:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Sığamadım Yüreğine...
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2 3 4
Kırgın düşlerimden uzak, kırgın kalbimi avutamıyorum artık sevgili. Her yeni gelen gün bir başka kırgınlığa gebe. Ve ben her yeni gelen günle bir parçamı daha kaybediyorum...

Canım yanıyor sevgili... Göğsümün tam orta yerindeki sızıya dayanamıyorum. Bu sen kokan, tadı tuzu sen olan oda, her bir sokağı ve caddesiyle, adı sen olan bu şehir dar geliyor bana.. Sığamıyorum hiçbir yere... Tıpkı yüreğine sığamadım gibi...


Senin için herşey olmayı beklerken, hiçbir şeyin olmanın verdiği dayanılmaz acıyı, hafifletmiyor hayata baktığım pencereden yüzüme iliştirmeye çalıştığım çocuksu tebessüm.



Sensiz geçen her yarım günde, bana seni seviyorum derken, gitmem için aralık bıraktığın kapıya yaklaştım adım adım. Kapının önüne geldiğimde ise.. Durdum sevgili.. Öylece.. sessizce... şizofrence... Kal demeni bekledim.. Çaresizlikten yitip giden çocuksu ruhum içinde binlerce dua ederek... Ellerimi yüzüme sürüşümün ardından amin deyişim kadar kısa bir andı.... Belki de asırlar süren bir bekleyişti... Kal demeni bekledim orda.. Kal deseydin kalırdım... demedin oysa...



Kaç kez vazgeç dedi bu yürek, kaç kez yok olmak istedi... Oysa ne coşku doluydu yüreklerimiz
başlarken yeni bir hayata... Gecelerimizi de, gündüzlerimizi de adamaya hazırdık birbirimize...
Koşulsuz, içten ve sımsıcaktı duygularımız.. Her yeni gelen günü alarak yarından, mutluluklar içinde teslim edecektik düne.. Dünden bugüne... Ne değişti peki sevgili.



Hüzünbaz akşamlardan arta kalan demlenmiş acılardan sıyrılarak, çaresizlik tavındaki İçi dışı sen olan yüreğime bir çıkar yol bulmak adına... Sevgi dilendim senden... Olur olmaz zamanların olmaz bir çağrısıydı bu benden sana... Mağrur bir beste olamadım belki senin için... Ama kırık bir nota oldum sonuçta mızrabın ucunda takılı kalan.


Şimdi gitmek zamanı.... Sen de tüm ürkekliğinle, tüm hatalarınla, tüm eksiklerinle, tüm haklı gördüğün yanlarınla başbaşasın şimdi... Çünkü sevgili seni sevmek, özgür bırakmaya razı olmaktı..

Yine de... Senden gelen herşeyi...
Acıyı.. ve kederi... ve hüznü... ve gözyaşını...
Sırf senden diye... sırf sen diye...
Aldım kabul ettim sevgili...
Eyvallah...
Bilmezsin sen:yıldızlar kayardı her gece saçlarıma!kimseler görsün
istemezdim düşlerimde sabahladığını...O yüzden en büyük korkum olurdu talan
edilmesi düşlerimin, çaresiz kalmışlığım olurdu yalnızlığım,
kimsesizliğim...
Yıkılmaya yüz tutmuş köprülerden geçerdi en ağır sevdalarım. hep
içimde yıkılma korkusu, hep göçük altında sessiz çığlıklarım olurdu en sesli
sevdalarım.İçimde kopanlar ruhumun iç gıcırdatan yalnızlığı değildi, bunca
ağırlığı göğüslemiş olmanın yorgunluğu vardı üzerimde.Sesli sevdalarımın
sessiz çığlıkları tırmalar kulaklarımı, can yakar her seferinde külleri
uçuşmayan.Geceler örtemiyor içimdeki yangının dışa vuran anlamsızlığını.Hep
yüzükoyun sevdalarda buluyorum kendimi, o yüzden sıkıştırıyor göğüs kafesim,
sımsıcak ellerime susamış yüreğimi...
Darmadağın oluyorum düşlerime daldığında, hiç birşey oluyorum
yanında, yokluğundaysa herşey...
Sevgiler büyütüyorum içimde sana, en büyük sevdamdan daha büyük kalıyorsun
yanımda, hep biraz daha fazla aşk, hep biraz daha fazla yoğunluk var mayanda
ve tututluyorum ben sana aşkın en koyu kıvamında.Sen bilmezsin!Ya
dipteyimdir yada tavan yapar sevgilerim, o yüzden çok ses çıkartır aşklarım,
yüksekliği kadar sancılıdır benim sevdalarım ki seni paylaşmak yine de acı
veriyor bana;doğan güneşle, saçlarına değen rüzgarla, dudaklarına değen bir
fincanla, belkide yalnızlığınla!
Kim bilir? Anlamsız kuru gürültüler büyütüyorumdur sevdana dair,
anlamsız şarkılar besteliyorum, şiirler yazıyorum sana, en büyük en ateşli
sevdama...
Hasretler zorluyor yalnızlığımı dayanamıyorum, o yüzden geliyorum
bak;üzerimde en süslü sevgilerim var, en can alıcı hasretlerim, sana
biriktirdiğim milyonlarca öpücüklerim...
Bekle beni çok yakınındayım, uzat elini sol tarafına ve dinle;
duydukların,sana koşan ayak seslerim..
BİLMELİSİN DİYE YAZDIM EN SESLİ SEVDAMSIN BENİM....
Bir yasaktan ibaretsin kaç zamandır çiğneyemediğim ve adına suç demişim seni düşünmenin, işlemişim şehrin en derinlerine bir çığlık gibi...
Bir yasak özlemine,
bir yasak hayaline,
bir yasak da düşlerime düşen gözlerine...

İşte böyle sarmaş dolaş yasaklarla ulaşabilmek isterken sensizliğe mızmız bir oyunbozan olan yanım kabarır ara sıra, engelleyemediğim kuralsızlığımdan sızar, köreltemediğim merhametimle çakışır, duygusal zaaflarımdan yararlanırsın.
Sen de bilirsin özlemlerin yasakları delik deşik ettiğini, bilirsin o oyunbozan yanımın en ayyuka çıktığı zamanları ve uygulayabildiğim en katı yasağın yasaklara koyduğum yasaklar olduğunu.

Akşamları tok karnına aldığım iki tablet "sen" yerine yeni bir aşkı antibiyotik niyetine yutmak gelirken içimden yasaklarımı anımsıyorum birden, öyle ya en öncelikli yasağımı sevdalara koymuştum ben.

Bir yasaktan ibaretsin kaç zamandır delemediğim ve adına suç demişim en kuytu köşelerde hayalinle sevişmelerin. Zaten sen bütünüyle yasaksın bana da, benim yasaklarım senin sınırını aşanlara.
Bir yasak sen kokan nefesime,
bir yasak seni anan dudaklarıma,
bir yasak da tüm tonlarında yansıdığın gözlerime.

Yasak seni sevmek,
yasak düşünmek,
yasak ismini anmak ve düşlerime düşmemen için uykuya dalmak.

Bu şehirde tek başına yürümek sensizliğe,
kaldırımlarına yasak, sokaklarına yasak, denizine yasak...
Kararlıyım hiç olmadığı kadar,

ya sen yasaksın bu şehir ile bana,
ya bu şehir ile bu can bana yasak!
öLüm tek bir hece; peki senLi bir hayat kac cümLe eder ?

Bu gece bir başka üşümekte gözlerim... Ellerim Ankara kadar soğuk nedense.. Gözlerimde sonbahar telaşı. Sanki yoksun.. Sanki seni ölüme gelin etmişim gibi suskun duvarlar. Mıh gibi çakılı gözlerim boşluğa. Sanki yüreğim yok yerinde.. Sanki damarlarımdan çekilmiş tüm hayat emarelerim. Neden bu kadar üşümekteyim ey kalbim neden ? Oysa seni tanıyalı, oysa seni yaşayalı birkaç seneyi geçmedi ki. Nasıl bu kadar içimdesin, nasıl bu kadar ben kadar yakın olabilirsin bana ? Ey kalbim, cevap versene. Sen ki her satırı kitap olan adamsın. Sana el gibi duran Ankara gibi sus emi. Gerçi susma sırası bu sefer sende. Konuşan, seni sana anlatan ben olacağım. Bak soyundum hüzünlerimi. Dudakların kadar çıplak yüreğim. Kapamaya çalışma cümlelerimi. Susturmaya yeltenme. Bu gece kusacağım içimdeki tüm hasretlikleri. Bu gece senin omuzlarında uyumak yok ya kalbim, tüm suskunlukları sökeceğim köklerinde. Harf harf kanayacağım gözyaşlarımın ayak ucunda. Utanmayacağım ıslaklığımdan. Asacağım yalnızlığımı, bu gece sana koşacağım..Sakın beni durdurmaya kalkma. Bir kere yakmışken tüm gemileri, seni koca başkente yar etmem. Anlıyor musun beni ey kalbim ? Seni sisli ve bir o kadar soğuk Ankara’ ya emanet edemem.
Ey kaLbim...
Ben ki yıllarca hüzne yataklık ettim yüreğimin iç kesitlerinde. Yüzümde bir hayat gülümserken, içimdeki fırtınalarla savaştım. Tetiğin soğukluğuna inat dayadım dudaklarımı hayata. Tekil bir yalnızlığın içinde çoğunluğumu kaybettim. Kendi içimde azınlık kaldım ama asla yüreğimin en dibindeki umuda hançer çekmedim. Kendimi öldürmekte itham edildim imanı sadece iki dudak arasında sanan sofralarda. Yüreğimin vurduğu gölgelere bakılıp kaç kez yalnızlık hükmü giydirildi bu yüreğe. Kaç kez soyadımın gölgesine vuruldu çıplaklığım..İzole edildim tüm sıfatlarımdan. Hani ilk zamanlarda sırtın okşanır, ilgi alaka eksik olmaz ya hani..Ben ki bindiğim banliyönün son vagonunda kendime içime terk edildim. İç çekişmelerimin nüksettiği kaslarımın güçsüzlüğüne inat biletsiz bırakıldım iki kişilik zannettiğim hayat safında. Oysa hayata saf tutan da bendim, hayata umudu giydiren de..Tek kişilikken bile tüm role koşan bendim. Ama pes etmedim. Hiçbir zaman sırtımı dönmedim kendime.

0Gün geldi gölgemi bile aydınlatmaktan yoksun ışıkta büyüttüm filizlerimi. Gün geldi muktedir olamadığım fırtınalarda yürüdüm ağlaya ağlaya. Ama asla yüzümü ölüme geçirmedim. Hani hep kendine “ yarım cümlelik adam “ derdin ya.. Bırak bu süslü sıfatları. Kalk uzandığın ölüm yatağından..Kalk diyorum sana. Ankara’nın soğuğunda buz keser ellerini. Doğrul yerinden.Sadece dualarımla uğurlayabildiğim seni sağ- salim istiyorum. Neden bu kadar ölmeye heveslisin sen ey kalbim ?
Ey hayat...
Çıkar üzerindeki ölümün ziynet eşyalarını. Boz tövbelerini. Biliyorum kızımız seni çağırmakta. Gitme ne olur. Beni hayatsız bırakma çatısız duraklarda. İzmarit kokusu bilmez ellerime diktirme kefenlerini. Kurak bir şehre bırakma beni. Susuzluğumu al , tüm denizlerimi iç, bitir ama gitme. Senin yüreğin varken hiç kurak olur mu gözlerim. Sen mevcutken hiç yoklama yapar mı ölüm ?. Gitme, kulak verme Azrail’e. Seninle konuşabilmek için uzattığım mesafelerin hatrına öpme vuslat çeşmesini. Gidersen, teğet geçerim tüm yolları. Dudaklarımı mezarına dayar, pusarım gölge boyuna. Bir imla bozukluğu mesafesinde bir yer edinirim ayak ucunda. Büzülürüm kemiklerine, susarım musalla çığlığında. Ama gitme ey hayat, gitme..Uzat ellerini bana. Hayat olsun ellerin..

Ey dudakLarımdan döküLen en büyük dua..
Kahraman mı olmak istersin baş yapıtlara ? Yoksa ardından sayfa sayfa “ yazarımızı kaybettik“ yorumları mı ? Susmasana ey dudaklarımdan dökülen en büyük dua. Yetmiyor mu yüreğimdeki yerin ?. Yetmiyor mu sana biçtiğim onca sıfat ? Sen ki hayatsın bende.. Sen ki yüreğimin birinci sayfasındasın.. Eşlik ettiğimiz şarkılar yarım kalmasın. Beraberce el açtığımız dualar boş dönmesin. Dön diyorum gittiğin yerden.

Çentik atacağın başka duvar kalmadı odanda. Hem bilmez misin benim ellerim umut kokar, gözlerim ise hayat. Morg sessizliğini yaşatma bana. İmlasız bırakma hayatın bir ucunda. Seninle yeşerttiğim sabır filizimi neştere vurdurtma. Dön ey kalbim, Gittiğin yol, uzandığın el bana değil bilesin. Dizme boğazıma gözyaşlarımın sessizliğini. Baş aşağıya eğdirme ellerinle doğrultuğun bu yüreği. Giydirme beni annenin kendi için aldığı beyaz kefenlerin içine. Gitme ey kalbim gitme. Uzat ellerini bana. Verme yüreğini ey hayat.. Sığın gögüs kafesi sıcaklığıma..Gitme diyorum sana. Gitme… Amin diye biten dualarımı, tüm haklarım“ helal olsun “ matemine çevirme..

Ey kalbim…
Ey hayat…
Ey dudaklarımdan dökülen en büyük dua / Sana söyleyeceklerimi söyledim..
Gitme diyorum sadece..
Dinle beni ey koca başkent..
Ey dizlerimi üşüten kent..
Özür dilerim ama sevdiğimi sana yar etmeyeceğim..
Sana yarimi bırakmayacağım.
Ölüm olup çiğsen de,
Yarimi tek bir gece bile soğuk morglarında uyutmayacağım..
Söz verdim bir kere..
Sevdiğimi sana gelin etmeyeceğim…

Özür dilerim Ankara. Dualarım kabul oldu…
Sevdiğimin elleri hayat kokuyor, morg değil….

“ Ölüm / Tek bir hece sadece..
Oysa senli bir hayat cümle eder sevgili..
Saymayı denedim ama sayamadım…
Sen yaşa yeter ki..
Ben sana hep hayat derim sevgili…
“ Ey kalbim “ seni çok özledim..
Eskiden küçük bir tebessüm beni mutlu etmeye yeterdi..
Her şey öyle çok değişmiş ki
Ne ben bir tebessüm görüyorum, nede artık tebessümler beni mutlu ediyor..

Artık gülümsemeler canımı yakıyor, bakışlar kalbimi sızlatıyor..
Nasıl geldim bu hale bilmiyorum...
Yaptığım yolculuklar mı yanlıştı yoksa,
Yoksa gönlümün kapısından içeri aldığım insanlar mı yanlıştı..
" Sen varken gücüm olurdu zaman akmadan dururdu hatırlasana... "

Bana huzur veren şeyler artık canımı alıyor..
Beni mutlu eden şeyler artık canımı yakıyor..
Benim güçlü olmamı sağlayan şeyler artık beni yerden yere vuruyor..

Hiç bir tesellinin faydası yok artık..
Kim ne yaparsa yapsın geçmişimden gelenlere yüreğimin kapılarını aralayamıyorum...

Bir anda yok ediyorum içimdeki her şeyi..
Öldürüyorum o eski beni ve ona ait her şeyi...
" Simdi eskiye döner mi dönse de buna değer mi cevaplasana... "
Gidebilirsiniz hayatımdan..

Belki de çoktan gitmişsiniz...
Yinede ;
Uzak durun benden kimseyi istemiyorum, canımı yakamayacak hiçbir canlı...
Yaralarımı zorda olsa saracağım kanını donduracağım yeter bu kadar kan kaybı..
" Artık Ben Vazgeçtim Yalnızlığı Seçtim Her şey Bitti Anlasana Dokunma Bana..Dokunma Bana !!!! "

Varsa adam gibi yürekten değer verecek buyursun girsin yüreğime..
Varsa diliyle değil her şeyiyle yanımda olacak,Benimde içten gülebileceğimi gösterecek biri...
Özgür bırakıyorum yüreğimi, düşüncelerimi ve benliğimi..
Kaç kez vazgeç dedi bu yürek, kaç kez yok olmak istedi... Oysa ne coşku doluydu yüreklerimiz
başlarken yeni bir hayata... Gecelerimizi de, gündüzlerimizi de adamaya hazırdık birbirimize...
Koşulsuz, içten ve sımsıcaktı duygularımız.. Her yeni gelen günü alarak yarından, mutluluklar içinde teslim edecektik düne.. Dünden bugüne... Ne değişti peki sevgili.
Sadece bir sese hasret kalmakmı........
Hiç sevmedim kimseyi senin kadar....
Yüreğim yanmadı hiç bu kadar..."


Bir el bazen neleri ayakta tutabiliyor hiç
düşündünüz mü ve neleri yıkabiliyor tek başına ?
Bir eli tutmak bir insanı hayata bağlamakla eş
değerde olabiliyorsa eğer bunun adı aşktır. Böyle
bir eli tutmak hayatı bulmaktır belki de....

Hiç sevmedim seni sevdiğim kadar dersin birine ve
sonra onun arkasına dönüp gitmesini izlemek ne
zordur. Bir eliyle hayata bağlamak bir eliyle o
verdiği hayatı geri almak gibi... Bazen mecburu
ayrılıklar mecburi acılar yaratır. Bile bile
kapıyı aralık bırakırsın ve tüm yalnızlığın ve
hüznün içeri dolmasına izin verirsin. Buna rağmen
aklının bir köşesinde sonsuzluk vardır. Bitmedik ,
bitemez , bitmeyecek... Bir ömrü bir aşka
adamaktır bu belki ve elbette yürek ister
ayrıysan. Dönüş yolları geçilemeyecek kadar darsa
bile bir umut koyup sol yanına beklersin hayatının
ışığının o derin karanlıktan gelmesini. Zaman
geçtikçe göremez olursun hiçbir şeyi gözlerinin
buğusundan ve kalbinin karanlığından... Beklemek
zordur eğer beklenen kalbinden çok uzakta ise...

"Çok yalnızım, seninle bir yarım...


Eğer elindeyse ne olur çal kapımı,
Eğer yüreğindeysem ne olur sil göz yaşımı.."


Bir hayatı kaybetmek bir elin sıcaklığını
kaybetmekle eş değerse işte bu aşktır. Böyle bir
eli kaybetmek ölmeden ölmektir. Ruhunu o sıcaklığa
terk edersin o el senden uzaklaşırken. Ruhsuz bir
beden ölmekten beterdir...

Ne kadar umut edersen et korkular rahat bırakmaz
aklını ve umudunu köreltir sonsuz telaşların o
bekleyişte. İsyanın yükselir bastıramazsın
çektiğin yalnızlığın en acımasız yanı canını
yakmaya başlayınca. Tanrıya yalvarırsın son bir
şans diye gerçekleşmeyeceğini bildiğin halde.
Umudun ve benliğin avuçlarının arasından akıp
gider. Ruhsuz, umutsuz ve benliksiz kalırsın bir
başına. Zaman acımasızlaşır ağladıkça.

"Gel... Korkuyorum... Nefes alamıyorum. Eğer hala
dudaklarında ismim varsa gel... Sıcaklığın olmadan
tutunamıyorum..."


Hatanın üstüne hata ekleyerek yaşıyoruz. Bile bile
kaçırdık belki de o treni. Beklemek için çok geç ,
vazgeçmek içinse çok erken. Bir ömre bedelse bile
geç kalınmış bir mutluluktan vazgeçmiyorum.
Verilen sözler unutulmamalı, ben unutmadım...

"Eğer elindeyse ne olur çal kapımı,
Eğer yüreğindeysem ne olur sil gözyaşımı..
Sevgiler büyütüyorum içimde sana, en büyük sevdamdan daha büyük kalıyorsun
yanımda, hep biraz daha fazla aşk, hep biraz daha fazla yoğunluk var mayanda

ve tututluyorum ben sana aşkın en koyu kıvamında

Sevdalar gönülde yaşanır,çıkarsızca,hoyratça,karşılıksız,süslü kekelimelerde yaşananın ismini siz koyun,sevdaya hakaret içermesin...
Hiç beklenmedik bir zamanda çaldın yüreğimin kapısını..Neydin sen,kimdin,nerelerdeydin?Hangi acılı sevdadan kalan yaraları sarıp gelmiştin,beni sarmak için?Bilmiyordum.Dağlara,yıldızlara bakarken;ezgilerin kulağımdaki her çınlayışında aklıma gelen bir yabancıydın.Görmediğim,bilmediğim,tanımadığım...



Aklımı karıştırmak için hayatın yaptığı şakalardan biri sandım önce zamansız gelişini.Aldırmadım;hayatın karmaşası içinde figüranlığımı yapmak için uyanıyordum güne hala.Birden;sadece masallarda olur sandığım oku fırlattın sol tarafımda bir yere..Şaşırdım,donakaldım..




Doğru muydu,yanlış mıydı?Aynı dikenli yolda yürüyebilir miydik birlikte,aynı yağmur ikimizi de ıslatabilir miydi,ıslanabilir miydik aynı yağmurda bilmiyordum..Bilsem de faydası yoktu zaten,ok yaydan çıkmış ve çoktan geleceği yeri bulmuştu..




Güneş bambaşka doğuyordu artık,bambaşkaydı yüreğimdeki sıcaklık; güneşinkisine yakın..Sen bu dünyada olduğun için ve ben bundan haberdar olduğum için;her sabah gülümsüyorum güneşe,teşekkür ediyorum.




Geceyi de unutmadım tabii.Ayı,yıldızı hasretimizin ortağı yaptım.Sana olan özlemimi haykırıyorum gecenin geç vakitlerinde onlara.Bir düşünsene,başımızı kaldırdığımızda aynı göğe bakıyor,aynı güneşi paylaşıyoruz..Hoşgeldin yabancı !
Ama yine de ve her şeye rağmen, vazgeçmelerin vazgeçtiği anda beklemekten vazgeçmemek güzel..

Ümidimiz olmasa nasıl yaşardık ki?

Not:Yazıya eşlik eden kırmızı bölümler Neslihandan dinlenmeli..

Teşekkür ederim acemhe..
Sayfalar: 1 2 3 4