:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Yaşamaksa seni sevmek ben hiç ölmedim SENİ SEVİYORUM.......
ÖLÜM MELEÄžİ
#1
"Ben sana mecburum.."

Can… Kaybediyoruz birbirimizi. Ben bunları hak etmedim ki... İntikam almanın sırası mı şimdi, bırak gözyaşlarını bir kenara, sarıl ellerime sıkıca, neyi bekliyorsun? Derinliğinde kayboluyorum yokluğunun. Şimdi kim bilir hangi sokağındayım vurulmuşluğumun. Tüm sokak lambaları küskün bana. Onlara rağmen ayaklarım terk etmedi beni. Yine de çekip gitmişliğin süslüyor gönlümün en güzel duvarını. Yanına kar kaldığını sandığın masumiyetin bile terk edecek seni bir gün. Sarhoşluğun bile kurtaramayacak kirlenen gözlerini. Hadi yine git ve yine hislerini alma yanına. duygularını bir elbise dolabında bırak ve çık dışarı. İşte kaybettiğin umut, işte çaresizliğimin sebebi. Yine de ağlama... Gözlerimde konakladığın her gece için gözlerinden bir gülüş istiyorum şimdi. Cinayetinin vuslatında olsan da, gözlerin yalancı çıksa da, sıradan bir gülüş ver bana. Ver ki, onu koğuşuma götüreyim, diğerleriyle paylaşayım ve asayım onu hücremin güneş alan duvarına. Ve açtığım her pencerenin adı ol sen, yüzüme kapattığın kapıların isyanını yaşatsan da bende. Suskunluğunu çare haline getirdiğin her öykünde, sen biraz daha çocuklaşıyorsun. Ve yakışıyor sana çocukluk, beni sıradanlaştırmasına rağmen. Hadi ayrı şehrin yiğidi, hadi elleri umudum, hadi gözleri ölümüm, uyan hadi, neyi bekliyorsun... Kalk düşlerinden hasretime gel artık, götür kapıdan giren sensizliğini. Yapmadıklarını yap bir kez olsun. Tutunduğum her dalına lanet ediyorum belki; belki de küskünüm dalına tutunan her bir parçama. Niye getirdin beni buralara kadar... İçindeki kargaşayı öyle görüyorum ki... Sen de bilmiyorsun neyi neden yaptığını. Bencilliğinin aynasında göremiyorsun kendini. Kendin bilseydi ne çok kızardı sana kimbilir. Sen, kendine ve sana bir iyilik yap; ve bak bencilliğinin aynasına... Kokunu elimde taşıyorum artık. Hani derler ya; bu el artık hiç yıkanmayacak. Yok, o kadar iddialı değil, belki elindeki kokun bu geceden yok olacak. Ama silinemeyecek izler bıraktı yüreğimin duvarlarında gözlerin. Ve kaç günün ölümüne neden oldun sen. Yine de burkulmadı göz kapaklarım senin yüreğine. Her şeyi bırakıp gidiyor gibi göründüğümü biliyorum. Ama bilmiyorsun ki, en güzellerimi bırakıyorum senin yanında. Umarım kaybetmezsin onları... Kokun halen ellerimde; vurgun gibi, acı gibi, sır gibi, korkularımız gibi... Seninle ortak bir albüm yarattık ve o albümde bugünün fotoğrafının yeri çok farklı olmalı. Sen şimdi umudu simgeliyorsun kocaman harflerle. Anlam veremediğin her duygu kadar anlamlıyım sana. Bugün resmini almayı ne kadar çok istedim bilemezsin. Korktum, söyleyemedim sana. Halbuki biliyorsun, yerini çoktan ayırdım... Şimdi yine boş kalmayacak, o kalabalık odanın en tenha köşesi. Artık ıslak gözlerle seyretmiyorum bu şehri; denizi, kız kulesini... yakalayamadığım varlığını hissetmek, kabus dolu bir rüyadan uyanmak gibi. Evet, ellerinden çaldığım koku halen ellerimde. Yine de ne kadar ürkektim. Sanki dokunmak istemiyormuş gibi görünmek istedim, neden bilmem. Belki kendi özgür acılarımı dindirmek için, belki de sıradan bir çelişkiye cevap bulabilmek için. Kokun üzerimde olacak bu gece. Ve dilek tutmak için, gökyüzünden bir yıldızın kaymasını beklemeyeceğim artık... Bazen neyin daha zor olduğunu düşünüyorum; yokluğunun mu yoksa varlığının mı... Cevapsız bir soru daha. Yine de bugün gibi varsayıyorum seni her gün. Her günüme mi acıyorum kendime mi. Ya da sıradan hayatımdaki sıra dışı sana mı... Kapısı açık bırakılmış bir odanın soğukluğu içinde bıraktın beni. Evet, ısıtılacak bir yürek sahibiyim belki ama soğukluğu hissetmekte güzel, dondurmadığı sürece. Elimde sadece senin yokluğun yok belki, belki de o kadar büyük ki yokluğun diğer yoklukları var ediyor. Küçük bir umut güzelliğiydi sesin. Gölgede kalan gözlerin bile gizleyemiyordu masum gülümseyişini. Bu, birkaç renkli balonun bir araya gelmesi gibiydi benim için. Ve kararmış bir gece lambasının altında olmayan fotoğrafın gibi. Sıradan bir hüzün karmaşasının arasında ağlamamı engelleyen... Ne çıkar diyorum birkaç damla gözyaşından. Ardından gelen yağmurlu bir gece bile olsa... Sıradan bir kahve falında bile beklentilerimi gerçekleştirirken, hayallerimi üşütmenin bedelini ödemiyorsun bana. Bu bedeli de bana yüklüyorsun ve yine çekiliyorsun rahatsızlığına. Seni "belki, bilmiyorum, adeta, olabilir" gibi kelimelerin azizliğine sığınmaya çağırmasam da, ben, gülümseyemiyorum artık bu kelimelere. Belki de bugün ebediyen sensiz kaldım, üzücü... Bunu göze almak korkutucu olduğu kadar rahatlatıcı. Rahatlatıcı çünkü, seni kendimden kendim uzaklaştırdım. Yani suçlanacak tek umut bende. Kısa bir yürüyüş gibi olmadın hiç. Ya da en azından böyle olsun istemedim. İstediğim, uzun bir yolu yan yana, yana-yana yürümekti. sen, ben ve korkularımız yani tutsaklığımız. Artık neyin önemi kaldı bilemiyorum; bir gökyüzü yalnızlığının mı yoksa bir cenaze kalabalığının mı... Hissettiğim sensizlik değil aslında; sadece içime kanayan yanını durdurma isteği. Nedenlerimi bir kenara dolduruyorum, biriktiriyorum bu aralar. Birikimlerin arasında sakladığım seni, senin dünyandan kopartıp alamıyorum bir türlü. Yine de duyulan sıcaklık çok farklı sensizliğin kıyılarında. Dünyanın sıradan dönüşü bile sıradanlığını kaybetmiş olmalı. Bir şeyleri istemenin en uzak tarafındayım şimdi. Pişmanlıktan korktuğun kadar korkuyorum ellerini tutamamaktan. Çaban boşuna bir çırpınış. Kendini engellemenin sınırındasın belki, belki de sen öyle sanıyorsun. Kendini kandırmak zordur çünkü, kendinsindir kendine yalan söyleyen. Bir düşün; bir gülü uzaktan koklamak ne kadar imkansızsa kendini kandırmakta öyledir işte. Sen, kendini kandırdığını düşünürsün ama aslında kendin kanmamışsındır...

Saat hüzne beş var can…. Bakma bana öyle. Gözlerinden korkuyorum sanma. Uzun mesele anlatamam. Bırak sevdalar yüreğimdeki eski zamanlarında uyusunlar. Ayak sesleri kesildi kaldırımlardan. Ne gelenim var artık, ne de hiç gelmeyeceğini bile-bile inatla beklediklerim. Şimdi daha kolay geceye sarılıp ağlamak. Şimdi karanlık daha da huzur bana... Bilmiyorsun, sana anlatmak imkansız. Bakışların aklıma paslı bir kurşun, bakışların bende ipten-kazıktan kurtulmuş ecinniler sürüsü. Darmadağın, param parça. Çaresizliğim kağıt gibi incelir. Ölüm sıcacık, şefkatli, sanki uzatsam elimi tutacak. Yedi kat yerin dibine de kalsın tutunacak dallar. Hiç gelmeyen, beklemekten yorulduğum bahar... Boşuna yorulma, anlatamazsın sen eski sevdaları. Her sevda güneşi beklerken tükenmektir. Sonsuz bir sabırla umutlanmak, ummak, beklemektir. Ayakların isyan edinceye kadar sokakları geçmektir. Bir aşağı, bir yukarı... Cılız bir umuda su vermek, zifiri karanlığında gerçeğin, düşlerden gökkuşakları yaratmaktır. Kırk yıl, bin yıl sabırla... Unutursun, zaman soldurur bütün renkleri, deme bana. Elimde değil, her aklıma düştüğünde içimde bir yerlerim acıyor. Yağmurlar hüznü ve aşkı anlatır. Usulca sokulur yokluğun yüreğime. Kara saplı kör bir bıçak olur. Vurur en derine, en zayıf yerine... Yağmurlarda yalnızlıklar demlenir, saçak altları kuşları ve beni bekler. Sabah olduğunda yoksun... Akşam üstü bu gün yine yoktun... Bütün saatler ya yokluğunu beş geçer, yada yokluğuna beş vardır. Zaman ne seni getirir bana, ne de yokluğunu siler içimden. Kırılmadım, sus söyleme. Ben unutamadım, bütün renkler soluyor ama, solmuyor katrandan koyu siyah... Anlatırsam bulutlarım mı dağılır? Sesim titrer, boğazım düğümlenir, göz yaşlarım bendini yıkar. Bırak gözünü seveyim. Sana çocuk yıllarımdan masallar söyleyeyim istersen. Kırk kilitli bir sandık yüreğim. Bırak esrarım olsun, mahremim kalsın. Sözcüklerle en umutsuzu bile aşkın Leyla olur Mecnunla. En fazla yetmiş satıra destan. En kanlısı, en yürek paralayanı ağıtlarla satılırdı. Yirmi beş kuruşa Cuma Pazarında. Zavallı etme beni... Bana öyle bakma. Ne anlatabilirim ne de unutabilirim. Bakışlarındaki kuşkuyu sil at. Ölüme kendi ellerimle teslim olmak düşüncesinde de değilim. Yaşadıklarım katarlarının vagonlarında gelmedi. Hep benim payıma düşen acıları, hüzünleri yaşamak sanıyorsun. Güzel günlerim oldu, mutlu zamanlar da yaşadım. Bende sevgilime özlemle sarıldım tenha buluşmalarımızda. Biz de aşk sözlerini, şiirleri, gözlerimizden söyledik. Kim ister bana söyle? Bütün şiirlerden ayrılıklar biriktirmeyi, bütün şarkılardan hüzünler sağmayı, bütün mevsimlerden yağmurları toplamayı, yerlerde sarı yapraklar savrulan sokaklarda yürümeyi. Kim ister söyle bana? Bütün çiçeklerin ömrünün tomurcukta bitmesini, denizlerin hep kıyılarda öfkeyle haykıran dalgalarını, dallarda üşüyen suskun kuşları, kömür kokan gri sokakları, çocukların şarkı söylemediği bahçeleri, boynu bükük salıncakları. Çaresizlikler sıska umutların çocuklarıdır. Kim ister? Sen dostum, sen iki gözüm, kapımın sesinden tanıdığım... Bu gün çıkamam seninle kendi dehlizlerimden. Üzgünüm, söküp çıkaramadım gülüşlerimi dudaklarımdan. Üzgünüm, içimde bir şeyler kanıyor, gözlerim ağlamaya kurulmuş, tetikte bekliyor. Arkanı döndüğünde belki yağmurum başlayacak...

Yaşamaksa seni sevmek ben hiç ölmedim SENİ SEVİYORUM.......
Ara
Cevapla


Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
  Bu Gece İlk Ve Son Kez Seni Sevdim... Orhan-38 3 684 01-19-2023, Saat: 02:47 PM
Son Yorum: Gü-lŞ«m-se
  Bir Başka Özledim Seni, Bu Akşam! €BeRimSin 4 417 04-15-2022, Saat: 03:49 AM
Son Yorum: wildfang
  seni ya?murdan sonra sevece?im... florya 2 381 04-14-2022, Saat: 09:40 PM
Son Yorum: wildfang
  seni düşünürüm pusat41 1 285 04-14-2022, Saat: 05:29 PM
Son Yorum: wildfang
  ---Nasıl Seviyorum--- ciciKIS 6 351 04-14-2022, Saat: 05:07 PM
Son Yorum: wildfang

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi
  Tarih: 05-11-2024, 04:47 PM