:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: İntihar, Ölüm Orucu, Ötanazi
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır.
Kur'an-ı Kerimde bir kimseye hayat vermenin adeta bütün insanlara hayat verme gibi yüce bir davranış, bir cana kıymanın da adeta bütün insanları öldürme gibi ağır bir suç ve günah olduğu belirtilir.

"İşte bu yüzdendir ki İsrailoğulları'na şöyle yazmıştık: Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler; ama bundan sonra da onlardan çoğu yine yeryüzünde aşırı gitmektedirler."(Maide: 32)
Ayetin bu ifadesinde hangi sebeple olursa olsun intihar etmek istiyenlerde görünmektedir. Peygamberimiz de konuyla ilgili olarak uçurumdan atlayarak, zehir içerek veya öldürücü bir aletle kendini öldüren kimsenin cehnneme gireceğini ve orda kalacağını buyurarak intiharın büyük günah olduğuna ve acı sonuçlarına dikkat çekmiştir.
Hz. Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
"Kim kendisini dagdan atarak intihar ederse o cehennemlik olur. Orada ebedi olarak kendini dagdan atar. Kim zehir icerek intihar ederse, cehennem atesinin icinde elinde zehir oldugu halde ebedi olarak ondan icer. Kim de kendisine demir saplayarak intihar ederse, cehennemde ebedi olarak o demiri karnina saplar."
Buhari, Tibb 56; Muslim, Iman 175, (109); Tirmizi, Tibb 7, (2044, 2045); Nesai, Cenaiz 68, (4, 66, 67); Ebu Davud, Tibb 11, (3872).
Yine Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam ile birlikte Hayber gazvesinde hazir bulunduk. Musluman oldugunu soyleyen bir adam icin, Efendimiz:
"Bu, ates ehlindendir!" buyurdular. Savas baslayinca cok siddetli sekilde savasti ve yara aldi. Ashabtan bazisi: "Ey Allah'in Resulu dedi, az once ates ehlinden dediginiz kimse, cok siddetli sekilde kahramanca savasti ve de oldu!" dediler. Resulullah aleyhissalatu vesselam, yine:
"Cehenneme (gitmistir)" buyurdular. Bu cevap uzerine muslumanlardan bazilari nerdeyse supheye dusecekti. Askerler bu halde iken, Aleyhissalatu vesselam'a: "O asker henuz olmemis, ancak agir sekilde yaralanmis!" dediler. Gece olunca, adam yaraya dayanamadi. Kilincinin keskin tarafini alip uzerine yuklendi ve intihar etti. Durum Aleyhissalatu vesselam'a haber verildi. Bunun uzerine:
"Allahuekber!" buyurdular ve devam ettiler: "Sehadet ederim ki, ben Allah'in kulu ve Resuluyum!"
Sonra Hz. Bilal radiyallahu anh'a halk icinde soyle ilan etmesini emrettiler:
"Cennete sadece musluman nefisler girecek. Surasi muhakkak ki, (Islam'in lehine olan ameller kisinin imanina delil degildir), Allah bu dini, facir bir kimse ile de guclendirir."
Buhari, Cihad 182, Megazi 38, Kader 5; Muslim, Iman 178, (111).

Cabir Ibnu Semure radiyallahu anh anlatiyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a, intihar eden bir kimse haber verilmisti:
"Ben uzerine namaz kilmiyorum!", buyurdular."
Ebu Davud, Cenaiz 51, (3185).

Sıkıntılara göğüs germek, acıya ve kadere karşı sabır göstermek, şartlar ne derece kötü olursa olsun Allah'a olan inanç ve güvenini yitirmemek müslümanın temel karekteri ve ilkesi olmalıdır. Allah'ın belli bir amaç doğrultusunda kullanması için insana verdiği yaşama hakkına insanın müdahele etmeye ve bu konuda kendini yetkili görmeye hakkı olmadığı gibi bu büyük bir nankörlük olarak değerlendirilir.
İslam bilginleri intiharı büyük günahlar arasında saymışlar, intihar edenin ölüm sonrası hayattaki durmunu gerçekte sadece Allah'ın bileceğini ifade etmelerine rağmen bu konuda da bazı açıklamalarda bulunmuşlardır.

İntihar ile ilgili bazı hususlar
  • Kişinin hayatını sürdürecek ölçüde yeme ve içmesi farz olup, bundan kaçınarak "ölüm orucu" tutması.
  • Kişinin içinde bulunduğu tehlikeden kurtulmak için çaba sarfetmeyerek ölümü istemesi
  • Tek başına düşman saflarına saldırmada olduğu gibi, kendini ölme ihtimali yüksek bir tehlikeye atması, kiralık katil tutması konusunun aynı derecede haram ve günah olup olmadığı konusu tartışmalıdır.
  • Umutsuz ve acı çeken bir hastanın tıbbi müdahalenin bir parçası olarak öldürülmesi de -Ötanazi- dini prensipler açısından tasvip edilemez.
İntihar edenin iman durumu
İslam alimler intihar edenin, bu nedenle çok çetin ve şiddetli azap çekeceğini, hatta cehennemde ebedi olarak kalacağını ifade etselerde , intihar edenin imandan çıktığını ve kafir olduğunu söylememişlerdir. Çünkü iman ve küfür davranmış bozukluğuyla değil inanç ve düşünce ile alakalıdır. İntihar edenin inanç durumu ise kendisi ile Allah arasındaki bir meseledir.
Hz.Peygamber'in, bıçakla kendisini öldüren kimsenin cenaze namazını kıldırmadığı nakledilir. Ancak bu intihar edeni cezalandırmak ve başkalarını böyle bir fiilden menetmek amacına yöneliktir. Nitekim Ashab-ı Kiram bu kişinin cenaze namazını kılmışlardır.
İntihar eden bir müslüman, diğer müslüman cenazelerinde olduğu gibi yıkanır, kefenlenir, cenaze namazı kılınır ve müslüman mezarlığına gömülür. Gerisi Allah'ın dilemesine kalmıştır, ister affeder, ister azab eder.
Kaynakçalar:
1) İlmihal, İslam ve Toplum, TDV İslami Araştırmalar Merkezi, Divantaş Yayınları
2) Şamil İslam Ansiklopedisi
3) İslam İlmihali, A.Fikri Yavuz, Çile Yayınları
Ölü ardından söylenen, ölüyü yücelten ve belli bir makam ile terennüm edilen şiir. Ayrıca ölen kişinin fazilet ve kahramanlığından söz edilerek ağlamak anlamına kullanılmaktadır. Ağıt yakmak insanın acı ve elemini dile getiren bir duygunun ifadesi olduğu için hemen hemen bütün toplumlarda görülen bir alışkanlıktır. Eski Yunan, Çin, Sümer, Mısır, Arap ve Türk toplumlarında ağıt yakma adetine rastlanmaktadır. Bazen ölenin başucunda toplanan kadınlar tek tek saç-baş, yaka-paça yırtıp ağıt söyleyip ağlarlar bazan de cenaze* kalktıktan sonra ölenin eşya ve elbisesi ortaya konup, kadınlar etrafında toplanıp, şiddetle ağlayarak üst ve başlarını yırtar, saçlarını yolar ve durmadan dövünür, elleriyle yüz ve vücutlarına vururlar. Bu davranışlar ölü mezara götürülürken de yapılırdı.
Eski din ve toplum anlayışlarına yeni bir bakış açısı getiren İslâm, her hususta olduğu gibi cenazenin kaldırılması, defni ve definden sonraki durumlarına kendine has usûl ve çözümler getirmiş ve ölüm ile karşılaşıldığında, insanın ızdırabını nasıl ve hangi ölçü ve prensiplerde ifâde edebileceğini belirlemiştir .
Öncelikle insanı yaratan ve onu sevdiklerine veren Cenâb-ı Allah'tır. Ölümle de insanın ruhunu kabzeden yine Allah olduğuna göre, Allah'a inanan bir mü'min böyle bir musibet karşısında cahili bir takım duygu ve alışkanlıklarını yok etmesini bilmelidir. Hz. Peygamber (s.a.s.) her hususta olduğu gibi ölüm karşısında da müminlere sabırlı olmalarını tavsiye etmiştir.
Rivayete göre Resulullah'ın kızı Hz. Zeyneb'in can çekişen çocuğunun ölmek üzere olduğunu babasına bildirince Hz. Peygamber kızına şu haberi göndermişti:
"Allah'ın aldığı da verdiği de kendinindir. Onun katında her şey belli bir ecele bağlıdır. Sabret ve sevabını Allah'tan bekle."
Enes b. Mâlik'ten şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah ile birlikte oğlu İbrahim'in süt annesi olan Ebû Seyf Berra' b. Evs'in zevcesinin evine gittik. Resulullah, oğlu İbrahim'i kucağına aldı, öptü, kokladı. İkinci kez o eve gittiğimizde İbrahim can çekişiyordu. Nihâyet ruhunu teslim etti. Resulullah'ın iki gözü yaş dökmeye başladı. Bunun üzerine Abdurrahman b. Avf:
"Ya Resulullah! Halk musibet anında sabretmeyebilir, fakat sen de mi?" diye hayretini ifade etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.):
"Ey Avf'ın oğlu! Bu durum, bir babanın çocuğuna karşı beslediği rikkat ve şefkat*tir. Yoksa sabır* ve tevekkülü* zedeleyen bir haykırış ve ağıt yakma değildir. " buyurdu. Sonra Resulullah'ın bu göz yaşlarını diğer damlaların izlediği görüldü. Bunun üzerine de Resulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
"Göz ağlar ve kalb mahzûn olur. Biz, Rabbimiz'in razı olacağı sözden başka bir kelime ile kederimizi ifade etmeyiz. Ey İbrahim, senin ayrılığınla çok mahzun ve kederliyiz." (Buhârî, Cenâiz, 44; Ebû Davud, Cenâiz, 24; İbn Mâce, Cenâiz, 53, 60; Ahmed b. Hanbel, III, 193)
"Nihaya"; nevh kökünden alınmış olup, "ağlarken sesi yükseltmek" demektir. Hadîsler bağırıp çağırmanın haram olduğunu açıklamışlardır. Ebû Mâlik el-Eş'ari (r.a.)'den rivayete göre Resulullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Ümmetimde, cahiliyet işlerinden olup, terketmedikleri dört şey vardır: Geçmişleriyle övünmek, kişilerin neseplerine ta'n etmek, yıldızlardan yağmur beklemek ve ölünün ardından bağırıp çağırmak." Yine şöyle buyurdu: "Bağırıp çağıran, ölmeden önce tövbe etmezse kıyamet günü üzerinde katrandan bir gömlek ve yırtık bir deri olduğu halde kalkar."
Ümmü Atıyye (r.a.) şöyle demiştir: "Resulullah, ölüye bağırıp çağırmayacağımıza dair bizden söz aldı." Bezzâr'ın, râvileri sika'dan olan bir senetle rivayet ettiğine göre; Resulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
"İki ses dünya ve ahirette lânetlenmiştir. Nimet zamanı çalgı çalmak, musibet zamanı inlemek. " Buhârî ve Müslim'de, Ebû Musa el-Eş'arî (r.a.)'den rivayet ettiğine göre; o demiştir ki; Resulullah'ın uzak olduğu şeyden ben de uzağım. Resulullah bağırıp çağırmaktan, musibet zamanı başını yolmaktan ve yaka yırtmaktan nehyetmiştir." İmam Ahmed b. Hanbel'in Enes (r.a.)'den rivayet ettiğine göre, Enes (r.a.) demiştir ki: "Resulullah (s.a.s.) kadınlarla bey'atleştiği zaman, bağırıp çağırmamaları hakkında onlardan söz aldı." Kadınlar: "Ya Resulullah, cahiliyet döneminde bazıları bizimle beraber ölülerimize ağlaştılar. Şimdi biz de onların ölülerine ağlamayalım mı?", Resulullah (s.a.s.): "İslâm'da ölünün arkasından bağırarak ağlaşmak haramdır" buyurdu.
Resulullah'ın: "Ölüye akrabalarının ağlaması onun azabını arttırır." (Buhârî, Cenâiz, 32; Meğâzi, 8; Müslim, Cenâiz, 16, 17 vd.; Ebu Davud, Cenâiz 54) buyurduğu bilinmektedir. Ancak Hz. Âişe (r.a.)'ya bu hadis hakkında görüşü sorulunca, Hz. Peygamber'in bununla, kâfir kimse için akrabaları ağlarken kendisinin de azap edildiğini kasdettiğini söylemiştir. Hadisin manası: "Ölü acı duyar, ehlinin ölü için bağırıp çağırması onu üzer. Çünkü o ağlamalarını işitir. Yaptıkları işler ona arz olunur." demektir. Yoksa "âilesinin ağlamasından dolayı azap ve ceza görür" anlamında değildir.Çünkü hiçbir kimse diğerinin günahını yüklenemez. İbn Cerir'in Ebû Hureyre (r.a.)'den rivayet ettiğine göre, o şöyle demiştir: "Yaptığınız işler yakınlarınızdan ölenlere arz olunur. Eğer bir hayır görülürse, buna sevinirler; kötülük görürlerse hoşlanmazlar."
Ölü arkasından yas tutma durumuna gelince; kadının, ölen yakınları için, kocası izin verdiği müddetçe üç gün yas tutması caizdir. Üç günden fazla yas tutması ise haramdır. Ancak ölen, kendi kocası ise iddet boyunca yas tutması gerekir. İddet müddeti ise, dört ay on gündür. Ümmü Atiyye (r.a.)'den rivayete göre, Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur. "Kadın üç günden fazla ölüye yas tutamaz. Ancak ölen kendi kocası ise, dört ay on gün yas tutar. Yas elbisesi hariç boyalı (nakışlı elbise giymez, sürme çekmez, koku sürünmez, kına yakmaz, yıkanma dışında taranmaz. Hayızdan temizlenip yıkandığında ise güzel koku sürülü bir bez parçasını kullanması caizdir." Yas tutmak; kadının, süsleneceği süslerden sürme, ipek koku ve kına gibi şeylerden vazgeçmesidir. Yas tutmak yalnız kocanın hakkına vefâ etmek ve hakkını gözetmek için iddet boyunca kadına aittir.
İslâm âlimlerinin bu hadislerden hareketle vardıkları sonuç şudur: Bir kimse ölüm musibetiyle karşılaşınca mutlaka kederlenir. Fakat sadece sessiz ağlayarak bağırıp çağırmadan, yüzüne gözüne vurmadan, elbisesini yırtmadan ah ve feryad etmeden kederini açığa vurmasında bir sakınca yoktur. Fakat böyle bir anda müslümanın kendinden geçip âdeta Allah'ın verdiği bu canı almakla ona isyan* edercesine ah ve figan ederek, üstünü başını yırtıp yüzünü gözünü tırmalaması asla caiz* değildir.
İbn Mâce, Ebû Ümâme'den rivayet edilen bir hadisi şöyle kaydetmektedir: "Ölüm karşısında ölü için yüzünü tırmalayan, yakasını yırtan ve mahv ve helâkini isteyen kadına Allah gazab eder. " (İbn Mâce, Cenâiz 52). Bu duruma göre ölüye ah ve figan ederek, elbisesini yırtıp, bağırıp çağırarak ağlamak haramdır.
Ahmed AÄžIRAKÇA
Şamil İslam Ansiklopedisi
paylaşım için teşekkürler. zaten iyi bir müslümanın intihar seviyesine gelmesi bile zordur çünkü biz Rabbimizin bize kaldıracağımızdan fazla yük yüklemeyeleceğini bilmeliyiz. sabır bizim aydınlığımızdır ve intiharında çare olmadığını biliriz tekrar saol
Saolasın gerçekten mümin olanlar bilior ama ya olmayanlar(: