:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Koma Civaken Kurdistan yeni dönem stratejisi !
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
KCK’den yeni dönem stratejisi !


KCK STATEMENT



BEHDİNAN (14.08.2007)-Koma Civaken Kurdistan (KCK)’nin 15 Ağustos vesilesiyle yaptığı açıklama yeni dönemde izlenecek stratejinin işaretlerini taşıyor. Barış arayışlarını ısrarla sürdürecekleri mesajını veren KCK, bundan böyle hiçbir gücün Kürtleri birbiriyle çatıştıramayacağını kaydetti. 15 Ağustos’u çağdaş bir isyan olarak nitelendiren KCK, yeni dönemi de ‘’final yürüyüşü’’ olarak ifade etti.



KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı 15 Ağustos Atılımı vesilesiyle yaptığı açıklamada önemli mesajlar verdi. KCK, ‘’Kürdistan halkına karşı uygulanan imha, inkar ve asimilasyon temelindeki sömürgeci politikaların halkımızı kör, sağır ve dilsiz bırakarak ulusal yok oluşun eşiğine getirdiği bir aşamada gelişen 15 Ağustos Atılımı, Kürdistan’da yeni bir tarihsel süreci başlatmıştır. Bu tarihi atılımla yok oluş süreci keskin bir biçimde durdurularak yeniden var oluş süreci başlatılmış ve Kürdistan’da toplumsal bir diriliş devrimine yol açmıştır’’ dedi.



ÇAÄžDAŞ KÜRT İSYANI



15 Ağustos’u çağdaş bir isyan olarak tanımlayan KCK, bu günün Kürtler ve bölge açısından önemini şöyle değerlendirdi: ‘’Bu nedenle 15 Ağustos halkımızın tarihinde önemli bir dönemeç olarak tarihe geçerken, aynı zamanda bir var oluş ve bayram günü olmuştur. Öncelikle bu önemli günü halkımıza yaşatan, bin bir emek ve çabayla hazırlayarak pratiğe geçiren Önder Apo’nun ulusal diriliş bayramını tüm hareketimiz adına kutluyoruz. Şanlı 15 Ağustos Atılımı’nın büyük komutanı Mahsum Korkmaz yoldaş şahsında bütün devrim şehitlerimizi saygıyla anıyor, anılarını özgür bir halk ve demokratik bir ülkeyle taçlandıracağımıza dair kararlılığımızı bu gün vesilesiyle bir kez daha ifade ediyoruz. Tarihsel dirilişin adı olan 15 Ağustos Bayramı’nı tüm yurtsever Kürdistan halkına, halkımızın dostlarına ve 15 Ağustos ruhunu hala büyük bir coşku, direniş ve yüksek bir fedakarlıkla sürdüren tüm gerilla ve kadro güçlerimize kutlu olsun diyoruz.



15 Ağustos Atılımı, Kürt halkının kaderini tümden değiştirmiş ve bu halkı çağdaş uluslar seviyesine getiren tarihsel bir karakter ve içerik kazanmıştır. Sömürgeci sistemin Kürt halkına reva gördüğü insanlık dışı köleleşme sistemine karşı ben insanım demenin ve insanlığa sahip çıkmanın tek yolu haline gelmiştir. 15 Ağustos’ta atılan ilk kurşun bir anlamda Kürt toplumuna sinmiş kölelik ve ihanete de sıkılmış bir kurşun rolünü oynamıştır. Bu atılım sadece silahlı bir isyanla sınırlı kalmamış, Kürt toplumunu çok yönlü bir biçimde etkisine alarak düşünsel, sosyal ve kültürel düzeyde bir devrim yaratmıştır; Kürt toplumunu adeta yeniden şekillendirmiştir. 15 Ağustos kurşunuyla başlayan bu çağdaş Kürt isyanı, öncelikle Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesinde bir önderliksel gerçekleşmeyi açığa çıkarmıştır.



Kuzey Kürdistan’da en zor koşullarda başlatılan bu tarihsel çıkış, tüm Kürdistan’da bir ulusal etkileşim ve 1990’lara gelindiğinde artık güçlü bir ulusal ruh birliği sürecini başlatmıştır. Bu temelde gerçekleşen diriliş devriminin etkisiyle Kuzey Kürdistan’da kitlesel serhıldan süreci başlatılırken, bunun da etkisiyle halkımız Güney Kürdistan’da ’91 Körfez savaşı sürecinde ortaya çıkan koşulları değerlendirerek bir ayaklanma sürecini geliştirmiştir. Gelişen bu tarihsel süreç boyunca şanlı 15 Ağustos Atılımı Kürt halkını ölüm döşeğinden alarak demokratik kurtuluş sürecine taşımıştır.’’



YENİ BİR 15 AÄžUSTOS ATILIMINA İHTİYAÇ VAR



Kürtler üzerinde inkar ve imha siyasetinin ısrarla yürütüldüğünün altını çizen KCK, yeni bir 15 Ağustos’a ihtiyaç olduğunu işaret etti. KCK şöyle dedi: ‘’Tarihin bu önemli döneminde 23. yıldönümünü karşıladığımız 15 Ağustos hamlesinin yarattığı değerler ve ulusal kurumlaşmaya rağmen, Kürdistan üzerindeki egemen güçler inkar ve imha siyasetinde ısrarını bugünde devam ettirmektedir. Bu nedenle 15 Ağustos’un başlattığı özgürlük maratonunu başarıyla taçlandırmak için bugün de farklı zemin ve koşullarda yeni bir 15 Ağustos ruhuna ihtiyaç vardır. Gerçekleşen diriliş devriminin zemini üzerinden gelişen toplumsallaşma yeni ulusal-demokratik sürecin imkanlarını doğurmuştur. Demokratik-Ekolojik Toplum Paradigması temelinde toplumu yeniden kurma sürecini başlatan hareketimiz gelişen saldırılar karşısında farklı koşullarda, farklı arayışlarla 15 Ağustos Atılımı’nın başarı ruhuyla dönemi karşılamak durumundadır.‘’



DEMOKRATİK ÇÖZÜM MÜ, KAPSAMLI BİR SAVAŞ SÜRECİ Mİ?



Kürt sorununun bundan sonra yaşanacak gelişmelerin Türki hükümetinin izleyeceği politikalarla bağlantılı olacağına dikkat çeken KCK, ‘’Halkımızın büyük fedakarlıklarla yürüttüğü özgürlük mücadelesinde sağladığı gelişme ve yakaladığı düzeyle beraber Ortadoğu’da gelişen yeni siyasal koşullar, Kürt sorununun çözümünü bütün kapsamlılığıyla gündeme taşımıştır. Kürdistan üzerinde egemen devletlerin bir nevi koordinatörlüğüne soyunan Türk devletinin yeni dönemde geliştireceği politikalar Türkiye, Kürdistan ve bölge istikrarı açısından hayati önemde olacaktır. Bu politikayla beraber Kürt sorunu çağdaş demokratik yöntemlerle mi çözülecek, yoksa şiddet kullanılarak Kürtlerle yeni ve kapsamlı bir savaş sürecini mi yaşayacağı konusunda bir kararlaşma ve netleşme yaşanacaktır.



Özellikle 22 Temmuz seçimleriyle sistemin yürütme organlarını yenilemekte olan Türk devletinin Kürt sorununa ilişkin geliştireceği politika bu sürecin gelişim karakterini belirleyecektir. En doğru ve çağdaş yaklaşım barışçıl çözüm yöntemlerini benimseyerek, gereken adımları atmak olacaktır. Bunun dışında uluslar arası ve bölgesel güçlerle şiddete dayalı ortak operasyonlarda çözümü aramak, çözümü değil, çözümsüzlüğü derinleştireceği kesindir’’ diye belirtti.



PKK MÜTABAKATININ CİDDİYE ALINACAK YANI YOK



KCK, Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin Ankara ziyaretinde Türkiye ile imzaladığı PKK mutabakatını da değerlendirdi: ‘’En son Irak Başbakanı Nuri El Maliki ile ayaküstü yapıldığı belirtilen “PKK’ye karşı ortak mutabakat”ın kayda alınacak ciddi hiçbir yönü bulunmamaktadır. Hiçbir güç ve devlet bu süreçten sonra Kürtler arasında yeni bir savaşı başlatmayı başaramayacaktır. Kürdistan’da gelişen ulusallaşma düzeyini dikkate almayan hiçbir politika başarılı olamayacaktır. Bu konuda Türk devletinin artık Türkiye halkını ve kamuoyunu kandırmaktan vazgeçmesi gerekmektedir. En doğru, tutarlı ve bizzat Türkiye’nin çıkarlarını ifade edecek tek yaklaşım budur.



Biz Kürt tarafı olarak, Kürt sorununun barışçıl-demokratik çözümü için şimdiye kadar gereken tüm politik açılımları yaptık, şu anda da çözüme yönelik gelişecek girişimleri yanıtsız bırakmayacağımızı bir kez daha kamuoyuna deklere ediyoruz. Önder Apo’nun çözüm için önerdiği demokratik özerklik projesi temelinde Kürt halkı ve hareketi bu sorunu mevcut sınırlar içinde ve barışçıl bir biçimde çözmeye hazırdır.’’



KÜRT ÇÖZÜMÜ HÜKÜMET PROGRAMINA ALINMALI



Türkiye’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde kurulacak yeni hükümetin, Kürt sorununun demokratik çözümünü hükümet programına koymasını isteyen KCK, ‘’Yeni anayasal düzenlemede Kürt halkının kimlik ve kültürel haklarının güvence altına alınması sağlanmalıdır. Aksi takdirde cumhuriyetin 80 yıllık politikasının bir devamı olarak yeniden inkar-imha politikasıyla şiddet temelinde Kürt sorununa yaklaşımını ortaya koyarsa, bu Kürt halkının yok edilmesi ve kölelik statüsüne tabi tutulması anlamına gelir ki, bunu Kürt halkının kabul etmesi asla mümkün değildir’’ dedi.



TASFİYE POLİTİKALARINA PRİM VERİLMEYECEK



KCK, 15 Ağustos Atılımı temelinde kendisini yeniden yaratan Kürt toplumunun bugün ulaştığı düzeyin aynı zamanda Türk devletinin uyguladığı asimilasyon politikalarının iflası anlamına da geldiğinin altını çizdi. ‘’Dolayısıyla 15 Ağustos Atılımı’nın 23. yıldönümü vesilesiyle Türk devletine bir kez daha buradan çağrı yapmayı tarihsel bir görev biliyoruz’’ diyen KCK, şöyle devam etti: ‘’Kürt halkını ve onun özgürlük dinamiklerini şiddetle ortadan kaldırma politikasından vazgeçilmelidir. Kürt halkının Önderliği İmralı’da en makul çözüm yöntemlerini sunmuştur. 22 Temmuz seçimleriyle Kürdistan halkı bütün engellemelere rağmen bir milletvekili grubunu parlamentoya göndererek diyalog zeminini yaratmıştır. Bütün bunlar Kürdistan halk önderliğinin ve Kürt halkının iyi niyet ve barışçıl çabalarının bir sonucudur. Bu çabaları doğru karşılamak ve uzatılan barış elini havada bırakmamak herkesin yararına olan temel yaklaşım olacaktır.



Kendisini yeniden organize eden Kürt halkı bu yeni dönemde de barışçıl çabalarına savaş ve şiddetle karşılık verilirse doğacak olan sonuçtan Kürt halkı değil, Türk devleti ve onun yetkili organları sorumlu olacaktır. Kürt halkı ve Özgürlük Hareketi sorunu sürece yayan ve oyalayarak tasfiye etme politikalarına prim vermeyecektir.’’



ÖCALAN İÇİN HAREKETE GEÇME ÇAÄžRISI



Öcalan’ın barış çabaları ve çağrılarına dikkat çeken KCK, tüm demokratik ve insani çevreleri barış sürecinin gelişmesi için harekete geçmeye çağırdı. KCK şu ifadeleri kullandı: ‘’Böyle bir sürecin gelişmesini istemeyen Türkiye’deki tüm demokrat, barışsever ve hümaniter çevreleri, Kürt sorununun barışçıl-demokratik yöntemlerle çözülmesi için Önderliğimizin yaptığı barış ve diyalog çağrılarına destek vermeye ve Türk devletinin imha seferlerine karşı tutum alarak mücadele yürütmeye çağırıyoruz. Özellikle Kürt halkının yürüttüğü özgürlük ve demokrasi mücadelesi esas olarak Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesi olduğu unutulmamalıdır. 22 Temmuz seçimlerinin ortaya çıkardığı sonuçlar Türkiye’de kardeşlik ve özgür birliği esas alan geniş yelpazede örgütlenmiş demokratik sol birliği geliştirmenin hem zorunluluğunu, hem de koşullarını ortaya çıkarmıştır. Bu koşulların doğru değerlendirilmesi beraberinde önemli sonuçları doğurabilecek gelişmelere yol açabilecektir.



Ortadoğu bölgesinde demokrasi ve istikrardan yana olan bütün bölgesel ve uluslararası güçleri Kürt sorununun barışçıl, demokratik çözümü için çaba göstermeye ve Türk devletinin haksız bir biçimde halkımıza karşı uyguladığı şiddet politikalarına karşı durmaya davet ediyoruz. Gelinen aşamada gerçek bir toplumsal harekete dönüşen ve barışçıl demokratik yöntemlerle halk olmaktan kaynaklı doğal haklarını elde etmek isteyen Kürt Özgürlük Hareketi’ni ‘terörist’ olarak tanımlayıp, şiddete dayalı politikaları desteklemekle bölgede demokratikleşme ve istikrarın gelişmeyeceğini herkesçe bilinmesini istiyoruz.’’



ULUSLAR ARASI GÜÇLERE ÇAÄžRI



Halen yürürlükte olan ateşkese işaret eden KCK, uluslararası güçlere ve Kürt halkına şu çağrıda bulundu: ‘’Özellikle Ağustos 2006 yılında hareketimize dönük ateşkes çağrısı yapan ulusal ve uluslar arası güçler, bizim çağrılara uyduğumuzu ancak Türk devletinin buna uymayarak saldırılarını artırdığını görerek, Türk devletinin halkımıza karşı uyguladığı terör ve şiddet dalgasına karşı durmaya çağırıyoruz.



Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Hareketi’nin yaşadığı bu önemli dönemde tüm Kürdistan halkı yurtseverlik görevlerine daha güçlü bir biçimde sahip çıkması dönemin başarılı bir biçimde karşılanması için mutlak gerekliliktir.



Tüm Kürdistani güçlerin halkımızın temel çıkarlarının daha fazla dayanışmadan geçtiğini görerek, ortak düşmana karşı ortak hareket etmeyi eksen alan dayanışma ve güç birlikleri bu sürecin halkımız adına kazanmasını beraberinde getirecektir. Bunun yapılmaması halinde ise, herkesin zarar göreceği saldırılar karşısında halkımızın zorlanacağı açık ortadadır. Bu nedenle daha fazla duyarlılık ve ulusal birlik anlayışıyla hareket etmek temel bir sorumluluk ve görev durumundadır.



Bu tarihsel dönemde Kürdistan toplumunda en fazla özgürlüğe ihtiyacı olan, egemenlikçi sistemin her türlü baskı ve şiddet uygulamalarına maruz kalan yurtsever Kürt kadını daha fazla misyonuna sahip çıkmalıdır. Geleceği karartılmak istenen, kimliksiz bir yaşama mahkum edilmekle karşı karşıya bulunan yiğit Kürdistan gençliği tarihin bu önemli döneminde her zamankinden daha fazla mücadeleye sarılmalıdır.’’



FİNAL YÜRÜYÜŞÜ



Kürdistan gençliğine de mesajlar veren KCK, yeni dönemi final yürüyüşü olarak tanımladı. ‘’Kürdistan gençliğinin Önder Apo çizgisinde iradeleşmesi başarının en temel güvencesi olacaktır’’ diyen KCK, son olarak şunları ifade etti: ‘’Başta emekçi ve yoksul halkımız olmak üzere, Kürdistan’daki tüm toplumsal kesimlerin yurtseverlik görevlerine sahip çıkması, bu sürecin en az kayıpla başarıya ulaşmasında önemli bir role sahip olacaktır.



Gelinen aşamada Kürt halkının toplumsal demokratik kuruluş süreci, özgürleşmeyi kaçınılmaz bir biçimde dayatmaktadır. Bunu hiçbir şiddet gücü ve hiçbir kuvvet engelleyemez. KCK sisteminde örgütlenen yurtsever, cefakeş Kürdistan halkının önüne koyduğu final yürüyüşünü 15 Ağustos ruhuyla başarıya taşıyacağı kuşkusuzdur. 15 Ağustos’un 23. yıldönümünde Apocu Hareket her zamankinden daha fazla çözüm gücü ve yeteneğe sahiptir. Bu temelde haklı davasında bir zafer gücü olarak yüksek bir kararlılık, öngörü ve cesaretle yürüyecek ve demokratik-özgür bir ülke yaratmayı başaracaktır.’’



ANF NEWS AGENCY



Koma Civaken Kürdistan Nedir ?



PKK/Kongra-Gel'in şiddet eylemlerini tırmandırma kararı aldığı 18 Mayıs sonrasında güvenlik güçleri tarafından örgüte yönelik operasyonlar sürdürülürken, iyice köşeye sıkışan ve son yılların en büyük darbesini alan terör örgütü için çember giderek daralıyor. Çok sayıda örgüt mensubunun silahlarıyla birlikte ele geçirildiği vurgulanırken, operasyonlar neticesinde sayısal kayıptan çok, taktiksel anlamda bulundukları dar alana sıkışan terör örgütünde çözülmelerin başladığına değiniliyor.



Örgüt basın yayın organlarında, Kongra-Gel 5.Genel Kurul Toplantısı'nın, 'Mayıs ayının ortalarında düzenlendiği ve kongrede Koma Komalen Kürdistan(KKK) yerine, sözde toplum, demokrasi ve demokratik ulus anlayışını daha iyi ifade eden Koma Civaken Kürdistan (KCK) projesinin kabul edildiği, KCK Yürütme Konseyi Başkanlığına yine Murat Karayılan'ın seçildiği, Kongra-Gel Başkanı'nın tekrar Zübeyir Aydar olduğu' şeklinde açıklamalara yer verildiği görülüyor. Yurdun çeşitli bölgelerinden her gün PKK/Kongra-Gel'in gerçekleştirdiği şiddet eylemlerine yönelik haberler duyulurken kongreyle ilgili olarak yayınlanan sonuç bildirgesinde barışçıl çözümlerden söz ediliyor. Kongra-Gel bunu hep yapıyor ve her seferinde daha da çok batıyor. Hem demokratikleşmeden, çağdaş bir formülle çözümden bahsediyor, hem de kan ve şiddetten vazgeçmiyor.



Murat Karayılan'ın, 'Kendilerinin savaş istemedikleri, barışçıl oldukları, Abdullah Öcalan'ın da soruna makul çözümler önerdiği ve bu kördüğümü çözmek istediğine' dikkat çeken sözleri de kendi kendini yalanlayan ifadelerden sadece bazıları. Toplantının sonuç bildirgesinde yer alan açıklamalarda; Türk devletinin bölge halklarına olan düşmanlığından söz edilmesi ise, küstahlığın en belirgin ifadeleri. Küstahlık beyanları, Türkiye'nin bugüne kadar her karış toprağında Türk-Kürt ayrımı gözetmediği, yıllardan beri iki halkın bir arada barış içerisinde yaşadığı, asıl düşmanlık yapanın dostluk ve iyi ilişkilerden rahatsız olan, kana dayalı faaliyetler sürdürdüğü halde Kürt halkının haklarını savunduğunu ileri süren PKK/Kongra-Gel'in kendisi olduğu gerçeğini değiştirmiyor.



5.kongreye katılanlar, yapılan açıklamalar dikkate alındığında ise, örgütsel çevrelerde, önceki genel kurul toplantılarından farklı bir uygulama olduğu, güvenlik güçlerinin sınır bölgesindeki operasyonları ve Kandil Dağı'na yönelik uygulamaları nedeniyle toplantının kısa sürede tamamlanmak zorunda kalındığı, örgütün Avrupa ve K.Irak yönetimleri arasında son dönemde yaşanan gerginlik ve Murat Karayılan'ın tek lider konumuna soyunmasının da, genel kurulun sönük geçmesine neden olduğu konuşuluyor.



Son dönemde yaşanan Türk ordusunun operasyonlarından sonra paniğe kapılan Kongra-Gel mensuplarının imha olmak yerine teslim olmayı tercih ettikleri, bu durumun ise Kongra-Gel'e büyük darbe vuracağı belirtiliyor. PKK'nın başlıca karakteristiği olan terörist yönünün yanı sıra, örgütte yaşanan antidemokratik uygulamalar ve görüş ayrılıkları nedeniyle, ayrılanların sayısında da sürekli artış yaşanıyor. Örgütten kaçarak güvenlik güçlerine teslim olan ve örgütteki uygulamalar hakkında çarpıcı açıklamalar yapan şahısların itiraflarında da, örgütte büyük bir çözülme yaşandığı ve üst yöneticilerin liderlik savaşı yüzünden başka hiçbir şeyle ilgilenmedikleri, teslim olmak isteyen çok sayıda militan bulunduğu vb. ifadelere rastlanıyor.



Abdullah Öcalan'ın yakalanması sonrasında örgüt sorumluları arasında kişisel çıkarların öne çıktığı ve yönetimi ele geçirmeye yönelik çeteleşmeye varan gruplaşmalara gidildiği, örgütte yaşanan bölünmenin, yeni ve sürpriz olmadığı gibi, Öcalan'ın yakalanmasından beri sürdüğü de, bilinenler arasında.



Kürt-Türk hepimiz bu insanlık düşmanı cani örgüte karşı el ele verelim, birlik olalım. Şiddetin, terörün bu dünyada kabul görmediği artık çok açık.

Kaynak:http://www.atakadin.org/index.php?topic=1648.0