:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: /// Kaybediyorum belki..Ama..BiTMiYORUM..///
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2
sonsy6tg1.jpg
alpedoowtk9.jpg




suskunluk7pf.jpg
Düğümlendim..

Her bir düğümü tek tek çözmeye çalıştıkça ellerimle, yeni düğümler oluşuyor adeta, hiç çözülmeyecekmişçesine..

Bu kez her şey daha zor...

Aslında zor olan ne sensin ne de hayat. Zor olan benim bana..

Artık zor geliyorum kendime.. Yoruldum...

Bir daha düşersem, kalkamayacağım ayağa, hissediyorum. Belki uzatacaksın elini ama, bu kez ben tutamayacağım, biliyorum...

Gözümün bebeğinde, yüreğimin en saklı yerindesin sen. Kimselere göstermiyorum seni, hatta bazen kendimden bile gizliyorum.

Varsın aklım sensiz bilsin yüreğimi...

Yokluğun içimi acıtıyor. Buna rağmen kal istiyorum, içimde bir yerlerde.

Sanki seni çıkarıp atarsam, tamamen kaybolacakmış gibi geliyor sana dair ne varsa.

Sana ait olan izler silinip yok olacakmış gibi, senli kelimeler yazamayacakmış gibi kalemim bir daha..

Her tutunmaya kalktığımda sana, dipsiz kuyulara çekiliyor ruhum. Çıkmaya çabalarken gücüm tükeniyor gitgide. Bir gün temelli bitecek, fark ediyorum..

Tüm şarkılarım, tutsak olup sensizliğe, çığlığa dönüşüyorlar içimde. Yüreğimle bağırıyorum, sen duymuyorsun, sen bilmiyorsun..

Bir zamanlar gecelerimi aydınlatan gözlerin, şimdi karanlığa çağırıyorlar beni. Kapatıp gözlerimi, düşlerimde buluyorum seni. Açtığımda yine gidiyorsun. Ve ben yine karanlıklara uyanıyorum.

Üşüyorum...

Beni üşüten ne ayazları kışın, ne de yalnızlığım. Yokluğun üşütüyor beni, bir yandan yakarken yüreğimi..

Göremezsem gözlerini, hiç aydınlanmayacak günlerim..

Tutamazsam ellerini, hiç ısınmayacak yüreğim...
Bugün degil yarınsın sen....


Bir dilin bütün sözcüklerini kullansam seni tarif edemeyeceğimi biliyorum. Ulaşılmaz oldun hep; dokunmak, hissetmek ve dolu dolu yaşamak isterken seni, kocaman bir yalnızlıktı payımıza düşen.

Payıma düşen her şeyi erteledim. Ama erteleyemediğim bir şey vardı, sana benziyordu. Su olsan dokunduğumda bozulurdun, bozulmayan bir ‘şey’din... Gidilecek bir yer olsa sonu olurdu, sonu olmayan bir 'şey'din... Uykuda görülecek bir rüya olsa uyanırdım, beni rüyamdan uyandırmayacak bir 'şey'din... Simsiyah saçların olsun istiyorum, ama bahtın değil...

O gün seni gözlerinden, Anafatma'dan, üç ırmağın birleştiği yerinden öpeyim desem, aklına ırmaklar gelir. Düşün ki yılan dağından aşağı iniyoruz ve dünyada sadece iki kişilik türkü kalmış, onu söylüyoruz. Öyle bir 'şey'sin sen... Seni düşündükçe yoruluyorum desem dünyanın en büyük yalanı olur. Yalanım yok...

Bu günden yarına ne kalır bilmem, ama sen kalırsın tıpkı yatağı değişmeyen bir ırmak gibi...

Yaşadıklarımız azdı, zamana sığmadık yaşamak isterken her şeyi. Bu gün şarkı söylüyorsam, o gün şarkı değil, şarkı gibi seni yaşamak isterim.

Halkıma benziyordun, bir yanın göç, bir yanın toprak kokuyordu hep. Gezmediğim yerin kalmadı, bazen yasaklandın bana, bazen suç gibi boynumda taşıdım seni. Yedi telli sazımla bile tam anlatamadım. Sen bir uçurum gülüydün, ellerimi her uzattığımda bin kırıkla geri döndüm. Yasaların bile tanımlayamadığı bir 'şey'din sen. Haritalara sığmazdın, her ülkede bir başka gülüyordun, uzundun, inceydin, dokunduğumda nereli olduğumu seninle hatırlardım. Bana hep kendimi hatırlatan bir 'şey'sin sen...

Uzaksın, yakınsın, özlenensin ama bugün değil, yarın gibi bir 'şey'sin sen...

Bugün her şeyi değiştirmek için çabalarken, sen değişmeyen olarak duruyorsun karşımda. Kabul ediyorum. Dünyaya bu kalsın, ama sen bilme...

Dünyada kaç iklim, kaç zulüm, kaç ölüm var? Bir seni bunların karşısına koymak nasıldır bilemezsin. Bilme! Bugün her ölümle biraz ölürken, seni düşündükçe hayata dönüyorum yeniden.

Gecenin en karanlık yerindeyim, bir sigara ateşinin aydınlattığı kadar ışık bile olsan, yine de istiyorum seni. Sadece benim seni anladığım, kimsenin unutmamak için defterine not düşmediği, ama hayatımda hep bir dipnot olarak kalan kendi yasaklarım gibi unutmuyorum seni.

Dağları delmiyorum, inmek istiyorum oralardan. Hepiniz gibi aynada saçlarımı taramak, ‘‘günaydın’’ der gibi sokağa fırlamak ve şarkı söylemek istiyorum sana.

Adına aşk diyorlar, gelecek diyorlar... Bana yetmiyor. Her şarkımda sana bir adım daha yaklaşmak istiyorum. Bir başka dilden seviyorum, kırmızıdan daha uzundur...

Gelincikler gibi bir mevsim değil, dört iklim, köşe bucak, kim ne derse desin geri dönecek yerim yok, bir kentin ortasında çığlık çığlığa bağırarak tek başına kalsam da yine seviyorum seni.
Bu bir suç duyurusudur, kendimi ihbar ediyorum...
sevildiğini bilmeden ölesiye sevme,sonra sevende sen olursun,ölende...
Korkuyorum öyle korkuyorum ki, karanlıktan, yıldızlardan, seher vaktinden, en kötüsüne sensizlikten. Öyle kırık ki bir yanım. Sebepsiz kırgınlığım olmadı benim, ben her zaman kendine yeten, ben her zaman elindekiyle yetinen, ben her zaman en çok kendini sevendim. Sen çıktın karşıma birden bire, kendimden çok seni sevdim. Kırdın kalbimin kanatlarını. Beni küstürmemeliydin aşkıma, kan kırmızı yağmurlar yağdırmamalıydın yüreğime, kırmamalıydın kanatlarını umutlarımın, yaşam zırhımı almamalıydın bedenimden, beni böyle çırılçıplak bırakmamalıydın! Bana bunu yapmamalıydın! Korkularımla baş başa Verdiğimiz sözlere sadık kalmayacak mıydık biz her ne olursa; Karanlıktan, sabah olmayacak gecelerden, güneş doğmayacak sabahlardan, kırılmış kanatlarımdan. Korkuyorum işte, utanmıyorum korkmaktan, korkumu haykırmaktan. Yüzünü görememekten, sesini duyamamaktan, kokunu alamamaktan korkuyorum. Sensizlik yine bir kurşun gibi saplanıyor yüreğime korkuyorum. Seni bir daha bulamayacağımı biliyor ve yine korkuyorum.


Hep sevdim seni, hep bekledim, hep özledim. Yıllar öncesinde bile tek hayalimdin. Ama şimdi, korkuyorum kendimden. Seni düşünmediğim kadar sevdim. Ve her an bitecek gibi sevdim seni. Bitmemesini isterken her an bitecek gibi. Bu bilinmemezlikti belki içimi kemirip duran. Sen hatalar yaptıkça içimde kanayan, kendimi hazırladığım o sondu. Bilemiyorum ki, ne kadar dayanır bu yürek. Gözlerim yaşlarla, yüreğim acılarla, her yanım korkuyla doluyor.

Korkularımdan korkuyorum, söylesene kurduğumuz hayaller, ismini bile taktığımız kızımız ne olacak? Hatırladın mı? Yoksa o da mı bırakır gider beni? Senin gibi. Umutlarımız, hani dünya sevgimizle dolacaktı? Sensiz hayal, sensiz umut, sensiz sevgi olmaz ki, anlasana sensiz yaşam bile olmaz. Umut senle gelecekti hani, barış senle gelecekti, sevgide senle gelecekti. Güzellik hep sendeydi. Peki, neden gittin şimdi, beni korkumla niye bıraktın söylesene? Korkuyorum! Geceleri kâbus görmekten, gündüzleri karabasanlardan. Korkuyorum uyumaktan, korkuyorum uyanık kalmaktan.

Korkuyorum uyuyamamaktan, uyuyup ta uyanamamaktan.
Peki, ben uyuyacak mıyım uyuduğum zaman tekrar uyanabilecek miyim, yoksa belki sen dönene kadar ne uyuyacak, ne de uyanık mı kalacağım, söylesene ben ne yapacağım.
Şimdi geceler nasıl geçer? En korkuncu bu benim için. Gündüz hayat var, ses, ışık, renk. Ya gece? Karanlık, ıssız, sessiz, sensiz. İşe yarar mı kaçıp gitmek, ama kendinden kaçamaz ki insan. Hadi her şeyden vazgeçtim var sayalım, Nehir gözlerinden nasıl geçeyim! Sen benim alınyazımdın. Başıma ne gelse bitmemişti aşkımız. Onca sınavdan geçtik, uçurumların kıyısından döndüm, inadına sevdim. Şimdi senin yeşil gözlerin kimlere nerelere bakıyor. Bense burada gökyüzünden bir çift ıslak bakış dileniyorum bir kez daha göreyim o yeşilliği diye.

Yaşayıp gidiyorum böylece, yaşamak denirse buna. Hayatta olmanın yaşamaya değer anları vardır erim, en değerli anlardır onlar. Sen ve ben, Biz. Biz diye bir şey yok artık. Yıllar yılı gözümden sakındığım aşkımızdan geriye ne kaldı? Binlerce anı. Unutamazsam onları, yok olacakmışım gibi geliyor. Unutamazsam seni. Hücre hücre dağılıp gidecek bedenim sanki. Canım yanıyor, sen giderken canımdan can kopup gitti. Dokunsan yıkılacak bir sırça köşktür yüreğim artık; Sakın gelme, sakın sevme beni bir daha. Sevgin buysa, dayanamam yeniden yerle bir olmaya. Alışmalıyım sessizliğe bu ölümsü yokluğuna, bu kapkaranlık sensiz dünyaya.
Sayfalar: 1 2