:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: HAZiR CEVAPLAR
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
HAZiR CEVAPLAR

YEMESİ KOLAY OLSUN DİYE
Timur'un hesaplarıyla ilgilenen memur hesaplarda yanlışlık yaptığı anlaşılınca;Timur yanlışlık yapılan kağıtları önce memura yedirmiş daha sonra yerine Nasrettin hocayı getirmiş.Hoca göreve geldikten sonra hesapları yufkaların üzerine yapmaya başlamış.Bunu gören Timur şaşkınlıkla hocaya sormuş:
“Neden hesapları yufkaların ezerine yapıyorsun?”
Hoca,şöyle karşılık vermiş Timur’a;
“Neden olacak,yemesi kolay olsun diye....”


Cevaba bak

Necip fazıl kısakürek, sakal bırakmaya karar verir ve bırakır. Sakallı halini görenler şaşırırlar. Hatta bazıları hakaret etmek bile ister. Fakat üstad bu. Hiç lafın altında kalır mı? Adama laik olduğu cevabı verir. Üstadın sakallı halini gören biri, üstada hakaret etmek için karşısına geçip sakallı halini kasderek;
-“Yahu Maymuna dönmüşsün!” der.
Bu söz üzerine üstad adama haddini bildirir:
-“Öylemiii, peki o zaman arkamı döneyim!.."


İMAM ŞAMİL
Tarihimizde “Kafkas kartalı” diye geçmiş bulunan İmam Şamil yüz binlerce Rus ordularını birkaç arkadaşıyla yıllarca uğraştıran kahramandır.Üstat Şeyh Celaleddin Efendinin dizi dibinde Tarik-ı Nakşibendiyyenin âb-ı hayat pınarından kana kana içmek suretiyle menaviyatın zirvesine yükselirken, sol eliyle kullandığı kılıcıyla tek başına ordulara göğüs germek gibi bu dünyanın en büyük zevklerine de tatmaktan geri durmamıştır. Az bir kuvvetle uzun yıllar sürdürdüğü mücadelesini, esaretinden sonra aynı şekilde devam ettirmiştir. Ruslara esir düştüğünde;
Yemek esnasında, İmam Şamil’in iştahlı iştahlı yemek yediğini gören çar’ın:
“kumandan, bu iştahla beni de yiyeceğinizden korkuyorum” demesi üzerine etrafındakilerin kahkahaya boğuşları uzun sürmemiş Kafkas Kartalı:
“Çar hazretleri kaygılanmayınız. Ben elhamdülillah müslümanım ve domuz eti yemem haramdır.”

ŞERİATÇI DOKTOR-BİR SİNİR UZMANI

Dr. Rahmi Duran vardı.Anarşistler oğlunu kaçırmış, büyük para sızdırmışlar. Bir hanım hasta götürmüştüm.
Muayene için, başını açmasını söyledi doktor. O açmadı. Ben de öylece muayene etmesini söyledim. Sert çıkınca
-Bu Şeriatın emri dedim. Bu sefer mesleğimi sordu. İmam-Hatip kelimesine takıldı.
-İmam Hatipler hep böyle dedi. Ayıplamaya kalkınca hemen aklıma geldi.:
-Galiba senin oğlunu da imam hatipliler kaçırmıştı,dedim....Adamın gözleri yerinden fırladı. İki elini, idam ipi yapıp konuştu:
-Ne fayda şeriat yok ki, namussuzları hık diye boğsun!... Ben son fırsatı yakalamıştım:
-Ne o doktor? dedim, bir anda Şeriatçı kesildin...
Demek bunalınca baş vuruyorsunuz, yoksa şeriat düşmanısınız!

HASANIN RÜYASI

Hasan sakin, yıllarca okullarda memurluk yapmış. Öyle ki rüyasında bile idarecelirle tartışıyor. Bir gün:
-Falan....muavine kızdım ve erkeksen cevap ver, diye bağırdım ve sesime uyandım, dedi.
Ben de:
-Sen de erkeksen, uyanmayaydın da muavinin cevabını göreydin,dedim.

BENDE BİLİRİM

Yavuz Sultan Selim Han diğer Osmanlı padişahları gibi,sefer yapacağı yeri saklı tutar,kimseye söylemez ve hatta askerleri bile nereye gittiklerini bilmezdi.
Yine bir gün sefer hazırlıklarını başlatan Yavuz,ısrarla paşalarından biri nereye sefer yapıldığını öğrenmek ister.Bu ısrar üzerine:
-Paşa,sen sır saklamasını bilir misin?
-Evet,Padişahım;hem de çok iyi sır saklarım.
Bunun Üzerine Padişah:
-“Ya öyle mi,Bende bilirim” der.

[SIZE=3]BEN KİMİM

Büyük bir zat, makamı yüksek olan amire karşı hürmet etmeyince, Amir;
-Sen benim kim olduğumu biliyor musun? der.
O büyük zat şu cevabı verir:
-Başı pislik(meni), sonu leş olan, ikisi arasında bir hamalsın!


BEN VERİRİM
Zengin ve soylu olan biri,tek kişinin geçebileceği kadar küçük olan bir filozoflo karşılaşınca:
-“Ben bir serseriye yol vermem” deyince,Filozof:
-“Ben veririm..!”

DÜNYALAR KADAR

Babama sordum:
-Babacım beni ne kadar seviyorsun?
Babam cevap verdi;
-Oğlum,seni dünyalar kadar seviyorum.
-Peki dedim, babacığım dünyanın değeri ne kadardır?
-Beş para etmez oğlum..!


ZİKİR
Nasrettin hoca kurnazlığıyla, aklıyla, hazır cevaplılığıyla tanınan bir simadır. Muhatabının sözünün altında kalmaz, ona en mükemmel cevap vermesiyle de meşhurdur. İşte size bir örnek:
Nasrettin hoca bir iş işin şehre iner. İşi uzun sürdüğü için bir gün daha kalmak zorunda kalır. Geceyi geçirmek için, başka yerde kalacak bir mekan bulamadığı için, virane bir Han’da geceyi geçirmek üzere gider.
Sabah olunca Nasrettin hoca, han sahibinin yanına gider:
-“Yahu gece sabaha kadar yatamadım.” der.Hancı;
-“Hayrola hoca efendi, niçin yatamadınız?” Nasrettin hoca;
-“Sabaha kadar duvarlar gıcırdadı, korktum ya... Ve sesten yatamadım.”
Hancı uyanık, şöyle cevap verir:
-“Yahu Hoca, sen bize canlı, cansız her şey Allah’ı zikreder diye söylememiş miydin?”
Hoca:
-E evet!
Hancı:
-“İşte senin de bize bahsettiğin gibi, sabaha kadar duyduğun o gıcırdama sesleri duvarın Allah’ı zikretmesinin sesidir.” der.
Bu uyanık cevap üzerine Hoca şu cevabı verir:
-“Tamam ya işte, ben de zikirden coşup duvarın secdeye gitmesinden korktum”.

Öküz Ahmet Paşa
Osmanlı paşalarından, Öküz Ahmet paşa lakaplı bir paşa vardır. Bir gün bütün paşaların bulunduğu bir çadırda toplantıda bulunurken, çayırda otlayan münasebetsiz bir öküz, çadırın içerisine başını sokar;
-“Mööö, möööö,” der.
Çadırda bulunan bütün paşalar bıyık altından gülmeye başlar. Paşaların kendine malum lakaptan güldüğünü fark edince, paşalara dönerek;
- Paşalar! Az önce içeri giren öküz ne dedi biliyor musunuz.? O öküz bana dedi ki;
-“Yahu, hadi sen bizdensin...Peki bu Eşeklerin içinde ne işin var”


"Üstüne etme!"
Başka bir gün, Necip Fazıl hoşlanmadığı birisiyle yemek yemek zorunda kalmış.Yemek için bir lokantaya gidip, normal bir masaya oturmuşlar. Garson siparişleri almak üzere masalarına gelip;
-Hoş geldiniz efendim, ne alırsınız, ne arzu etmiştiniz? diye sorar.
Necip Fazıl ile yemeğe gelen adam siparişini verir;
-Pilavın üstüne et!
Bunun üzerine garson Necip Fazıl dönerek siparişini sorar; Üstad da şöyle der;
-Benim, pilavın üstüne etme!

İKNA SANATI
Ünlü Sofistlerden Protagoras, bir talebesine para karşılığında ikna sanatını öğrettikten sonra, ona kendi aralarında bahse tutuşmalarını ve yapacakları tartışmayı kim kazanırsa, parayı onun almasını teklif etti. Öğrenci, bu teklifi kabul edip ortaya yüklü bir para koyduğunda, Protagoras:
— Bu tartışmayı ben kazanırsam, para hâliyle benim olacak, dedi. Fakat beni ikna edip tartışmayı kazanırsan, sana ikna sanatını başarıyla öğrettiğim için, parayı yine ben alırım.

AÇLIK
Falih Rıfkı Atay, sokakta rastladığı bir arkadaşı ile sohbet ettikten sonra:
— Yahu, demiş. Sen bugün yemek yemedin mi?
Karnı gerçekten de çok aç olan arkadaşı, Falih Rıfkı’nın keramet boyutuna varan feraseti karşısında şaşırarak:
— Hayret ya!.. demiş. Nerden anladın?
Falih Rıfkı Atay:
— Çok basit, diye cevap vermiş. Konuşurken, kelimelerin yarısını yutuyorsun.

HATALARI ÖÄžRENMEK
Antisthenes, ‘Namuslu olmanın yolu nedir?’ diye soranlara şu cevabı vermiş:
— Seni yakından tanıyanlara, ne gibi hatalarının olduğunu sormaktır.

SUÇ MAKİNADA
Yaşlı bir kadın tiyatrocu, gençlik yıllarından beri resmini çektirdiği fotoğrafçı İsmail İnsel'e gelerek:
— Son fotoğraflarım, eskiden çekilenlere hiç benzemiyor, diye dert yanmış. Neden böyle oluyor?
İsmail İnsel, nazik bir tavırla:
— Ne yaparsınız hanımefendi, demiş. Seneler geçiyor, makinem ihtiyarladı.

MERAK
Eski kitapçılardan Arif Polat’ın dükkanına gelen bir tanıdığı, çeşitli kitapları inceleyip:
— "Bazı kitaplara bakıyorum da; bunları kim okur, diye merak ediyorum" deyince, Arif Polat başını kaldırmadan şu cevap vermiş:
— Ben de bazı insanlara bakıyorum da, bunlar hangi kitapları okur, diye merak ediyorum.


ÇİLEK MECLİSİ
Sadrazam Mithat ve Rüştü Paşalar, bir ziyafet için Sadrazam Yusuf Kâmil Paşa'nın yalısına çağrılmışlar. Kâmil Paşa, yemekten sonra getirilen çileği dalgınlıkla şeker yerine tuza banarak yediğinde, bozuntuya vermeden ‘Aman ne leziz oldu’ demiş. Şirvanizade Rüştü Paşa da, bunun iyi bir şey olduğunu sanarak onu taklit etmiş ve o da işi pişkinliğe vurup aynı sözü söylemiş. Yemekte bulunan Minas Efendi, bunun üzerine yanındaki Mithat Paşa’nın kulağına eğilerek:
— Çileklere yaptıkları önemli değil, demiş. Ama maalesef, millete de aynı şeyi yapıyorlar.

BİRAZ DA ONDAN
Peyzaj mimarlarından Mevlüt Baysal, gittiği lokantada bir saat beklemek zorunda kalmış. Nihayet bir garson gelip sormuş:
— Ne isterdiniz?
Mevlüt Baysal, kibarca cevap vermiş.
— Bir porsiyon ilgi lütfen!..

UÇAN TABAKLAR
Gökyüzünde birtakım uçan cisimlerin görüldüğü iddia edildiğinde, bunlara ilk önce "uçan tabak" adı veriliyormuş.
Nizamettin Nazif, bu esrarengiz olay hakkında Prof. Salih Murad'ın fikrini sorarak:
— Ne dersiniz, hocam? demiş. Bu uçan tabaklar sizce gerçek midir? Ve daha önce görülmüş müdür?
Profesör:
— Elbette gerçektir, diye gülümsemiş. Karı koca arasında sık sık görülür
ZEKA MESELESİ
Adam oğlunun okuldaki başarısıyla, sürekli övünürdü. Çocuğunun karnesini okurken gururla karısına: “Hiç şüphe yok, bu çocuk benim zekamı almış” dedi. Karısı şöyle cevap verdi:
— Orası doğru, çünkü benim zekam yerinde duruyor!

HIRKA
Vaktiyle adamcağızın biri, Abdülkadir Geylânî Hazretlerine gelerek:
— Aman yâ Hazret, mübarek hırkanı bana giydir de, senin hâlin ile hâlleneyim demiş.
Geylanî Hazretleri de şöyle cevap vermiş:
— Sen kendin o hâli bulmadıkça, hırkamı değil kendimi giydirsem fayda vermez.

ŞEKER
Dostlarımızdan Ahmet hoca, mesainin fazlalığından, fırsatını buldukça ufaktan kestirirdi. Birgün sohbet sırasında birisi, şeker hastalığının uyku yaptığından söz açtı ve “Ahmet hocanın şekeri olmasın?” diye sordu.
Söze giren Ali Suad, gülerek şöyle cevap verdi:
— Ahmet hocada şeker yok ama, şekerleme çok.

HAK ve BÂTIL
Mevlânâ Hazretleri, Hakk’a ulaşmak istediğini söyleyen birisine:
—“Bâtılı bırak!” buyurdu.
— “Bâtıldan nasıl kurtulmalı?” sorusuna da:
—“Hakk’ı tutarak,” cevabını verdi


MUSLUKLAR HARİÇ HER YER

Şair Eşref, Kırkağaç kaymakamlık binasının aktığını, tâmiri gerektiğini merkeze yazmış...
Merkezden yazı gelmiş;
“Nerelerin aktığını tek tek bildiriniz...”
Bunun üzerine Eşref meseleyi şöyle izah eder:
“Efendim, musluklar hariç her yan akıyor.”

NE HAKLA ZAMANIMI YERSİN

Günün kaç saatinde çalışırsınız? Sizi bilmem ama, Edison için anlatılan şu:
Bir icat peşinde, yirmi saat çalıştığı günlerden birinde uykuya mağlup olmuş.Yardımcısının yarım saat sonra uyandırmasını tembihleyerek sedire uzanır.
Fakat yarım saat sonra yardımcısı öyle derin ve tatlı uyku içinde bulur ki Edison’u... Uyandırmaya kıyamaz. Bir yarım saat daha bekler. Ve uyandırır. Edison, uyanır uyanmaz ilk işi saati sormak olur.
Öğrenince de çok sevdiği asistanını şiddetle azarlar:
-“Ne hakla benim yarım saatimi yersin?” der.

KIRK TOP BİR MANDA

1.Dünya Savaşı’nın Mütâreke günlerinde bazıları Türkiye’yi bir devletin mandası altına koymak istemişler. Bunun üzerine Yahya Kemal:
-Yahu, Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u almak için tek topu kırk mandaya çektirmişti. Bunlar koca devleti tek mandaya çektirmek istiyorlar” cevabını verir.


GÖNÜL KOCAMAZ

Abdulhak Hamid’in evinde bir sohbet sırasında, konu gençlik ve ihtiyarlıktan açılmış.Yaşı geçmiş bir hanım Hamid’e dönerek:
-“Efendim, gönül kocamaz” derler. Hamid bu söz üzerine şu cevabı verir:
-Kocamaz ama kocamış bir vucut içinde oturmak da istemez.


GİRENLERDEN ALMAYACAÄžIZ DEDİKSE DE...

Komedi Yazarı Meşhur Molier, yeni yazdığı bir oyunu ilk defa olarak bir tiyatroda temsil ettireceği zaman,bir ilan neşredip tiyatroya girenlerden para alınmayacağını yazar.O gece tiyatro hınca hınç dolar.Oyun oynanıp bittikten sonra Molier,tiyatronun kapısının içerisine oturup her çıkandan para ister,vermeyenleri dışarı bırakmaz.
-Canım,girenlerden para alınmayacağınızı ilân etmediniz mi? Derler.Molier şöyle cevap verir:
-Evet girenlerden alınmayacaktır dedik,ama çıkanlardan alınmayacağını söylemedik.


NEFES ALACAÄžIM

Yahya Kemal, çok şişman olduğu için, bir yokuşun sonundaki dükkanın önünde dinlenirken, içeriden çıkan tezgâhtar:
-Buyrun beyim, diye atılmış, ne alırsınız?
Yahya Kemal tebessüm ederek:
-Evladım müsaade edersen bir nefes alacağım.[/SIZE]
Çok güzel Smile ..

Tşkler konu için..
Cok guzeller saolasın ya Smile
çok güzel sagolasınSmile
Cumhuriyet'in ilanından sonra İstanbul'da bir resepsiyon verilir. Tüm dünya ülkelerinin elçileri ve ateşeleri de davet edilir.
Davet güzel bir şekilde devam etmektedir fakat ingiliz ateşesi olan binbaşının bakışları Mustafa Kemal'in gözünden kaçmaz. bütün davet boyunca kendisine dik dik bakmıştır ve bakmaya devam etmektedir.
Ne olduğunu öğrenmek için yaverini gönderir, yaver Mustafa Kemal'e şöyle der:

paşam kendisine neden ters bir tavır takındığını sordum, o da bana Mustafa Kemal'in Çanakkale'de babasını öldürdüğünü söyledi. Bunun üzerine Mustafa Kemal şöyle der: Git sor bakalım babasının Çanakkale'de ne işi varmış?
Öküz Ahmet Paşa
Osmanlı paşalarından, Öküz Ahmet paşa lakaplı bir paşa vardır. Bir gün bütün paşaların bulunduğu bir çadırda toplantıda bulunurken, çayırda otlayan münasebetsiz bir öküz, çadırın içerisine başını sokar;
-“Mööö, möööö,” der.
Çadırda bulunan bütün paşalar bıyık altından gülmeye başlar. Paşaların kendine malum lakaptan güldüğünü fark edince, paşalara dönerek;
- Paşalar! Az önce içeri giren öküz ne dedi biliyor musunuz.? O öküz bana dedi ki;
-“Yahu, hadi sen bizdensin...Peki bu Eşeklerin içinde ne işin var”

ehehehe bunu biliyodum Big Grin
tşkler paylaşım için SmileSmile