:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: H.a.g
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
[SIZE=2]9.jpgAğır kirpiklerinin altındaki kocaman gözlerini gözlerime dikip baktı...

Sonra, “artık aşk üzerine yazmıyorsunuz değil mi?” diye sordu; “çok uzun zaman oldu, bu konularda sizden bir şeyler okumayalı!”

Kafamı “doğru!” anlamında salladım.

Yutkunup gülümsedi ve hemen ekledi: “Pazar Notları’nı saymıyorum.”

“Aslına bakarsanız” dedim, “ben zaten aşk üzerine değil, aşkı taklit etmeye çalışıp eninde sonunda yaldızı dökülen ilişkilerimiz üzerine yazıyordum.”

Gözlerini bu kez kaçırdı...

Hülyalı bir rüzgâr onu sanki bir anda aldı götürdü.

Daha fazla dalmasın, yine bana baksın diye sanki, hızlı hızlı konuşmaya başladım.

“Artık iyice anladım; modern insan bu plan proje kültürüyle, bu kazan gibi dolu ve geveze zihniyle gerçekten âşık olamaz. Bitmez tükenmez isteklerini, mızmızlıklarını, yalnızlık korkusunu ve sahip olma arzusunu aşk sanıyor! Kendini bir ırmağa bırakır gibi aşkına teslim olmayı bilmiyor. Hem neden ille de âşık olunsun? Neden insanlar aşk adına kendilerini ve başkalarını kandırıyorlar? Kaldı ki, aşk gelirse, insanın hatırını sormadan, yıldırım gibi düşerek gelir...”

Kafasını kaldırdı.

Kocaman, güzel gözleriyle bir kez daha dimdik baktı bana.

Mırıldandı.

“Bırak bunları! Bırak! Bana aşktan söz et!”

***
Ona birçok şey anlattım.

Bazen aşk üzerine en keskin doğruları sadece en pespaye şarkıların dile getirdiğini mesela...

Aşkın bir ilişki biçimi falan değil, bir “hal” olduğunu, bir çiçeğin kokusu gibi orada bulunduğunu...

Yalın bir sevginin, dürüst alışkanlıkların bizim aşk sandığımız gündelik hezeyanlardan daha değerli olduğunu da...

Anlattıklarımı tek tek buraya dökemem.

Ama ona anlattığım bir rivayeti, eski bir meseli sizlere de aktaracağım.

Olursa, nasıl olur aşk!

Onu aktaracağım yani.

Bizim kadın-erkek ilişkilerinde aşk dediğimiz şeyin aslında neyin, hangi duygu ve duruşun küçücük ve emanet bir parçası (hatta kırıntısı) olabileceğini aktarabileceğim belki böylece...

Sonra yine ilişkiler üzerine konuşmaya devam ederiz.

Çünkü ilişkiler üzerine konuşmalı, ilişkiler aynasında yüzümüze bakmayı, kendimizle hesaplaşmayı öğrenmeliyiz.

Sadece sevilmek isteyen ve asla sevemeyenlerin kendilerini ve çevrelerini aşkla meşkle meşgul etmeleri yazıktır çünkü.

Aşk yeryüzünde zaten kırgındır.

Yolunu kaybetmiştir, biraz şiirde, biraz müzikte bulur kendini.

Kırgın ve yalnız aşk nasıl merhem olsun biz dünyalıların kalp kırıklarına, huysuz nevrozlarına, hınç dolu hesap kitaplarına!

Söyleyin bana!

İmkânsız ve umarsız bir çaba değil mi bu?

***
Gelelim o hikâyeye...

İki büyük Allah âşığı Cüneyd-i Bağdadi ile Ebu Bekir Şibli aynı günlerde hastalanıp yatağa düşmüşler.

Arkadaşları bir hekim çağırmak zorunda kalmış ama hekim inançsızlığıyla tanınmış biriymiş.

Hekim Bağdadi’ye sormuş.

“Şikâyetlerin nelerdir?”

“Hiç” demiş Bağdadi.

Aynı soruyu Şibli’ye sorduğunda o, dur durak bilmeden bir sürü şikâyet anlatmış rahatsızlığına dair.

Bir süre sonra iyileşmişler; Cüneyd sormuş Şibli’ye, “Neden bu inançsızın önüne rahatsızlığını böyle serdin?”

“Kulağına küpe olsun istedim, dost olana böyle yapılıyorsa, düşman olana ne yapılır!”

Sonra Şibli sormuş Cüneyd’e...

“Hiç anlamadım, neden ağzını açmadın, hikmeti nedir?”

“Yok bir hikmeti” demiş Cüneyd, “sadece dostu düşmana şikâyet etmekten utandım.”
[/SIZE]
İnsan sahip olduğu şeylerin değerini, sadece onları kaybettiğinde fark etmiyormuş. Yaşama başka yerlerden bakan insanları görmekte yetiyormuş. O yalnız insanların yanına gitmek, kısada olsa yaşamlarına tanık olmak; o anda hissettiklerin, tarifi zor duygular. Onların yanında olduğun için seviniyorsun, ama yapacak bir şeyleri olmayan insanların mahzunluğu, yüreğini için için yakıyor. Kendilerine gelen birini gördüklerinde gözlerinin içi gülen, merakla bakan, ya da ağlayan insanlar.
Yatağında yatan o yorgun bedenler. Biri gelecek diye bekleyen insanların, ne hissettiğini bilmek imkansız.
Ayşe Yüksel 41 yaşında, hiç bir zaman ailesi olmamış. 21 yaşında Darülaceze' den gelin olmuş, sonra kayınvalidesi ayırmış ve Darülaceze' ye geri dönmüş. Resimlerini çıkardı, hepsini tek tek gösterdi, eşiyle olan mutluluğu karelerde kalmıştı.
Masada boyası, fırçaları ve çiçek resimleri yaptığı sayfa. Dolaptan yaptığı resimleri çıkardı " alın bu resimlerimden".
Aldığım bu resim, benim için bütün resimlerden güzel, değeri ölçülemeyecek bir resim.
Kim bilir bunu çizerken neler düşünmüştü Ayşe. Göl kenarında, yeşillikler içinde bir ev vardı düşünde, belki başını yastığa koyduğunda kendini orada görüyordu. Düşlerinin gerçek olmayacağını düşündüğünden olsa gerek, istediğin bir şey var mı sorusuna 'boya' cevabı vermişti. Bana boya getirin, getirin ki olmayan dünyamı sayfalarda yaşayayım.
Ayrılırken sımsıkı sarılmıştı Ayşe, yolcu etmek için kapıya kadar indi, uzaktan el salladı.
Bekle Ayşe, sana boyalarınla birlikte geleceğiz.


Şanslı insanların içinde olduğumuzu bilmiyor muyuz acaba?
Sıcak bir evimiz, ailemiz var.
Buzdolabını açtığımızda yiyecek yemeğimiz var.
Sıcacık yatağımız var.
Sevdiklerimiz, bizi sevenler var.
Bunlar yetmez mi?
ZANNETMEKİ
BİR GÜN HERKEZ UYANMAZ
UYANIRLAR
UYANDIKLARINDA
KAOS OLUR
PANİK OLUR
KORKU YAŞANIR

O AN HEPSİ ÇIÄžLIKTADIR
KİMSE BİRBİRİNİN
ÇIÄžLIÄžINI DUYMAZ

Bİ AN İÇİN SESSİZLİK OLUR
VE ARDI GELEN
BÜYÜK BİR UÄžULTU
KULAKLARI SAÄžAR EDERCESİNE

İNSANLAR BİRBİRLERİNE BAKAR
AMA HİÇ BİR ŞEY ANLAYAMAZLAR
KORKUDAN GÖREMEZLER
İŞTE O AN
BİZ GELİRİZ

YERİN ALTINDAN ÇIKAR
ETRAFINIZI SARAR
VE KAÇINILMAZ AN
YAŞANIR

BİZDE ŞEKLİ OLANLARDA VARDIR
ŞEKİLSİZ OLANLARDA
ÇOÄžUMUZ BİR AÄžACIN DALINDAYIZDIR
BİR ÇOÄžUMUZDA
BÜYÜK DAÄžLARDA
EN ÇOK OLANIMIZDA
YERİN ALTINDA

PEKİ YA SEN NERDE OLACAKSIN
BİRİ ELİNİ TUTACAKMI
YADA SESİNİ DUYACAKMI

KİMSE DİYEMEZ
GÜÇLÜNÜN EN GÜÇLÜSÜYÜM DİYE
ÇÜNKİ
TOPRAÄžAN ALTINDA
DERİNLİKLERİNDE
O SÖZLERİ SÖYLEYENLER
GÜÇLÜYÜM DİYE ÖVÜNÜP
KENDİLERİNDEN DAHA GÜÇLÜSÜNÜ GÖRDÜKLERİNDE
BİZİM GÜCÜMÜZ YOK
DERLER

BİRİ ÖVÜNÜRDÜ
BU DÜNYADA BENİ KİMSE YENEMEZ DERDİ

BİRİ YANINA GİTTİ
DEDİKİ SEN GÜÇLÜSÜN DEÄžİLMİ ?
EVET
ÖYLEYSE TARİF EDECEÄžİM YERE GİT
ORDA SENİ BİRİ BEKLİYOR
ADAMIN TARİF ETTİÄžİ YER BİR MEZARDI
MEZARIN BAŞINA GİTTİ
MEZARA SELAMINI VERDİ
VE ŞÖYLE SÖYLEDİ
BEN GELDİM EY MEZARDAKİ
YENİLMEZ GÜÇLÜ OLAN BENNNN
ELİMİ TUTMUYACAKMISIN ?

MEZARDAN SES GELDİ
SELAMINI ALDIM
KABUL ETTİM
SEN ORDAN İRİ BİR KAYA GETİR

ADAM SÖYLENENİ YAPTI
ÖYLE GÜÇLÜYDİKİ
KOSKOCA KAYAYI ELLERİYLE
MEZARIN İÇİNE SOKTU

MEZARDAN BİR EL
KAYAYI ALDI
ADAMA KAYAYI
GERİ VERDİÄžİNDE
O KOSKOCA KAYAYI
UN UFAK ETMİŞTİ

GELEN ADAM DEDİ
EY MEZARDAKİ
ANLADIMKİ BU DÜNYADA EN GÜÇLÜ BENİM
AMA BENDENDE DAHA GÜÇLÜSÜ VARMIŞ
DİYİP
BOYNU BÜKÜK GERİ YOLUNA GİTTİ

PEKİ YA O MEZARDA YATAN KİMDİ
ONUN GİBİ TOPRAK ALTINDA YAŞAYAN
GERÇEK BU DÜNYANIN GÜÇLÜLERİNDEN
SADECE BİR TANESİYDİ


VE ONUN GİBİ BİNLERCESİ VAR.
Kursun Kalem


Cocuk, buyukbabasinin mektup yazisini izliyordu. Birden sordu:
- Bizim basimizdan gecen bir olayi mi yaziyorsun? Benimle ilgili bir hikâye olma ihtimali var mi?

Buyukbaba yazmayi kesti, gulumsedi ve torununa soyle dedi :
- Dogru, senin hakkinda yaziyorum. Ama kullandigim kursun kalem yazdigim kelimelerden cok daha onemli. Umarim buyudugunde bu kalemi sen de seversin.

Cocuk kaleme merakla bakti ama ozel bir sey goremedi.
- Iyi ama bu kalem benim hayatimda gordugum diger kalemlerden hic farkli degil ki!

- Bu tamamen nesnelere nasil baktiginla ilgili. Bu kalemin bes onemli ozelligi var ve sen de bu ozellikleri kendinde benimseyebilirsen hep dunyayla barisIk bir insan olursun.

Birinci ozellik: Harika seyler yapabilirsin ama attigin adimlari yonlendiren bir el oldugunu asla unutma. Bizim icin bu el Tanri'dir ve her zaman kendi kudretiyle bizi o yonlendirir.

Ikinci ozellik: Zaman zaman her ne yaziyorsam durmam ve kalemimin ucunu acmam gerekir. Bu kaleme biraz aci cektirse de sonucta daha sivri olmasini saglar. Bu yuzden bazi acilara gogus germeyi ogrenmelisin, bu acilar seni daha iyi bir insan yapar.

Ucuncu ozellik: Kursun kalem, yanlis bir sey yazdiginda bunu bir silgiyle silmene her zaman olanak tanir. Yaptigimiz bir seyi sonradan duzeltmenin kotu bir sey olmadigini anlamalisin, aksine bu bizi adalet yolunda tutmaya yarayan en onemli seylerden biridir.

Dorduncu ozellik: Kursun kalemin en onemli kismi, kalemin yapildigi ahsabi ya da disari yansiyan sekli degil, icerisinde yer alan kursunudur. O yuzden her zaman kendi icine bakmali, en cok onu korumalisin.

Besinci ve son ozelligi ise her zaman bir iz birakmasidir. Ayni sekilde sen de hayatta yaptigin her seyin bir iz birakacagini bilmeli ve her hareketinin farkinda olmalisin.

Paulo Coelho
Birbirinden güzel ibret verici, keyif verici hoş yazılar var.. Her fırsatta kaldığım yerden devam edeceğim..

Emeğine sağlık güzel bi çalışma olmuş...
Qetesh Adlı Kullanıcıdan Alıntı:Birbirinden güzel ibret verici, keyif verici hoş yazılar var.. Her fırsatta kaldığım yerden devam edeceğim..

Emeğine sağlık güzel bi çalışma olmuş...

Bu pan o benim bir başka sitedeki 1.5 yıllık emeğim.yani toplanmış haldeler
şimdi burda sadece kısımlara ayırdım.
Dostça
hayata dair
aşka ve sevgiye dair
günün sözüne
Ne oldu şimdi o site? Tongue
Qetesh Adlı Kullanıcıdan Alıntı:Ne oldu şimdi o site? Tongue

site duruydda ben durmuyorum Big Grin
bay tehlike adım ondan :yikildim::yikildim: (siyasi)
Bizim forumdada çok tehlikeli insanlar var. Özellikle PckoTongue.. O yüzden dikkat et. yoksa topuğuna yersin kurşunu Big Grin .. (Yer altı)Big GrinBig Grin ..
PISMANLIK
Eger Tanri, bir an icin
benim bir dolma kagit bebek oldugumu unutup,
bana biraz daha omur verse idi:

Buyuk bir ihtimalle tum dusunduklerimi soylemezdim;
ama tum soylediklerimi dusunurdum.

Esyalara degerlerine gore degil de,
ne anlama geldiklerine gore deger verirdim.

Daha az uyur, daha cok ruya gorurdum.
Cunku gozumuzu ne zaman bir dakika kapatsak
isigi altmis saniye kaybederiz.

Baskalari geri dururken, ben yururdum.
Digerleri uyurken, ben uyanik kalirdim.
Baskalari konusurken, ben dinlerdim.
Guzel cikolatali bir dondurmayi nasil da seve seve yerdim.
Eger Tanri, bana biraz daha omur verseydi:
Daha basit giyinirdim.

Kendimi gunese atar,
sadece vucuduma degil,
ruhuma da gunes banyosu yaptirirdim.

Eger bir yuregim varsa,
nefretimi buz ustune yazar ve
gunesin cikmasini beklerdim.

Yildizlar uzerinde Van Gogh ile resim yapardim,
bir Benedetti siirini duslerdim ve
bir Serrat sarkisi ile aya serenat yapardim.

Dikenlerin acisini hissetmek icin
gulleri gozyaslarimla sulardim,
tac yapraklarini kizilca operdim.

Tanrim, biraz daha omrum olsaydi...

Tek gunumu,
sevdiklerime onlari ne kadar sevdigimi soylemeden gecirmezdim.
Her kadini ve erkegi, benim favorim olduklarina inandirirdim.
Askin icinde askla yasardim.

Erkeklere, yaslandiklari zaman aski birakmalarinin ne kadar yanlis oldugunu gosterirdim.
Aksine asik olmayi durdurduklarinda yaslanacaklarini gosterirdim.

Bir cocuga kanatlar verirdim.
Ama ucmayi kendi basina ogrenmesi icin onu rahat birakirdim.

Yaslilara olumun yasla degil,
unutmakla geldigini ogretirdim.

Insanlar, sizden ne cok sey ogrendim.

Gercek mutlulugun,
zirveyi nasil olctugunuze bagli oldugunu bilmeden,
herkesin dagin zirvesinde yasamak istedigini ogrendim.

Yeni dogmus bir bebegin,
o minik elleri ile babasinin parmagini siktiginda,
aslinda babasini ebediyen kapana kistirdigini ogrendim.

Ancak bir insani yerden yukari kaldirmak icin yardim ettiginde
birisine yukaridan bakma hakkinin oldugunu ogrendim.

Sizden bir suru sey ogrendim.

Ama bu ogrendiklerimi bir bavul icinde saklasa idim,
hic bir faydasi olmayacakti ve mutsuz olecektim.

Johnny Welch
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12