:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Oysa Ben Senden Bir Bardak Su İstedim, Akdeniz Değil
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2 3
2vn3xqg.png




Kent suskun… ve istasyonlar ayrılık için var bu şehirde
İmlası bozuk, üşümüş ve kirli bir çocuk olurum seni düşünürken
Ömrüme iliştirdiğim martı leşleri yamalı bir geçmişi oynar
İmtihanlar ve intiharlar üzerine kurulu hayatlardan gecenin en serseri yanını alırım günceme ..



Durup durup şiirler yazmak yoluna
Yeni bir yaşam biçimim oldu son günlerde
Kendimi sende kalabalık buluşum belki de bundan
Her gece yorganımın altında sakladığım kırlangıç sürüleriyle geliyorum sana
Sen uykudayken ..
Babam her gece ölüyor şimdilerde
Annem nihavent bir çığlık oluyor



[SIZE=4]“Bana en çok sensizlik koyuyor…” [/SIZE]


Sonra Babil’in asma bahçelerine asıyorum kendimi
uyanmak için..
Eski bir aşkını anlatıyorken bana
Konuştuklarından yapılma bir sessizlik oluyor ağzım
Kaç kez kanıyorum bir bilsen…(ya da hiç bilmesen)
Sesinin ardında yüzün sessiz bir tabanca gibi duruyor
Kendimi kötü kurulmuş bir cümle sanıyorum
Gece yüklü bir kamyon uykularımı solluyor


but1556411118711lc4.gif


Yastığının altında yalnızlığın var biliyorum

Oysa ben senden bir bardak su istedim,
Akdeniz değil ...
Son yalnızı benimdir bu kentin
İstanbul arkamdan gelir
Ey hüznü yüzünde gülücük diye taşıyan kız
Hep kendine mi saklarsın çocukluğunu ..


Ağzıma bir bulut bulaşsa da yokluğundan yapılmış
Kayadan seken kurşun
En serseri yanımız olur kimi zaman
Ve ben hep kendimi terk ederim senden
Her katilin aşkı ,
Her aşkın katili ,
Bir öncekinin faili ,
Hep ben olurum
Hep ben ölürüm


hpkendi.png



İçime uzanan koridorların ortasından hep gülerdin beni görünce

Bense sana hep geç kalırdım
Sona kalırdım,
Sonra kanardım…


Yağmurlarla inseydin içime
İçim senden yanaydı
Yüzümdeki işgaller senden karaydı
Seni sevmek en gizli ağlama biçimimdi
Sana yazacaklarım sil sil bitmezdi


“Ve ben;
sende hiçbir şeydim
sen bende her şeyken…”


Canım yastığının altında biriktirdiğin yalnızlıklarım
Kendine varlaşıp bana yoklaşan biri yapar seni
Ve ne kadar kaçsan o kadar yakınsındır aslında kendine
Geciken sevdalar yıkık kentlere benzer bilirsin
Ve sevgisizlik alır bir gün seni benden


“İşte bu yüzden;
Sen hep sevil …
Hep sevil …
Sevil … ”
içimdeki onca kaLabaLığa rağmen yaLnızım
...
Meğer ne çokmuşsun bende Sen gittiğini sandın değiL mi?

Ben de öyle sanmıştım
Ama hayır
Her şeyinle kalmışsın, giden sadece bedenin olmuş Ruhun bende kalmış, gözlerin bende
Hasretin bende kalmış, özlemin bende Sen bende kalmışsın,
ben yalnızlığın içinde

Gözlerinin karasında şimdi gecelerim
Susuşlarının sessizliğinde hayallerim Sessiz çığlıklar biriktiriyor yüreğim
Yağmura inat akıyor gözyaşlarım
Engel olamıyorum, engel olmak istemiyorum Yüreğimdeki bulutların resmidir onlar Onlar katıksız bir sevdanın isimsiz şahitleridir
Dokunamam ki onlara Onlar, bana senden tek hatıra

Yağmur yağıyor bugün yine Yüreğimin en kuytu köşelerine vuruyor damlaları
Sen de böyle bir günde gitmiştin
Yine yağmur yağıyordu, yağmura karışıyordu gözyaşlarım
Sen anlamıyordun sevgili Yüreğimden akanları yağmur sanıyordun Bir sevda daha yağmura karışıyordu ve damla damla eriyordu aşk
Gözlerimizin önünde bir bitiş sahneleniyordu ve son perdeyi oynuyorduk ikimiz
Peki ama neden bu kadar zordu "HoşçakaL" demek
[SIZE=4]?
[/SIZE]Zordu ; çünkü senden sonra "Hoşça" kalmak mümkün müydü sevgili, mümkün müydü?



Sen yüreğimde, yüreğim avuçlarımda şimdi Yaşanmamış zamanlar, can çekişen umutlar kaldı bu sevdadan geriye
Şimdi gitmelerin ve bitmelerin mevsimi
Yüreğimi alıp gidiyorum ben deYalnızlığımı da yoldaş yapıyorum kendime
Nereye mi?
Yağmurların hiç durmadan yağdığı en uzak sahiller Belki , belki oralarda, bu sevdanın şahitleri, yağmura anlatırlar sevdamı, benim sana anLatamadıkLarımı.
24llugw.jpg


Elimde kalem senli birşeyler yazmak isterken, hani küçüklüğümüzde defter kenarlarına yaptığımız süsler vardır ya, onlarla dolduruyorum kağıdın her yanını…

" SEN BİR YERLERDE BEN BİR ŞEHİRDE AKŞAM OLUNCA BENİ HATIRLA!…"

Seninle konuşur gibi konuşmak istiyorum kağıtla…

Ama olmuyor cümlelerim kenar süslerinin arasında asılı kalıyor!…

Aklımdan deli fikirler geçiyor, sonra kendi düşüncelerime oturup kendim gülüyorum, yok olmaz diye…

O en sevdiğim hayaline, bakıyor, bakıyor, sonra susuyorum!!!…

Ben senin , ruhunu özlüyorum, bunu bal gibi biliyorum!… Cümlelerini, paragraflarını, onlara kattığın manayı seviyorum, bunu ben bal gibi biliyorum ama kimbilir sen bilmiyorsun?…

Aklıma yolculuklar geliyor, yolun sana varacağını bildiğimden iptal ediyorum tüm biletleri…

Korkuyorum, geldiğim de, seni gördüğüm de, içimdeki seni bulamıyacağımdan çok korkuyorum İNAN!… Yokluğun da, içimde büyüyen sen, sana benziyor mu, kestiremediğimden çok korkuyorum!!!…

Bir kartalın ki kadar keskin bakışların, bakıyor mu başkalarına?…


Düşüncesi bile kanımı donduruyor, iliklerime kadar üşüyorum, O AN!!!…

Seni düşünmeye başlayınca, hani derler ya, kelimenin tam anlamıyla çin işkencesi yapıyorum kendime, olabileceklerin en acısını düşünerek!…

Sonra durup düşünüp içime düşürdüğüm yangınlara, yine kendim su serpiyorum…

Hayalinle, hasretimin sınırlarını ölçüyorum!!!

Öyle bir an gelecek ki, hasretimin sınırı bulunduğum şehrin sınırlarını aşacak, yolculukları göze alıp sana koşacağım!!!
borcumlv9yj3.jpg


Kapatıp gözlerimi sensizliği yazıyorum ezberden gökler sağnak sağnak yalnızlık yağdırırken üstüme ben içimde bulutlar biriktiriyorum müzmin kavgalarıma... Sana kavgalar büyütüyorum İstanbul boşalan sevda sokaklarında... Sana kahırlar biriktiriyorum İstanbul bir ah'la devriliyor üstüme hasret kentleri... Çilesi hayat olan bir cezayı çekiyorum müebbet söylesene ne zaman çıkar af ölüme? Sana bestelediğim şarkılar hala hüzzam içimi döktüğüm denizler hala hırçın...
Her gece yastığıma biriken gözyaşlarımı "bu son yağmurumdu yokluğunun çorak toprağına rahmet diye inen" diyerek doğan güneşe asarken bedbin bir kahır oluyor umut... Son kez bakar gibi baksam da sokaklarına biliyorum yeniden yazılacak kaderim yollarına...

Şimdi cümle cümle yokluğunu yazıyorum kahırdan pas tutmuş yüreğime... Yaramaz bir çocuk oluyor kalbim... Laf anlamıyor... Yoktan anlamıyor bir türlü... Lisanım lâl kalıyor adından başkasınakelimeler acıya çalıyor... Olmuyor sensiz... Sensizliğin ötesi bensizliğe çıkıyor!
Silindi hafızamdan artık seni olmayan cümleler... Sensizliğime inat senli cümleleri miğfer yapıyorum hayata... Kan kaybeden yaram "zaman" şimdilerde...
Şimdilerde;
küskün papatya kırılganlığıyla bakıyorum bahara boynu bükük kırgın zavallı... Anla ki; hala küskünüm yokluğuna... Anlaki hala kabuk bağlamadı yaran!! Oluk oluk kahır damlıyor yaralarımdandönüşü olmayan bir uçuruma sürükleniyor yokluğun...
Bilmiyorum şimdi hangi satıra gizlenir aşikar öfkeler? Ben öfkeden kalkan yumruklarda gizliyorum seni... Öyle yakışıyorki adın isyanıma... "Davam" diyorum sana... Kavgama en çok yakışansın sen... Acıyı AŞK diye kalbime hapsedensin... Bu yüzdendir sevdanı dava yapışım bu yüzdendir davamın kavgalarında kalbimden dağlanışım!!!
Bahar geldi diyor pencereye konan kuşlar... Oysa ben hala baharı bekliyorum... Bir gülüşün narin kıvrımında doğan güneşimi parlayan gözlerinde topladığım demet demet kır çiçeklerimi gülüşünle yeşeren umudumu bekliyorum... Dört yanım dört duvar dört yanım dört durak olmuş beklenen herşeye...
Yar! Ya gel şirinim ol sevdanı sal yüreğime yada git en güzel şiirim kal kalemimde... Yeterki bekletme umudumu hayatın buruk kelimelerinde..
Dört yanımı saran bu bekleyişlerimden alıp kendimi beklentisiz yarınlara adıyorum.. Saçma sapan bir hayatın orta yerinde içimdeki mahşer kalabalığında kaybolmamak adına dilsiz suskunluklar biçtim lisanıma... Sağır bir yalnızlık anlamsız sensizliğimle yaşadığımdan çok yaşlanıyorum... Aynalar neden bu kadar acımasız neden bu kadar gaddar? Çocuksu gülüşümü masum bakışımı silip attı yüzünden umursamazca... Oysa ben her sabah aynaya baktığımda çocuk gülüşlerimi biriktiriyordum yarınlarıma titiz bir itinayla... Oysa ben her sabah aynaya baktığımda gözlerimde biraz sen biriktiriyordum birgün gözlerimdeki boşluğu doldurman umuduyla... Şimdi gözüm sensizliğin yangınlarında yanıyor kör olurcasına... Bu sefer kötü yandım ateşle oynadım... Seyri firur etmenin zamanı geldi artık senin olmadığın bu içimden çekip gitmenin zamanı geldi.. .
La mekan gönlüme ansızın giren bu beklenmedik sende kim? Bil ki yaşanılası değildir ömrüm ömrüm yaşanmamışlıkların enkazıdır... Ömrüm hayali korkunç ütopyaların masum kurbanıdır... Demek geldin... Geldin de.. Yaşamı hayata teğet geçen bu ölüm kokan gönülde enkazımın ağır olduğunu hesaba katmadan mı geldin... Şimdi mekansızlığımamı gelişinin hesapsızlığınamı geldiğin gibi gidecek oluşunamı yanmalıyım? Şimdi bu gelişini yoksa gelmemişmi saymalıyım? Senli uykularımda cennet yeşili baharı görüyorum rüyalarımda gözlerimi emanet bırakıyorum gelmeyecek yarınlarıma uyusamda seni görüyorum uyansamda! Gelsemde uzaksın hayat denen zindanımda kalsamda!
Ey yar... Bu dünyada sen arafsın bana...
Şimdi verip aşkı aşksızlık yangınına gidiyorum sevdasız yamaçlara hayatla kardeş oldumya bütün aşklar haram bana...
Meleğimsin…

[url="http://imageshack.us/"]

meleimwv6.jpg[/url]

Benim melek sevgilim.
Canımın içi, sevgilerin en güzeli, sevdaların en büyügü…

Yine sana yazıyorum bugün…

Her zamanki gibi seni düşünüyorum, seni özlüyorum ve her an seni besliyorum içimde.

Bu nasıl aşktır diye kendime soruyorum.

İnsan bukadar severmi , bu kadar anımsarmı heran aynı gözleri …

Öyle seviyorum ki seni buna…

Her şey şahit!

Herkes şahit!

İstanbul bile…

İllede sen ol istiyorum heran yanımda, kollarımda,

Ellerin ellerimde,

Gözlerin gözlerimde…

Şimdi nasıl yazsamda sana olan sevgimi , aşkımı , özlemimi, dile getirsem.

Buna imkan yok biliyorum ama yinede yazmak; sana yazmak , seni yazmak istiyorum.

Seni öyle seviyorumki;

Akşam batan güneşin asaleti gibi,

Sessizce yağan yağmurun verdiği huzur gibi,

En yorgun oldugun anlarda yeşil bir ağacın dalında çıvıldasan bir kuş sesinin verdiği mutluluk gibi,

Esen karayel gibi,

Sevgi benim için ağızda değil yürekte olmalı kalpte olmalı.

Seni yüreğimle kalbimle seviyorum.
Gece tüm kasvetiyle çökerken şehre,tek birşeyi aradım dünyamı anlatmak için…ayaz gözlerini…
bakarken hayallere daldığım,yeri geldiğinde içlerinde kaybolduğum ayaz gözlerini…
kimseye bakmasın diye dualar ettiğim,bakarsa kör olsun dediğim…
zamanı geldi eridiğim,zamanı geldi bakarken üşüdüğüm…
ama hiç bir zaman vazgeçemediğim ayaz gözlerini aradım sadece…
ne güneş yetiyordu gündüzlerimi aydınlatmaya,ne gecelerime ay ve yıldızlar…
sadece o gözler,o ayaz gözlerdi tüm dünyamın ışığı…
gecelerin soğunda sığındığım bir ana kcağıydı onlar…
baktığım heryerde ışıl ışıl parlayan,bana yol gösteren ayaz gözlerini aradım…
yolları uzak eden,yolları yakın eden,,,gecemi gündüz,gündüzümü gece eden…
bakmaktan korktuğum,bakmadan yapamadığım ayaz gözlerini aradım…
sadece tek bir bakışına herşeyimi yoluna serdiğim…
ağlarken,bakarak güldüğüm…tüm mutlulukları bulduğum…
her karanlığıma ışık olan…bana güldüklerinde kahkahalar attığım ayaz gözlerini aradım…
hayat tüm çığlıklarını dinletrken bana,bakışında mutluluk şarkıları dinlediğim…
tüm kavramları unutmuşken,herşeyi baştan yazdıran,dünyamı yeniden kuran…
fırtınaların ortasında limansız bir gemi gibi savrulurken sığndığım…
uçurumun kenarında tuttuğum tek dal olan ayaz gözlerini aradım…
rüzgarlar kırarken dallarımı acımasızca…
kurumuş toprağıma tek damla yağmur düşmezken…
dünyamın güneşi solup gitmişken…
sadece ufuklarımda aradığım ayaz gözlerindi…
acımasız dünyada beni sarıp sarmalayan..
yaşadığım onca kedere,acıya rağmen azda olsa beni güldüren…
yitip giden yıllara inat bana geleceği düşündüren ayaz gözlerini aradım sadece…
kimselerde bulamadığım o tutkuyu,sıcaklığı bulduğum…
uğruna gitmeyeceğim yol,çekmeyeceğim cefa,tatmayacağım acı olmayan ayaz gözlerini aradım…
sen benim tutkumsun…
sen benim sevdğimsin ayaz gözlüm…
yıldızlar dizilse önüme…güneş ve ay diz çökse karşımda genede dönüp bakmam…
benim gözlerim seninle başladı görmeye…ayaz gözlerinden öğrendiler bakmayı…
bir gün kapanacaksa bu gözler,yaşadığım sürede tek duam ayaz gözlerine bakarak kapansınlar…
ayaz gözlerine bakmadan ölmek bile bana haram olsun…
Nasıl da çabucak bitiyor gün...
Günler...
Bir şey anlamadan...
Hissetmeden...
Uyanıyorum...
Beyaz bir gün...
Yatıyorum...
Alacakaranlık...
Sabah olsun diye uyuyorum...
Yatayım diye geceyi bekliyorum...
Dahası yok... Hep aynı...
Ne istediğimi...
Ne düşlediğimi...
Neye küstüğümü ben de bilmiyorum...
Ama küstüm...
Fena küstüm...
Beynimin içinde neler var?..
Neden bu kadar yalınım?..
Hiçbir türküye eşlik etmiyorum...
Niçin?..
Bilemiyorum...
Bir anlık tebessümlerimi de yitirdim...
Arkadaşlarım bir bir ana, baba oluyorlar...
Ben artık bir “oğul” da istemiyorum...
Adı “Deniz” olacaktı oysa...
Sımsıkı tutacaktı avuç içine ancak sığan parmağımı...
Sen kokacaktı...
Ben kokacaktı “Deniz”...
Yok...
İstemiyorum...
Yok...
***
Hayat detaylarla dolu, ne de güzel bir şölendi...
Hep böyle sürecekti sanki...
Bitmeyecekti...
Kalabalıktı...
Renkliydi...
Heyecan vardı...
Pazar uykusu...
Emek Kafe...
Deniz kenarı...
Gülüşün...
Yastıkta iki çukur...
Aşk vardı...
Sen vardın...
Bitti...
Şölen bitti...
Şimdi sadece sabah ve gece oluyor...
Bir aydınlık... Bir karanlık...
Bir karanlık... Bir aydınlık...
O kadar...
Dün de, bugün de, yarın da aynı...
Çarşamba ya da Perşembe...
Salı veya Cuma...
Ne değişir?..
???...???
Sıradan bir yalnızlık benimkisi...
Kiminkinden farkı var?..
Kelimelerden cümle kurma yeteneğim, benim yalnızlığımı sadece belgelenmiş bir “anı” yapar...
Herkesinki gibi bir yalnızlık bu...
Yangın yerinde hareket edememek gibi...
Hiçbir teselliye boyun eğmeyen...
Laftan, sözden anlamayan bir yalnızlık bu da...
Asi...
Onurlu...
Ümitsiz...
Hiç kimseninkinden farkı yok...
Sabah ezanından hemen sonra...
Durduk yere arabanın camını açıp...
İstanbul’un tam ortasında, sesim kısılasıya geceye seni bağırmak...
“O’nu seviyorum”u öfkeye dönüştürmek...
Bu koca kente seni haykırmak...
Dudaklarımın önce titremesi...
Sonra gözlerimin dolması...
En fazla ağlamak...
Elimin ayağıma dolaşması...
Salaklaşmak...
Farklı mı yapar benim yalnızlığımı?..
Duysaydın... Belki...
Duymadın...
Diğer yalnızlıklar gibi benimkisi de...
Duyulmayan...
Görülmeyen...
Bilinmeyen...
Umursanmayan...
Sıradan bir yalnızlık...
***
Seni özlediğimi anlamıyorum bazen...
Hissetmiyorum...
Belki de özlemiyorum...
En çok kendime hasretim...
İçime bu denli kaçmadığım...
Pusmadığım...
Mutluymuş gibi yapmadığım anlarımı özlüyorum...
Seni uyandırmadan usulca sokulma planlarımı...
Öylece uyuyuşunu seyretmeyi...
Sokağında park edecek yer bulamamayı...
“Bir aşağı sokak” ihtimalini özlüyorum...
Sonbaharı özlüyorum...
Sonbahar başlasa bir an evvel...
Yetişebilsem...
Yetiştirebilsem yalnızlığımı...
İyi gelecek üşümek bana...
İyi...
silentalltheseyearsbyevko9.jpg

Tensiz Sevişmeleri Bilir misin Birtanem?

Yüreklerin sevişmesi tenden daha tutkuludur. Hatırla, dokunmadığımız bedenlerimizin yaktığı ateşleri...Hatırla o ateşlerle kavrulan gecelerimizi...O tensiz sevişmeler değil miydi şehvet giyinmiş aşka hazırlayan bizi

Emanet sevinçlerini sarıp sarmalayıp koyuldun yola...Sımsıkı sarıldığım umutları da sığdırdın kucağına...Yolun açık olsun dünüme mührünü, bugünüme hüznümü, geleceğe gönlümü katan adam...

Kırık dökük sesini toparla artık. Gözyaşların yüreğime damlıyor. Dağlanıyorum acınla...Hep gülüşler asılıydı doyamadağım yüzünde. Lütfen izin ver, anılarıma saklayacağım, hatta baş köşesine oturtacağım bu günden kalan gülüşün olsun. Yakışmıyor sana hüzün...

Toparlan artık kış günlerimin kardeleni...Bizimki bile bile ladesti. Unuttun mu, ayışığının denizleri yıkadığı gecelerde söyledik biz aşka şarkılarımızı....Aldırmadı mı? Yapma bitanem, o bize aldırmasaydı şimdi elimizde ne kalacaktı. Bak sımsıkı sarıldığımız yaşanmışlığımız var. Eksik mi diyorsun, yarım diye mi söyleniyorsun? Belki de böyle olduğu için hep vazgeçilmez olacak aşk adına yaşadıklarımız...Hem belki kavuşmalar öldürürdü narin aşk güvercinini. Bırak özgürce kanatlansın, mavinin en koyu tonlarında pembe umutlarına kanat çırpsın...Sen yarımsın, ben yarımım, aşk yarım kalmış çok mu?


Tensiz sevişmeleri bilir misin bitanem? Yüreklerin sevişmesi tenden daha tutkuludur. Hatırla, dokunmadığımız bedenlerimizin yaktığı ateşleri...Hatırla o ateşlerle kavrulan gecelerimizi...O tensiz sevişmeler değil miydi şehvet giyinmiş aşka hazırlayan bizi? Korkma bensizlikten canımın yongası. Sensiz de sevişirim ben seninle...Gözlerinden içtiğim adı olmayan kelimeler kazılı benliğimde...Büyütürüm bir bebeği büyütür gibi özenle. Sevişirim sensiz, senli kelimelerim, senli gecelerimle...


Ah be hayatımın anlamı adam...Dilim dönmüyor yokluğuna dair hislerime...Kelimeler nasıl da yetersiz...Aradım taradım, tüm sözlüklere baktım. Sensizliği anlatan o keskin kelimeyi bulamamışlar aşkım. Onu hissedebilen bir tek benim. Ne yazık ki ben de o kelimeyi bulmakta işte böylesine yeteneksizim...Çaresizim harflerin ses vermediği duygulara karşı...

Sadece izdüşümlerini anlatabilirim sensizliğin. Sanki bir kerpetenle tırnaklarımı teker teker söküyorlar seni silebilmek adına geleceğimden. Ama onlar bilemezler ki geçmişime diktiğin yüzyıllık çınar ağaçlarını. Tıpkı o ağaçlar gibi büyüyeceksin geleceğimde...Varsın olmasın elin elimde, varsın değmesin gözün gözüme. Sen kazılısın bende...

Bir kendine geliş borçlu bu gün bana. Bilmem ki tek bir kadeh şarap içmeden yaşadığım bu sarhoşluktan ayılır mı bu kadın? Ki ben şişelerce şarabın sarhoş edemediği ne geceler eklemişim yaşanmışlık haneme. Kim yükledi bedenime içinde alkol olmayan sarhoşlukların serseriliğini...Naralar atmak istiyorum, “hey insanlar silkinin yüreğimin yarısı kopuyor benden, bana ne sizin saçma sapan sevinçlerinizden, bana ne sizi boş yere üzen kederlerden” diye haykırmak istiyorum. Çıkmıyor sesim, tıpkı kabuslardaki sessizlik gibi bir şey bu yaşadığım. Sessiz, sadece kendi duyduğum çığlıklar atıyorum...

Ama bak yine ıslak yüreğim. Haklısın erkeğim**. Sana nasıl ağlama diyebilirim. Ben karşında birbiri ardına dizerken gözyaşlarımı, nasıl saklarsın sen umutsuzluklarını...Bilirim kıyamazsın. Kıyamadığımız nelerden vazgeçtik bu güne kadar bir düşünsene. Kaç vazgeçiş yükledik geçmişimize.

Ağla aşkımıza vedalar yazgılı adamım...Ağla. Ağla ki ben de kırayım zincirlerimi. Gün bugündür. Vedamıza hediye edelim gözyaşlarımızı. Denedim, olmadı. Güçlü kadın elbisesi bedenime uymadı. Ki ne zor zamanları atlatmıştım ben bu elbiseyle. Bu ayrılığa o bile dayanmadı.... Yazgının çizgisine uzat adımlarını. Adamım, zaman ayrılık zamanı...
40066905om5.jpg


Şimdi sen yanımda olmalıydın. Olmazsa olmazımsın yaa.. Gün sönük kalıyor yoksun ya yanımdaaa...kuşlar hüzün şarkıları söylüyor, hazan yaprakları gibi sessizliğe bürünüyor Yüreğim...Yoksun yoksun işteeee..
Yüreğimdesin, ordasın... bunu inkar etmek senin sevgini inkar etmek olur...
ama güne seninle başlamak, sana dokunmak, seni hissetmek bedenimde...
İşte Eksik olan bu


Yasaksınnn...
İmkansızsın...
Gizli sevdamsınnn...



Biliyormusun sevgili.. hep derler yaaa.. gözden uzak olan gönülden de uzak olur..Sanki bunu inkar edercesine, gönlüme, yüreğime doğru bir nehir uzanıyor yüreğinden..suları serin ve berrak... her damlası susuz çöllere hayat verir misalii... Zamanı durdurmayı bilirmisin sevgili...Özledikçe, yaktıkça yüreğini hasretin... zamanı durdurmayı öğreniyorsun..
Gözlerde takılı kalıyorsun, saatlerce bir bakışla avutuyorsun kendini...
sonra sessizliğe bürünüyor yüreğin...olmak istediğin yerde olamamanın
acısıyla kıvranıyorsun... Çaresizcee..


O an..
Duyuyorsun...
Görüyorsun...
Özlüyorsun...
Susuyorsunnn


Yetinmeyi bilirmisin Sevgili...
Bir beyaz güvercinin gagasında yollanan öpücükle başlayan aşkını....
kısacık zamanları sonsuzmuşcasına yaşamayı...
sana ait olduğunu bilsende... her an yanında olamamanın deriiiinn ve dayanılmaz acısıyla yaşamayı...
her ayrılık saati geldiğinde gözyaşlarını inci tanesi misali saklayarak yaşamayıı...


Biliyorsun...
Hissediyorsunn...
Yanıyorsunnn..
İsyan ediyorsunnn...
Ama yetiniyorsunnn
1222552066dagarcik10076.jpg

Ne zamanı bir dakika önce geriye alabirim
Ne de geleceğimi bir dakika sonra yaşayabilirim


En bildiğim şeyi yapmalıyım;


Seni sende bir ömür boyu sevmeliyim..


Ve seni bir ömür boyu yüreğimde nefesim gibi bilmeliyim..


İnce bir çizgi kalbimde sana olan Duygularım;


Ne adını koyabiliyorum bu sevdanın


Ne de kendime uykusuz gecelerimi sorguluyorum


Sadece tek bildiğim şeyi seni canımdan öte seviyorum...




Karanlığa inat gözlerindeki ışıklarla bakıyorum geceye..


Aldığım her nefesi senin kalbine adayıp her atışım senin güzel yüreğine..


Rahat uyuyamıyorum senden sonra..uyku tutmuyor umut dolu gözlerimi


Alacakaranlıklardan sabah ezanına uzanıyor tüm bedenimin hücreleri


Karşımda senin baharımsı düşlerin ve kalbimde büyüttüğüm hasretim..


Artık zamanı durdurmak istiyorum seni avuçlarımdan kaybetmemek için..


Yokluğunda bile senin için bu beden nefes almaya devam edecek


Ben seni senin beni sevdiğinden daha çok seviyorum…



Canımın İçi…
Sayfalar: 1 2 3