:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Evet bir tanem; ben seni anlayamadım, sen de beni…
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link

Evet bir tanem; ben seni anlayamadım, sen de beni… Ve zaten sen beni anlayamazdın be küçüğüm. Biliyorum uzun zamandır ilk kez yazıyorum ve yine biliyorum ki biz, birbirimizden çok farklıyız. Ama olsun, ziyanı yok, ben seni her şeye rağmen seviyorum. Ve sende bil ki ben seni beni anlaman için, benimle olman için sevmedim. Nasıl bir yangındın yüreğimde sönmedin ve nasıl bir rüzgardın ömrümde hiç bitmedin, bilmiyor, bilemiyorum. Ama biliyorum ki sen, beni anlayamazsın…


Tabii ki anlayamazsın beni… Koyu karanlıklarım var benim, abartılı saçmalıklarım, nereye çıkacağını bilmediğim karanlık sokaklarım var benim. Karmaşalardan yorulan bir beynim,karmakarışık bir geleceğim ve yüreğime gömmek zorunda kaldığım acılarım var benim…
Tabii ki anlayamazsın beni… her yeni günle karanlıklarımın üzerine doğan ve renkleri solmuş bir güneşim, içimdeki karanlıklara dost ama sabahı olmayan koyu karanlık gecelerim var benim. Ne zaman başladığını hiç bilmediğim ve nasıl bittiğini yine bilmediğim sevdalarım var benim. Yaşamak ve ölmek, yoksa her şey vakitsiz miydi şu viran olmuş gönlümde? ..

Tabii ki anlayamazsın beni… Gözlerimde sonunu bir türlü getiremediğim uçurumlar, yüreğimde sevgisine inandığım ve uğruna ömrümü harcadığım insanların cesetleri var benim. Senin bembeyaz şehirlerinin ardından başlayan yemyeşil baharların, benimse en son yaprağımın titreyerek durduğu Sonbaharlarım var. Sen; koyu bulutların ardındaki Güneşi görürsün, heyecanla ve umutla. Bense “Gördüğüm güneşin batışını seyretmeye ömrüm yetecek mi? ” diye düşünürüm telaşla ve bazen buruk bir tebessümle. “Bir dahaki sefer”lerin var senin, oysa avucuma sığmayan pişmanlıklarım ve geri getiremeyeceğim “Keşke”lerim var benim…

Tabii ki anlayamazsın beni… Bundan yıllar önce, senin sımsıcak sobanın yanı başında oturup “Susam Sokağı”nı seyrettiğin, benimse yaşamak ve ayakta kalmak uğruna “susamlı simit” sattığım günlerim var geçmişimde. Senin elinden oyuncağın alındığı için ağladığın, benimse yalınayak dolaştığım yağmurlarda çakıl taşlarının canımı yaktığı için ağladığım günlerim var…

Tabii ki anlayamazsın beni… senin; çocukluğunu gençliğine teslim ederken toz pembe anıların, benimse; günlerime, gecelerime kara bir kabus gibi çöken ayrılıklarım ve sebebini hiç bilmediğim, belki de hiçbir zaman öğrenemeyeceğim ihanetlerim var. Senin, sevdiklerinle ve neşe içinde kutladığın, benimse; lanetler yağdırıp, isyan ettiğim ve yalnız başıma kutlamak zorunda kaldığım doğum günlerim var. Ve o’nun içindir ki hiç sevemedim doğum günlerimi…

Tabii ki anlayamazsın beni… Senin yaşayacak yılların, benimse; yaşayamadığım yıllarım var. Neyse be küçüğüm! Kimse kimseyi anlamak zorunda ve mücadelesinde olmadı ki hiç! Çünkü senin koca bir hiç gibi gördüğün her şeyin, benimse; her şeyim gibi gördüğüm hiçbir şeyim var…

Lanet olsun be! Tabii ki anlayamazsın beni… Senin hayata gülümseyen, benimse ölüme göz kırpan gözlerim var…