:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Aldattığın Ben Değildim ki
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Bunlar doğru değil diye bağırmak hatta karşısındaki adamı parçalamak istedi hem de tek tek her zerresine ayırarak..olmazdı ama yapamazdı ki... Salon etrafında döndü döndü döndü... Başka biri vardı demek bunca yıllık emek başka tenin çekiciliğine kurban edilmişti demek... Ya benim sevgim ya benim aldanmışlığım... Çok güvendiği adam ne kadar kolay unutmuştu demek tüm yaşanmışlığı...

Hiçbirşey söylemedi söyleyemedi boğulduğunu hissetti. Afallamıştı şaşkındı çok; bağırarak ağlamak isyan etmek geliyordu içinden ama bir yumruk gelip oturmuştu işte boğazına yapamadı. Kalktı usulca farkında olmadan balkona çıktı beyaz taşların üzerine oturdu kolları iki yanda başını kaldırdı yıldızlara baktı uzun uzun... Orda olmak istedi o kadar uzakta olamadı... Gece ne zaman şafağa söktü serinlemiş hava da... Kalktı yatağına gitti hiçbirşey olmamış gibi uyuyan adamın yüzüne bir tokat almak geldi içinden ama yine kendini tuttu. Gitti kanepeye uzandı yumdu gözlerini uyumak istedi uyanınca herşey bir rüyaymış çok şükür demek istedi bunu tüm hücreleriyle istedi... Uyandı herşey aynıydı. Sıkı sıkı yumdu gözlerini tekrar açtı...Yok kahretsin değişen hiçbir şey yok!

Yokoluştuysa o günler ilk günü başlamıştı işte... Sorunu olan kadınlar ilk iş kuaföre gider demişti biri geçen gün. Aniden fırladı bir yere yetişircesine koşar adımlarla kuaförüne gitti... Saçımı değiştir kes boya... Yap birşeyler ama kalktığımda bu ben olmayayım dedi. Saçları kesildi boyandı fönlendi. Güzel oldum dedi içinden. Ama ya gözlerim bu hüzün kaç saç bakımında silinir ki...Eve gitti alışık adımlarla.. Kapıya anahtarı soktu açıldı kapı yüzüne başka tenlerin kokusu vurdu midesi bulandı. Tuvalete koştu çıkardı içindekileri tüm yaşanmışlığı temizleyecekmiş gibi...Ah aptal kadın! En kötüsü belirsizlikmiş dedi ne yapacağını bilmiyordu. Filmlerdeki onurlu kadın tavrıyla kapıyı çarpıp gitmek istiyordu adamın yine filmlerdeki gibi pişmanca yalvaracağını umarak...Ama gidemiyordu çok emek verilmiş bu sevgiye bir şans tanımak istiyordu. Ondan şans isteyen bile yokken üstelik...

Beynindeki yanılsamalar işte tam da bu an başladı. Kocası bir çeşit hastaydı yanında olmalıydı ona yardım etmeliydi birşeyler yapmalıydı. Yoksa kadınca bir kaybetme korkusuyla istemdışı bir mücadele miydi anlamadı hiç bunu. Şaşılası bir hızla tüm tavırlarını “hiçbirşey olmamış” a çevirdi mutfağa gitti yemek yapmaya başladı özenerek tek tek severek her sebzeyi... Lanet olsun neden lezzetli olmuyor ki bu! Elimdeki mutluluk gitti ondan mı diye düşündü düşünmesiyle de hemen hep yaptığı gibi bilinçaltına itti bunu da. Yok canım domatesler sera domatesi hiç benzer mi bahçe domatesine. Hah kokusu bile yok ki tadı olsun... Unuttu tencereyi ocakta salona gitti... Kokusuz domatesler soğanlar da karardı kaldı ocakta tıpkı içi gibi... Olağanüstü bir enerjiyle koltukların yerini değiştirdi tam üç kez sırtından terler akıyordu kolları ağrıdı...Ağrıdıkça unuttu ağrıdıkça daha büyük bir gayretle çalıştı. Koskoca halıyı sildi büyük bir hırsla defalarca...Camları ovaladı p!
arlattı vitrinin örtülerini değiştirdi içindekileri tek tek okşarcasına sildi. Çok güzel olmuştu işte bu benim yuvam dedi gururla. Kapının eşiğine oturup eserini keyifli gözlerle izlemeye başladı bir de sigara yaktı uzattı ayaklarını.... Vitrindeki çiziğe takıldı gözü ilk evimizi yerleştirirken olmuştu kapıya sürtünmüştü taşırken nasıl üzülmüşlerdi daha taksitleri bile bitmedi diye. Üzülme demişti kocası üzülme... Bizim mutluluğumuz minicik bir çiziği görmeyecek bu evde...Hep mutlu olacağız hep!!! Şu küçük hurda televizyonu da atmaya kıyamadılar hiç oysa şimdi kocaman ekranlı bir tane varken..Ama onu ikinci el eşya satan bir dükkandan alıp koymamışlar mıydı başköşeye atmaya kıyamadılar anıların hatırına ... En güzel örtülerle süsledi onu hep üstünde de mutlu fotoğrafları... Hayvannn diye haykırdı hayvansın nasıl yaptın nasıl unuttun? Böğürerek ağladığının ayırdına vardığında kendini durdurması imkansızdı. Günlerdir biriken ne varsa kusuyordu sefilce ağlıy!
ordu evin salonunda mutfağında yankılandı ağlaması hıçkırıkları.. Duvarlar sustu vitrin sustu televizyon sustu...Hepsi dinlediler...Sonra sesi yavaş yavaş küçük iç çekişlere kaldı. Kendini sürükleyerek banyoya attı suyun altına girdi hiç kıpırdamadan gözlerinden sicim gibi yaşlar inerek ne kadar kaldı suyun altında farkına bile varmadı. Uyumak istiyordu uyumak... Uyandığında tüm belirsizliğin dağıldığını görmek hayat onu uykudayken nereye bırakmışsa kalkıp ordan devam etmek istiyordu. Birileri birşeyler yapsa uyutsalar onu...

Zaman neyi çözmemiş ki hangi acı sonsuza kadar sürmüş ki? Sonraki günler içinde büyük bir sessizlikle büyük bir kurulukla geçti sadece nefes alıyordu çok sevdiği kahvenin bile tadı kokusu eskisi gibi değildi... Ağlamak bile zor geliyordu ona parmağını dahi kıpırdatmadan içine gömülü günler aylar geçirdi. Ve birgün diğer kadından gelen mesajı gördü telefonda sadece git dedi adama haketmiyorsun hiçbirşeyi git... Adam gitti. Kapıyı kapattı ardından mekanik adımlarla mutfağa gitti içecek bişeyler hazırladı televizyonu ama büyük ekran olanı açtı. Kendini de şaşırtan bir ilgiyle izledi filmi film çok acıklı geldi ona nedense gözyaşlarıyla oyuncuların gerçekliğini kutladı. Sonra sildi gözlerini ertesi gün giyeceği kıyafetleri çıkardı dolaptan tek tek...Yattı uyudu...

Her geçen gün aşk sandığı duyguyla hesaplaşmasını sürdürdü. Meğer ne çok dibe saklamış kendini yıllarca dehşetle farketti. Sanki kendi kendine bir evlilik masalı yaratmıştı da onunla mutlu oluyormuş adamla paylaşamadığı ne çok şey varmış içinde kalan. Şaşırdı afalladı...Şaşırdıkça netleşti herşey...Beyni sanki bilinçaltına ittiği ne varsa dışarı kusuyordu tek tek. Bu adam mıydı sevdiği kendine inanamadı hayatındaki en önemli tutkularını bile paylaşamadığı bu adam mıydı hayatını bu hale getiren. Buna nasıl izin verdiğine inanamadı bu kadar acıyı çekmesine anlam veremedi. Acımı çektim bitti artık ben bunları haketmiyorum dedi tüm inancıyla. Aynanın karşısına geçti. Düzelecek herşey eskisinden güzel bir hayatın olacak az güven az cesaret az onur az kendinin farkında ol silkelen bitsin artık.... Balkona çıktı yağmur yağmış! Yıkanmış çamlarla karışık toprak kokusunu ciğerlerine çekti keyifle. Orta şekerli bir türk kahvesi yaptı sonra kendine. Kahve yudumunu ağzında !
tuttu kokusunu tadını hissetti hissedebilmenin keyfini sürdü aylar sonra...

15 gün sonra adama bir mahkeme celbi ulaştı. Hakedemediği hayattan çıkarılışını bildiren celbi okurken onun da aklına geldi vitrindeki çizik...
aLinti