba, kırıcı olmamak, incelikten ayrılmamak gerektir.
Atasözü : Lâfla peynir gemisi yürümez.
Atasözünün Anlamı : Yalnız konuşarak, yaparım ederim diyerek bir yere varılmaz ve hiçbir iş gerçekleştirilemez. Atıp tutmaktan ziyade harekete geçip uygulamak ve çalışmak lâzımdır.
Atasözü : Lâf torbaya girmez.
Atasözünün Anlamı : Ağızdan söz bir kez çıktı mı artık onu gizlemek mümkün değildir. Çünkü onu herkesin duyması kaçınılmazdır. Bu sebeple söz ağızdan çıkmadan önce iyice düşünmeli, nereye varıp varmayacağı hesaplanmalı ondan sonra sarf edilmelidir.

Atasözü : Mürüvvete endaze olmaz.
Atasözünün Anlamı : Yiğit, mert, iyiliksever, cömert olmanın ne ölçüsü, ne de sınırı vardır. Kişi bu hasletlerini olabildiğince geniş ve sınırsız tutabilir; tuttuğu oranda da kendini değerli, eşsiz bir insan yapar.
Atasözü : Mühür kimde ise Süleyman odur.
Atasözünün Anlamı : Hz. Süleyman`ın peygamber ve hükümdar olduğunu belirten bir mührü vardı. Bu yetki gücünün işareti olarak görülmüş, burdan hareketle söze şu anlam verilmiştir: Bir işte yetki kimde ise kuvvet ondadır, onun buyrukları geçer.
Atasözü : Mum dibine ışık vermez.
Atasözünün Anlamı : Konumu ve yapısı gereği etrafına ışık saçan mum, kendi dibini aydınlatamaz. Güçlü kişiler de uzaktakileri kollayıp kayırdıkları ve çokça yardım yaptıkları gibi kendi yakınlarına o kadar fayda sağlayamazlar. Çünkü onlar her şeyden önce çıkarlarını düşünen insanlar olmaktan uzaktırlar.
Atasözü : Muhabbet iki baştan.
Atasözünün Anlamı : Bk. “İyilik iki baştan olur.”
Atasözü : Misafir üç gün misafirdir.
Atasözünün Anlamı : Geleneğimiz bir yerde haddinden fazla kalınmasını ve ev sahibine fazla sıkıntı verilmesini hoş görmez. Konuğun bir evde kalmasını üç günle sınırlar. Üç günden fazlası ev sahibini sıkıntıya soktuğu gibi, misafiri de zor durumda bırakır. Bu bakımdan, konuk, ev sahibinin durumunu anlamak ve üç günden sonra o yerden ayrılıp ev sahibini rahatlatmalıdır. Unutulmamalı ki suratlarının asılmasına sebep olduğumuz insanların yanına bir daha zor gideriz.
Atasözü : Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer.
Atasözünün Anlamı : Bir yere konuk olan, ev sahibinin kendisine özel olarak yapılmış çok güzel şeyler ikram edeceğini düşünebilir. Ancak umduğuna kavuşamaz; çünkü ev sahibi, evde ne varsa onu ikram eder. Bu bakımdan özel yiyeceklerle ağırlanacağını düşünmemelidir.
Atasözü : Misafir on kısmetle gelir; birini yer dokuzunu bırakır.
Atasözünün Anlamı : Bk. “Misafir kısmeti ile gelir.”
Atasözü : Misafir kısmeti ile gelir.
Atasözünün Anlamı : Geleneklerimiz ve dinimiz olan İslâm, yoldan gelene, yolcuya, konuğa gerekli ilgiyi göstermeyi ve ikramda bulunmayı emreder. Bu bakımdan evimizi konuğa açmalı, onu başımıza gelmiş bir külfet gibi görmemeliyiz. Eğer dinimizin buyurduğu gibi davranırsak misafiri ağırlamakta güçlük çekmeyiz, evimize bereket dolar. Çünkü ikram edene, sakınmadan verene, Yüce Allah misliyle verir. Dolayısıyla misafir kısmetini de getirmiş olur.
Atasözü : Mirî malı balık kılçığıdır, yutulmaz.
Atasözünün Anlamı : Devletin malını mülkünü kendisine mal etmek son derece zor ve tehlikelidir. Böyle bir teşebbüste bulunsa da rahatça kullanamaz, günün birinde er veya geç bunun hesabı kendisinden sorulur.
Atasözü : Minareyi çalan kılıfını hazırlar.
Atasözünün Anlamı : Kolay kolay saklanamayacak kadar büyük bir yolsuzluk yapan kimse, sorumluluktan kurtulma yollarını iyiden iyiye düşünür ve ortaya çıkmasını önleyecek tedbirleri önceden alır.
Atasözü : Mızrak çuvala sığmaz (girmez).
Atasözünün Anlamı : Herkesin gözü önünde duran, apaçık bilinen gerçeklerin gizli tutulması, örtbas edilerek yokmuş gibi gösterilmesi imkânsızdır.
Atasözü : Meyveli ağacı taşlarlar.
Atasözünün Anlamı : Öyle sıradan kimselerle pek uğraşan olmaz. Ama toplumda bir konum edinmiş, bilgili, becerikli ve başarılı kimse kolayca hedef olur; hücumlara maruz kalır. Çünkü onun toplumdaki konumu kimilerinin kıskançlık duygularının kabarmasına yol açar.
Atasözü : Mescide gerek olan meyhaneye haramdır.
Atasözünün Anlamı : Her özellikli şeyin gerekli olduğu bir yer vardır. Onun dışında başka bir yerde kullanılamaz. Kullanılırsa son derece zararlı olur. İçki Müslüman`a haramdır, dolayısıyla içemez ve bulunduramaz. Domuz eti Hıristiyanların sofrasına konabilir ama Müslümanların sofrasına sokulamaz. Aksi takdirde Müslümanlığın özüne zarar verilmiş olur.
Atasözü : Mermer iyi taştan, iyilik iki baştan.
Atasözünün Anlamı : Bk. “İyilik iki baştan olur.”
Atasözü : Merhametten maraz doğar.
Atasözünün Anlamı : Bir kimsenin karşılaştığı kötü durum karşısında üzüntü duyar ve o kişiye yardımda bulunur, iyilik ederiz. Ne var ki, kimileri kendisine gösterilen bu yakın ilgiyi kötüye kullanır ve başımızı derde sokar.
Atasözü : Mazlumun âhı, indirir şahı (yerde kalmaz).
Atasözünün Anlamı : Bk. “Kimsenin âhı kimsede kalmaz.”
Atasözü : Mayasız yoğurt çalınmaz (tutmaz).
Atasözünün Anlamı : Bir işin başarıyla yürütülebilmesi, bir işten verim alınabilmesi için uygun bir ortama, gerekli araç-gerece, az da olsa bir sermayeye ihtiyaç vardır.
Atasözü : Maşa varken elini ateşe sokma.
Atasözünün Anlamı : 1. Bir işten gelebilecek zarardan kendini koruyacak bir yol vardır, o yolu tut. Kendini zarardan koruduğun gibi rahat da edersin. 2. Yaptırabileceğin biri varken tehlikeli bir işe kendin girme.
Atasözü : Mart`ta yağmaz, Nisan`da dinmezse sabanlar altın olur.
Atasözünün Anlamı : Mart ayı oldukça soğuk bir aydır. Bu ayda yağmurun yağması ürün için iyi değildir. Nisan ise havaların ısınmaya başladığı bir aydır. Bu ayda yağacak yağmur, hem de çok yağacak yağmur ürün için oldukça faydalıdır, verimi artırır ve çiftçiyi son derece memnun eder.
Atasözü : Mart kapıdan baktırır, kazma-kürek yaktırır.
Atasözünün Anlamı : Mart ayı şiddetli soğukların olduğu bir aydır. Zaman zaman güneş görünse ve havalar ısınıyor gibi olsa da soğuklar şiddetini azaltmaz. Çoklukla bugünlerde yakacak tükenir, insanlar zor durumda kalırlar, evde bulunan kazma-kürek saplarını bile yakmak zorunda kalırlar.
Atasözü : Mal canın yongasıdır.
Atasözünün Anlamı : İnsan, malına gelen zarardan, canına gelmişçesine acı duyar. Çünkü onu kazanırken çok uğraşmış, canını dişine takmış, didinip durmuş ve mal sanki onun bir organı gibi olmuştur.
Atasözü : Mal bulunur, can bulunmaz.
Atasözünün Anlamı : Mal ve mülk kazanmakla elde edilir. Bugün kaybeden, yarın gayretli çalışması sonucu yine bulabilir. Ama can öyle mi ya? Canını kaybeden onu bir daha elde edemez. Bu bakımdan insan canının kıymetini bilmeli, onu tehlikeye atmamalı. Unutmamalıdır ki, ancak sağlığı yerinde olan insan mal kazanabilir.
Atasözü : Mahkeme kadıya mülk değil.
Atasözünün Anlamı : Hiçbir kimse, hizmet için bulunduğu kamuya ait bir makam ya da mevkide ömrünün sonuna kadar kalamaz. Ayrıca o yeri kendi malı ve mülküymüş gibi de kullanamaz. Gün gelir, onu o yere getirenler onu oradan alır, yerine bir başkasını getirebilirler. Bu sebeple geçici de olsa devlete ait olan yerleri işgal edenler, o yerlerde yetkilerini yanlış yolda kullanmamalıdırlar.


Atasözü : Niyet hayır, akıbet hayır (selâmet).
Atasözünün Anlamı : Bir şeyin yapılması önceden iyi niyetle istenip düşünülmüşse, o şeyin sonu hayırlı olur. Kötü niyetle yapılan işten hayır gelmez.
Atasözü : Nisan yağmuru altın araba, gümüş tekerlek.
Atasözünün Anlamı : Bk. “Mart`ta yağmaz, Nisan`da dinmezse...”
Atasözü : Nikâhta keramet vardır.
Atasözünün Anlamı : Nikâh evlenenleri sevgi bağıyla bağlar. Daha önce tanışmadan evlenenler, evlendikten sonra anlaşır ve birbirlerini severler. Bekâr durmaktansa evlenmek yeğdir.
Atasözü : Nerde hareket, orda bereket.
Atasözünün Anlamı : Hareket olan yerde bolluk olur. Çünkü orada devamlı iş, çalışma ve üretim vardır. Üretimin olduğu yerde de yokluktan değil, bolluktan söz edilir ancak.
Atasözü : Nerde birlik, orda dirlik.
Atasözünün Anlamı : Hangi yerde, toplumda duygu, düşünce ve inanç birliği varsa dirlik ve düzenlik de oradadır. Orada insanlar mutlu, huzurlu, başarılı ve uyumlu bir hayat sürerler.
Atasözü : Ne yavuz (azgın) ol asıl, ne yavaş (şaşkın, miskin) ol basıl.
Atasözünün Anlamı : Sertlikten kaçın, ona buna saldırıp kimseyi ezme, yoksa seni kötü biçimde cezalandırırlar. Çok sessiz, uyuşuk, pısırık, korkak ve yumuşak da olma; yoksa seni hırpalayıp ezerler. İkisinin ortası bir yol izle.
Atasözü : Ne verirsen elinle, o gider seninle.
Atasözünün Anlamı : Yaşadığı sürece yoksula, yetime, yolda kalmışa yardım eden, onları doyurup giydiren ve gözeten kimse, bunların karşılığını öbür dünyada alacaktır. Hatta Yüce Allah, ona kat kat fazlasıyla verecektir.
Atasözü : Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli.
Atasözünün Anlamı : Kişi ummadığı bir duruma ulaşabilir, varlıklı ve başarılı olabilir. Bu duruma ulaşan kimse çok şımarmamalı, sağında solunda bulunan kimseleri küçük görmemeli, bu durumun sürüp gideceğini düşünmemelidir. Yarın elinde olanı, bulunduğu konumu kaybedeceğini ve kötü duruma düşeceğini de hesaba katmalıdır.
Atasözü : Ne karanlıkta yat, ne kara düş gör.
Atasözünün Anlamı : İleride zarara uğrayıp üzülmek istemiyorsan, karşına çıkabilecek tehlikelere karşı şimdiden tedbir al. Bk. “Korkulu rüya görmekten...”
Atasözü : Ne ekersen onu biçersin.
Atasözünün Anlamı : Nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün. Birine kötülük yapan ondan kötülük, iyilik yapan da iyilik görür.
Atasözü : Ne doğrarsan aşına, o çıkar kaşığına.
Atasözünün Anlamı : Kişi, çalışma miktarına ve biçimine göre karşılık görür. Çok ve iyi çalışan iyi, az ve kötü çalışan da kötü sonuçla karşılaşır. Elde edilen verimin iyi veya kötü olmasında niyetin rolü de büyüktür.
Atasözü : Namaza meyli olmayanın kulağı ezanda olmaz.
Atasözünün Anlamı : Müslümanların günde beş kez yapmaları dince buyurulan ve dua okuyarak kıyam, rükû, sücut, kuut denilen beden durumlarını, kuralınca tekrarlayarak Yüce Allah`a edilen bir ibadettir namaz. Buna salât da denir. Namaza çağrı işareti de ezandır. Namazı gerçekten kendine bir görev bilmiş olanlar, onun vaktini dört gözle beklerler ve onun çağrı işareti olan ezana da kulak verirler. Namaz ve ezan arasındaki bu ilişkiden hareketle, atasözü şu anlamı vermek için söylenir: Kişi bir işin esasıyla ilgileniyor ve ona karşı istek duyuyorsa, o şeyin ayrıntılarıyla da ilgilenir; istemiyor ve ilgilenmiyorsa ayrıntılarıyla da uğraşmaz.


Oğlan dayıya kız halaya çeker; Doğan çocuğun kızsa halaya, erkekse dayıya çekeceği hakkında bir inancı anlatır.

Olacakla öleceğe çare yoktur; Alna yazılan mutlaka başa gelir, mani olunmaz.

Ödünç güle güle gider ağlaya ağlaya gelir; Ödünç verilen şey yeni gider yıpranmış döner.

Öfke baldan tatlıdır; Kızmak insanlara kolay ve tatlı gelir.

Öfkeyle kalkan zararla oturur; Öfkeye kapılarak yapılan bir iş sonradan pişmanlık gerektirir.

Ölmüş eşek kurttan korkmaz; Çekinecek bir şeyi olmayan, hiç kimseden korkmaz.

Ölüm hak miras helal; Ölenin arkasından miras paylaşılmalıdır anlamında kullanılan bir söz.

Ölürse yer beğensin kalırsa el beğensin; Çocuğunu terbiye etmekte sert davrananların felsefesidir

Papaz her gün pilav yemez; İnsan her zaman aynı şartları bulamaz.

Para parayı çeker; Parası olanın daha fazla para kazanmağa imkanı vardır.

Parayı veren düdüğü çalar; İnsan parasını verdikten sonra istediği şeyi elde edebilir.

Perşenmenin gelişi çarşambadan bellidir; Bir şeyin neticesi başından belli olur.


Rahvan at kendini yorar; Bir işi işgüzarlık ederek ve gereksiz yere üstünde durarak uzatanın zararı kendisinindir.

Rençber kırk yılda, tüccar kırk günde; El emeği ve alın teriyle para kazanmanın zorluğunu, buna karşılık uygunsuz yollardan kazanmanın kolaylığını anlatır.

Rüzgar eken, fırtına biçer; Boyundan büyük işlere karışan veya kendi menfaati için başkalarının işini bozan sonunda zararlı çıkar.

Paranın yüzü sıcaktır; Para ile her şey yaptırabilir.

Rüzgar esmeyince yaprak kımıldamaz; Ortaya çıkan her olayın veya durumun bir sebebi vardır.

Rüzgarlı havanın kuytusu, yağmurlu havanın uykusu; Tehlikeli durumlardan kaçınmalı ve üstüne vazife olmayan işlere karışmamalıdır.

Pilav yiyen kaşığını yanında (belinde) taşır; Bir işi yapmak isteyen önceden hazır olmalıdır.
Ara
Cevapla
_AL0n3_
#3
Sabah ola hayır ola; her günün ne getireceği belli değildir. Bir işin daha sonra görüşülmesinin daha iyi olacağını belirtmek için kullanılır.

Sabır ile koruk helva, dut yaprağı atlas olur; Sabır ile her iş halledilir.

Sabreden derviş muradına ermiş; Sabretmesini bilenler sonunda istedikleri şeye kavuşurlar.

Saçın ak mı, karamı? önüne düşünce görürsün; Bir işin iyi veya kötü olduğu, neticesinde belli olur.

Safa ile yenen cefa ile kazanılır; Parayı kazanmak zor, harcamak kolaydır.

Sağır işitmez, uydurur (yakıştırır); Sağır duymaz fakat söylene kelimeye en uygununu bulur.

Sakla samanı gelir zamanı; Her şeyi har vurup harman savurmamalıdır, kıymetsiz bir şey bile zamanında faydalıdır.

Sakınılan (esirgenen) göze çöp batar; Çok dikkat edilen ve titiz davranılan bir işte muhakkak aksilik olur.

Sarmısağı gelin etmişler, kırk gün kokusu çıkmamış; İnsanları ardan zaman geçmeden tanıyamayız. İnsanlar çok belirli bazı kusurlarını bile bir müddet saklayabilirler.

Sen zot, ben zot, ineğe kim verecek ot? veya Sen ağa ben ağa, bu ineği kim sağa; Herkes üzerine düşen vazifeyi yapmalıdır.

Serçeden korkan darı ekmez; Bir şeyin sakıncasını düşünen o işi yapmağa kalkışmamalıdır.

Sırça köşkte oturan, komşusuna taş atmaz; Durumu çok nazik olan insan konuşurken ileri geri laf etmez, etrafı kollar.

Sırrını açma (açma sırrını) dosduna çünkü (dostunun dostu vardır) o da söyler dostuna; İnsan sırrını en güvendiği kimseye bile söylememelidir.

Sinek küçüktür ama mide bulandırır; Bazı küçük olaylar insanı çileden çıkarmak için kafidir.

Son pişmanlık fayda vermez (etmez); Her şeyin neticesini baştan düşünüp ona göre tedbir almalıdır. Yoksa elden bir şey gelmez.

Sirkesini, sarmısağını düşünen paçayı yiyemez; Her işe başarabilmek için bazı fedakarlıklara katlanmal lazımdır.

Sona kalan dona kalır; Her işi vaktinde yapmalıdır.

Sora sora Bağdat (kabe) bulunur; Başkalarının bilgisinden faydalanarak her şey bilinebilir ve bulunabilir.

Soydur çeker (boktur kokar); Herkes az çok soyunun özellikllerini taşır.

Söyleyene bakma, söyletene bak; Her işin yapılmasına sebep olan bir şey vardır.

Sözünü bil, pişir, ağzını der, devşir; İnsan düşünerek ve sözlerini tartarak konuşmalıdır.

Su testisi su yolunda kırılır; Kötü işlerde uğraşan kimse yine o işten zarar görür.

Su uyur düşman uyumaz; İnsan düşmanına güvenmemelidir, ondan gelecek kötülüğe karşı hazırlıklı olmalıdır.

Suyun yavaş akanından, insanın yere bakanından kork; Sinsilerden çekinmelidir.

Sür git demememişler, gör geç demişler; İnsan çevresiyle ilgilenmeli ve etrafındaki şeyleri tanıyıp öğrenmelidir.

Sükut ikrardan gelir (sayılır); İtiraz etmemek kabul manasına gelir.

Sürüden ayrılanı (ayrılan koyunu, kuzuyu) kurt kapar; Bir topluluktan ayrılanın başına türlü felaketler gelir.

Sütten ağzı yanan, yoğurdu (ayranı) üfleyerek yer (içer); Tecrübeli insan daima ihtiyatlı olur.

Şeriatın kestiği parmak acımaz; Adil olan kanunların verdiği en ağır cezaya bile insan katlanır.


Taş düştüğü yerde ağarır (kalır); (Taş yerinde ağırdır), insan tanıdığı, bilindiği çevre içinde değer taşır.

Taşıma suyu ile değirmen dönmez; Bir işi yaparken yeteri kadar malzeme olmalıdır.

Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış; Önemsiz insanların büyük insanlara dargınlığı bir mana ifade etmez.

Tekkeyi bekleyen çorbayı içer; Sabrederek çalışanlar sonunda mükafatını görürler.

Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş; Herkes dengini bulur.

Terazi var tartı vari her bir şeyin vakti var; Her şey ölçülü ve sıralı yapılmalıdır.

Tereciye tere (Tarhuncuya tarhun) satılmaz; Bir işin esasını bilen kimseyi o konuda aldatmak zordur.

Terzi kendi söküğünü (dikişini) dikemez; İnsanlar kendine ait işlerde ihmalkardırlar.

Tilkinin dönüp (gezip) geleceği yer kürkçü dükkanıdır; Her insanın eninde sonunda gideceği yer, esas yetiştiği yerdir.

Tok açın halinden bilmez (anlamaz); Refah içinde yaşayanlar, fakirlerin çektiği sıkıntıdan habersizdirler.

Tok ağırlaması (ağırlamak) güçtür (güç olur); Karnı doymuş bir kimseye kolay kolay yiyecek beğendirilmez.

Tabak (debbağ) sevdiği deriyi yerden yere çarpar; Gerçek dost iyiliği için sevdiğini incitir.


Ucuz etin yahnisi (suyu) tatsız (kara, pek) olur; Ucuz mal genellikle kötü olur.

Ummadığın taş baş yarar; Hiç gösterişi olmayan şeyler ve insanlar bazen umulmadık işler yaparlar.

Üç göç bir yangın yerini tutar; Göçler malı mülkü zarara uğratır.

Üveye etme özünde bulursun, geline etme kızında bulursun; Başkalarının evlatlarına kötü davrananlar, kendi evlatlarında cezalarını bulurlar.

Üzüm üzüme baka baka kararır; İnsan yakında olanın huyunu kapar;

Üzümü ye de bağını sorma; Önemli olan sebep değil sonuçtur.


Vakitsiz öten horozun başını keserler; İnsan yapacağı işin zamanını hesaba katmalıdır.

Var varlatır yok söyletir; Parası olan her şeyi yapabilir, olmayanda ise sıkıntı kavga eksik olmaz.

Varsa (var mı) pulun herkes kulun, yoksa (yok mu) pulun dardır yolun; Parası olana herkes itibar eder, olmayana kimse bakmaz.

Yalancının evi yanmış kimse inanmamış; Daima yalan söyleyene doğru söylese kimse inanmaz.

Yalancının mumu yatsıya kadar yanar; Söylenen bir yalan er geç ortaya çıkar.

Yanlış hesap Bağdat'tan döner; Yanlış iş muhakkak bir zaman sonra ortaya çıkar.

Yarım elme gönül alma; Maksat gönül almak olduktan sonra ufak bir şeyle de hatır hoş edilir.

Yaş yetmiş iş bitmiş; Yaşı ilerlemiş insanlardan fayda beklenmez.

Yavaş atın tekmesi pek olur; Yumuşak insanların kızdıkları zaman herkesten zararlı olabileceklerini anlatmak için kullanılan bir söz.

Yazın gölge hoş, kışın çuval boş; Tembellik eden aç kalır.

Yavuz hırsız ev sahibini bastırır; Açıkgöz kimse haksız olduğu zamanda da haklı çıkmasını bilir.

Yemeyenin malını yerler; Malına sahip olmayan elinden kaçırır.

Yerin kulağı var; Gizli bir şey söylerken dikkatli olmalı, umulmadık yerden işitilebilir.

Yiğidin malı meydandadır; Çıplak gezmekten hoşlanan ve utanması, sıkılması olmayan kimselerle alay etmek için kullanılan bir söz.

Yiğit lakabıyla anılır; Yiğit kazandığı ünle tanınır.

Yoktan yonga çıkmaz; Olmayan şeyden hiç bir şey elde edilmez.

Yol bilen kervana katılmaz; Bilgisi olan başkalarına muhtaç olmaz.

Yol ile giden yanılmaz; Bir şeyi usulüyle yapan zahmet çekmez.

Yol yürümekle borç vermekle tükenir; Her iş üzerinde çalışmakla tamamlanır.

Yolcu yolunda gerek; Herkes kendi işinde olmalıdır.

Yörük at yemini arttırır; Çok çalışıp faydalı olan insanlar kendi değerlerini yükseltirler.

Yumurtada kıl bitmez; Olmayacak işten bir sonuç beklememelidir.

Yuvarlanan taş yosun tutmaz; Çalışan kimse daima zinde kalır.

Yuvayı yapan dişi kuştur; veya Yuvayı dişi kuş yapar; Ailenin düzenini sağlayan ve aileyi yaşatan kadındır.

Yüz verme arsız olur, az verme hırsız olur; Çok yüz verilen arsız olur, eline az para verilen daha ister, hırsız olur.


Zaman sana uymazsa sen zamana uy; Zamana aykırı hareket etmektense ona uymak lazımdır.

Zararın neresinden dönülürse kardır; zararlı bir işe devam etmemelidir.

Zengin arabasını dağdan aşırır, züğürt düz ovada yolunu şaşırır; Zengine her kapı açılı, fakirin ise olacak işi bile ters gider.

Zenginin malı züğürdün çenesini yorar; Elinde bir şey olmayanlar devamlı şekilde zenginlerin yaşayışlarından bahsederler.

Zora dağlar dayanmaz; Kuvvetin, azmin önünde engel durmaz.

Zorla güzellik olmaz; Zorla bir şey elde edilmez.

Zurnada peşrev olmaz, ne çıkarsa bahtına; Her alet, her malzeme isteneni vermez.

Züğürt olup düşmektense uyuz olup kaşınmak daha yeğdir; Hareketsiz oturmak, bir şey yapmamaktan çok önemsiz de olsa bir iş yapma hayırlıdır.

Züğürtlük zadeliği bozar; Parasızlık, kibarın gösterişini bozar.

Zürefanın düşkünü beyaz giyer kış günü; Parasız kalmış kibar, görünüşü bozulmasın diye her şeye razı olur.

::..Alıntıdır..::
Ara
Cevapla
PesmisT GirL
#4
Sarmısağı gelin etmişler, kırk gün kokusu çıkmamış; İnsanları ardan zaman geçmeden tanıyamayız. İnsanlar çok belirli bazı kusurlarını bile bir müddet saklayabilirler.

bilmiyodm Big Grin

teşekkler (:
Ara
Cevapla


Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
  Kadınların en sık kullandıkları kelimeler ve anlamları:) MaSaL 0 298 01-20-2011, Saat: 12:48 AM
Son Yorum: MaSaL

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi
  Tarih: 05-07-2024, 10:26 AM