:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Neye Yararki Sensiz Dünya
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2
gelmerg7.jpg


bir seyyah ard arda toplar sevgilerini
zamanın

ve her sevdasını sever özlemle bekler
her anın
tadı damağında kalmış bir güzellik
bir şiir inceden yazılmış dertsiz tasasız kalemlerden
ve üç beş satırdır aşkı anlatan...

sevmeler zordur
unutmalarsa sıradan
bir sevda masalı olur sıradanlaşmışlıklarım
ki bir paye kâr çıkar
kifayetsizdir o sıra zaman
ve yelkovan hasret olmuş
akrepse ben
kovalarım her sevmelerimi
ve zaman bir yol sevdası derim
bir ayrılık öyküsü derim yaşanılan
ki sevmek bir acı
bir hicran bir hüsrandır aslında
oysaki boşa çıkmıştır tüm sevmelerim
peki unutmuşmuyumdur ki seni
yo asla öyle bir zaman
olmayacak
gelmeyecek o zaman
ki varmıdır acaba seni bana unutturacak bir zaman
sensiz yaşanılacak bir yer
varmıdır ki
ki olsa neye yarar
içinde sen olmayan bir dünya
sen olmayan bir hayal
bir düşüm yokki
sevmeler sıradan
hasretler güzellik sayılsın artık
ki yok yok yok
olmayacak.....
brkbniht2ye3.jpg

Yine akşam oldu yine sustu herkez

Şehrin karanlık, sessiz gecelerinde; belki bir ses, bir fısıltı duyarım diye bekliyorum
Ama kendi karanlığımda gittikçe kayboluyorum...


Burası çok kalabalık, burası çok sessiz

İnsanların sahte kahkahaları sağır etti beni

Artık herşeyden kaçıyorum
Canlı_cansız tüm bedenlerden nefret ediyorum

Ben ağlamak istemiyorum. Gözyaşlarımın isyanı bunlar..
emeğine sağlık birtanem
5ea01wl5lz9.jpg
Fısıltımda ki o sessiz çığlıklar, haykırışlar..
kimse duymaz bilemez ama içimde bir yerlerde hep bir isyan..
Neden anlamaz beni kimse.. Birini tanımak için onu yaşamak gerekir..
Yaşayın tanıyın beni derim; kaçarlar.. Gidin derim; üzerime gelirler..
Severler beni çok severler ya o yüzden ihanet ederler..
Değer verirler, işte bu yüzden de uzaktadırlar..
off.. kaç gün oldu evden çıkmayalı.. perdelerim kapalı..
Dışarıda daha fazla insana benzeyen tuaf yaratıklar görmek istemiyorum..
İşte bu yüzden balkona bile çıkmıyorum.. Onlarla aynı havayı solumak zararlı bana.
Sesizlik yine çöktü üstüme.. Karanlık yine en derinimden vurmaya başladı..
nefeslerim anlamsız.. Ben dayanamıyorum, kalbim sen bari dayan.
Biri var biliyorum. Biliyorum, anlıyorum ama, Susuyorum, anlatamıyorum.
Aslında korkuyorum..
Ya ben Artık.. oofff... BİLMİYORUM
vayyyyyyyyy döktürmüşün canımcım sağolasın beğenmenede eşlik etmenede sevindim Smile
gozuyasli14zo9lf.gif

YAGMUR SEVGILIM

Sen yoksun bu gece.
Sen yoksun, yagmur var bu gece.
Islanmak için sokaklarda yürüdügümüz yollar bombos nedense?
Bu gece yagmur var.
Ayin on dördü gibi cemalin, yagmur ve mektuplarin var bu gece yanimda.
Acaba bir gün, islanmamak için kosarken, yolun kiyisindaki tasin oyugunda isildar
bir vaziyette, beni görüp avucuna aldigini bir siirinde yazacak misin?
Acaba birileri, benim yalnizca bir avucu dolduracak kadar saf yagmur suyu, oldugumu bilecekler mi?
Giderek avuçlarindan, siril siril akan dere sularina verdigin bir damla gözyasi oldugumu bilecekler mi?"
Korkarim bilmeyecekler sevgili!
Bilemeyecekler?
Bu kadar saf ve temiz bir sevdanin, bir yagmur damlasinda sakli oldugunu
kimse bilmeyecek.
Kimse anlamayacak, uzakliginin bu kadar yakin oldugunu.
Bir yildiz da bulustugumuzu, yagmurdan hizli hizli kaçan insanlar bilmeyecek.
Seni ne çok sevmisim yagmur damlasi.
Cama vuran her damla minik bir öpücük olsun buradan, ta oralara giden her
damla da, benim bir gülücügümü gör pencerende, her damlanin çikardigi seste,
benim sesimi duyar gibi ol, her damla tertemiz bir nefes olsun, sende aska giden...
Aglamak kadar gülmekte var yasamda...
Duygularin en yogun halini, özlemlerin en büyügünü, sevdanin en zorunu
istiyorum belki de, bir sen, bir de yagmur var hayatimda.
Yagmur damlalari, saçlarindan kayip, alnindan kirpiklerine dökülür,
gözlerinden, yüzüne dagilip yanaklarini oksar, dudaklarina çarpip, boynundan
hizla kayip ince gömlegine akardi...
Avuçlarimi yüzüne degdirir, parmaklarimi dudaklarinda gezdirirdim.
Utanir gibi olurdun kimi zaman, çekinir, gözlerini, gözlerimden kaçirirdin.
Bazen de, utanç halini yagmura dalmis gibi, hiç bir seye aldirmadan, simsiki sarilirdin bana.
Islak saçlarini oksar, nemli yüzünü izler, yanaklarindan doyasiya öperdim...
Bu gece yalnizim...
Sen yoksun bu gece...
Bu gece yagmur var.
Yalniz agliyorum islak camlarin önünde, gözyasim yagmur damlasi bu gece.
Islanmak istemiyorum, söyle yagmura dinsin, yagmasin bu gece...
Gözyasini bilirim diyenlerin, aslinda bilmediklerini anlarsin, bir gün ayriliklarinda hiç aglamadiklarini görünce.
Yesili severim diyenlerin, sevmediklerini anlarsin, bastiklari zaman bir ot parçasi gibi yesil çimenlere.
Güzeli severim diyenlerin de, bir gün yanildigini anlarsin...
Megerki ben seni ne çok sevmisim yagmur damlasi...
Seni ne çok sevmisim...
Yillarca senin dilinden konusmusum, senin gözlerinle görmüsüm, senin yüregince sevmisim,
düslerimi seninle büyütmüsüm, yorgun ve sonu gelmeyen özlemlerimi yagmur damlalarinda beslemisim...
Oysa sen..
Teslim olmussun baskalara, yasaklara takili kalmissin, yenilmissin.
Yenilgiler intikama dönüsmüs bos yere, gururun yikilmis, sen yikilmissin, her gün biraz daha akisi olmayan nehirlere dönmüssün...
Ben seni ne kadar çok sevmissem, aramiza hep yagmurlar girmis.
Hep islak kalmis, el ele tutusan ellerimiz, gözlerine hep hüzün yerlesmis.
Seni ne kadar çok öptüysem, o kadar uzaklara düsmüsüm, ayri gecelerde hep sana
aglamisim, yoklugun büyümüs, yalniz kalmisim.
Ben seni ne kadar sevdiysem, incinen çocuk bakislarinda kalmisim, hep kosmus, yetisememisim yol ayrimlarina.
Seni ne kadar çok ugurladiysam, o kadar çok beklemisim dönüsü olmayan yollarda. Sen hep uzaklara gider olmussun.
Sonbahar ayrilik demek olmus..
Ben senin, Eylül gecelerinin ay isiginda güzellesen yüzünün tutkunu olmusum.
Firtinanin önünde sürüklenip, saçlarina takilip eriyen bir kar tanesinde yagmur damlasi olmusum...
Zordu bir tanem...
Hayatin gerçegini, düslerinin isligiyla bestelenmis, kanayan bir sarkiya dönüstüren yüreginin atislarini dinlemek.
O isligin seni götürdügü yere kadar çekip gitmissin sen.
Yanki seslerinde anlamisim seni kaybettigimi.
Bag bozumu hayallerimde islak kalan düslerim kurumamis ve sen yagmurda yürürken hep susar olmussun.
El, ele tutan ellerimiz ise hep islak kalmis.
Dudaklarimizda bir garip yagmur sarkisi...
Ben sana tutkun, sen bahar yagmurlarina asiktin.
Bugulu camlara resmini çizer, günesle birlikte yok olurdun.
Bunca güzelliklerin ardindan içimizi buz gibi yapan, bizi üzen bir seyler hep sinsice yaklasir degil mi?
Kosarak gelsen, diyorum yagmurlu bir gecede ve o çocuk bakislarin gözlerimde.
Ellerin islak, gömlegin islak, sarilsan boynuma, simsiki kucaklasam seni, usulca öpsem yagmurlu yanaklarindan, atese kesilse birden üsümüs bedenin, ellerin simsicak olsa avuçlarimda.
Bu ask hep sicak kalsa, "bos ver" desen bana, "bos ver, yasamak iste bu yagmur sevgilim", geri dönüsü olmayan bir yola çiksak birlikte, bir sen, bir ben, bir de yagmurlar olsa.
Mutluluk ellerimizde, gönlümüz hos, içimizde kükreyen sevinç ve iki damla yagmur tanesi, biri sende digeri de bende.
Doyulur mu hiç yasama?
Ama korkuyorum aramiza mevsimlerin girmesinden.
Korkuyorum sana geç kalmaktan, kaybetmekten korkuyorum seni.
Oysa ask, her gün büyütmeli kendini ayriliklarda.
Bu gece yagmur var.
Islak camlarin önündeyim.
Ya sen?
Sen neredesin yagmur damlasi?
yalniz misin?
Yoksa, bütün kadehlerin sana kalktigi bir masa da bas oyuncu musun bu gece?
Ödünç alinmis, yapmacik gülücüklerin karsisinda misin?
Sen neredesin yagmur sevgilim?
Neredesin?.. Neredesin?..
zd055143qu6.jpg

Seni İstiyorum Şimdi!!!

Hiçbir duygumu ertelemedim ben. Yaşayacağım hiçbir şeyi sonraya bırakmadım. Sonra diye bir şeyin olmadığını biliyorum çünkü. Hep yarına dair hayaller kurmak, gelmesi mümkün olmayacak zamanları beklemek benim işim değil. Aşk zamana meydan okur ama sen karşı koyamazsın ona. Orada durup öylece bekleyemezsin geleceği. Bir adım atmalısın, bir el uzatmalısın aşka doğru..! Aşkın anahtarı cesaret değil mi yar? Cesur olmak gerekmez mi bir sevdayı yaşamak, büyütmek için? Kaç gece yalnız geçti hesaplasana... Kaç gece bir sonraki günü düşünerek geçti. Neler yapabilirdik, neler yaşayabilirdik düşünsene..! Her sabahı birlikte karşılamak vardı seninle. Gözünü açar açmaz ilk gördüğün şey ben olurdum ve sen benim yüzümde mutluluğu görürdün. Bu kentin sokaklarında el ele dolaşabilirdik. Girmediğimiz sokak kalmazdı. Bakışlara aldırmadan sokağın ortasında sarılıp öpebilirdim seni. Bir şarkıyı sözlerini bilmesek bile bağıra çağıra söyleyebilirdik. Sonra bir filme gider, bir kitap okur, bir martının bir lokma simit kapabilmek için vapurların peşinden bıkmadan uçuşunu izleyebilirdik.Paylaştığımız her an beynimize bir daha çıkmamak üzere kazınırdı. Özlerdik birbirimizi delicesine. Bir saati yalnız geçirsek, bir sonraki saati iki saatlik yaşardık. Peki biz ne yaptık. Aşkı bir bekleyişin sırtına yükleyip ona sadece uzaktan bakmakla yetindik. Her an aşkı yaşamak varken, her gün birbirimizi yeniden keşfetmek varken, bu yolda birer kaşif olmak varken sürgünleri yaşamaya mahkum ettik birbirimizi. Bu sürgünlüğe son vermenin zamanı geldi artık. Sana huzur vaat etmiyorum. Aşkta huzur arayan yanılır. Ben tutkunun, en koyu sevdanın sözcüğüyüm. Onlar adına konuşuyorum. Gözlerinin içine bakıp "Seni Seviyorum" demek istiyorum. Aşkın akışına kapılıp hiçbir kaygı duymadan gidebildiğim yere kadar gitmek istiyorum. Kokunu içime çekmek, teninin sıcaklığıyla irkilmek istiyorum. Yaşama senin adınla anlam katmak, mutluluğu bulmak ve bir daha kaybetmemek istiyorum. Seni istiyorum eey yar! Canıma bir can daha katmak için, ruhumun yalnızlığına, yüreğimin acısına son vermek için, daha mavi bir deniz, daha mavi bir gökyüzü, daha mavi bir sevda için...Seni İstiyorum, Yarın, Öbür Gün, Öbür Hafta, Öbür Ay, Öbür Yıl değil..... Şimdi…!!!


tnzd055143bi5.jpg
sebnemferahherkesbilsinistedimva9.jpg

[SIZE=5]HoşçakaL'ım...ELveda'm dı...Anlamadın... [/SIZE]

Belki alışkındı kulakların bu iki kelimenin dudaktaki dansına...Hoşça kal ; bir daha görüşmenin güvencesiydi. Bir önceki adımıydı bir sonraki buluşmanın...Hoşça kal denir ve hoşça kalınırdı senin aşklarında... Oysa bende Elveda demektir hoşça kal, bilemedin; kısacık zamanlara sığan tutkunun kılavuzluğundaki bu aşkta...

Duvarlarıma sana dair çok da fazla olmayan anılarımı çerçeveleyip astığım bir gece vermiştim kararımı. Her nedense çok eğri büğrü duruyordu resimler. Anılar mı yakışmadı resimlere, yoksa resimler mi yapışmadı çerçevelerin sabitliğine anlayamadım. Ama ters duran bir şeyler vardı bu tuhaf görüntüde.Sarhoş naralarını tıpkı birer otriş gibi dolamıştım kelimelerin boynuna. Sonra birdenbire hayretle, o gideceği yönü şaşırmış naraların sokaklardan değil yüreğimden geldiğini fark ettim. Yalpalaya yalpalaya yeni bir limana demir atmaya giden, adımlarını bir türlü aynı hizaya getiremeyen bu ayaklar, benim sevdamı arşınlıyorlardı...Yine yanlış yollara, yanlış ayakkabılarla dalmıştım düşüncesizce. Nasır tutan kalbimdi, parmaklarım sapasağlamdı görünüşte! Bakmamıştım mor sarmaşıklı yaprakların altındaki kocaman dikenlerini saklayan bataklıklara...Ah aylak ruhum; yine aldanmıştı gökyüzünün kızıl, fettan saçlarına...Oysa çeviriverseydi tutkudan körelen gözlerini birkaç bakış aşağıya, sevdasına arapsaçı gibi dolanan yalanları fark edebilecekti...Ah aşka hiç doymayan aç ruhum, kısacık mutlulukların lezzetli mezeler olduğu bu sofrada, kadeh kadeh şarapları hapsedip damağına yine de aç kalktın aşkın saflığına...

Hesaplaşma yüklü bir gecenin sabahıydı sana vedam. Oysa sen sadece hoşça kal dedim sanmıştın...Kanter içinde kaldı dudaklarım sana söyleyemediklerimi kendime haykırmaktan. Söylesem anlamazdın, biliyorum...Üstünde hiçbir etiket olmayan bir şişeye konmuş bir yardım mesajıydı kelimelerim...Ben ıssız bir adada; yanında almak isteyebileceği üç şeyi bile olmayan bir kazazedeydim. Çok tirajik biliyor musun? Üç şey alamazdım yanıma, almayı isteyebileceğim tek şey sendin... Ve sen bana aynı cümlenin içindeki iki kelime kadar yakın; ve aynı zamanda aynı cümlenin içinde asla bir araya gelemeyecek iki kelime kadar uzaktın...Çelişkilerin bileşkesi bir sevgili...Şarkılar saki olmuştu masama. Hep acı olan mezelerimi getirirken soframa, biri geldi biri gitti upuzun bir yalnızlık boyunca...Şarabımın tadı daha mı mayhoştu ne! O tanıdık tadı yapıştırabilmek için dudaklarıma, günün ağarması gerekti kadehlerin tanıdık lal kırmızısında...

Sana hoşça kal demek hiç kolay değildi...Çünkü benim için hoşça kal, elveda demekti...
Benim sözlüğüm neden farklıdır bilemedim hiç...Yazmasın istedim vedalar ve vedalara yüklü anlamlar sayfalarda, boş yere aradım uzun soluklu aşkları yırtık sayfalarda...Nedendir bilmem hep ama hep ayak izleri oldu satırlarımda...Kah kuma gömülüp kaybolan ayakların izlerini aradım çöl ıssızlığı akşamlarda, kah demirden bir örs gibi vurdum adımlarımla vurgun sonlara...

Hatırla sevgili içinde koşar adım coşan sevişlerini...Sakin limanlara demir atmak isteyen gemimin çıpası havada kaldı... Uzun soluklu bir aşkı, bir kar tanesinin bir kartopuna ve ardından bir çığa dönüşmesi gibi yaşamak isterken, sağanak yağmurda ıslanıp, sırılsıklam kaldım yalnızlığımla...Çok yükseklere saklamıştım ben sevgimi, sen upuzun adımları yüklerken bacaklarına, dümdüz bir yol üzerinde koşup durdun boş yere...Başını kaldırıp bakmayı akıl edemedin göğün gülümseyen mavi gözlerine...Uzaklıkları hala ölçülerle sabitleyen bir düzene esirken sen, ben çok başka bir coğrafyada farklı bir iklimin estirdiği rüzgara dönüşmüştüm bile...İki kelimenin buluşamadığı cümleler, gökyüzüyle yeryüzü arasından çok daha uzak mesafelerin timsaliydi yüreğimde...Sen takılmışken bildik hikayelerin tanıdık işleyişine, ben bir masalın içinde sakince bekliyordum sessizlikle çoğalan çığlıklarımı gömüp göğsüme...

Sadece hoşça kal deyip gittim diye; yüreğin hala küskün biliyorum...Elveda çok büyük bir kelime. Sığmadı dudaklarımın sınırları içine.
Sözlüğümden haberdar olacak kadar çok kalmadın sevgili , yüreğimde. Benim “hoşça kal” ım yazılmış yanlışlıkla elveda kelimesinin yerine...Kim bilir belki de bir hoşça kal en çok bu aşktaki kadar yakışır elveda hanesine...Bazen sözcükler biz farkına bile varmadan, kayıp gider dilimizden; bizim bile yerleştirmekte güçlük çekebileceğimiz en uygun yere.....
yolnq8ms6.gif

[SIZE=3]VE SEN GİDİYORSUN...VE BEN GİDİYORUM... [/SIZE]


Ve Sen Gidiyorsun;
Bu koca şehrin suskunluğunu, çırpınışlarını, sessiz ve derinden çığlıklarını, haykırışlarını, kalp sancılarını arkanda öksüzce ve yetim bırakarak..

Ve Sen Gidiyorsun;
Rüzgarların saçlarını savurmasına aldırmadan, ıslak caddelerinin ayaklarını kaydırmasına bakmadan, çakan şimşeklerin korktucu gürültüsünden korkmadan...

Ve Sen Gidiyorsun;
Kimselere hesap vermeden ve kimselere hesap sormadan, öylece sessizliği kendine gard alarak...

Ve Sen Gidiyorsun;
Çantanı koluna takarak, yüreğini kaldırım köşesine atarak ve mevsimleri birbirine katarak...

Ve SeN Gidiyorsun;
Yüzüme bile bakmadan, bana bir veda bile etmeden, haberler bile salmadan ve kaldırımlara attığın yüreğini bile bana bırakmadan...

Ve Sen Gidiyorsun;
Ama ben gittiğini bile bilmiyorum, seni bekliyorum ha geldi, ha gelecek diyorum baş ucuma ama sen lanet olasıca tıkanıp kaldığım bu hastenenin kapısına bile uğramıyorsun...

Ve sen gidiyorsun;
Kuşlar uğramıyor artık penceremin yanına, rüzgar esmiyor da getirmiyor kokunu daha...Anlıyorum o dakika ters bir şey olduğunu da ben yine de tüm sukunetimle seni bekliyorum işte...

Ve Sen Gidiyorsun;
Bir postacı geliyor yanıma, başını eğmiş " geçmiş olsun, size bir mektup var" diyor, seviniyorum, buruk bir ifadeyle gülümseyip "artık ben gideyim" diyor...


Ve Sen Gidiyorsun;
Mektubu açıyorum binbir sabırızlıkla, önce mektubu alıyorum elime, sonra ise yatağıma düşen yüzüğünü... Anlam veremiyorum ve mektubu okuyorum tüm şaşkınlığımla...

Ve Sen Gidiyorsun;
Giderken de bana hatıra olarak sadece bu sayfada ki kahrolasıca sözleri bırakıyorsun... Bitti diyorsun ne kadar da kolay diyorsun, bu gidişinin hastalığımdan kaynaklanmadığını söylüyorsun, ne peki onu bile sormama izin vermiyorsun..

Ve Sen Gidiyorsun;
Kuşlar konuyor penceremin yanına nemli gözlerle bana bakıyorlar, pencereye çıkıyorum ölümüne de olsa bu kalkışım ama ben aldırmıyorum...İşte o anda seni görüyorum hastanenin önündeki cadde de...

Ve Sen Gidiyorsun;
Onca çırpınışlarıma, "SENİ SEVİYORUM" demelerime ve gözyaşlarımı dökmeme rağmen arkana bir an olsun bakmadan gidiyorsun işte...

Ve Ben Gidiyorum;
Bu çivisi çıkmış dünyayı sana bırakarak, beddularımı üzerinde tutarak ve son nefesimde bile olsa "SENİ SEVİYORUM" diyerek gidiyorum işte, gidiyorum....

VE Sen Gidiyorsun....
Ve Ben Gidiyorum...

__________________
7444994e99e43e444799818qg.jpg
Sayfalar: 1 2