:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Başörtüsü islamın şartı değil...
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2
[SIZE=5]Başörtüsü İslam'ın şartı değil [/SIZE]

Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Faaliyetleri Müdürü Ayşe Sucu, Kuran-ı Kerim'de başörtüsü ile ilgili ayette örtünme şekliyle ilgili bir açılım olmadığını söyledi.
ikon_turban03.jpg

Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Faaliyetleri Müdürü Ayşe Sucu, Aksaray İl Müftülüğünce Aksaray Kültürpark'ta düzenlenen “[SIZE=4]Dindarlık Anlayışımız ve Kadın” konulu konferansta, İslam Dini'nin kadına bakışı ve kadınların toplum içindeki yeri konusunda bilgiler verdi. Sucu, hiç kimsenin bir diğerine “illa şöyle kapanacaksın, böyle giyeceksin” diye dikte etmeye hakkı olmadığını, örtünme ile ilgili Türkiye'de yıllardır yanlış bir algılamanın olduğunu belirtti. [/SIZE]

İslam'da örtünme ile ilgili olarak 'şöyle giyeceksiniz' diye kesin bir şekil çizilmediğini anlatan Sucu,[SIZE=4] “Başörtüsü ve giyim coğrafyayla, iklimle, örfle, adetle ilintili bir konudur. Suudi Arabistan'a gittiğinizde yüzünüzü bile açmaktan imtina ediyorsunuz, çünkü o coğrafyada yüzünüzü bile açsanız kendinizi çıplak hissediyorsunuz. İster istemez orada 'neredeyse peçe şart' diyesim geliyor. O toplum, o coğrafya geleneğini öyle oluşturmuş, ama Pakistan'a bakın, Hindistan'a, Afrika'ya bakın çok yönlü, farklı bir örtünme tarzı ile karşılaşırsınız” dedi. [/SIZE]

Konferansa katılan kadınların, İslam'da örtünme şekliyle ilgili net bir yanıt istemesi üzerine Sucu şöyle konuştu:

“Bir kadın kendisini nasıl dindar hissediyorsa, nasıl rahat hissediyorsa, kendini öyle ifade etmesi gerekiyor.[SIZE=4] Kuran-ı Kerim'de başörtüsü ile ilgili ayette örtünme şekliyle ilgili bir açılım yok, 'illa şöyle örteceksin, pardösü giyeceksin, şalvar giyeceksin' diye bir ibare var mı, yok. Türkiye'de yıllardır her insanı kendimiz gibi görmek istiyoruz. Asıl olan örtünmek midir, yoksa o örtünün arkasındaki manayı idrak ederek o bilinci oluşturmak mıdır?”[/SIZE]

Tesettürün temelindeki esprinin[SIZE=4] ahlaklı insan olmak olduğunu vurgulayan Sucu, şunları kaydetti:[/SIZE]

“Namuslu, iffetine sahip çıkan bir kadın örneğini öne çıkarmalıyız. Giyeceği kıyafet kadının kendisine bırakılmıştır, kendi tercihidir. Kadın olarak bizim dikkat etmemiz gereken husus, iffetli, namuslu kadın olmaktır. Bunu düşünmeliyiz. 'Başını örten namuslu, başını açan namussuz', sakın böyle bir yargıya varmayalım. İnsanın namusu, iffeti, ahlakı, kılık kıyafet üzerine bina edilemez. Diyanet İşleri Başkanımız da bunu açıkladı. [SIZE=5]Başörtüsü İslam'ın ön şartı değildir. Dileyen kadın dilediği gibi giyinmeli, başörtüsü nedeniyle kadınların eğitim hakkı elinden alınmamalı.”[/SIZE]

Konferansa, Aksaray Valisi Sebati Buyuran'ın eşi Hazbiye Buyuran, İl Müftüsü İlhan Aydın, Yardımseverler Derneği Aksaray Şube Başkanı Dilek Terzioğlu ve çoğunluğu Kuran kursu öğrencilerinden oluşan yaklaşık 400 kişi katıldı.

Bu haberi koymamdaki amaç şudur; Ülkeyi siyasi rant uğruna kutuplaştıran siyasetçiler,[SIZE=5] DİN uzmanı konumundalar, söylediklerine o kadar çok inanan varki.!!!!![/SIZE]
Çok zorda kaldıklarında siz bilemezsinin bu ülkenin Diyaneti var....[SIZE=4]İŞTE SİZE YETKİLİ AÄžIZDAN ÖZET....[/SIZE]
T.C. BAŞBAKANLIK DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIÄžI


Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı
Sayı: B.02.1.DİB.0.10/212
KONU: Tesettür
KARAR NO: 6 KARAR
TARİHİ: 3.2.1993

DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULU KARARI

İslâm dininde kadının kıyafeti ile ilgili olarak zaman zaman sorulan sorular dolayısıyla konu, kurulumuzca ele alınıp incelendi: Nûr Suresi’nin 30. ayetinde, mü’min erkeklerin harama bakmamaları, namus ve iffetlerini korumaları emredildikten sonra 31. ayetinde kadınlarla ilgili olarak meâlen, “Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (bakmaları haram olan şeylerden) çevirsinler, edep yerlerini korusunlar, -kendiliğinden görünen müstesna- zinetlerini açmasınlar, başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar!” buyurulmakta ve ayetin devamında kadınların kendiliğinden görünmeyen zinet yerlerini, kimlerin yanında açabilecekleri belirtilmektedir.


1- HARAMA BAKMAK VE İFFETİ KORUMAK Görüldüğü gibi bu iki ayette hem erkeklerin hem de kadınların harama bakmamaları, edep yerlerini iyice örtülü tutup, iffet ve namuslarını zina, fuhuş ve onlara sebep olabilecek durumlardan korumaları emredilmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v) de “...Gözlerin zinası şehvetle bakmaktır...” buyurarak harama bakmayı, göz zinası olarak nitelemiştir. 1- Ancak, gözün harama tesadüfen ilişmesinin kasıtlı bakmak hükmünde olmadığı da hadis-i şeriflerde belirtilmiştir. 2- İslâm alimleri, yukarıda mealleri yazılı ayetlere ve konuyla ilgili hadislere dayanarak, erkeklerin ve kadınların, nikahlı eşleri dışında herhangi bir kimseye şehvetle bakmalarının haram olduğu üzerinde müttefiktirler. Tedavi, şahitlik ve evlenme maksadı gibi, zaruret veya ihtiyaç halindeki bakmalara, fıkıhta belirtilen şartlar ve ölçüler dahilinde müsaade edilmiştir. Fitne tehlikesi ve şehvet korkusu olmamak kaydı ile, gerek erkeklerin ve gerekse kadınların, kendi yakınlarından ve yabancılardan kimselere ve nerelerine bakıp bakmayacaklarına dair hükümler, delilleri ile birlikte fıkıh kitaplarında mevcuttur.3

2- ÖRTÜNME Nûr Suresi’nin 31. ayetinde zikredilen bu emirlerden sonra kadınların örtünmesi ile ilgili olarak da, -kendiliğinden görünenler müstesna- zinetlerini, zinet yerlerini açmamaları ve başörtülerini yakalarının üzerine salmaları emredimiştir. Cahiliye devrinde başını örten kadınlar, başörtülerini enselerine bağlar veya arkalarına salıverirlerdi. Allah Teâlâ, bu ayetle, İslâm’dan önceki bu adeti kesinlikle yasaklayarak mü’min kadınların -kendiliğinden görünen hariç- zinetlerini, zinet yerlerini açmamalarını ve başörtülerini; saçlarını, başlarını, kulaklarını, boyun, gerdan ve göğüslerini iyice örtecek şekilde yakalarının üzerine salmalarını emretmiştir. Hz. Âişe (r.a), “Allah ilk muhacir kadınlara rahmet eyleye! Yüce Allah “Mü’min kadınlar başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar!” ayetini indirince, onlar eteklerinden bir parça keserek, onunla başlarını örttüler” der”.4 Yine Hz. Aişe (r.a) bir gün ensar kadınlarından sitayişle bahsederken, buna benzer bir ifade ile, başörtüsü emrine nasıl uyduklarını anlatır.5

3- ÖRTÜLMESİ GEREKLİ OLMAYAN KISIMLAR Örtülmesi emredilen, zinetten istisna edilen ve mücmel olarak geçen “kendiliğinden görünen” ifadesi; ashabdan Hz. Ali, İbn Abbas, İbn Ömer, Enes, tabiîlerden Said b. Cübeyr, Atâ, Mücâhid, Dahhâk, Mücahid; imamlardan Ebû Hanîfe, Mâlik ve Evzaî (r.a)’nin de dahil olduğu İslâm alimlerinin çoğunluğu tarafından; “Yüz ve bileklere kadar eller” olarak tefsir edilmiştir.6

4- ÖRTÜLMESİ GEREKLİ OLAN KISIMLAR Ayetteki “kendiliğinden görünen” mücmel ifadeyi -az da olsa- farklı tefsir eden alimler, kadınların, istisna dışında kalan zinetlerini ve zinet yerleri olan saç, baş, boyun, kulak, gerdan, göğüs, kol ve bacakların örtülmesi olarak anlamışlar ve bunlardan herhangi birini açmalarının caiz olmadığı hükmünde ittifak etmişlerdir.7 Kadınların, bu zinet yerlerini kimlerin yanlarında açabilecekleri ise, ayetin devamında bildirilmektedir. Bu âyet–i kerime nazil olunca, yukarıda rivayet edilen hadislerle de sabit olduğu üzere, ensar ve muhacir kadınların, eteklerinden bir parça keserek, onunla başlarını örtmeye acele etmeleri, Hz. Âişe (r.a)’nın ablası Esmâ (r.a)’nın, ince bir elbise ile Hz. Peygamber (a.s)’ın huzuruna çıktığı zaman, Hz. Peygamber’in “ergenlik çağına gelen bir kadının elleri ve yüzü dışında kalan yerlerini göstermesinin caiz olmadığını” bildirmesi, yine Hz. Peygamber’in, bileklerinin dört parmak yukarısını işaret ederek, “Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kadına, ergenlik çağına gelince yüzü ve şuraya kadar elleri hariç, herhangi bir yerini açması caiz değildir.” buyurması; sözkonusu ayetteki emirlerin vücub için olduğuna, kadınların yukarıda sayılan zinet yerlerini örtmekle yükümlü olduklarına delalet etmektedir.

5- ÖRTÜNMENİN GAYESİ Dinimizin emrettiği örtünmeden maksat, kadının zinetini ve zinet yerlerini eşi veya mahremi olmayan erkeklere göstermemesi ve yabancı erkekler tarafından görülmesine meydan vermemesidir. Bu itibarla örtünün; saçın, ten renginin veya zinetlerin görülmesine engel olacak kalınlıkta, vücut hatlarını göstermeyecek nitelikte olması gerekir.8 Bu konuda, yukarıda meali zikredilen hadis-i şerifler dışında, daha pek çok hadis-i şerif bulunmaktadır.9 Ahzâb Suresi’nin 60. ayetinde de “Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle: (Evden çıkarlarken) üstlerine vücutlarını iyice örten dış elbiselerini giysinler! Bu, onların iffetli bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar.” buyurulmaktadır. Bu ayette müslüman hanımların evlerinden çıkarken, üstlerine vücut hatlarını belli etmeyecek bir dış elbise almaları, ev kıyafeti ile sokağa çıkmamaları emredilmektedir. Nûr Suresi’nin 60. ayetinde ise, yaşlanmış kadınların, 31. ayette örtülmesi emredilen zinet ve zinet yerlerini örtmek kaydı ile (manto, pardesü, çarşaf gibi) dış elbiselerini üstlerine almadan dışarı çıkabilecekleri belirtilerek şöyle buyrulmaktadır: “Bir nikâh ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların, zinetlerini (yabancı erkeklere) göstermeksizin, dış elbiselerini çıkarmalarında, kendilerine bir vebal yoktur. Yine de dış elbiseli olmaları, kendileri için hayırlıdır.”

NETİCE: 1. Gerek erkeklerin ve gerekse kadınların gözlerini haramdan korumaları, 2. Kadınların, vücudun el, yüz ve ayakları dışında kalan kısımlarını, aralarında dinen evlilik caiz olan erkekler yanında, vücut hatlarını ve rengini göstermeyecek nitelikte bir elbise (örtü) ile örtmeleri, 3. Başörtülerini, saçlarını, başlarını, boyun ve gerdanlarını iyice örtecek şekilde yakalarının üzerine salmaları, dinimizin; Kitab, sünnet ve İslâm alimlerinin ittifakı ile sabit olan kesin emridir. Müslümanların bu emirlere uymaları dini bir vecîbedir.


TESETTÜRLE İLGİLİ HADİSLER

1- “Şüphe yok ki Allah, Ademoğluna zinadan payını yazdı (yani onun kendi iradesini kullanarak işleyeceği zina türünü levh-i mahfuz’da belirtti, diğer bir yoruma göre şehvet sevgisini onun fıtratına yerleştirdi). Artık Ademoğlu yazılan payına kesinlikle ulaşır. Gözlerin zinası (şehvetle) bakmak, dilin zinası (haramı) konuşmaktır. Nefis de (zinayı) temenni edip şehvetlenir ve nihayet ilgili organ bunların ortak isteklerini yerine getirmek suretiyle onları tasdik eder ve arzularını gerçekleştirmekten imtina etmekle onları tekzib eder.”10 buyurur.

2- Ashabdan Cerir bin Abdullah el-Becelî (r.a)’den: Şöyle demiştir: “Ben Rasûlüllah (s.a.v)’e (harama) ani bakışın hükmünü sordum. O, bana, gözümü başka yöne çevirmemi emretti”.11

3- “Ey Ali! Harama (tesadüfen) bakışın ardından (kasıtlı) olarak tekrar bakma; çünkü, şüphesiz (tesadüfen olan) birincisi sana (muaf)tır ve (kasıtlı olan) sonuncusu sana muaf değildir”.12

4- Hz. Âişe (r.a) “Allah ilk muhacir kadınlara rahmet eyleye! Allah “Mü’min kadınlar başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar!” ayetini indirince onlar eteklerinden (bir rivayette en kalın olanı) kesip onunla başlarını örttüler.” der.13

5- Hz. Âişe (r.a) bir gün ensar kadınlarından sitayişle bahsederken buna benzer bir ifade ile başörtüsü emrine nasıl uyduklarını anlatır.14

6- Hz. Âişe (r.a) şöyle demiştir: “Ebû Bekr (r.a)’ın kızı Esmâ (ki Âişe validemizin ablasıdır) ince bir elbise ile örtülü olarak Rasûlüllah (s.a.v’in) huzuruna girdi. Rasûlüllah (s.a.v) ondan yüzünü çevirdi ve kendi mübarek yüzünü ve ellerini işaret ederek; “Ey Esmâ! Kadın erginlik çağına ulaşınca vücudunun şurası ve burası dışında kalan yerlerinin görülmesi (gösterilmesi) caiz değildir.” buyurdu.15

7- Yine Hz. Âişe (r.a)’den: Şöyle demiştir: “Rasûlüllah (s.a.v) bileklerinin dört parmak yukarısını işaret ederek “Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kadın ergenlik çağına varınca yüzü ve şuraya kadar elleri dışında herhangi bir yerini açması helâl değildir!” buyurdu.16

8- Ebû Hureyre (r.a)’den: Şöyle demiştir: “Rasûlüllah (s.a.v) “Ateş ehlinden olup, görmediğim iki sınıf insan var: (Birisi) yanlarında bulunan sığır kuyruklarına benzer kamçılarla insanları döğen (işkence yapan) bir kavimdir. (Diğeri) giyinik, çıplak birtakım kadınlardır...”17 buyurdu.


DİPNOTLAR

1- Buhâri, (Çağrı Yay. İst. 1981), Kader, 9 (VII, 214); Müslim (Çağrı Yay. İst. 1981) Nikâh, 44 (II, 612, Hadis No: 2152, 2153); Beyhaki, VII, 89.
2- Müslim, Âdâb, 10 (II, 1699, hadis no: 2159); Tirmizi, Edeb, 28 (V, 101, Hadis No: 2777) Ebû Dâvûd, Nikâh, 44, (II, 609, 610, Hadis No: 2148, 2149); Müsned, IV, 358, 361; Dârimî (Çağrı Yay, İst. 1981) İstizân, 15 (s. 674); Rikâk, 3 (s. 694); Beyhâki (1. Baskı, Hind, 1353) VII, 90.
3- Serahsî, Mebsût, (Beyrut, 1986) X, 145-165; Nevev;ı Minhâc (Celaleddin Mahalli’ye ait şerh ile birlikte, II. Baskı, Mısır, 1934) II, 206/215; Kashanî, Beda’i’us-Sanayi’ (Mısır 1328/1910) V, 118-125; İbn Abidin, Reddu’l-Muhtâr, (Matba’a-i Amire, İst.) V, 320-329.
4- Buhârî, Tefsir, Tefsir-u Sûreti’n-Nûr, 13 (v, 13) Ebû Dâvud, Libâs 33 (IV, 357); Beyhakî, VII, 88.
5- Ebû Dâvûd, Libas, 32 (IV, 356).
6- Taberî, Câmi’u’l-Beyân, (Beyrut, 1405/1984); X, 117-121.
7-Taberi, a.g.e., Aynı yer; Fahreddin Râzi, Mefatihu’l-Gayb, (Matba’atü’l-Behiyye, Mısır) XXIII, 201, 210; Kurtubi el-Cami’ Li Ahkami’l-Kur’an, (Mısır, 1361/1942) XII, 222-238 Cassâs, Ahkûmu’l-Kur’an (Lübnan, Daru’l-Kitabi’l-Arabi) III, 315-3119; İbnu’l-Arabi, Ahkamu’l-Kur’an (Lübnan, Dâru’l-Ma’rife) III, 1365-1376; Serahsî, a.g.e., X, 145-165; Celâluddin Mahallî, Şerhu’l-minhâc, III, 206-215; Kâshâni, a.g.e, C., 118-125; İbn Abidîn, a.g.e., V, 320-329, İbn Hazm, Merâtibu’l-İcma, s. 29.
8- Serahsî, a.g.e., X, 155; İbn Abidin, a.g.e., V, 320-329.
9- Müslim, Libâs, 34 (II, 1680, Hadis No: 2128), Cennet, 13 (II, 2192, Hadis No: 2128); Müsned, II, 356.
10- Buhâri Kitabü’l-Kader, 8. Bab, Müslim aynı kitab, 5. bab, Ebû Dâvûd, Nikâh, 4. babta, Ebû Hüreyre (r.a)’den.
11- Müslim Kitabü’l-âdâb, 10 bab, Tirmizi, İsti’z’ân 61. bab, Ebû Dâvûd, Nikah Kitabı 44. bab, Ahmed 4/358, Beyhâki 7/90..., Dârimî 2/278, İsti’zân 15.
12- Tirmizi İsti’zân 61. bab, Ebû Dâvûd, Nikâh 44. bab, Ahmed 5/531-532; Dârimî, rikak 3, Beyhâki, 7/90
13- Buhari Nûr Suresinin tefsiri 13. bab, Ebû Dâvûd, Libas Kitabı 32. bab, Beyhâki 88.
14- Ebû Dâvûd, Libas Kitabı, 31. bab.
15- Ebû Dâvûd Libas kitabı, 33. bab.
16- Buhari, Kitabü’l-Kader, 8. bab, Müslim, aynı kitab 5. bab, Ebû Davud, Nikâh, 4. babta, Ebû Hüreyre, (r.a)’den.
17- Müslim, Kitabü’l-Adab, 10. bab, Tirmizi İsti’zân, 61. bab, Ebû Dâvûd, Nikah kitabı 44. bab, Ahmed 4/358, Beyhakî, 7/90..., Dârimî 2/278, İsti’zân 15.



Yukaridaki din işleri yüksek kurulunun fetvası varken herhengi birisinin islamda başörtüsü yoktur demesi sadece onun belli ideolojinin sempatizani olduğunu gösterir.
iki paylaşım içinde teşekkürler. başörtünün dinen emredilmediğini savunan o kadar ilahiyatçı var ki şaşırırsınız. ama aklı başında her insan Kur'an ı açıp okuyunca kendi karar verebilir... Allah razı olsun
sayın history başörtüsüyle yorum yapmama hakkını hala kullanıyorsunuz sanırım Confusedirit:

Sevgili izmirli kardeşim Allah C.C. senden razı olsun
Noktasından virgülüne kaadar
bilmukabele,bilmukabele...
KRaLiCe Adlı Kullanıcıdan Alıntı:sayın history başörtüsüyle yorum yapmama hakkını hala kullanıyorsunuz sanırım Confusedirit:

Sevgili izmirli kardeşim Allah C.C. senden razı olsun
Noktasından virgülüne kaadar
bilmukabele,bilmukabele...
Neden alınganlık gösterdiğinizi anlayamıyorum.
Sanıyorum KONU ile YORUM arsında çelişkiye düştünüz. Yorum yapmama kararımın arkasındayım, Konu açma sıkıntım yok.Bu konuda bir gazete alıntısı.
Bu konu üzerinde daha fazla katılım umuyordum, görüyorum insanlar geçekten bu tür konuyla ilgilenmiyor, sıkıntılar çok farklı...
Siz ve konularınızı ilgiyle takip ediyorum, saygılarımı sunuyorum..sizi Allah'a emanet ediyorum....
history Adlı Kullanıcıdan Alıntı:
Neden alınganlık gösterdiğinizi anlayamıyorum.

Sanıyorum KONU ile YORUM arsında çelişkiye düştünüz. Yorum yapmama kararımın arkasındayım, Konu açma sıkıntım yok.Bu konuda bir gazete alıntısı.
Bu konu üzerinde daha fazla katılım umuyordum, görüyorum insanlar geçekten bu tür konuyla ilgilenmiyor, sıkıntılar çok farklı...

Siz ve konularınızı ilgiyle takip ediyorum, saygılarımı sunuyorum..sizi Allah'a emanet ediyorum....


Konu ile yorum arasında tabikide çelişkiye düşmedim.Benim anlamadığım neden kendi düşüncelerinizi beyan etmediğiniz yönünde..Neden kendi fikir ve düşünceleriniz paylaşmak yerine başkalarının fikir ve görüşlerine sığınıyorsunuz ki ??? Benim aklıma ilk gelen Onların düşüncesiyle sizin düşüncenizin bire bir örtüştüğü yönünde olduğuydu. E durum böyle olunca da sizin yorumunuzmuş gibi algıladığım için NEDEN'li sorular sordum.Herneyse...

Alınganlık göstermediğimi de bi antiparantez içinde belirteyim.Bunu alınganlık yerine konuya olan ilgi diye düşünürseniz sevinirim.
Saygılar benden
En Emin ' e Emanetsiniz....
KRaLiCe Adlı Kullanıcıdan Alıntı:Konu ile yorum arasında tabikide çelişkiye düşmedim.Benim anlamadığım neden kendi düşüncelerinizi beyan etmediğiniz yönünde..Neden kendi fikir ve düşünceleriniz paylaşmak yerine başkalarının fikir ve görüşlerine sığınıyorsunuz ki ??? Benim aklıma ilk gelen Onların düşüncesiyle sizin düşüncenizin bire bir örtüştüğü yönünde olduğuydu. E durum böyle olunca da sizin yorumunuzmuş gibi algıladığım için NEDEN'li sorular sordum.Herneyse...

Alınganlık göstermediğimi de bi antiparantez içinde belirteyim.Bunu alınganlık yerine konuya olan ilgi diye düşünürseniz sevinirim.
Saygılar benden
En Emin ' e Emanetsiniz....

Değerli kardeşim;
Neden kendi fikir ve düşünceleriniz paylaşmak yerine başkalarının fikir ve görüşlerine sığınıyorsunuz ki ???
Türban hakkında (Kur!an içerikli)yorum yapmayacağımı zaten defaeten tekrarlıyorum. Kimsenin fikirlerine sığındığım da yok,forum paylaşım demekse , tekdüzelikten kurtulup farklı fikirleri sunmak da en doğrusu.Basında paylaşılan bir konuyu arkadaşlarımla paylaşıyorum. Bir önceki yorumunuzda bir çok nedeninize gerekli yanıtları verdiğimi sanıyorum.Siz bildiğinizin doğruluğunda, tüm farklı düşünceleri çelişki olarak değerlendiriyorsunuz, bu konuda benim tezimi doğrulayan o kadar çok bilgi okudum ki Kur'an içerikli olduğundan aktarmıyorum. Çünkü o zaman ben kendimle çelişmiş olurum.Sizin bu konuda çok hassas olduğunuzu biliyor ve görüyorum, lütfen farklı düşüncelerden de faydalanmaya bakın ki net doğruya ulaşabilesiniz.
Saygı düsturumuzdur, Allaha emanet olunuz.Saygılar.
Evet bence de Kur'an içerikli yorum yapmayınSmile

forum paylaşım demekse , tekdüzelikten kurtulup farklı fikirleri sunmak da en doğrusu.

bakınız bunda hemfikiriz. evet tekdüzelikten kurtulup farklı fikirleri sunmak en doğrusu.Ama bu başkalarının fikirlerini sunup susmak olmamlıdır.Bu yanlış.Başkasının düşüncesini sunarsın sana doğru gelen yanlarını ele alır kendine has yorumunu tek kelime de olsa yazarsın.
Ama başkalarının kaleminden çıkmış aklında dolaşan düşüncelri yazıp sonraaa susup yorum yapmıyorum yapamayacağım demek..ı ıhh yanlış.Vur kaç yöntemi bu resmen Smile Ce eee olur.Hem varım hem yokum timsali...


tüm farklı düşünceleri çelişki olarak değerlendiriyorsunuz.
Olmadı bu history kardeşim.Ben hangi farklı düşünceleri çelişki olarak algıladım ki ? Sadece sizin bir konuda düşmüş olduğunuz çelişkiyi dile getirdim hepsi bu.Bunu tüm yaptığım yorumlar için genellerseniz yazık olur

Farklı görüşve düşüncelere elbettki açığım.Sadece ben değilherkesin böyle olması gerektiği kanısındayım. Tabikide saygı düsturumuzdur.Bakınız bunda da hem fikiriz Smile
En Emin'e Emanetsiniz
SAygıların En güzeliyle....
history Adlı Kullanıcıdan Alıntı:
Bu konuda bir gazete alıntısı.
Sayın history kardeşim, konunun bir gazete haberi olduğunu ifade etmektesiniz.Elbette gazete de gördüğünüz bir haberi forum ortamın da paylaşmanız güzel bir şey.Ançak:

Alıntı:
Bu haberi koymamdaki amaç şudur; Ülkeyi siyasi rant uğruna kutuplaştıran siyasetçiler,[SIZE=5] DİN uzmanı konumundalar, söylediklerine o kadar çok inanan varki.!!!!![/SIZE]
Çok zorda kaldıklarında siz bilemezsinin bu ülkenin Diyaneti var....[SIZE=4]İŞTE SİZE YETKİLİ AÄžIZDAN ÖZET....[/SIZE]

Yanılmıyorsam bu ifadeler sizin ifadeleriniz.Yani haber ile beraber kendi yorumunuzu eklemişsiniz.Elbette istediğiniz gibi inanma ve ifade özgürlüğünüz var.Ama bilmediğiniz bir konu da yorum yapmaya kalkışırsanız,burada yaptığınız gibi sap ile samanı birbirine karıştırırsınız.

İkinci bir nokta olarak.Yorumunuz da din uzmanı diyorsunuz.Sorarım[SIZE=2] size bir vakıf müdürü bulunduğu makam ne olursa olsun,o konu da söz sahibi bir yetkili midir? Veya bir müdür bağlı olduğu bir kurumun vermiş olduğu bir karara (sanki yalanlarcasına) karşı bir konuşma yapabilir mi?[/SIZE]

Alıntı:Türban hakkında (Kur!an içerikli)yorum yapmayacağımı

Öncelikle bir konu da anlaşalım.İslam da türban yoktur[SIZE=2].İslam da başörtüsü vardır.Dolayısı ile başörtüsünün yerine türban kelimesini kullanmak en hafif ifade ile meselenin aslını bilmemek demektir.Ve insan bilmediği bir konuda söz söylerse ya yalan söyler,ya da başkalarının sözcülüğünü yapar.[/SIZE]

Ayrıca kur'an içerikli yorum yapmayacağım demek sureti ile neyi ifade etmek istediğinizi anlayamadım.Yani bu sözünüzle kur'an da başörtüsü yok mu demek istediniz?

Ya da kur'an hakkın da bilğiniz olmadığını mı ifade ediyorsunuz?

İzah ederseniz ona göre yorum da bulunacagım.
Özel sebeplerden dolayı kısa bir ayrılık sonrasında buradayım,

İzmirli kardeşime hoşgeldin diyorum, bir konuda çok mutluyum, doğru konuları foruma taşımam , foruma yeni üyeler katmakta..doğruya devam....

Kur'an içerikli yorum asla yapmayacağım, beni bilmemekle itham edebilirsiniz, bilmiyorda olabilirim.Düsturum inancıma sahip çıkarken, inancımı tartışılır hale getirmemek.İslamiyet kendi kuralları ile vardır, bizler acizane sadece var olanı anlamaya çalışmaktayız.

Kardeşim , Diyanet Başkanlığı Din işleri Yüksek kururulunun 1993 yılına ait tesbiti....
İzmirli kardeşim, bulmuş ve kopyalamış, eyvallah.2005 yılında Başkanlığa seçilen A.Bardakoğlunun, vermiş olduğu fetva konuyla birebir örtüşmekteydi...BAŞÖRTÜSÜ İSLAMIN ÖNCELİÄžİ DEÄžİLDİR. Eğer kurul böyle yorumlamışsa Başkan niye böyle bir açıklamaya gerek duymuştur.
Esas mesele Ayetlerin iniş sebeplerini bilmek,ilgili kelimelerin çok iyi bilinmesi ve dilimize çevrilebilmesidir.Bizler daha HIMAR kelimesine takılmış, bunda ithilafa düşmekteyiz.Dinimize örf ve ananelerimizi karıştırmış,dinselleştirmişiz.
Değerli kardeşim İzmirli, tartışabilmek için Kur'an dilini ne kadar bildiğimizi analiz etmeliyiz.Bu yüzden Kur'an içerikli yorum yapmamaya özen gösteriyorum.
Yine bir alıntıyla yanıt vermeye çalışacağım..

42/21: Yoksa onların bir takım ortakları var da, dinen Allah'ın izin vermediği şeyleri kendileri için yasallaştırıyorlar mı?...
39/3 : Dikkat edin! Halis din, yalnız ve yalnız Allah'ındır...

Din, yalnız ve yalnız Allah'a mahsustur. Peygamberlere de ancak tebliğ görevi verilmiştir. İnsanlar için gerekli ilâhî hükümler Kur'ân-ı Kerîm ile belirlenmiştir. Kitap'ta yer almayan, izin verilmeyen bir takım uydurulmuş şeyleri diledikleri gibi din yapanlar, Allah'a ortak koşan zalimlerden başkası değildir.

Kur'ân ve Sünnet'te aşırı örtünme olmadığı halde, niçin İslâm Ülkeleri'nde kadın, çarşaftan peçeye kadar, türlü bezlerle kapatılmıştır? Bunun nedenleri araştırıldığında, İslâm Din'i ile hiç bağdaşmadığı, hastalığın tamamen toplumun yapısında olduğu anlaşılır. Arap ülkelerindeki çok evlilik ve cariye sisteminin neticesinde, aile yuvasındaki evin hanımları, kocalarını birçok eş ve cariyelerle paylaşmak mecburiyetinde kalmışlar, kadınların haklı isyan ve kıskançlıklarını önleyebilmek için Din gereğidir. uydurmasıyla, onları aşırı örtünmeye tabi tutarak eve kapamışlardır.

... Nûr Sûresi'nin 31. âyeti kadın için, ahlâkî ve mecbûrî ev içi örtünmenin sınırlarını belirlemektedir. Bu sınırları belirlerken, saçları özellikle belirtmiş değildir. Âyet-i Kerîme metnindeki [SIZE=4]hımar kelimesi başörtüsü değil örtü (giysi) anlamındadır... Saçın mutlaka örtülmesi gerekse idi, bu husus da açıkça belirtildi. Kaldı ki saç, özel olarak çekici bir beden yöresi değildir...[/SIZE]

«... Nûr 30-31 ve öncesindeki ayetler, Hz. Aişe'ye atılan iftira olayı üzerine nazil olmuştur. Meal ve tefsirlerde bunun dikkate alınması, önceki ayetler ile birlikte bir bütün halinde değerlenmesi gerekirdi. O zaman görülecekti ki, Hz. Aişe'nin ziynetini - gerdanlığını - yitirmesi ve o nedenle başına iftira olayının gelmiş bulunması dolayısıyla, mü'min kadınlara ziynetlerini gizlemeleri, saklamaları tavsiye edilmektedir. Bu yapılmamış, ayetler müstakil ele alınmış ve hiç ilgisi olmayan yönlere çarpıtılmıştır...

[SIZE=4]...Ayette başın örtüleceğine dair kesin bir anlam yoktur. Başınızı şöyle örtün, diye bir ifade mevcut değildir. Hatta çok önemlidir, baş kelimesi de geçmemektedir... Arapça büyük lûgatlarda ise, humur ve hımar kelimelerinin kök ve asıl anlamlarının örtü, örtmek olduğu yazılı... ...Kaldı ki, o kelime, baş örtüsü anlamına gelse bile, bundan başı örtmek farzı çıkmaz. Çünkü açık emir yoktur. Amacın baş ve saç olduğunu ifade eden hiçbir işaret yoktur. Ayetin anlamı ve amacı gerdanlık ve halhal ziynetlerini örtüp korumaktır...[/SIZE]

Türban değil Başörtüsü vardır, demeniz dahi fikren uyuştuğumuzu göseriyor gibi. Sizden ricam TESETTÜR kelimesinin Kur'an kaynağı nedir?
Bilgilendirirseniz sevinirim

Sevgi ve saygıyla...
Sayfalar: 1 2