:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: İclal Aydın*Yarın Gelecekmiş Gibi
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Ölüm hayatımıza ne kadar çok değiyor. Ölecek gibi oluyoruz, öleceğimizi bilsek yapmıyoruz, ölmez sağ kalırsak yapıyoruz; ölüm kalım meselesi her şey! O kadar yakın yaşıyoruz ki kanıksamışız varlığını, aramızda olduğunu unutmuşuz...

Ani gelen ölümlere bir türlü inanamayarak tepki veriyoruz. Karşıdan gelen araç aniden çarpıyor ölenimize, hiçbir şeyi yokken aniden göçüveriyor gidenimiz.

Ölüm sinsi, ani hareket ediyor! Ölüm sonsuza dek var olmak konusunda deneyimli! Beklenmedik bir anda, hazırlıksız yakalandığımız ölümler yakıp yıkıyor, her ölüm erken ölüm oluyor. Ölmeden önce okunması gereken kitaplar, gidilmesi gereken yerler vs vs. Hep isteniyor da, çoğunlukla olmuyor. Ama ölenin ardından “Öleceğini biliyormuş gibi” denmiyor mu? İşte o biraz sıkıyor! Sanki hepimiz öleceğimizi bilmiyoruz...

***

İnsan denen canlı öleceğini bilerek yaşıyor. Ama yaşadığının kıymetini bilmiyor. Aslında yaşadığımız hayattan aldığımız zevkle ilgili en büyük sorun bu: Sonsuza kadar yaşayacakmışız gibi davranıyoruz, öleceğimizi bile bile. Yarın nerede olacağımız belli değilken erteliyoruz özür dilemeyi, pişmanlıklardan bahsetmeyi, “seni seviyorum” ya da “beni kırdın aslında...” demeyi! Sonra henüz söyleyeceklerimiz bitmemişken aniden gidiveriyor bizi dinlemeyenler, aniden dilimizin ucunda “başınız sağ olsun” dilekleri. Aniden son anlarında yaptıkları, onu en son görenler, en son ne dediği... En son ben ne zaman gördüm, ne zaman internet aracılığıyla filan değil de yüz yüze hatırını sordum diye düşünmeler. “O kadar hayat doluydu ki” cümleleri aralıksız akan gözyaşlarının yerini aldığında ölenin yakınlarının yanından ayrılırken ölümü bir kenarda bıraktığımızı sanıp yine, biteceğini bildiğimiz hayatın içine dalmalar. Kimsenin yanında götüremediği şeyleri edinebilmek için çabalar, yarın yok olma ihtimalimizi ölçemezken içinde salındığımız “biraz daha” ile ilgi ihtiraslar. Yaşamak dediğimiz gailenin anlamsızlığını kavramak için ölmeye yakın durmak zorunda kalmalar...

***

“Yarın ölecekmişim gibi sev beni” diyen bir şarkı var, kimin söylediğini hatırlamıyorum... Ancak böyle ölüme yakınken ihtiyacımızı derinden ifade edebildiğimize siz de şaşırmıyor musunuz? “Yemezsen ölümü gör,” diyerek ısrar edişimize filan. “Öldüm yorgunluktan” demeden kimi inandırabilirsiniz çok yorulduğunuza? Hiçbir şeyin gerçek tadını ölüme yakın durmadan anlayamaz, anlatamayız...

Okudukça aklınıza gelen diğerleri gibi birçok deyim ‘ölüm‘lü dilimizde. Biz de ölümlüyüz. O zaman neden ‘aniden‘ geliyor bu kadar ölüm? Neden hâlâ şaşırtıyor, binlerce yıldır? Yollarda, umulmadık hastalıklarda, hatta bir hayat daha katarken dünyaya; üç gün yataktan sonra ya da. Herkes ölmüyor mu? Öyleyse neden hâlâ hiç ölmeyecekmişiz gibi çalışıp yarın ölecekmişiz gibi yaşamıyoruz?

11/12/2010