:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: 'Gidenmi, Kalanmi Yanlizdir Bilinmez, demistin ..
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
x1pjzf2ryhxrvf3tj20s4tmgh9.jpg



Giden mi kalan mı yalnızdır bilinmez demiştin, gözlerimi gözlerinden ayırmak istemediğim o hüzün dolu ayrılık akşamında...

Bu ayrılık diğer ayrılıklara benzemiyordu. Sen bunu benden önce fark ettin.

Bense, hissettiğim halde görmezden geldim...

Dünyanın neresine, yaşamın hangi ücra köşesine gidersem gideyim, sensizlik bana en dayanılmaz acıları, en çekilmez hüzünleri yaşatacak ve bunları bile bile yaşamak zorunda kaldığım için, senden uzak kalmak uğruna yangına körükle gittiğim için artık alışmıştım bu iç çekişlere, bu sonsuz yalnızlığa, kabus sensizliğe...

Gözlerimin içine bakıyordun, yeni başlayan ve sanki hiç bitmeyecek olan bir özlemle...

İçimdeki fırtınaları dindirmek istiyorum gözlerinde... diye yazmıştın...

O akşam kelimeler, içindekiler, kalbine sığdırmaya uğraştığın onca yoğun duygular, bana söylemek istediğin halde bir türlü söyleyemediğin, gözlerimin içine bakarak o anlamlı bakışlarınla anlatmaya çalıştığın o kaos içinde çırpınan tüm kelimeler artık isyan ediyordu...

Senin ruhundan benim kalbime doğru hücum ediyordu hepsi, ve ben, ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilmeyen, baskı altında olan insanların yaptığı gibi kıpırdayamıyor, konuşamıyor, ne olacağını düşünemiyordum...

Adeta kilitlenmiştik o anda, ve biliyorum, ikimizde aynı şeyi düşünüyor ve aklımıza takılan bu zor soruya cevap bulmaya çalışıyorduk...

Giden mi yalnızdır kalan mı?

Bu sorunun cevabını her gün, her an düşündüm sevdiğim...

Senden uzak kaldığım o işkence dolu günlerde, o uykusuz saatlerde, seni düşündüğüm, yüzünü hayal ettiğim zamanlar hep bu soru hançer gibi saplanıyordu yüreğime...

Senden çok uzaktaydım artık, günlerdir konuşmuyorduk...

Seni, benliğini o kadar özlemiştim ki, sanki baktığım her tarafta senin o vazgeçilmez yüzünü, o benliğinin açıkça yansıdığı o eşsiz yüz ifadeni görüyordum...

Ama içimden gelen alışkın olduğum o his, bana yalnız olduğunu ve bana sorduğun o sorunu cevabını senin çoktan bulduğunu, kalanın yalnız olduğunu kabullendiğini ve bedeli ne olursa olsun senin yanında olmamdan başka bir şey istemediğini söylüyordu... Ama bilirsin, içimden gelen o seslere inanmayı sevmem ben...

O hisleri yaşamımda karşılaştığım yapmacık insanlara benzetirim.

Ne olduklarını ve neler yapabileceklerini bilirim, ama asla inanmam ve güvenmem onlara...güvenmek istemem...

Sanki ben istediğim, ben düşündüğüm için iyi görünürler gözüme, ama gerçekle hiçbir alakaları yoktur...

İşte bu yüzden inanmak istemiyordum yalnız kaldığına, acı çektiğine, beni özlediğine ve ne olursa olsun beni bekleyeceğine...

Acı çektirmeyi sevmem ben, bilirsin.

Acı çekmek, yalnız kalmak ve o sessiz yalnızlıklarda içimden ismini sayıklamak, yanımda olman için umutsuzca yalvarmak bana göre...

Beni buna sen alıştırdın, ben yıllardır buna alıştım, acı çekmek artık yandaşım...

Ben bunları yaşarken aynılarını senin de yaşamanı kaldıramam.

Yalnızlığı ben yaşamalıyım, sensizliğin acılarını, isyanlarını ben çekmeliyim, tek başıma...

Sen ne kadar anlamaya çalışsan da, sensizken yaşadıklarımı asla yaşayamazsın, hissedemezsin.

Kalan değil, gidendir yalnız kalan sevdiğim...

Giden yalnızlık için, acı çekmek için, isyan etmek için bırakır gider, kalan aynılarını yaşamak zorunda kalmasın diye...

Yalnızım işte...bunu yaşayacağımı bile bile kalmadım, kalamadım yanında...

Yalnız kalmaya, sensiz olmaya, acı çekmeye ve buna ne kadar dayanabileceğimi görmeye ihtiyacım vardı.

Sensiz kalmak bana çok şey öğretti...

İlk öğrendiğim, son dakikalarımızda bana sorduğun o sorunun cevabı oldu...

Gidendir yalnız kalan sevdiğim...

Yalnız değilsin, biliyorum.

Yalnızım, görüyorsun...

İkinci öğrendiğim şey ise ben burada sensizken, mutsuzken, içimde hayata karşı hiçbir istek, hiçbir beklenti ve yaşama hırsı yokken, senin orda yalnız olmadığını ve seni düşündüğüm, seni yaşadığım kadar beni yaşamadığını çok iyi biliyorum...

Senden uzaklaşmak, sensiz yapıp yapamayacağımı görebilmek, bu korkunç yalnızlığa ne kadar tahammül edebileceğimi görmek içindi seni orda bir başına bırakıp, bu sürgün yaşamda yalnızlığı, sensizliği seçmem...

Bir gün mutlaka döneceğim, biliyorum...

Çünkü bu ölümcül yalnızlığa daha fazla dayanamayacağımın farkına vardım.

Ben burada yalnız olsam da, senin orda yalnız olmadığının ve sırf tek başına olmamak için en olmadık, sana ve ruhuna en yabancı ve bilinmez insanlarla birlikte olduğunun farkındayım.

Bütün bunlarla yüz yüze geleceğini bilerek terk ettim seni ve yola çıktım kendi yalnızlığımla...

Yalnızlığımı yaşadıkça, sensiz olduğumu hissettikçe aklıma sorduğun soru geldi, sorunun cevabını bulmaya çalıştıkça aklıma sen geldin, ve sen aklımda oldukça bu yaşadığım hayat, bu hissettiğim yalnızlık, durmadan duymazdan geldiğim o içimdeki sesler ve yalnız olanın ben olduğumu kabullenişim çığrından çıktı içimdeki fırtınalarda...

Seni, bile bile en olmadık zamanda, çok bildik bir mekanda ve ruhuna en yabancı olan insancıklarla bir başına bırakıp terk ettim...

Döneceğim seni bıraktığım o yerlere, giden ve gittiği gibi geri dönen olacağım, biliyorum...

Oysa biliyorum, kalan değil, gidendir yalnız olan...

Oysa özlediğim, biliyorsun, giden değil kalandır terk eden...

Bir de gör beni, giderken bana yazdığın yazıda, kendi gözünden ve kendi kalbinden:

“Karanlığıma gömerken seni sessiz çığlıklarım vardı içimde...korkularım, yine bana kalan yalnızlığım vardı. Zormuş; bu kadar yakın olupta uzak durmak,bu kadar uzak olupta seninle dolmak...yazmanın en iyi şey olduğunu söylerdin hep bana inan ki o bile durduramıyor içimde sana doğru akan seli...iki düşünüp bir yazıyorum her zamanki gibi öyle alışmışım ki kendimi sınırlandırmaya. gidiyorsun artık çok uzaklara,.varlığını ilk defa bu kadar derinlerde hissedip,kendimi sana açmışken gidiyorsun işte... içimdeki yerini zor fark etti benliğim, yokluğunla daha da yorulacak, belki de darmadağın olacak... gözlerimdir konuşan sadece. isyanlarımı, korkularımı, daralan zamanımı, yalnızlığımı anlattı herkese hiç kimsenin onları hiç kimsenin anlayamayacağını bildiği halde, belki de buydu onu rahatlatan... inan ki içimdeki dünyam, içinde bulunduğum dünyadan daha büyük... en büyük farkları; içimdeki... benim dünyamda herkes olması gereken yerde, hakkettiği gibi...

Gidişini düşünmek bile korkutuyor beni... Tarifi olmayan duygularımla sana uyanıyorum her sabah, Varlığınla çoğalıp yokluğunla eksiliyorum...”
paylasım için tesekkürler cok güzel olmus.umarım hersey gönlünce olur
Gidiyorum.......................

Sanmaki bu gidişimin dönüşü olacak, Ruhumu sende bırakıp, Bedenimi rüzgarda savurarak, Ümitlerimi hayellerimi düşlerimi ve tek dileğim olan seni yarınlara bırakarak, Sensizliği sırtlayıp suçluymuş gibi kaçarak, Sana yazdığım şiirleri yıldızlara bırakarak, sensizliği anlının şakağından vurarak, Göz pınarlarımı kurutup, Kül olmuş yüreğimi bir deli poyraza satarak, Ben ben tek varım olan AŞKIMI sana miras bırakarak, GİDİYORUM...


Teşekkürler YüRekLi Sevda Smile
Bu güzel Esligin icin sonsuz tesekkürler benden SmileSmile
tatlı_bela Adlı Kullanıcıdan Alıntı:paylasım için tesekkürler cok güzel olmus.umarım hersey gönlünce olur


Begendine sevindim, tesekkürler..
Dilerim seninde herseyin Gönlünce olsun ..
ASil ben Teşekkür Ederim Bu kadar Güzel Anlamlı Bir yazıyı Bizimle Paylaştığın İçin..

Yüreğinde Sevda Eksik Olmasın Sevda YürekLi Smile
Rica ederim ..Memnuniyetle Smile
Yüregindeki güzellik daim olmasi dilegile Hasan aby ..
Bilmiyorum..Kaç gece yetecek bu sancıyı dindirmeye..kaç ölüm can verecek bu bedende.Ruhumda sıkışıp kalmış bir hüzün beni boğan.Bir hasret sırtımda yük. Gözlerimde uçsuz bir yar..


Düş sancım; düşüşlerde acıdığım.Yollara vurdum içimin en asi yalnızlıklarınıD uvarda resimler üşüdü.gözlerimde solgun bir bahar,ıslak bir yalnızlıkla dolaşıyorum şimdilerde.Bir ay düştü gecenin içine, omuzlarımda karanlığın hazin korkusu.İsmimin ağırlığı var ayaklarımda, bir de toprağıma vuran ayrılık kuyusu...Yorgun gülüşler büyüttüm zamanın saklı bahçelerinde,üşüdüm içimin tüm çöl iklimlerine...



Düş sancım ; bir masaldı varlığın.İçimdeki sokaklara apansız dalışın.Ve benim yollarda kayboluşum.Sonra ne varsa unutuşum…Bir sabah rüzgarında savurdum çürüyen hüzünlerimi, ve suya düşürdüm tüm kilitlerimi.Bir düş bıraktım yarına, bir düş bıraktım diğer yarıma..Sonra sustum tüm sözlere, harfler kırıldı dilimde.Elimde kaldı ünsüz hevesler...



Düş sancım ;bir efsane büyüdü bende.Bir kalp kırıldı içimdeki eski bir kentte.Yağmurlar götürdü düşlerimi.Zaman eskidi rüyalar soldu gözlerimde..El verdi yalnızlık tüm kırgınlıklarıma. Oysa bitmişliğimin resmi vardı aynamda.Ve tükenen tüm tebessümlerde sen vardın.Sürgünlüklerim kervanlarla taşındı bu ayrılık vadisine.Ben susuz kaldım.



Düş sancım; çöl oldu ,kurudu içimin her yanı[Düşlerimin dehlizinde soldu tüm renklerim.Yolumun çıkmaz sokaklarında öldürdüm içimdeki çocuğu.Şimdi yetimim, şimdi öksüz.Şimdi kim sarar beni ?Kim avutur avunmaz dertlerimi.İzini kaybetti gönlüm yollarımda dikenli teller...Ömrümün son durağında beni hangi hüzün nefesler..Hangi toprağa kaç anı nasıl düşer.Bunca dert bir mezara nasıl girer.?



Düş sancım; unutulmuş bir duraktı adım.Beklemek kalmanın adıydı belki.Gidememekti. Susmaktı oysa tek sığınağım, tek limanım.Meçhul bir günün bilinmez bir adresiydi elimdeki.Nereydi.Kayboldum ruhunun gizlerinde..kapılar, yıllar, yollar.Sözlerin kanattı gözlerimi,içimden bin çivi söktüm belki.Şimdi bir rüzgar esti ardımda.Sen bilmem hangi diyarda, ben yine o meçhul durakta..



Düş sancım; adımların uğramadı şehrime.Bir düş açamadı yüreğinde.Hangi tren yetiştirmedi,hangi yol uzak geldi.Hangi dert seni benden etti. Hangi düş beni sana getirmedi,hangi sevgi gönlüne yetmedi…bir yangın yeri, içimde büyüttüğüm.Ve seni sakladığım yorgun gönlüm.Senin için kaç düşümü gömdüm.Bitmedi sözüm, bitmedi bu sağır susuş...



Şimdi hüznümü yaslıyorum boş bir durağa, ayaklarımda aşkın yorgunluğu var.Söz sustu, zaman durdu, yaşam beni unuttu.Şimdi titreyen gözlerle, ben yine seni uğurlamaktayım. Ve hiç gelmediğin o boş duraktayım...


ÇOKK GÜZELDİ NURUM SAGOLASINSmile
MUTLULUKLA KAL CANIMSmile
Sagol Canim hepimizSmile

Güzel Esligin icin Gönülden tesekkürler..
giden mi kalan mı yalnızdır bilinmez demiştin,gözlerimi gözlerinden ayırmak istemediğim o hüzün dolu ayrılık akşamında..


Bu ayrılık diğer ayrılıklara benzemiyordu. Sen bunu benden önce fark ettin.


Bense, hissettiğim halde görmezden geldim...


Dünyanın neresine, yaşamın hangi ücra köşesine gidersem gideyim, sensizlik bana en dayanılmaz acıları, en çekilmez hüzünleri yaşatacak ve bunları bile bile yaşamak zorunda kaldığım için, senden uzak kalmak uğruna yangına körükle gittiğim için artık alışmıştım bu iç çekişlere, bu sonsuz yalnızlığa, kabus sensizliğe...


Gözlerimin içine bakıyordun, yeni başlayan ve sanki hiç bitmeyecek olan bir özlemle...


İçimdeki fırtınaları dindirmek istiyorum gözlerinde... diye yazmıştın...


O akşam kelimeler, içindekiler, kalbine sığdırmaya uğraştığın onca yoğun duygular, bana söylemek istediğin halde bir türlü söyleyemediğin, gözlerimin içine bakarak o anlamlı bakışlarınla anlatmaya çalıştığın o kaos içinde çırpınan tüm kelimeler artık isyan ediyordu...


Senin ruhundan benim kalbime doğru hücum ediyordu hepsi, ve ben, ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilmeyen, baskı altında olan insanların yaptığı gibi kıpırdayamıyor, konuşamıyor, ne olacağını düşünemiyordum...


Adeta kilitlenmiştik o anda, ve biliyorum, ikimizde aynı şeyi düşünüyor ve aklımıza takılan bu zor soruya cevap bulmaya çalışıyorduk...


Giden mi yalnızdır kalan mı?


Bu sorunun cevabını her gün, her an düşündüm sevdiğim...


Senden uzak kaldığım o işkence dolu günlerde, o uykusuz saatlerde, seni düşündüğüm, yüzünü hayal ettiğim zamanlar hep bu soru hançer gibi saplanıyordu yüreğime...


Senden çok uzaktaydım artık, günlerdir konuşmuyorduk...


Seni, benliğini o kadar özlemiştim ki, sanki baktığım her tarafta senin o vazgeçilmez yüzünü, o benliğinin açıkça yansıdığı o eşsiz yüz ifadeni görüyordum...


Ama içimden gelen alışkın olduğum o his, bana yalnız olduğunu ve bana sorduğun o sorunu cevabını senin çoktan bulduğunu, kalanın yalnız olduğunu kabullendiğini ve bedeli ne olursa olsun senin yanında olmamdan başka bir şey istemediğini söylüyordu... Ama bilirsin, içimden gelen o seslere inanmayı sevmem ben...


O hisleri yaşamımda karşılaştığım yapmacık insanlara benzetirim.


Ne olduklarını ve neler yapabileceklerini bilirim, ama asla inanmam ve güvenmem onlara...güvenmek istemem...


Sanki ben istediğim, ben düşündüğüm için iyi görünürler gözüme, ama gerçekle hiçbir alakaları yoktur...


İşte bu yüzden inanmak istemiyordum yalnız kaldığına, acı çektiğine, beni özlediğine ve ne olursa olsun beni bekleyeceğine...


Acı çektirmeyi sevmem ben, bilirsin.


Acı çekmek, yalnız kalmak ve o sessiz yalnızlıklarda içimden ismini sayıklamak, yanımda olman için umutsuzca yalvarmak bana göre...


Beni buna sen alıştırdın, ben yıllardır buna alıştım, acı çekmek artık yandaşım...


Ben bunları yaşarken aynılarını senin de yaşamanı kaldıramam.


Yalnızlığı ben yaşamalıyım, sensizliğin acılarını, isyanlarını ben çekmeliyim, tek başıma...


Sen ne kadar anlamaya çalışsan da, sensizken yaşadıklarımı asla yaşayamazsın, hissedemezsin.


Kalan değil, gidendir yalnız kalan sevdiğim...


Giden yalnızlık için, acı çekmek için, isyan etmek için bırakır gider, kalan aynılarını yaşamak zorunda kalmasın diye...


Yalnızım işte...bunu yaşayacağımı bile bile kalmadım, kalamadım yanında...


Yalnız kalmaya, sensiz olmaya, acı çekmeye ve buna ne kadar dayanabileceğimi görmeye ihtiyacım vardı.


Sensiz kalmak bana çok şey öğretti...


İlk öğrendiğim, son dakikalarımızda bana sorduğun o sorunun cevabı oldu...


Gidendir yalnız kalan sevdiğim...


Yalnız değilsin, biliyorum.


Yalnızım, görüyorsun...


İkinci öğrendiğim şey ise ben burada sensizken, mutsuzken, içimde hayata karşı hiçbir istek, hiçbir beklenti ve yaşama hırsı yokken, senin orda yalnız olmadığını ve seni düşündüğüm, seni yaşadığım kadar beni yaşamadığını çok iyi biliyorum...


Senden uzaklaşmak, sensiz yapıp yapamayacağımı görebilmek, bu korkunç yalnızlığa ne kadar tahammül edebileceğimi görmek içindi seni orda bir başına bırakıp, bu sürgün yaşamda yalnızlığı, sensizliği seçmem...


Bir gün mutlaka döneceğim, biliyorum...


Çünkü bu ölümcül yalnızlığa daha fazla dayanamayacağımın farkına vardım.


Ben burada yalnız olsam da, senin orda yalnız olmadığının ve sırf tek başına olmamak için en olmadık, sana ve ruhuna en yabancı ve bilinmez insanlarla birlikte olduğunun farkındayım.


Bütün bunlarla yüz yüze geleceğini bilerek terk ettim seni ve yola çıktım kendi yalnızlığımla...


Yalnızlığımı yaşadıkça, sensiz olduğumu hissettikçe aklıma sorduğun soru geldi, sorunun cevabını bulmaya çalıştıkça aklıma sen geldin, ve sen aklımda oldukça bu yaşadığım hayat, bu hissettiğim yalnızlık, durmadan duymazdan geldiğim o içimdeki sesler ve yalnız olanın ben olduğumu kabullenişim çığrından çıktı içimdeki fırtınalarda...


Seni, bile bile en olmadık zamanda, çok bildik bir mekanda ve ruhuna en yabancı olan insancıklarla bir başına bırakıp terk ettim...


Döneceğim seni bıraktığım o yerlere, giden ve gittiği gibi geri dönen olacağım, biliyorum...


Oysa biliyorum, kalan değil, gidendir yalnız olan...


Oysa özlediğim, biliyorsun, giden değil kalandır terk eden...


Bir de gör beni, giderken bana yazdığın yazıda, kendi gözünden ve kendi kalbinden:


“Karanlığıma gömerken seni sessiz çığlıklarım vardı içimde...korkularım, yine bana kalan yalnızlığım vardı. Zormuş; bu kadar yakın olupta uzak durmak,bu kadar uzak olupta seninle dolmak...yazmanın en iyi şey olduğunu söylerdin hep bana inan ki o bile durduramıyor içimde sana doğru akan seli...iki düşünüp bir yazıyorum her zamanki gibi öyle alışmışım ki kendimi sınırlandırmaya. gidiyorsun artık çok uzaklara,.varlığını ilk defa bu kadar derinlerde hissedip,kendimi sana açmışken gidiyorsun işte... içimdeki yerini zor fark etti benliğim, yokluğunla daha da yorulacak, belki de darmadağın olacak... gözlerimdir konuşan sadece. isyanlarımı, korkularımı, daralan zamanımı, yalnızlığımı anlattı herkese hiç kimsenin onları hiç kimsenin anlayamayacağını bildiği halde, belki de buydu onu rahatlatan... inan ki içimdeki dünyam, içinde bulunduğum dünyadan daha büyük... en büyük farkları; içimdeki... benim dünyamda herkes olması gereken yerde, hakkettiği gibi...
Gidişini düşünmek bile korkutuyor beni... Tarifi olmayan duygularımla sana uyanıyorum her sabah, Varlığınla çoğalıp yokluğunla eksiliyorum...”