:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Kendimden Öte Sen
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Susuyorsun…

Bu kadar soru yağdırdığıma bakma, bilirim sen susarken de benimle konuşursun.
Önce gözlerin dalar incesinden geçmişe, sonra ani bir kızgınlık gelir oturur içine… Atalarımız söylemiş bir kere “söz gümüşse sükût altındır” diye. Hangisi yalan umurumda değil. Sözlerine hasretliğimdendir bu aymazlığım. Hani sen konuştuğunda ışık düşüyor ya karanlık hücrelerime, ondandır bu telaşım. Öyle ağırdır ki içindekilerin, hangisi sevdiğinin dudağını uçuklatır diye korkarsın. Ya kırılganlığı düşerse yüzüne, nasıl dokunursun yanağına bir kez daha korkmadan…

Belki de yakacaksın bu ateşi, kendinle birlikte… Bil ki ben çok yakıldım, küllerim denize savrulmuştu küçük bir kâğıtta. Oysa kâğıt gemilerim olacaktı benim. Ne zaman ki deniz oldu adım kollarında, küçük dizeler uyandı içimde… Mısralaştım gitgide kocaman bir şiir oldum nerdeyse. Şimdi biliyorsun ki tenim acır benim.
Saçlarımı bir çırpıda kestiğim için acılara, çocukluğum bazen yaramazlık yapıyor. Olmadık zamanda küs parmaklarım çıkıveriyor ortaya. Ve sen görüyorsun beni, gözlerin yanıyor saçlarımı okşayamadığına… Bense şımarıklığa yenik düşüyorum sen sustuğunda. Cezalarım o kadar çok ki, korkuyorum yeni bir ceza almaktan. Tek ayak üstünde bekliyorum, parmaklarıma cetvel vurulmadığı için şanslıyım oysa…

Bilirim bu seni güldürecek, sana bakarken sanki Öğretmenimle konuşur gibi yanaklarım kızarıyor. Bazen yine geçer not alır mıyım diyorum kendime? Şimdiki zamana ne uysallığım kalmış ne de başarılarım…
Bir de kalbim çarpıyor adını gördüğüm her yerde. Kimi zaman doktorluğa özeniyorum. Acaba dün gece başın ağrıdı mı? Diye uyuyamıyorum. Bıraksa gerçekler beni bana, hemen yanı başında bitecek gibiyim.


Susuyorsun…


Sabahın erken bir vaktinde çıkıyorsun yola, gözlerin nemli… Sahilin mavisinden yürüyorsun, ellerin üşümüş… Ansızın bir şiir dökülüyor dudaklarından, yine papatya demetiyle yolluyorsun bana… Gözlerim gül bahçesine düşüyor, içinde birkaç tutam eylül var bir de ağustos böceklerim. Kokluyorum hayatı, ciğerlerime çekiyorum bu onurlu sevdayı… Sonra bırakıyorum mutluluğu olması gereken yere, uzaklara çok uzaklara belki de bir sürgüne

..........................

[SIZE=3]Sen susuyorsun… [/SIZE]
Neden Hep "Sevgiyi" Sen Öldürüyorsunda Mezarını Kazmak Bana Düşüyor ?!
ÖyLe Alıştım Ki CesetLerini Gömmeye En Son O Siyah KEfenin İçinde Kendi ÖLümü Gömdüğümü İnan Farkedemedim...


Şimdi Benim KatiLim Kim ? Sen Mi Yoksa Ben Mi ?


Hep Bi FARKIMI Aradım Durdum Ya Bunca Zaman ! Benim DiğerLerinden Bir Farkım OlmaLıydı Dedim Çünkü DiğerLerinden En FazLa Ben SEvdim Seni En Çok Acını Ben Çektim..
Bunun İçindi BeLkide Beni Simsiyah Bir Kefene Layık Görmen!

Siyah Benim Rengimdi Çünkü
Matemim // İsyanımdı...

Ve Sen Yine Benim İyiLiğim İçin ÖLdürmedin Beni ! Bunu Yine Kendin İçin Yaptın Çok Acı Çektiğim İçin DeğiL...
Çünkü Uğruna ÖLmüş Bir Kız Olucaktı Sonunda !
Ve Sen Bundan Utanç DeğiL Sadece Gurur Duyucaktın..
İnan Artık Acımıyor Can'm Kangren Olmuş Bir Parmak Gibiydim

Zaten Hissetmiyordum Artık Hiçbirşey
Acıysa Acı
Gözyaşıysa Gözyaşı
Kayıpsa Kayıp Vermiştim İşte..
Uğruna VeriLebiLicek Herşeyi...

Bir Nefes Vardı HaLa Adını Ağzımdan Düşürmeyerek Senin İçin Tükettiğim...

Onuda Çektin Yavaş Yavaş...
Gömdün Simsiyah Bir Kefene...


|Artık DiLimde BiLe DeğiLsin|
Gözyaşlarım aydınlatıyor şehrimin karanlık sokaklarını. Ağır aksak yürüyorum hayatımın karelerinde. Kimi zaman düz yollarda sebepsizce yıkıldım, kimi zaman yıkılanları topladım yalnızlığı yavan dudaklarımla emerken. Hep gölgelerde yalnız başıma güneşin doğuşunu seyrettim. Bir yudum sevgiye tutunup kirlenmemiş umutlarımı düşledim. Sevdanın kollarında bir dirhem umut aradım durdum. Kuş tüyü yastıklarda delice yaşamak değildi benimkisi.
Sadece yüreğimden akan kangözyaşlarımı yüreğiyle silecek bir sevda.
Çok muydu bu istediklerim onu da bilemiyorum.

Yorgun savaşçı gibi acıyı emdim dudaklarımla. Herkesin gönül evinde bir acı yanıyordu biliyorum. Benim de yanıyordu.

Diğerlerinden tek farkı; bedenimde acımasızca kendi yüreğimi yakıyordum.
Herkes kendisine umut yollarında sevda çiçekleri ekerken, ben yüreğimi törpülüyordum yanık ağıtlarda. Yalnızlıklarda kendimi öldürüp umutlara gebe kalıyordum her sabah. Şafak ağarmadan bir bilinmezliğe yürüyordum ayaklarımı su birikintilerine çarpa çarpa. Tükettim umutlarımı yalnızlığın dar sokaklarında. Düştüm, yaralandım, yalnızlığa itildim. Ama her şeye inat umutsuzluğa pes etmedim. Diz çökmedim karanlığın arsız bedenine. Hayallerimde büyüttüm içimdeki çocuğu. Karanlıklar üşüşse başıma, gözlerimdeki aydınlığı serdim duvarlara. Büyük mutlulukların peşinde değil; bir hayalin verdiği bir tutam sevgiyle yaşadım. Süslü cümlelerin zengin satırlarında değil; fakir yüreğimin umut dolu hecelerinde sevdim hayatı. Kavuşmayı değil, hep hasretin yolları gözetledim durdum. Bencil değildim hiçbir zaman. Yüreğimi ve bedenimi, sevgilinin bir günahı için yakmaya hazırdım. Avuç içlerimde paylaşılmayı bekleyen sevda kırıntılarıyla besledim umutlarımı. Sevgilinin gelme arzularında kaç kez yetim ceylanları emzirdim. Kaç kez umuda gebe kaldım. Oysa ben, umuda doğmamışken nasıl sevda memleketinde büyürdüm? Yaşayan ölüyken nasıl sevdaya gebe kalırdım ki? Kurak topraklara sevdayı ekecek gücüm yokken nasıl sevginin umut kokan başaklarını biçebilirdim? Sorduğum sorulara yüreğimle verebileceğim cevabim bile yoktu. Sitemler, cevapsız sorular.

Heybemde zaman çeşmelerinden akan acılar ve gözlerime solan umutlar hep yan yanaydı. Ne zaman vuslata yemin etsem hançer ışıldar göğsümün derinliklerinde Bu acının ve bu kederin suçlusu kimse değildi. Tek suçlu bendim, yüreğimdi. Hiçbir zaman kaderime isyan etmedim. Ama hep içimde dövdüm kendimi. Ruhumu, yangın rengi gecelerde kendim hançerledim. Sevdaya uzanan ellerimin ayrılıklarda kör bıçaklarla kesilmeden ben kestim. Ben yama vurdum kanayan yaralarıma. İçimdeki çocuğu kendim ağlattım, kendim sildim kanlı yaşlarımı. Karanlık duvarlara çarpılmadan yüreğim, ben kanattım yeni büyümüş hücrelerimi. Kaç kez sakladım gözyaşlarımı kirpiklerimden. Kaç kez eledim yüreğimi acıların içinden. Ama hep umudun içinde sevdaya sürgün kaldım. Hep taşları yastık bilip gözyaşında esir kaldım. Sitemim kendimedir.

Bu sitem kendimedir.

Yıldızlarım hep kavuşmaları andı yanık türkülerle. Yüreğimde beslediğim umut bülbülleri ise hep vuslatlara yandı. Kelimelerim mevsimlerin koynunda her gece gidenlere ağladı. Bu kadar sevmenin bedeli ayrılık olmamalıydı düşündüm hep, Belki de bunu hak ettim ben. Şöyle bir söz vardır: “ İyiliği Yaradan’dan, kötülüğü nefsinden bileceksin “ .Demek ki ayrılıkları, hak etmediğim sevdaların suçu kendimde sabittir. Suçlu aramaya gerek yok.

Suçlu yüreğim ve aldığım nefestir.

Her sabah ayrılıklarla uyandı gözlerim. Yarım kaldı sevmelerim. Hep sürgün hep ölgündü cümlelerim. Yaşamak için savaşmak gerekirdi. Ve kazanmak için mücadele. Oysa ben, hep yenik başladım sevdalara. Ya erken doğmuştum umuda ya da çok geç kalmıştım Cennet kokulu sevdalara. Hep yitik kalan bendim. Sevdalar, yalnızlığa kanatlanıp bir ben kaldım şehrin karanlık gölgelerinde. Gözlerim hiç kapanmadı sevgilinin gözlerine. Sevgiyi bu kadar isterken gönlüm hep hançerleri bal diye yüreğime almamalıydım diye düşündüm durdum. Hiçbir zaman sevgilinin elinden gelmedi hançerler; kendimin yaralı yüreğime sapladığım hançerdi bu sitemler.

Benimkisi ruhumla hasbi hal işte. Benimkisi kendime sitemdir.
Kanatan benim, kanayan ise yüreğim. Yaşarken yalnızlığın elinden darağaçlarından ölmektense, sevdanın avuçlarında sessizce solayım. Vuslatlarım açmayacaksa gönül bahçelerimde, ektiğim filizler yeşermeyecekse düşlerimde, Neye gerek ki geceyi karanlıkta yakmak.
Neye yarar ki…

Acılarıma yama vurulmayacaksa elvedası toprağa, yüreğimi bedenimden söker giderim. Küskün bir kınalı çiçek gibi boynumu bükerim baharın koynuna. Boynumu büker, isyan kelimelerini yutkunurum içten içe. Büyüttüğüm sevda çiçeklerini gözyaşlarımla yakar sonsuzluğa kanatlanırım. Yıllar düşerken avuç içlerime, ruhumun dehlizlerinde acılarımı çekerim.

Dedim ya ruhumun derinliklerinde yüreğimi altında isli kazanları kurup kaynatırım acılarımı. Güneşle bulutların arasına ıslak umutları asar, kuruması için delicesine beklerim Azrail"in gelişini. Methiyeler düzerim Azrail meleğine.
Kendi mezarımı kendim kazar, kefensiz toprağa sarılırım. Haketmediysem umudu ve mutluluğu, sessizce gitmesini bilirim bu şehirden.
Ardımda mezar taşlarına kazılı bir ismim ve ayrılıklarda sürgün yemiş yürek miras kalır zamana. Kendine sitemle dolu bir hayata kırmızı kalemle çizik atar, sonsuzlukta yanar tüm cümlelerim. Şimdi en güzeli kibritsiz tüm kelimeleri yakıp yüreğimdekileri susturmak....
Yolu yarıladım sanki...Sensizliğin koymadığını hiçte zor olmadığını anlattım sonunda yüreğime...
Sen Kaçırdığın Bu Yüreğe Yan
Şimdi garip bir sessizlik var bende...Yalnız değilim...Gülüyorum...

Hiç ağlamıyorum...Yokluğunu biriyle paylaşıyorum...

Senden sonra böylesine sevdiğim tek insan belkide ‘’O’’.....

Hani seni safça sevdiğim günler vardı ya..!! Şimdi öyle bir derdim yok...Yüreğimi senden kopartarak geri aldım...Canım hiç acımadı...Şaşkınlıkla etrafıma baktım günlerce...Bu sessizliğin sebebi Senin gerçekten sevilmeyecek biri olman olabilir miydi..??

Bence ‘’evet’’...
Kesinlikle o yüzden ağlamaksız geçen zamanlarımın açıklaması...

Şimdi seni görmek bile istemiyorum...Ama hayat işte...Nerde ne olacağı

Karşımıza ne çıkaracağı belli olmuyor...Az bir zaman sonra seni göreceğim
Belkide hiç istemeyerek...Dahası yanımda biri olacak...Belki suratına bile bakamam...
Ama utançlığım yanımdakinden ötürü olmayacak inan bana...
Sonra sana bir daha bakacağım...Ben nasıl birini sevmişim diyeceğim...
İşte bu olacak benim utançlığım...

Belkide gözlerinin taa içine bakacağım...’’Mutlumusun işte ayrıldık’’ der gibi...

Ama sonra bir gülümseme olacak bende...Çünkü sensizlik koymuyor bana...İ
şte o an sende anlayacaksın bunu...Belki nefret olacak gözlerinde...

Ama üzgünüm kara sevdam...
Sen artık karalarınla baş başa kalacaksın...
Ve mutlu olmanı istiyorum...
Çünkü ben sensiz hiç olmadığım kadar mutluyum...
Ve bide ‘’Onu Çok Seviyorum’’....

Sakın yanlış anlama beni...

Sana kızgınım ve o yüzden bunları söylüyorum diye düşünüyorsan orda dur küçük bey...
Benim hiçbir sevdam yalan olamaz...

[Kendinle karıştırma beni..]
Evet ben onu gerçekten sevdim...
Bir zamanlar seni sevdiğim gibi değil ama...
Çünkü biz birbirine uzak iki deniz gibiydik...

Hiç bir zaman bulaşamadık ve hiçbir zaman aynı şeyleri sevmedik...
Tıpkı bir zamanlar benim seni sevdiğim ama senin beni hiç sevmediğin gibi..

[Aynı yerde aynı şeyleri sevemedik işte..]

Bundan sonra sadece ‘’seni unuttuğumu’’ bil...

İyiliğimi, kötülüğümü hiç birşeyimi bilme...

Ve Sen Kaçırdığın Bu Yüreğe Yan…!!!