:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Kansere iyi gelen bitkiler
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Günümüzde kanser türlerinin tedavilerinde de büyük gelişmeler kaydedildi. Ancak hastalığa yakalanıp, iyileşmek için savaş vermek yerine bu hastalığa hiç yakalanmamak daha akılcı bir tutum sayılmaz mı? Kanserden korunabilmeniz için sofranızda hangi yiyecekleri bulundurmanız, hangilerini sofranızdan uzak tutmanız gerektiğine bir göz atalım. Unutmayın kanseri evinizden uzak tutmak için sofranızdan yararlanacaksınız.

1 Günde beş öğün sebze ve meyve yemeniz öneriliyor: Bu önerinin bir nedeni meyvelerin antioksidan özelliği taşımaları. Antioksidanlar, hücrelere zarar veren serbest radikallerle savaşıyorlar. Bazı meyvelerin de antioksidan gücü çok yüksek. Erik, üzüm, kiraz, vişne, çilek, kiwi, portakal ve pembe greypfrut başlıca örnekleri oluşturuyor.

2 Koyu yeşil sebze türleri: Lahana, brüksel lahanası, broccoli, kereviz, su teresi bizi meme kanserinden korur. Çünkü bunlar vücuttan fazla östrojeni atan bir maddeyi içerirler. Bu grup sebzelerin ayrıca rektum, kalın bağırsak ve mesane kanseri tehlikesini azalttıkları biliniyor. Antioksidan etkili sebzeler ıspanak, kırmızı biber, turp, soğan, tatlı mısır ve patlıcandır. Bu sebzeler de kansere karşı çok etkili birer savunma silahıdır. Koyu yeşil sebzeler bol miktarda E vitamini içerirler. E vitamini, bağışıklık sistemini güçlendirir

3Üzümler, yer fıstığı türleri: Hepsi de resveretrol adı verilen mantar oluşumunu önleyen bir maddeyi içerirler. İngiltere'de yapılan çalışmalara, göre bu madde aynı zamanda vücutta kanseri önleyebiliyor. Kırmızı üzümlerde bu madde bol miktarda bulunuyor. Kırmızı şarap da aynı şekilde resveterol içeriyor ancak alkolün meme kanseri riskini artırdığı saptandığı için meyvelerle yetinmek daha doğru.

4Mantarlar: Doğuda, çok uzun zamandan beri, mantarlar kanser tedavisinde ve bu hastalığı önlemede kullanılıyor. Batı dünyasında da artık mantarların kanser önleyici özellikleri saptandı.

5Tahıllar, baklagiller: Kahverengi pirinç, arpa, bakla, bağırsak kanserini önlüyor. Tahıllar ve soya fasulyesi, meme kanserini önleyen fitoöstrojenleri içeriyor.

6Selenyum: Günümüzde buğday işlenmesi modern yöntemlerle yapıldığı için bu maddeyi besinlerle alabilmemiz çok zor. Oysa selenyumun eksikliği akciğer, kalın bağırsak ve prostat kanseri tehlikesini artırıyor. Günde iki üç fıstığı yerseniz ve de C ve E vitaminleriyle takviye yaparsanız, bu saydığımız kanser türlerinden korunursunuz.

7Sarmısak: ABD'de Kanser enstitüsünün araştırma listesinde birinci sırada yer alan sarmısak, kanseri önleyen maddeler içeriyor. Kan dolaşımı ve kalp için yararlı olan sarmısak bağışıklık sistemini de güçlendiriyor.

8Bol miktarda balık yağı: Çoklu doymamış yağ asitleri (Omega 3) bakımından zengin olan balıklar meme, mesane ve pankreas kanserlerinden sizi korur. Yağlı balık denilince akla ilk gelenler sardalya, uskumru ve somon balığı oluyor.

9Çay: Özellikle yeşil çay ve de siyah çay rektum, pankreas ve kalın bağırsak kanserlerine karşı koruyucu özellik taşıyan polifenol maddesini içerirler. Su da mesane kanserine karşı etkili bir koruyucudur. Bu nedenle bol bol su içmeye bakın.

10Otlar: Mutfak dolabınızda elinizin altında bulundurduğunuz otların bazıları, ilaç dolabınızdaki ilaçlar kadar etkili olabiliyorlar. Yemeklere lezzet katmak için kullandığınız otların kansere karşı etkili koruyucu olduklarına inanılıyor. ABD Ulusal kanser enstitüsünden yapılan açıklamaya göre adaçayı, zerdeçal, nane, maydanoz, dereotu ve tarhun kansere karşı güçlü birer koruyucu.


Onlar Birer Kanser tetikçisi


Alkol: Her gün tükettiğiniz bir kadeh içki, meme kanserine yakalanma tehlikesini yüzde altı oranında artırıyor. Ayrıca mide kanseri, karaciğer, kalın bağırsak, gırtlak ve nefes borusu kanserleri de cabası.

İsli, tuzlanmış et ve balık: Kalın bağırsak, rektum ve mide kanserleri tehlikesini artırıyor.

Kırmızı et: Günde 75 gramdan fazlası mide kanserine ve kalın bağırsak kanserine neden olabilir.

Tuz: Aşırı miktarda tuzun mide kanseriyle bağlantısı var. Günde 1 gram tuz kullanmak yeterli.

Kızartmalar: Özellikle de nişastalı kızartılmış yiyecekler meme ve kalın bağırsak kanserleriyle bağlantılı.

Kömürde yapılmış ızgaralar: Bu tür yiyeceklerin kanser yapan maddeler taşıdıkları biliniyor.

Doymuş yağlar: Tereyağı, yağlı süt, yağlı peynir, krema ve yağlı yoğurt. Hayvansal yağlar genelde kanser tehlikesini artırır. Bu yiyeceklerin yağı alınmış olanlarını tercih edin.

Salamura ve turşular: Salamura edilmiş yiyecekler mide ve gırtlak kanserleri ile bağlantılı.

Önemli bir hatırlatma yapalım: Her şeyin çok fazlası zararlıdır. Aşırı şişmanlığın bir çok kanser türüne yakalanmayı kolaylaştırdığını unutmayın.

Kansere karşı fıstık

Fıstıkta bulunan “Phytosterol” (PS) maddesinin kalın bağırsak, prostat ve meme kanserine karşı koruyucu rol oynadığı belirlendi. Bir avuç fıstıkta 50 miligram PS bulunduğunu belirten New York State Üniversitesi bilim adamları, söz konusu maddenin Asyalılar’ın ve vejetaryenlerin vücudunda fazla miktarda olduğunu, bu yüzden bu kişilerde prostat, meme ve kalın bağırsak kanserine, Batılılar’a göre daha az rastlandığı kaydedildi. Bilim adamları, 100 gram kavrulmuş fıstıkta 61-114 miligram PS bulunduğunu, bu oranın rafine edilmemiş fıstık yağında ise 217 miligram olduğunu açıkladı. Rafine edilmemiş fıstık yağında bulunan PS oranının ise, rafine edilmemiş zeytinyağında bulunan orandan çok daha yüksek olduğu belirtildi. Fıstık ve zeytin yağının rafine edilmesiyle PS oranının azaldığı açıklandı.

Kansere yeni umut, fındık

Daha önce porsukağacı kabuklarında bulunduğu tespit edilen ve kansere iyi gelen bir maddenin fındıkta da olduğu belirlendi. Buluşun, daha ucuz kanser ilacı üretimine imkan sağlayacağı bildirildi.
Buluşu, Amerikan Kimya Topluluğu’nun toplantısında ilan eden Oregon’daki Portland Üniversitesi’nden Angela Hoffman, bunun kanser hastaları için iyi bir haber olduğunu ifade etti.
Paclitaxel adıyla bilinen maddenin kanser tedavisinde kullanılan Taxol adlı ilacın etkin maddesi olduğu belirtildi.
Bristol-Myers Squibb Co adlı şirket tarafından üretilen kanseri önleyici ilacın ABD’de, rahim, göğüs, akciğer kanseriyle AIDS’e bağlı olarak ortaya çıkan bir kanser türü olan Kaposi habis tümörü adlı hastalığın tedavisi için onay aldığı kaydediliyor. Uzmanlar, klinik deneylerin, söz konusu maddenin, psoriasis, böbrek hastalığı, multiple sclerosis ve Alzheimer hastalıkları üzerinde de ümit vaat ettiğini belirtiyor.
Hoffman tarafından yapılan araştırmanın, fındıktaki paclitaxel maddesinin porsukağacında bulunanın 10’da 1’i kadar olduğunu gösterdiği, ancak maddenin çıkarılmasında karşılaşılacak güçlüğün her iki kaynakta da birbirine denk olduğu ifade edildi.
Maddenin fındıkta çok az miktarda bulunduğunu kaydeden Hoffman, bir avuç fındıkta tıbbi açıdan yeterli paclitaxel maddesi bulunmadığını ve kanseri yenmek için fındık yemenin yeterli olamayacağını vurguladı.

Kansere ‘su’lu çare

Bir grup Rumen ve Macar bilimadamı, araştırmacı, hafif su ve hafif sudan elde edilen ilaç terkiplerinden bazı kanser türlerine çare geliştirdi. Hafif su, ağır sudan “tritium”un ayrılmasından sonra elde edilen yan ürün niteliğinde bulunuyor.
Araştırmacılar, habis kanser tümörlerinden etkilenen insan vücudundaki dokuların çok yüksek miktarlarda ağır hidrojen (deuterium) içerdiğini tespit ettiler.
Bu süreci tersine çeviren araştırmacılar, kanser hastalarına hafif su ve hafif sudan yapılma ilaç terkiplerini verdiler. Bu uygulamanın sonuçları olağanüstüydü, çünkü, kanser tümörlerinin büyümesi durduğu gibi, iyileştikleri de gözlendi.

Satışlar hızla artıyor
Romanya’nın orta kesimindeki Ramnicu Valcea’daki Aşırı Soğukla Tedavi Bilim Dalı (Buydurma, Cryogenic) ve İzotopik Teknolojiler Ulusal Geliştirme Enstitüsü araştırmacıları ile Macar araştırmacı ekibi, bu ürünün lisansını aldı. Bazı kanser türlerinin tedavisi için geliştirilen bu ürün halen satılıyor ve başarıyla uygulanıyor. Romanya’daki bu enstitü Macar tarafıyla sözleşme imzaladıktan sonra, yaklaşık bir yılda 700 milyon dolardan fazla hafif su ihraç etti.
Brüksel ve Cenevre’de geçen yıl düzenlenen buluşlar fuarlarında, Ramnicu Valcea Enstitüsü, yedisi altın toplam 17 madalya kazandı.

Kansere karşı 10 kural

Sigarayı bırakın
Sigara, kanserden ölümlerin en az üçte birinden sorumlu tutuluyor. Ne kadar çok ve ne kadar uzun süre sigara içerseniz riskinizi o kadar arttırırsınız. Tütün çiğneme olayını da hafife almayın sakın. Çünkü tütün çiğnemenin de sigara kadar zararlı olduğu ve sigaradan artı olarak bazı kanser türlerine neden olduğunu belirtelim.

Bitkisel ağırlıklı beslenin
Tavsiye edilen oran günde beş porsiyon meyve ve sebzeden ibaret. Bunun yanı sıra işlenmemiş tahıl ve bunlardan yapılan ekmekler, pirinç, makarna ve baklagilleri de öğünlerinizden eksik etmeyin. Baklagiller iyi bir protein kaynağı olduklarından et yerine kullanılabilirler.

Hayvansal yağlara son
Öğünlerinizde yağlı yiyecekler yerine meyve, sebze, tahıl ve bakliyata ağırlık verin. Porsiyonlarınızı da küçültün. Kızartma yerine ızgara ve haşlamayı tercih edin. Süt ürünlerinde az yağlı olanları tüketin, paketlenmiş ürünler ve abur-cuburlardan uzak durun. Dışarda yediğinizde ise, balık ve tavuk gibi az yağlı etleri seçin, yağlı ve ağır soslar kullanmayın. Et tüketimini olabildiğince azaltın.

Alkol: Gerçek düşman
Çeşitli kanser türleri, kullanılan alkol miktarıyla doğru orantılı olarak gelişebiliyor. Üstelik hem sigara hem alkolü beraber kullanıyorsanız, yalnız sigara ve yalnız alkolün meydana getireceği riskten çok daha fazla tehlike altındasınız demektir. Alkolden uzak durarak, başta karaciğer olmak üzere bir çok organızızı da koruma altına almış olacaksınız.

Bol bol spor yapın... smiley.gif
Haftada bir kaç gün, 30 dakika süreyle orta dereceli bir egzersiz programı uygulamanın kanser riskini önemli ölçüde azalttığı bilimsel olarak ispatlandı. Ergezersiz yapmanın bir diğer faydası da yüksek tansiyonu düşürüyor. Kilo vermeye de yardımcı olduğu bilinen egzersiz yapmanın, insanın moralini de pozitif yönde etkilediği ve yükselttiği biliniyor.

Düzenli kontroller yaptırın
Kadınlar her ay kendi kendilerine göğüslerini
kontrol etmeli, 40 yaşından sonra da her yıl düzenli olarak mamografi çektirmeli. Ayrıca 18’inden sonra her sene jinekolojik muayene ve pap test yaptırmak gerekiyor. Erkekler de kendi kendilerine her ay testis kontrolü yapmalı. Ayrıca bedenin herhangi bir yerinde ben oluşumu ya da mevcut benlerin renk, biçim ve
yapılarında bir değişiklik olduğu zaman mutlaka bir doktora danışmak şart.

Güneşte durmayın
Son yıllarda cilt kanserinde büyük bir artış söz konusu. Güneşten koruyucu kremler kullanmanın faydası büyük olsa da yeterli bir tedbir değil. Vücudunuzu mümkün olduğu kadar örten kıyafetler giymek, açık renk giyinmek, geniş kenarlı şapkalar ve güneş gözlükleri kullanmak da büyük fark oluşturacaktır.

Kalıtsal kanserler için...
Ailelerinde meme kanserine sıkça rastlanan kadınlar sık ve düzenli meme kontrolleriyle bu riski önemli ölçüde düşürebilirler. Bu durumdaki bir kadının doktoruna danışmasında fayda var. Tamoxifen ilacı da yüksek meme kanseri riskine karşı kullanılmaktadır. Yüksek risk grubundaki kişileri korumak amacıyla ilaç geliştirme çalışmaları hızla sürüyor.

Ailenizin sağlık soyağacı
Meme, kolon, bağırsak, böbrek, yumurtalık, yemek borusu, lenf, cilt ve pankreas kanserleri genetik özellikler de gösterir. Aile büyüklerinizin sağlık durumunu bilirseniz, nasıl bir risk altında olduğunuzu kestirebilirsiniz. Bu da erken kontroller ve tedbirler açısından büyük önem taşır.

Doktordan uzak durmayın
40 yaşının üzerindeki her erkek ve kadın senede bir kez rektal muayeneden geçmeli. 50 yaşından sonra ise kan tahlilleri düzenli olarak yapılmalı. Yine 50’sinden sonra beş yılda bir sigmoidoskopi (aşağı kolon muayenesi) ya da on yılda bir kolonoskopi yaptırmak gerekiyor. Şayet ailenizde kolon kanserine yakalanmış biri varsa kontrollere daha erken başlamalısınız. 50’nin üzerindeki erkekler prostat testleri için doktorlarına danışmalılar. Dijital rektal testler de prostatta erken teşhise yardımcıdır.

Karalahana kan kanserine iyi geliyor

Karadeniz Bölgesi'nde sıkça tüketilen karalahananın kalp, şeker hastalıklarının yanı sıra kanserin bazı türlerine de iyi geldiği öne sürüldü. Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ziya Mocan, yöre insanının başlıca yiyecekleri arasında yer alan karalahananın guatr yaptığı gibi yanlış inanışlar olduğunu, aksine çeşitli hastalıklara iyi geldiğini söyledi. Guatra neden olan maddelerin, karalahananın yaprağında değil, kök ve tohumunda bulunduğuna dikkati çeken Mocan, ‘‘Karalahanayı kan şekerini düşürücü etkisinden ötürü şeker hastalarına tavsiye ediyoruz. Bunun yanı sıra kanı sulandırıcı özelliğinden dolayı kalp hastalarına da iyi geliyor. Karaciğer ve bazı kan kanseri türlerine de iyi gelen karalahana, ayrıca iyi bir iştah açıcı özelliğe de sahip’’ dedi. Mocan, karalahananın yapraklarının yörede kendine özgü yemek yapımında kullanıldığını hatırlatarak, guatr yapıcı maddelerinden dolayı vatandaşları kök ve tohumlarının yenmemesi konusunda uyardı.smiley.gif

Lahana prostat kanserini engelliyor
Brokoli ve lahananın, prostat kanseri tehlikesini yarı yarıya azalttığını biliyor muydunuz?
Evet... Salatasını ve yemeğini büyük bir zevkle yediğimiz bu iki sebze aynı zamanda harika bir şifa kaynağıdır.
Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi’nde Dr. Alan Cristal başkanlığındaki bir ekip tarafından yürütülen araştırmanın sonuçları bu bilgileri doğruluyor. Araştırma ile ilgili açıklamalarda; turpgiller ailesine mensup brokoli ve lahananın prostat kanseri riskini azalttığı belirtiliyor.
ABD’nin Seattle kentinde yaşları 40-64 arasında bin 230 kişi üzerinde yapılan araştırmalarda; günde üç defa lahana ve brokoli gibi sebzeleri yiyenlerle bol bol meyve tüketenlerde, daha az yiyenlere oranla yüzde 48 daha az prostat kanseri
görüldü. Araştırmalarda, prostat kanseri riskinin azaldığı kişilerin, ağırlıklı olarak brokoli, karnabahar, brüksellahanası gibi, turpgillerden sebze türleri yedikleri belirlendi. Bu sebzelerin, prostatı aktif kılan enzimleri engellediği belirtildi.
Sebzelerin kansere karşı faydalı olduğuna işaret eden bilim adamları, bunu, bitkilerin içinde bulunan ve bitkileri toksinlere karşı koruyan kimyevi maddelere bağlıyorlar.
Tıp dünyasının açıklamaları böyle... Bizim size tavsiyemiz de bol bol sebze yemeniz.. Sağlıklı yaşamanın sırrı sebze ve meyveden geçiyor.

Lahana ve Papaya akraba
Genetik araştırmalar, bitkiler alemindeki inanılmaz, enteresan aile bağlarını ortaya koyuyor. Güney Amerika'ya özgü bir meyva olan papaya ile lahana kimlik özellikleri nedeniyle ilk dereceden kuzen oluyor. Gülün akrabası ise ısırgan otu olarak karşımıza çıkıyor.


Lahananın kuzeni kim olabilir sizce? Yanıtı uzmanlar veriyor ve papaya deniyor. Sapsarı, bol çekirdekli, mis kokulu, Güney Amerika'ya özgü bir meyva papaya. Lahana ile papayanın ne alakası, hatta akrabalığı olabilir ki? İşte uzmanlar da bitkilerin bu garip sırlarını çözümlemeye çalışıyor.


Amerikan Time Dergisi'nde ‘‘Bir gül, bir gül ısırgan otu mu?’’ başlıklı yazı Helen Gibson'ın imzasını taşıyor. Yedi yıldır süregelen genetik araştırma sonuçlarına dayanıyor. İngiltere'nin Kew kentindeki Kraliyet Botanik Bahçesi, Harvard ve İsveç'in Uppsala Üniversitesi'nin dev işbirliği sonucunda tahminlerin ötesinde, akıl almaz bilgiler sıralanıyor. Bitkilerin kimlikleri büyüteç altına alınıyor ve ortaya çıkan tuhaf yakınlıklar şaşırtıyor. Botanik dünyası tepetaklak oluveriyor. 18'nci yüzyılda İsveçli, ünlü botanikçi, ‘‘Linnaeus’’ diye bilinen Carl von Linne floranın ve faunanın yani bitkiler ve hayvanlar aleminin ilk, evrensel sınıflandırmasını yapmıştı. Yeni bir yüzyılın eşiğinde kategoriler değişiyor. Bitkiler yeni, aile bağlarıyla uzmanlara bile sürpriz yapıyor. Örneğin Londra'daki hemen her meydanda görülen çınar ağacının en yakın akrabası kim dersiniz? Hindistan ve Çin'e özgü kutsal nilüfer çiçeğinin İngiltere'deki çınar ağacıyla hısım olması bir hayli garip değil mi? Güller, ısırgan otuyla akraba çıkıyor.


Araştırma ekibinden Dr.Mark Chase, ‘‘Özellikle Almanya'dan bilim adamları başka yöntemlerle bu sonuçları değiştirmeye çalıştılar, ancak bitkilerin akrabalıklarına dair yeni gerçekleri silemediler. Bundan sonraki en önemli mesele bu değişimin nedenini keşfetmek’’ diyor. Botanik sürprizlere bilim çevreleri de açıklama getiremiyor. Şimdiye kadar Linnaeus'un sınıflandırması esas alınır ve bitkiler dış görünümlerine göre akraba ilan edilirdi. Birbirine çok benzeyen bitkiler mutlaka aynı kökenden, aynı aileden geliyordu. Botanikçinin çıplak gözle tespitiyle aileler ve gruplar belirlenirdi.


Yaklaşık 10 yıl önce genetik bilimi her alanda sırları ele vermeye başladı. Suçlular, kimliğinin gizli kalmasını isteyen babalar genetik sayesinde belirlendi. Botanikçiler de 1993'te bir gen seçtiler ve 500 bitkide kıyasladılar. Sonuç şaşırtıcı olunca araştırma iki genle, daha sonra üç genle denendi ve değişmedi. Genetik yapı taşları olan DNA, çıplak gözle gözlemlerden çok daha farklı tablolar ortaya koyuyordu. Bitkiler aleminin yaklaşık 462 ailesinin ilişkileri bilinen gözlemlerden çok daha karmaşık ve esrarengizdi.


Bu veriler yeni gıdalar, doğal ilaç araştırmaları açısından pek kıymetli. Bir bitkinin kanserle mücadelede etkin olduğu kanıtlanırsa, en yakın akrabaları da şifa dağıtabilir, hatta daha yararlı, benzer kimyasallar sağlayabilir. Örneğin topraktaki azotu dengeleyen ve azotlu gübrelere gerek bırakmayan fasulye ailesinin ve diğer baklagillerin tüm yakın akrabaları belirlenirse hem doğa hem insanoğlu için çok hayırlı olur.


Uzmanların bir de uyarısı var. Aman zaman kaybetmeyelim ve canlılar, bunlar arasındaki bağları daha hızlı keşfedelim. Lahana ve papaya akrabalığı önemli bir tespit, ama bioçeşitlilik zamanla yarışıyor. Çünkü önümüzdeki 25 yıl içinde yeryüzündeki yaklaşık 13 milyon türün yüzde 10'unun yok olacağı tahmin ediliyor.
Kadınlar Kansere iyi gelen bitkiler hakkinda aciklamalar Kansere iyi gelen bitkiler konusunda bilgiler.
Vejeteryanımsı bişe olucaksın kanserden kurtulmak için demek ki Smile Allah razı olsun ne güzel bilgiler sunuosun bize Smile