:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Erkekler Neden Aldatir.. (her Satiri GerÇek)
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Bu hikayede yasanan her olay, bire bir benim basımdan geçmistir... kişileri korumak adına sadece isimler degiştirilmistir...

askerden geldiğim 2003 yılının subat ayıydı..
herşey arkadaşım hakanı'ın sizi bizimle basket oynamaya davet etmesiyle başlamıştı..

izmir kış ayının son günlerini yaşıyordu..ama sanki yaz mevsiminden bir gün gibi hava günlük güneşlik ve sıcaktı..
hakanla ikimiz basket sahasında potaya atış yapıyorduk..

diğer potanın orda ise parkın serserileri futbol oynuyordu..biz hakan'la pek konuşmazdık onlarla.. aramızda gizliden gizliye hep bir rekabet olurdu çünki..

yazları, onlar parkta 15-20 kişi birleşir futbol oynardı.. ve gelip geçen kızlara laf atardı.. biz ise parktaki hemen her kızı tanır.. 2-3 erkek en az 5-6 kız bir gurup olusturur muhabbet ederdik.. top oynardık.. tabi onların "onlarca" bu ezik hali sürekli bize karsı kin gütmelerine yol acardı..

sonra siz geldiniz parka.. arkadasın nazan'la.. sen siyah saçlı hafif kilolu ama çok sevimli bir kızdın.. küçüçük ellerin vardı.. ve çok derin bakışların..

bizim pota dolu olduğu için mecburen diğer potada atış yapmaya başladınız.. sürekli futbol oynuyan çocukların size laf çakması ve arada bilerek topu size atmaları sizi rahatsız ediyordu.. ben hakan'a "sunları davet edelim, birlikte oynayalım" dedim.. oda sizin yanınıza gelip,
"arkadaşlar isterseniz birlikte maç yapalım nedersiniz" dedi?
sen "hiç davet etmiceksiniz sanmıştım" dedin..ve gülümsedin.. gülüşünü ilk ozaman görmüştüm..
bende hemen lafa girip "aslında sizi daha önce davet edicektim ama yanlış anlarsınız diye bişi demek istemedim" dedim..
daha sonra çok güzel bir maç yaptık ben seninle hakanda nazanla takım olmuştuk.. tabi biz yendik
sonra bakkaldan kola alıp geldik ikimiz.. çok susamıştık.. biraz muhabbet ettik.. aynı yerde oturdugumuz halde seni ilk kez görüyorum.. oysa sen beni daha önceden tanıyormussun.. lise 2ye gittiginide o gün ögrendim..
sonra vedalaşıp ayrıldık..

ertesi gün biz yine aynı parkta aynı potada hakan'la maç yapıyorduk.. yanımızda bir kaç kız arkadasımız daha vardı.. ama ben sürekli senin apatmana bakıyordum.. acaba gelirmisin diye..
bir saat kadar sonra sen geldin.. yanında çağla isminde arkadaşınla.. karşıki banka oturdunuz.. sürekli beni izliyor bir yandanda arkadasınla bana bakıp bakıp gülümsüyordunuz.. neyseki maç bitti ve ben hemen yanınıza geldim.. kısa bir selamdan sonra maç yapalım dedim.. ve yine senle ikimiz, hakanla çagla takım olduk.. tabi yine biz kazandık.. yine çok güzel bir gündü ve hava güneşli ışıl ışıldı..
veda zamanı geldiğinde ben telefon numaranı istedim..
bahanemde hazırdı;
"parka çıkarken beni çaldırırsınız.. bize geliriz.."

böylece 2 yıl sürecek aşkımızın ilk tohumları atılmıs oldu..

o akşam sabaha kadar seninle çağrılastık mesajlaştık.. hiç durmadı telefonum..
benden çok hoşlanığını anlamıştım..

daha fazla uzatmanın pek anlamı yok diye düşündüm..

ve sana bir mesaj çektim..

k= "sanırım ikimizde aynı şeyi düşünüyoruz.. aslına gerek vamı bilmem ama ben yinede prosedür gereği sormak istiyorum..senden çok hoşlandım.. benimle çıkarmısın..?"

ve cevap;

b= "seni henüz tanımıyorum yeni bir ilişkiden çıktım ve kalbim çok kırık.. üzgünüm arkadas kalalım.."

şok olmustum.. kendimden okadar emindim ki.. ilk kez biri beni reddediyordu.. telefonumu kapatıp ogece bir daha açmadım..

ertesi gün öğleye dogru uyandım.. hala sana kızgındım.. bunu neden yaptığını anlayamamıştım.. belkide ilk kez reddelilmiş olmanın verdiği bir kızgınlıktı..

akşam üstü sen yine çagrı attın ve bizi baskete çagırdın..15 dakka sonra hakanla geldik.. yanında yine çağla vardı..seninle pek fazla konuşmadım.. sürekli çağlayla uğraştım maç boyunca..

çağla uzun boylu, balık eti esmer ve çok güzel bir kızdı.. ve senin en yakın arkadaşın..

maçtan sonra vedalaşıp evlerimize döndük..akşam yine telefonum hiç susmadı bir yandan sen bir yandan çağla çagrı atıp duruyordunuz.. sonra seninle mesajlaşmaya başladık yine..

b= "bugün parktaki halin neydi.."

k= "hiç"

b= "bana kızgınmısın"

k= "hayır. belki biraz kırgın.. hakkım var mı?"

b= "çok yanlış bir zamanda karşıma çıktın aytaç.."

k= "peki benden daha ne istiyorsun ozaman.."

b= "hiç.."

tabi bu arada mesajı zar zor yazabiliyordum.. çünki sen sürekli hiç durmadan çağrı atıyordun.. ben meşkule çevirip bir kelime yazıyordum sonra yine sen çagrı atıyordun.. mesajı gönderdikten sonra bu sefer ben sürekli seni arıyordum ve sen meşküle çeviriyordun.. bana cevap yazıyordun..

k= " benden hoşlanmıyormusun beyza..?"

b= " sen safmısın aytaç? ordan nasıl gözüküyo?"

k= ": )"

k= "o halde çıkıyoruz.."

b= "çıkıyoruz : )"

böylece
sen hayatının en acı,
ben ise en garip aşkına başlamış olduk..
aynı gece arkadaşım nazım'la onların bakkalda oturup muhabbet ediyorduk..senden ve çağla'dan bahsettik.. nazım'la çağla aynı apattımanda oturuyorlardı.. parktaki her erkek gibi nazım'nda gözü çağladaydı.. nazım çağladan çok hoşlandığını ve ona teklif edeceğini söyledi.. ben "ne bekliyorsun ozaman.. isitiyorsan hemen bas teklifi.. olursa olur" dedim.. ama konturu yoktu.. ben kendi telefonumu uzattım.. al dedim burdan çek.. nazım ne yazacağını bilemiyordu..
"peki" dedim "ver telefonu ben hallederim..."

k= "slm çağla ben nazım, belki çok şaşıracaksın ama senden uzun zamandır hoşlanıyorum.. benimle çıkarmısın?"

çağla'dan o gece hiç cevap gelmedi..

ertesi gün ben biraz erken çıktım parka.. seni beklemek için.. birazda nazım'ım aceleci tavri nedeniyle..

parktaki potaların tam karşınında her zaman otuurduğumuz bankta çağla'tek başına oturuyordu.. hemen nazım'la yanına gittik.. selamlaştık..

ben hemen dünki mesajımı alıp almadığını sordum çağlaya.. "aldım" dedi "ama eksik geldi..şimdi hanginiz teklif ediyor bana..?senmi? nazım mı?"

ben, tabiki nazım dedim, ve seninle çıkmaya başladığımızı söyledim.. suratı bir anda değişti.. "bana ismailde teklif etti dün gece" dedi..
ben "peki kalbin kimden yana" diye sordum..
gözleri "senden yana" desede,
dili "ismailden yana" olduğunu söyledi..
böylece o ismail'le ben ise senle dolu dizgin bir aşk yaşamaya başladık..
kaç kez kavga ettik kaç kez yanlış anladık birbirimizi, kaç kez kıskandık ve kaç kez tekrar tekrar aşık olduk bilemiyorum..

ailen çok sıkı olduğundan dolayı karşıyaka'da yada her hangi bir yerde gezemiyorduk.. sadece parkta..
tam iki ay böyle geçti.. her anı seninle her anı tutkuyla dolu iki ay.. bir kez bile seni öpmeme izin vermediğin iki ay.. sadece elini tutuyordum ve biliyormusun bu bile bana yetiyordu..

karşıyaka maçlarına gidiyordum.. o hafta eski şehir deplasmanı vardı.. çarşıdan otobüs kaldırıyordu kulüb.. bizim eküri yine tam kadro o maça gidecektik..

akşam üstü seninle parkta buluştuk..bankta oturduk ve sarıldık birbirimize.. sana eskişehir'e gideceğimi söyledim.. sen çok kızıdın ve göndermek istemedin.. "bir kaç gün bile olsa senden ayrı kalmak istemiyorum" demiştin..

kavga etmeye başladık..
ben gidecektim..
gitmeliydim..
çünkü arkadaşlarıma söz vermistim..
"gidicem" diye bağırdım..!
sende "gitmiceksin" diye bağırdın..
sonra birden sustuk.. ilkez birbirimizi bu kadar kırıyorduk.. hemde sudan bir sebepten..

gözüm basket sahasında maç yapan çocuklara takıldı.. bir süre hiç konuşmadan onları izledim.. o sırada yanımızdan bir adam geçmişti.. ben olayın pek farkında değildim..
sen hiç bir şey söylemeden yanımdan kalktın ve yürümekte olan adama doğru koşar adımlarla gittin.. bir şeyler konuştunuz ve sen koşarak evine doğru çıktın.. ben bankta öylece kalakalmıştım..
o akşam telefonunu hiç açmadın..
yolculuk boyunca onlarca kez seni aradım, ama bir türlü ulaşamamıştım..ertesi gün ben Eskişehir'den geri dönüyordum..
telefonuma senden bir mesaj geldi...

"üzgünüm ama herşey buraya kadarmış.. bana hiç bir sey sorma.. ayrılmalıyız gülgüzeli.."

bana hep "gülgüzeli" derdin.. neden bunu söylerdin yada "güzgüzeli" ne demekti o zmanlar hiç anlamazdım.. ama hoşuma giderdi..

çok sonraları benim için yaptığın bir cd de leman sam'ın gül güzeli şarkısını dinlediğimde anlamıştım..

"Elini son defa yanağıma koy İstemiyorsan giderim giderim..
Serin bir sonbahar akşamında söz İsmini unutur silerim silerim..
Tuttuğun kalem olsa yüreğinin elleri
Bir defa daha yazsa bebeğim bebeğim bebeğim..

Eğer bir masal perisi girerse rüyalarına
Öldü dersin gül güzeli tılsımını kaybetti..

Uğruna döktüğüm gözyaşlarım için Yağmurdan özür dilerim dilerim
Kuruttuğum kızıl gülleri alıp Senin için senden geçerim geçerim.."

"ne kadarda anlamlı bir şarkı yazmış, leman sam..
sanki bu aşk için, senin bu aşk için döktüğün gözyaşları için yazmış.."

mesajı okuduktan sonra ki halimi sanırım tahmin edersin.. yine yarım kalmış bir aşk, yine kırık kalbim, yine hayal kırıklığı..
hiç aramadım seni o mesajdan sonra..
ama her anım yine senle geçti.. gözüm hep telefondaydı.. o gecelerce bitmek bilmeyen mesajlarını çağrılarını çok özlemiştim..

bana çektiğin o mesajdan tam iki hafta sonraydı.. telefonum çalmaya başladı.. arayan sendin.. içimde bir çok şey öldü seni unuttum sanarken yine içimde ince bir sızı başladı.. ama bir yandanda yediremiyordum bu açıklama yapmadan ve ani terkedilişi kendime.. açmadım telefonu. defalarca aradın ben meşkule çevirdim, defalarca mesaj çektin ben cevap yazmadım.. ama en sonunda dayanamadım ve bir mesaj çektim..

k= "bunca zamandan sonra aramazsın sanıyordum.. gitmen için sebep neydi ve ne değiştiki şimdi burdasın..?"

b= "seni unutmak için kendimle çok mücadele ettim.. imkansız bir aşk bu.. sonumuz yok.. ama her parkta gördüğümde içim cız etti.. dayanamadım affet.."

k= "inanmıyorum sana, sen hiç bir zaman sevmemişsin beni.. sevsen bu kadar çabuk bitirebilirmiydin.. defol git arama bir daha.."

son mesajım çok sertti ve amacına ulaşmıştı.. seni ne kadar sevsemde artık unutmak isitiyordum.. başarıyordumda belki..

ama kader işte ben herşey bitti derken aslında herşey dönülmez ve içinden çıkılmaz bir olaya bizi sürüklüyormuş..
bilmiyordum..

o mesajdan sonra beni bir daha aramadın..

mevsim ilkbahardı, insanlar kırlarda mangal yapıyor, çocuklar parklarda neşeyle oyunlar oynuyordu.. bense hakan'ların evinin balkonundan karşıyaka'yı seyrediyordum..
karşı sahildeki yanıp sönen binlerce ışıkta seni arıyordum..bir gözümde telefonumda, "nasılsa dayanamaz ararsın" diye bekliyordum..

evet aradın..
ama beni değil hakan'ı..
ben şaşkın şaşkın hakan'ın yüzüne bakarken hakan yüzüme gülümsüyordu..sana en son çektiğim mesajdan beri sürekli hakan'ı arıyormusun..
işte bunu öğrendiğim an beynimden vuruldum.. beni kıskandırmak için en yakın arkadaşımı kullanıyordun..

ilk hakan'la kavga ettim.. neden aramana izin verdiğini sordum.. sana mesaj çekmiş ama sen tınmamışsın bile. aramaya devam etmişsin..

hemen sana kendi telefonumdan bir mesaj çektim..

k= "sen ne yapmaya çalışıyorsun..? benden ve arkadaşlarımdan uzak dur.."

cevap vermedin.. sadece bir çağrı..

tekrar bir mesaj çektim..

k= " sana benden uzak dur dedim.. .......
.......
......"

ne cevap verdin, ne çağrı..

ertesi gün ben yine aynı parktaydım.. güneş henüz batmamıştı ve park cıvıl cıvıldı.. o kalabalıkta gözlerim seni aradı.. ama sen yoktun..
potalarda atış yapmaya başladım.. yanıma parktan tanıdığım kızlardan ikisi geldi.. birinin adı cansu'ydu..

cansu hafif çekik gözlü siyah saçlı uzun boylu zayıf ve güzel bir kızdı..hemen her fırsatta bana olan ilgisini belli ederdi.. ama o gün başka türlü gelmişti sanki parka..

"seni dün rüyamda gördüm" dedi.. bende "nasıl gördün" dedim.. sadece gülümsedi..
"bu gece yine gir rüyama."
"tamam giricem ve sana bir soru sorucam.." yarın cevabını parkta verirsin ok?"
"ok"..

onlar gitti çok geçmeden çağla geldi.. üzgündü.. ismail'le ayrılmışlardı.. ismail benden 1-2 yaş ufaktı.. ve çok korkak bir adamdı.. parkın seserileri haber yollamış çağla'dan ayrıl.. biz çıkıcaz onunla..

tabi bu haber ismail'in kulağına gider gitmez dizleri titremeye başlamış.. ve hemen terketmiş çağlayı.. bir iki saat kadar bankta oturup dertleştik.. çok başka bir kızdı çağla.. devrimciydi..
che'den bahsettik..
siyaset yaptık..
sistemin çocukları zorladığı ezberci zihniyetten..
Amerika'nın ırak'a yaptığı zulümden..

o gece sabaha kadar çağlayı ve seni düşündüm.. hakan'lardaydım.. ve sen hala onca lafa rağmen hakan'ı ısrarla arıyordun.. bu canımı çok yakıyordu.. seninde canın yanmalıydı..
yaktımda..

ertesi gün hakan'ında gazıyla çağlaya bir mesaj çektim..
tarih 4 nisan..

k= "mrb çağla.. ben düşündüm taşındım ve sana bu mesajı çekmeye karar verdim..sana karşı olan hislerimi bil istedim.. senden çok hoşnalıyorum gördüğüm ilk günden beri.."

biraz yalan biraz gerçek yolladım mesajı..

yanıt:

ç= "aytaç sen ciddimisin yoksa bu şakamı..?"

k= "hiç bu kadar ciddi olmamıştım..cevabını öğrenebilirmiyim?"

ç= "o halde bunu yüz yüze konuşalım akşam üstü parkta.."

k= "tamam saat 4 te basket potalarının orda.."

saat 2 gibi parktaydım..
cansu geldi.. yanında yine o şişman arkadaşı vardı, hani senin hiç sevmediğin..
azımı aramaya başladı yine..
tabi benim gözüm artık çağla'daydı..
benden olumlu bir yanıt alamayınca öfkeyle gitti..

o gittikten 10 dakika sonra çağla geldi.. üzerinde mor badisi..
hani tam göğsünde kocaman 83 yazan.. altında ise herzaman ki gri eşofmanı..
yanıma oturdu..
sohbet etmeye başladık..
nerden çıktığını sordu bu fikrin..

biraz yalan.. biraz hikaye..
amacıma ulaşmak için onun duymak istediklerini söylüyordum..
aslında ilk ondan hoşlandığımı..
arada nazım olduğu için sana teklif ettiğimi..
falan filan..

kafası çok karışmıştı..
şimdi teklif edersem kabul etmeyeceğini yada süre isteyeceğini biliyordum..
bu geçen zaman içinde ismail'e aşık olmuştu çünki.. hatta konuşmamız sırasında ben sana hiç o gözle bakmadım demesi ortamı buz gibi etmişti..

geri adım attım.. tamam dedim üzülme bende artık seni arkadaşca sevicem..
bir süre hiç konuşmadım.. sadece onu seyrettim.. kıvır kıvır esmer saçlarını, toprak rengi gözlerini izledim..
kafaya koymuştum.. ne yapıp edip ayarlıyacaktım onu..

havadan sudan konuşmaya başladım..
ağaçlardan.. doğadan.. insandan.. dosttan düşmandan.. yaradandan.. yaratılandan..
anlıyacağın altından girdim üstünden çıktım..

konuşmamın sonuna doğru ağladığını farkettim.. elimle göz yaşlarını sildim.. "tamam" dedim "üzülme artık.."

sonra yanından kalktım biraz basket oynadım.. o sürekli beni izliyordu..
dayanamadım ve tekrar yanına gittim..
"eskisi gibi arkadas olalım" dedim..
"seni şimdiden arkadaş olarak görmeye başladım bile.."

"ama şimdide ben seni arkadaş olarak göremiyorum" dedi.. "bu iş tamam" dedim kendimce..ama hiç üstelemedim.. o gün oradan arkadas olarak ayrıldık..

ertesi gün yine parkta çağla'yı beklerken cansu geldi yanıma..
çağlaya teklif etmekte çok kararsızdım..
kafam allak bulaktı.. daha nasıl olduğunu bile anlamadan cansu'yla çıkmaya başladık..
telefon numaralarımızı verdik.. bol bol çağrılaştık, araştık..

çağladan ses seda yoktu hiç..

bir iki gün çağladan haber yoktu.. cansuyla parka oturup müzik diniyorduk, abisiyle ve erkek kardeşiyle tanıştım hatta.. babası polisti.. ve en kısa zamanda onunlada tanışacaktım..

2-3 gün sonra yine bir akşam üstü cansu'yla parkta otururken çağla geldi parka.. üzerinde askılı siyah beyaz çizgili bir badi.. cansu'yla bizi o şekilde görünce bozuldu ve yan banka oturdu.. ben cansudan izin alıp çağlanın yanına gittim.. henüz çok samimi olmadığımız için bir şey diyemedi cansu..

çağla'nın yanına oturdum.. kaç gündür nerdesin diye sordum..
"demek yokluğumun farkına varabildin" dedi.. sitemkar bir şekilde, bir gözüylede cansu'yu işaret ederek..

ben onunla çıkmak üzere olduğumuzu söyledim..
"iyi sevindim" diyebildi.. ama benim gözüm çağla'daydı artık..
"sen hala beni ne gözle görüyorsun" dedim..
"arkadasca görmüyorum" dedi.. "ama cansu olduğu sürece başka gözlede göremem.."
mesaj alınmıştı..

hemen cansu'nun yanına gittim..cansu sinirliydi.. ne konustuğumuzu sordu.. "ben nasıl başlıcağımı bilemiyorum cansu" dedim..

"çağla'ya senden önce teklif etmiştim ve bugün bana evet dedi.. üzgünüm ama benim hoşlandığım kız o.."

çok üzüldü gözleri dolu dolu mutluluklar dileyip, evine doğru koşar adımlarla yürüdü..
cansu defteri o günden sonra bir daha açılmıyacaktı..
çünkü benden nefret edecek ve bir kaç gün sonrada en yakın arkadaşım hakan'la çıkacaktı..
tabi ben buna kızacağıma daha çok mutlu olacaktım..

cansu gittikten sonra ben hemen çağlanın yanına gittim..hafta sonu için saat 12'de karşıyaka'da, osman bey parkının tam karşısındaki otobüs durağında randevulaştık..

biraz ordan burdan bahsederken sen geldin parka.. yanımızdan hızla geçip yan banka oturdun.. ben çağla'ya neden selam vermedin, yoksa öğrendinmi diye düşünürken, cevap çağla'dan geldi..

"biz beyza ile küsüs.." "ben ismaille çıkarken beyzanın babası bizi parka sarmaş dolaş görünce "o kızla arkaslık etmeni istemiyorum" demiş.. bende kızdım ve küstük.." dedi..

biz bunları konusurken telefonum çaldı.. arayan sendin.. sürekli çaldırıp duruyordun.. çağladan izin alıp senin yanına geldim..

çok garip duygular içindeydim.. sana ne kadar kızsamda ne kadar bir başkasıylada çıkıyo olsamda hala seni seviyordum.. yanına gelirken kalbim sanki gögsümden dışarı fırlıcaktı..

ne istediğini sordum.. çağla'ile kavga ettiğini söyledin.. ve bana bir mektup yazmışsın onu verdin.. bizi izleyen çağla senden mektup aldığımı görünce hızla kalkıp evine gitti.. seninle baş başa kalmıştık parkta..

mektubu sen gittikten sonra okumamı söyledin.. içinde merak ettiğim herşey varmış..
on dakika bile durmadın ve evine gittin..
ben bankta oturup heyecanla mektubu açtım..

mektupta; en son görüşmemizde yanımızdan geçen adamdan bahsediyordun...babanmış.. bizi birlikte görünce sana çok kızmış..
telefonuna iki hafta el koymuşlar..
parka çıkmanı yasaklamışlar..
beni unutturmak için ellerinden ne gelirse yapmışlar..

ama keşke bana veda mesajı çekmek yerine bunları yazmış olsaydın.. ozaman belkide ben senden ümidi kesmek yerine seninle br olup ailenle ve bize karşı olan herşeyle mücadele ederdim.. en yakın arkadasına gönlümde meğil vermezdi belki..

evet ben intikam hesapları yaparken bu arada çağladan hoşlanmaya başlamıştım.. ve bir anda herşey değişmişti.. sendende nefret etmem için bir sebep kalmamıştı..

ama şimdi daha zor bir durumdaydım.. çağla'dan hoşlanıyordum ve senide seviyordum.. hakan'ın baskısıyla bir süre bu şekilde devam etmeye karar verdim..

çağlayla ertesi gün karşıyaka'da buluştuk.. önce bir cafeye giittik.. iki kola söyledik.. ve o arada teklif ettim.. oda kabul etti.. sonra biraz sahilde yürümek istedim.. el ele sahilde bir müddet yürüdük.. sonra sahildeki banklardan birine oturduk.. gelecek için hiç bir planımız yoktu.. sadece anı yaşamaya kara verdik.. ve ilk adımı ben attım.. küçük masum bir öpüücük kondurdum dudağının kenarına.. o gözlerini kapadı.. bu sefer daha büyük bir öpücük... karşılık verdi..

çağlayla ilişkimiz bu ilk çıktığımız gün gibi sahillerde parklarda bizim evde okuldan kaçtığı, eve dönmeden önce bize uğradığı her an delice sevişmekle geçti..

tabi bu sırada seninle sabahlara kadar mesajlar mektuplar.. sonunu bilmediğim bir yere doğru gidiyordu herşey.. kendimi bırakmıştım olayların akışına..

sana hiç dokunamıyordum.. çok fazla görüşemiyorduk.. sadece hafta sonu dersane çıkışına geliyordum alsancağa.. birlikte cafelere veya karşıyaka maçına gidiyorduk..oda topu topu haftada bir gün ve bir iki saat..

bir gün yine maç çıkışı alsancaktaki iskelede otururken yanımıza 6-7 tane göz tepeli geldi.. ve boynumdaki karşıyaka atkısını görünce almak istediler.. tabi ben vermedim.. baya bir bağrıştık.. tam kavga edecekken araya başka insanlar girdi.. ben atkımı vermemiştim ve sende ilkkez beni bu kadar sinirli görmüştün..

aylar ayları, yıllar yılları kovaladı..
bu geçen zaman içinde kaç kez beni çağla'yla yaklalamıştın..
her defasında beni çağlaya bırakmamak için sustun..
yuttun sana yaptığım tüm haksızlıkları..
aşkın için..
bitmek tükenmek bilmeyen acılara attın kendini..
defalarca söz verdim onunla bir daha görüşmeyeceğime..
ve başımızdan geçen bir olaydan sonrada kesin kararlıydım..
hatırlıyormusun o olayı..

sana bugün parka çıkma dediğim günü..?
evet çıkmamıştın.. bende çağlayla buluşmuş sarmaş dolaş bankta otururken
karşı komsun bizi görmüş,
sana telefon açıp bildirmişti..
biz bankta öpüşürken sen öfkeyle yanımıza geldin..
ne diyeceğimi bilememiştim..
çünkü çağlayada seninle görüşmediğimi söylemiştim..
öfkeden deliye dönmüştün, karşıma geçip, "evet" dedin.. bir açıklama bekliyordun..
çağla bana bakıyordu..
bütün park bana bakıyordu..
"ne eveti" diyebildim..
bankın boş olan yerini işaret edip "otur " dedim..
"allah belanı versin" diyerek parkın bana en uzak olan
bölümündeki komşunun yanına doğru koştun ağlayarak..

çağla bana bakıyordu.. hiç birşey diyemedim..
oda ilkkez olayların farkına varmıştı sanırım..
ama onunla sadece anın tadını çıkarıyorduk..
zaten ankara'ya gidecekti.. üniversite sınavlarına hazırlanıyordu..
radyo televizyonculuk okumak istiyordu..

ben durumu kurtarmaya çalışırken, sen parkın öbür ucunda başını dizlerinin
arasına almış ağlıyordun..
ilkkez kendimi bir pislik gibi hissettim..
sen kendini yerlere atmış, tozun toprağın içinde çırpınıyordun..
sinir kırizi geçiiriyordun..
"neden" "neden" diye bağırıp duruyordun..
dayanamadım yanına geldim.. beni iterek defol git dedin..
gitmedim.. elinden tutup ayağa kaldırdım.. sımsıkı sarıldım sana..
sende bana sımsıkı sarıldın ve "neden bunu bana yaşatıyorsun" dedin..
hiç bir şey diyemedim..
sonra beni itip evine doğru ağlayarak koştun..

o olaydan sonra çok savaştım kendimle..

çağlaya ondan ayrılmak istediğimi söyledim defalarca.. ve kaç kezde senin için terkekttim..
ama hiç benden vazgeçmedi..
hep aradı..
bir defasında seninle bostanlı son duragında otobüs beklerken yine telefonum çalmıştı..
arıyan yine oydu..
sen çılğına döndün yine.. ve elinden çantanı ve öğrenci kimliklerini yere fırlatıp
ağlayarak sahile doğru koşmaya başladın..
denize atacaktın kendini o sogukta.. tam sahilin ucunda seni yakaladım..
yağmur yağıyordu.. ağlayarak isyan etmeye başladın..
sakinleştirmeye çalıştım..
beni iktiriyordun..
yumrukluyordun..
bagırıp ağlıyordun..
sırılsıklam olmuştuk..
herkez bizi izliyordu..
sana sarıldım..
ve sakinleştirdim..
benim onu aramağıdımı onun sürekli beni aradığını söyledim..
telefonumu istedin..
onun telefonunu sildin..
ve "birdaha görüşmücem" diye söz verdirdin..

ama birtürlü vazgeçemiyordum..
ne ondan ne senden..
hergün parktaki serserilerden ondan ayrılmam için tehtitler geliyordu..
kulak asmıyordum..
ama senide kaybediyordum..
ikinizin birden elimden kayıp gideceğini bilmiyordum..

2005 yılının temmuz ayıydı..
çağla tam istediği bölümü ankara radyo/televizyonculuk bölümünü kazanmıştı..
sevinçten çılgına döndü..
ben üzülsemde en azından seninle teselli buluyordum..
çünkü bana kendin söylemiştin izmirden başka bir yere tercih yapmıycam diye..
edebiyat öğretmeni olmak istiyordun..

sevginden bana olan balılığından o kadar emindim ki..
ona güvenerek hesapsız bağlandım sana..
ben artık uslu durunca
bir daha seni üzmeyince çok mutlu oluruz sandım..
artık çağlada yoktu çünkü..
zaten bu karmaşadan çok sıkılmıştım..

içinde açtığım yaradan, kırılılan bunca seyden sonra
bizim için hala bir umut vardır diye düşünüyordum..
yokmuş..

ogün seni yine bostanlıya çağırdım..
üniversiteyi kazanıp kazanmadığını henüz bilmiyordum..
ama önemlide degildi..
nasılsa izmirdeydin..
benimleydin..

kuyumcuya gittim..
iki söz yüzüğü aldım..
bir demette kırmızı gül alıp sahilde seni beklemeye başladım..
çok geçmeden sen göründün uzaktan..
içim heyecanla dolmutu..
banka oturduk..
sana seninle sözlenmek istediğimi söyledim..
bundan sonra çok değiştiğimi ve artık bir tek senin olacağını söyledim..
söylediklerime hiç bir tepki vermeden, "sana birsey söylemem gerekiyor" dedin..
"ben gidiyorum"..

nereye gidiyordun..
neden gidiyordun..
nasıl gidiyordun..

"ankarayı kazandım" dedin..
artık ankarada okuyacagım..
seni terkediyorum gülgüzeli.."
elimde yüzüklerle kalakalmıştım..
sanırım "gül güzeli" de o gün tılsımını kaybetmişti..

bana hayatımın en büyük dersini vermiştin..
bu seninle son görüşmemiz oldu...
aslında yorum yapılamayacak kadar tuhaf bir durum.fakat insanoğlu ektiğini biçiyor dağanın kanunu bu.önemli olan hatalardan ders almaktır.umarım bu olaydanda ders alınmıştır.paylaşım için tşk