:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Aci AŞkla Bİter,aŞk İllakİ Acidan GeÇer Ve KÜÇÜk Çocuk BÜyÜmeyİ SeÇer...
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Gelme
Son siyahımı sıktım bi fincan çayın içine limon niyetine.Fincan siyah.
Son kışım emanet edildi ilkbaharda toprağa düşmüş bi çekirdeğin içine
Daha üç mevsim vardır belki gitmene. Kim ciddi ciddi gitmişte gitmesi bi ömür sürmüş. Kim kalmayı göze alabilmişte sevenini güldürmüş.Nerde görülmüş.

Gelme. Seyyardım. Altı göz bi adın ikinci harfinde takılı kaldım. Yerimi yadırgadım. Bi nilüfer çekti beni sonra rengine,üzerine düştüm. Yaşadım rengini bulmak için boğulmam gerektiğini. Yani dip,su,ben,kök,görünürde hepsi birbirine giriftti. Sanırım ben aşkın doğasına uyum sağlayamadım. Yine yerimi yadırgadım
Aitliği bulmak çok zor anladım. Kimdi aranan değerli sevgili. Ruh çürüğümün uyumlu dolgusu nerdeydi. Tüm gelenler soğuk görünümlü bi alaşım,hep amalgam rengiydi. Sende gelme. Deneme yanılma yönteminden vazgeçmeden ben,gelme dedim,geldin. Neyse,en fazla fazladan bi bulamadım söyler dilim
Peki ya yüreğin deme,yüreğim ebkem benim. Bulamamak,dolandığın ruhlar boyunca acıyı gezdiriyor insana her defasında farklı bi insanla. Önceleri sesin nefesin kesiliyor,dilin yüreğine iniyor,sen susuyorsun,o konuşuyor. Aklın hayalin yolda acıya takılmış kalmış. Gördüklerin gerçek,yorumlar düşler bi anlam ifade etmiyor. Acının ilk çeyreğinde,ilk yarısında yada katettiğin herhangi bi kısmında geriye de dönemiyorsun. Bu kadar yeter de diyemiyorsun. Bu kadarı yetmiyor devam ediyorsun.

Niye geldin ki...Beni sende hangin sevicek peki. Hisler söz konusu olduğunda şöyle ki: An´lık olsa Mutluysan acı çekmezsin Uzun vade de Birini severken bi başkasını sevemezsin. İyi ki geldin.Nasılsa senin kaderinle benim kaderim bir olur,bize iyi bi son bulur. Belki iyi bi başlangıç için. Geldin madem,acı benimle acıyı dolanırken. Acıyı dolanırken,ruhunun elbisesi en ufak bi esintiden sıtmaya yakalanır. Titrer bedenin. Mecaza vurmak zor titrekliği,gözündeki fay kırıldı ve gelen sarsıntı sahici. Esintiler sertleşir,meltemle başlar,poyraz,lodos,fırtına ne varsa sırasıyla gelir. Bi ara ayaklarından çivilemek istersin kendini toprağa,bi bakarsın sana gerek kalmamıştır,acıyı sana gezdiren seni çoktan mıhlamıştır
Mıhlanmışsındır. Bu evrede kendini dolanırsın,kendini zorla keşfe dalarsın ve ilk kez anlarsın yüzündeki ifadenin ne anlattığını. Derin,derin,derin derin nefesler alırsın,hep orda kalıcağını sanırsın,korkarsın. Bu kez değil,çünkü yanımda sen varsın.

Ayaklarından boşalan kanın tükeneceğini sanırsın ama sızıntıdır o henüz. Vakti sona ayarlanmıştır damarlarındaki son damla. Sona senden önce ulaşan geri gelip mıhları çıkardığında yanıldığını çok iyi anlarsın. Kan saati şimdi çevrilmiştir asıl

Nerdesin ey yar! Solumdamısın! Sağımdamısın! Yanımdamısın!

Hızla kan kaybetmeye başlarsın,etin kemiğin sırartır kalır. Kan boşaldıkça şiddetli bi acı akımı eser yerine,yokluktan dolar içindeki tüm boşluk,boşluk yokluktan doğar. Yokluk ilk harfini,o´nun ilk adımıyla yazar. İkinci harf benimde unuttuğum bi günde,o günde kendini saklar. Üçüncü harf bana istemediğim bi his satar. Dördüncü harf çöller aşar,iç kavuran olur kum tanelerini yüzüne çarpan sam. Beşinci harf,tükenişin sırrını açar sana,özlediğin bi yokuş yoktur,yol düz. Önün arkan sağın solun “giden”yoktur. Adımlarsın sözsüz. Beşinci harfte umut yoktur. Altıncı harfle biter yokluk.Kendini yakalatırsın cebren birine şakaklarından. Kaşlarının arasına renkli bi kurşun bakar,anlından aşk akar...

Dahası yok,dahası bununda sonu yok. Herşeyin bi sonu varken dilimde bu kadar çok “sonu yok”bence de çok. Ben hiç sevmedim ayak uydurmayı
Adımlarım hep sağla başladı ve bence biticek olan aşklar keyifli bi rahatta yaşanmalı. Zaten hayattan gelen “hazır ol” lar beni yeterince usandırdı. Vaziyet hazır ol. İyi ki geldin... Aranan kan değildin,olmasanda istedim
Aşk pozitif değilsin biliyorum,olmadığın için ölüyorum. Ve seni kendim için alıyorum,senin için değil... Sen bilmezsin,senin için çok daha fazla şey yapıyorum. En çok bekliyorum mesela. Özlersinde,saçlarıma kafiye bulmaya gelirsin diye,sözlerinle... Düşünüyorum rüyalarımda attığım çığlıkların sesimi kıstığı gecelerin sabahlarında. Sesim öğleye doğru anca açılıyor,sonra sana yüksek sesleniyorum. Beni duyuyormusun bilmiyorum. Akşama kadar iyice çocuklaşıyorum,sana ne nazlar yapıyorum bi bilsen. İcraati kendimde,eziyetim kendime,sebebi sen... Zaman ilerliyor,ben sende sayıyorum. Yatağıma uzanıp kaşlarımı çatıyorum. Dilim ne sürçer bilirsin,bize hevesli ikimize kızıyorum.
Seni kızar kızmaz affediyorum,bu iyiliği kendime yapamıyorum. Ama sen varsın.Sen hem beni,hem kendimi affetmediğim için kendimi affediyorsun

Yoksa sen bizi seviyormusun?

Aklıma geliyorsun,aynada baktığım gözlerim senli senli bakıyor bana.Gözlerimde niye gülümsüyorsun? Gülümsediğin gözlerime bişeyler fısıldıyorum. Küçük çocuk oyuna dalıyor,seninle “ben” konuşuyorum. Seni de düşündürüyordur çoğu kez ne söylediğimi bilmiyorum. Yada belki küçük çocuk oyunu bırakıp bırakıp bana müdahale ediyor. Sende farkediyorsun ama zılgıtı yiyen hep ben oluyorum
Çünkü o olmasa ben çekilmem biliyorsun. Senden habire ne olduğunu bilmediğim bişey istiyorum.

Sence ne istiyorum?

İçimde bi sismoğraf,senden ne gelirse şiddetini ölçüp duruyorum. Tek bişey var şiddetli bulduğum,sancıyorum... Seni,tek bişeyle geldiğin sürece istemiyorum
Şimdi uzaksın,mübahsın. Bi adım atsan,günahsın. Ya senin gerçeklerin,ya benim gerçeklerim. Söyle bana,hangisi yansın? Hangimiz daha yakın ateşle,bu yangını kim çıkarsın? Ancak yanarsan müstehabsın. Sen şimdi bi sigara yakarsın,ben rüzgarla gelen kıvılcıma bi ağıt. Üstüne birde susarsın,lütfen çığlığımı dinlemeden önce damıt.

Ey yar!Seni saçımın tek teline kelepçelesem hayalinden, Kırar gidersin...

Ey yar! Bu kadar kolay “ey yar” diye seslenmek,zor olan cevap verebilmek. Cevap veremezsin...

Ey yar!Bi kelebeğin ardına düşsen,önce hangin ölür? Kimse ölmeden,hangin beni önce görür? Susuyorum. Yoruldum,bak yine hayaletine yaslanıyorum

Bu gece gelirmisin diyorum,bu gece...Gelme. Çünkü gelirmisin demeden geleceğin bi geceyi bekliyorum. Ucundan tuttum yine uykumu,sürüklüyorum
Ben uysalımdır,o benimle inatlaşıyor,ocak geceleri bi hayli zor geçiyor.
Ben merdiven kuruyorum göğe,tırmanıyorum. Aşağıdan bakıp gülme öyle,çocuğum. Korkmuyorum,düşersem tutarsın biliyorum. Bilmiyorum,sadece umud ediyorum.

Ben,aşkı ciddiye almamak için henüz çok gencim. Kimsenin bana kastı yok aslında,tek derdim benim,kendim... Çok kişilik kısır bi döngü,hiçbizaman yeterince doğurgan olmamıştır, çift kişilik bi hayal için bile. Sahi sen niye gelmiştin? Tamam hatırladım,kış gününde dize geldim. Zor günümde size geldim dedim ve öyle iyisinki geldin. Öyle incesinki,beni incitirken bile incitmedin
Öyle düşüncelisinki,benimle konuşurken harflerin içinden en latif olanları seçtin
Susarken bile sessizliğine dikkat ettin. Kendimi getirdin ve gittin. Kendime getirdin ve sevdin mi...?

Beni nasıl bişey sandın hiç bilmedim. Sandığın gibi değildim,sandığım gibi de değilim. Kısa bi zaman diliminde seninle şu yaşıma geldim. Sanırım ben,olmaları gerektiği gibi olmayı seçenlerdenim. Biraz daha anlatsam duyucakların sana en az kaf dağı kadar masal gelir. Tuttuklarımı sende bıraksam bi müddet,görmediğin bi anka kuşu konar aramıza tüm haşmeti ve asaletiyle,sen beni görürsün,ben büyülenirim o’na bakarken sende. Ve dil,büyümeye hevesli küçük bi çocuk yüreğinin yanında epeyce kekeme...

Düş yığını aklımın kemiklerini geliştiren tüm vitaminler. Düş kırığı ruhumu olgunlaştıran tüm sebepler. Anlıyorum..

İyi ki gittin,bu yüzden büyüyorum...
Anti depresanlar olmadan unutmak. Ağlama krizleriyle bölünen uykular olmadan unutmak. Yaralanmamak çünkü yaralan bile unutmak. Onu bir yerlerde görmekten korkmamak çünkü onu artık zaten hiç tanımıyor olmak.Önce resimlerini duvardan kaldırın. Çay içtiği bardağı rafa saklayın. Giydiği ne varsa bir bir katlayın. Ve onu hızla unutun, silin, yok edin... Yakın bütün fotoğrafları. Ona ait bütün eşyaları. Bu gece ümitlerinizi alın koynunuza. Gün doğmadan unutturacağız size insafsızı," dedi doktor kadına. Evet, evet,

aynen böyle… "Bu sayede çıkaracağız ona ait olan kalp haritanızı. Zihninizde ikinize dair her ne varsa; o yolların hepsinden geçerek temizleyeceğiz hatıralarımızı. Sabah her şey bitmiş olacak. Yepyeni bir kadın olarak uyanacaksınız güne. Hiç olmamış gibi davranabileceksiniz; olmuş olan onca şeye rağmen." Vaad edilen şey büyüktü: Tek bir operasyonla, hayatınızdan uzaklaştırmak istediğiniz o adamı sileceklerdi zihninizden; birkaç saatte hem de! Sabaha yepyeni biri gibi uyanmak... Hafızadan silmek; koca bir ilişkiyi, acı tatlı yaşanmışlıkları. Bir zamanlar yan yana uyuduğun kişinin artık yoldan geçen birinden farksız olması. Kısa ve acısız. Çok ütopik, sarsıcı, çılgınca, cesurane, zorlayıcı, rahatsız edici, ama aynı anda da huzur veren bir fikir bu, bir öneri. Tıpkı Matrix''te mavi hapı yutmak gibi... Anti depresanlar olmadan unutmak. Ağlama krizleriyle bölünen uykular olmadan unutmak. Yaralanmamak çünkü yaralan bile unutmak. Onu bir yerlerde görmekten korkmamak çünkü onu artık zaten hiç tanımıyor olmak.

Unutmak; hayatının bir evresini, bir dönemini... Kendini silmek, o ilişkideki ''sen''i silmek. Aradan zaman geçmesini beklemeden, aşk enkazına dönüşmeden unutmak. Silebilmek...

Kimi hiç tanımamış olmak isterdim? Kimleri ya da? Yoksa yaşadığımız hemen her şeyden mi pişmanım? Yok etmek istediğim bunca şey olamaz benim! Peki, ya varsa? Kısa ve acısız mı olsun unutuşum?''

Tuhaf gelmeyecek acılarınıza bile kıyamıyor oluşunuz?

Lekesiz bir zihin; acılarından arınmış, onların yerine kocam boşluklarla dolmuş bir beyin. Unutmak, o dramatik ve melankoli günleri atlayarak yeniden doğmak şahane bir fikre benziyor. Ama bir bedel ödetiyor size. Kurunun yanında yaş da yanıyor; adına ''hatıra'' dediğimiz, bizi ne kadar üzmüş olsa da gülümseyerek anımsadığımız ne varsa gidiyor! Bir erkek, bir aşk, tecrübeler, gülen fotoğraflar siliniyor. Ondan öğrendiğiniz ve ona öğrettiğiniz her şey uçup gidiyor. O zaman kendine şu soruyu sormadan edemiyor insan; "Kırılsam da, parçalansam da kıyabilecek miyim tüm bu yaşananlara? ’Beni ben yapan şey hatalarım değil mi biraz da?’ Ağzımda tuhaf, paslı bir tat bıraksa da yaşadıklarınız, daha korkunç değil mi bu histen mahrum kalışınız?" Ve… "Hani çok büyük acı çekmiştim ya. İyi günlerimiz de olmuş; her ne kadar aklımda hep kötüleri kalmış olsa da. Yine de vazgeçemem bu deneyimden. Öderim bedelini bir gün elbet ama ancak zamanla."

Yaşanmışlığın izlerini silmek... Yiyip yiyip kusmak gibi bir şey aslında. Ya da yaşanmış yılların izlerini botox''la silmek gibi. Yaşayıp yaşayıp, "Beğenmedim, at çöpe," demek.

Tuşlarına basılmaktan harfleri silinmiş telefonun gibi... Kullanılmaktan erimiş çantan gibi... Seninle ne ülkeler görmüş spor ayakkabıların gibi... Üzerinde sigara yanıkları olan ve sana arkadaşlarınla nasıl da eğlendiğini hatırlatan yıpranmış halın gibi... Sınavlara girdiğin uğurlu kalemin gibi...

O senin zihnin, onlar senin hatıraların. Senin yaşam izlerin! Kıyabilir misiniz? Anladım ki, acının da insana kattığı bir değer var. Hatıralar olmasa yaşamak neye yarar? Belki de yaşamın öğreteceği en önemli bilgilerden biri hakkında, insanı şimdiden uyarıyor bu film: Her ne yaşarsan yaşa, zamanla hepsi artı olarak yazılıyor sana. Anla artık, sende hata. Eksi diye bir şey yoktur hayatta. Yani Murathan Mungan’ın şahane biçimde özetlediği gibi, ''günler acıyı soldurur, her acı bir gün anı olur. O yüzden sen yok etme zihnini ya da seni yerden yere vuran o erkeği!

Bir gün fırtına dinince elinde kalan her ne olacaksa, yine sizin hanenize yazılacak. Ve böyle biriktire biriktire, bir gün yine de memnun kalacaksınız hayatın sana yaşattığı her şeyden. Hem de her şeyden
çok sağol bitanem paylaşımın için
SEN SAGOL BİTANEM BENİMSmile
Unutulmak istiyorum
Sevgi dolu kalbinden ansızın yok olmalıyım
Senin için ben, sadece bir muammayım
Nâif bir çizgi var aramızda
Bir adım daha atmamalısın bana
Bu son adımın olsa da.
Ben ise;
Sana olan sevgimi yüzüne karşı değil
Masmavi okyanusta ummanlara haykırmalıyım
Sen herşeyden bir haber
Yine eski alışkanlıklarının içinde
"Öylesine bir sevdaydı" demelisin benim için
Ve unutulmak istiyorum
Unutan sen olunca,
Kendimi yokluğunun cehenneminde
Varlığının cennetinde sanıyorum
Beni anlamalısın !
En güzel günlerimizin hatırına
Unutmalısın...
Unutmak zorundasın beni
Ben senin bildiğin ben değilim
Bir kıvılcım, bir ateş
Ya da bir volkan gibiyim
Seni de aşkımla küle çevirmek istemiyorum
Arkana bakmadan çek git buralardan
Ara sıra hep uzaklardan seslen bana
Fakat, çok uzaklardan.
Ve unutmalısın beni, kaçmalısın sevdamdan
Bir başkasıyla mutlu olmalısın
Ben sadece senin yokluğunla avunmalıyım
Merak etme,
Seni ömrüm boyunca seveceğim
Üzgünüm;
Ben, senin bildiğin ben değilim...

Ben sensiz daha mutluyum bu şehirde
Biliyorum ki, şu an yalan söylüyorum sana
Baksana, dört duvar olmuş sensiz bu şehir
Üzerime gelir kara bulutlar, fırtınalar
Bu duvarlar beni sıktıkça, sıkar
Bir anda kurtulurum tüm bunlardan
İşte o an;
Sadece seni düşündüğüm andır.
Ben seni unutamam
Ama, sen beni herşeyin inadına
Unutmalısın
Beni anlamalısın...
"Yok böyle bir sevda, hiç olmadı" demelisin
Birimizden birimiz vazgeçmeliyiz
Ve bu, sen olmalısın
Nâif bir çizgi var aramızda
Bir adım daha atmamalısın bana
Bu son adımın olsa da.
Ve unutmak ümidiyle
Son kez bakmalısın, ağlayan
Sensiz hiçbir işe yaramayan
Kahverengi gözlerime.
Hadi durma artık, git
Benim bilmediğim
Ve senin için istediğim tüm güzelliklere.
Ömrüm boyunca hoşça kal,
Bensiz mutlu olman dileğimle...
Alıntı:Unutmak zorundasın beni
Ben senin bildiğin ben değilim
Bir kıvılcım, bir ateş
Ya da bir volkan gibiyim
qSsLdi saqoL janeMmSmile
sen sagol canım begenmene sevindimSmile