04-18-2008, Saat: 11:57 AM
Yoruldum…
“Bir gidişi yaz” dediler, “yazarım” dedim… gitmeleri öğrenmiştim.
Susardı, susardım, susardık, suskularca…..
Bilinir bilinmez bir şarkının içinde kaybolurduk.
Biz en çok susmayı sevdik, sevmeyi sevemediğimiz kadar.
Koptuk ve dağıldık her şeye.
Giderken durduramadık birbirimizi.
Durdurmaya elin, elim, ellerimiz yetmedi.
Eğitemedim çocuk kalmış korkularını, yanılgılarını törpüleyemedim. Sana gerçekleri gösteremediğim gibi.
Giderken durdurmalıydın beni, yapmalıydın, yapamadın.
Durdurmaya gücün, gücüm, gücümüz yetmedi.
Belki de yoktu, biz var sandık.
İnsan isterse yolları aşıyor, sen kapının eşiğini aşıp gelemedin. Geldiğim gibi gidemedim, gittiğim gibi dönemedim yüzüne.
Sen, bildiğim sen değilsin artık.
Ben, bildiğin ben, değişemem.
Değişmelere suskun dudaklarım.
Şimdi acı, yolunu şaşırmış bir deniz kaplumbağası gibidir yüreğimde. Şaşkın ama inatçı.
Şimdi sen, adı geçmişte saklı ince bir sızı.
Şimdi biz, bir şarkıdan çalınmış iki nota gibiyiz.
Eksiğiz ve yokuz.
Dilsiz ama mutluyuz.
Bir kapının eşiğinde kaldı her şey.
Beni dışarıya göndermeyecektin, içerde tutacaktın, arkamdan gidişimi seyretmeyecektin, yollara yürümeyecektim, sesimi gidişlerde yitirmeyecektim. Sesimi geceye vermeyecektin.
Şimdi, kaldır gözlerini ve geceye bak. Sesimi gör yukarıda, ortada bırakılmış tellerimi. Densiz ama dengeli satırlarımın anlamını kavra. Geceye bak, sesimi kaydırma.
Kimsenin öğretmediği bir şeyi öğretmeni dilerdim, ayrılırken ama sen herkesin öğrettiğini yineledin.şimdi aşk, inançlarını yitiren bir ayyaştır köprü altlarımda..
Biz ki geceleri paylaştık, yastığı, şarkıları.
Biz ki sözleri paylaştık, kelimeleri.
Biz ki yüreği paylaşamadık, paylaşamadım galiba.
Nedendir bilmem, eksik kaldık korkulara.
Nutku tutulan gecelerin isimsiz sabahlarında, yanlış ve yangın kaldık.
Geride kalan kırık ezgiler ve yorgun ruhların dansı.
Sokağımın serseri gülüşü, gençliğimin asi sevgisi, isyanımın suskun gezgini. Gitmeye meyilli değildim, olduğum gibiydim, dinletemedim, dinletemedin, dinletemedik belki de.
Şimdi sen, aksak bir hüzün, nerede coşacağını bilmeyen.
Şimdi ben, değişemeyen bir şehir, nasıl sevileceğini bilen.
Şimdi biz, olmayan bir şeyiz.
Bir kapının eşiğinde kaldı her şey.
Konuşmak anlamsız, susmak kalabalık, ayrılık bulaşıcı.
Sevda, kör topal yürüyen bir dilenci gibidir artık.
Seni sevdim ama gönderdin. Gönderilince dönemiyorum.
Ben bir çiçeğim asi yanım, solunca aynı elde açamıyorum.
Susuyorum, susuyorsun, susuyorlar, suskularca….
Bir gidişi yaz, dediler, yazarım dedim.
Gitmeyi öğrenmiştim, kalmayı öğretemediğim kadar.
Bir gidişi yaz, dediler, yazarım, dedim.
Gitmeyi giyinmiştim, yakıştırılmıştım veda sözlerine, merhabalara alıştırılamadığım kadar.
Bir gidişi yaz, dediler, yazarım, dedim.
Çok gitmiştim, söz gitmiştim, uzun gitmiştim, sesimi duyuramayacak kadar.
Bir gidişi yaz, dediler, yazmaya giderken kendimden geçmişim.
Arkama dönüp baktım, sende beni gördüm, el salladım.
Artık çok geç, sendeki ben için çoktan bitmişim !….
“Bir gidişi yaz” dediler, “yazarım” dedim… gitmeleri öğrenmiştim.
Susardı, susardım, susardık, suskularca…..
Bilinir bilinmez bir şarkının içinde kaybolurduk.
Biz en çok susmayı sevdik, sevmeyi sevemediğimiz kadar.
Koptuk ve dağıldık her şeye.
Giderken durduramadık birbirimizi.
Durdurmaya elin, elim, ellerimiz yetmedi.
Eğitemedim çocuk kalmış korkularını, yanılgılarını törpüleyemedim. Sana gerçekleri gösteremediğim gibi.
Giderken durdurmalıydın beni, yapmalıydın, yapamadın.
Durdurmaya gücün, gücüm, gücümüz yetmedi.
Belki de yoktu, biz var sandık.
İnsan isterse yolları aşıyor, sen kapının eşiğini aşıp gelemedin. Geldiğim gibi gidemedim, gittiğim gibi dönemedim yüzüne.
Sen, bildiğim sen değilsin artık.
Ben, bildiğin ben, değişemem.
Değişmelere suskun dudaklarım.
Şimdi acı, yolunu şaşırmış bir deniz kaplumbağası gibidir yüreğimde. Şaşkın ama inatçı.
Şimdi sen, adı geçmişte saklı ince bir sızı.
Şimdi biz, bir şarkıdan çalınmış iki nota gibiyiz.
Eksiğiz ve yokuz.
Dilsiz ama mutluyuz.
Bir kapının eşiğinde kaldı her şey.
Beni dışarıya göndermeyecektin, içerde tutacaktın, arkamdan gidişimi seyretmeyecektin, yollara yürümeyecektim, sesimi gidişlerde yitirmeyecektim. Sesimi geceye vermeyecektin.
Şimdi, kaldır gözlerini ve geceye bak. Sesimi gör yukarıda, ortada bırakılmış tellerimi. Densiz ama dengeli satırlarımın anlamını kavra. Geceye bak, sesimi kaydırma.
Kimsenin öğretmediği bir şeyi öğretmeni dilerdim, ayrılırken ama sen herkesin öğrettiğini yineledin.şimdi aşk, inançlarını yitiren bir ayyaştır köprü altlarımda..
Biz ki geceleri paylaştık, yastığı, şarkıları.
Biz ki sözleri paylaştık, kelimeleri.
Biz ki yüreği paylaşamadık, paylaşamadım galiba.
Nedendir bilmem, eksik kaldık korkulara.
Nutku tutulan gecelerin isimsiz sabahlarında, yanlış ve yangın kaldık.
Geride kalan kırık ezgiler ve yorgun ruhların dansı.
Sokağımın serseri gülüşü, gençliğimin asi sevgisi, isyanımın suskun gezgini. Gitmeye meyilli değildim, olduğum gibiydim, dinletemedim, dinletemedin, dinletemedik belki de.
Şimdi sen, aksak bir hüzün, nerede coşacağını bilmeyen.
Şimdi ben, değişemeyen bir şehir, nasıl sevileceğini bilen.
Şimdi biz, olmayan bir şeyiz.
Bir kapının eşiğinde kaldı her şey.
Konuşmak anlamsız, susmak kalabalık, ayrılık bulaşıcı.
Sevda, kör topal yürüyen bir dilenci gibidir artık.
Seni sevdim ama gönderdin. Gönderilince dönemiyorum.
Ben bir çiçeğim asi yanım, solunca aynı elde açamıyorum.
Susuyorum, susuyorsun, susuyorlar, suskularca….
Bir gidişi yaz, dediler, yazarım dedim.
Gitmeyi öğrenmiştim, kalmayı öğretemediğim kadar.
Bir gidişi yaz, dediler, yazarım, dedim.
Gitmeyi giyinmiştim, yakıştırılmıştım veda sözlerine, merhabalara alıştırılamadığım kadar.
Bir gidişi yaz, dediler, yazarım, dedim.
Çok gitmiştim, söz gitmiştim, uzun gitmiştim, sesimi duyuramayacak kadar.
Bir gidişi yaz, dediler, yazmaya giderken kendimden geçmişim.
Arkama dönüp baktım, sende beni gördüm, el salladım.
Artık çok geç, sendeki ben için çoktan bitmişim !….