:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Necip Fazıl Kısakürek / Hayatı ve Eserleri
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2 3 4 5
DESTAN

Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:

Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,
Çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden,

Çekiyor tebeşirle yekun hattını afet;
Alevler içinde ev, üst katında ziyafet!

Durum diye bir laf var, buyurun size durum;
Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodrum!

Bir şey koptu benden, şey, Herşeyi tutan bir şey.
Benim adım bay Necip, babamın ki Fazıl bey,

Utanırdı burnunu göstermekten sütninem,
Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem.

Ey tepetaklak ehram, başı üstünde bina;
Evde cinayet, tramvay arabasında zina!

Bir kitap sarayının bin dolusu iskambil;
Barajlar yıkan şarap, sebil üstüne sebil!

Ve ferman, kumardaki dört kralın buyruğu:
Başkentler haritası, yerde sarhoş kusmuğu!

Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama,
Çatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma!

Öttür yem borusunu öttür, öttür, borazan!
Bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan!

Allah'ın on pulunu bekleye dursun on kul;
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.

Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa;
Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!

Kubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz;
Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz.

Siyaset kavas, ilim köle, sanat ihtilac;
Serbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilaç.

Bülbüllere emir var: Lisan öğren vakvaktan;
Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan!

Bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde;
Tartılan vatana bak, dalkavuk kefesinde!

Mezarda kan terliyor babamın iskeleti;
Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti?

Ah! küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap;
Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap
DÖNEMEÇ

Bir gündü, hava ılık
Ve cadde kalabalık

Bir kadın sapıverdi önümden dönemece;
Yalnız bir endam gördüm , arkasından, ipince.
Ve görmeden sevdiğim, işte bu kadın dedim,
Çarpıldım sendeledim.

Bir gündü mevsim bayat
Ve esmekte hayat.....
Dönemeçten bir tabut çıktı ve üç beş adam;
Yalnız bir ahenk sezdim, çerçevede bir endam.
Ve tabutta , incecik, o kadın var, anladım;
Bir köşede ağladım.....
FEZA PİLOTU

Yirminci yüzyılın ablak yüzlü pilotu
Buldun mu Ay yüzünde ölüme çare otu ?

Bir odun parçasına at diye binen çocuk
Başında çelik kulaf, sırtında plastik gocuk.

Uzakları yenmiş Fatih edasındasın|
Dipsizliğin dibini bulmak sevdasındasın...

Allah'a dil çıkarır gibi küstah bir yarış...
Farkında değilsin ki, Ay Dünya'ya bir karış.

Fezada milyarlarca ışık, yol, mesafe;
Seninki, saniyelik zafer, ilmi hurafe.

Kavanozda, kendini deryada sanan balık;
Ne acı vahşet, mağrur ilimdeki kalabalık;

Fezada 'Allah diye bir şey yok' iddiası
Gel gör, kaç füzeye denk, bir mü'minin duası;

Rafa kaldırmak için ruhlarını dürdüler;
Güneş diye kalpteki güneşi söndürdüler.

Bilmediler; kalptedir, kalptedir asıl feza;
Kalptedir, olumsuzluk kefili kutsi imza.

Sayıdan sonsuzluğa sınıf geçirtecek not;
Bizdedir ve bizdedir Arş'a giden astronot,

Ve mekandan arınmış ve zamandan ilerde,
Fezayı teslim alma sırrı bizimkilerde.

Bizimkiler ışığa gem vururda binerler;
Yerden göğe çıkmazlar, gökten yere inerler..
GECEYE ŞİİR

Kalbim bir çiçektir,gündüzler ölgün;
Gelin,gelin,onu açın geceler!
Beni yadedermiş gibi,bütün gün
Ötün kulağımda,çın,çın,geceler!

Geceler çekmeyin benim için hüzün,
Gelin siz,ruhumu tenimden süzün;
Bırakın naşımı yerde gündüzün,
Gölgemi alın da kaçın geceler
GECEYE ŞİİR -1-

Kalbim bir çiçektir, gündüzler ölgün;
Gelin, gelin, onu açın geceler!
Beni yâdedermiş gibi, bütün gün
Ötün kulağımda, çın, çın, geceler!

Geceler çekmeyin benimçin hüzün,
Gelin siz, ruhumu tenimden süzün;
Bırakın nâşımı yerde gündüzün,
Gölgemi alın da kaçın geceler
GÖLGELER

Gönlüm uçmak dilerken semavi ülkelere;
Ayağım takılıyor yerdeki gölgelere...

NECİP FAZIL KISAKÜREK
GURBET

Dağda dolaşırken yakma kandili,
Fersiz gözlerimi dağlama gurbet!
Ne söylemez, akan suların dili,
Sessizlik içinde çağlama gurbet!
Titrek parmağınla tutup tığını.
Alnıma işleme kırışığını
Duvarda, emerek mum ışığını,
Bir veremli rengi bağlama gurbet
Gül büyütenlere mahsus hevesle,
Renk dertlerimi gözümde besle!
Yalnız, annem gibi, o ılık sesle,
İçimde dövünüp ağlama gurbet!.
HATRINA DÜŞECEÄžİM

Kopkoyu bir sis içinde bir akşam
Hatırına düşeceğim belki
Bir an ıslayacak yağmur yüzünü
Birden o tatlı demleri hatırlayacaksın
Sonra sıcak yatağında uzun uzun
Ağlayacaksın Ağlayacak.!

Boğazında bir şeyler düğümlenecek
Ah yanımda olsaydı diyeceksin
Tüm yıldızlar gülecek haline Ay'da göz kırpacak
İliklerine işleyecek bensizlik
Kahrolacaksın...!

Bir sigara tüttüreceksin ihtimal
Ufku seyredeceksin saatlerce
Bir rüzgar kopçalayacak yüzünü
Sonra hayalim gelecek karşına
Bir Şiirimi mırıldanacaksın
Hıçkıracaksın..!

Gönlünden atamadığın gibi kafandan da
Silemeyeceksin beni düşlerine gireceğim her gece
İnce bir hüzün bürüyecek yüzünü
Ve çırılçıplak gerçekleri o zaman
Anlayacaksın..!

Sonra bir şeyler yazmak isteyeceksin
Kafan gibi kaleminde işlemeyecek
Unutmak isteyeceksin her şeyi
Ama unutamayacaksın hiç bir şeyi
Kıvranacaksın.!
HEP BU AYAK SESLERİ

Hep bu ayak sesleri, hep bu ayak sesleri,
Dolaşıyor dışarda, gün batışından beri,
Bu sesler dokunuyor en ağrıyan yerime,
Bir eski çıban gibi işliyor içerime,
Ey şimdi kara haber gibi bana yaklaşan,
Sonra saadet olup yanımdan uzaklaşan,
Sesler, ayak sesleri kesilmez çıtırdılar!
Bana gelen müjdeyi galiba caydırdılar,
Böyle adım atarlar, ayrılanlar eşinden,
Böyle yürür, gidenler, bir tabutun peşinden,
Kimsesiz gecelerim, bu kesik sesle doldu,
Artık, atan kalbimde bir ayak sesi oldu
Bir gün, sönük göğsüme düştüğü vakit başım
Benden ayrılıyormuş gibi bir can yoldaşım,
Gittikçe uzaklaşan bu sesi duya duya,
Yavaşça dalacağım, o kalkılmaz uykuya
HER NEFESTEN

göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten,
affet senden habersiz aldığım her nefesten
Sayfalar: 1 2 3 4 5