| Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
| Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 352 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 348 Ziyaretçi Baidu, Bing, GoogleBot, Yandex
|
| Son Aktiviteler |
Araf Suresi 157. Ayet. On...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
, Saat: 12:06 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 7
|
İnancını Bu Dünyada Sorgu...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-16-2025, Saat: 03:19 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 20
|
Bizler İnatla, Atalarımız...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-15-2025, Saat: 05:11 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 21
|
Atatürk'ün Çocukluk Anıla...
Forum: Hayatı ve Anıları
Son Yorum: Serdar102
11-15-2025, Saat: 02:39 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 24
|
Ali İmran 78 -79. Ayetler...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-14-2025, Saat: 03:50 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 23
|
Günün Şiiri
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 10:13 AM
» Yorumlar: 9
» Okunma: 2,321
|
Adı Bende Saklı Sevgili.
Forum: Şiirler
Son Yorum: by-göçmenoğlu
11-14-2025, Saat: 09:41 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 27
|
Enfal Suresi 12. Ayet. ”V...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-12-2025, Saat: 04:03 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 27
|
Kendi Uydurmalarını Allah...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-09-2025, Saat: 04:22 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 40
|
Rivayetler Kur’an’ın Önün...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-08-2025, Saat: 11:25 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 33
|
|
|
| Aşk İki Kişiliktir |
|
Yazar: Aydos37 - 09-26-2011, Saat: 11:16 PM - Forum: Aşk (Genel)
- Yorum Yok
|
 |
[i]Değişir yönü rüzgarın
Solar ansızın yapraklar.
Şaşırır yolunu denizde gemi
Boşuna bir liman arar.
Gülüşü bir yabancının
Çalmıştır senden sevdiğini,
İçinde biriken zehir
Sadece kendini öldürecektir.
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk, iki kişiliktir.
Bir anı bile kalmamıştır
Geceler boyu sevişmelerden
Binlerce yıl uzaklardadır
Binlerce kez dokunduğun ten.
Yazabileceğin şiirler
Çoktan yazılıp bitmiştir.
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk, iki kişiliktir.
Avutamaz olur artık
Seni bildiğin şarkılar.
Boşanır keder zincirlerinden
Sular, tersin tersin akar.
Bir hançer gibi çeksen de sevgini
Onu ancak öldürmeye yarar.
Uçarı kuşu sevdanın
Alıp başını gitmiştir
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk, iki kişiliktir.
Yitik bir ezgisin sadece,
Tüketilmiş ve düşmüş gözden.
Düşlerinde bir çocuk hıçkırır
Gece camlara sürtünürken.
Çünkü, hiç bir kelebek
Tek başına yaşamaz sevdasını.
Severken hiçbir böcek,
Hiç bir kuş yalnız değildir.
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk, iki kişiliktir.
Ataol Behramoğlu [/i]
|
|
|
| Hasret Kokusu |
|
Yazar: Aydos37 - 09-26-2011, Saat: 11:15 PM - Forum: Aşk (Genel)
- Yorum Yok
|
 |
Geçmişte kalan hasretin,
Hala içimi ısıtıyor.
Gözlerinin,gözlerime bakışı,
Kalbimi derinden yakıyor.
İlk görüşte,
kalbimden aşağı sızan bir şey hissetim,
Acaba neydi,çok merak ettim.
Senin için ömrümü,hayatımı verdim.
Senin gidişini izlemek,
Can çekişen kelebeği,
İzlemek kadar zordu benim için,
Söyle,sen bana ne söz vermiştin.
Peşinden koşmakla geçti ömrüm,
Senin aşkın için,
Ben kendimi toprağa gömdüm.
Sen bırakıp gidince,
Közü sönmüş bir kömüre döndüm.
Seni sen olduğun için sevdim,
Seni,hep bekledim,
Göremeyince seni yakınımda,
kendimi asmak bile istedim.
|
|
|
| Aşk Mıydı O? |
|
Yazar: Aydos37 - 09-26-2011, Saat: 11:13 PM - Forum: Aşk (Genel)
- Yorum Yok
|
 |
Aşk mıydı o, aşkımsı bir şey miydi
Neydi çekip kendine, beni bağlayan
Kanatan dudağımı, tenimi dağlayan
Elleri ta içimde o dev miydi
Etime bir alev değmişçesine
Nasıl da yakardı öptüğü zaman
Bir su gibi akıp gitti avuçlarımdan
Yorgunum şimdi bin yıl sevmişçesine
Hani o yalnız benim olan gül, kırmızı
Gözlerimin önünde açılan sonsuz bahçe
Hani, o var olmalarımız öpüştükçe
O delice sürdürmeler yaşantımızı
Hiç doymamak oysa, tene, kokuya, aşka
Sarıldıkça güçlenmek, bütünlenmek
Kudurmuş arzularla zamanı yenmek
Ve en kuytularda buluşmak korka korka
Kimi gün utanmak otlardan, çimenlerden
Kimi gece mıhlamak gölgemizi duvara
Varmak için o sevgiyle açılmış kollara
Apansız düşmek yükseklerden bir yerden
Oydu işte alıştığım, özlediğim şimdi de
Sevgice bir tutku, aşkımsı bir yakınlık
Avunmak... Kırık dökük anılarla artık
Kimbilir? o geceler yaşanmadı belki de
Ümit Yaşar OÄžUZCAN
|
|
|
| ..Ayrılıktan Ayrılığa.. |
|
Yazar: eRCi - 09-26-2011, Saat: 09:30 PM - Forum: Aşk (Genel)
- Yorumlar (3)
|
 |
Yaşadığım her an seni özlemeye itiyor beni ..
Ağır geliyor yokluğun .(korkuyorum aslında)..
Elveda deme sırası bendeydi işte...
Gitme sırası bende ..
Terketme sırası ... ACı verme sırası ... Susma sırası bende ...
Aslında gidişim yürekden deil bilesin..
Katlanamıyorum artık yokluğuna..
Bir adım ötemde olupda sana dokunamamak .. tenini tenimde hissedememek öldürüyo benii..
Çaresizlikten gidişim... ÇAresizliğimden ...
Ve sana susmalarımla anlatamadıklarımdan ..
...
..
.
Bütün pişmanlıklardan öteye .
BElki daha zor bir hayatı seçiyorum ..
Doymadım inan ..Doyamadım sana ..
Ama yokluğunada alışmamı bekleme benden..
HErgün gözlerinin içine bakıp .. sonra aniden ortalardan kaybolmak yoruyor artık beni..
Ayrılıkdan ayrılığa sürgünüm ...
Misalı .. Bir o yana bir bu yana savrulmanın ne demek olduğunu öğretemedim sana..
ASlında hata bende ..
Nasıl öğrenebilirsinki .. Sen ne bilirsinki ayrılık ne demek..
Ayrılıkdan ayrılığa sürgün olmak ne demek..
AŞk acısı çekmek..
Acıyı yüreğinde en derinlerde hissetmeyi ne bilirsinki ..
En yitik anımdayım 
Sakın dokunmayın bana 
Şiirlerimin bir mısrasına
Meze olursunuz ..
Olursunuz sonra diyorya şair ..
Hangi şiirimde sen yoktunki Senden başka dokunan oldumu bana?
Senden başka sevdiğim..Değer verdiğim.. ömür adadığım..
Hayallerimi paylaştığım ..
Oldumu..
xxxx
Bende sevmişim sevdanın çok ötesindeN ...Ayrılığın kokusu hala üzerimde ..
Üç adım olmamıştı bu sevdadan çıkalı oysa..
Şimdi kalkmış ellerini uzatıyorsun ..
Benden aldıklarını gere verebilirim sanıyorsun ...
İlk kez yanılıyorsun işte...
Benden aldıklarını vermekmi ...
Nasıl verebilirsinki ömrümü tekrar..
Kaderin kucağına düşmüşken .
Kaderimi nasıl değiştirebilirsin artık..
Kırdı yine kollarımı kader...
Bir canım var AL SENİN OLSUN ....
AYRILIKDAN AYRILIÄžA SÜRGÜNÜM ...
|
|
|
| İbrahim suresi 52. ayet üzerinde, dikkatle düşünelim. |
|
Yazar: halukgta - 09-25-2011, Saat: 05:43 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bizler İslam ı yaşarken, acaba Allahın Kur’an da emrettiği şekilde mi yaşıyoruz? Ya yanlış yaşıyorsak, bu ihtimali lütfen göz ardı etmeyelim. Allahın rehberini anlayarak okuyalım ve üzerinde düşünelim ki, sonra pişman olmayalım. Hangimiz Kur’an ı anlayarak kaç kez okudu? Bu soruyu kendimize soralım. Cevabınızı tahmin ediyorum. İbrahim suresi 52. ayeti sizlere hatırlatıp, sizlerin üzerinde düşünmenizi rica ediyorum.
İbrahim 52: İşte bu, onunla uyarılsınlar, Allah'ın tek ilah olduğunu bilsinler, aklı ve gönlü işleyenler de ibret alsınlar diye, insanlara yöneltilmiş bir tebliğdir.
Allah bizlere öyle bir kitap göndermiş ki, bu kitap bizleri uyarıyor, yol gösteriyor. Çok daha güzeli ve düşündürücü olanı ise, aklı ve gönlü işleyenlerin, yani düşünenlerin aklını kullananların ibret alacağını, doğru yolu bulacağı bir tebliğ olduğunu söylüyor.
Bunu söyleyen bizlerin yaratıcısı, lütfen bunu unutmayalım. Bizlerin doğru yola ulaşmamız için, aklını kullanan kullarına gönderdiği, bir rehber, doğru yolu bulmak adına verilen öğüt, olduğunu söylüyor. Peki, bizler neler söylüyoruz Kur’an için, isterseniz hatırlayalım. Çünkü bu konu çok önemli, bende bu konu üzerinde çok duruyorum ve her yazımda bıkmadan usanmadan gündeme getirip, yaptığımız bu büyük hatanın bizleri nerelere götüreceğini iyi hesap etmemiz gerektiğini, düşünmeye davet ediyorum.
Günümüzde ne yazık ki toplum ile Kur’anın arasına girenler, Toplumu Kur’an dan uzaklaştıranlar, bakın neler öğrettiler bizlere. Sizce Rahmanın kullarını uyarmak ve aklı gönlü işleyenler içinde ibret olsun diye gönderdiği Kur’an, aşağıdaki ithamları hak ediyor mu?
-Kur’an ı herkes anlayamaz, hüküm çıkaramaz.
-Kur’an da her şey yoktur, özet bilgiler vardır.
-Kur’anı veli insanlar, alimler anlar.
-Kur’an doğru bir şekilde, hiçbir dile çevrilemez.
-Anlamasan da Arapçasından oku, Allah sevap yazar.
-İslam ı doğru anlamak ve yaşamak istiyorsanız, fıkıh kitaplarına bakacaksınız.
Bu sözleri herhangi bir yazarın kitabına atfen söylesek, acaba kitabın yazarı bu sözleri duyduğunda nasıl karşılardı? Sanırım çok ama çok üzülürdü. Çünkü bir yazar kitap yazarken, dikkat etmesi gereken en önemli konu, toplumun geneline hitap edecek şekilde, anlaşılır yazmasıdır. Sizce Kur’an yukarıdaki sözleri hak ediyor mu? Bunları duyan rahman bunun hesabını sormaz mı bizlerden? Allah bizleri affetsin.
Rabbim Kur’an da ki tebliğleri anlasınlar diye, Araplara Arapça bir Kur’an indirdiğini söyler. Hatta Arapça indirmeseydik, Araba yabancı dilde bir Kur’an mı diyecektiniz diye de, Arapça indirme nedenini açıklar.
Önce şunu düşünelim, bu Kur’an yalnız Araplara mı indi? Elbette hayır, tüm cihana, tüm âleme tebliğdir, uyarıdır yol göstericidir Kur’an. Peki, bizler neden anladığımız dilden okumuyoruz. Çünkü anlamamız öncelikle şart, daha sonra üzerinde düşünmemiz, aklımızı kullanmamız emrediliyor. Yoksa nasıl tebliğ alırız Rahmanın sözlerini. Fakat yukarıda Kur’an için söylenenlere inandığımızda, artık bizim Kur’an ile aramıza girilmiş, gerçek tebliği alamaz olmuşuz demektir. Bu durumda yaşadığımız İslam, Rabbin istediği bir İslam olur mu?
Günümüzde Kur’anın, çok ileri derecede devre dışı bırakıldığını görmek, bana sonsuz acı veriyor. Bir arkadaşım bana şöyle ithamda bulundu. Yazılarınızda hep aynı konuları işliyorsunuz, ezberledik artık diyor. Çok doğru söylemiş arkadaşımız, benim yazılarımda tek bir amacım var. Ben Müslüman ım diyen kardeşlerimi Kur’an ı anlayarak okumaya davet etmek ve bize din adına öğretilenleri, Kur’an ile karşılaştırıp hurafeleri içimizden temizlemektir tek amacım. Müslüman toplumlar ne yazık ki Kur’an dan o kadar uzaklaştırıldı ki, Peygamberimizin hesap günü söyleyeceği o acı söz, sanırım artık gerçek oldu.
Furkan 30; Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran' ı devre dışı tuttular.
Gerçektende gün bataklıktan kurtulma günüdür. Ya peygamberimizin hesap günü üzüntüyle söyleyeceği, Kur’an ı devre dışı bırakanlardan olacağız, ya da hurafelerden kurtulup bataklığın içinden, Allahın rehberine sarılarak kurtulacağız. Allah açıkça İbrahim suresi 52. ayette, bizlerin Kur’an ile uyarılacağı, aklı ve gönlü işleyenlerin ibret alacağı bir tebliğ olduğunu söylediği halde, bizler hala bu ayetlere gözlerimizi yumup, beşerin hurafelerine uyarak, Allahın kitabına saygısızlık yaptığımızın farkında bile değiliz. Çünkü rehbere müracaat edip, aklımızı kullanma şansımız ortadan kaldırılmıştır. Ayetler üzerinde düşünmeyen, aklını kullanmayanda, elbette ibret alamayacaktır.
Allah kullarına her dile çevrilmeyen, herkesin anlayamayacağı, her hükmün detaylı açıklanmadığı bir kitap, rehber gönderip daha sonrada bu kitaptan hesap sorar mı? Buna nasıl inanabiliriz? Bakın Allahın şu ayetini de mi gören yok.
Zühruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.
Bıkmadan usanmadan, hep aynı konu üzerinde yazılar yazmamın nedeni, şimdi çok daha açık anlaşılmıştır umarım. Allah sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim, ayetleri anlayarak okuyun ve üzerinde düşünün diyor, fakat birileri Kur’an ile aramıza girip, öyle bir set çekiyor ki, artık Rahmanın gerçeklerini görmek, gönlümüzü onun ışığıyla doldurmak, imkansız hale geliyor. İmanımızı yaşarken eğer yanlış bir yerden başladıysak, bu yolun ulaşacağı yer, Allahın makamı olamaz. Bende tüm yazılarımda tek bir konuyu işliyorum, bıkmadan usanmadan. Gelin din ve iman adına Kur’an a sarılalım, onu anlayarak bolca okuyalım ve üzerinde düşünelim. Bakın hayata bakış açımız, o zaman nasıl daha farklı olacak göreceksiniz.
Düşünebiliyor musunuz, Allah sorumlu tutulacağımız bir rehber gönderiyor, açıkça bu kitaptan sorgulanacaksınız diyor, ama bizler bu kitabı anlaşılması zor ve özet bilgiler yaparak, beşerin ve edindiğimiz velilerin kitaplarına yönlendiriliyoruz ve işin kötüsü bunlara da inanıyoruz. Birde Rabbim sakın velilerin ardına düşmeyin diye, tembihler ettiği halde bu hatayı Kur’an dan habersiz olduğumuz için yapıyoruz. Bakın aynı ayetin bir öncesine bakalım, Rabbim ne diyor?
İbrahim 51: Çünkü Allah, her benliği kendi kazandığıyla karşı karşıya getirecektir. Allah, hesabı çok çabuk görür.
İşte Kur’an ı anlayarak okuyanla, anlamadan okuyanın farkı ne kadar açık anlaşılıyor. Allah sizlere gönderdiğim Kur’anı iyice okuyup anlayacaksınız, düşüneceksiniz, daha sonrada bunları hayatınızda uygulayacaksınız, çünkü bu yolda yaptıklarınızdan, kazandıklarınızdan sorumlu tutacağım diyor. Ama birileri bizlere Kur’anı herkes anlayamaz, orada her şey yoktur özet bilgiler içerir, Kur’an her dile çevrilemez demiyor mu? Eğer söyledikleri doğru olsaydı, bizlerin hali nice olurdu? Anlayamadığımız bir dilde rehber, her dile çevrilemiyor, birilerine güvenip onlardan öğreneceğiz ve hepimiz aynı şartlarda bu kitaptan sorumlu olacağız, öylemi din kardeşlerim?
Yazılarımda Kur’an ı anlayarak okuyup, düşünerek aklımızı kullanarak iman etmemiz gerektiğini hatırlattığımda, bazı kesimden inanılmaz tepkilerle karşılaşıyorum ve bana, ne yani peygamberimiz postacımıydı suçlaması yapılıyor. Hatta sünnet inkârcısı diyecek kadar işi ileri götürüyorlar. Aklı başında hiçbir Müslüman peygamberimizin sünnetini inkâr etmez. Çünkü peygamberimiz bizler için örnektir. Ama aklı başında bir Müslüman da, bu peygamberimizin hadisidir dediği sözleri de, Kur’an ile karşılaştırmadan da kabul etmez. Bunu yapmamızı zaten peygamberimiz istemiştir.
Şunu sakın unutmayalım, peygamberimizin aldığı görev yalnız Kur’an ı tebliğ etmek ve Allahın dinini anlatmaktı. Peygamberimizin yalnız Kur’an a uyacağı ayetlerini, lütfen aklımızdan çıkarmayalım. Rahmanın elçisine verdiği görev ve sorumluluk çok açık Kur’an da anlatılmıştır. Rabbin vermediği bir yetkiyi bizlerin peygamberimize vermesi, bizleri doğru yoldan saptıracaktır, bunu da unutmayalım. Allah hiç kimseyi hükmüne ortak etmez diyor da, biz Kur’an da hiçbir eksik bırakmadık diyorsa, lütfen artık kendimize gelelim.
Dilerim Rabbimden, Kur’an a yaptığımız bu saygısızlığın farkına varıp, yaptıklarımızdan vazgeçeriz. Yine dilerim Rabbimden aklını kullanan, Kur’an ile nefsini terbiye eden ve ona göre yaşayan Rabbimin halis kullarından oluruz.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
|
|
|
| Allah ile peygamberinin arasını açmak ve çıkmaza girmek... |
|
Yazar: halukgta. - 09-22-2011, Saat: 07:30 PM - Forum: İslam
- Yorumlar (1)
|
 |
Bir yazıma karşılık verilen cevapta, bana yöneltilen bir ithamı, sizlerle değerlendirmek istiyorum. Çünkü hepimiz beşeriz, şaşma yanılma ihtimalimiz her zaman vardır. Önemli olan aklı ve Kur’an ı birleştirmek, hurafelerin etkisinden kurtulmaktır. Bakın bir arkadaşımız aşağıdaki ayeti yazımda kullandığım için, neler yazmış yazıma cevaben.
Ankebut 51: Kendilerine okunmakta olan Kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Şüphesiz bunda iman eden bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır.
(Haluk bey bakın rabbimiz kuran ile birlikte peygamberi de indirmiş[yaratmış,seçmiş ve örnek alın demiştir,ahzab 21] BÖYLE PARÇACI KURAN ANLAYIŞIYLA Bİ YERE VARAMAZSINIZ ,YOKSA SİZ ALLAH İLE PEYGAMBERİN ARASINI MI AÇMAK İSTEYENLERDEN MİSİNİZ HİTABINADA MARUZ KALIRSINIZ....Yoksa sadece yukarda ki Ankebut ayetini parçacı alırsanız çıkmaza girersiniz .....ki girmişsiniz...)
Elbette böyle bir ithamla karşı karşıya kaldığınızda, sanırım sizde tedirgin olursunuz ve söylenenler üzerinde acaba yanlış mı yaptım diye, düşünme gereği duyarsınız. Gelin bu konuyu birlikte düşünelim, bazılarımız İslam ı yaşarken gerçekten büyük çıkmazda, bunların kimler olduğunu araştırmak bulmakta bizlerin görevi olmalı ki, hesabın görüleceği o gün üzülenlerden, yüzleri kapkara olanlardan olmayalım. Rabbim yardımcımız olsun inşallah.
Ben Ankebut 51. ayeti örnek gösterip, bakın Allah ne söylüyor diyerek, peygamberimizin o günkü topluma Kur’an ı tebliğ ederken, atalarının rivayet, hurafe inançlarından vazgeçmeyenlere, Rabbin seslenişini örnek vermiştim. Acaba ben bu ayeti günümüzde yaşayan din kardeşlerime örnek vermekle, yanlış yapmış olabilir miyim? Bu ayet bizlere günümüzde hitap etmiyor da, yalnız o devrin insanlarına mı hitap ediyor? İşte kendimize sormamız gereken çok önemli soru. Bu sorunun doğru cevabını bulan, Rahmanın doğru yolunu da bulmuş olacaktır.
Allah atalarının hurafe rivayetlerinden vazgeçmeyenlere söylediği, (okunmakta olan Kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?) sözlerinden bizler günümüzde, hiç mi dersler almamız gerekmiyor? Sanırım Rabbin ayetlerinin bu yöntemle, teker teker saf dışı kalmasının, güzel bir örneğini yaşıyoruz. Kur’an ın her kelimesi bir nurdur ve çağlar ötesi her daim geçerlidir. İşte bunu unutuyor ve hataların en büyüğünü yapıyoruz.
Şimdi şöyle düşünelim. Peygamberimizden önce gelen, Hz. İsa ve Hz. Musa peygamberlerimizi hatırlayalım. Eğer bizim peygamberimizin Allahın gönderdiği kitaba ilave hüküm koyma yetkisi var diye inanıyorsak, ondan önce gelen peygamberlerinde, böyle bir yetkisi olmalı değil mi? Eğer vardır diyenlere, işte hatırlattığım ayet asla böyle bir yetkilerinin olmadığının açık kanıtıdır. Çünkü onlarda tıpkı günümüzde olduğu gibi, Allahın gönderdiği kitabın dışından, o kadar çok hurafelere, rivayetlere inanmışlar ki, Allahın indirdiği din elden gitmiş. İşte onun içindir ki Allah onlara, okunmakta olan Kitabı sana indirmemiz, onlara yetmiyor mu diyor. Kur’an ın o günkü topluma yeteceğini söyleyen ben değilim, Yüce Rabbimdir.
Hatırlayınız o günün Yahudilerinden bir kısım insanlar, peygamberimize bir konu için danışmaya geldiğinde, Rabbin indirdiği ayet çok düşündürücüdür. Ellerindeki benim gönderdiğim kitaba bakmıyorlar da, sana mı gelip soruyorlar sözleri, çok ama çok düşündürücüdür. Ya bugün bizler Kur’an için neler söylüyoruz? Acaba bizlerde Kur’an yetmez diyerek, o günkü toplumun yaptığı yanlışı yapmaya devam mı ediyoruz? Allah bizleri affetsin.
Gerçekten Kur’an a parçacı yaklaşarak bir ayeti alıp, ona Rabbin hiç bahsetmediği bir anlam verirde, Kur’an bütünlüğünde verdiğimiz anlamı, manayı destekler hiçbir ayet yoksa işte ben o zaman çok büyük yanılgı içindeyim demektir. Şimdide gelin Kur’an dan verdiğim Ankebut 51. ayete delil arayalım, bakalım ben gerçekten Allah ile peygamberimizin arasını açmaya çalışarak çıkmaza mı girmişim, yoksa peygamberimizi HAŞA Rabbimle hüküm vermede eş konuma getirmeye çalışıp, ŞİRK koşanların, yanılgısını ortaya mı çıkarmaya çalışıyorum, gelin bana yapılan bu ithamın cevabını, Kur’an dan arayalım.
Enbiya 10: Andolsun ki, size öyle bir kitap indirdik ki. Bütün şanınız ondadır; Hala akıllanmayacak mısınız?
Ahzab 2: Rabbinden sana vah yedilene uy. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
Araf 3: Rabbinizden size indirilene uyun, O'ndan başka velilere uymayın. Ne az öğüt alıyorsunuz.
Araf 185: Göklerin ve yerin hükümranlığına, Allah'ın yarattığı her şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı? O halde Kur'an'dan sonra hangi söze inanacaklar.
Enam 50: De ki: Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?
Ne dersiniz, yukarıdaki ayetler Rabbin Kur’an da bizlere öğüt almamız için verdiği, Ankebut 51. ayetin bugünde bizlere hitap ettiğini, bizlerinde dersler çıkarıp, Kur’an a sarılmamız gerektiğini, bütün şanımızın onda olduğunu, peygamberimizin de yalnız ona uyduğunu anlatmıyor mu?
Allah tüm bu ayetleri indirdikten sonra, Kur’an ın başka bir ayetinde, bu hükümlere tezat bir hüküm sizce verir mi? Elbette vermez, ama bizler yaptığımız yanlışlarla, hurafe inançlarımıza delil aramak adına, kelimelere kendimizce manalar vererek, Kur’an içinde zıtlık- çelişki yaratmaktayız ne yazık ki.
Acaba ben bu ayetleri hatırlatmakla, Yüce Rabbim ile elçisinin arasını mı açmaya çalışıyorum, yoksa atılan iftiraları, İslam a sokulan hurafeleri temizlemeye mi çalışıyorum, bu sorunun cevabını huzuru mahşerde alacağız inşallah.
Kur’an ayetlerine çok daha parçalı yaklaşmanın, büyük yanılgısına örnekler vermek istiyorum. Kur’an dan bir ayet içinden, yalnız bir kelime cımbızlayıp, ayetin verdiği hükümden çok farklı anlamlar günümüzde, ne yazık ki verilmektedir.Verilen bu hüküm, Kur’an ın hiçbir yerinde bahsedilmeyip, açıklaması dahi olmadığı halde, bugün bunlara iman etmekteyiz. Yaptığımız bu hata, hurafe itikatlarımıza sırf delil aramak adına yapılmaktadır. Sizlere iki örnek vermek istiyorum. Bu örnekleri gördükten sonra lütfen düşününüz, acaba ben mi Kur’an a parçalı yaklaşıyorum, yoksa……. Karar sizlerin.
Hatırlayınız Allah Nur suresi 31. ayetinde HIMAR (Örtü) kelimesini kullanarak, ayette kadınların yaka açıklarını yani göğüs dekoltelerini kapatmalarını emretmiştir. Peki, biz ne yapıyoruz? Burada geçen HIMAR kelimesine başörtü anlamı verip, Allahın ayette açıkça göğüs bölgesini örtme emrini verdiği halde, bizler kadının başının örtülme emrini, bu kelimeden cımbızlayarak çıkartıp, inançlarımıza delil yapıyoruz.
Hımar kelimesine, başörtüsü anlamı dahi verseniz, ayette göğsün örtülme emri verilmiştir. Biran şöyle düşünelim, diyelim ki Allah bu ayette kadının saçını örtmesini de üstü kapalı, dolaylı emrediyor diyelim. Çünkü bu düşünceyi savunanlar var. Bu durumda ne yapmalıyız? Hemen bu emrin açıklandığı, örneğinin verildiği başka bir ayet aramalıyız Kur’an da. Çünkü Rabbim Kehf 54. ayetinde, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk diyor. Peki, biz bu yolu ve yöntemi kullanıyor muyuz?
Sorun burada zaten, kadının başını örtme emrini, Kur’an içinden başka delil aramak, her nedense işlerine de gelmemiş. Çünkü Kur’an ın hiçbir ayetinde Allah, kadın saçını örtmelidir diye bir hüküm vermemiştir. Hâlbuki Allah ayetlerini nasıl özelliklerde indirdiğini bakın Nur suresi 34. ayetinde nasıl açıklıyor. Andolsun ki biz size (gerekeni) açık açık bildiren ayetler indirdik diyor. Yine Allah İsra suresi 89. ayetinde yemin olsun, biz bu Kur'an'da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Tüm bu ayetler ne yazık ki görmezden gelip, üstü örtülmüş, geleneği dinselleştirip Allah emri olarak topluma sunulmuştur. Başın örtülme emrine gösterdikleri tek delil, göğüs açıklığının örtülme emrinde geçen HIMAR kelimesine verilen anlamdan kaynaklanmaktadır. Lütfen düşünelim, Rabbim hükümlerini, uymamız gereken kurallarını, böylemi veriyordu Kur’an da bizlere? Bu durumda ben mi Kur’an a parçacı yaklaşmış oluyorum, yoksa kendi inançlarına Kur’an dan delil arayanlar, kelimeleri cımbızlayarak anlam verenler mi Kur’an a parçacı yaklaşmış oluyor? Ne dersiniz?
İkinci örneği vermek istiyorum. Bakara 222. ayetinde Allah, kadın ay halinde iken, cinsel birleşme yapılmamasını, çünkü bu halin kadına rahatsızlık vereceğini söyledikten sonra, bu halin bitiminde temizlendiklerinde, cinselliğin serbest olduğunu söylüyor. Ayetin verdiği hüküm sizce çok açık değil mi? Fakat biz ne yapıyoruz, hurafe inançlarımıza delil aramak için, ayetlerde geçen bir kelimeyi cımbızlayıp kendimize delil kabul ediyoruz. İşte bu ayette de, TEMİZLENDİKLERİNDE kelimesini cımbızlayıp, işte bakın Allah kadını bu haldeyken kirli sayıyor, abdest aldıktan sonra diyor anlamı verilip, bu haldeyken kadının ibadet yapamayacağını, oruç tutamayacağını söylüyoruz. Hâlbuki ayetin anlattığı konu o kadar farklı ki, doğrusu söyleyecek söz bulamıyorum. Kur’an ın hiçbir ayetinde, kadın ay halinde kirlidir demez. Hiçbir zaman kadın ay halinde ibadet edemeyeceği konusunda da, tek bir hüküm dahi vermemiştir.
İşte Kur’an a parçalı yaklaşmak böyle olur, hem de bir kelimenin ardı sıra anlam verip, Rabbin kitabında asla hüküm vermediği, bahsetmediği, açıklık getirmediği bir inanç, işte böylece ortaya çıkartılıyor. Ne dersiniz, ben mi Kur’an a parçalı yaklaşarak, Rabbim ile elçisinin arasını açıyorum çıkmaza giriyorum, yoksa kelimelerin ardı sıra, anlamlar verenler ve bunlarda peygamberimizin din adına hükümleridir, diyenler mi Rabbim ile elçisinin arasını açmaya çalışıyor?
Bir örnek vermek istiyorum Kur’an dan. Allah mahşer günü, Hz. İsa peygamberimize soracağı soruyu, şimdiden bizlere ibret olsun diye hatırlatıyor ve diyor ki. Yoksa sen mi Allahın oğlu olduğunu söyledin ümmetine diyor. Hz. İsa da cevap veriyor. HâşÃ¢ Rabbim ben söylemiş olsaydım, bunu sen bilirdin diyor.
İsterseniz bu ibretten gelin bizler ders çıkartalım. Mahşer günü Yüce Rabbim, yukarıda verdiğim iki örneği hesabın görüleceği, peygamberlerinde şahit olarak geleceği o gün, elçisine elbette soracaktır. Resulüm, kadının saçları açık gezmesi HARAMDIR, kadın ay halindeyken Rabbin huzuruna durup namaz kılması, oruç tutması da HARAM kılındığını sen mi söyledin, diye elbette soracaktır. Şimdi kendimize bu sorunun cevabı ne olabilir diye, kendi nefsimizde, Kur’an ışığında Allahın verdiği örnek ayetleri de düşünerek, isterseniz düşünelim. Acaba Allah hükümlerimi açık, detaylı, sizlerin anlayacağınız şekilde, değişik örnekler verip, gönderdim dedikten ve aşağıdaki ayetleri bizlere ilettikten sonra, peygamberimizin cevabı bu sorulara ne olabilir dersiniz?
İsra 89: Muhakkak ki biz, bu Kur'an'da insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde anlattık. Yine de insanların çoğu inkârcılıktan başkasını kabullenmediler.
Kehf 54; Yemin olsun, biz, bu Kur’an'da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır.
Zühruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.
Yorum ve karar sizlerin. Gerçekten birileri Allah ile elçisinin arasını açmaya çalışıyorlar, bunların kimler olduğunu yalnız Rabbim bilir. Gerçi Allah ile elçisinin arasını kimse açamaz, çünkü yapılan her şey kayıt altındadır.
Bizlere düşen Rahmanın sözlerini dikkatle, hiçbir etki altında kalmadan anlamaya çalışmak, üzerinde düşünmek olmalıdır. Bu çabayı gösterenlerin tüm gerçekleri göreceği müjdesini Rabbim, çok şükür bizlere veriyor. Onun için gelin hep birlikte Kur’an ın ipine sarılıp, onu anlayarak bolca okuyalım.
Kur’anı sen anlayamazsın diyenler, bizleri yanlışa yönlendirip, peygamberimize iftira atanlardır. Çünkü Allah kullarına gönderdiği rehberini, yemin ederek kolaylaştırdığını birçok kez söylüyorsa bizlere, iddia edildiği gibi, anlaşılması zor bir rehber gönderip, daha sonrada bu kitaptan asla hesap sormaz, bunu da unutmayalım.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
|
|
|
|